centigrade
Doçent
- Katılım
- 24 Mayıs 2008
- Mesajlar
- 992
- Reaksiyon puanı
- 4
- Puanları
- 18
Türkiye Kyoto Protokolü’nü imzalama kararı aldı. Protokole göre ulaşım, enerji ve çöp depolama sisteminin değişmesi gerekiyor. Ömer Madra “Sevinmeye zaman yok” diyor ve halkı, hükümete harekete geçmesi için baskı yapmaya çağırıyor.
Karbondioksit oranı artıyor, okyanuslar ısınıyor, buzullar eriyor, sel ve açlık yayılıyor, New York, Londra gibi dünyanın önemli başkentlerinin sular altında kaldığı “kıyamet senaryoları” sinemaya uyarlanıyor, bilim adamları bu senaryoların gerçekleşmesinin çok yakın olduğunu söylüyor. Bugünkü tablo, aslında yıllar önce görüldü ve Birleşmiş Milletler 1992’de Rio De Janeiro’da düzenlenen Dünya Zirvesi’nde BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında hazırlanan Kyoto Protokolü’nü hazırladı. Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve olan Kyoto Protokolü’ne Türkiye’nin, “ihtiyatla” yaklaştığı haberleri, göllerin kuruduğu, diğer yanda sel baskınları yaşandığı haberleri arasında kaldı. Ancak geçen yaz yaşanan “susuzluk” sorunun Türkiye açısından bile ertelenemeyeceğinin göstergesi sayıldı. Nihayet hafta başında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısından sonra, Kyoto’nun imzalandığı açıklandı.Kyoto Protokolü’nü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer 5 gazın salınımını azaltmaya; bunun için tedbir almaya söz veriyor. BM raporuna göre Türkiye, 40 ülkenin yer aldığı listede 1990-2004 arasında atmosfere saldığı sera etkisi yaratan gazlarda en hızlı artış kaydeden ülkeler arasında, yüzde 72.6’lık artışla rekora imza atmış durumda…
KYOTO PROTOKOLÜ NE DEMEK?
Bugün 176 ülkenin taraf olduğu protokol; imzalayan ülkelerin atmosfere saldıkları karbon ve karbon dioksit, metan, nitrous oksit, sülfür heksaflorid, HFC’ler ve PFC’leri içeren 6 sera gazı miktarının; iklimi ve dolayısıyla dünyayı, hayatı tehlikeye atmayacak seviyelerde dengede tutmasını öngörüyor.
Aralarında Brezilya, Çin ve Hindistan’ın da bulunduğu 137 gelişmekte olan ülke, protokolü benimsediğini açıklasa da, gaz salınımını rapor etmekten başka sorumluluk taşımıyor. Zira, bu ülkeler, iklim değişikliğinin ana sorumlusu olarak görülmüyor. ABD’nin dışında 36 sanayileşmiş ülke ile Avrupa Birliği ülkelerinin, 2008-2012 arası 5 yıllık ortalama sera gazı salınımını, 1990 yılı oranının yüzde 5 altına düşürmeleri gerekiyor. AB üyesi birçok ülke için bu oran, 2008 için beklenilen sera gazı salınımlarının %15 aşağısına denk geliyor. 1990 ile 2100 yılları arasında 1.4 °C ile 5.8 °C arası sıcaklık artışı tahmin eden Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, başarılı bir şekilde uygulanması durumunda Kyoto Protokolü’nün bu artışı 0.02 ile 0.28 °C arasına düşürebileceğini öngörüyor.
Bu hedefe ulaşamayan ülke, bir sonraki dönem gaz salınımını %30 daha azaltmakla cezalandırılacak. Bu amaçla, hedefe ulaşamayan ülkenin, diğer ülkelerden “karbon kredisi” satın almasına olanak tanınıyor. Japonya, Kanada, İtalya, Hollanda, Almanya ve daha birçok ülke, karbon kredisi için bütçelerinden pay alıyor. Bu ülkeler büyük enerji, petrol, doğalgaz kuruluşlarıyla işbirliği yaparak, mümkün olan en fazla sayıda karbon kredisini en uygun fiyata almaya çalışıyor.
NE YAPMAK GEREKİYOR?
Atmosfere salınan sera gazı miktarının 2012 yılına kadar, 1990’lardaki seviyenin yüzde 5 altına çekilmesi için öngörülen tedbirler şöyle:
* Alternatif enerji kaynakları tercih edilecek.
* Daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlar kullanma ve daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerinin endüstriye yerleştirilmesine çalışılacak. Özellikle ulaşımda ve çöp depolamada çevrecilik ilke alınacak.
* Tükettiği yakıt oranı, ürettiği karbon oranından fazla olan ülkelerden daha fazla vergi alınacak.
* Çimento, demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri revize edilecek.
* Fosil yakıtlar yerine, biyoyakıt gibi çevre dostu yakıtlar kullanılacak.
* Güneş enerjisi kullanımına ağırlık verilerek, karbon oranı sıfır olan nükleer enerjiye yönelinecek.
* Endüstri, motorlu taşıtlar ve ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yenilenecek.
* Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokulacak.
* Sürdürülebilir orman düzenleme uygulamaları, ağaç dikimi ve ağaç takviyesine ilişkin teşvikler yapılacak.
* Yenilikçi ve çevresel bakımdan sağlam teknolojiler üzerinde araştırma, teşvik, gelişirme ve kullanımın artması sağlanacak.
