Süpriz

Bu konuyu okuyanlar

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,323
Puanları
113
Süpriz
Genç kız el aynasından makyajını kontrol etti Güzelliğinden emindi “-Gayet iyi.” dedi. Bu sırada telefonu çalıdı Telefondaki numaraya baktı arayan annesiydi.

– Alo…kızım, nasılsın ?

– İyiyim anne. Ne oldu?

– Sana bir surprizim var.

– Surpriz mi ?…

– Evet.Çok eski bir arkadaşım, dostum şehrimize gelmiş….

– Eee kimmiş.

– Kim olduğu surpriz. Fakat, onu senin almanı istiyorum.

– Ben mi ?

– Evet, senin iş yerine yakın olan parkı biliyormuş. Parka gitmesini ve seninle buluşmasını söyledim. Senin de parka gidip onu almanı istiyorum.

– Anne, ben böyle şeyleri sevmem, kendin halletsen.

– Kızım 1-2 saatlik bir işim var. Ayrıca seni bebekliğinden tanıyan bir arkadaşım. Seni görünce mutlaka çok sevinecektir.

– Amaaan. Peki peki… Nasıl tanıyacağım.

-Evden çıkarken üzerine giydiklerini tarif ettim.O parkta bazı oturaklar piknik masası şeklinde. Parkın sinema tarafı girişindeki ilk piknik masasına otur. O gelince seni bulacak.

-Tamam anne ..tamam…

– Kızım senden her gün mü bir şey istiyorum.Üniversiteyi bitireli, hele de işe gireli bir fatura yatırmaya bile göndermedim.

– Hemen darılma, tamam dedim ya…

– O nasıl tamam demekse… neyse, hadi o zaman, izin al da çık, bekletme. Ben de işlerimi bitirip hemen geleceğim.
Genç kız , izin alıp çıktı.Kısa bir yürüyüşten sonra parka vardı. Bu parkta daha önce hiç oturmadığını farketti. Arkadaşlarıyla hep paralı,lüks eğlence yerlerine giderlerdi.

Annesinin tarif ettiği, girişteki ilk masayı buldu, boş olan kısmına oturdu. Masanın diğer tarafında bir köylü kadınla, küçük kız oturuyordu. Onlarla aynı yerde bulunmaktan utandığını hissetti. “-Annemin arkadaşı çabucak gelse de, şunlardan kurtulsam” diye düşündü.

Köylü kadın çekinerek seslendi;

– Afedersin kızım, bir şey sorabilir miyim ?

“Kızım” diye seslenmesi iyice sinirlerini bozdu.

– Ne var, adres mi soracan !..

– Sert çıkış karşısında kadın sesini alçalttı;

– Hayır kızım, başka bir şey soracaktım.

– Sizin gibi cahiller ya adres sorar, ya para ister.

Köylü kadının kızaran yüzüne aldırmadı bile. O sırada şık ve lüks giyimli, orta yaşlı bir kadının uzaktan yaklaştığını gördü. “-Nihayet.” diye düşündü. Ayağa kalkıp kadını karşılamaya çalışırken, kadın yanlarından geçip gitti. Somurtarak geri oturdu.

Yanındaki küçük kıza daha sıkı sarılmış köylü kadının gözünden bir damla yaşın süzüldüğünü gördü.Kadın gözyaşını saklamak için diğer tarafa dönünce bir yüzündeki büyük yanık izi göründü. Genç kız manalı manalı güldü;
– Bak kolayca gözyaşı dökebiliyorsun, yüzünde de çirkin bir yanık izi var. Burda ne bekliyorsun geç bir köşeye aç mendilini ağla… Fakat ağlamaya benden bir şey koparacağını sanma, tamam mı…

Kadın dayanamadı;

– Cahil deyip duruyorsun. Ne cahilliğimi gördün. Tanımadığım bir kadına, torununun yanında hakaret mi ettim !
– Oooo… laf yapmayı da biliyormuş

-Anlaşıldı kızım, sen üniversite bitirmiş, çok şey öğrenmiş olabilirsin ama insanlıktan sınıfta kalmışsın. Torunumu okutmak için uğraşacaktım. Fakat seni görünce vazgeçtim.

