Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Eskişehirspor maçının ardından: Bir fotoğrafın anatomisi
Bir fotoğraf. Sadece bir fotoğraf. Sırlı. Sırrı, hem ayna tuttuğu için birçok şeye. Hem de çözülmesi gereken şifreler içerdiğinden.
Galatasaray’ın kazandığı ikinci golden birkaç saniyesine ait bu fotoğraf. Hareket verelim şimdi o fotoğrafa. Sağ içte Eskişehirsporlu futbolcu, topu kendi sol kanat forvet oyuncusuna aktarmak için havalandırıyor. Serkan Kurtuluş devreye giriyor bu an.
Topu kafayla kesiyor. Kesmekten de öte, topu depara kalkmış olan Kazım Kazım’ın önüne indiyor kafasıyla Serkan Kurtuluş. Ve hareketi keselim yeniden. Fotoğrafa dönüşsün, o an.
O fotoğrafta tam 10 Galatasaraylı futbolcu var. Yani Robinson Zapata hariç tüm Galatasaraylı futbolcular. Kalecisi hariç tüm Galatasaray takımı 3-3-3-1 formasyonuyla dizilmiş. Ama fotoğraftaki sır bu dizilişte (3-3-3-1) değil. (Çünkü takımın sağ beki ileri hamle yaptığı için 4-3-3 dizilişi 3-3-3-1 gibi resim vermiş fotoğrafta.) Büyük sır, 10 Galatasaraylı futbolcunun sahanın sadece dörtte birlik bölümünün göründüğü o fotoğrafa sığmış olması. Yani en kabadayısından 27 metre uzunluğundaki bir alanda dizilmiş Galatasaraylı futbolcular. Ve takımın diziliş formasyonunu bozmadan üstelik. Sır burada.
Sırada bazı kavramlar var. “Dar 4-3-3”, “yekpare gövde”, “aktif savunma”, “mobil futbol” ve “zevk futbolu” gibi. Fotoğrafı doğru okumak için gerekli bu kavramlar. “Dar 4-3-3”le başlayalım.
Frank Usta’nın 4-3-3’ünden yeni 4-3-3’e
Frank Rijkaard’la Gheorghe Hagi arasındaki temel farklardan birisi 4-3-3’ün hangi versiyonla oynanacağı. Frank Usta, geleneksel Hollanda futbolunun tipik bir temsilcisi olduğu için takımında asgari bir kanat oyuncusunun yer almasını isterdi mutlaka. Abdülkadir Keita tarzında “geniş 4-3-3” ekolüne mensup bir futbolcu olurdu bu kanat futbolcusu. Rijkaard’ın sisteminde, motoru çalıştıran ve işleten en önemli parçalardan birisi bu kanat oyuncusuydu. (Zaten Rijkaard yönetimindeki Galatasaray’da bu sene görülen en temel tutukluk, Keita özelinde sistemin motorunu kaybetmesiydi. Benzer biçimde klasik bir “dar 4-3-3 futbolcusu kanat oyuncusu karakterine sahip Juan Pablo Pino’nun Rijkaard dönemindeki sıradanlığının temel nedeni de Kolombiyalı’nın Frank Usta’nın beklentisine yanıt vermemesiydi.)
Hagi ise dar 4-3-3 ekolüne mensup. Kaleye daha doğrudan ve daha az zaman harcayarak ilerlenmesinden yana Hagi. Rijkaard’dan sonra işbaşı yaptığı zaman yorgun ve mutsuz Harry Kewell’la her işe koşturduğu Pablo Pino’dan başka kafasındaki 4-3-3’e uygun bir hücum futbolcusu bulamadı Hagi. Ne Milan Baros sağlamdı. Ne Arda Turan. Ne de Aydın Yılmaz bu kalibrasyona sahip bir futbolcuydu.
Devre arasında gerçekleştirilen Kazım Kazım ve Bogdan Sorin Stancu transferleriyle kafasındaki dar 4-3-3 için uygun bir forvet hattı yaratabildi nihayet Hagi. (Şansı, sanılanın aksine antrenmansız bir Kazım Kazım değil, eski takımında oynamasa da kendisine çok iyi bakmış bir 80 numara bulmasıydı Hagi’nin. Şanssızlığı ise Harry Kewell’un Asya Kupası için bir süreliğine uzaklarda olması ve Stancu’nun neredeyse 2010 Aralık başından bu yana hiç oynamamasıydı. Bu nedenle isteklerini biraz ötelenmiş oldu Hagi’nin.)
