ashabulyemin
Profesör
- Katılım
- 6 Aralık 2008
- Mesajlar
- 3,389
- Reaksiyon puanı
- 20
- Puanları
- 0
Nikâhları Haram Olan Kadınlar
<DIV class=post><DIV class=entry>
Nikâhları Haram Olan Kadınlar
Nikâhları haram olan kadınlar sürekli veya geçici olmak üzere ikiye ayrılırlar.
A) Nikâhları Sürekli Haram olanlar
a) Soy (nesep) Sebebiyle Haram Olan Kadınlar
Nesep sebebiyle nikâhı haram olan kadınlar yedi kısımdır:
1) Anneler: Kişiye kendi anası haram olduğu gibi, anasının anası ve babasının anası da haramdır.
2) Kızlar: Kişiye kendi kızı haram olduğu gibi, kızının kızı ve oğlunun kızı da haramdır.
3) Kız kardeşler: Ana baba bir olan kız kardeşler haram olduğu gibi, baba veya ana bir kız kardeşler de haramdır.
4) Halalar: Kişiye halası, haramdır. Babasının ve dedelerinin halaları gibi, annesinin ve ninelerinin halaları da haramdır.
5) Teyzeler: Kişiye teyzesi haramdır. Babaların ve annelerin teyzeleri de haramdır.
6) Erkek kardeşinin kızları: Kişiye erkek kardeşinin kızları haramdır.
7) Kız kardeşinin kızları: Kişiye kız kardeşinin kızları haramdır.[1]
b) Evlilik (sıhriyet) Sebebiyle Haram Olan Kadınlar
Sıhriyet (evlenmeden dolayı meydana gelen akrabalık) sebebiyle nikâhı haram olan kadınlar dört kısımdır:
1) Kayın valideler: Kişiye karısının anası haram olduğu gibi, anasının anası, babasının anası da haramdır.
2) Üvey kızlar: Kişiye cinsî ilişkide bulunduğu eşinin başka kocasından olan kızları ve oğullarının kızları haramdır.
3) Gelinler: Kişiye kendi oğlunun karısı haram olduğu gibi, torunlarının karısı da haramdır. Üvey oğlunun karısı ise haram değildir.
4) Üvey analar: Kişiye babasının karısı -ki kendinin üvey anasıdır- haram olduğu gibi, dedesinin karısı da haramdır.[2]
c) Süt Emme Sebebiyle Haram Olan Kadınlar
Bunlar nesep ve evlilikten doğan yakınlık sebebiyle nikâhı haram olan kadınlardır.
Kişiye, anaları, kızları, kız kardeşleri, halaları, teyzeleri ve yeğenleri (erkek ve kız kardeşinin kızları) nesep yoluyla haram olduğu gibi süt yoluyla da haramdır.
Aynı şekilde evlilik sebebiyle kayın valideler haram olduğu gibi süt kayın valide, süt üvey kızı, süt evlât karıları ve sütbaba karıları da haramdır.[3]
B) Nikâhları Geçici Haram olanlar
Belirli bir sebebe bağlı olarak kendisiyle evlenmesi geçici olarak haram olanlardır. Bu sebeplerin ortadan kalkmasıyla söz konusu haramlık da ortadan kalkar.
Nikâhları geçici haram olan kadınlar altı kısımdır:
1) Üç talakla boşanmış kadın
Üç talakla boşanmış olan bir kadın kocasına bir daha nikâhlanamaz. Ancak bu kadın normal olarak başka bir erkekle evlenir, aralarında cima gerçekleşir sonra bu koca da vefat eder veya boşarsa iddet bekledikten sonra ilk kocasıyla evlenebilir.
2) Beşinci kadın: Nikâhı altında dört kadın bulunan bir erkeğin beşinci bir kadınla evlenmesi haramdır.
3) İki hısımla birden evlenmek: Bir kadınla kız kardeşini, halasını veya teyzesini aynı zamanda nikâh altında bulundurmak haramdır.
4) Başkasının eşi: İslâm kadınlar için tek evliliği kabul etmiştir. Bu yüzden başkasının nikâhlısı ile evlenmek haramdır. Bir kadın aynı zamanda ancak bir erkekle evli olabilir.
5) İddet bekleyen kadın: Kocası ölmüş veyahut boşanmış olup da iddet bekleyen kadın ile evlenmek haramdır.
6) Ehl-i Kitap olmayan gayr-i müslim kadın: Müslüman bir erkeğin ehl-i kitap olmayan bir kadınla evlenmesi haramdır. Aynı şekilde Müslüman bir kadının da Müslüman olmayan bütün erkeklerle evlenmesi haramdır.[4]
<DIV style="mso-element: footnote-list">
[1] Nisa, 23; el-İhtiyar, 3/84.
[2] Nisa, 22-23; el-İhtiyar, 3/84.
[3] Nisa, 23; el-Lübab, 2/4.
<DIV style="mso-element: footnote" id=ftn4>[4] el-İhtiyar, 3/86-88; el-Lübab, 2/5.
http://www.konakdersleri.com/belge.php?bilgi=1495&konu=Nikâhlari-Haram-Olan-Kadinlar
Bu genel manada şimdi fetfai hindiyyeden hanefi fıkhına göre detaya girelim
<SPAN style="FONT-FAMILY: 'Times New Roman','serif'; mso-ansi-language: TR">Fetavay-i Hindiyye Nikah<FONT color=black size=2 face=Verdana>(Kitâbü´n Nikâh)
1- NİKÂHIN ŞER´İ TARİFİ, SIFATI, RÜKNÜ, ŞART VE HÜKMÜ..
Nikâhın Tarifi:
Nikâhın Sıfatı:
Nikâhın Rüknü :
Nikâhın Şartları:
Nikâhın Hükümleri
2- NİKÂH HANGİ SÖZLE SAHİH OLUR. HANGİSİ İLE SAHİH OLMAZ .
Sarih Lafız, Kinaye Lafız :
3- NİKÂHLANMASI HARAM OLAN KADINLAR..
1- Nesep Sebebi İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
2- Sıhriyet Sebeb İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes´eleler
3- Ridâ (- Emişmek) Sebebi İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
4- Dörtten Fazla Kadını Ve Birbirinin Mahremi Olan İki Kadını Bir Kimsenin Nikâhı Altında Cem Etmesi Sebebi İle Nikâhları Haram Olanlar
Dörtten Fazla Yabancı Kadını, Bir Kişinin Nikâhı Altında Toplaması
Bir Kimsenin Birbirinin Mahremi Bulunan İki Kadını Nikâha Altında Cem Etmesi
5- Hür Bir Kadin Üzerine Bir Gâhiyeyi Nikahlamanın Veya Bunlar! Beraber Nikahlamanın Hahamlığı
6- Başkalarının Hakki Sebebi İle Nikâha Haram Olan Kadınlar
7- Şirk Sebebi İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
8- Mülk Sebebi İle Nikâhı Haram Olanlar
9- Talâk Sebebi İle Nikaları Haram Olanlar
Bu Hususlarla İlgili Diğer Bazı Mes´eleler
4- NİKÂHTA VELAYET.
Akrabalık:
Efendilik:
İmamet :
Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes´eleler
5- NİKÂHDA KEFÂET (= DENK OLMA)
Kefâet (= Denklik) Esasen Şu Altı Yerde Aranır
1- Nesebte Denklik :
2- İslâmiyet´te Denklik :
3- Hürriyette Denklik :
4- Malda Denklik :
5- Diyette Denklik :
6- Hırfette (= San´at, Ticâret, Ziraat Gibi Geçim Vâsıtalarında) Denklik :
Nikâhta Denk Olma İle İlgili Diğer Bazı Meseleler
6- NİKÂH VE DİĞER HUSUSLARDA VEKÂLET.
Fesih Mes´eleleri
7- MEHİR..
1- Mehrin En Az Haddi İle Mehir Olmaya Elverişli Olan Ve Olmayan Şeyler
2- Mehrin Teekküdü Ve Kat´iyyet Kesbetmesi
Bize Göre, Üç Çeşit Müt´a Vardır :
3- Mal Olan Mehre, Mal Olmayan Bir Şey Eklemek.
4- Mehirde Koşulan Şartlar
5- Mehirdeki Cehalet
Cinsi De, Vasfı Da Bilinmeyen Mehir :
Cinsi Bilinen Fakat Mehri Bilinmeyen Mehir:
Cinsi De, Vasfı Da Bilinen Mehir :
6- Müsemmâda İhtilâf Bulunan Mehir
7- Mehrin Fazlalaştırılması Veya Noksanlaşt1rılması
8- Mehrin Duyurulması
9- Mehrin Helak Olmasi
10- Mehrin Hibe Edilmesi
11- Mehirden Dolayı, Kadının Nefsini Kocasına Yasaklaması Ve Mehrin Geriye Bırakılması
12- Karı -Kocanın Mehir Hususundaki İhtilafları
13- Mehrin Tekrarlanması
14- Mehrin Ödenmesi
15- Zımmi Ve Harbînin Mehri
16- Kızın Çehizi
17- Ev Eşyası Hakkında Karı - Kocanın İhtilâfları
8- FÂSİD NİKÂHLARLA İLGİLİ HÜKÜMLER..
9- KÖLELERİN NİKÂHI
Hıyar-ı Itk.
10- KÂFİRLERİN NİKÂHI
1- Şahitsiz Nikah :
2- Başkanın İddetlisini Nikahlamak:
3- Mahrem Olanların Nikâhı :
11- KASM ÎLE İLGİLİ MES´ELELER..
Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes´eleler
NİKÂH
(Kitâbü´n Nikâh)
1- NİKÂHIN ŞER´İ TARİFİ, SIFATI, RÜKNÜ, ŞART VE HÜKMÜ
Nikâhın Tarifi:
Nikâh: Bir kadınla bir erkek arasında, bunların birbirlerinden — meşru´ olarak— istifâde etmek arzusu ile yapılan bir akittir. Kenz´-de de böyledir. [1]
Nikâhın Sıfatı:
Nikâh, itidal halinde (= normal durumlarda), müekked sünnettir. İhtiyaç halinde evlenmek ise, farzdır Korku ve zulüm halinde -evlenmek de, mekruhtur. El İhtiyar Şerhü´l - Muhtâr´da da böyledir. [2]
Nikâhın Rüknü :
Nikâhın rüknü, îcap ve kabulden ibarettir. (Yani evlenecek
kimselerden birinin: «Seni, karı —veya koca— olarak aldım.» demesi, diğerinin ise : «kabul ettim.» demesidir. Kâfî´de de böyledir.
îcap, hangi taraftan olursa olsun, önce birinin : «aldım» veya : «vardım» diye bir söz söylemesidir.
Kabul ise, bu sözün müsbet £= olumlu) olan cevabıdır. Inâye´de de böyledir. [3]
Nikâhın Şartları:
1- Nikahlanan kimselerin; âkil, baliğ ve nikâh akdi hususunda -hür olmaları şarttır.
Akıl, nikâh akdi hususunda gerçekten şarttır. Mecnunun ve aklı ermeyen çocuğun nikâh akdetmesi sahih olmaz. Diğer iki şart ise, nikâhın infaz edümesinfn şartıdır. Akıllı çocuğun nikâhı, velîsinin izni ile aktedilir. Bedii´de de böyledir.
2- Şeriatın nikahlanmasın! helâl kıldığı bir kadının bulunması da, nikâhın şartlanndandır. Nihâye´de de böyledir.
3- Nikâhı akdedenlerden her birinin sözünü, diğerinin İşitmesi şarttır. Fetâvâyı Kâdîhân´da da böyledir.
Nikâh, her ikisinin de anlamadığı bir sözle akdedilmiş olsa, yinede kıyılmış olur; muhtar olan kavil budur. Muhtârü´l - Fetâvâ´da da böyledir.
4- Nikâh akdedilirken, şahitlerin bulunmaları da şarttır. Âlimlerimizin tamamı, şehâdeti nikâhın caiz olmasının şartlarından saymışlardır. Bedâİ´de de böyledir.
Nikâhta şahit olan kimselerde, şahitliklerinin sahih ojması için, şu dört şartın bulunması gerekir:
1- Hür oimak,
2- Akıllı olmak,
3- Bulûğa ermiş olmak,
4- Müslüman olmak.
Kölelerin şahitliği ile nikâh kıyılmaz. Bunların müdebber, mükâtep olmaları erasmda da bir fark yoktur.
Delilerin ve çocukların şahitlikleri ile de nikâh kıyılmış olmaz.
Müslümanın nikâhına, kâfirin şahitliği de yeterli değildir. Bah-rti´r - Râık´ta da böyledir.
Koca müslüman, kadın ise zîmmî olsa, bunların nikâhı, iki zımmînin şahitliği ile kıyıîabilir. Bunların, dinlerinin birbirine uyup uymaması da müsavidir. (Yani kadın yahudî, şahitler ise hıristiyan veya kadın hıristiyan, şahitler ise yahudî olabilir.) Sirâcü´I-Vehhâc´da da böyledir.
Birbirleri ile nikahlanan kâfirlerin nikâhında, şahitlerin müslüman olmaları da şart değildir. Kâfir olan erkek ve kadının nikâhları, iki kâfir şahitle kıyılır. Bunların da aynı milletten (= dinden) olmaları şart değildir. Bedâi´de de böyledir.
İki fasık şahitle ve iki kör şahitle kıyılmış olan nikâh sahih olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Keza, —nikâh hususunda— kendilerine hadd-i kafz tatbik olan kimselerin şahitlikleri de sahih olur. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir.
Keza, hadd-i zinaya çarptırılmış olanların da, —bu husustaki — şahitlikleri sahih olur. Hulâsa´da da böyledir.
Nikâhı kıyılan kimseler hakkında, şahitlikleri asla kabul edilmeyecek olan kimselerin şahitlikleri ile kıyılan nikâh da sahih olur. Meselâ : Bir kadının, kendi öz oğlunun şahitliği ile kıyılan nikâhının, sahih olması gibi...
Keza, bir kadının, kendinden olmayan iki oğulluğunun şahitliği ile nikâhianmasi da sahihtir. Bir erkeğin de, kendinden olmayan iki oğulluğunun şahitliği ile nikâhlanması sahihtir. Bedâi´de de böyledir.
Bu hususta asıl olan şudur: Velîsi olarak nikâh kıydırması sahih olan kimsenin, şahit olarak hazır bulunması ile kıyılan nikâh sahih olur. Aksi takdirde sahih olmaz. Hulâsa´da da böyledir.
Nikâh konusundaki şahitlikte de, nisap şarttır. Tek bir kimsenin şahitliği ile nikâh kıyılmaz. Bedâi´de de böyledir.
Şahitlerin tamamının erkek olması şart değildir. Bir erkek ile iki kadının şahitlikleri ile kıyılan nikâh sahih olur. Hidâye´de de böyledir.
Ancak, —erkek şahit olmadan— iki ´kadının şahitliği ile kıyılan nikâh sahih olmaz.
Keza, yanlarında bir erkek bulunmayan iki hünsânın, şehâdetiyle de nikâh kıyılmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
5- Nikâhın sshih olması için, şahitlerin, her iki tarafın söylediklerini de duymaları şarttır. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.
Akit esnasında, iki tarafın da sözlerini işitmeyen kimselerin, meselâ: Bu esnada uyumakta olan iki kimsenin hazır bulunması ile kıyılan nikâh, mün´akıd olmaz. (= kıyılmış sayılmaz.) Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Sağır olduğu için duyamıyan kimselerin, şahitliği ile kıyılan nikâh, sahih olmaz. Bu konudaki kavillerin en doğrusu ´budur. Kadî-hân´ın Câmîu´s - Sağîri´nde de böyledir.
Dîiî tutulmuş olan veya lahras bulunan kimseler, eğer işitiyorlarsa; bunların şahitlikleri ile, nikâh kıyıiabilir. Hulâsa´da da böyledir.
Şahitler, iki taraftan birinin sözünü işitseler de, diğerinînki-ni işitmeseler veya şahitlerden biri, taraflardan birini, diğeri de diğerini işitmiş olsalar, bu nikâh caiz olmaz. Bedâi´de de böyledir.
Nikâh akdi esnasında ´hazır bulunan iki şahitten biri sağır olmuş olsa; kulağı duyan şahit, akidle ilgili sözleri sağıra duyurmak için bağirsa veya bir başka şahıs, o sağırın kulağına söylemiş olsa, — akid sözlerini, her iki şah-it birlikte işitmiş olmadıklarından— bu nikâh caiz olmaz. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.
Nszm-ı Zendûyestî´de : «İki şahitten birisi kadının, diğeri de erkeğin sözünü işitmiş olsa; sonrada bu akid yenilense ve bu ye-nileniş esnasında, önceki akid sırasında kadının sözünü işitmiş olan şahit, erkeğin; erkeğin sözünü işitmiş olan şahit de, kadının sözünü işitmiş olsa; eğer bu akidler, ayrı ayrı iki mecliste yapılmışsa, bil -ittifak bu nikâh caiz olmaz. Eğer, bu İki akid, bir meclisde yapılmışsa, âlimlerin bir kısmına göre, bu nikâh yine caiz olmaz.» denilmiştir. Ebü Sehi gibi bazı âlimler de : «Bu nikâh caiz olur. demişlerse de Zendû-yestî: «Biz, Ebû Sehl´in bu kavlini, alıp kabul etmeyiz.» demiştir. 2e-hıyre´de de böyledir.
Şahitler, akit yapanlardan İkisinin de sözünü îşitseîer ve fakat manâsını anlamasalar; «bu nikâh sahih olur.» denilmişse de; zahir olan kavii, bunun hiiâfınadır ve bu nikâh sahih olmaz.
İmâm Muhammed (R.Â.): «Akdedilen nikâha iki Türk ve iki Hindii şahit olsalar: eğer bunların her ikisi de duydukları sözleri anlama imkânına sahip olurlarsa akdedilen bu nikâh sahih olur; aksi tak-. dirde sahih olmaz.» demiştir. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.
Şahitlerin, yapılan sözleşmeyi anlamaları şart mıdır Bu hususta fetvalarda: «İtibar, işitmeyedir; anlamaya değildir. Hatta, dil bilmeyen iki kişinin şahitlikleri ile evlenmek de caizdir.» denilmişse
de; en açık olan kavil —önce de söylendiği gibi— şahitlerin, akidde-ki sözleri, anlamaları da şarttır. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.
Sahih olan budur. Cevheretü´n - Neyyİre´de de böyledir.
Nikâh-kıyıldığını bilen, sarhoş kimselerin şahitliği ile nikâh akdedilse de, bu sarhoşlar ayılınca, kıyılan nikâhı hatırlamasalar; bu durumda bile, kıyılan nikâh, caiz oiur. Hizânetü´l • Müftîn´de de böyledir.
Ebû´I - Leys´in Fetâvâsı´nda : «Bir kimse, hazır bulunan cemâate hitaben : «Şahit olun! Ben şu evdeki kadını aldım.» dese; evdeki kadın da : «Kabul ettim.» dese ve bu sözü duyan cemâat kadını görmese; eğer evde bsşka bir kadın yoksa, bu, nikâh olarak caiz olur; fakat, o kadınla birlikte evde başka bir kadın daha varsa, bu nikâh caiz olmaz.» denilmiştir.
Kızını bir adama nikâh edecek olan şahıs bir evde, şahitler de başka bir evde bulunsa; kızın babası, onları görmediği halde şahitler, onun ne söylediğini duysalar; bu evden şahitlerin bulunduğu eve açılmış bir pencere bulunur ve şahitlerden birisi, kızın babasını görürse, bu nikâh caiz ve o şahısların şahitlikleri makbul olur. Ancak, hiç biri kızın babasını görmüyorsa, şahitlikleri makbul olmaz ve bu nikâh da caiz olmaz. Zehiyre´de de böyledir.
Bir şahıs, bir kadının nikâhı için, bir cemâati o kadının babasına gönderse; kadının babası da : «Verdim.» dese, bunun üzerine, o cemâatten birisi : «Ben de, o şahss adına kabul ettim.» dese; bu nikâh sahih olmaz, denilmiştir. «Sahih olur.» diyenler de vardır ve bu görüş sahihtir. Fetvâ´da bunun üzerinedir. Serahsî´nin Muhıyt´İnde ve .Tecnîs´de de böyledir.