Yaşlı kadın, küçük kızı alıp masadan kalkarken, boşalan yere doğru şık giyimli bir kadın yaklaştı. Cevap vermek için hazırlanan genç kız zengin giyimli, şık kadını görünce uzaklaşan yaşlı kadına cevap vermekten vazgeçti. Yaşlı kadın geriye bakmaya çalışan küçük kızın başını eliyle engelledi.

Bir süre sonra, genç kızın annesi parkta yanına geldi.

– Merhaba kızım, Zeynep teyzen nerde ?

– Kimse gelmedi anne. En son bir bayan geldi, yanıma oturdu. O da sadece dinlenmek için gelmiş biriymiş.
– Allah Allah !… giyindiklerini çok iyi tarif etmiştim, seni nasıl bulamadı anlamadım. Yanında küçük bir kız olacaktı.
Genç kız bir an durakladı.

-Küçük bir kız mı ?

– Evet

– Anne !. biz zengin, kültürlü insanlarız. Herhalde arkadaşın da zengin, kültürlü biridir, değil mi ?

– Kültürsüz değil ama zengin değil.

– Sakın bana köylü bir kadın olduğunu söyleme.

– Köyden gelen kadına ne denir ki !..

– Oh… iyi iyi, köylü kadınları karşılamaya beni gönderiyorsun.

– Kızım, o kadına bir borcumuz vardı. O zamanlarda borcumuzun karşılığı bir şey veremedik. ” – Gün gelir, bir ihtiyacım olduğunda , ben kapınızı çalarım”. Dedi ve işte bu gün kapımızı çaldı.

-Ne istiyormuş ?

– Torununu okutmamızı istiyor. Baban şimdi arabayla gelip hepimizi alacak, kayıt için okula götürecek.
– Anne , o köylü kadına ne borcun olabilir ki, anlayamadım ?

Annesi, kızının öfkeli ses tonuna dayanamadı;

– Kızım, sen bebekken biz köydeydik.

– Eee…

– Sana yıllar önce bahsetmiştim, köydeyken evimiz yandı, biz de inekleri,atları,tarlaları neyimiz varsa hepsini satıp köyden göçtük, demiştim.

-Evet, hatırladım.

– O yangınla ilgili bir ayrıntıyı, seni üzülebilir veya seni evde yalnız bıraktığımız için darılabilirsin korkusuyla anlatmamıştık.

– Herhalde şimdi anlatacaksın…

– Baban evde yoktu, ben de su doldurmaya köy pınarına gitmiştim. Lodos mu ne diyorsunuz, işte o rüzğar bazen ters esiyormuş, yukardan aşağı filan. Sen beşikte uyuyorken rüzğar bacadan içeri esince közler ocaklıktan tahtalara sıçramış, yangın başlamış. Pınar yerinden dumanları görüp koştuğumda alevler heryeri sarmıştı. Birazdan yıkılacak gibi görünen eve yine de girmek için atıldığım anda Zeynep teyzen kucağına seni almış olduğu halde dışarı fırladı. O sahneyi hiç unutamam; onun kucağından seni aldığımda o çığlıklar atıyordu…

– Niçin ?

– Seni kurtarırken, sağ tarafı yanmıştı. Gelince görürsün sağ yanağında ağır bir yanık izi var. Çok acı çekti çook.

– Dur ağlama, seni bu kadar üzeceğini bilmiyordum. Tamam kızım, bak makyajın akıyor, ağlama. Hah!.. baban da geldi. Fakat Zeynep teyzen hala bizi bulamadı.
 

lordare

SDN Forum Fosili
Katılım
4 Eylül 2012
Mesajlar
2,970
Çözümler
2
Reaksiyon puanı
1,639
Puanları
113
Bir keresinde köylü kıyafetli bir amca ve takım elbiseli bir amca konuşuyorlardı ben tam ters bir şekilde tüm ilgimi köylü amcaya vermiştim tesadüf bu ya amca da zaten benim memleketten çıktı. Takım elbiseli adamı dışlarcasına davranmıştım o da sonra öğreniyorum çok az bilinen, eskilerden sağlam bir siyasi imiş :)
İyi giyimli kişileri de dışlamayın arkadaşlar ?
 