Beş temel özellik
Dar 4-3-3’ünün kanatlarında oynayan futbolcuların beş temel kaliteye sahip olması gerekiyor. İlki futbolun iki yönünü de oynayabilmeleri. (Bu zaten artık modern futbolun tek ortak temel gerçeği.) İkincisi patlama gücüne sahip olmaları hız anlamında. Üçüncüsü doğrudan kaleye akabilme yeteneği. Dördüncüsü asist yeteneğine sahip olmaları. Beşincisi ise gol vuruşu ustalığı, çerçeveyi kolayca bulma yeteneği.
Bu açıdan bakıldığında hem Stancu, hem Kazım Kazım bahsedilen beş kalite dikkate alındığında not olarak on üzerinden asgari 7.5’a sahip oyuncular. Ki sadece o fotoğrafı bakmak bile yeterli, dar 4-3-3’ün hücum hattında oynayan bu iki kanat oyuncusunun Hagi’nin futboluna ne kadar uygun olduklarını anlamak için. (Golde Serkan Kurtuluş’un aktardığı topla hareketlenen Kazım Kazım 18’e yaklaşırken bir ara kafasını kaldırıp bakıyor ceza sahasına. Gördüğü şu; Kewell oyuncusunu almış ön direğe götürüyor. Sol kanatta oynayan Stancu ise bomboş geliyor penaltı noktasına doğru. Markajsız ve yüzü kaleye dönük. Sonrasını biliyoruz.)
O fotoğrafta o var işte. Dar 4-3-3’e uygun sahaya yayılmış disiplinli bir takım. O alışıldık kanatlar gibi olmayan kanatlar. O iki patlama gücü.
Buzdolabı reklamındaki gibi değil
Sırada “yekpâre gövde” var. Türkiye bu kavramla buzdolabı reklamlarıyla tanışmıştı tâ 1970’lerde. Bir şekilde bize teknolojiyi anlatırdı bu “yekpâre gövde”. Ama yekpâre (monoblok) gövdeyle monoblok olmayan gövdenin tüketiciye faydasını bir türlü anlamazdık o zaman. (Hâlâ da anlamış değiliz aslında, ama önemi yok artık bunun.) Sanki yekpâre olmayan gövde daha az soğutuyormuş gibi bir mesaj verilmek istenirdi o zamanlar.
Ama biz, buzdolabı örneğinin tersine, 1970’lerde yekpâre bir gövde gibi oynayan takımlarla, blokları arasındaki bağlantıyı kuramamış ekipler arasındaki farkı çok çabuk anlardık futbolda. Tek bir parçaymış gibi oynayan sistem takımları (Sovyet ve Alman takımları temsil ederdi bunları) gelip bizim çok parçalı ve sistemsiz takımlarımıza beş-on tane gol atıp giderlerdi.
Şimdi zamanlar değişti ama değişmeyen bir şey var; yekpâre sistem takımlarının oynadıkları futbolla hâlâ karşısındaki ekipleri dağıttığı gerçeği. Galatasaray bu sezon ilk defa en gerisiyle en ileri arasındaki bağlantıyı hiç bozmadan yekpâre bir makine misali, takım olarak ileri gitti, takım olarak geri koştu.
Oyunun çok çok uzun süren bir bölümünde yekpâre takım olmanın gereğini yerine getirerek geçiş oyununa uygun dağıldı sahaya Galatasaray. Yani savunma yaparken en hızlı hücuma çıkacak şekilde sahaya yayıldı. Hücum yaparken de anında tüm takım olarak savunmaya geçecek şekilde. Tıpkı bir kuş sürüsü gibi. Liderinin yön değiştirmesiyle anında bütün üyeleri de yön değiştiren bir kuş sürüsü gibi.
O fotoğrafta o da var işte. Savunma yaparken en hızlı şekilde hücuma çıkacak şekilde sahaya yayılmış bir takım. On ayrı futbolcudan oluşan o yekpâre gövde. O, on bir ayrı canla aynı yere kanat çırpan o kuş sürüsü.
