Ottomanzo
Doçent
- Katılım
- 25 Temmuz 2008
- Mesajlar
- 746
- Reaksiyon puanı
- 7
- Puanları
- 0
CHP ile MHP'nin “Demokratik Açılım konusunu görüşmek için 10 Kasım'dan başka bir gün bulamadınız mı?” itirazı havada kalan, boşlukta sallanan bir itirazdır.
Nasıl olduğunu anlamak için gelin bir hesap yapalım.
* * *
Bir yıl 365 gün. Yılda 52 hafta var. Cumartesi pazar günleri Meclis açık olmadığına göre, haftada iki günlerin toplamını düşersek, geriye 261 gün kalır.
Günlük ortalama 8 saat mesai yapıldığı hesabıyla, Meclis dışında geçen zamanın toplamı 170 gün eder. Geriye kalır 91 gün.
TBMM senede iki ay kapalıdır. Milletvekilleri iki ay boyunca tatil yapar, memleketlerine gidip seçmenleriyle hemhal olurlar.
Çıkaralım 91'den 60 günü, geriye 31 gün kalır.
Resmî tatil olan Yılbaşı, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim ile 3 gün Ramazan Bayramı, 4 gün de Kurban Bayramı tatilini hariç tutarsak, elimizde 19 gün kaldığını görürüz.
Milletvekillerinin Meclis içinde çay kahve molası ile yemek ve tuvalet ihtiyaçları için harcadıkları zamanın toplamı yaklaşık 18 gün eder.
Geriye çalışmak için sadece bir gün kalır.
O bir gün de bazen 10 Kasım'a denk gelir ki...
CHP ile MHP'nin “Demokratik Açılım konusunu görüşmek için 10 Kasım'dan başka bir gün bulamadınız mı?” itirazı havada kalır.
Var mı başka gün?
* * *
“Şakayı sevmem” kükremesiyle parmağını sallayanlar varsa, onlar da başka bir hesap yapsın.
Ben seviyorum ülen!
* * *
“Neden o gün?” tavrı, bir açıdan da komik. Hem de en az “Neden ben?” sorusu kadar.
Delikanlı karşısındaki kıza sevdiğini söylüyor. O durumda kızdan ne beklenir?
Ya sevinecek, ya sinirlenecek sanırız.
Kız ise olumlu veya olumsuz fakat muhakkak mantıklı bir cevap vereceği yerde, tutmuş “Neden ben?” diye anlamsız, saçma sapan bir soru soruyor...
Ya da...
Bir yakınını beklenmedik şekilde kaybeden birinin, başına gelen felaketlere tahammül gösteremeyecek noktaya geldiği vakit, aynı soruyu haykırması: “Neden ben?”
Neden olacak, torbadan senin adın çıktı da ondan.
* * *
Demokratik açılım için “gerekli olduğu” kanaati varsa, hangi gün görüşüleceği tartışma konusu edilmez.
Hele “10 Kasım Atatürk'ün ölüm yıldönümüdür, böyle bir günde bu konu görüşülemez” gibi özürlü mantıkla yaklaşılmaz.
Atatürk demokratikleşmeye karşı mıydı? Atatürkçülük demokratikleşmeye karşı olmak mıdır?
Her vatandaşa eşik hakların verilmesi gibi bir yaklaşım, vatanın birliğine ve bütünlüğüne zarar mı verir? Ata'nın eserine sahip çıkmak, TBMM'de pankart açmakla mı olur, çözüm üretmekle mi?
* * *
10 Kasım'da olmuyorsa, 11 Kasım'da da olmaz o görüşme, 9 Kasım'da da olmaz.
O mantıkla hiçbir gün olmaz!
Demokratik açılıma “ayıplı bir konu” muamelesi yapmanın sonucunca oluşur o zihniyet.
Veya evvelce var olan o sakat zihniyet sebebiyle sözkonusu açılıma “ayıplı” muhamelesi yapılır.