Bir kimse, «Allah ve O´nun Resulünün şehâdetiyle» bir kadını nikahlamış olsa, bu nikâh sahih olmaz. Tecnîs´de ve Mezîd´-de de böyledir.
Bir kadın, nikâhlanması için birine vekâletini, verse; bu vekil de şahitlerin huzurunda : «Ben filân kadını nikahladım.» dese ve şahitler bu kadını tanımasalar; vekil, o kadının ve babasının adını söylemedikçe, bu nikâh caiz olmaz. Çün^O ~ !´~:i n, — ak´.â yapılırken— hazır değildir. Hazırda olmayan ise, ismi Ne tanınır. Serahsî´-nîn Muhıyt´inde de böyledir.
E! - Kâdî´l - İmâm Rüknü´I - İslâm AH es-Sağdı, İbtîdâ´ında :
«Kadının dedesinin isminin söylenmesi şart değildir.» demiştir. Ancak, bu zat da, ömrünün sonuna doğru, bu kavlinden dönmüş ve dedesinin isminin söylenmesini de şart koşmuştur: Sahih olan da budur. Fetva da bunun üzeredir. Muzmarât´ta da böyledir.
Nikâhı kıyılacak icadın, yüzü örtülü olarak, nikâhın kıyılacağı meclisde hazır bulunsa da, şahitler onu tanımasalar, bu şekilde kıyılan nikâh caiz olur ve bu görüş sahihtir. Fakat, İhtiyat istenirse, kadın yüzünü açar ve şahitler onu görürler veya kadın kendi adı ile babasının ve dedesinin adın! söyler.
Şayet, kadın nikâhın akdedileceği meclisde hazır bulunmaz ve fakat şahitler onu tanımakta olurlarsa, kocası olacak şahıs —sadece— kadının adını söyler: onun söylediği kadın, eğer şahitlerin tanıdığı kadın ise: bu nikâh caiz olur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
Bîr kimse, bir başka kimseye, küçük bir kızı, kendisine nikahlamasını emretse, o şahıs da, bir başka şahısla gidip kızın babasının nezdinde, kızı o adama nikâhlasa; bu nikâh sahih olur. Aksi takdirde sahih olmaz. Kenz´de de böyledir.
Âlimler: «Bir kimse, bulûğa ermiş, bakire kızını, ´kızının isteği i!e bir şahidin huzurunda evlendirirse; bu nikâh sahih olur. Eğer kız, orada hazır bulunmazsa, nikâh sahih olmaz.» demişlerdir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
Bir kimse, başka ´bir kimseye, kölesini evlendirmek üzere, vekil etse, ´bu vekil de, o kölenin ihazır ´bulunduğu bir mecliste, bir erkek şahit veya iki kadın huzurunda, o köle ile, ´bir kadını evlendirse; bu nikâh caiz olmaz. Tebyîn´d-e de böyledir.
Bir kimse, kölesine nikâhianmast hususunda izin verse o köle de, efendisinin ve bir başka şahidin ´huzurunda evlense, bizim âlimlerimize göre, bu nikâh caizdir. Sahih olan da ibudur. Tecnîs´-de de böyledir,
Bir efendi, büîûga ermiş olan bir kölesini, o kölenin de hazır bulunduğu bir meclisde ve bir şahidin huzurunda evlendirse, bu ni-kgh sahih olur. Fakat, bu ko!e, o meclisde hazır bulunmazsa, bu nikâh caiz olmaz. Cariyede, bu minval üzeredir. Mürğînânî de : «Caiz olmaz.» demiştir. Tebyîn´de de böyledir.
Bu cinsten olan mes´eleler, Mecmû´u´n - Nevâziî´de zikredilmiştir.
Bir kadın, kendisini bir başka erkekle evlendirmek üzere bir şahsı vekil etse, o şahıs da, kendisini vekil etmiş olan bu kadının hazır bulunduğu bir meclisde, iki kadının da şehadetiyle, bu kadını evlendirse, İmâm N&cmü´d-din´ «Bu nikâh caiz olur.» demiştir. Ze-hıyre´de de böyledir.
Nikâh kıyılırken, şahitlerin hazır bulunma vakti, îcap ve kabul vaktidir. Şahitlerin hazır ´bulunma vakti evlenmeye izin verilen vakit değildir. Dolayısı ile, icazete bağlı olarak, şahitsiz olarak ak-tedilen nikâh caiz olmaz. Bedâî´de de böyledir.
6- İcâp ve kabulün bir meclisde olması da nikâhın şartlarındarıdır.
Şayet, meclis değişirse, nikâh akdedilmiş olmaz. Şöyle ki: Bir meclisde, iki taraf da hazır bulunur; bunlardan biri îcap (= evlenmeyi talep) eyler, diğeri ise, kabul etmeden o meclisten kalkar veya meclisin değişmesini gerektiren bir işle meşgul´olursa, bu durumda nikâh aktedilmiş olmaz.
Keza, meclisde, taraflardan biri hazır bulunmazsa, yapılan bu akîd (yani kıyılan bu nikâh) sahih olmaz. Şöyleki: Bir kadın, iki şehid huzurunda : «Ben kendimi filan adama nikâh eyledim.» dese; eğer o adam orada hazır değilse, bu haber kendisine ulaşınca : «İşte ben de kabul ettim.» dese bile, bu nikâh caiz olmaz.
Veya, bir şahıs, iki şahit huzurunda : «Ben filân kadınla evlendim.» demiş olsa ve fakat «evlendim» dediği kadın, o mecliste hazır olmasa ve bu haber o kadına ulaşınca : «Ben de, kendimi o şahsa tezvîc ettim.» demiş olsa, yine bu nikâh caiz olmaz. Bu kabul, yine, aynı iki, şahidin huzurunda olsa bile durum böyledir. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R-A.)´in ve imâm Muhammed (R.A.)´în kavlidir.
Bir şahıs, bir kadına bir elçi veya —evlenme talebi ile— bir mektup gönderse; o kadın da, iki şahit huzurunda kabul eylese, bu durum da mânâ bakımından meclis bir olduğu için, nikâh caiz oiur.
Eğer şahitler gelen elçinin sözünü veya mektubu işitmezlerse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.)´e göre, bu nikâh caiz olmaz; İmâm Ebû Vûsuf (R.A.)´a göre ise, caiz olur. Bedâi´de de böyledir.
Mektup gelip okunduğu zaman, kadın o mecliste nefsinî o adama nikâh -eylemese de, başka bir mecliste, şahitler huzurunda, nefsini o adama tecviz eylese; şahitler de, kadının sözünü ve mektubun mahiyetini işitseler, yine bu nikâh caiz olur. Hulâsa´do da böyledir.
Bir kadın : «Gerçekten filan şahıs bana mektup yazmış; beni nikahlamak istiyor. Şahit olunuz; muhakkak ki ben, nefsimi Ona tezvic eyledim.- demiş olsa; bu nikâh caiz olur. Çünkü şahitler, bu akdin icabını kadından duydular; nikâhı talep eden şahsın sözünü de kadın, şahitlere, böylece duyurmuş oldu. Zehıyre´de de böyledir.
îcâb ve kabû! —sadece— yazılmış olursa, bu yazılarla, nikâh akdedilmiş olmaz. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.
Elçi olmak hususunda; hür, köle, küçük, büyük, âdil ve fasık müsavidir. Çünkü elçilik, sadece gönderen kimsenin sözünü tebliğ etmekten ibarettir. Hulâsa´da da böyledir.
Yürürken veya hayvan üzerinde giderken yapılan nikâh akdi caiz olmaz. Ancak, gemide gidilirken yapılan nikâh akdi câîz olur, Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.
Kabul için acele etmek, bize göre şart değildir. El-Aynî Şer-hü´I - Hidâye´de de böyledir.
7- Kabulün, İcaba muhalif olmaması da nikâhın şartlarındandir. Şöyfeki :
Bir kimse, diğer bir kimseye : «Bin dirhem üzerine kızımı sana tezvîc ettim.» dediği zaman, ikinci şahıs : «Nikâhı kabul ettim; fakat mehri kabul etmiyorum.» dese, bu nikâh batıl olur, (= geçerli olmaz.) Fakat, ikinci şahıs, nikâhı kabul etse ve mehir hususunda ise sussa; nikâh, aralarında geçmiş bulunan konuşma üzere kıyılmış olur. Fetâvâyi Ebi´I - Leys´de de böyledir.
Mecmûu´n - Nevâzil´de : «Bir kn!e, bir kadını, efendisinin izni olmadan, kendisinin kıymeti karşılığında nikâhlasa; efendisi de: «Nikahlatmasına izin verdim, rakabesî (= hürriyeti) karşılığı ücret yoktur.- dese; bu nikâh caiz oiur. Kadına mihir olarak, mislinin et azmınvdeğeri veya köle satılmış olursa, satıştan elde edilen miktar mehir olarak verilir. Zehıyre´de de böyledir.
Bir kadın, kendisini, bin dirhem mehirle, bîr şahsa tezvic etse; o şahıs da bu kadını, iki bin veya beş bin dirhem mehirle kabul etse, !bu nikâh sahih olur. Ve mehir olarak, edamın kabul ettiği en yüksek miktar ödenir. Fetva da bunun üzerinedir. Nehru´I -Fâık´ta da böyledir.
8- Nikâhı, kadının vücûdunun tamamına veya tamamı .aniams-na gelecek bir şeye izafe etmek de şarttır. Baş ve boyun gibi... El ve ayak bunun hilâfınadır.
Nikâh sırta veya karna izafe edilmiş olursa, Halvanî: «Bizim âlimlerimiz, bu nikâh sahih olur demişlerdir.» demiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir,
Nikâh, kadının yansına Izâfe edilmiş olursa, bu durumda iki rivayet vardır. Sahih olan rivayet ise, o nikâhın sahih olmadığıdır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir,
Tefârıyk´ta «Bir kimse, bir kadının yarısını tezvîc etsa âlimlerin bazıları bu nikâh caiz olur demişlerdir.» şeklinde bir kavil vardır, Muhtâru´l Fetâvâ´da da böyledir.
9- Kocanın ve kadının beüi olmaları ve bilinmeleri de nikâhsn şartlarındandır.
Bir kimse, bîr adamın, iki kızından —her hangi —birini tezvic eylemiş olsa, bu nikâh sahih olmaz. Ancak, bu kızlardan birisi evli ise, bu durumda evli olmayan kıza yönelinir, Nehru´I - Fâık´ta da böyledir.
Küçükken kendisine bir isim verilen ve büyüyünce de bu ismi değiştirilen bir kız, eğer ikinci ismi söylenerek tezvic edilir ve kız, bu isimle tanınıyorsa nikâh sahih olur. En doğrusu, kızın isimlerinin her ikisini de zikretmektir. Zahirlyye´de de böyledir.
Bir kimsenin Fatma isimli bir kızı olsa da, babası ´bir şahsa : «Ayşe isimli kızımı sana nikahladım;» dese de kızın şahsını işaret etmese; Fetâvâ el-Fadlî´de: «Bu nikâh kjyilmiş sayılmaz.» denilmistir, Ancajc, bu şahıs : «Kızımı sana nikahladım.» dese ve başka bir şey söylemese, eğer bu adamın bir kızı varsa, bu nikâh caiz olur. Muhiyt´te de böyledir.
Bir kimsenin, büyüğünün adı Ayşe, küçüğünün adı Fatma olan iki kızı bulunsa; bu adam büyük kızını nikâhlamayı isterken, küçük kızının adını söylemiş olsa, nikâh küçük kızın üzerine kıyılmış olur. Şayet, bu adam «Büyük kızım Fatma´yı nikahladım.» demiş olsa, hiç biri nikahlanmış olmaz. Zrhîriyye´de de böyledir.
Küçük bir kızın babası: «Ben filan kızımı, filanın oğluna nî-kâhladim.» dese; o adam da: «Oğlum adına kabul ettim.» dese, fakat oğlunun adını söylemese; eğer bu adamın iki oğlu varsa, bu nikâh caiz olmaz. Ancak, bu adamın bir oğlu varsa, bu nikâh sahih olur.
Şayet kızın babası, oğlanın adını söyleyerek: «Kızımı, filan oğluna verdim.» der ve oğlanın babası da : «Onun adına kabul eyledim.* derse, nikâh sahih olur.
İki küçük hünsâ bulunsa; bunlardan birisinin babası, diğerinin babasına, şahitlerin huzurunda : «Şu kızımı, şu oğluna verdim.» dese, diğeri de :«Kabuİ ettim.» dese; sonra da, kız zannedilenin oğlan, oğlan zannedilenin de kız olduğu açıklık kazansa, bu nikâh caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
O Küçük çocukları olan iki babadan biri, diğerine : «Kızımı verdim.» dese ve başka ´bir şey söylemese, oğlanın babası da : «Kabul ettim.» dese, bu nikâh babaya âit olur. Muhtar olan budur. Muh-târü´l - Fetâvâ´da da böyledir. Sahih olan budur. Zahîriyye´de de böyledir. [4]
Nikâhın Hükümleri
Nikâhın sahih bir şekilde akdedildiği andan itibaren :
1- Şer´an müsâade cihetiyle, iki tarafın birbirlerinden faydalanmaları helâl olur. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.
2- Erkek; kadını, açık-saçık çıkmaktan men etme hakkına sahip olur.
3- Mehir, nafaka ve giyim erkeğin üzerine farz oîur.
4- Sıhriyyet sebebi ile meydana gelen akrabalar (in bir kısmı) ile nikahlanma haram olur
5- İki taraf, birbirlerine vâris olurlar,
6- Birden fazla evli olan erkeğin, kadınlar arasında adaletle hareket etmesi gerekir.
7- Kadın, yatağına da´vet ettiği zaman kocasına itaat etmelidir. İtaat etmediği zaman, kocasının onu te´dip etmeye selâhiyeti olur. İyi geçinmeleri ise müstehaptır. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.
İki bacının nikâhını cem´ etmek ve bu mahiyetteki işler haramdır. Sirâcü´l - VehhâcTda da böyledir. [5]
2- NİKÂH HANGİ SÖZLE SAHİH OLUR. HANGİSİ İLE SAHİH OLMAZ
Nikâh icap ve kabul (sözleri) ife aktedilir. Bu sözlerin geçmiş zaman sîgası {= kipi) veya birinin geçmiş zaman, diğerinin ise gelecek zaman, şimdiki zaman, geçmiş zaman veya emir sîgası olması hâlinde´nikâh «ahin olur. Nehru´I - Fâik´te de böyledir.
Bir kimse, bir kadına, şahitler huzurunda : «Seni şu kadar mehirle, nikâhımın altına lalayım mı » dese; ikadm da —cevap olarak— : «Kabul eyledim.» dese; — koca, her ne ´kadar: «Kabsl ettim.» dememiş olsa bile— bu nikâh tamam olur. ZehiyreMe de böyledir.
Bir erkek, bir kadına: «Nefsini bana tezvîc eyle.» dese kadın da : «Kabul ettim.» demiş olsa, eğer bu sözle istikbâli (= gelecek zamanı) kasdetmiş olmazsa, bu nikâh tamam olur. Nebrü´l - Fâik´ta da böyledir.
Nikâh söz ile aktedildiği gi´bi; evlenen ahras ise, malum (= herkesçe bilinen) bir işaret yapılarak da aktedilöbilir. Bedâi´de de ´böyledir.
Uzakta bulunanlar, mektup ile nikâh aktedebilirler; ancak bu durumda şahitlerin m&ktupta yazılanlara muttali olmaları veya bunu işitmeleri şarttır, Nehru´I • Fâık´ta da böyledir. [6]
Sarih Lafız, Kinaye Lafız :
Nikâh aktinde kullanılan îcap ve kabul tafizlarr İki nevidir:
1- Sarih Lafız: Manası karineye mırhtaç olmadan, derhal anlaşılan açık lafız.
2- Kinaye : Anlaşılması, karineye veya nîyyete muhtaç, olan kapah iafız.
Nikâhta sarih olan lafız, «tenekküh - tenkiti» veya «tezevvûc -tezvîc» kelimeleri ve bu kelimelerden müştak olan (= türeyen) diğer
kelimelerdir.
Bu lafızların dışmda´ki lafızlar ise, kinayedir. Kinaye de, bir şeyin aynını mülk edinmeyi ifâde eden; bey´i, -şıra (= satma, satın alma) sadaka, atıyye temlik gibi sözlerdir. Bu lafızlarla da, nikâh kıyılmış olur. Mebsût´ta da böyledir.
Hibe lafzı İle de, nikâh kıyılmış olur. Hidâye´de de böyledir.
Bir kadın, bir erkeğe : «Nefsimi sana hibe ettim.» demiş olsa, erkek de = «Aldım, kabul ettim.» dese, bu durumda bu nikâh akdedilmiş olmaz; denilmiştir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir şahıs, diğer ´bir şahsa : «Kızımı sana, hizmet etmesi için hibe ediyorum.» dese; o şahıs da : «Kabul ettim» demiş olsa, bu nikâh sayılmaz. Zehıyre´de de böyledir.
Bir erkek, bir kadından zina talebinde bulunsa, bunun üzerine kadın da: «Nefsimi sana hibe ettim,» dese; erkek ise: «Kabul ettim.» demiş olsa, bu da nikâh olmaz. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.
Temlik (— mülk edinme), sadaka ve satma lafızları ile de nikâh aktedilir. Sahih olan budur. Hidâyefde de böyledir.
Keza, «satın almak» lafzı ile aktedilen nikâh da sahih olur. Fetâ^ vâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Keza, «...kılmak, etmek» lafzı ile aktedilen nikâh da sahih-. tir. Kenz Şerhi´nde ve Tebyîn´de de böyîedir.
Bir erkek, bir kadına : «Sen benimsin» veya : «Sen benim oî-dun.» dese; kadın da : «Evet» veya : ^Ben senin oldum» demiş olsa. bunlar nikahlanmış olurlar. Vecîzü´l Kerderî´de de böyîedir.
Bir erkek, bir kadına: «Bin dirhem karşılığında, senin bir kısım [yerlerin) den faydalanma hakkı benim oldu.» dese; kadın da : «Kabul ettim.» demiş olsa, bu sahih bir nikâh olur. 2ehıyre´de de böyledir.
Bir kadın, bîr erkeğe : * Nefsimi sana tarla ettim.* dese, erkek de : «Kabul ettim,» demiş oisa, bu — sözleri — nikâh olmuş olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Mûîıâne (— Talâk-t ´bâîn ile boşanmış olan bîr kadın, kocasına : «Nefsimi sana geri döndürüyorum.» dese, kocası da, iki şahit huzurunda : «Kabul ettim.» demiş olsa, bu, nikâh olur, Serah-sî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
Nâtifî´nin Ecnâsı nda : «Bir adam karısını, talâk-ı seîâse veya taiâk-ı kâine ile boşadığı sırada, «...bunun üzerine, bir şartla sana müracâat ederim [= dönerim.)» dese; kadın da buna, şahitler huzurunda razı olsa, bir mal zikredilmemiş olsa bile, nikâh sahihtir. Ancak, bu nikâhın sahih olması için, kocanın şartının yerine gelmiş olması gerekir; aksi takdirde, nikâh sahih olmaz. Zehıyre´de de böyledir.
Bir kimse, —yukarıdaki— bu sözü, aralarında nikâh bulunmayan yabancı bir kadına şahitler huzurunda söylemiş olsa; kadın da: «Razı oldum.» dese, bu sözlerle nikâh aktedilmiş olmaz. Fetâ-vâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Ancak, bu erkek.o kadına : «Benim karım oldun mu » dese; kadın da : «Oldum.» cevabını verse, bu sözlerle nikâh kıyılmış olur. Örf hükmüne göre, bu kavil açık bir kavildir. Hulâsa´da da böyledir.