* Amacına aykırı çalışan ve sera gazı yayan sektörlere yapılan mali teşvikler, vergi ve harç istisnaları ile ekonomik yardımlar veya ilgili piyasa aksaklıkları aşamalı olarak kaldırılacak veya tasfiye edilecek.
NTV-MSNBC
04 Haziran 2008 Çarşamba
Karbondioksit oranı artıyor, okyanuslar ısınıyor, buzullar eriyor, sel ve açlık yayılıyor, New York, Londra gibi dünyanın önemli başkentlerinin sular altında kaldığı “kıyamet senaryoları” sinemaya uyarlanıyor, bilim adamları bu senaryoların gerçekleşmesinin çok yakın olduğunu söylüyor. Bugünkü tablo, aslında yıllar önce görüldü ve Birleşmiş Milletler 1992’de Rio De Janeiro’da düzenlenen Dünya Zirvesi’nde BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında hazırlanan Kyoto Protokolü’nü hazırladı. Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve olan Kyoto Protokolü’ne Türkiye’nin, “ihtiyatla” yaklaştığı haberleri, göllerin kuruduğu, diğer yanda sel baskınları yaşandığı haberleri arasında kaldı. Ancak geçen yaz yaşanan “susuzluk” sorunun Türkiye açısından bile ertelenemeyeceğinin göstergesi sayıldı. Nihayet hafta başında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısından sonra, Kyoto’nun imzalandığı açıklandı.Kyoto Protokolü’nü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer 5 gazın salınımını azaltmaya; bunun için tedbir almaya söz veriyor. BM raporuna göre Türkiye, 40 ülkenin yer aldığı listede 1990-2004 arasında atmosfere saldığı sera etkisi yaratan gazlarda en hızlı artış kaydeden ülkeler arasında, yüzde 72.6’lık artışla rekora imza atmış durumda…
KYOTO PROTOKOLÜ NE DEMEK?
Bugün 176 ülkenin taraf olduğu protokol; imzalayan ülkelerin atmosfere saldıkları karbon ve karbon dioksit, metan, nitrous oksit, sülfür heksaflorid, HFC’ler ve PFC’leri içeren 6 sera gazı miktarının; iklimi ve dolayısıyla dünyayı, hayatı tehlikeye atmayacak seviyelerde dengede tutmasını öngörüyor.
Aralarında Brezilya, Çin ve Hindistan’ın da bulunduğu 137 gelişmekte olan ülke, protokolü benimsediğini açıklasa da, gaz salınımını rapor etmekten başka sorumluluk taşımıyor. Zira, bu ülkeler, iklim değişikliğinin ana sorumlusu olarak görülmüyor. ABD’nin dışında 36 sanayileşmiş ülke ile Avrupa Birliği ülkelerinin, 2008-2012 arası 5 yıllık ortalama sera gazı salınımını, 1990 yılı oranının yüzde 5 altına düşürmeleri gerekiyor. AB üyesi birçok ülke için bu oran, 2008 için beklenilen sera gazı salınımlarının %15 aşağısına denk geliyor. 1990 ile 2100 yılları arasında 1.4 °C ile 5.8 °C arası sıcaklık artışı tahmin eden Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, başarılı bir şekilde uygulanması durumunda Kyoto Protokolü’nün bu artışı 0.02 ile 0.28 °C arasına düşürebileceğini öngörüyor.
Bu hedefe ulaşamayan ülke, bir sonraki dönem gaz salınımını %30 daha azaltmakla cezalandırılacak. Bu amaçla, hedefe ulaşamayan ülkenin, diğer ülkelerden “karbon kredisi” satın almasına olanak tanınıyor. Japonya, Kanada, İtalya, Hollanda, Almanya ve daha birçok ülke, karbon kredisi için bütçelerinden pay alıyor. Bu ülkeler büyük enerji, petrol, doğalgaz kuruluşlarıyla işbirliği yaparak, mümkün olan en fazla sayıda karbon kredisini en uygun fiyata almaya çalışıyor.
NE YAPMAK GEREKİYOR?
Atmosfere salınan sera gazı miktarının 2012 yılına kadar, 1990’lardaki seviyenin yüzde 5 altına çekilmesi için öngörülen tedbirler şöyle:
* Alternatif enerji kaynakları tercih edilecek.
* Daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlar kullanma ve daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerinin endüstriye yerleştirilmesine çalışılacak. Özellikle ulaşımda ve çöp depolamada çevrecilik ilke alınacak.
* Tükettiği yakıt oranı, ürettiği karbon oranından fazla olan ülkelerden daha fazla vergi alınacak.
* Çimento, demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri revize edilecek.
* Fosil yakıtlar yerine, biyoyakıt gibi çevre dostu yakıtlar kullanılacak.
* Güneş enerjisi kullanımına ağırlık verilerek, karbon oranı sıfır olan nükleer enerjiye yönelinecek.
* Endüstri, motorlu taşıtlar ve ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yenilenecek.
* Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokulacak.
* Sürdürülebilir orman düzenleme uygulamaları, ağaç dikimi ve ağaç takviyesine ilişkin teşvikler yapılacak.
* Yenilikçi ve çevresel bakımdan sağlam teknolojiler üzerinde araştırma, teşvik, gelişirme ve kullanımın artması sağlanacak.
* Amacına aykırı çalışan ve sera gazı yayan sektörlere yapılan mali teşvikler, vergi ve harç istisnaları ile ekonomik yardımlar veya ilgili piyasa aksaklıkları aşamalı olarak kaldırılacak veya tasfiye edilecek.
NTV-MSNBC
04 Haziran 2008 Çarşamba