Mahkeme Öyle Bir Karar Verdi ki, Pes Yani

mc92001

Doçent
Katılım
11 Şubat 2009
Mesajlar
786
Reaksiyon puanı
16
Puanları
18
Birbirine benzer iki örnekten hangisini önce aktaralım bilmiyorum.

İki karar arasından 48 yıl geçmesine rağmen, sanki karbon kağıdı kullanılmış gibi aynı zihniyeti yansıtan iki örnek var karşımızda...

Şaşırmamak, �bu kadar da mı olur� dememek elde değil.

İşlenmemiş bir suça işlenmiş muamelesi yapmak nasıl bir zihniyettir.

Önce, Türk demokrasi tarihinin en utanç verici olayı olan ve masum insanların idama varan cezalarla hayatlarının karartılmasına neden olan örneği aktaralım. Sonra da geçtiğimiz hafta yaşanan güncel örneğe gelelim.

Yargılama komedisi...

İlk olay, eski milletvekillerinden Edip Safter Gaydalı�nın dedesi olan ve Demokrat Parti Milletvekilliği yapan Şeyh Selahattin İnan�ın başından geçiyor. Bu arada hatırlatalım, eski bakanlardan Kamran İnan, Şeyh Selahattin İnan'ın oğludur. Soyadlarının değişik olduğuna bakmayın, Edip Safter, Kamran İnan'ın yeğenidir.

Şeyh Selâhattin İnan 27 Mayıs darbesi sonrası Yassıada'da yargılananlar arasındadır. Onun idam istemiyle yargılanma gerekçesi, Tahkikat Komisyonu ve Salahiyet Kanununa Meclis�teki oylamada destek verdiği iddiasıdır.

Yargılama komedisi de burada başlıyor zaten. Tahkikat Komisyonu ve Salahiyet Kanunu Meclis�te yasalaştığı günlerde Selâhattin İnan Türkiye�de bile değildir. Geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle o tarihlerde uzun süre Almanya�da bir hastane odasında can derdiyle boğuşmaktadır.

Yassıada Mahkemeleri�nin ünlü Başsavcısı Oktay Egesel, Bitlis milletvekili Selâhattin İnan'la ilgili iddianamesinde onu şöyle suçlar; "Bu zat sorgusunda, 'Ben Salâhiyet Kanunu'na oy vermedim. Çünkü o sırada tedavi için Almanya'ya gitmiştim, hastaydım' diyor. Evet, doğrudur, Almanya'ya gitti. Fakat onun kafasının içi bizim malumumuzdur. Gerçi burada bulunmadı ama, burada olsaydı Salâhiyet Kanunu'na mutlaka rey verecekti. Bu itibarla, o da ötekiler gibi, anayasayı cebren ihlâl etmiştir. İdamını talep ederim..."

Şu zihniyetin vahametine ve Demokrat Partililere olan öfkenin hangi boyutlara ulaştığına bakar mısınız? İşlenmemiş bir suça sanki işlemiş gibi muamele edilmesini istiyor savcı�

Bizler ahiret gününe iş olsun, yeşillik olsun diye inanmıyoruz. Mahşerde bu defterler yeniden açılacak ve mazlumlar zalimlerle yüzleşecek. Kimsenin yaptığı haksızlık yanına kar kalmayacak.

Ne anlama geliyor yukarıdaki karar? Diyelim ki bir yerde bir cinayet işlendi. Siz de o cinayete kurban giden şahıstan zerre kadar hazzetmiyorsunuz. Bir savcı çıkıp diyor ki; �Evet, falancayı bu öldürmemiştir, doğrudur. Ama biliyorum ki, öldürülen şahıstan bu da hazzetmezdi. Dolayısıyla sanki o öldürmüş gibi onun da idamını talep ediyorum.� Breh breh breh...

İnanılır gibi değil ama bir komediyi andıran yukarıdaki olay ve benzerleri maalesef yaşandı bu ülkede. Daha da üzücü olanı, yaşanmaya devam etmektedir.


Fark var mı?

Gelelim günümüzdeki örneğe...

Önce şunu hatırlatalım.

Biliyorsunuz, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, Anayasa�nın, cumhurbaşkanları vatana ihanet dışında hiçbir iddia nedeniyle yargılanamazlar şeklindeki açık hükmüne rağmen, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül�ün yargılanmasını isteyen bir karara imza atmıştı.

Vatandaşlık bilgisi derslerinde ortaokul öğrencilerine sınav sorusu diye sorulacak kadar basit bilgi gerektiren bir konuda Sayın Kaçmaz tam tersi bir durum takındıysa, �acaba bu durum nerden kaynaklandı?� diye merak etmemek mümkün değil. İletişim çağındayız ve herşey kamuoyunun gözü önünde cereyan ediyor. Milleti olan biteni algılamıyor ve yutuyor zannediyorlarsa büyük bir gaflet içindedirler demektir.

Gelelim son örneğe...

Ergenekon kapsamında hakkında inceleme başlatılan Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, geçen hafta Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden hakkındaki incelemeyle ilgili hukuk tarihine geçecek bir yayın yasağı kararı aldı.

Ancak, yayın yasağı kararı kuruluşlara tebliğ edilince, yayın yasağının tüm yayın kuruluşlarını kapsamadığı, sadece daha önce Kaçmaz aleyhine haber yapan yayın kuruluşlarına yasak getirildiği ortaya çıktı.

Yayın yasağının Bugün, Sabah, Star, Taraf, Vakit, Yenişafak ve Zaman gazeteleri ile ATV, Bugün TV, Kanaltürk, Kanal 7, Meltem ve Samanyolu televizyonlarını kapsadığı anlaşıldı. Böylece Kaçmaz hakkındaki soruşturmayla ilgili bu gazete ve televizyonlara haber yapmak yasaklandı. Hiç üşenmeden bahsi geçen medya kuruluşlarının ismini bir daha okur musunuz? Mesele ne kadar açık değil mi?

Mahkemenin bazı medya kuruluşlarına koyduğu yayın yasağı kararının �gerekçesi� ise en az karar kadar ilginç. Mahkeme, bu kuruluşların �Kaçmaz hakkındaki haberlerde kişilik haklarına saldırılabileceği� iddiasını karara gerekçe yaptı. İşlenmemiş bir suç hakkında daha baştan bir zan ile hüküm vermek böyle oluyor demek ki...

Bize göre bahsi geçen yayın organları Türk demokrasisinin hak ettiği noktaya gelmesi için çağdaş bir misyon icra ediyorlar. Böyle gelmiş böyle gider demiyorlar, bu ülke neden ileri gitmiyor diye sorguluyorlar, demokrasimize gölge düşüren olaylara ışık tutmaya çalışıyorlar. Devam eden asrın davasıyla ilgili kamuoyunu aydınlatıyorlar. Eh artık bu yazıdan sonra haber7�yi de dahil ederler. Kaleme sansür koysalar da vicdanları da susturacak değiller ya...

Nereye kadar?

Prof. Dr. Osman ÖZSOY
Prof. Osman ÖZSOY Mahkeme öyle karar verdi ki, pes yani! Yazarlar Haber7 haber7.com - Güncel Haberler, Son dakika haberleri - Bu noktada haber var
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Konu uygun bölüme taşınmıştır.
 
Üst