Futbolun tılsımları
Geldik “aktif savunma”ya. Bir tılsımı var futbolun. Akıllıca yapılmış bir saha parselasyonu, aslında topun oynandığı aktif bölgeyi örümcek ağıyla sarmaktan farklı değil savunma anlamında. Rakibin topu ve adamı mutlaka gelip yapışır o ağa o aktif bölgede, eğer saha iyi parsellenmişse şayet.
Başka bir tılsım. İyi saha parselasyonunda topu kapmak için agresif pres yapmak gerekmez. Top çalmak ve basketboldaki “pas arası” benzerini yapmak için neredeyse tüm takım oyuncuları doğru zamanda ve doğru yerde olurlar eğer aktif bölgede doğru saha parselasyonu yapılmışsa.
“Aktif savunma” kavramını iyi anlamak için şimdi bu iki tılsımı üst üste koyalım. Maç boyunca Sabri Sarıoğlu alan savunmasını unutarak tek kişilik hücum presler uygulamaya çalıştı rakip takım üzerinde. Ama hemen hemen hiçbir şey elde edemedi bu bireysel preslerden. Top çalamadı.
Buna karşın muhtemelen Harry Kewell Sarıoğlu’nun yapamadığını yapıp birçok top çaldı rakipten. Hem de maçı Galatasaray’daki muhtemelen en az koşan futbolcu olarak tamamlamasına karşın. Neden? Çünkü Kewell, tüm takımın doğru saha parselasyonuyla savunma yaptığı anlarda Galatasaray adına son “top bükücüsü” olarak sahada iş yaptı da ondan. Bu nedenle, Sarıoğlu gibi büyük koşuşlarla değil, çok küçük dokunuşlarla birçok top çaldı Kewell, çalabildi.
Bu sisteme, yani topun oynandığı aktif bölgedeki takım oyuncularının doğru ve eksiksiz yaptığı ve topun ele geçirilmesiyle sonuçlanan alan savunmasına “aktif savunma” diyelim biz. Aktif savunmanın püf noktası aynı futbol dilini konuşmak ve takım halinde davranmak. Bu başarıldığı takdirde topa sahip olmak için fazladan enerji harcamaya gerek yok.
Şimdi bu gözle bir daha bakalım o fotoğrafa. Acaba tehlikeli olabilecek denli marke edilmeden bırakılmış tek beyaz formalı futbolcu var mı o fotoğrafta? Yok. Galatasaray kendi sahasında rakip futbolculardan bir fazla, ve bu bir fazlalığı hemen hücuma fırlatıyor. O fazla futbolcunun adı Kazım Kazım. Sabri Sarıoğlu ileride kaldığı için onun yerini kendi sahasına koşarak kapatan ve sağ bekinin pasıyla birden hücum bölgesine geçen Kazım Kazım. Serkan Kurtuluş ise “pas arası” yapmış basketbol misali.
İlk yarıdan benzer bir fotoğraf daha. Bir seferinde Hakan Balta Galatasaray’ın sağ kanadından gelişen Eskişehirspor atağında bir ters topa kademe yapmak için stoper bölgesine yöneldiğinde solunda, yani sol bekte kim vardı dersiniz? Stancu. Yani klasik eski dizilişte 11 numara oynayan en uçtaki oyuncu.
O ilk fotoğrafta o da var işte. Aktif savunma yapan bir takım. O, hücum oyuncusunun takım savunmasına katıldığı, savunma yapanın hücumu düşündüğü takım.
Yeni sürüm futbol
“Mobil futbol”, topun ve futbolcununun sürekli hareket halinde olduğu yeni sürüm bir futbol. Bu futbolu oynayan bir takımın topu da koşturduğu için daha az enerji harcarken, karşısındakine daha çok enerji harcamak dışında hiçbir çare bırakmayan çarpıcı bir sonucu var mobil futbolun.
Bunun karşıtı ise “sabit futbol”. Mobilite felsefesinden mahrum olduğundan alan savunmasıyla iyi kapanmış bir takım karşısında hiçbir gedik bulamayan, bu nedenle de manasız driplinglerden ve şutlardan medet uman pozisyonsuz futbolun diğer adı sabit futbol.