Bîr şahıs, başka bir şahsa : «Kızını bana ver.- dese! kızın babası da: «Verdim.* dese; bu durumda, isteyen şahıs: «Kabul ettim.» demese bile, nikâh kıyılmış olur/
Ancefk, ilk şahıs, kızın babasına : *Bsna —-kızını— sen verdin.» demiş olsa da, o da : «Sana —kızımı— ben verdim.» demiş bulunsa: !bu durumda, kızı isteyen şahıs : «Kabul ettim.» demedikçe nikâh akdedilmiş olmaz. Fakat, bu şahıs, kızın babasına : «Sen, kızını bana, kart olarak verdin.» demiş bulunur ve İsteği de bu kavlinden belli olursa, kızın babası; «Sana kızımı verdim.» deyince, İsteyen kimse; «Kabul ettim.» demese bile nikâh kıyılmış olur.
Mecmûu´n * Nevâzîl´de, Şeyhü´I - İmâm Neemü´d dîn en Nesefî´nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: «İsteyen şahsın; «Kızını bana ´kanlığa ver.» demesi ve kızın ´ba´basimn da = «Karılığa verdim» demesi gerekir; bu kavillerin haricînde nikâh sahih olmaz.»
Bazı âlimlerimize göre, durum (böyledir: bazılarına göre ise bu nikâh da sahih olur. Ancak, Nefesî´nin dediği gibi, «Kanlığa ver». «Karılığa verdim.» sözleri İlâve edilirse, bu durumda nikâhın, caiz olacağı hususunda bir ihtilâf yoktur. Muhiyt´te de böyledir.
Bir şahıs, bîr ´kadıma : «Nefsini, filan adama zevce olarak verdin mi » dese; kadın da : «Verdim.» dese; bunun üzerine adam : «Kabul ettin mi » diye sorunca, kadın : «Ka!bul ettim.» cevabını vermiş olsa; burada her ne kadar «müvekkilim filan´a» diye vekâlet hususu belirtilmiş olmasa bile, bu nikâh kıyılmış olur.
Bir kadına : «Kendi nefsini bana zevce kıldın mı » denilse; kadın da : «Kıldım» dese, nikâh kıyılmış olur.
Bir şahıs, bir kadına: «Kendi nefsini bana zevce kılıyor musun » dese; kadın da: «Kılıyorum.» dese nikâh akdedilmiş olur, Zehıyre´de de böyledir.
Bir kadına : «Nefsini, filan adama tezvîc eyledin mi » denilse; o da : «Hayır» dese; sonra da, söz arasında : «Gerçekten ona nefsimi tezvîc eyledim.» demiş olsa; adam da : «Kabul ettim.» dese, bu nikâh sahih olur. Hulâsa´da da böyledir.
Necmü´d - dîn´den soruldu :
— Bir erkek, bir kadına: «Nefsini bana, bin dirhem mehir karşılığında, tezvîc için verir misin » dese; kadında: «Duydum ve kabul eyledim,» dese, ne olur O :
— Nikâh kıyılmış olur, cevabını verdi. Muhıyt´te de böyledir.
Bir kadın, birerkeğe : «Nefsimi sana tezvîc eyledim.» dese; erkek de : «Hanımefendiliğe kabul ettim.» dese, bu nikâh sahih olur. Erkek böyie demese de; sadece: «Güzel.» demiş olsa; eğer bunu istihza yolu İle söytememişse, yine nikâh sahih olur. Hulâsa´da da böyledir.
Icâre ( — kiralama], iare (= ödünç verme), ibâhe t= mübâh kılma, serbestlik tanıma), ihlâl (== hela! kılma), temettü´ (= kâr etme, kazanma), İcâze ( = izin verme) rıza (= razı olma, hoşnud olma) ve benzerleri gibi lafızlarla nikâh akdedilmiş olmaz. Tebyîn´de de böy-ledfr.
ikâle [= denilmemiş bir sözü, söyledin diye İddia etme), hal´ t~ soyma) sulh (= barışma, uyuşma, uzlaşma) ve berâet (= bir dava sonucu temiz ve alakasız çıkma) lafızları ile de nikâh sahih olmaz. Fetâvâyİ Kâdîhân´da da böyledir.
Şirket, ve kitabet (= ortaklık ve yaşızma) lafızları İle de nikâh sshih olmaz. Serahsı´nin Muhıyî´İnde de böyledir.
Feda (= bir şeyi, birinin uğrunda verme, gözden çıkarma) lafzı ile de nikâh sahih olmaz. Bahrü´r - Râık´ta´da böyledir.
d l´tak [= azad etme, azad edilme), velâ (= Efendisinin azad ettiği köle veya cariyesi üzerinde olan hakkı; onlarla münasebeti), îdâ´ (= emânet olarak verme) lafızları ile de nikâh sahih olmaz. Gâ-yetü´s - Sürûcî´de de böyledir.
Vasıyyet lafzı ile de nikâh akdedilmiş olmaz. Çünkü bu lafız,
ölümden sonra mülkiyeti ifade eder. Hidâye´de ve Kâfî´de de böyledir.
Bir ´kimse : «Cariyemin nikâhını, bin dıYhem karşılığında vasıyyet ediyorum.» dese; başka bir kimse de: «Kabul ettim.» demiş oîsa, nikâh kıyılmış olur. Nihâye´de de böyledir.
Bir kimse, diğer bir kimseye : «Filan kızını bana, şu şeyin ibedeli karşılığında tezvîc eyle.» dese; küçük kızın babast da : «Kaî-dir; istediğin yere götür.» demiş olsa, bu durumda nikâh kıyılmış olmaz. Hulâsa´da da böyledir.
Bir kadın, bir erkeğe: «Nefsimi sana tezvîc ettim. Ve istedim ki sen, «yüz dinar» diyesin.» dese; erkek de : «Kabul ettim.» dese fakat «yüz dinar» sözünü söylemese, bu nikâh akdedilmiş olmaz. ´ Zehıyre´de de böyledir.
Bir erkek, bir topluluğu, kızım kendisine nikahlamaları için bir adama gönderse; cemâat de, kızın babasına ; «Kızını filan adam İstedi.» demiş olsa, kızın babası da = «Verdim.» dese; cemâat ise: «Kabul ettik» deseler; bu durumda nikâh kıyılmış olmaz. Çünkü, kızı istenen şahıstan, «kabul etme» sözünü söyleme hususunda, bir emit almadılar,
—Aslında; kan - koca olmayan—bir erkekle bir kadın; şahitler huzurunda, nikâhlarını ikrar edip farsca olarak: «Biz karı - koçayız.» deseler, muhtar olan kavle göre, bu sözle aralarında, nikâh kıyılmış olmaz. Hulâsa´da da böyledir.
Önceden aralarında nikâh bulunmayan bir erkekle bir kadın; evli olduklarını söyleseler; yani erkek: «Bu benim kanındır.»; kadın da : «Bu !benim kocamdır.» dese; ´bunların durumu hakkında âlimler arasında ihtilâf vâki olmuştur; ancak sahih olan kavil, bunların nikahlanmış olmayacağıdır. Zahîriyye´de de böyledir,
Cessâs´ın Muhtar Şerhi´nde ise: «Bunların arasında yeni nikâh akdedilmiş olur. Veya, şahitler, bu erkekle kadına : «İkiniz nî-kîhlandıniz mı » deseler de onlar da : «Evet», cevabım vermiş olsalar, aralarında nikâh kıyılmış olur,» denilmiştir. Muhtiru´I - Fetâ-vâ´da da böyledir.
Yetîme´de zikrediidiğine göre, Ali es-Sâidî´den soruldu:
— Bir erkek, bir kadına selâm verirken : «Selâm üzerine olsun, ey karım.» derse; kadın da : «Selâm senin de üzerine olsun; ey efendim, kocam,» dersa, bu sözleri şahitler de işitirse, durum ne olur O. şu cevabı verdi:
— Aralarında nikâh kıyılmış oîmaz. Tatârhâniyye´de de böyiedir.
Bir sahsa : «Kızını, oğluma hizmetçi kıldın mı » denilse; o da : «Kıldım.* dese, nikâh akdedilmiş oîmaz. Zehıyre´de de böyledir.
Küçük bir kızın babası: -Şahit olunuz, gerçekten ben, küçük kızım filânı, şu kadar mehirle, filanın küçük oğluna verdim.» dese; o ´küçük oğlanın ´babasına da: «böyle olmadı mı » diye sorulsa, o da: «evet böyledir.» dese ve başka bir söz ilâve etmese; evlâ olan, bu nikâhı yeniden kıymaktır. Ancak, yeniden kıyılmasa bile, bu nikâh caiz olur, Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir,
Bir kadın, bir erkeğe : «Nefsimi sana ,´bin dirhem mehirle tezvîc eyledim.» dese; erkek de:1 «kabul ettim.» dese, bu nikâh akdedilmiş olur. Fakat, kadın bunu farsca kelimelerle söylese de, sözü — kasdetmiş olduğu— bu manâyı ifâde etmese, bu nikâh sahih olmaz. Tecnîs´de de böyledir,
Bir kimse, bir kızın babasına : «Kızını, bana tezvîc eyledin m! » dese; o da: «eyledim.» dese veya «evet» dese; bundan sonra, ilk şahıs: «Kabul ettim.» elemezse, nikâh kıyılmış olmaz. Çünkü: ...tezvîc eyledin mi » sözü, —durumu— haber almak İçindir. Fe-tevâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Karz (= ödünç verme, ödünç alma; borç) ve rehin lafızları ile,.nikâh akdedilip edifmeyeceği hususunda da, âlimler arasında ihtilâf vardır. Ancak sahih olan, bu sözlerle nikâh akdetmenin caiz olmamasıdır, Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
«İmâm Ebû Henîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed fR.A.)´in kavillerine göre ve kıyas üzere karz lafzı ile nikâh akdedilir. Çünkü, bu iki İmamımıza göre, karz, temlik (= mülk edinme) dir.» denilmiştir. Bu görüş muhtardır. Muhtâru´l - Fetâvâ´da da böyledir.
Selem (= parayı peşin verip, malı veresiye alma) lafzı ile nikâh kıyılır da denilmiştir; kıyılmaz da denilmiştir. Sarf (^harcama) lafzı hakkında daf —yukarıdaki gîbi— iki kavil vardır, Kenz Şerhi´nde de böyledir.
«Onu sana, yarın nikâh ettim.» sözünde olduğu gibi, nikâhı •bir şeye izafe etmek sahih değildir,
Keza, bir erkek, iki şahidin yanında, bir kadına : «Eğer baban müsâade ederse, seni şu kadar menide nikâh ettim.» dese; kadın da : «Kabul ettim.» dese, bu nikâh da akdedilmiş olmaz.
Bir erkek, bir kadınla, —ona da, boşama hakkı vererek-— evlenmiş olsa, İmâm Muhammed (R.A.)´in Cami´ isimli eserinde zikrettiğine göre : Bu nikâh caiz olur; talâk İse batıldır.
Fakîh Ebû´l-Leys ise: «Bu hüküm; :—nikâh ekdine— erkeğin önce başlayıp, «boşama hakkı senin elinde olarak, seni nikahladım.-demesi halindedir.
Ancak, —nikâh akdine— kadın önce başlar ve erkeğe: «Ben nefsimi san:a nikahladım; boşama emri benim elimdedir; kendimi istediğim zaman boşarım.» derse; kocası da : «Bunu kabul ettim.» derse; ibu durumda nikâh caiz olduğu gibi, kadının boşama hakkı da elin- . de olur,
Keza, ;bir efendi, bîr cariyesini, bir ´kölesi İle evlendireceği zaman, eğer köle, söze önce başlar ve : «Cariyeni bana, bin dirhem mehirle nikâhla; boşama hakkı da senin elinde olsun; istediğin za-
NikAh
man boşa.» derse, efendisi de, onu nikâhlasa bu nîkâh caiz olur; ancak bu durumda, boşama işi efendinin elinde olmaz. .
Fakat, söze önce efendi başlar da: «Cariyemi sana... nikâh eyledim; ancak boşama hakkı benim elimde kalacak; ben istediğim zaman onu boşarım.» der ve isteyen şahıs da: «Kabul ettim.» derse, bu durumda, hem nikâh caiz olur ve hem de efendinin boşama hakkı olur.
Köle, efendiye : «Onu bana nikahladığın zaman, işi dâima senin elindedir.» derse; efendisi de nikahlarsa, bütün selâhiyet efendinin eünde olur; o kölenin efendinin emrinden çıkması kat´iyyen mümkün olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Şemsü´I - Eimme Serahsî: «Bir erkek, bir kadını, hasad zamanında vermek üzere, bin dirheme tezvîc etse; bu mes´ele hakkında âlimler arasında görüş ayrılığı vardır. Bana göre, bu nikâh akdedilmiş olur; mehir ise, bahsi geçen harman zamanında sabit olur.» demiştir. Muhtaru´i - Fetâvâ´da da böyledir.
0 Koca için, kadın için veya her ikisi için, nikâhta özür ve sai-reden dolayı muhayyerlik yoktur. Taraflardan birinin veya her ikisinin ´birden, üç gün veya daha az veya daha çok muhayyer olması söz konusu değildir. Hatta, muhayyerlik şartı ile nikâh akdedilmiş olsa bile, bu şart batıldır; nikâh geçerli olur.
Ancak özür, erkeğin, zekerinin veya husyelerinin kesik olması veyahut da zekerinin harekete geçmez hali olursa, bu durumda İmâm Ebû Hanîfe ÎR.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un kavillerine göre, kadın muhayyerdir. Tahâvî Şerhi´nde de böyledir.
Nikâhta, taraflardan biri, diğerinin; gözünün kör olmasını elinin çolak olmasını, kötürüm olmasını, güzel olmasını, veya erkek, kadının kız olmasını şart koşar da durum, bunların aksi çıkarsa; yine bu nikâhta muhayyerlik sabit olmaz. Tatarhâniyye´de de böyledir.
Bir erkek, bir kadını şehirli diye nikâhlar; kadın ise köylü olursa, bu nikâh caiz olur. Küfüv olunca, muhayyerlik yoktur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.
Ebû´I - Leys´in Fetâvâ´inda : «Bir kimse, babası muhayyer olmak kaydı ile, ´bir kadını tezvîc etse; bu nikâh sahihtir. —Babasına da — muhayyerlik yoktur. Zehıyre´de de böyledir. [7]
3- NİKÂHLANMASI HARAM OLAN KADINLAR
Bu babda:
1- Nesep Sebebi ile Nikâhları Haram Olanlar,
2- Sıhriyet Sebebi ile Nikâhları Haram Olanlar,
3- Süt Emişmek Sebebi ile Nikâhları Haram Olanlar,
4- Dörtten Fazla Kadın Almak ve İki Kız Kardeşi Bir Nikâh Altında Cem Etmek Sebebi ile Nikâhları Haram Olanlar,
5- Hür Bir Kadın Üzerine Bir Cariyeyi Nikahlamanın veya Bunları Beraber Nikahlamanın Haramliğı,
6- Başkasının Hakkı Geçmiş Olan Bir Kadını Nikahlamanın Haram Oluşu,
7- Şirk Sebebi ile Nikâhlanması Haram Olan Kadınlar,
8- Mülk Olmaları Sebebi ile Nikâhları Haram Olan Kadınlar,
9- Talâk Sebebi İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar, olmak üzerö dokuz bölüm vardır. [8]
1- Nesep Sebebi İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
1- Analar,
2- Kızlar,
3- Kız Kardeşler,
4- Halalar,
5- Teyzeler,
6- Erkek Kardeşlerin Kulan,
7- Kız Kardeşlerin Kızları:.
Bunlarla nikahlanmak ve cima etmek ebediyyen haramdır.
Anneler: Bundan kasıt, erkeğin kendi annesi ile baba ve anne tarafından, ne kadar yukarı giderse gitsin, bütün büyük anneleridir.
Kizler/: Bir kimsenin kendi sulbünden gelen kızları ile oğullarının ve kızlarının kızları ve ne kadar aşağı İnerse insin bunların da kızlarıdır.
Kız kardeşler* Baba - ana bir kız kardeşler; baba bir kız kardeşler ve ana bir kız kardeşlerdir.
Erkek kardeş kızları ve kız kardeş kızları: Yani yeğenler. Bunlar da, ne kadar aşağı inerse insin, nikâhları haramdır.
Haîelr.r: Halalar üç kısımdır: 1) Baba-ana bir halalar; 2] Baba bir halalar; 3) Ana bir halalar.
Keza; babanın, dedenin ve ananın ve büyük ananın halaları da, her ne kadar yukarı çıkarsa çıksın, hala hükmündedirler.
Halanın halasına gelince; bu durumda bakılır: Eğer hala, (baba-ana bir hala veya baba bir hala gibiî, bu halaların halaları da haramdır. Eğer hala, sadece ananın halası ise, bu halanın halasını nikâh etmek haram olmaz.
Teyzeler: Baba - ana bir teyzeler, baba bir tezeler, ana bir teyzeler; babaların teyzeleri, anaların teyzeleri haramdır.
Teyzelerin teyzelerine gelince; teyzelerin, ana-baba bir teyzeleri İle ana bir teyzeleri haramdır; teyzelerin baba bir teyzeleri ise haram değildir. Serehsî´nİn Muhıyt´inde de böyledir. [9]
2- Sıhriyet Sebeb İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
Sıhriyet sebebi ile nikâhları haram olan kadınlar, dört kısımdır :
1- Kanların .anneleri i!e baba ve anne cihetinden onların^ ne kadar yukarıda olursa olsun, büyük anneleridir.
2- Bir erkek, karısının kızlarını ve bunların da, her ne kadar aşağı inerse insin kızlarını alamaz. Ancak, bu hükümde bu erkeğin karısı ile (ki bu kadın o kızların anasıdır.) cima1 etmiş olması şarttır, Hâvi´l - Kudsî´de de böyledir.
Karısının kızının, bu adamsn yanında olup olmaması da müsâvî-dîr. Kâdîhân´ın Câmiu´s - Sağîr Şerhi´nde de böyledir.
Âlimlerimiz, kızlığın (=´bir adamın hanımının, başka kocasından olan, kızının) haramîığı hususunda, halveti de, cima´ makamına koymuşlardır.
3- Bir kimsenin; oğlunun, oğlunun oğlunun, kızının oğlunun — kendileri ile halen nikâhlı bulunmayan— karılarını da alması haramdır. Bunlar, ne kadar aşağı giderse gitsin ve karılarına cima* yapmış olsunlar veya yapmamış bulunsunlar, bu kadınlarla, o erkeğin nikâhlanması haramdır. Ancak, oğulluğun ayrılmış bulunan karısını, babalığın alması haram değildir. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyedir.
4- Baba ve anne tarafından, büyük babaların ve ne kadar yukarı giderse gitsin, onların babalarının karılarını nikahlamak ve cima´ etmek de ebediyyen haramdır. Hâvî´l - Kudsî´de de böyledir.
Sıhriyet sebebi ile, nikâhın haram olması, sahih nikâh ile sabit olur; fâsid -nikâh ile sabit olmaz, Serâhsî´nîn Muhıyt´lnde de böyledir.
Bir adam, fâsid bir nikâhla bir kadın alsa, o kadının annesi, sadece bu —fâsid— nikâh sebebi ile haram olmaz; bilakis cima´ sebebi ile haram olur. BahrÜ´r- Râik´ta da böyledir.
Bir kimse, bîr kadınla helal olarak veya şüphe üzerine veyahut da zina yolu ile cima´ etmiş olsa, bu durumların hepsinde de sıhriyet sebebi ile haram olma kaidesi sabit olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir kimse, b´" kadınla zina etse, o kadının anası, anasının anası ve ne kadar yukarı giderse gitsin onların da anaları ile; kızı, kızının kızı ve ne kadar aşağı giderse gitsin, onların da kızları bu adama haram olur,
Keza, o zlnâ olunan kadın da, zina eden erlceğln babasına, babasının babasına ve ne kadar yukarı giderse gitsin, onların da babalarına; oğluna, oğlunun oğluna ve ne kadar aşağı giderse gitsin onların oğullarına haram olur. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.
