Rehbere ihtiyaç

myefsane

Dekan
Katılım
15 Eylül 2006
Mesajlar
6,949
Reaksiyon puanı
49
Puanları
228
Rehbere ihtiyaç
Rehberlerin başında peygamberler gelir. Sonra âlimler rehberdir. Rehber olan evliyaya mürşid denmiştir. Yunus Emre ise böyle ilim sahibi mürşidlere er ve erenler tabirini kullanmaktadır:

Erenlerin şehrine her dem giresim gelir
İçindeki sultanın yüzün göresim gelir.

Göremezem yüzünü, işitirim sözünü,
Görmek için yüzünü canım veresim gelir.

Yanına varmak için, yedi kapı geçmek şart
Yedisinden içeri sızıp giresim gelir.

Her kapıda nöbetçi, vardır yüz bin askeri.
Aşkın kılıcı ile vurup kırasım gelir.

Mecnuna hayran benim, Mevlaya kurban benim
Leylayı görmek için mecnun olasım gelir.

Dost oldu bize mihman, bunca yıl bunca zaman
İsmail gibi candan kurban olasım gelir.

Erenlerin nazarı, cevher eder toprağı
Erenlerin bastığı toprak olasım gelir.

***

Erenlerin sohbeti, ele giresi değil.
Sohbete kavuşanlar, mahrum kalası değil.

Bulmak için bir eri, gezmek gerek çok yeri,
Sarraf tanır cevheri, herkes bilesi değil.

Akıp duran pınara, yanına testi kona,
Kırk yıl orada dura, kendi dolası değil.

Ten fânidir can ölmez, giderse geri gelmez
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.

Sohbetle parlar iman, talip kazanır irfan.
İnsanı ârif yapan, fesi, hırkası değil.

Gönülde cevher yoksa, yüzbin kitap okusa
Haktan medet olmasa nasip olası değil.

Önce doğru iman et, haramlardan elin çek
Ruha gıdadır sohbet, herkes bulası değil!

Yârin gönlü bir sırça, kırmayasın sakın ha,
Eğer sırça kırılsa, bütün olası değil.

Yunus hiç oyalanma, azığını hazırla
Gelen gider dünyaya, bâkî kalası değil.
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Ahmed Cezeri hazretlerinin buyurduğu gibi:


“Cahil kimse, her ne kadar iyilere özense bile,
bilgisi olmadığı ve rehbersiz olduğu için,

merkebin gül ile kangal dikenini fark edemediği, ayıramadığı gibi, o da doğru ile eğriyi fark edemez, ayıramaz.”



İnsanları irşâd eden, doğru yolu gösterip yetiştiren ve kemâle getiren yâni olgunlaştıran büyük âlim ve velîye mürşîd denilir.


Yetişmiş ve yetiştirebilen rehbere mürşîd-i kâmil adı verilir.

Bunlar, insanlara doğru yolu gösteren ve İslâmiyeti bid'atlerden (Peygamber efendimiz ve arkadaşları zamânında olmayıp da dîne sonradan ibâdet olarak katılan şeylerden) temizleyen derin İslâm âlimlerindendirler.

Onun için Muhyiddîn ibni Arabî;

"Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır." demiştir.


Mazhâr-ı Cân-ı Cânân bütün kazançlarına, mürşidlerini çok sevmekle kavuştuğunu belirtmiş, saâdetlerin anahtarının, Allahü teâlânın sevdiklerini sevmek olduğunu ifâde etmiştir.


İmâm-ı Rabbânî de;

"Talebe, mürşidini ne kadar çok severse, onun kalbinden feyz alması da o kadar çok olur. Mürşid vesîledir, vâsıtadır. Maksad, Allahü teâlâdır." demiştir.



Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker, bu konuda şöyle bir tavsiyede bulunmaktadır:


"Bir kimsenin kendisini irşâd edecek (doğru yolu gösterecek) bir mürşidi yoksa, büyük zâtların (Ehl-i sünnet âlimlerinin) kitaplarını okusun ve onlara uysun."



Yine İmâm-ı Rabbânî, tasavvuf yolunda nihâyete varanların (yolun sonuna kavuşanların) iki türlü olduğunu beyân etmiştir.

Birincisi Resûlullah efendimizin izinde giderek kemâle erdikten sonra, insanları irşâd için (doğru yola çekmek için) halkın derecesine indirilmiş olan mürşidlerdir.

İkincisi, yükseldikleri derecelerde bırakılıp, insanların yetişmesi ile vazîfeli olmayan evliyâdır. Mürşid-i kâmilin bakışları, kalp hastalarına (kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere tutulmuş olanlara) şifâ verir, onun teveccühü yâni kalbini bir kimseye çevirmesi, kötü, çirkin huyları insandan siler, süpürür.

Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri, mürşid-i kâmillerden bahsederken;

"Mürşid-i kâmillerin en üstünleri, dört mezhep imâmlarıdır. Bunlar, İmâm-ı A'zâm Ebû Hanîfe, İmâm-ı Mâlik, İmâm-ı Şâfiî ve İmâm-ı Ahmed bin Hanbeldir (r.aleyhim). Bu dört imâm, İslâm dîninin dört temel direkleridirler." demiştir.

Seyyid Abdullah-ı Dehlevî ise,

kâmil (yetişmiş) ve mükemmil (yetiştiren, olgunlaştıran) bir rehbere tâbi kimsenin, Allahü teâlânın rızâsına kavuşacağını ifâde etmiştir.

Hayatın zorlukları ve olayların insanda bıraktığı izleri izâle etme ve bir takım dış etkilere karşı direnç kazanma hususunda bir manevi rehbere bağlı olan, diğerlerine göre daha şanslıdır. Çünkü sıkıntısını paylaşacağı bir mürşidi ve ihvanı vardır.
 
Üst