Sabit futbol, çok değil, dört-beş maç öncesine kadar Galatasaray’ın Ali Sami Yen’de oynadığı futboldu. Pas futbolunu, “topu arkadaşına ver, sonra da arkanı dön”e dönüştürecek denli takım ruhundan uzaklaşmış dejenere bir oyundu Galatasaray’ın birkaç ay öncesine kadar Ali Sami Yen’de oynadığı.
İşte o dejenere futboldan mobil futbolun kapısına geldi Galatasaray. Pası veren pas alabileceği yere koşuyor artık. Futbolcuların yardımlaşmalı hareketliliği sayesinde maç içinde hızlı pas rallileri denemeye başlayan bir takım haline geldi Galatasaray. Önceden pek pozisyon ve skor üretemeyen, ürettikleri ise bir set oyununun eseri olmayan Galatasaray, çalışılmış prototip goller atmaya başladı mobilite felsefesi sayesinde.
Mobil futbolu nasıl becerir hale geldi peki Galatasaray? Sadece birkaç iyi oyuncu takviyesiyle, takım ruhunun yükseltilmesiyle, ama her şeyden önce çalışarak, çok çalışarak.
O fotoğrafta o da var işte. Topun ve futbolcunun sürekli hareket halinde olduğu o mobil futbol. Hıza ve sürekli harekete dayalı o zahmetli antrenmanlar. O çalışma, o ter, o çaba.
Önce iyi oyun
Yolun çok çok başında Galatasaray. Bırakalım mobilite gibi büyük kavramları, daha özgüven sorununu bile aşabilmiş değil Hagi’nin öğrencileri. Bu nedenle, çok çok iyi oynadığı bir oyunda bile, iki dakika gibi inanılmaz kısa bir süre içinde peşpeşe iki gol yiyerek rakibi bir anda ortak edebiliyorlar maça. Eskişehirspor maçında gördük bunu. Keza iyi başlanan Bursaspor karşılaşmasında da.
Neredeyse 8 dakika içinde intiharın izledik Galatasaray’ın Bursa’da. Gaziantep’te de benzer öykü. Geriden gelip öne geçilen bir maçı o kırılganlık yüzünden kaybetti Galatasaray bir anda.
O nedenle gidecek çok mesafe var daha. Ama Eskişehirspor maçında önemli bir eşiği aştı Galatasaray. “Zevk futbolu” bu eşiğin adı.
Galatasaraylı futbolcular bu sezon ilk defa oynadıkları oyundan keyif aldı Eskişehirspor maçının uzun bir bölümünde. Keyif de verdi. Hem de orta sahasındaki üç futbolcusundan ikisi Sabri Sarıoğlu ve yarım saatliğine Mustafa Sarp olan Galatasaray verdi bu keyfi.
O fotoğrafta o da var işte. Futbol oynama zevki. O keyif.
Kazım Kazım’ın Kramponları Böbrek Hastası Çocuklar İçin Açık Artırmada
Ali Sami Yen Stadı’nda oynanan veda maçında Galatasaray’ın bu efsanevi stattaki son golünü atarak tarihe geçen Kazım Kazım’ın bu maçta giydiği kramponları böbrek hastası çocuklara umut oluyor. Açık artırmaya çıkarılacak Kazım Kazım’ın kramponlarının başlangıç artırımını Medical Park Hastaneler Grubu yapacak. Kramponlar, bir ay içerisinde en yüksek teklifi veren kişi veya kuruma satılarak elde edilecek tüm gelir Çocuk Böbrek Vakfı’na bağışlanacak.
Galatasaray’ın devre arasında transfer ettiği milli futbolcu Kazım Kazım, Medical Park Organ Nakli Merkezi doktorları ve Çocuk Böbrek Vakfı yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilecek basın toplantısı 17 Şubat Perşembe günü saat 14:00’de Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi’nde gerçekleşecektir.
Program:
14.00-14.20
Kazım Kazım – Galatasaray Futbol Takımı Oyuncusu
Doç. Dr. Serdar Kaçar – Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Organ Nakli Merkezi Başkanı
Ayşe Çalhan - Çocuk Böbrek Vakfı Müdürü
14.20 – 14.30 Kramponların teslim edilmesi
14.30 - 14.35
Çocuk Böbrek Vakfı gençlerinin dans gösterisi”
GS
GS Bonus’ta tüm bonus özellikleri ve Galatasaray Dünyası’nın özel avantajlar bir arada. GS Bonus sahibi olmak için, GSBONUS yazıp 5110’a SMS gönderebilirsiniz.