Bir kadına cima´ eden kimse, onu ifdâ etse (=yanî kubül ve dübür yollarının arasını yırtıp birleştırse); bu durumda, cirr.â´nın ferce yapıldığına dair kesin bilgisi olmadığı için, o kadının anası bu erkeğe haram olmaz. .Ancak, bu kadın hâmile kalır ve erkek de bu hamileliğin kendisinden olduğunu bilirse, bu durumda o kadının anası bu erkeğe haram olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir,
Sıhriyet sebebi ile haremlik, cima´ yapmak sebebi ile sabit olduğu gfbi, dokunmak, öpmek ve şehvetle ferce bakmak sebebi ile de sabit olur. Zehiyre´de de böyledir.
Bize göre, bu gîbi şeylerin nikâh, mülkiyet veya fücur se bebi ile yapılmış olması da müsâvîdir. Mültekıt´ta da böyledir.
Âlimlerimiz: «Bu hususta rebîbe (= üvey kız) de diğerleri de musâvîdir.» demişlerdir. Zehiyre´de de böyledir.
Bir kadını kucaklayıp boynuna sarılmak ve etlerini şehvetle birbirine dokundurmak da, öpmek yerindedir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Keza, şehvetle »ırmak da, öpmek gibidir, Hulâsa´da da böyledir,
Bir kadın, bîr erkeğin zekerine şehvetle baksa veya ona şehvetle elini dokundursa veyahut da o erkeği şehvetle öpse, bu sebeplerden dolayı sıhriyet haramîığı meydana gelir. CevheretÖ´n - Neyyi-re´de de böyledir.
Başka yerine bakmakla, musâharat (sıhriyet sebebi ile ha-ramlık) sabit olmaz. Ancak, şehvetle bakıp, azalarına dokunmak, bu hükümden müstesnadır. Bunlar, şehvetsiz yapılırsa, musaharatm sabit olmayacağında, bir görüş ayrılığı yoktur. Bedâi´de de böyledir.
Burada, bakmak hususunda mu´teber oian, fercin dâhiline bakmaktır. Hidâye´de de böyledir.
Fetva da, bunun üzerinedir, Zahfaiyye´de ve Cevheretül - Ah-lâtî´de de böyledir.
Âlimlerimiz: «Bir kadın ayakta iken, fercine bakılırsa, musa-harat hürmeti (= sıhriyet sebebi ile haramiık) sabit olmaz; ancak, kadın, dayanarak oturmuş olduğu halde fercin içine bakılırsa, bu ha-rsmlık sabit olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir kimse, ince bir örtü veya bir cam arkasından bir kadının fercine bakmış olsa; eğer ferci açıkça görünürse, sıhriyet sebebi ile haramlık sabit olur.
Bir kimse, aynada bir kadının fercini görmüş olsa ve ona şehvetle baksa, bu adama, o kadının anası da, kızı da haram olmaz. Çünkü, bu erkek o kadının fercîni görmemiştir, gördüğü onun aynada ki aksidir.
Bir havuzun kenarında veya bir köprünün üzerinde oturan bir kadının ferci, suyun içinde görünse; bir erkek de ona şehvetle bakmış olsa, sıhriyet sebebi Üe haramlık sabit olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Sahih olan da budur. Hulâsa´da da böyledir.
Ancak, ´bîr erkek, suyun içinde bulunan bir kadının fercîne şehvetle bakarsa, bu durumda sıhriyet sebebi ile haramlık sabit olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir şahıs, kendi kızının fercine şehvetsiz olarak baksa; cariyesinin de kızının durduğu şekilde durmasını İstese ve kızının da fercini görmekte olduğu halde, cariyesine şehvetle baksa; bu durum hakkında, âlimler: «Eğer, kızının fercine bakmaktan dolayı, o adam şehvete gelmişse, karısı kendisine haram olur. Ancak, o şekilde durmasını İstediği cariyesinin fercine baktığı için şehvete gelmişse, karısı kendisine haram olmaz. Bu durumda, kızının fercine bakması, şehvetle olmamış olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Dokunmak sebebi ile haramlığın sabit olması için, dokunmanın kasden, unutarak, zoraki veya hatâen olması arasında da bir fark yoktur. Fethü´l - Ksdîr´de de böyledir.
Dokunmak, uyku esnasında olsa bile, hüküm yine böyledir. Mi´râcü´d - Dirâyc´de de böyledir.
Bir kimse, cima yapmak için karısını uyandırsa ve bu sırada eli karısı zanm ile kızına do´kunsa ve müştehâ [= dokuz yaşını geçmiş) olan kızına, annesi sanarak ilişmiş olsa; o kızın annesi, o adama ebediyyen haram olur. Fethü´İ - Kadîr´de de böyledir.
Bir kimse, kızının saçını şehvetle okşasa; eğer bu kimsenin elinin dokunduğu saçlar, kızın başının üzerinde olan saçlar ise, haramlık sabit olur. Şayet, dokunduğu saçlar, başın haricinde sallan-an saçlar ise, haramlık sabit olmaz. Natıfî, böyle bir ayırım yapmamıştır. Zahîriyye´de de böyledir. Vecîzü´l - Kerderî ve Sirâcü´I - Vehhâc´-da da böyledir.
Bir kimse, şehvetle kızının tırnaklarını okşamiş olursa, yine haramlık sabit olur. Hulâsa´da da böyledir.
Dokunmak sebebi ile musâharatm haram olması, ancak, kadınla erkeğin ar-alarında elbise (veya bir örtü) bulunmadığı zaman gerekmektedir. Fakat, aralarında elbise (veya bir örtü) varsa ve bu da dokunan kimseye, dokunduğu kimsenin sıcaklığını hissettirmeyecek kadar kalın olursa, bu durumda musâ:harat haramlığı, âleti İntişar etmiş olsa bile, sabit olmaz. Ancak, elbise [veya örtü) ince olur da dokunanın eli, dokunulanın sıcaklığını duyarsa, haramlık sabit o!ur. Zehıyre´de de böyledir.
Keza erkdk, kadının mestinin altını okşasa ve fakat onun ayağının yumuşaklığını hissetmese, bu durumda haramlık sabit olmaz; hissederse, haramlık sabit olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir erkek, bir kadını örtüsünün üzerinden öpse; kadın, eğer erkeğin dudaklarının hararetini (sıcaklığını veya soğukluğunu) hissederse, bu durumda öpme ve dokunma fiili vuku´ bulmuş olur. MuhiyV-te de böyledir.
Haremliğin sabit olması İçin, dokunmanın devamlı olması şart değildir. Hatta: «Bu ´adam, elini şehvetle uzatsa ve eli, kızının burnuna dokunsa; bu dokunmadan dolayı o adamın şehveti artarsa; elini, o anda geri çekse bile, karısı kendisine haram olur. Zehıyre´de de böyledir.
Ancak, bu durumda, kadının müşteha olması şarttır. Tebyîn´-de de böyledir.
Fetva, şehvet mahallinin dokuz yaş olduğu; bundan daha aşağı olmadığı şeklindedir. Mi´râcü´d- Dirâye´de de böyledir.
Ebû´l - Leys : «Dokuz yaşından aşağı olanlar müşteha olmazlar.» demiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Felâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
İmâm Ebû Bekr şöyle demiştir: «Müftünün, yedî ve sekiz yaşların müşteha olacağına, fetva vermesi münâsip olur. Aslında, bu yaşlardan dolayı sıhriyet sebebi ile haramlik sabit olmaz; ancak bu yaşlarda bulunan kızlar, vücutlu ve şişman olurlarsa, sıhriyet sebebi ile haramlığın sabit olacağına, fetva verilir.» Muzmarât´ta da böyledir.
Bir kimse, müşteha olmayan bir küçük kızla cima´ etmiş olsa, sıhriyet sebebi ile haramhk sabit olmaz. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir.
Bir kadın, ne kadar yaşlı olursa olsun; hatta, kendisinden şehvet uzak olsa bile, sıhriyet sebebi ile haramlığı gerektirir. Çünkü o, haram olan kadınlara dahildir. Yaşlılığı sebebi ile haramfıktan çıkmaz; çocuk gibi değildir. Tebyîn´de de böyledir.
Musâharat haramlığı için, erkeğin de şehvet çağında olması şart kılınmıştır. Meselâ : Dört yaşındaki bir erkek çocuk, babasının karısı ile cima´ etse, bununla musâharat haramlığı sabit olmaz. Fet-hü´l - Kadîr´de de böyledir.
Ancak, küçük bir çocuğun, kendisi gibi diğer bir küçük çocuğa cima´ etmesi, bulûğa ermiş kimselerin cimâ´sı menzilindedir. Âlimler: «Bir küçük oğlan çocuk, küçük bir kız çocuğuna cima1 etse, müşteha olup, utanan kimseye cima´ etmiş hükmünde olur. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.
Şehvet hususunda, dokunma ve bakma zamanına itibar edilir. Hatta, şehvetsiz olarak tutan veya bakan bir kimse, onu bıraktıktan sonra şehvete gelse, bu sebepten dolayı sıhriyet haramlığı meydana gelmez.
Erkekte şehvetin hududu, âletinin ayağa kalkması veya daha önce, ayağa kalkmışsa, intişarının artmasıdır. Tebyîn´de de böyledir. Sahih olan budur. Cevâhirü´l- Ahlâtıyye´de de böyledir. Fetva da buna göredir. Huiâsa´da da böyledir.
Âleti intişar edip, karısını isteyen kimse, karısı zanni ile kızının uylukları arasına girdirse, bu durumda âletinin intişarı artmamışsa, kızın annesi haram olmaz.
Bu hüküm, erkeğin genç olduğu ve cimâya gûcû yettiği durumlar içindir. Eğer erkek, ihtiyar veya hadım olursa, şehvetin hududu, kalbinde arzu, iştah hasıl olması hâlidir. Fakat, önceden de kal-ıbinde bu iştah varsa, sıhriyet bakımından karamlığın hasıl olması için, bu iştah ve hareketin fazlalaşması gerekir. Mühıyt´te de böyledir.
Bu hususta, kadının ve zekeri kesilmiş erkeğin şehvetinin hududu ise, —önceden şehvet halinde değilse— kalbinde iştah hissetmesi ve ondan lezzet almasıdır; veya önceden şehvet duymakta ise, bunun artması gerekir. Nikâye´de de böyledir.
Bunların her hangi birinde de şehvetin bulunması kâfidir. Bunun şartı ise, meninin İnzal olmasrdır. Meni, dokunma, veya bakma anında inmedikçe, musâharat haramlığı sabit olmaz. Sadru´ş -Şehîd böyle söylemiştir, Fetva´da bu kavil üzeredir. Şümnî Şerh-i Nikâye´de de böyledir.
Dokunur dokunmaz inzal vâki olsa, musâharat haramlığı sabit olmaz. Sahih olan kavil budur. Çünkü, inzal sebebi ile, o kimsenin cimâ´a davet etmediği açığa çıkmış olur. Kâfî´de de böyledir.
Kadının dübürüne bakmakla, m us ah ara t haramlığı sabit olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Keza, dü´bürden cima´ yapma´kla da sı´hrîyyet sebebi ile ha-ramlık sabit olmaz. Tebyîn´de de böyledir. Esahh olan budur; Muhiyt´-te de böyledir; fetva da bunun üzerinedir. Cevâhirü´l - Ahlâtî´de de böyledir. [10]
Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes´eleler
Bir kimse, sıhriyet sebebi ile haramhği fkrar ederse; bu ikrarı kabul edilir ve eşi ile aralan ayrılır.
Keza, bir kimse, bu haramlığı nikâhtan önceye izafe ederek, karısına: «Ben seni nikahlamadan önce, annenle cima´ etmiştim.» dese; bu söz kabufedilir ve hemen ayrılırlar. Ancak, bu söz, mehfr hakkında doğru kabul edilmez. O kimsenin, mehri müsemmayı (= nikâh akdi esnasında, tayin edilmiş o!an mehri) vermesi gerekir.
Bu ikrarda bulunan kimsenin, ikrarının üzerinde İsrar etmesi de şart değildir. Şayet sözünden geri dönmüş olsa ve : «Ben, yalan söy-Jedim.» dese; hakim bu sözüne inanmaz. Ancak, bu durum kendisi ile Allahu Teâlâ arasında bir husustur; şayet, başta yalan söyiemişse, karısı kendisine haram olmaz.
İmâm Muhammed (R.A.), Nikâh Kitabında: «Bir kimse, bir kadın için : «Bu benim süt anamdır,* sonra da : «Ben hata ettim.» deyip; o kadını nikahlamak istese, bu adamın, istihsânen o kadını alma hakkı vardır.» demiştir.
Bir kimse, kendi yaptığı bir işi haber verdiği zaman, £cîmâ´ etmek gibi), bu sözü ile hanımından ayrılır. Çünkü, kendi yaptığı işterr haber verirken nadir hata yapılır.
Ancak, emmek meselesinde, bu şa´hıs kendi fiilinden haber vermiş değildir. Çünkü, emme zamanını hatirlayamaz. Onu ancak, başkasından duymuştur. Başkasından duyulan şeylerde ise, hata nâdirattan değildir. Tecnîs ve Mezîd´de de böyledir.
Bir kimse öpse, dokunsa veya fercîne baksa; sonra da, bunları şehvetle yapmadığını söylese; bu durumlar hakkında Sadru´ş -Şehîd : «Öpmek hakkında bu fiilin, şehvetsiz olduğu açığa çıkmadığı müddetçe, haramhğın sabit olması ile fetva verilir. Dokunmak ve ferce bakmak hususunda ise, haramliğin sabit olması ile fetva verilmez. Ancak, bunların şehvetle yapıldığının ortaya çıkması hâli müstesnadır; yani bu durumda haramlığın sabit olması İle fetva verilir. Çünkü, öpmekte aslolan şehvettir; dokunmak ve ferce bakmak İse bunun hilâfınadır. Muhiytfte de böyledir,
Bu hüküm, fercin haricine dokunulmuş olması hâlinde geçerlidir. Eğer, bu kimse ferce dokunmuş olursa, onun: «Ben, şehvetle dokunmadım.» demesine inanılmaz. Zahîriyye´de de böyledir.
Büyük âlim İmâm Zabîrû´d - Dîn el - Mürgmânî, ağız, yanak ve başı öpmek hallerinde; —bu fiillerin vukuunda şehvet bulunmadığına delil getirilmez— sadece ´kanaat bildirilirse, müsaharatın haramlığma fetva verirdi. Ve: «Onun [şeîıvetle değildi) sözü tasdik edilmez.» derdi.
Bakkâlî´de: «Dokunmasının şehvetle olduğunu inkâr eden kimsenin sözü kabul edilir.» demiştir.
Ancak, boynuna sarılır da, âleti harekete geçerse, bu durum müstesnadır; böyle olunca haramlık sabit olur. Muhıyt´te de böyledir.
Memesini tutmuş olan bir kimse «şehvetle değildi.» dese bile, sözü kabul edilmez. Çünkü, galip olan ihtimal sözünün hilafıdır.
Keza, beraberce bîr hayvana binseler, sıhriyet sebebi İle haramlık sabit olur. Kerderî´nin Vecîzİ´nde de böyledir.
Şehvetle öptüğünü ve şehvetle dokunduğunu İkrar eden şe-hâdeti kabul edilir. Cevâhiru´l - Ahlâtfde de böyledir.
Bizzat dokunmak ve şehvetle öpmek konusunda şehâdet kabul edilir mi Muhtar olan kavile bu şehâdetin kabul edileceğidir. Fahrü´I - İslâm AH Bezdevî, bu görüşü benimsemiştir. Tecnîs´de ve Mezîd´de böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.) de, NikshıTI - Câmî´de böyle zikretmiştir. Çünkü, bunların hepsinde de şehvet vuku´ bulur. Bu şehvet; ya, kadının bir azasının, erkeğin bir azasını harekete geçirmesi ile olur; veya, bir uzvunu hareket ettirmeden, başka bir tesirle olur. Zehıyre´de de böyledir. Bunlar, olması mümkün,olan şeylerdir. Cevâhiru´l Ahlâtî´de de böyledir.
Kadı Ali es - Sağdı´d en soruldu ;
— Bir sarhoş, kendi kızını kucaklayıp öpse ve ona cima´ etmeyi kasdetse, bu sırada kızı: «Ben senin kızınım», dese ve bu sarhoş kızını bıraksa; bu durumda, o sarhoşa,.bu kızının anası haram olur mu
O, şu cevabı verdi:
— Evet, haram olur. Tatarhânİyye´de de böyledir.
Bîr kimseye; «Karının anasına ne yaptın » denilse de; o da : «Ona cima´ ettim.» dese, sıhriyet sebebi ile haramlık sabit olur.
«Soran da, sorulan da, latife etmiş olsalar; bu hususta bir şey gerekmez; bunlar yalancıdırlar; sözlerine inanılmaz. Muhıyt´te de böyledir,
Bir adamın bir cariyesi olsa ve: «Ben, ona clmâ´ ettim.» dese; bu cariyeyi, o adamın oğlu alamaz. Cariye, bu adamın müfkü olmasa bile durum böyledir
Bir kimse, babasımian miras kalan bir cariyeye, babasının cima´ ettiğini öğrenirse, kendisi cima´ edemez. Serahsi´nin Muhryt´inde de böyledir.
Bir kimse, bîr kadını kız olarak nPkâhlasa; cima´ etmek iste-- diği zaman da, onu bozuk olarak ´bulsa ve: «Seni kim böyle yaptı -dese; kadın da: «Baban yapti.» demiş olsa; eğer kocası,-kadının sözüne İnanırsa, kadın ondan boş olur ve kocanın mehir vermesi gerekmez. Fakat, kadına İnanmaz ve onun sözünü yalanlarsa; bu durumda o kadın, bu adamın karışıdır. Zahîriyye´de de böyledir.
Bir kadın, kocasının oğlunun, kendisine şehvetle dokunduğunu iddia etse; bu kadının sözüne inanılmaz; söz, kocasının oğlunun-dur, Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir.
Bir oğul, babasının karısını veya bir baba, oğlunun karısını şehvetle öpse ve bu durum kadının hoşuna gitmese; erkek de şehvetli oiduğunu inkâr etse; erkeğin sözüne inanılır. Eğer erkek, şehvetli olduğunu söylerse, ayrılık vâkî olur. Bu durumda kocanın, karısının mehrini vermesi gerekir.
Bir kimse, bir şahsın cârîyesînî tezvîc etse; sonra da bu câriye, kocası kendisi ile cima´ etmeden önce, kocasının oğlunu öpse; koca onun şehvetle öptüğünü, cariyenin efendisi ise, şehvetsîz öptüğünü iddia etse; kocanın ikrar eyî-emesî, cariyenin şehvetle öptüğüne delâlet edeceğinden; efendisinin de bunu inkâr etmesi sebebi ile meh-rin yarısı gerekir. «Ben onu, şehveti öptüm.» dese bile. cariyenin sözünün doğruluğu kabul edilmez. Muhıyt´te de böyledir.
Bir kadın, husumet sebebi ile, bîr erkeğin zek-erinf yakalasa ve: «Şehvetsîz tuttum.» dese; bu kadına inanılır. Hızânetü´l - Fetâvâ´-da da böyledir,
İmâm Muhammed.(R.A.): bu hususta şöyle demiştir: Aslında nikâh, musaharat ve emişme sebebi iie kalkmaz; belki de —bu durumlarda nikâh fâsid olur. (= bozulur.) Bunun içindir ki, İşti´bah (= şüphe etme hâli) bulunsun bulunmasın, musaharat veya süt emme sebebi ile nfkâh fâsid olduktan sonra ve ayrılmadan önce, cima´ eden kimseye had gerekmez. Zehıyre´de de böyledir.
Bir kadınla zina etmiş olan kimse, sonradan tevbe etmiş olsa bile, bu kadının kızı, o adama ebediyyen haram olur. Bu, haram cimâ´-dan dolayı, musaharat sebebi ile haram oluşunun sabit olduğuna delâlet eder. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir..
