Nasıl bir yargı bu?

braveheart.fb

Profesör
Katılım
21 Mart 2009
Mesajlar
1,985
Reaksiyon puanı
92
Puanları
228
Gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor ki Türkiye’de “yüksek yargı”, devletin işlediği suçların arkasına saklanacağı bir “demir perde” rolü üstleniyor.

Devletin işlediği her suç, o “demir perdenin” ardına konup bir dokunulmazlığa kavuşturuluyor.

Bu durumun en korkunç, en utanç verici örneği biliyorsunuz Şemdinli davasında yaşandı.

Şemdinli olayını soruşturan, oradaki suikastların ve sabotajların Ankara’ya ulaştığını söyleyen bir iddianame yazan Van savcısı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından meslekten atıldı.

Savcının söylediklerinin tümünün doğru olduğu bugün daha da açık bir şekilde görülüyor.

Doğruları söyleyen, gerekli soruşturmayı yapan savcıyı cezalandıran bir adalet sistemine güvenilebilir mi?

Güvenilmez.

O savcıyı meslekten atan “yüksek yargıçlardan” hangisi bugün televizyona çıkıp bu halka, o savcıyı niye attıklarını anlatabilir?

Hangisinin cesareti yetebilir buna?

Hiçbirinin.

Bu toplumun güvenliğini kendilerine teslim ettiğimiz o kurul, suçun ve suçlunun ortaya çıkması için değil, suçlunun ve suçun korunması için attı o savcıyı.

Bana sorarsanız o kurulun üyelerinin, o karardan dolayı soruşturulmaları ve yargılanmaları gerekir.

Çok ciddi bir soruşturmanın önünü kestiler çünkü.

Adaletin gerçekleşmesini engellediler.

“Ankara’daki suçluları” adaletin elinden kurtarıp, onları sakladılar.

Bence yaptıkları çok açık bir “suç ortaklığıdır.”

Bir gün, o suçlulara “iyi çocuklar” diyen zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı yargı önüne çıkarsa, savcıyı meslekten atarak o generali koruyan yüksek yargıçlar da yargının önüne çıkacaklar.

Yüksek yargıçların “dokunulmazlıklarına” güvendiklerini biliyorum.

Ama hiçbir yargıcı “suç işlemesi” halinde koruyacak bir dokunulmazlık yoktur.

O kararı verenlerin yargılandıklarını da göreceksiniz.

Yargıçların dokunulmazlıkları, onların özgürce ve adilce karar verebilmelerini güvence altına almak içindir.

Adalet, “hata” yapabilir.

Ama adalet “bile isteye” suçluyu koruyup, suçu ortaya çıkaranı engelleyemez.

Bunu yaparsa suç işler.

Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu o suçu işledi.

Çünkü adaleti değil, “devletin içindeki suçluları” savunmayı seçtiler.

Bugün aynı kurulda kıyametler kopuyor.

Şimdi de Ergenekon’u ve Güneydoğu’daki JİTEM cinayetlerini soruşturan savcıların önünü kesmeye çalışıyorlar.

Anlayabildiğimiz kadarıyla, Şemdinli savcısını feda ederek siyasi geçmişinin en büyük günahını işleyen AKP iktidarı bu kez kararlı ve sağlam duruyor.

Şemdinli savcısını harcayarak korudukları generalin, burunlarına dayadığı “muhtıra” onlara “dürüstlüğün” önemini öğretti sanırım.

Savcıları korumak için mücadele veriyorlar şimdi.

Ergenekon Savcısı Öz’ün “yüksek yargıçların” hışmından kurtarıldığı söyleniyor.

Ama bugün bizim sürmanşetimizde okuyacağınız o korkunç cinayetleri işleyen albayı “dokuz kere müebbet” istemiyle mahkemeye sevk eden savcıyı, “suçu ortaya çıkardığı” için cezalandırmaya uğraşıyorlar.

Bir yandan da onun soruşturmasını derinleştirerek, “Fırat’ın öte yakasındaki Ergenekon’u bütün boyutlarıyla” deşifre etmesinden çekiniyorlar.

Çünkü korkunç gerçekler çıkacak oradan.

Daha şimdiden nice alçakça cinayetin izleri bulundu.

Devam edildiğinde, “o albaya” kimin emir verdiği, resmî “karakol şemalarında” varlıkları görülmeyen “paralı katillerin” maaşlarının nerelerden karşılandığı, o paraların ödenmesi için kimlerin talimatıyla harekete geçildiği de ortaya çıkacak.

Bir büyük suç zinciri yakalanacak.

Yüksek yargıçlar, bunu yapacak savcıyı neden engellemeye çalışıyorlar?

O savcı işini iyi mi yapmadı, suçluları mı ortaya çıkarmadı, gerçekleri mi sakladı?

Böyle bir suçu ya da kabahati mi var savcının?

Yoksa “yüksek yargıçların” çabası, gerçek suçluların ortaya çıkmasını engellemek mi?

Bu yargıçlar adaletten mi yoksa Ergenekon’dan mı yana?

Türkiye “yüksek yargıçların” hepsini yakından izlemek, geçmişlerinde yaptıklarını ortaya çıkarmak, ilişkilerini aydınlığa kavuşturmak zorunda.

Suçluları bulup adaleti uygulama yolunda karşılaştığımız en büyük engel “adaletin cüppesini” giymiş birileri çünkü.

O cüppeyi çekip, altında ne var hep birlikte bakmalıyız.

Göreceğimiz gerçek, bizi dehşetten ürpertecek bile olsa...

Ahmet Altan
 

Ottomanzo

Doçent
Katılım
25 Temmuz 2008
Mesajlar
746
Reaksiyon puanı
7
Puanları
0
Iste bu yuzden iki adim ileri gidemiyoruz!

Faili mechuller...

Guclu olanin hakli oldugu...

Tesekkuler yazi icin.
 

LaWa

Profesör
Katılım
22 Şubat 2009
Mesajlar
3,119
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Ahmet Altan yine çok güzel dile getirmiş.
Türkiyede yargı hala avrupadaki 1900 yıllardaki yargısına ulaşamamış.
Vandaki savcının görevden alınmasını da tüm Türkiye dizi izler gibi izledi.
O zaman herzaman ki kopmlo teorisi falan diye edebiyatlar yaptı.
Onun söyledikleri bugün bir bir çıkıyor.
Bu davayla başlayan süreç inş tüm zehirli atıkları temizler inş.
Ama dayanıklı atıkları nasıl siler onu bilmiyorum.
Dediği gibi artık adaletin temsili cübbelerin içine bakmak lazım nedir ne değildir.
Sokağa çıkıp sorun bakalım kaç kişi adalete güveniyor.
Sonuç bu kadar basit.
 

[O]bjektif

Öğrenci
Katılım
18 Temmuz 2009
Mesajlar
18
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Yargının önündeki engel(chp) kalkarsa yargıda süper olur.
türkiye'de uçar uçar.
 
Üst