Anadolu Ulaşım’dan GS Bonus’a Özel %20 İndirim
15 Şubat-30 Mart tarihleri arasında GS Bonus kart sahipleri, Galatasaray Ulaşım Sponsoru Anadolu Ulaşım'ın Facebook Bilet Satış Uygulamasından satın alacakları biletlerde %20 indirim fırsatı yakalıyor!
GS Bonus'unuz ile GS Store'lar ve www.gsstore.org' da yapacağınız alışverişlerde 03 Şubat - 28 Şubat 2011 tarihleri arasında %10 bonus kazanın!
Kampanya Detayları:
• GS Bonus kart sahiplerinin 03 Şubat - 28 Şubat 2011 tarihleri arasında GS Store'lar vewww.gsstore.org' da yapacakları işlemler kampanyaya dahildir.
• Kampanyaya katılabilmek için kampanya süresince GS Store'lar ve/veyawww.gsstore.org' da toplamda en az 50TL'lik harcama yapılması gerekmektedir.
• Kampanya dahilinde bonus kazanımı her kart için maksimum 50TL'dir. Kampanya dahilinde kazanılan bonuslar 8 Mart 2011 günü kartlara yüklenecektir.
DenizBank GS Bonus’a başvur, 1.000 Hagi imzalı formadan biri senin olsun!
Şimdi GS Bonus başvurusu onaylanan her 5.kişiye Hagi imzalı forma hediye...
DenizBank GS Bonus Card'ınla ayda 500 TL harcama yap, takımının attığı gol kadar ilave bonus'u kap! Hemen GOL yaz 3280'e gönder, 500 TL harca, takımın kazandıkça attığı gol kadar bonus kartına yüklensin.
Galatasaray Spor Kulübü Resmi Sağlık Sponsoru ve Galatasaray Bayan Voleybol ve Bayan Basketbol Takımları Ana Sponsoru Medical Park, Galatasaray taraftarlarının da sağlık sponsoru oldu!
Medical Park - Galatasaray işbirliği kapsamında şimdi GS Bonus Card sahipleri, Medical Park'ın tüm hizmetlerinden, %20 indirimli faydalanabiliyor. SGK güvencesi altındaki GS Bonus Card sahiplerine ise, alınan fark ücreti üzerinden yine %20 indirim uygulanıyor.*
Medical Park'ın tüm hastanelerinde geçerli olan bu indirimli hizmetlerden faydalanabilmek için size ait GS Bonus Card'ınızla işlem yapmanız yeterli.
* Öğretim üyesi fark ücretleri, ilaç, sarf malzemesi, onkoloji, özel sigorta katılım payları ve sadece Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi'nde diş tedavisi hariçtir.
Yurtiçi Kargo’dan Galatasaraylılara Aslanlar Gibi İndirim!
Galatasaray Spor Kulübü resmi kargo sponsoru Yurtiçi Kargo, şimdi de Galatasaraylıların kargo sponsoru! GS+bonus Card sahiplerinin ve GSMobile abonelerinin Yurtiçi Kargo’dan yaptıkları tüm gönderiler artık %25 indirimli.
GS+Bonus Card sahipleri kartlarının üzerinde yer alan 16 haneli taraftar numaraları ile, GSMobile aboneleri ise telefon numaraları ile kolaylıkla bu kampanyadan yararlanabilecekler. 31 Mart 2011 tarihinde sona erecek kampanya hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayınız.
DenizBank GS Bonus ile Galatasaray Dergi Aboneliği Hediye!
1 yıl boyunca aylık 750 TL ve üzeri harcama yapan GS Bonus Card sahiplerine 1 yıllık Galatasaray Dergisi aboneliği hediye edilecektir.
GSMobile’dan Genç Taraftarlara Özel SMS Kampanyası
Şimdi numaranı GSMobile’a taşı, hiç bir yükleme şartı olmaksızın tam 12 ay boyunca her ay bedava Avea içi 5.000 SMS kazan! 12-19 yaş arasındaysan, 5.000 SMS Kampanyasından faydalanmak için kullandığın numaran, GSMobile’in faturasız tarifelerinden birine taşındıktan sonra, T.C. kimlik numaranı yazıp 5000'e ücretsiz SMS göndermen yeterli!