Bir adamın, kendi öz oğlunun karısının —foaş´ka kocadan olan —kızını veya anasını almasında bir
<DIV class=post><DIV class=entry>
Nikâhları Haram Olan Kadınlar
Nikâhları haram olan kadınlar sürekli veya geçici olmak üzere ikiye ayrılırlar.
A) Nikâhları Sürekli Haram olanlar
a) Soy (nesep) Sebebiyle Haram Olan Kadınlar
Nesep sebebiyle nikâhı haram olan kadınlar yedi kısımdır:
1) Anneler: Kişiye kendi anası haram olduğu gibi, anasının anası ve babasının anası da haramdır.
2) Kızlar: Kişiye kendi kızı haram olduğu gibi, kızının kızı ve oğlunun kızı da haramdır.
3) Kız kardeşler: Ana baba bir olan kız kardeşler haram olduğu gibi, baba veya ana bir kız kardeşler de haramdır.
4) Halalar: Kişiye halası, haramdır. Babasının ve dedelerinin halaları gibi, annesinin ve ninelerinin halaları da haramdır.
5) Teyzeler: Kişiye teyzesi haramdır. Babaların ve annelerin teyzeleri de haramdır.
6) Erkek kardeşinin kızları: Kişiye erkek kardeşinin kızları haramdır.
7) Kız kardeşinin kızları: Kişiye kız kardeşinin kızları haramdır.[1]
b) Evlilik (sıhriyet) Sebebiyle Haram Olan Kadınlar
Sıhriyet (evlenmeden dolayı meydana gelen akrabalık) sebebiyle nikâhı haram olan kadınlar dört kısımdır:
1) Kayın valideler: Kişiye karısının anası haram olduğu gibi, anasının anası, babasının anası da haramdır.
2) Üvey kızlar: Kişiye cinsî ilişkide bulunduğu eşinin başka kocasından olan kızları ve oğullarının kızları haramdır.
3) Gelinler: Kişiye kendi oğlunun karısı haram olduğu gibi, torunlarının karısı da haramdır. Üvey oğlunun karısı ise haram değildir.
4) Üvey analar: Kişiye babasının karısı -ki kendinin üvey anasıdır- haram olduğu gibi, dedesinin karısı da haramdır.[2]
c) Süt Emme Sebebiyle Haram Olan Kadınlar
Bunlar nesep ve evlilikten doğan yakınlık sebebiyle nikâhı haram olan kadınlardır.
Kişiye, anaları, kızları, kız kardeşleri, halaları, teyzeleri ve yeğenleri (erkek ve kız kardeşinin kızları) nesep yoluyla haram olduğu gibi süt yoluyla da haramdır.
Aynı şekilde evlilik sebebiyle kayın valideler haram olduğu gibi süt kayın valide, süt üvey kızı, süt evlât karıları ve sütbaba karıları da haramdır.[3]
B) Nikâhları Geçici Haram olanlar
Belirli bir sebebe bağlı olarak kendisiyle evlenmesi geçici olarak haram olanlardır. Bu sebeplerin ortadan kalkmasıyla söz konusu haramlık da ortadan kalkar.
Nikâhları geçici haram olan kadınlar altı kısımdır:
1) Üç talakla boşanmış kadın
Üç talakla boşanmış olan bir kadın kocasına bir daha nikâhlanamaz. Ancak bu kadın normal olarak başka bir erkekle evlenir, aralarında cima gerçekleşir sonra bu koca da vefat eder veya boşarsa iddet bekledikten sonra ilk kocasıyla evlenebilir.
2) Beşinci kadın: Nikâhı altında dört kadın bulunan bir erkeğin beşinci bir kadınla evlenmesi haramdır.
3) İki hısımla birden evlenmek: Bir kadınla kız kardeşini, halasını veya teyzesini aynı zamanda nikâh altında bulundurmak haramdır.
4) Başkasının eşi: İslâm kadınlar için tek evliliği kabul etmiştir. Bu yüzden başkasının nikâhlısı ile evlenmek haramdır. Bir kadın aynı zamanda ancak bir erkekle evli olabilir.
5) İddet bekleyen kadın: Kocası ölmüş veyahut boşanmış olup da iddet bekleyen kadın ile evlenmek haramdır.
6) Ehl-i Kitap olmayan gayr-i müslim kadın: Müslüman bir erkeğin ehl-i kitap olmayan bir kadınla evlenmesi haramdır. Aynı şekilde Müslüman bir kadının da Müslüman olmayan bütün erkeklerle evlenmesi haramdır.[4]
<DIV style="mso-element: footnote-list">
[1] Nisa, 23; el-İhtiyar, 3/84.
[2] Nisa, 22-23; el-İhtiyar, 3/84.
[3] Nisa, 23; el-Lübab, 2/4.
<DIV style="mso-element: footnote" id=ftn4>[4] el-İhtiyar, 3/86-88; el-Lübab, 2/5.
http://www.konakdersleri.com/belge.php?bilgi=1495&konu=Nikâhlari-Haram-Olan-Kadinlar
Bu genel manada şimdi fetfai hindiyyeden hanefi fıkhına göre detaya girelim
<SPAN style="FONT-FAMILY: 'Times New Roman','serif'; mso-ansi-language: TR">Fetavay-i Hindiyye Nikah<FONT color=black size=2 face=Verdana>(Kitâbü´n Nikâh)
1- NİKÂHIN ŞER´İ TARİFİ, SIFATI, RÜKNÜ, ŞART VE HÜKMÜ..
Nikâhın Tarifi:
Nikâhın Sıfatı:
Nikâhın Rüknü :
Nikâhın Şartları:
Nikâhın Hükümleri
2- NİKÂH HANGİ SÖZLE SAHİH OLUR. HANGİSİ İLE SAHİH OLMAZ .
Sarih Lafız, Kinaye Lafız :
3- NİKÂHLANMASI HARAM OLAN KADINLAR..
1- Nesep Sebebi İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
2- Sıhriyet Sebeb İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes´eleler
3- Ridâ (- Emişmek) Sebebi İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
4- Dörtten Fazla Kadını Ve Birbirinin Mahremi Olan İki Kadını Bir Kimsenin Nikâhı Altında Cem Etmesi Sebebi İle Nikâhları Haram Olanlar
Dörtten Fazla Yabancı Kadını, Bir Kişinin Nikâhı Altında Toplaması
Bir Kimsenin Birbirinin Mahremi Bulunan İki Kadını Nikâha Altında Cem Etmesi
5- Hür Bir Kadin Üzerine Bir Gâhiyeyi Nikahlamanın Veya Bunlar! Beraber Nikahlamanın Hahamlığı
6- Başkalarının Hakki Sebebi İle Nikâha Haram Olan Kadınlar
7- Şirk Sebebi İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
8- Mülk Sebebi İle Nikâhı Haram Olanlar
9- Talâk Sebebi İle Nikaları Haram Olanlar
Bu Hususlarla İlgili Diğer Bazı Mes´eleler
4- NİKÂHTA VELAYET.
Akrabalık:
Efendilik:
İmamet :
Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes´eleler
5- NİKÂHDA KEFÂET (= DENK OLMA)
Kefâet (= Denklik) Esasen Şu Altı Yerde Aranır
1- Nesebte Denklik :
2- İslâmiyet´te Denklik :
3- Hürriyette Denklik :
4- Malda Denklik :
5- Diyette Denklik :
6- Hırfette (= San´at, Ticâret, Ziraat Gibi Geçim Vâsıtalarında) Denklik :
Nikâhta Denk Olma İle İlgili Diğer Bazı Meseleler
6- NİKÂH VE DİĞER HUSUSLARDA VEKÂLET.
Fesih Mes´eleleri
7- MEHİR..
1- Mehrin En Az Haddi İle Mehir Olmaya Elverişli Olan Ve Olmayan Şeyler
2- Mehrin Teekküdü Ve Kat´iyyet Kesbetmesi
Bize Göre, Üç Çeşit Müt´a Vardır :
3- Mal Olan Mehre, Mal Olmayan Bir Şey Eklemek.
4- Mehirde Koşulan Şartlar
5- Mehirdeki Cehalet
Cinsi De, Vasfı Da Bilinmeyen Mehir :
Cinsi Bilinen Fakat Mehri Bilinmeyen Mehir:
Cinsi De, Vasfı Da Bilinen Mehir :
6- Müsemmâda İhtilâf Bulunan Mehir
7- Mehrin Fazlalaştırılması Veya Noksanlaşt1rılması
8- Mehrin Duyurulması
9- Mehrin Helak Olmasi
10- Mehrin Hibe Edilmesi
11- Mehirden Dolayı, Kadının Nefsini Kocasına Yasaklaması Ve Mehrin Geriye Bırakılması
12- Karı -Kocanın Mehir Hususundaki İhtilafları
13- Mehrin Tekrarlanması
14- Mehrin Ödenmesi
15- Zımmi Ve Harbînin Mehri
16- Kızın Çehizi
17- Ev Eşyası Hakkında Karı - Kocanın İhtilâfları
8- FÂSİD NİKÂHLARLA İLGİLİ HÜKÜMLER..
9- KÖLELERİN NİKÂHI
Hıyar-ı Itk.
10- KÂFİRLERİN NİKÂHI
1- Şahitsiz Nikah :
2- Başkanın İddetlisini Nikahlamak:
3- Mahrem Olanların Nikâhı :
11- KASM ÎLE İLGİLİ MES´ELELER..
Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes´eleler
NİKÂH
(Kitâbü´n Nikâh)
1- NİKÂHIN ŞER´İ TARİFİ, SIFATI, RÜKNÜ, ŞART VE HÜKMÜ
Nikâhın Tarifi:
Nikâh: Bir kadınla bir erkek arasında, bunların birbirlerinden — meşru´ olarak— istifâde etmek arzusu ile yapılan bir akittir. Kenz´-de de böyledir. [1]
Nikâhın Sıfatı:
Nikâh, itidal halinde (= normal durumlarda), müekked sünnettir. İhtiyaç halinde evlenmek ise, farzdır Korku ve zulüm halinde -evlenmek de, mekruhtur. El İhtiyar Şerhü´l - Muhtâr´da da böyledir. [2]
Nikâhın Rüknü :
Nikâhın rüknü, îcap ve kabulden ibarettir. (Yani evlenecek
kimselerden birinin: «Seni, karı —veya koca— olarak aldım.» demesi, diğerinin ise : «kabul ettim.» demesidir. Kâfî´de de böyledir.
îcap, hangi taraftan olursa olsun, önce birinin : «aldım» veya : «vardım» diye bir söz söylemesidir.
Kabul ise, bu sözün müsbet £= olumlu) olan cevabıdır. Inâye´de de böyledir. [3]
Nikâhın Şartları:
1- Nikahlanan kimselerin; âkil, baliğ ve nikâh akdi hususunda -hür olmaları şarttır.
Akıl, nikâh akdi hususunda gerçekten şarttır. Mecnunun ve aklı ermeyen çocuğun nikâh akdetmesi sahih olmaz. Diğer iki şart ise, nikâhın infaz edümesinfn şartıdır. Akıllı çocuğun nikâhı, velîsinin izni ile aktedilir. Bedii´de de böyledir.
2- Şeriatın nikahlanmasın! helâl kıldığı bir kadının bulunması da, nikâhın şartlanndandır. Nihâye´de de böyledir.
3- Nikâhı akdedenlerden her birinin sözünü, diğerinin İşitmesi şarttır. Fetâvâyı Kâdîhân´da da böyledir.
Nikâh, her ikisinin de anlamadığı bir sözle akdedilmiş olsa, yinede kıyılmış olur; muhtar olan kavil budur. Muhtârü´l - Fetâvâ´da da böyledir.
4- Nikâh akdedilirken, şahitlerin bulunmaları da şarttır. Âlimlerimizin tamamı, şehâdeti nikâhın caiz olmasının şartlarından saymışlardır. Bedâİ´de de böyledir.
Nikâhta şahit olan kimselerde, şahitliklerinin sahih ojması için, şu dört şartın bulunması gerekir:
1- Hür oimak,
2- Akıllı olmak,
3- Bulûğa ermiş olmak,
4- Müslüman olmak.
Kölelerin şahitliği ile nikâh kıyılmaz. Bunların müdebber, mükâtep olmaları erasmda da bir fark yoktur.
Delilerin ve çocukların şahitlikleri ile de nikâh kıyılmış olmaz.
Müslümanın nikâhına, kâfirin şahitliği de yeterli değildir. Bah-rti´r - Râık´ta da böyledir.
Koca müslüman, kadın ise zîmmî olsa, bunların nikâhı, iki zımmînin şahitliği ile kıyıîabilir. Bunların, dinlerinin birbirine uyup uymaması da müsavidir. (Yani kadın yahudî, şahitler ise hıristiyan veya kadın hıristiyan, şahitler ise yahudî olabilir.) Sirâcü´I-Vehhâc´da da böyledir.
Birbirleri ile nikahlanan kâfirlerin nikâhında, şahitlerin müslüman olmaları da şart değildir. Kâfir olan erkek ve kadının nikâhları, iki kâfir şahitle kıyılır. Bunların da aynı milletten (= dinden) olmaları şart değildir. Bedâi´de de böyledir.
İki fasık şahitle ve iki kör şahitle kıyılmış olan nikâh sahih olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Keza, —nikâh hususunda— kendilerine hadd-i kafz tatbik olan kimselerin şahitlikleri de sahih olur. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir.
Keza, hadd-i zinaya çarptırılmış olanların da, —bu husustaki — şahitlikleri sahih olur. Hulâsa´da da böyledir.
Nikâhı kıyılan kimseler hakkında, şahitlikleri asla kabul edilmeyecek olan kimselerin şahitlikleri ile kıyılan nikâh da sahih olur. Meselâ : Bir kadının, kendi öz oğlunun şahitliği ile kıyılan nikâhının, sahih olması gibi...
Keza, bir kadının, kendinden olmayan iki oğulluğunun şahitliği ile nikâhianmasi da sahihtir. Bir erkeğin de, kendinden olmayan iki oğulluğunun şahitliği ile nikâhlanması sahihtir. Bedâi´de de böyledir.
Bu hususta asıl olan şudur: Velîsi olarak nikâh kıydırması sahih olan kimsenin, şahit olarak hazır bulunması ile kıyılan nikâh sahih olur. Aksi takdirde sahih olmaz. Hulâsa´da da böyledir.
Nikâh konusundaki şahitlikte de, nisap şarttır. Tek bir kimsenin şahitliği ile nikâh kıyılmaz. Bedâi´de de böyledir.
Şahitlerin tamamının erkek olması şart değildir. Bir erkek ile iki kadının şahitlikleri ile kıyılan nikâh sahih olur. Hidâye´de de böyledir.
Ancak, —erkek şahit olmadan— iki ´kadının şahitliği ile kıyılan nikâh sahih olmaz.
Keza, yanlarında bir erkek bulunmayan iki hünsânın, şehâdetiyle de nikâh kıyılmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
5- Nikâhın sshih olması için, şahitlerin, her iki tarafın söylediklerini de duymaları şarttır. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.
Akit esnasında, iki tarafın da sözlerini işitmeyen kimselerin, meselâ: Bu esnada uyumakta olan iki kimsenin hazır bulunması ile kıyılan nikâh, mün´akıd olmaz. (= kıyılmış sayılmaz.) Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Sağır olduğu için duyamıyan kimselerin, şahitliği ile kıyılan nikâh, sahih olmaz. Bu konudaki kavillerin en doğrusu ´budur. Kadî-hân´ın Câmîu´s - Sağîri´nde de böyledir.
Dîiî tutulmuş olan veya lahras bulunan kimseler, eğer işitiyorlarsa; bunların şahitlikleri ile, nikâh kıyıiabilir. Hulâsa´da da böyledir.
Şahitler, iki taraftan birinin sözünü işitseler de, diğerinînki-ni işitmeseler veya şahitlerden biri, taraflardan birini, diğeri de diğerini işitmiş olsalar, bu nikâh caiz olmaz. Bedâi´de de böyledir.
Nikâh akdi esnasında ´hazır bulunan iki şahitten biri sağır olmuş olsa; kulağı duyan şahit, akidle ilgili sözleri sağıra duyurmak için bağirsa veya bir başka şahıs, o sağırın kulağına söylemiş olsa, — akid sözlerini, her iki şah-it birlikte işitmiş olmadıklarından— bu nikâh caiz olmaz. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.
Nszm-ı Zendûyestî´de : «İki şahitten birisi kadının, diğeri de erkeğin sözünü işitmiş olsa; sonrada bu akid yenilense ve bu ye-nileniş esnasında, önceki akid sırasında kadının sözünü işitmiş olan şahit, erkeğin; erkeğin sözünü işitmiş olan şahit de, kadının sözünü işitmiş olsa; eğer bu akidler, ayrı ayrı iki mecliste yapılmışsa, bil -ittifak bu nikâh caiz olmaz. Eğer, bu İki akid, bir meclisde yapılmışsa, âlimlerin bir kısmına göre, bu nikâh yine caiz olmaz.» denilmiştir. Ebü Sehi gibi bazı âlimler de : «Bu nikâh caiz olur. demişlerse de Zendû-yestî: «Biz, Ebû Sehl´in bu kavlini, alıp kabul etmeyiz.» demiştir. 2e-hıyre´de de böyledir.
Şahitler, akit yapanlardan İkisinin de sözünü îşitseîer ve fakat manâsını anlamasalar; «bu nikâh sahih olur.» denilmişse de; zahir olan kavii, bunun hiiâfınadır ve bu nikâh sahih olmaz.
İmâm Muhammed (R.Â.): «Akdedilen nikâha iki Türk ve iki Hindii şahit olsalar: eğer bunların her ikisi de duydukları sözleri anlama imkânına sahip olurlarsa akdedilen bu nikâh sahih olur; aksi tak-. dirde sahih olmaz.» demiştir. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.
Şahitlerin, yapılan sözleşmeyi anlamaları şart mıdır Bu hususta fetvalarda: «İtibar, işitmeyedir; anlamaya değildir. Hatta, dil bilmeyen iki kişinin şahitlikleri ile evlenmek de caizdir.» denilmişse
de; en açık olan kavil —önce de söylendiği gibi— şahitlerin, akidde-ki sözleri, anlamaları da şarttır. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.
Sahih olan budur. Cevheretü´n - Neyyİre´de de böyledir.
Nikâh-kıyıldığını bilen, sarhoş kimselerin şahitliği ile nikâh akdedilse de, bu sarhoşlar ayılınca, kıyılan nikâhı hatırlamasalar; bu durumda bile, kıyılan nikâh, caiz oiur. Hizânetü´l • Müftîn´de de böyledir.
Ebû´I - Leys´in Fetâvâsı´nda : «Bir kimse, hazır bulunan cemâate hitaben : «Şahit olun! Ben şu evdeki kadını aldım.» dese; evdeki kadın da : «Kabul ettim.» dese ve bu sözü duyan cemâat kadını görmese; eğer evde bsşka bir kadın yoksa, bu, nikâh olarak caiz olur; fakat, o kadınla birlikte evde başka bir kadın daha varsa, bu nikâh caiz olmaz.» denilmiştir.
Kızını bir adama nikâh edecek olan şahıs bir evde, şahitler de başka bir evde bulunsa; kızın babası, onları görmediği halde şahitler, onun ne söylediğini duysalar; bu evden şahitlerin bulunduğu eve açılmış bir pencere bulunur ve şahitlerden birisi, kızın babasını görürse, bu nikâh caiz ve o şahısların şahitlikleri makbul olur. Ancak, hiç biri kızın babasını görmüyorsa, şahitlikleri makbul olmaz ve bu nikâh da caiz olmaz. Zehiyre´de de böyledir.
Bir şahıs, bir kadının nikâhı için, bir cemâati o kadının babasına gönderse; kadının babası da : «Verdim.» dese, bunun üzerine, o cemâatten birisi : «Ben de, o şahss adına kabul ettim.» dese; bu nikâh sahih olmaz, denilmiştir. «Sahih olur.» diyenler de vardır ve bu görüş sahihtir. Fetvâ´da bunun üzerinedir. Serahsî´nin Muhıyt´İnde ve .Tecnîs´de de böyledir.
