Zamanın birinde; adamın biri, kasabanın tam ortasına bir "çeşme"
yaptırmış... Üzerindeki mermere de şöyle bir yazı yazdırmış: "Bu
çeşmeden herkes su içebilir, ama Müslümanlar asla!" Müslümanlar
şaşırmış... Çünkü, "çeşme"yi yaptıran bir "Müslüman", ama o yazıyı
yazdıran da aynı Müslüman!
Çıkmış biri Kadı Efendi'nin huzuruna ve şikâyet etmiş adamı... Kadı
hazretleri, ertesi gün yaka-paça getirtmiş adamı: "Be adam, bu ne
densizliktir!"
Adam, "O yazıyı yazdırmamın bir sebebi var" demiş ve "hikmet"in
anlaşılabilmesi için, kendisine "tutuklama yetkisi" verilmesini
istemiş. Hikaye bu ya... Kadı da merak etmiş, işin nereye
varacağını... Ve, istenen "yetki"yi vermiş.
Adam, dönmüş kasabaya... Aldığı yetkiye dayanarak, önce kasabadaki
Haham'ı tutuklamış!... Bütün Yahudiler ayağa kalkmış... Gürültü-
patırtı, tepki, protesto derken, varmışlar Kadı Efendi'nin huzuruna:
"Haham'ımızı isteriz!" Haber salmış Kadı Efendi kasabaya... Haham
"serbest" bırakılmış. Birkaç gün sonra, bu defa kilisenin "Papaz"ını
tutuklamış çeşmeyi yaptıran adam. Bu defa Hıristiyanlar ayaklanmış...
Doğruca Kadı Efendi'nin huzuruna: "Papazımızı isteriz!"
Uzatmayalım... O da "serbest" bırakılmış. Çeşmeyi yaptıran adam, bu
defa kasabanın tek "imam"ını tutuklayıp, atmış zindana. Bir gün
geçmiş, iki gün geçmiş, üç gün geçmiş.... Ne bağıran var, ne
çağıran!... Kadı Efendi beklemede... Ne gelen var, ne giden!...
Dayanamamış, kendi düşmüş yollara... Gelmiş kasabaya. Gelirken de,
karşısına çıkan kasabalılara sormuş: "Sizin bir imamınız vardı, duydum
ki tutuklanmış, acaba suçu neydi?"
Dudak bükmüş kasabalı: "Devlet tutuklamışsa, vardır bir sebebi!...
Zaten, son günlerde ileri-geri lâflar ediyordu... Çeksin cezasını
zindanda!!!"
Kadı Efendi, aldığı bu cevaplardan sonra, gitmiş "çeşmeyi yaptıran
adam"a... Kucaklamış onu: "Haklıymışsın!... İmamlarına bile sahip
çıkmayan insanların, o çeşmeden su içmeye hakları olamaz!... O yazı,
bir ibret levhası olarak kalsın çeşmenin üzerinde!"
yaptırmış... Üzerindeki mermere de şöyle bir yazı yazdırmış: "Bu
çeşmeden herkes su içebilir, ama Müslümanlar asla!" Müslümanlar
şaşırmış... Çünkü, "çeşme"yi yaptıran bir "Müslüman", ama o yazıyı
yazdıran da aynı Müslüman!
Çıkmış biri Kadı Efendi'nin huzuruna ve şikâyet etmiş adamı... Kadı
hazretleri, ertesi gün yaka-paça getirtmiş adamı: "Be adam, bu ne
densizliktir!"
Adam, "O yazıyı yazdırmamın bir sebebi var" demiş ve "hikmet"in
anlaşılabilmesi için, kendisine "tutuklama yetkisi" verilmesini
istemiş. Hikaye bu ya... Kadı da merak etmiş, işin nereye
varacağını... Ve, istenen "yetki"yi vermiş.
Adam, dönmüş kasabaya... Aldığı yetkiye dayanarak, önce kasabadaki
Haham'ı tutuklamış!... Bütün Yahudiler ayağa kalkmış... Gürültü-
patırtı, tepki, protesto derken, varmışlar Kadı Efendi'nin huzuruna:
"Haham'ımızı isteriz!" Haber salmış Kadı Efendi kasabaya... Haham
"serbest" bırakılmış. Birkaç gün sonra, bu defa kilisenin "Papaz"ını
tutuklamış çeşmeyi yaptıran adam. Bu defa Hıristiyanlar ayaklanmış...
Doğruca Kadı Efendi'nin huzuruna: "Papazımızı isteriz!"
Uzatmayalım... O da "serbest" bırakılmış. Çeşmeyi yaptıran adam, bu
defa kasabanın tek "imam"ını tutuklayıp, atmış zindana. Bir gün
geçmiş, iki gün geçmiş, üç gün geçmiş.... Ne bağıran var, ne
çağıran!... Kadı Efendi beklemede... Ne gelen var, ne giden!...
Dayanamamış, kendi düşmüş yollara... Gelmiş kasabaya. Gelirken de,
karşısına çıkan kasabalılara sormuş: "Sizin bir imamınız vardı, duydum
ki tutuklanmış, acaba suçu neydi?"
Dudak bükmüş kasabalı: "Devlet tutuklamışsa, vardır bir sebebi!...
Zaten, son günlerde ileri-geri lâflar ediyordu... Çeksin cezasını
zindanda!!!"
Kadı Efendi, aldığı bu cevaplardan sonra, gitmiş "çeşmeyi yaptıran
adam"a... Kucaklamış onu: "Haklıymışsın!... İmamlarına bile sahip
çıkmayan insanların, o çeşmeden su içmeye hakları olamaz!... O yazı,
bir ibret levhası olarak kalsın çeşmenin üzerinde!"