Usain

Müdavim
Cezalı
Emektar
Katılım
17 Mayıs 2018
Mesajlar
9,209
Reaksiyon puanı
15,012
Puanları
113
Yaş
21
Evet, Atatürk öyle demiş. Lakin, rahmetli Aşık Veyseli Ankaraya çağırmışlar, ama kılık kıyafetini beğenmedikleri için de şehre sokmamış, gerisin geri göndermişler. :)
Böyle ağır bir ithamda bulunmanız çok yanlış. AKP'nin yalanı bu.
“Cumhuriyet'in 10. Yılı'nda büyük ozan Veysel, Atatürk için bir destan yazıyor…
Bu destanı kendisine okumak için bir arkadaşıyla birlikte Sivas'tan kalkıp Ankara'ya geliyorlar.

Aşık Veyselin Ankara'ya giremediğini öne süren yalancıların söylediklerinin aksine, 45 gün süreyle Ankara'da kalıyorlar.

* * *


O günlerde İran Şahı Ankara'yı ziyaret ettiğinden başkentte yoğun güvenlik önlemleri alınıyor.
Aşık bir gün, Ulus Meydanı'ndaki Karaoğlan Çarşısı'na saz teli almak için gittiğinde, kapıda polislerce durduruluyor.
Çarşıya arkadaşıyla birlikte girmesine izin verilmemesi üzerine, tek başına giriyor ve saz telini aldıktan sonra çıkıyorlar.
Ankara'ya sokulmadı yalanının özü bu…

* * *

Durun daha bitmedi:
Aşık Veysel, 1 Nisan 1934'te Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'ne giderek Atatürk için yazdığı destanı gazete yöneticilerine okuyor.
Oradakiler çok beğeniyorlar.
Destan üç gün süreyle gazetede yayımlanıyor…
Ziyaret sırasında Ankara Halkevi'ne de uğruyorlar.
Ozan orada da büyük saygıyla karşılanıyor, sazlar çalınıyor, ezgiler söyleniyor. Giderken de sevgi ve saygı gösterileriyle uğurlanıyor…

* * *

Yalanın daniskasını gördünüz mü?
Hani anıt ozan Aşık Veysel Ankara'ya sokulmamıştı!..
Dahası, devrin en etkili iletişim araçlarından İstanbul Radyosu'na davet ediliyor.
Radyo konserini Büyük Önder Atatürk de büyük bir ilgiyle dinliyor ve “Aşığı benimle buluşturun” emrini veriyor.
Hemen radyoevi aranıyor, ancak Veysel'in konser sonrası binadan ayrıldığı söyleniyor.
Bu nedenle görüşmeleri mümkün olamıyor.
Ama tek parti döneminin kültür devrimi, Anadolu halk kültürünün tüm motiflerini ısrarla araştırmaya devam ediyor.
Bu kapsamda Aşık Veysel de Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Akpınar Köy Enstitüleri”nde müzik dersleri veriyor…”

* * *


İşte böyle sevgili okurlarım,
Hani Aşık Veysel Ankara'ya sokulmamıştı?
Gözleri görmeyen bu büyük adam, yıllar önce “Koyun kurt ile gezerdi/ fikir başka-başka olmasa” diyerek bu demokrasi düşmanlarına aslında en büyük dersi vermişti.
Demek ki Anadolu'nun mızrabı, tezenesi ve gören gözü olan ozanın bu çok net mesajını alamamışlar!
O halde siz yalanlarınızla cahil cühelayı aldatmaya devam edin!
Nasılsa bir gün, bu ülkenin Oktay Gökdemir gibi yürekli ve gerçek Cumhuriyet tarihçileri ipliğinizi pazara çıkaracak!
Hem de çok fena çıkaracaklar!..
KAYNAK
 

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,323
Puanları
113
Böyle ağır bir ithamda bulunmanız çok yanlış. AKP'nin yalanı bu.
Çok ayıp Usain, hemi de çok ayıp! :(

Bu kadar belge yetmediyse Aşık Veysel merhumun kendi torunuyla Hürriyet gazetesinde yapılan röportajı okuyabilirsin. Ha dersen ki Uğur Dündar denen müfteri kendi öz torunundan daha iyi biliyor, o ayrı bir konu tabii. Ayrıca verdiğim kaynaklar özellikle sol tandanslı, AKP ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kaynaklardan seçilmiştir. Sağ görüşlü ve AK Partiyi destekleyen tek bir kaynak vermemeye özen gösterdim.

 
Üst