Bir kimse, «Allah ve O´nun Resulünün şehâdetiyle» bir kadını nikahlamış olsa, bu nikâh sahih olmaz. Tecnîs´de ve Mezîd´-de de böyledir.
Bir kadın, nikâhlanması için birine vekâletini, verse; bu vekil de şahitlerin huzurunda : «Ben filân kadını nikahladım.» dese ve şahitler bu kadını tanımasalar; vekil, o kadının ve babasının adını söylemedikçe, bu nikâh caiz olmaz. Çün^O ~ !´~:i n, — ak´.â yapılırken— hazır değildir. Hazırda olmayan ise, ismi Ne tanınır. Serahsî´-nîn Muhıyt´inde de böyledir.
E! - Kâdî´l - İmâm Rüknü´I - İslâm AH es-Sağdı, İbtîdâ´ında :
«Kadının dedesinin isminin söylenmesi şart değildir.» demiştir. Ancak, bu zat da, ömrünün sonuna doğru, bu kavlinden dönmüş ve dedesinin isminin söylenmesini de şart koşmuştur: Sahih olan da budur. Fetva da bunun üzeredir. Muzmarât´ta da böyledir.
Nikâhı kıyılacak icadın, yüzü örtülü olarak, nikâhın kıyılacağı meclisde hazır bulunsa da, şahitler onu tanımasalar, bu şekilde kıyılan nikâh caiz olur ve bu görüş sahihtir. Fakat, İhtiyat istenirse, kadın yüzünü açar ve şahitler onu görürler veya kadın kendi adı ile babasının ve dedesinin adın! söyler.
Şayet, kadın nikâhın akdedileceği meclisde hazır bulunmaz ve fakat şahitler onu tanımakta olurlarsa, kocası olacak şahıs —sadece— kadının adını söyler: onun söylediği kadın, eğer şahitlerin tanıdığı kadın ise: bu nikâh caiz olur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
Bîr kimse, bir başka kimseye, küçük bir kızı, kendisine nikahlamasını emretse, o şahıs da, bir başka şahısla gidip kızın babasının nezdinde, kızı o adama nikâhlasa; bu nikâh sahih olur. Aksi takdirde sahih olmaz. Kenz´de de böyledir.
Âlimler: «Bir kimse, bulûğa ermiş, bakire kızını, ´kızının isteği i!e bir şahidin huzurunda evlendirirse; bu nikâh sahih olur. Eğer kız, orada hazır bulunmazsa, nikâh sahih olmaz.» demişlerdir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
Bir kimse, başka ´bir kimseye, kölesini evlendirmek üzere, vekil etse, ´bu vekil de, o kölenin ihazır ´bulunduğu bir mecliste, bir erkek şahit veya iki kadın huzurunda, o köle ile, ´bir kadını evlendirse; bu nikâh caiz olmaz. Tebyîn´d-e de böyledir.
Bir kimse, kölesine nikâhianmast hususunda izin verse o köle de, efendisinin ve bir başka şahidin ´huzurunda evlense, bizim âlimlerimize göre, bu nikâh caizdir. Sahih olan da ibudur. Tecnîs´-de de böyledir,
Bir efendi, büîûga ermiş olan bir kölesini, o kölenin de hazır bulunduğu bir meclisde ve bir şahidin huzurunda evlendirse, bu ni-kgh sahih olur. Fakat, bu ko!e, o meclisde hazır bulunmazsa, bu nikâh caiz olmaz. Cariyede, bu minval üzeredir. Mürğînânî de : «Caiz olmaz.» demiştir. Tebyîn´de de böyledir.
Bu cinsten olan mes´eleler, Mecmû´u´n - Nevâziî´de zikredilmiştir.
Bir kadın, kendisini bir başka erkekle evlendirmek üzere bir şahsı vekil etse, o şahıs da, kendisini vekil etmiş olan bu kadının hazır bulunduğu bir meclisde, iki kadının da şehadetiyle, bu kadını evlendirse, İmâm N&cmü´d-din´ «Bu nikâh caiz olur.» demiştir. Ze-hıyre´de de böyledir.
Nikâh kıyılırken, şahitlerin hazır bulunma vakti, îcap ve kabul vaktidir. Şahitlerin hazır ´bulunma vakti evlenmeye izin verilen vakit değildir. Dolayısı ile, icazete bağlı olarak, şahitsiz olarak ak-tedilen nikâh caiz olmaz. Bedâî´de de böyledir.
6- İcâp ve kabulün bir meclisde olması da nikâhın şartlarındarıdır.
Şayet, meclis değişirse, nikâh akdedilmiş olmaz. Şöyle ki: Bir meclisde, iki taraf da hazır bulunur; bunlardan biri îcap (= evlenmeyi talep) eyler, diğeri ise, kabul etmeden o meclisten kalkar veya meclisin değişmesini gerektiren bir işle meşgul´olursa, bu durumda nikâh aktedilmiş olmaz.
Keza, meclisde, taraflardan biri hazır bulunmazsa, yapılan bu akîd (yani kıyılan bu nikâh) sahih olmaz. Şöyleki: Bir kadın, iki şehid huzurunda : «Ben kendimi filan adama nikâh eyledim.» dese; eğer o adam orada hazır değilse, bu haber kendisine ulaşınca : «İşte ben de kabul ettim.» dese bile, bu nikâh caiz olmaz.
Veya, bir şahıs, iki şahit huzurunda : «Ben filân kadınla evlendim.» demiş olsa ve fakat «evlendim» dediği kadın, o mecliste hazır olmasa ve bu haber o kadına ulaşınca : «Ben de, kendimi o şahsa tezvîc ettim.» demiş olsa, yine bu nikâh caiz olmaz. Bu kabul, yine, aynı iki, şahidin huzurunda olsa bile durum böyledir. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R-A.)´in ve imâm Muhammed (R.A.)´în kavlidir.
Bir şahıs, bir kadına bir elçi veya —evlenme talebi ile— bir mektup gönderse; o kadın da, iki şahit huzurunda kabul eylese, bu durum da mânâ bakımından meclis bir olduğu için, nikâh caiz oiur.
Eğer şahitler gelen elçinin sözünü veya mektubu işitmezlerse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.)´e göre, bu nikâh caiz olmaz; İmâm Ebû Vûsuf (R.A.)´a göre ise, caiz olur. Bedâi´de de böyledir.
Mektup gelip okunduğu zaman, kadın o mecliste nefsinî o adama nikâh -eylemese de, başka bir mecliste, şahitler huzurunda, nefsini o adama tecviz eylese; şahitler de, kadının sözünü ve mektubun mahiyetini işitseler, yine bu nikâh caiz olur. Hulâsa´do da böyledir.
Bir kadın : «Gerçekten filan şahıs bana mektup yazmış; beni nikahlamak istiyor. Şahit olunuz; muhakkak ki ben, nefsimi Ona tezvic eyledim.- demiş olsa; bu nikâh caiz olur. Çünkü şahitler, bu akdin icabını kadından duydular; nikâhı talep eden şahsın sözünü de kadın, şahitlere, böylece duyurmuş oldu. Zehıyre´de de böyledir.
îcâb ve kabû! —sadece— yazılmış olursa, bu yazılarla, nikâh akdedilmiş olmaz. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.
Elçi olmak hususunda; hür, köle, küçük, büyük, âdil ve fasık müsavidir. Çünkü elçilik, sadece gönderen kimsenin sözünü tebliğ etmekten ibarettir. Hulâsa´da da böyledir.
Yürürken veya hayvan üzerinde giderken yapılan nikâh akdi caiz olmaz. Ancak, gemide gidilirken yapılan nikâh akdi câîz olur, Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.
Kabul için acele etmek, bize göre şart değildir. El-Aynî Şer-hü´I - Hidâye´de de böyledir.
7- Kabulün, İcaba muhalif olmaması da nikâhın şartlarındandir. Şöyfeki :
Bir kimse, diğer bir kimseye : «Bin dirhem üzerine kızımı sana tezvîc ettim.» dediği zaman, ikinci şahıs : «Nikâhı kabul ettim; fakat mehri kabul etmiyorum.» dese, bu nikâh batıl olur, (= geçerli olmaz.) Fakat, ikinci şahıs, nikâhı kabul etse ve mehir hususunda ise sussa; nikâh, aralarında geçmiş bulunan konuşma üzere kıyılmış olur. Fetâvâyi Ebi´I - Leys´de de böyledir.
Mecmûu´n - Nevâzil´de : «Bir kn!e, bir kadını, efendisinin izni olmadan, kendisinin kıymeti karşılığında nikâhlasa; efendisi de: «Nikahlatmasına izin verdim, rakabesî (= hürriyeti) karşılığı ücret yoktur.- dese; bu nikâh caiz oiur. Kadına mihir olarak, mislinin et azmınvdeğeri veya köle satılmış olursa, satıştan elde edilen miktar mehir olarak verilir. Zehıyre´de de böyledir.
Bir kadın, kendisini, bin dirhem mehirle, bîr şahsa tezvic etse; o şahıs da bu kadını, iki bin veya beş bin dirhem mehirle kabul etse, !bu nikâh sahih olur. Ve mehir olarak, edamın kabul ettiği en yüksek miktar ödenir. Fetva da bunun üzerinedir. Nehru´I -Fâık´ta da böyledir.
8- Nikâhı, kadının vücûdunun tamamına veya tamamı .aniams-na gelecek bir şeye izafe etmek de şarttır. Baş ve boyun gibi... El ve ayak bunun hilâfınadır.
Nikâh sırta veya karna izafe edilmiş olursa, Halvanî: «Bizim âlimlerimiz, bu nikâh sahih olur demişlerdir.» demiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir,
Nikâh, kadının yansına Izâfe edilmiş olursa, bu durumda iki rivayet vardır. Sahih olan rivayet ise, o nikâhın sahih olmadığıdır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir,
Tefârıyk´ta «Bir kimse, bir kadının yarısını tezvîc etsa âlimlerin bazıları bu nikâh caiz olur demişlerdir.» şeklinde bir kavil vardır, Muhtâru´l Fetâvâ´da da böyledir.
9- Kocanın ve kadının beüi olmaları ve bilinmeleri de nikâhsn şartlarındandır.
Bir kimse, bîr adamın, iki kızından —her hangi —birini tezvic eylemiş olsa, bu nikâh sahih olmaz. Ancak, bu kızlardan birisi evli ise, bu durumda evli olmayan kıza yönelinir, Nehru´I - Fâık´ta da böyledir.
Küçükken kendisine bir isim verilen ve büyüyünce de bu ismi değiştirilen bir kız, eğer ikinci ismi söylenerek tezvic edilir ve kız, bu isimle tanınıyorsa nikâh sahih olur. En doğrusu, kızın isimlerinin her ikisini de zikretmektir. Zahirlyye´de de böyledir.
Bir kimsenin Fatma isimli bir kızı olsa da, babası ´bir şahsa : «Ayşe isimli kızımı sana nikahladım;» dese de kızın şahsını işaret etmese; Fetâvâ el-Fadlî´de: «Bu nikâh kjyilmiş sayılmaz.» denilmistir, Ancajc, bu şahıs : «Kızımı sana nikahladım.» dese ve başka bir şey söylemese, eğer bu adamın bir kızı varsa, bu nikâh caiz olur. Muhiyt´te de böyledir.
Bir kimsenin, büyüğünün adı Ayşe, küçüğünün adı Fatma olan iki kızı bulunsa; bu adam büyük kızını nikâhlamayı isterken, küçük kızının adını söylemiş olsa, nikâh küçük kızın üzerine kıyılmış olur. Şayet, bu adam «Büyük kızım Fatma´yı nikahladım.» demiş olsa, hiç biri nikahlanmış olmaz. Zrhîriyye´de de böyledir.
Küçük bir kızın babası: «Ben filan kızımı, filanın oğluna nî-kâhladim.» dese; o adam da: «Oğlum adına kabul ettim.» dese, fakat oğlunun adını söylemese; eğer bu adamın iki oğlu varsa, bu nikâh caiz olmaz. Ancak, bu adamın bir oğlu varsa, bu nikâh sahih olur.
Şayet kızın babası, oğlanın adını söyleyerek: «Kızımı, filan oğluna verdim.» der ve oğlanın babası da : «Onun adına kabul eyledim.* derse, nikâh sahih olur.
İki küçük hünsâ bulunsa; bunlardan birisinin babası, diğerinin babasına, şahitlerin huzurunda : «Şu kızımı, şu oğluna verdim.» dese, diğeri de :«Kabuİ ettim.» dese; sonra da, kız zannedilenin oğlan, oğlan zannedilenin de kız olduğu açıklık kazansa, bu nikâh caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
O Küçük çocukları olan iki babadan biri, diğerine : «Kızımı verdim.» dese ve başka ´bir şey söylemese, oğlanın babası da : «Kabul ettim.» dese, bu nikâh babaya âit olur. Muhtar olan budur. Muh-târü´l - Fetâvâ´da da böyledir. Sahih olan budur. Zahîriyye´de de böyledir. [4]
Nikâhın Hükümleri
Nikâhın sahih bir şekilde akdedildiği andan itibaren :
1- Şer´an müsâade cihetiyle, iki tarafın birbirlerinden faydalanmaları helâl olur. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.
2- Erkek; kadını, açık-saçık çıkmaktan men etme hakkına sahip olur.
3- Mehir, nafaka ve giyim erkeğin üzerine farz oîur.
4- Sıhriyyet sebebi ile meydana gelen akrabalar (in bir kısmı) ile nikahlanma haram olur
5- İki taraf, birbirlerine vâris olurlar,
6- Birden fazla evli olan erkeğin, kadınlar arasında adaletle hareket etmesi gerekir.
7- Kadın, yatağına da´vet ettiği zaman kocasına itaat etmelidir. İtaat etmediği zaman, kocasının onu te´dip etmeye selâhiyeti olur. İyi geçinmeleri ise müstehaptır. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.
İki bacının nikâhını cem´ etmek ve bu mahiyetteki işler haramdır. Sirâcü´l - VehhâcTda da böyledir. [5]
2- NİKÂH HANGİ SÖZLE SAHİH OLUR. HANGİSİ İLE SAHİH OLMAZ
Nikâh icap ve kabul (sözleri) ife aktedilir. Bu sözlerin geçmiş zaman sîgası {= kipi) veya birinin geçmiş zaman, diğerinin ise gelecek zaman, şimdiki zaman, geçmiş zaman veya emir sîgası olması hâlinde´nikâh «ahin olur. Nehru´I - Fâik´te de böyledir.
Bir kimse, bir kadına, şahitler huzurunda : «Seni şu kadar mehirle, nikâhımın altına lalayım mı » dese; ikadm da —cevap olarak— : «Kabul eyledim.» dese; — koca, her ne ´kadar: «Kabsl ettim.» dememiş olsa bile— bu nikâh tamam olur. ZehiyreMe de böyledir.
Bir erkek, bir kadına: «Nefsini bana tezvîc eyle.» dese kadın da : «Kabul ettim.» demiş olsa, eğer bu sözle istikbâli (= gelecek zamanı) kasdetmiş olmazsa, bu nikâh tamam olur. Nebrü´l - Fâik´ta da böyledir.
Nikâh söz ile aktedildiği gi´bi; evlenen ahras ise, malum (= herkesçe bilinen) bir işaret yapılarak da aktedilöbilir. Bedâi´de de ´böyledir.
Uzakta bulunanlar, mektup ile nikâh aktedebilirler; ancak bu durumda şahitlerin m&ktupta yazılanlara muttali olmaları veya bunu işitmeleri şarttır, Nehru´I • Fâık´ta da böyledir. [6]
Sarih Lafız, Kinaye Lafız :
Nikâh aktinde kullanılan îcap ve kabul tafizlarr İki nevidir:
1- Sarih Lafız: Manası karineye mırhtaç olmadan, derhal anlaşılan açık lafız.
2- Kinaye : Anlaşılması, karineye veya nîyyete muhtaç, olan kapah iafız.
Nikâhta sarih olan lafız, «tenekküh - tenkiti» veya «tezevvûc -tezvîc» kelimeleri ve bu kelimelerden müştak olan (= türeyen) diğer
kelimelerdir.
Bu lafızların dışmda´ki lafızlar ise, kinayedir. Kinaye de, bir şeyin aynını mülk edinmeyi ifâde eden; bey´i, -şıra (= satma, satın alma) sadaka, atıyye temlik gibi sözlerdir. Bu lafızlarla da, nikâh kıyılmış olur. Mebsût´ta da böyledir.
Hibe lafzı İle de, nikâh kıyılmış olur. Hidâye´de de böyledir.
Bir kadın, bir erkeğe : «Nefsimi sana hibe ettim.» demiş olsa, erkek de = «Aldım, kabul ettim.» dese, bu durumda bu nikâh akdedilmiş olmaz; denilmiştir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir şahıs, diğer ´bir şahsa : «Kızımı sana, hizmet etmesi için hibe ediyorum.» dese; o şahıs da : «Kabul ettim» demiş olsa, bu nikâh sayılmaz. Zehıyre´de de böyledir.
Bir erkek, bir kadından zina talebinde bulunsa, bunun üzerine kadın da: «Nefsimi sana hibe ettim,» dese; erkek ise: «Kabul ettim.» demiş olsa, bu da nikâh olmaz. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.
Temlik (— mülk edinme), sadaka ve satma lafızları ile de nikâh aktedilir. Sahih olan budur. Hidâyefde de böyledir.
Keza, «satın almak» lafzı ile aktedilen nikâh da sahih olur. Fetâ^ vâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Keza, «...kılmak, etmek» lafzı ile aktedilen nikâh da sahih-. tir. Kenz Şerhi´nde ve Tebyîn´de de böyîedir.
Bir erkek, bir kadına : «Sen benimsin» veya : «Sen benim oî-dun.» dese; kadın da : «Evet» veya : ^Ben senin oldum» demiş olsa. bunlar nikahlanmış olurlar. Vecîzü´l Kerderî´de de böyîedir.
Bir erkek, bir kadına: «Bin dirhem karşılığında, senin bir kısım [yerlerin) den faydalanma hakkı benim oldu.» dese; kadın da : «Kabul ettim.» demiş olsa, bu sahih bir nikâh olur. 2ehıyre´de de böyledir.
Bir kadın, bîr erkeğe : * Nefsimi sana tarla ettim.* dese, erkek de : «Kabul ettim,» demiş oisa, bu — sözleri — nikâh olmuş olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Mûîıâne (— Talâk-t ´bâîn ile boşanmış olan bîr kadın, kocasına : «Nefsimi sana geri döndürüyorum.» dese, kocası da, iki şahit huzurunda : «Kabul ettim.» demiş olsa, bu, nikâh olur, Serah-sî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
Nâtifî´nin Ecnâsı nda : «Bir adam karısını, talâk-ı seîâse veya taiâk-ı kâine ile boşadığı sırada, «...bunun üzerine, bir şartla sana müracâat ederim [= dönerim.)» dese; kadın da buna, şahitler huzurunda razı olsa, bir mal zikredilmemiş olsa bile, nikâh sahihtir. Ancak, bu nikâhın sahih olması için, kocanın şartının yerine gelmiş olması gerekir; aksi takdirde, nikâh sahih olmaz. Zehıyre´de de böyledir.
Bir kimse, —yukarıdaki— bu sözü, aralarında nikâh bulunmayan yabancı bir kadına şahitler huzurunda söylemiş olsa; kadın da: «Razı oldum.» dese, bu sözlerle nikâh aktedilmiş olmaz. Fetâ-vâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Ancak, bu erkek.o kadına : «Benim karım oldun mu » dese; kadın da : «Oldum.» cevabını verse, bu sözlerle nikâh kıyılmış olur. Örf hükmüne göre, bu kavil açık bir kavildir. Hulâsa´da da böyledir.
