Usulüne uygun yanıtlar!!!

Bu konuyu okuyanlar

asms

Öğrenci
Katılım
2 Mart 2010
Mesajlar
68
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
LAFI UZATANLAR
> "-Lâfı uzatanlara ne yapmak lâzım?" diye Farabî'ye sormuşlar, şöyle demiş:
> "-Uzun konuşanı, kısa dinlemeli."
>
> MEZAR ZİYÂRETİ
> Bir Çinliye:
> "-Mezarlarınıza koyduğunuz pirinçleri, ölüleriniz ne zaman yiyecek?" diye sormuşlar.
> Çinli, başını kaldırmadan cevap vermiş:
> "-Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman."
>
> DERDİN DEVASIZI
> İbn-i Sinâ'ya:
> "-Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır?" diye sorduklarında:
> "-Derdin devasızı, demiş; iyinin kötüye muhtaç olmasıdır."
>
> Bir başyazar rakip gazetenin başyazarına eşek diye hakaret edince iş mahkemeye intikal eder ve eşek diyen para cezasına mahkum edilir.
> Dava sonuçlandıktan sonra sanık hakime
> - Peki sn hakimim bir beyefendiye eşek demek suç bunu kabulettim ve cezama razıyım fakat merak ettim bizim hukuk sistemimizde her handgi bir eşeğe beyefendi demek suçmudur?
> Hakim düşünür ve
Hayır, meri kannlarımıza göre eşeğe beyefendi demenin müeyyidesi yok suç değil.
> Sanık hakime
> - iyi günler hakim bey.. der ve yanındaki davacıya da " iyi günler beyefendi " diyerek gülümsemelerle çıkar odadan.
> Adama yine eşek demiş ama sıuç işlememiştir.
>
>
> Çok şişman olan Yahya Kemâl, bir yokuşun sonundaki lokantanın önünde dinlenirken,içeriden çıkan garson:
> -Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız?
> Yahya Kemal, tebessüm edip:
> -Evlât, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım.
>
> İngiliz garson, Türk müşteriye:
> -Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
> -Orada ne işiniz vardı?
>
> Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfike göstererek fikrini sorar:
> Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:
> -İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
> Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
> -Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım
>
> Yahya Kemâl, dostlarından birine:
> -Bu akşam yemeği benimle yer misin? Diye sorunca, arkadaşı:
> -Hay hay! Der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
> Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
> -İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
> -Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
> Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
> -İkimiz de Hazreti Ademin çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
> Sultan Fatih:
> -Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
>
> Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
> Yanındaki talebesi:
> -Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.
> Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:
> -Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.
>
>
> Churchill, avam kamarasında konuşurken, muhalif partiden bir kadın milletvekili,Churchill' e kızgın kızgın şöyle seslenir:
> - "Eğer, karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım."
> Churchill, oldukça sakin kadına döner ve lafı yapıştırır:
> - "Hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız, o kahveyi seve seve içerdim."
>
> Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış. Sokrates, gayet sakin:
> - "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum" demiş.
>
> Bernard Shaw ile Churchill hiç geçinemez ve sık sık birbirlerini iğnelermiş. Bernard Shaw, bir oyununun ilk gecesine,Churchill'i davet etmiş ve davetiyeye de bir pusula iliştirmiş:
> - "Size iki kişilik davetiye gönderiyorum. Bir dostunuzu alıp gelebilirsiniz. Tabii dostunuz varsa." Churchill, hemen cevap göndermiş:
> - "Maalesef o gece başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim. İkinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece de oynarsa."
>
> Bir gün Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamış ve şiddetle azarlamış. Talebesi:
> - "İyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum" diye itiraz edecek olunca Eflatun cevap vermiş:- "Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum."
> Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü
> filozofa:
> - "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen,kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:- "Ben çekilirim."
>
> Meşhur bir filozofa:
> - "Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz?" diye sorulduğunda:
> - "Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan" demiş.
>
> Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarından biri:
> - "Efendim" demiş, "Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?"
> Galile: - "Doğru" demiş, "Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mi?"
>
> Bir toplantıda, bir genç Mehmet Akif' i küçük düşürmek ister:
> - "Affedersiniz, siz veteriner misiniz?" Mehmet Akif hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlamış:
> - "Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?"
>
> Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
> - "Sen sır saklamayı bilir misin?" diye sormuş. Vezir:
> - "Evet hünkarım, bilirim" dediğinde, Yavuz cevabi yapıştırmış:
> - "İyi, ben de bilirim."
>
> Bir filozofa sormuşlar: - "Şansa inanır mısınız?" Filozof:
> - "Evet, yoksa sevmediğim insanların başarılarını neyle açıklayabilirdim."
>
>


--
''suskunluğum asaletimdendir. her lafa verecek bir cevabım var.
lakin bir lafa bakarım laf mı diye..bir de söyleyene bakarım ADAM mı diye..''
mevlana
 
Üst