MelÂmÎler ve kalenderler:

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan wenus
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
MELÂMÎLER VE KALENDERLER:

(Mekâtîb-i serîfe)nin altmıssekizinci mektûbunda diyor ki,

(Sôfiyye-yi aliyye, ikinci asrın sonunda meydâna çıkdı).

Yetmisdokuzuncu mektûbunda ve (Nefehât-ül-üns) kitâbının basında ve seyyid Abdülhakîm efendi, (Er-rıyâd-ut tesavvufiyye) kitâbının yüzondördüncü sahîfesinde buyuruyorlar ki:


Tesavvuf yolunda nihâyete varanlar “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” iki dürlüdür:

Birincisi, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” izinde giderek kemâle erdikden sonra, insanları gafletden uyandırmak için, halk derecesine indirilmis olanlardır.

Ikincisi, yükseldikleri derecelerde bırakılıp, insanların yetismesi ile vazîfeli olmıyan (Evliyâ)dır “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Bunlara, (Kutb-i medâr) denir.


Tesavvuf yolunda yürüyenler de iki kısmdır:

Birincisi, Allahü teâlâdan baska herseyi unutup, yalnız Onu istiyenlerdir.

Ikincisi, âhıreti, Cenneti istiyen tâliblerdir.


Allahü teâlâyı irâde edenler, istiyenler de, iki dürlüdür:

Biri, nefslerini temizleyip nihâyetden birkaç seye kavusmuslardır.

Ikincisi, (Melâmî)lerdir. Bunlar, sıdk ve ihlâs kazanmaga çalısır. Ibâdetlerini, hayrâtı gizler, sünnetleri, nâfile ibâdetleri de çok yaparlar. Bu ibâdetlerin görünmesinden korkarlar. Bunlar çok kıymetli ise de, mahlûk ile mesgûl olduklarından, tevhîd makâmına varamıyorlar.

Melâmîler muhlisdir. Sôfîler ise muhlasdır.

Âhıretin tâlibleri dört dürlüdür:
Zâhidler, fakîrler, huddâm ve âbidler.

Bütün bu sekiz sınıfın taklîdcileri vardır. Bu taklîdcilerin herbiri de, yâ dogru veyâ yalancı olur.

[Biz burada, yalnız Melâmîlerin iki dürlü taklîdcisini bildirecegiz]:

Melâmîlerin dogru taklîdcileri,

ibâdetlerinin görünmesine ehemmiyyet vermezler.
Âdetlere uyarlar.
Herkese tatlı söyliyerek, gülerek kalb kazanmaga ugrasırlar.
Nâfile ibâdetleri yapmazlar.
Farzlara dikkat ederler.
Dünyâya düskün degildirler.


Bunlara, (Kalender) denir.
Bunlar, riyâ, gösteris yapmadıkları için, Melâmîlere benzer.

Abdüllah-ı Dehlevî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, yetmisdokuzuncu mektûbunda buyuruyor ki,

(Kalender, bâtınını temizlemek, nefsini yok etmek
için çalısır. Çok ibâdet yapmaz. Sôfî ise, bunun ikisine de çalısır. Mahlûkları görmez. Kalenderden dahâ üstündür).

Zemânımızda, Kalender ismini tasıyan birçok kimse, bu saydıgımız seyleri yapmıyor. Bunlara Kalender yerine (Hasevî)
dense yerinde olur.

[(Hasevî) Allahü teâlâyı mahlûklara benzeten, madde, cism diyen kâfirlere verilen ismdir.

Yetmisiki bid’at fırkasından biri olan (Müsebbihe) ve (Mücessime) denilen fırkadakilerin çogu Hasevî olmuslardır.]


Melâmîlerin yalancı taklîdcileri,

zındıklardan bir kısmdır ki, her dürlü günâh isler.
Kalblerimiz temizdir, her isi Allah rızâsı için yapıyoruz derler.
Riyâdan, gösterisden kurtulup, hâlis Allah adamı olmak için günâh isliyoruz derler.

Allahü teâlânın ibâdete ihtiyâcı yokdur.
Kulların günâh islemesi, Ona zarâr, ziyân vermez.
Asl günâh, mahlûkları incitmek, can yakmakdır.
Ibâdet de, insanlara iyilik,ihsân etmekdir derler.

Bunlar, dinsiz, zındıklardır.

Bugün, Melâmîlerin bir seyhleri vardır.

Onun yanında bir iki dakîka oturanın kalbi Allah dermis.
Gönülde içilen serâb ile hemen serhos gibi olurmus.
Kendini (rabbî) âhengine uygulıyarak, gerçek insan olurmus.
Sâh damarından dahâ yakın olan Allahın varlıgını duyup, Onunla bir arada yasarmıs.

Kendi özünden üstün bir etki ve yetki tanımazmıs.
Kendinde görüp duyduklarına inanılıp, baska birseye inanılmazmıs.

Özünden ve kendi tekliginden baska varlık yokmus.

Bu sözler, Allahü teâlâyı inkâr etmek olup,
küfrdür, zındıklıkdır.

Hiç ibâdet yapmayan, her çesid günâhı, kötülügü isliyen, islâmiyyete uymayan sapıklar, kendilerine melâmî dediler.

Hâlbuki melâmî,

bes vakt nemâz gibi farzları câmi’de kılıp,
harâmlardan kaçınan,
nâfile ve sünnetleri evinde gizli kılıp,
söhretden sakınan temiz kimse demekdir.
 
Üst