Bîr şahıs, başka bir şahsa : «Kızını bana ver.- dese! kızın babası da: «Verdim.* dese; bu durumda, isteyen şahıs: «Kabul ettim.» demese bile, nikâh kıyılmış olur/
Ancefk, ilk şahıs, kızın babasına : *Bsna —-kızını— sen verdin.» demiş olsa da, o da : «Sana —kızımı— ben verdim.» demiş bulunsa: !bu durumda, kızı isteyen şahıs : «Kabul ettim.» demedikçe nikâh akdedilmiş olmaz. Fakat, bu şahıs, kızın babasına : «Sen, kızını bana, kart olarak verdin.» demiş bulunur ve İsteği de bu kavlinden belli olursa, kızın babası; «Sana kızımı verdim.» deyince, İsteyen kimse; «Kabul ettim.» demese bile nikâh kıyılmış olur.
Mecmûu´n * Nevâzîl´de, Şeyhü´I - İmâm Neemü´d dîn en Nesefî´nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: «İsteyen şahsın; «Kızını bana ´kanlığa ver.» demesi ve kızın ´ba´basimn da = «Karılığa verdim» demesi gerekir; bu kavillerin haricînde nikâh sahih olmaz.»
Bazı âlimlerimize göre, durum (böyledir: bazılarına göre ise bu nikâh da sahih olur. Ancak, Nefesî´nin dediği gibi, «Kanlığa ver». «Karılığa verdim.» sözleri İlâve edilirse, bu durumda nikâhın, caiz olacağı hususunda bir ihtilâf yoktur. Muhiyt´te de böyledir.
Bir şahıs, bîr ´kadıma : «Nefsini, filan adama zevce olarak verdin mi » dese; kadın da : «Verdim.» dese; bunun üzerine adam : «Kabul ettin mi » diye sorunca, kadın : «Ka!bul ettim.» cevabını vermiş olsa; burada her ne kadar «müvekkilim filan´a» diye vekâlet hususu belirtilmiş olmasa bile, bu nikâh kıyılmış olur.
Bir kadına : «Kendi nefsini bana zevce kıldın mı » denilse; kadın da : «Kıldım» dese, nikâh kıyılmış olur.
Bir şahıs, bir kadına: «Kendi nefsini bana zevce kılıyor musun » dese; kadın da: «Kılıyorum.» dese nikâh akdedilmiş olur, Zehıyre´de de böyledir.
Bir kadına : «Nefsini, filan adama tezvîc eyledin mi » denilse; o da : «Hayır» dese; sonra da, söz arasında : «Gerçekten ona nefsimi tezvîc eyledim.» demiş olsa; adam da : «Kabul ettim.» dese, bu nikâh sahih olur. Hulâsa´da da böyledir.
Necmü´d - dîn´den soruldu :
— Bir erkek, bir kadına: «Nefsini bana, bin dirhem mehir karşılığında, tezvîc için verir misin » dese; kadında: «Duydum ve kabul eyledim,» dese, ne olur O :
— Nikâh kıyılmış olur, cevabını verdi. Muhıyt´te de böyledir.
Bir kadın, birerkeğe : «Nefsimi sana tezvîc eyledim.» dese; erkek de : «Hanımefendiliğe kabul ettim.» dese, bu nikâh sahih olur. Erkek böyie demese de; sadece: «Güzel.» demiş olsa; eğer bunu istihza yolu İle söytememişse, yine nikâh sahih olur. Hulâsa´da da böyledir.
Icâre ( — kiralama], iare (= ödünç verme), ibâhe t= mübâh kılma, serbestlik tanıma), ihlâl (== hela! kılma), temettü´ (= kâr etme, kazanma), İcâze ( = izin verme) rıza (= razı olma, hoşnud olma) ve benzerleri gibi lafızlarla nikâh akdedilmiş olmaz. Tebyîn´de de böy-ledfr.
ikâle [= denilmemiş bir sözü, söyledin diye İddia etme), hal´ t~ soyma) sulh (= barışma, uyuşma, uzlaşma) ve berâet (= bir dava sonucu temiz ve alakasız çıkma) lafızları ile de nikâh sahih olmaz. Fetâvâyİ Kâdîhân´da da böyledir.
Şirket, ve kitabet (= ortaklık ve yaşızma) lafızları İle de nikâh sshih olmaz. Serahsı´nin Muhıyî´İnde de böyledir.
Feda (= bir şeyi, birinin uğrunda verme, gözden çıkarma) lafzı ile de nikâh sahih olmaz. Bahrü´r - Râık´ta´da böyledir.
d l´tak [= azad etme, azad edilme), velâ (= Efendisinin azad ettiği köle veya cariyesi üzerinde olan hakkı; onlarla münasebeti), îdâ´ (= emânet olarak verme) lafızları ile de nikâh sahih olmaz. Gâ-yetü´s - Sürûcî´de de böyledir.
Vasıyyet lafzı ile de nikâh akdedilmiş olmaz. Çünkü bu lafız,
ölümden sonra mülkiyeti ifade eder. Hidâye´de ve Kâfî´de de böyledir.
Bir ´kimse : «Cariyemin nikâhını, bin dıYhem karşılığında vasıyyet ediyorum.» dese; başka bir kimse de: «Kabul ettim.» demiş oîsa, nikâh kıyılmış olur. Nihâye´de de böyledir.
Bir kimse, diğer bir kimseye : «Filan kızını bana, şu şeyin ibedeli karşılığında tezvîc eyle.» dese; küçük kızın babast da : «Kaî-dir; istediğin yere götür.» demiş olsa, bu durumda nikâh kıyılmış olmaz. Hulâsa´da da böyledir.
Bir kadın, bir erkeğe: «Nefsimi sana tezvîc ettim. Ve istedim ki sen, «yüz dinar» diyesin.» dese; erkek de : «Kabul ettim.» dese fakat «yüz dinar» sözünü söylemese, bu nikâh akdedilmiş olmaz. ´ Zehıyre´de de böyledir.
Bir erkek, bir topluluğu, kızım kendisine nikahlamaları için bir adama gönderse; cemâat de, kızın babasına ; «Kızını filan adam İstedi.» demiş olsa, kızın babası da = «Verdim.» dese; cemâat ise: «Kabul ettik» deseler; bu durumda nikâh kıyılmış olmaz. Çünkü, kızı istenen şahıstan, «kabul etme» sözünü söyleme hususunda, bir emit almadılar,
—Aslında; kan - koca olmayan—bir erkekle bir kadın; şahitler huzurunda, nikâhlarını ikrar edip farsca olarak: «Biz karı - koçayız.» deseler, muhtar olan kavle göre, bu sözle aralarında, nikâh kıyılmış olmaz. Hulâsa´da da böyledir.
Önceden aralarında nikâh bulunmayan bir erkekle bir kadın; evli olduklarını söyleseler; yani erkek: «Bu benim kanındır.»; kadın da : «Bu !benim kocamdır.» dese; ´bunların durumu hakkında âlimler arasında ihtilâf vâki olmuştur; ancak sahih olan kavil, bunların nikahlanmış olmayacağıdır. Zahîriyye´de de böyledir,
Cessâs´ın Muhtar Şerhi´nde ise: «Bunların arasında yeni nikâh akdedilmiş olur. Veya, şahitler, bu erkekle kadına : «İkiniz nî-kîhlandıniz mı » deseler de onlar da : «Evet», cevabım vermiş olsalar, aralarında nikâh kıyılmış olur,» denilmiştir. Muhtiru´I - Fetâ-vâ´da da böyledir.
Yetîme´de zikrediidiğine göre, Ali es-Sâidî´den soruldu:
— Bir erkek, bir kadına selâm verirken : «Selâm üzerine olsun, ey karım.» derse; kadın da : «Selâm senin de üzerine olsun; ey efendim, kocam,» dersa, bu sözleri şahitler de işitirse, durum ne olur O. şu cevabı verdi:
— Aralarında nikâh kıyılmış oîmaz. Tatârhâniyye´de de böyiedir.
Bir sahsa : «Kızını, oğluma hizmetçi kıldın mı » denilse; o da : «Kıldım.* dese, nikâh akdedilmiş oîmaz. Zehıyre´de de böyledir.
Küçük bir kızın babası: -Şahit olunuz, gerçekten ben, küçük kızım filânı, şu kadar mehirle, filanın küçük oğluna verdim.» dese; o ´küçük oğlanın ´babasına da: «böyle olmadı mı » diye sorulsa, o da: «evet böyledir.» dese ve başka bir söz ilâve etmese; evlâ olan, bu nikâhı yeniden kıymaktır. Ancak, yeniden kıyılmasa bile, bu nikâh caiz olur, Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir,
Bir kadın, bir erkeğe : «Nefsimi sana ,´bin dirhem mehirle tezvîc eyledim.» dese; erkek de:1 «kabul ettim.» dese, bu nikâh akdedilmiş olur. Fakat, kadın bunu farsca kelimelerle söylese de, sözü — kasdetmiş olduğu— bu manâyı ifâde etmese, bu nikâh sahih olmaz. Tecnîs´de de böyledir,
Bir kimse, bir kızın babasına : «Kızını, bana tezvîc eyledin m! » dese; o da: «eyledim.» dese veya «evet» dese; bundan sonra, ilk şahıs: «Kabul ettim.» elemezse, nikâh kıyılmış olmaz. Çünkü: ...tezvîc eyledin mi » sözü, —durumu— haber almak İçindir. Fe-tevâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Karz (= ödünç verme, ödünç alma; borç) ve rehin lafızları ile,.nikâh akdedilip edifmeyeceği hususunda da, âlimler arasında ihtilâf vardır. Ancak sahih olan, bu sözlerle nikâh akdetmenin caiz olmamasıdır, Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
«İmâm Ebû Henîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed fR.A.)´in kavillerine göre ve kıyas üzere karz lafzı ile nikâh akdedilir. Çünkü, bu iki İmamımıza göre, karz, temlik (= mülk edinme) dir.» denilmiştir. Bu görüş muhtardır. Muhtâru´l - Fetâvâ´da da böyledir.
Selem (= parayı peşin verip, malı veresiye alma) lafzı ile nikâh kıyılır da denilmiştir; kıyılmaz da denilmiştir. Sarf (^harcama) lafzı hakkında daf —yukarıdaki gîbi— iki kavil vardır, Kenz Şerhi´nde de böyledir.
«Onu sana, yarın nikâh ettim.» sözünde olduğu gibi, nikâhı •bir şeye izafe etmek sahih değildir,
Keza, bir erkek, iki şahidin yanında, bir kadına : «Eğer baban müsâade ederse, seni şu kadar menide nikâh ettim.» dese; kadın da : «Kabul ettim.» dese, bu nikâh da akdedilmiş olmaz.
Bir erkek, bir kadınla, —ona da, boşama hakkı vererek-— evlenmiş olsa, İmâm Muhammed (R.A.)´in Cami´ isimli eserinde zikrettiğine göre : Bu nikâh caiz olur; talâk İse batıldır.
Fakîh Ebû´l-Leys ise: «Bu hüküm; :—nikâh ekdine— erkeğin önce başlayıp, «boşama hakkı senin elinde olarak, seni nikahladım.-demesi halindedir.
Ancak, —nikâh akdine— kadın önce başlar ve erkeğe: «Ben nefsimi san:a nikahladım; boşama emri benim elimdedir; kendimi istediğim zaman boşarım.» derse; kocası da : «Bunu kabul ettim.» derse; ibu durumda nikâh caiz olduğu gibi, kadının boşama hakkı da elin- . de olur,
Keza, ;bir efendi, bîr cariyesini, bir ´kölesi İle evlendireceği zaman, eğer köle, söze önce başlar ve : «Cariyeni bana, bin dirhem mehirle nikâhla; boşama hakkı da senin elinde olsun; istediğin za-
NikAh
man boşa.» derse, efendisi de, onu nikâhlasa bu nîkâh caiz olur; ancak bu durumda, boşama işi efendinin elinde olmaz. .
Fakat, söze önce efendi başlar da: «Cariyemi sana... nikâh eyledim; ancak boşama hakkı benim elimde kalacak; ben istediğim zaman onu boşarım.» der ve isteyen şahıs da: «Kabul ettim.» derse, bu durumda, hem nikâh caiz olur ve hem de efendinin boşama hakkı olur.
Köle, efendiye : «Onu bana nikahladığın zaman, işi dâima senin elindedir.» derse; efendisi de nikahlarsa, bütün selâhiyet efendinin eünde olur; o kölenin efendinin emrinden çıkması kat´iyyen mümkün olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Şemsü´I - Eimme Serahsî: «Bir erkek, bir kadını, hasad zamanında vermek üzere, bin dirheme tezvîc etse; bu mes´ele hakkında âlimler arasında görüş ayrılığı vardır. Bana göre, bu nikâh akdedilmiş olur; mehir ise, bahsi geçen harman zamanında sabit olur.» demiştir. Muhtaru´i - Fetâvâ´da da böyledir.
0 Koca için, kadın için veya her ikisi için, nikâhta özür ve sai-reden dolayı muhayyerlik yoktur. Taraflardan birinin veya her ikisinin ´birden, üç gün veya daha az veya daha çok muhayyer olması söz konusu değildir. Hatta, muhayyerlik şartı ile nikâh akdedilmiş olsa bile, bu şart batıldır; nikâh geçerli olur.
Ancak özür, erkeğin, zekerinin veya husyelerinin kesik olması veyahut da zekerinin harekete geçmez hali olursa, bu durumda İmâm Ebû Hanîfe ÎR.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un kavillerine göre, kadın muhayyerdir. Tahâvî Şerhi´nde de böyledir.
Nikâhta, taraflardan biri, diğerinin; gözünün kör olmasını elinin çolak olmasını, kötürüm olmasını, güzel olmasını, veya erkek, kadının kız olmasını şart koşar da durum, bunların aksi çıkarsa; yine bu nikâhta muhayyerlik sabit olmaz. Tatarhâniyye´de de böyledir.
Bir erkek, bir kadını şehirli diye nikâhlar; kadın ise köylü olursa, bu nikâh caiz olur. Küfüv olunca, muhayyerlik yoktur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.
Ebû´I - Leys´in Fetâvâ´inda : «Bir kimse, babası muhayyer olmak kaydı ile, ´bir kadını tezvîc etse; bu nikâh sahihtir. —Babasına da — muhayyerlik yoktur. Zehıyre´de de böyledir. [7]
3- NİKÂHLANMASI HARAM OLAN KADINLAR
Bu babda:
1- Nesep Sebebi ile Nikâhları Haram Olanlar,
2- Sıhriyet Sebebi ile Nikâhları Haram Olanlar,
3- Süt Emişmek Sebebi ile Nikâhları Haram Olanlar,
4- Dörtten Fazla Kadın Almak ve İki Kız Kardeşi Bir Nikâh Altında Cem Etmek Sebebi ile Nikâhları Haram Olanlar,
5- Hür Bir Kadın Üzerine Bir Cariyeyi Nikahlamanın veya Bunları Beraber Nikahlamanın Haramliğı,
6- Başkasının Hakkı Geçmiş Olan Bir Kadını Nikahlamanın Haram Oluşu,
7- Şirk Sebebi ile Nikâhlanması Haram Olan Kadınlar,
8- Mülk Olmaları Sebebi ile Nikâhları Haram Olan Kadınlar,
9- Talâk Sebebi İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar, olmak üzerö dokuz bölüm vardır. [8]
1- Nesep Sebebi İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
1- Analar,
2- Kızlar,
3- Kız Kardeşler,
4- Halalar,
5- Teyzeler,
6- Erkek Kardeşlerin Kulan,
7- Kız Kardeşlerin Kızları:.
Bunlarla nikahlanmak ve cima etmek ebediyyen haramdır.
Anneler: Bundan kasıt, erkeğin kendi annesi ile baba ve anne tarafından, ne kadar yukarı giderse gitsin, bütün büyük anneleridir.
Kizler/: Bir kimsenin kendi sulbünden gelen kızları ile oğullarının ve kızlarının kızları ve ne kadar aşağı İnerse insin bunların da kızlarıdır.
Kız kardeşler* Baba - ana bir kız kardeşler; baba bir kız kardeşler ve ana bir kız kardeşlerdir.
Erkek kardeş kızları ve kız kardeş kızları: Yani yeğenler. Bunlar da, ne kadar aşağı inerse insin, nikâhları haramdır.
Haîelr.r: Halalar üç kısımdır: 1) Baba-ana bir halalar; 2] Baba bir halalar; 3) Ana bir halalar.
Keza; babanın, dedenin ve ananın ve büyük ananın halaları da, her ne kadar yukarı çıkarsa çıksın, hala hükmündedirler.
Halanın halasına gelince; bu durumda bakılır: Eğer hala, (baba-ana bir hala veya baba bir hala gibiî, bu halaların halaları da haramdır. Eğer hala, sadece ananın halası ise, bu halanın halasını nikâh etmek haram olmaz.
Teyzeler: Baba - ana bir teyzeler, baba bir tezeler, ana bir teyzeler; babaların teyzeleri, anaların teyzeleri haramdır.
Teyzelerin teyzelerine gelince; teyzelerin, ana-baba bir teyzeleri İle ana bir teyzeleri haramdır; teyzelerin baba bir teyzeleri ise haram değildir. Serehsî´nİn Muhıyt´inde de böyledir. [9]
2- Sıhriyet Sebeb İle Nikâhları Haram Olan Kadınlar
Sıhriyet sebebi ile nikâhları haram olan kadınlar, dört kısımdır :
1- Kanların .anneleri i!e baba ve anne cihetinden onların^ ne kadar yukarıda olursa olsun, büyük anneleridir.
2- Bir erkek, karısının kızlarını ve bunların da, her ne kadar aşağı inerse insin kızlarını alamaz. Ancak, bu hükümde bu erkeğin karısı ile (ki bu kadın o kızların anasıdır.) cima1 etmiş olması şarttır, Hâvi´l - Kudsî´de de böyledir.
Karısının kızının, bu adamsn yanında olup olmaması da müsâvî-dîr. Kâdîhân´ın Câmiu´s - Sağîr Şerhi´nde de böyledir.
Âlimlerimiz, kızlığın (=´bir adamın hanımının, başka kocasından olan, kızının) haramîığı hususunda, halveti de, cima´ makamına koymuşlardır.
3- Bir kimsenin; oğlunun, oğlunun oğlunun, kızının oğlunun — kendileri ile halen nikâhlı bulunmayan— karılarını da alması haramdır. Bunlar, ne kadar aşağı giderse gitsin ve karılarına cima* yapmış olsunlar veya yapmamış bulunsunlar, bu kadınlarla, o erkeğin nikâhlanması haramdır. Ancak, oğulluğun ayrılmış bulunan karısını, babalığın alması haram değildir. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyedir.
4- Baba ve anne tarafından, büyük babaların ve ne kadar yukarı giderse gitsin, onların babalarının karılarını nikahlamak ve cima´ etmek de ebediyyen haramdır. Hâvî´l - Kudsî´de de böyledir.
Sıhriyet sebebi ile, nikâhın haram olması, sahih nikâh ile sabit olur; fâsid -nikâh ile sabit olmaz, Serâhsî´nîn Muhıyt´lnde de böyledir.
Bir adam, fâsid bir nikâhla bir kadın alsa, o kadının annesi, sadece bu —fâsid— nikâh sebebi ile haram olmaz; bilakis cima´ sebebi ile haram olur. BahrÜ´r- Râik´ta da böyledir.
Bir kimse, bîr kadınla helal olarak veya şüphe üzerine veyahut da zina yolu ile cima´ etmiş olsa, bu durumların hepsinde de sıhriyet sebebi ile haram olma kaidesi sabit olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir kimse, b´" kadınla zina etse, o kadının anası, anasının anası ve ne kadar yukarı giderse gitsin onların da anaları ile; kızı, kızının kızı ve ne kadar aşağı giderse gitsin, onların da kızları bu adama haram olur,
Keza, o zlnâ olunan kadın da, zina eden erlceğln babasına, babasının babasına ve ne kadar yukarı giderse gitsin, onların da babalarına; oğluna, oğlunun oğluna ve ne kadar aşağı giderse gitsin onların oğullarına haram olur. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.