Kullandığın numara GSMobile’a taşındıktan sonra kampanya kaydını yap ve tam 1 sene boyunca, her ay hediye 5.000 SMS'le sevdiklerinle bedava mesajlaşmanın tadına var!
Faturasız GSMobile’lılar Geceleri veya Haftasonları tüm Avealılarla 2.000 dakika bedava konuşuyor!
Akşam 9 Sabah 9 seçeneği için “GECE” yaz 4242’ye SMS at 30 TL yükle
Haftasonu seçeneği için “HAFTASONU” yaz 4242’ye SMS at 30 TL yükle
Spor Toto Süper Lig'de İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile Galatasaray arasında 26 Şubat Cumartesi günü yapılacak maçın biletleri satışa çıkarıldı.
Atatürk Olimpiyat Stadı'nda saat 16.00'da başlayacak maçın biletleri 20 liradan satışa sunuldu.
Karşılaşmada ev sahibi İstanbul Büyükşehir Belediyesporlu taraftarlara batı numaralı tribün, Galatasaraylı taraftarlara ise doğu kapalı tribünün ayrıldığı bildirildi.
Galatasaray, cuma akşamı oynanacak derbi için hazırlıklarını son sürat sürdürürken, taraftarlar da boş durmuyor.
Fenerbahçe maçında, skor ne olursa olsun takıma tam destek verme kararı alan Sarı-Kırmızılılar, Türk Telekom Arena’da tam bir görsel şölen sunacaklar. UltrAslan taraftar grubunun öncülüğünde hazırlıklara haftalar öncesinden başlanırken, tam 45 bin tane sarı ve kırmızı karton sipariş edildi.
Taraftarlar bu kartonlarla, Arena’nın 4 tribünü için de özel gösteri yapacak. Doğu tribününde, orta kısma ‘Zincirlere vursalar’ yazısı yazılacak, alt tarafta ise zincirlerini kıran bir aslan figürü yer alacak. Güney tribününde ise ‘Zamanı durdursalar’ yazısının altına 20.45’i gösteren saat resmi konulacak. Batı tribününde, UltrAslan’ın kurucularından, merhum Alpaslan Dikmen’in, elinde megafon bulunan siyah-beyaz fotoğrafıyla, Metin Oktay’ın simgeleşen fotoğrafı yer alacak ve bunların üstüne ‘Topraga da koysalar’ yazılacak.
Ve son olarak Pegasus tribününde kollarını havaya kaldırmış 5 insan figürüyle birlikte ‘Bu sevda bitmez’ denilecek. Avrupa’nın büyük kulüplerinin zaman zaman hazırladığı bu gösteri, 4 tribünü de kapsadığı için Türkiye’de bir ilk olacak.
Guinness Dünya Rekorları heyeti, Süper Lig'de Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki derbi maçta ''Bir spor stadyumunda tezahürat ile ulaşılan en yüksek ses rekoru'' için ölçüm yapacak.
Duyuru: Guinness World Records
Sevgili Galatasaraylılar,
18 Mart 2011 Cuma akşamı Ali Sami Yen Spor Kompleksi TT Arena’da oynanacak olan derbi müsabakasında “bir spor stadyumunda tezahürat ile ulaşılan en yüksek ses rekoru”nu kırma denemesi, Guinness World Records tarafından Türkiye’ye gönderilen hakem heyeti tarafından resmi olarak ölçülecektir.
Guinness World Records’un resmi kayıtlarına göre, “bir spor stadyumunda tezahürat ile ulaşılan en yüksek ses rekoru”, 1 Ekim 2000 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Colorado eyaletindeki Denver Mile High Stadyumu’nda gerçekleşmiş, Denver Broncos ile New England Patroits arasında yapılan ulusal futbol ligi karşılaşmasında 128.7 desibel’e ulaşılmıştır.
Galatasaray olarak bir ilke daha imza atarak, Guinness Dünya Rekoru’na ulaşmak üzere, her zaman yanımızda olan camiamızın tüm üyelerini ve Galatasaray’ımızın büyük taraftarını bu rekor denemesine ve coşkusuna ortak olmaya çağırıyoruz. Galatasaray Spor Kulübü
Bugün yayınlanan Akşam Gazetesi'nin spor sayfasında "Nefesim Kesildi" başlığı altında yer alan röportaj ve içeriğindeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır.
