Melih Gökçeki bir sürahi suda boğacak adam

tugbagaleri

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
---------- Bu filmi izledikten sonra şu karara vardım: Eğer Ralph Nader gibi bir avukat Türkiye’de yaşıyor olsaydı. Melih Gökçek’i bir sürahi suda boğabilirdi. Ama gördüğünüz gibi Melih Gökçek bir sürahi siyanürlü suyu içerek basın açıklaması yapacak kadar kanlı canlı. Ankara Belediye Başkanı Gökçek, halk sağlığı açısından son derece kritik bir skandal karşısında, Uzaylı Mustafa’yı andıran tavırlar sergiliyor. Bununla da kalmıyor, topu sürekli saha dışına, yani bir İzmir Belediyesi’ne bir ODTÜ’ye atarak meseleyi kafa bulandıran bir futbol oyununa çevirmeye çalışıyor.

İşte sırf Gökçek gibiler yüzünden Nader’ın bu ülkede çok iyi bilinmesi ve örnek alınması gerekiyor. Çünkü Nader, kanunsuzlara savaş açan gerçek bir Amerikan halk kahramanı. Bu ülkede de bir zamanlar insanlara zehirli ve kontrolsüz sular içiriliyordu. Ta ki Nader’ın “Safe Dirnking Water Act” (Sağlıklı İçme Suyu Hareketi) bu işe el atana kadar.

Amerika’daki içme suyu ile ilgili verdiği inanılmaz mücadeleye girmeden önce Nader ile ilgili bandı bir ileri bir geri sarıp, O’nun bilmediğiniz yanlarını size göstermek istiyorum.

RALPH NADER’IN İÇME SUYU SAVAŞI . Çoğu insan Nader’ı 2000 yılı Amerikan başkanlık seçimlerine Green Party adına katılan siyasi lider olarak görür. Hatta Nader o seçimlerde, oylarını bölmek ve başkanlığı Bush’un kapmasını sağlamakla suçlamıştı. Tıpkı bizde CHP’ye alternatif olan partilerin oy bölmekle suçlanması gibi.

Oysa Nader, tek başına giriştiği o çetin mücadele sonucu, Amerikan halkına hiç bir siyasi liderin veremediği kadar çok şey verdi. Üstelik sıradan bir aktivist, bir avukat olarak yaptı bunu. Bu uğurda çok bedel ödedi, telefonları dinlendi, peşine adamlar takıldı, şantajlar yapıldı, hayat kadınları aracılığıyla tuzağa düşürülmek istendi.

Yani Nader hem iyi bir politikacı hem de iyi bir aktivist. O’nun yaptığı işleri bir bilseniz... Bugün arabalarda size can güvenliği sağlayan emniyet kemerlerinin varlığını Nader’a borçlusunuz, yine araba camlarındaki sileceklerin sağlamlığı Nader sayesindedir. Bütün bu süreçte avukatlık mesleği Nader’a çok yardımcı oldu ve O’nun bu ülkenin gelmiş geçmiş en etkili tüketici hakları savunucusu olmasını sağladı. GM gibi büyük otomobil şirketlerini, başka büyük şirketleri, finans devlerini, hatta devlet organlarını yine devletin kanunlarını kullanarak dize getiren bir isim oldu Nader.

YURTTAŞLAR! İLK HEDEFİNİZ HAKLARINIZ. Nader, 1971’de Public Citizen adlı bir örgüt kurarak içinde yer aldığı bütün öteki sivil toplum kuruluşlarını bu örgüt çatısı altında topladı. Bugün bu örgütün, çeşitli mesleklerden gelen ve organizasyona gönüllü olarak katkıda bulunan 140 bin üyesi olduğu söyleniyor. Örgüt üyeleri kendi aralarında gruplar kurarak hayatın her alanında, halk adına ciddi araştırmalar yapıyor, denetlemelerde bulunuyorlar ve yeri geldiğinde sorumlular hakkında davalar açıyorlar. Hormonlu gıdalar, reklam sahtekârlığı, çevre kirliliği, borsada sahtekârlıklar, medyanın kötüye kullanımı, yani aklınıza gelebilecek her türlü sorunun üzerine korkusuzca gidiyor ve önlerine çıkan kalın duvarları devirerek sonuca varmaya çalışıyorlar. Örneğin bu çalışma gruplarından biri olan “sağlıklı içme suyu hareketi” 1996’da Amerika’da bu konudaki kanunların bile değişmesini sağladı ve bu kanunlar tümüyle bu grubun sunduğu veriler dikkate alınarak yenilendi. Üstelik bu yenileme belediyeler ve devlete milyarlarca dolarlık bir yük bindirdiği halde. Şimdi halk iç rahatlığıyla musluktan akan suyu içiyorsa sebebi ne bürokratlar ne belediyeler, Nader ve yandaşlarıdır.

KENDİNİZİ KİMSENİN VİCDANINA TESLİM ETMEYİN . Şimdi Ankara’nın zehirli su meselesi ile ilgili neler yapılıyor ona bakalım. Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) başkanı konuyla ilgili açıklama yapıp, basına konuştu, sonra işi Allah’a havale etmiş gibi kenara çekildi. Bu işlerin basında yazılmasıyla her şey düzelecek sanki. Yine ÖDP’nin (Özgürlük ve Dayanışma Partisi) üyeleri sağ olsunlar duyarlılık gösterdiler, geçmişten kalma klasik bir protesto alışkanlığıyla belediyenin önünde miting yapıp slogan attılar. Sonra da Gökçek’i kendi vicdanıyla baş başa bırakıp geri döndüler. Sanki Gökçek utanıp konuyu çözüme kavuşturacakmış gibi. Hayır, halk, hiç bir şeyini bir belediye başkanının vicdanına teslim etmemeli. Kanun yolunu kullanarak Gökçek’in tıpış tıpış doğru olanı yapması, bugüne kadar yapmadıkları içinse cezası neyse onu da çekmesi sağlanmalı.

CİNSEL TACİZCİ ANAYASA MAHKEMESİ ÜYESİ . Bir hatırlatma daha yapayım. Amerika’da pek çok kanun sıradan insanların açtığı davalar sonucunda yeniden düzenlendi. Ya da bu davalar emsal teşkil ettiği için ileride ortaya çıkabilecek benzeri bir suç baştan önlenmiş oldu. Bunların kolay olduğunu düşünmeyin. Burada da her şey çok zor ama inançlı ve kendine güvenen insanlar var. Sigara ilgili yasal düzenlemeler ya da “sexual harassment” olarak tanımlanan cinsel taciz suçu bu tur davalar sonucu yapılandı. Somut bir örnek vereyim. Geçmişte, Anita Hill adlı kadının, Anayasa Mahkemesi üyesi olan Clarence Thomas aleyhine açtığı dava olmasaydı, bugün Amerikalı kadınlar iş yerlerinde bu kadar rahat olmayacaklardı. Bu kadın, kendisine cinsel tacizde bulunan üstü hakkında açtığı dava sürecinde çok çekti ama sonunda kazandı. Şimdi şirketler işe alım sırasında elemanlara cinsel tacizle ilgili bir prensip anlaşması imzalatıyor. Bunları ihlal ettiğinizde gözünüzün yaşına bakılmadan kapı önüne bırakılıyorsunuz.

Şimdi! Bu ülkede Ralph Nader gibi eldeki delilleri uç uca ekleyecek ve haksızlıkların üzerine gidecek kahraman bir avukat yok mu? ... Kırıntısı da mı yok.

Hıdır Geviş/ Taraf
 
Üst