Bir kadına cima´ eden kimse, onu ifdâ etse (=yanî kubül ve dübür yollarının arasını yırtıp birleştırse); bu durumda, cirr.â´nın ferce yapıldığına dair kesin bilgisi olmadığı için, o kadının anası bu erkeğe haram olmaz. .Ancak, bu kadın hâmile kalır ve erkek de bu hamileliğin kendisinden olduğunu bilirse, bu durumda o kadının anası bu erkeğe haram olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir,
Sıhriyet sebebi ile haremlik, cima´ yapmak sebebi ile sabit olduğu gfbi, dokunmak, öpmek ve şehvetle ferce bakmak sebebi ile de sabit olur. Zehiyre´de de böyledir.
Bize göre, bu gîbi şeylerin nikâh, mülkiyet veya fücur se bebi ile yapılmış olması da müsâvîdir. Mültekıt´ta da böyledir.
Âlimlerimiz: «Bu hususta rebîbe (= üvey kız) de diğerleri de musâvîdir.» demişlerdir. Zehiyre´de de böyledir.
Bir kadını kucaklayıp boynuna sarılmak ve etlerini şehvetle birbirine dokundurmak da, öpmek yerindedir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Keza, şehvetle »ırmak da, öpmek gibidir, Hulâsa´da da böyledir,
Bir kadın, bîr erkeğin zekerine şehvetle baksa veya ona şehvetle elini dokundursa veyahut da o erkeği şehvetle öpse, bu sebeplerden dolayı sıhriyet haramîığı meydana gelir. CevheretÖ´n - Neyyi-re´de de böyledir.
Başka yerine bakmakla, musâharat (sıhriyet sebebi ile ha-ramlık) sabit olmaz. Ancak, şehvetle bakıp, azalarına dokunmak, bu hükümden müstesnadır. Bunlar, şehvetsiz yapılırsa, musaharatm sabit olmayacağında, bir görüş ayrılığı yoktur. Bedâi´de de böyledir.
Burada, bakmak hususunda mu´teber oian, fercin dâhiline bakmaktır. Hidâye´de de böyledir.
Fetva da, bunun üzerinedir, Zahfaiyye´de ve Cevheretül - Ah-lâtî´de de böyledir.
Âlimlerimiz: «Bir kadın ayakta iken, fercine bakılırsa, musa-harat hürmeti (= sıhriyet sebebi ile haramiık) sabit olmaz; ancak, kadın, dayanarak oturmuş olduğu halde fercin içine bakılırsa, bu ha-rsmlık sabit olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir kimse, ince bir örtü veya bir cam arkasından bir kadının fercine bakmış olsa; eğer ferci açıkça görünürse, sıhriyet sebebi ile haramlık sabit olur.
Bir kimse, aynada bir kadının fercini görmüş olsa ve ona şehvetle baksa, bu adama, o kadının anası da, kızı da haram olmaz. Çünkü, bu erkek o kadının fercîni görmemiştir, gördüğü onun aynada ki aksidir.
Bir havuzun kenarında veya bir köprünün üzerinde oturan bir kadının ferci, suyun içinde görünse; bir erkek de ona şehvetle bakmış olsa, sıhriyet sebebi Üe haramlık sabit olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Sahih olan da budur. Hulâsa´da da böyledir.
Ancak, ´bîr erkek, suyun içinde bulunan bir kadının fercîne şehvetle bakarsa, bu durumda sıhriyet sebebi ile haramlık sabit olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir şahıs, kendi kızının fercine şehvetsiz olarak baksa; cariyesinin de kızının durduğu şekilde durmasını İstese ve kızının da fercini görmekte olduğu halde, cariyesine şehvetle baksa; bu durum hakkında, âlimler: «Eğer, kızının fercine bakmaktan dolayı, o adam şehvete gelmişse, karısı kendisine haram olur. Ancak, o şekilde durmasını İstediği cariyesinin fercine baktığı için şehvete gelmişse, karısı kendisine haram olmaz. Bu durumda, kızının fercine bakması, şehvetle olmamış olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Dokunmak sebebi ile haramlığın sabit olması için, dokunmanın kasden, unutarak, zoraki veya hatâen olması arasında da bir fark yoktur. Fethü´l - Ksdîr´de de böyledir.
Dokunmak, uyku esnasında olsa bile, hüküm yine böyledir. Mi´râcü´d - Dirâyc´de de böyledir.
Bir kimse, cima yapmak için karısını uyandırsa ve bu sırada eli karısı zanm ile kızına do´kunsa ve müştehâ [= dokuz yaşını geçmiş) olan kızına, annesi sanarak ilişmiş olsa; o kızın annesi, o adama ebediyyen haram olur. Fethü´İ - Kadîr´de de böyledir.
Bir kimse, kızının saçını şehvetle okşasa; eğer bu kimsenin elinin dokunduğu saçlar, kızın başının üzerinde olan saçlar ise, haramlık sabit olur. Şayet, dokunduğu saçlar, başın haricinde sallan-an saçlar ise, haramlık sabit olmaz. Natıfî, böyle bir ayırım yapmamıştır. Zahîriyye´de de böyledir. Vecîzü´l - Kerderî ve Sirâcü´I - Vehhâc´-da da böyledir.
Bir kimse, şehvetle kızının tırnaklarını okşamiş olursa, yine haramlık sabit olur. Hulâsa´da da böyledir.
Dokunmak sebebi ile musâharatm haram olması, ancak, kadınla erkeğin ar-alarında elbise (veya bir örtü) bulunmadığı zaman gerekmektedir. Fakat, aralarında elbise (veya bir örtü) varsa ve bu da dokunan kimseye, dokunduğu kimsenin sıcaklığını hissettirmeyecek kadar kalın olursa, bu durumda musâ:harat haramlığı, âleti İntişar etmiş olsa bile, sabit olmaz. Ancak, elbise [veya örtü) ince olur da dokunanın eli, dokunulanın sıcaklığını duyarsa, haramlık sabit o!ur. Zehıyre´de de böyledir.
Keza erkdk, kadının mestinin altını okşasa ve fakat onun ayağının yumuşaklığını hissetmese, bu durumda haramlık sabit olmaz; hissederse, haramlık sabit olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Bir erkek, bir kadını örtüsünün üzerinden öpse; kadın, eğer erkeğin dudaklarının hararetini (sıcaklığını veya soğukluğunu) hissederse, bu durumda öpme ve dokunma fiili vuku´ bulmuş olur. MuhiyV-te de böyledir.
Haremliğin sabit olması İçin, dokunmanın devamlı olması şart değildir. Hatta: «Bu ´adam, elini şehvetle uzatsa ve eli, kızının burnuna dokunsa; bu dokunmadan dolayı o adamın şehveti artarsa; elini, o anda geri çekse bile, karısı kendisine haram olur. Zehıyre´de de böyledir.
Ancak, bu durumda, kadının müşteha olması şarttır. Tebyîn´-de de böyledir.
Fetva, şehvet mahallinin dokuz yaş olduğu; bundan daha aşağı olmadığı şeklindedir. Mi´râcü´d- Dirâye´de de böyledir.
Ebû´l - Leys : «Dokuz yaşından aşağı olanlar müşteha olmazlar.» demiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Felâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
İmâm Ebû Bekr şöyle demiştir: «Müftünün, yedî ve sekiz yaşların müşteha olacağına, fetva vermesi münâsip olur. Aslında, bu yaşlardan dolayı sıhriyet sebebi ile haramlik sabit olmaz; ancak bu yaşlarda bulunan kızlar, vücutlu ve şişman olurlarsa, sıhriyet sebebi ile haramlığın sabit olacağına, fetva verilir.» Muzmarât´ta da böyledir.
Bir kimse, müşteha olmayan bir küçük kızla cima´ etmiş olsa, sıhriyet sebebi ile haramhk sabit olmaz. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir.
Bir kadın, ne kadar yaşlı olursa olsun; hatta, kendisinden şehvet uzak olsa bile, sıhriyet sebebi ile haramlığı gerektirir. Çünkü o, haram olan kadınlara dahildir. Yaşlılığı sebebi ile haramfıktan çıkmaz; çocuk gibi değildir. Tebyîn´de de böyledir.
Musâharat haramlığı için, erkeğin de şehvet çağında olması şart kılınmıştır. Meselâ : Dört yaşındaki bir erkek çocuk, babasının karısı ile cima´ etse, bununla musâharat haramlığı sabit olmaz. Fet-hü´l - Kadîr´de de böyledir.
Ancak, küçük bir çocuğun, kendisi gibi diğer bir küçük çocuğa cima´ etmesi, bulûğa ermiş kimselerin cimâ´sı menzilindedir. Âlimler: «Bir küçük oğlan çocuk, küçük bir kız çocuğuna cima1 etse, müşteha olup, utanan kimseye cima´ etmiş hükmünde olur. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.
Şehvet hususunda, dokunma ve bakma zamanına itibar edilir. Hatta, şehvetsiz olarak tutan veya bakan bir kimse, onu bıraktıktan sonra şehvete gelse, bu sebepten dolayı sıhriyet haramlığı meydana gelmez.
Erkekte şehvetin hududu, âletinin ayağa kalkması veya daha önce, ayağa kalkmışsa, intişarının artmasıdır. Tebyîn´de de böyledir. Sahih olan budur. Cevâhirü´l- Ahlâtıyye´de de böyledir. Fetva da buna göredir. Huiâsa´da da böyledir.
Âleti intişar edip, karısını isteyen kimse, karısı zanni ile kızının uylukları arasına girdirse, bu durumda âletinin intişarı artmamışsa, kızın annesi haram olmaz.
Bu hüküm, erkeğin genç olduğu ve cimâya gûcû yettiği durumlar içindir. Eğer erkek, ihtiyar veya hadım olursa, şehvetin hududu, kalbinde arzu, iştah hasıl olması hâlidir. Fakat, önceden de kal-ıbinde bu iştah varsa, sıhriyet bakımından karamlığın hasıl olması için, bu iştah ve hareketin fazlalaşması gerekir. Mühıyt´te de böyledir.
Bu hususta, kadının ve zekeri kesilmiş erkeğin şehvetinin hududu ise, —önceden şehvet halinde değilse— kalbinde iştah hissetmesi ve ondan lezzet almasıdır; veya önceden şehvet duymakta ise, bunun artması gerekir. Nikâye´de de böyledir.
Bunların her hangi birinde de şehvetin bulunması kâfidir. Bunun şartı ise, meninin İnzal olmasrdır. Meni, dokunma, veya bakma anında inmedikçe, musâharat haramlığı sabit olmaz. Sadru´ş -Şehîd böyle söylemiştir, Fetva´da bu kavil üzeredir. Şümnî Şerh-i Nikâye´de de böyledir.
Dokunur dokunmaz inzal vâki olsa, musâharat haramlığı sabit olmaz. Sahih olan kavil budur. Çünkü, inzal sebebi ile, o kimsenin cimâ´a davet etmediği açığa çıkmış olur. Kâfî´de de böyledir.
Kadının dübürüne bakmakla, m us ah ara t haramlığı sabit olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Keza, dü´bürden cima´ yapma´kla da sı´hrîyyet sebebi ile ha-ramlık sabit olmaz. Tebyîn´de de böyledir. Esahh olan budur; Muhiyt´-te de böyledir; fetva da bunun üzerinedir. Cevâhirü´l - Ahlâtî´de de böyledir. [10]
Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes´eleler
Bir kimse, sıhriyet sebebi ile haramhği fkrar ederse; bu ikrarı kabul edilir ve eşi ile aralan ayrılır.
Keza, bir kimse, bu haramlığı nikâhtan önceye izafe ederek, karısına: «Ben seni nikahlamadan önce, annenle cima´ etmiştim.» dese; bu söz kabufedilir ve hemen ayrılırlar. Ancak, bu söz, mehfr hakkında doğru kabul edilmez. O kimsenin, mehri müsemmayı (= nikâh akdi esnasında, tayin edilmiş o!an mehri) vermesi gerekir.
Bu ikrarda bulunan kimsenin, ikrarının üzerinde İsrar etmesi de şart değildir. Şayet sözünden geri dönmüş olsa ve : «Ben, yalan söy-Jedim.» dese; hakim bu sözüne inanmaz. Ancak, bu durum kendisi ile Allahu Teâlâ arasında bir husustur; şayet, başta yalan söyiemişse, karısı kendisine haram olmaz.
İmâm Muhammed (R.A.), Nikâh Kitabında: «Bir kimse, bir kadın için : «Bu benim süt anamdır,* sonra da : «Ben hata ettim.» deyip; o kadını nikahlamak istese, bu adamın, istihsânen o kadını alma hakkı vardır.» demiştir.
Bir kimse, kendi yaptığı bir işi haber verdiği zaman, £cîmâ´ etmek gibi), bu sözü ile hanımından ayrılır. Çünkü, kendi yaptığı işterr haber verirken nadir hata yapılır.
Ancak, emmek meselesinde, bu şa´hıs kendi fiilinden haber vermiş değildir. Çünkü, emme zamanını hatirlayamaz. Onu ancak, başkasından duymuştur. Başkasından duyulan şeylerde ise, hata nâdirattan değildir. Tecnîs ve Mezîd´de de böyledir.
Bir kimse öpse, dokunsa veya fercîne baksa; sonra da, bunları şehvetle yapmadığını söylese; bu durumlar hakkında Sadru´ş -Şehîd : «Öpmek hakkında bu fiilin, şehvetsiz olduğu açığa çıkmadığı müddetçe, haramhğın sabit olması ile fetva verilir. Dokunmak ve ferce bakmak hususunda ise, haramliğin sabit olması ile fetva verilmez. Ancak, bunların şehvetle yapıldığının ortaya çıkması hâli müstesnadır; yani bu durumda haramlığın sabit olması İle fetva verilir. Çünkü, öpmekte aslolan şehvettir; dokunmak ve ferce bakmak İse bunun hilâfınadır. Muhiytfte de böyledir,
Bu hüküm, fercin haricine dokunulmuş olması hâlinde geçerlidir. Eğer, bu kimse ferce dokunmuş olursa, onun: «Ben, şehvetle dokunmadım.» demesine inanılmaz. Zahîriyye´de de böyledir.
Büyük âlim İmâm Zabîrû´d - Dîn el - Mürgmânî, ağız, yanak ve başı öpmek hallerinde; —bu fiillerin vukuunda şehvet bulunmadığına delil getirilmez— sadece ´kanaat bildirilirse, müsaharatın haramlığma fetva verirdi. Ve: «Onun [şeîıvetle değildi) sözü tasdik edilmez.» derdi.
Bakkâlî´de: «Dokunmasının şehvetle olduğunu inkâr eden kimsenin sözü kabul edilir.» demiştir.
Ancak, boynuna sarılır da, âleti harekete geçerse, bu durum müstesnadır; böyle olunca haramlık sabit olur. Muhıyt´te de böyledir.
Memesini tutmuş olan bir kimse «şehvetle değildi.» dese bile, sözü kabul edilmez. Çünkü, galip olan ihtimal sözünün hilafıdır.
Keza, beraberce bîr hayvana binseler, sıhriyet sebebi İle haramlık sabit olur. Kerderî´nin Vecîzİ´nde de böyledir.
Şehvetle öptüğünü ve şehvetle dokunduğunu İkrar eden şe-hâdeti kabul edilir. Cevâhiru´l - Ahlâtfde de böyledir.
Bizzat dokunmak ve şehvetle öpmek konusunda şehâdet kabul edilir mi Muhtar olan kavile bu şehâdetin kabul edileceğidir. Fahrü´I - İslâm AH Bezdevî, bu görüşü benimsemiştir. Tecnîs´de ve Mezîd´de böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.) de, NikshıTI - Câmî´de böyle zikretmiştir. Çünkü, bunların hepsinde de şehvet vuku´ bulur. Bu şehvet; ya, kadının bir azasının, erkeğin bir azasını harekete geçirmesi ile olur; veya, bir uzvunu hareket ettirmeden, başka bir tesirle olur. Zehıyre´de de böyledir. Bunlar, olması mümkün,olan şeylerdir. Cevâhiru´l Ahlâtî´de de böyledir.
Kadı Ali es - Sağdı´d en soruldu ;
— Bir sarhoş, kendi kızını kucaklayıp öpse ve ona cima´ etmeyi kasdetse, bu sırada kızı: «Ben senin kızınım», dese ve bu sarhoş kızını bıraksa; bu durumda, o sarhoşa,.bu kızının anası haram olur mu
O, şu cevabı verdi:
— Evet, haram olur. Tatarhânİyye´de de böyledir.
Bîr kimseye; «Karının anasına ne yaptın » denilse de; o da : «Ona cima´ ettim.» dese, sıhriyet sebebi ile haramlık sabit olur.
«Soran da, sorulan da, latife etmiş olsalar; bu hususta bir şey gerekmez; bunlar yalancıdırlar; sözlerine inanılmaz. Muhıyt´te de böyledir,
Bir adamın bir cariyesi olsa ve: «Ben, ona clmâ´ ettim.» dese; bu cariyeyi, o adamın oğlu alamaz. Cariye, bu adamın müfkü olmasa bile durum böyledir
Bir kimse, babasımian miras kalan bir cariyeye, babasının cima´ ettiğini öğrenirse, kendisi cima´ edemez. Serahsi´nin Muhryt´inde de böyledir.
Bir kimse, bîr kadını kız olarak nPkâhlasa; cima´ etmek iste-- diği zaman da, onu bozuk olarak ´bulsa ve: «Seni kim böyle yaptı -dese; kadın da: «Baban yapti.» demiş olsa; eğer kocası,-kadının sözüne İnanırsa, kadın ondan boş olur ve kocanın mehir vermesi gerekmez. Fakat, kadına İnanmaz ve onun sözünü yalanlarsa; bu durumda o kadın, bu adamın karışıdır. Zahîriyye´de de böyledir.
Bir kadın, kocasının oğlunun, kendisine şehvetle dokunduğunu iddia etse; bu kadının sözüne inanılmaz; söz, kocasının oğlunun-dur, Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir.
Bir oğul, babasının karısını veya bir baba, oğlunun karısını şehvetle öpse ve bu durum kadının hoşuna gitmese; erkek de şehvetli oiduğunu inkâr etse; erkeğin sözüne inanılır. Eğer erkek, şehvetli olduğunu söylerse, ayrılık vâkî olur. Bu durumda kocanın, karısının mehrini vermesi gerekir.
Bir kimse, bir şahsın cârîyesînî tezvîc etse; sonra da bu câriye, kocası kendisi ile cima´ etmeden önce, kocasının oğlunu öpse; koca onun şehvetle öptüğünü, cariyenin efendisi ise, şehvetsîz öptüğünü iddia etse; kocanın ikrar eyî-emesî, cariyenin şehvetle öptüğüne delâlet edeceğinden; efendisinin de bunu inkâr etmesi sebebi ile meh-rin yarısı gerekir. «Ben onu, şehveti öptüm.» dese bile. cariyenin sözünün doğruluğu kabul edilmez. Muhıyt´te de böyledir.
Bir kadın, husumet sebebi ile, bîr erkeğin zek-erinf yakalasa ve: «Şehvetsîz tuttum.» dese; bu kadına inanılır. Hızânetü´l - Fetâvâ´-da da böyledir,
İmâm Muhammed.(R.A.): bu hususta şöyle demiştir: Aslında nikâh, musaharat ve emişme sebebi iie kalkmaz; belki de —bu durumlarda nikâh fâsid olur. (= bozulur.) Bunun içindir ki, İşti´bah (= şüphe etme hâli) bulunsun bulunmasın, musaharat veya süt emme sebebi ile nfkâh fâsid olduktan sonra ve ayrılmadan önce, cima´ eden kimseye had gerekmez. Zehıyre´de de böyledir.
Bir kadınla zina etmiş olan kimse, sonradan tevbe etmiş olsa bile, bu kadının kızı, o adama ebediyyen haram olur. Bu, haram cimâ´-dan dolayı, musaharat sebebi ile haram oluşunun sabit olduğuna delâlet eder. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir..
Bir adamın, kendi öz oğlunun karısının —foaş´ka kocadan olan —kızını veya anasını almasında bir