Son düzlüğe çıkarken

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Toplumların gelişmişlik moduna girebilmeleri değişik zaman periyodlarını içermektedir. Bazı toplumlar çeyrek yüzyıl, bazıları yarım, bazıları ise bir yüz yıllık bir bekleme süresi geçirmeleri gerekebilir. Bu süreç ülkelerin geçmişi, potansiyeli, hinterlandı ve eksen ülke olup olmadığına göre değişmektedir. Ayrıca değişim süreci toplumların hem anemnezi ve yapısı hem de dış dünyanın ilgisi ve planlarıyla ilintilidir.

Yeni Türkiye’nin kuruluşundan itibaren liberalleşmeye dönük politikaları tercih eden kuruluşun mimarları, Şeyh Said ve Menemen olayları nedeniyle içe kapanan ve dikte edici bir serüven izlediler. Aynı plan ekonomi politikalarına da yansıdı.

1923-1930 yılları arasında İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararların da etkisiyle ekonomide serbest piyasayı andıran politikalar takip edildi. Alınan kararlardan en önemlisi yeniden bir Türk müteşebbisi oluşturulacak ve bu sınıf kendi ayakları üzerinde duruncaya kadar devlet desteği ile desteklenecekti.

Fakat bahsedilen iki toplumsal olay meydana gelince siyasi refleksle beraber ekonomi politikaları da tek partinin kucağına düştü. 1930-1939 döneminde devletçilik, 1939-1945 devletçiliğin duraklama yılları, 1945-1950 devletçiliğin gerileme yılları, 1950-1960 DP dönemi, 1963-1980 döneminde karma ekonomi politikası takip edildi. 24 Ocak 1980 tarihinde ise serbest piyasa ekonomisi kuralları hayata geçirilmeye başlandı.

Ciddi analizler yapılıp dersler çıkarılabilirse, yaşanan bu süreçte oldukça fazla deneyim kazanıldı. Ekonomi politikalarında merkezi yönetimden hiç taviz verilmedi. Hala yerelleşmeye, özel sektöre, KOBİ’lere devlet ciddi müdahalelerde bulunmaktadır.

Dünyada gelişen mali, siyasi ve ekonomik olaylar ve petrolün varilinin 135 doları bulması, dünya ekonomisini bir resesyona doğru sürüklemektedir. Türkiye ekonomisinin bundan etkilenmemesi imkansız gibidir. Örneğin petrol fiyatındaki bu artış 10 milyar dolar ek maliyet getirmiştir.

Evet, Mayıs 2008 itibarıyla Türkiye ekonomisinin bazı önemli problemleri vardır. Bu problemlerden birisi; cari açıktır. Enerji ve gıda fiyatlarına paralel olarak cari açık Ocak-Mart döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 530,3 artarak 12 milyar dolara yükseldi. Cari açıkta hedef daha yılın başında hükümet tarafından 50 milyar dolar olarak açıklandı.

İkinci problem, yüzde 70’lerden yüzde 10’nun altına çekilen enflasyonda, dış ve içsel nedenlerden dolayı hedefler son iki yıldır tutmuyor. Bu sıkıntı birkaç yıl daha devam edecektir. Bu bağlamda büyüme de yüzde 4 civarında seyredecektir.

Bu problemlerin çözümü ise; üretim odaklı bir kalkınma hamlesinin başlatılmasıdır. Kalkınma hamlenin uzun vadeli ve istikrar içinde sürdürülmesi gerekir. Bir süredir Devlet Bakanı Nazım Ekren GAP’a hız verici çalışmalar yapmaktadır. Projenin devamlılığı için 12 milyar dolarlık kaynak aktarıldı. Ülkenin bütün bölgelerini eşitleyen bir kalkınma hamlesine devam edilmesi gerekir.

Son düzlüğe çıkarken’de iyimserliğime hayret edenler, 1983-2001 döneminde ortalama her iki yılda bir ekonomik kriz yaşayan Türkiye’nin Şubat 2001’den bu yana niçin mali ve ekonomik bir kriz yaşamadığını iyi analiz etmelerini tavsiye ederim!

Ancak bütün plan ve projelerin hayata geçirilmesi ve devamı için şiddetle istikrara ihtiyacımız vardır. İstikrar ise; Ordo Ab Chao’nun insiyatifinde gibi duruyor. Sanki birileri ‘istikrar bozulmadan asla’ demektedir.

Ayrıca içerde Encümen-i Daniş’i unutmamak gerekir! Çünkü uzun bir süredir bu oluşum, kaosu çıkış noktası olarak görmektedir.

Ergenekon’a konusunu araştıran kişi, kurum ve birimler Encümen-i Daniş’i ıskalıyorlarsa, çözüm için henüz yolun yarısına ulaşmışlar demektir.

Encümen-i Daniş de neyin nesi derseniz?

Kusura bakmayın. Bu konuda kalem oynatarak sağda solda kendime komplocu yazar dedirtmek istemem. Konuyu işin uzmanlarına bırakalım.

Tuba Güven
 
Üst