Adım etrafında asılsız haberler üreterek gündem yaratmaya çabalayanlara itibar edilmemesini rica eder, kamuoyunun bilgisine sunarım. Arda Turan
---------- Post added at 17:23 ---------- Previous post was at 17:21 ----------
Nefesim kesildi
Kaptan Arda, G.Saray'a küstü. Herkesin kendisinden birşeyler istemesinden yorulduğunu söyledi.
'Rijkaard gelip bir şeyler söylüyor. Adnan Sezgin başka bir şey. Başkanımızın da istedikleri değişik. Yöneticiler ayrı isteklerde bulunuyor. Şimdi de Hagi. Medya bel altı vuruyor. Peki bana yazık değil mi?'
Arda Turan, Galatasaray'a küsmüştür, hatta o defteri kapatmıştır. Lig TV'de Fenerbahçe derbisi sonrası 'İnşallah önümüzdeki sezon iyi bir takım kurarlar ve iyi mücadele ederler' diyebilecek kadar kafasına koymuştur ayrılığı. Arda'nın görüştüğü ve neredeyse anlaşmaya vardığı takım Real Madrid. Dikkat! Atletico değil Real Madrid...
Onun'la çok özel bir bağım var. 14 yaşından beri tanıyorum kendisini. Kardeşim gibi severim, ailesini iyi tanırım. Bana söylediği bir sözü sizlerle paylaşmak istiyorum ki, bu zaten Arda'nın durumunu ortaya koyuyor.
Medical Park Antalya maçına hazırlanan Galatasaray neşeli bir antrenman geçirdi. Yeni teknik direktör Bülent Ünder kafasında az top sektiren Pino'ya şınav çekme cezası verdi.
Galatasaray, Medical Park Antalyaspor maçı hazırlıklarını yeni teknik direktörü Bülent Ünder yönetiminde yaptığı antrenmanla sürdürdü.
Florya Metin Oktay Tesisleri'ndeki antrenmana, milli takımlarda bulunan Arda, Servet, Gökhan, Yekta, Hakan, Kazım, Baros, Kewell, Neill, Stancu, grip olan Cana, Ayhan, sakatlığı bulunan Serkan ile hafif sakatlığı bulunan Çağlar katılmadı. Takımdan ayrı koşu yapan Sabri, daha sonra ise tek başına çalıştı.(A) takımdan Culio, Mustafa, Barış, Aydın, Pino, Insua, Emre, Anıl, kaleciler Ufuk, Aykut ve Zapata'nın yer aldığı antrenmana, altyapıdan da 4 oyuncu katıldı.
Isınma koşularıyla başlayan antrenmanda oyuncular, istasyon çalışmalarının ardından pas çalışmaları yaptı. Sarı-kırmızılı futbolcular,
antrenmanın son bölümünde yarım sahada çift kale maç oynadı.Neşeli geçen antrenmanda, kafasında az sayıda top sektiren Pino'ya Bülent Ünder, şınav çekme cezası verdi. Girdiği ikili mücadelede hafif şekilde sakatlanan Emre, yapılan müdahalenin ardından antrenmana devam etti.
Galatasaray Medical Park, TKBL playoff yarı finali ikinci maçında Panküp Kayseri ile karşılaştı. Takımımız, Kayseri Kadir Has Spor Salonu'ndaki mücadeleden 69-61'lik skorla üstün ayrılarak seride durumu 3-0'a getirdi. Ve playoff finaline yükselmeyi başardı.
Galatasaray Medical Park'ın finaldeki rakibi, Fenerbahçe - Botaş serisinden galip çıkan takım olacak. Fenerbahçe, 2-0'lık üstünlüğü bulunan serinin 6 Nisan Çarşamba akşamı Adana'da oynanacak ayağından galip ayrılması durumunda finale yükselecek. Takımımız, saha avantajının olduğu final serisinde Fenerbahçe ile karşılaşması hâlinde serinin ilk maçı, 9 Nisan Cumartesi günü, Abdi İpekçi Spor Salonu'nda yapılacak.