* * *
Açılımdan yana olanlardaysa sabit bir şekilde tekrarlanan husus, “Terörden çok çektik, akan kan durmalı” yaklaşımı. Ne yani, terör olmasaydı, açılıma gerek olmayacak mıydı? Ne kadar ayıp!
kaynak
Nasıl olduğunu anlamak için gelin bir hesap yapalım.
* * *
Bir yıl 365 gün. Yılda 52 hafta var. Cumartesi pazar günleri Meclis açık olmadığına göre, haftada iki günlerin toplamını düşersek, geriye 261 gün kalır.
Günlük ortalama 8 saat mesai yapıldığı hesabıyla, Meclis dışında geçen zamanın toplamı 170 gün eder. Geriye kalır 91 gün.
TBMM senede iki ay kapalıdır. Milletvekilleri iki ay boyunca tatil yapar, memleketlerine gidip seçmenleriyle hemhal olurlar.
Çıkaralım 91'den 60 günü, geriye 31 gün kalır.
Resmî tatil olan Yılbaşı, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim ile 3 gün Ramazan Bayramı, 4 gün de Kurban Bayramı tatilini hariç tutarsak, elimizde 19 gün kaldığını görürüz.
Milletvekillerinin Meclis içinde çay kahve molası ile yemek ve tuvalet ihtiyaçları için harcadıkları zamanın toplamı yaklaşık 18 gün eder.
Geriye çalışmak için sadece bir gün kalır.
O bir gün de bazen 10 Kasım'a denk gelir ki...
CHP ile MHP'nin “Demokratik Açılım konusunu görüşmek için 10 Kasım'dan başka bir gün bulamadınız mı?” itirazı havada kalır.
Var mı başka gün?
* * *
“Şakayı sevmem” kükremesiyle parmağını sallayanlar varsa, onlar da başka bir hesap yapsın.
Ben seviyorum ülen!
* * *
“Neden o gün?” tavrı, bir açıdan da komik. Hem de en az “Neden ben?” sorusu kadar.
Delikanlı karşısındaki kıza sevdiğini söylüyor. O durumda kızdan ne beklenir?
Ya sevinecek, ya sinirlenecek sanırız.
Kız ise olumlu veya olumsuz fakat muhakkak mantıklı bir cevap vereceği yerde, tutmuş “Neden ben?” diye anlamsız, saçma sapan bir soru soruyor...
Ya da...
Bir yakınını beklenmedik şekilde kaybeden birinin, başına gelen felaketlere tahammül gösteremeyecek noktaya geldiği vakit, aynı soruyu haykırması: “Neden ben?”
Neden olacak, torbadan senin adın çıktı da ondan.
* * *
Demokratik açılım için “gerekli olduğu” kanaati varsa, hangi gün görüşüleceği tartışma konusu edilmez.
Hele “10 Kasım Atatürk'ün ölüm yıldönümüdür, böyle bir günde bu konu görüşülemez” gibi özürlü mantıkla yaklaşılmaz.
Atatürk demokratikleşmeye karşı mıydı? Atatürkçülük demokratikleşmeye karşı olmak mıdır?
Her vatandaşa eşik hakların verilmesi gibi bir yaklaşım, vatanın birliğine ve bütünlüğüne zarar mı verir? Ata'nın eserine sahip çıkmak, TBMM'de pankart açmakla mı olur, çözüm üretmekle mi?
* * *
10 Kasım'da olmuyorsa, 11 Kasım'da da olmaz o görüşme, 9 Kasım'da da olmaz.
O mantıkla hiçbir gün olmaz!
Demokratik açılıma “ayıplı bir konu” muamelesi yapmanın sonucunca oluşur o zihniyet.
Veya evvelce var olan o sakat zihniyet sebebiyle sözkonusu açılıma “ayıplı” muhamelesi yapılır.
* * *
Açılımdan yana olanlardaysa sabit bir şekilde tekrarlanan husus, “Terörden çok çektik, akan kan durmalı” yaklaşımı. Ne yani, terör olmasaydı, açılıma gerek olmayacak mıydı? Ne kadar ayıp!
kaynak