Olanı bir de ben anlatayım

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Alman yargıç Jochen Müller, “Almanya tarihinde böyle dolandırıcılık görülmedi” demiş;Hürriyet bu sözleri tekrarlayıp duruyor. Almanya adına müthiş bir tevazu göstermiş Müller. Bırakın Almanya'da, dünyanın yargı sistemi en az gelişmiş ülkesinde bile Deniz Feneri gibi bir dava görüldüyse, ben ne olayım...

Bütün yargı sistemlerinde mahkemeler yalnızca sanıkları yargılar; karşısına sanık olarak getirilmemiş, yargılamadığı insanlar hakkında da görüş açıkladı bu davanın yargıçları ve Doğan Medya Grubu'nun (DMG) dünkü manşetlerinden mahkum da etti.

Akıl alacak gibi değil, ama Almanya'da bu da oldu işte.

Yargıç, “Sanık avukatları ve savcılıkla yapılan anlaşma dava süresini kısalttı; yapılan anlaşma mantığın bir ürünüydü” de diyor açıklamasında...

Şimdi müsaadenizle sorabilirim herhalde: Daha yargılama başlamadan verilecek ceza karşılıklı anlaşılarak kararlaştırıldıysa, mahkemeniz iki hafta boyunca bize ne izlettirdi?

Yargı safhasında tarafların anlaşmasına izin veren sistemlerde, bu kolaylık, mahkemelerin işini azaltmak için sağlanır. Masraflı yargılama safhasına geçilmeden, “Tamam, suçu işledim, ama sorun bakalım neden işledim?” der sanık ve yargıçlardan öngörülenden daha az bir ceza talep eder. Uygun görülürse, ilk duruşmaya çıkar, cezasını tebellüğ eder, başına gelene katlanır...

Bu davada da böyle bir yola gidilmiş: Üç sanıktan muhbirliği kabullenmiş biri himayeye alınmış, “Uslu durur ve istediğimiz gibi davranırsan sana da bir kolaylık yaparız” vaadinde bulunulan ikincisi az bir cezayla özendirilmiş, bütün suçun üzerine yıkıldığı üçüncüsü ise böyle davalarda verilebilecek cezanın bir altına razı edilmiş...

Sonunda en başta sözleşilmiş cezalara çarptırıldı üç sanık...

Biraz önceki soruyu burada bir kez daha tekrarlayayım: Bu durumda, iki hafta boyunca bizlere ne izlettirmiş oldu Almanlar?

Aslında yargılamanın biraz daha kısa sürmesi planlanmış olmalı; geçen hafta çarşamba günü bitecek şekilde... Yargıçlardan biri, “Yakınım vefat etti” deyince bir hafta daha uzamış oldu yargılama...

Davayı uzatan mazeretin Türkiye'de “Erdoğan-Doğan kavgası” patladığı ve tam gaz devam ettiği günlere denk gelmesi tesadüftür herhalde. Yoksa, birileri, “Bütün Türkiye bu olaya kilitlendi, davayı biraz daha uzatarak vermek istediğimiz mesajı iyice zihinlerine kazıyalım” diye mi düşünmüştür?

Konuşkan yargıç Müller, “20 bin bağışçı olmasına rağmen garip bir şekilde bu davaya ilgi gösterilmedi” demiş Hürriyet'e... Neden ilgi gösterilmedi acaba? Dava sırasında Almanya'da bulunan ve izlenimlerini yazan bir meslektaşın yazdıklarından, oradaki Türkler'in davayı fazla inandırıcı bulmadıkları anlaşılıyor.

Başından sonuna Alman devlet birimlerinin elele vererek sahneledikleri bir mizanseni bizlere izlettirdiler açıkçası... Sadece Almanya'dakiyle de yetinmediler, geveze bir polis şefi ve yargıç aracılığıyla Türkiye'yi de etkilemeye ve sonuç almaya çalıştı Almanlar...

Gerçi en başta planladıkları türden 'köklü bir siyasî sonuç' almayı başaramayacaklarını sonunda onlar da anladılar...

Şimdi bakmayın siz, bazı kalemlerin “Biz en başta bunu yazmıştık” türü yavelerle karşımıza çıktığına; başlarda Başbakan Tayyip Erdoğan ve kadrosunu da davayla ilintili hale getiren yayınlar yaptılar...

Şaban Dişli olayıyla başlamışlardı yaylım ateşe; hemen ardından yalan olduğu neden sonra ve itirazlarla günışığına çıkan Gaziantep ve Batman'ı gündeme taşıdılar... Eğer Başbakan Erdoğan en baştan ayak koymasaydı, dünkü gazetelerde 'kare as' değil bir 'beşli' resim görecektik.

Tıpkı, 1997 Ocak ayında, Refahyol'u devirmeye destek verenlerin, yine Frankfurt'ta bir mahkemeyi kullanarak, “Türkiye'nin Başbakan Yardımcısı uyuşturucu kaçakçısı, Türk hükümeti soruşturmayı engelliyor” yalanlarını yaydıkları gibi...

O olaydaki başarı, zihin karışıklığından siyasî sonuç alınabilmesi, Almanya'nın Türk medyasına ilgi duymasına yol açtı... Bugün Doğan'ın en büyük ortakları Alman medya devleridir. Özellikle de 'stratejik ortağı' olarak da bilinen Axel Springel...

“Kimdir Axel Springel, Alman devletiyle ilişkileri ne kadar yakındır? Almanya'da siyasî olaylara karışmış mıdır?” sorusuna verilecek cevap, olan-biteni biraz daha iyi anlamamızı sağlayabilir.

İki hafta boyunca önceden yazdıkları mizanseni sergilediler ve yalnızca Almanya'da usul hataları yapmış ve bunun üzüntüsünü yaşayan birkaç kişiyi değil, Türkiye'deki Deniz Feneri gibi büyük bir hamiyyet âbidesini de yıpratmış oldular... Yargılamadıkları kişileri mahkum etmeleri de cabası...

“Yapanlara helâl olsun” diyorum, başka ne diyeyim?

TAHA KIVANÇ - YENİ ŞAFAK
 

mnyk

Asistan
Katılım
4 Mayıs 2008
Mesajlar
242
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Niye bir de sen anlatıyorsun. Biz gündemi takip edip anlayamıyor muyuz Sayın Taha Kıvanç takma adı altına sığınan Fehmi Koru! Bir de bize niye takma ad taktığını anlatıver istersen. Bu olanları bir de sen anlat!
 

yansimalar

Asistan
Katılım
16 Eylül 2008
Mesajlar
104
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
utanmadan hala bu soyguncu fener derneğini savunuyorlar ya. Sizden herşey beklenir. Allahınızdan bulun. Hırsızlık kabak gibi meydana çıktı bunlar hala savunuyor ya. Yandaş medya böyle olur demek ki
 

Juggernaut

Profesör
Katılım
2 Mayıs 2007
Mesajlar
3,323
Reaksiyon puanı
41
Puanları
0
Başbakan diyorya yandaş medya yandaş medya diye.Yandaş medya böyle olur.Bu ne cehalettir.Bide madalya taksaymış.
 

yansimalar

Asistan
Katılım
16 Eylül 2008
Mesajlar
104
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Okuduğum kadarıyla bu konuyu açan arkadaşta sanırım Fehmi Koruyla aynı görüşleri paylaşıyor.
 

nur29

Doçent
Katılım
3 Ağustos 2008
Mesajlar
612
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
sadece konuyu açan arkadaş değil bende yazarla aynı görüşleri paylaşıyorum.noktasından virgülüne her konuda haklı
 
Üst