- Katılım
- 9 Mayıs 2007
- Mesajlar
- 2,699
- Reaksiyon puanı
- 47
- Puanları
- 228

Gandi ilk olarak Güney Afrika'da Hint topluluğunun vatandaşlık hakları için barışçı başkaldırı uyguladı. Afrika'dan Hindistan'a döndükten sonra yoksul çiftçi ve emekçileri baskıcı vergilendirme politikasına ve yaygın ayrımcılığa karşı protesto etmeleri için örgütledi. Hindistan Ulusal Kongresi'nin liderliğini üstlenerek ülke çapında yoksulluğun azaltılması, kadınların serbestisi, farklı din ve etnik gruplar arasında kardeşlik, kast ve dokunulmazlık ayrımcılığına son, ülkenin ekonomik yeterliliğine kavuşması ve en önemlisi olan Swaraj yani Hindistan'ın yabancı hâkimiyetinden kurtulması konularında ülke çapında kampanyalar yürüttü. Gandi Hindistan'da alınan Britanya tuz vergisine karşı 1930'da yaptığı 400 kilometrelik Gandi Tuz Yürüyüşü ile ülkesinin Britanya'ya karşı başkaldırmasına öncülük etti. 1942'de Britanyalılara açık çağrıda bulunarak Hindistan'ı terketmelerini istedi. Hem Güney Afrika hem de Hindistan'da bir çok kere hapsedildi.
Gandi her durumda pasifizm ve gerçeği savunarak bu görüşlerini uyguladı. Kendi kendine yeterli olan bir aşram kurarak basit bir yaşam geçirdi. Çıkrık ile örülen geleneksel dhoti ve örtü gibi giysilerini kendisi yaptı. Önceleri vejetaryen iken sonraları yalnızca meyve ile beslenmeye başladı. Hem kişisel arınma hem de protesto amacıyla bazen bir ayı aşan oruçlar tuttu.
KISACA HAYATI
Batı dünyasında ”Mahatma” ya da ”Büyük Ruh” olarak adlandırılan Mohondas Karamşand Gandhi, çağımızda büyük bir devrimi, şiddet aleyhtarı bir politika izleyerek gerçekleştiren tek siyasi liderdir. Tarihin en etkili pasif direniş hareketinin yapıcısı olarak, bugün uygulanmakta olan oturma grevlerinin, diğer boykot türlerinin ve şavaş aleyhtarı gösterilerin de öncüsü sayılır.

1894 yılı Mayıs ayında Gandhi ve bağzı Hintli arkadaşları, Afrika Hintlileri Kongresi’ni kurdular ve Hintlilerin temizlik, sağlık, barınma ve eğitim sorunlarının çözümlenmesi için kampanya açtılar. Bu arada Gandhi, rahat ve mutlu bir hayatın, makineleşmeye çok az bağımlı olmakla sağlanabileceği inancını benimsemeye başlamıştı.

Böylece tarihe damgasını vuracak olan an geldi ve Gandhi, bu amansız yasalara karşı mücadele etmek için ilk defa sessiz bir Yasalara Uymama Kampanyası açtı ve pasif direniş politikası yarattı. Daha sonra bu buluş uluslararası politikada yeni bir kavram olarak benimsenecekti; Satyangraha diye adlandırılan bu hareket, hiç bir ayrıcalığı olmayan kitlelerin adalet araken kullandıları manevi bir silah olacaktı.
Gandhi satyagraha’yı şöyle anlatmaktadır:


Hintlileri toplumun dışına sürmek isteyen yeni baskı tedbirlerinin alınması üzerine, 1913′te durum iyice gerginleşti ve Gandhi iki bin kadar işçiyle sınıra doğru bir yürüyüş düzenledi. Bu protesto yürüyüşü, kamuoyu üzerinde oldukça etkili oldu. Hintlilere karşı alınan kararları iptal etmek üzere bir komisyon kuruldu.
Kampanyasının başarıya ulaşmasından sonra Gandhi Hindistan’a geri döndü ve Hint Ulusal Kongre Partisi’nin faal üyeleri arasına katıldı. Satyagraha politikasını uygulayarak, Şamparan köylülerinin hükümet baskısı altında ezilmelerine karşı direnişi kazandı.
Gandhi artık Hindistan’da da bir kuvvet olmaya başlamıştı ve Hintli gönüllülerin denizaşırı ülkelerde görev almalarını sağlamak için, Hindistan Kral Naibi tarafından Delhi’de düzenlenen Savaş Konferansı’na çağırıldı.
I. Dünya Savaşı’nı sona ermesiyle Gandhi yeniden bir kampanya silahı olarak sessiz direnişe başladı ve bu sefer de 1919′da Pencap’ta çıkan karışıklıkları bastırmak üzere hükümete olağanüstü yetkiler veren yasalara karşı çıktı. Halkın tutumu son derece sertti ve Gandhi’nin satyagraha ilkesine rağmen çeşitli şiddet hareketleri patlak verdi. Sıkı yönetim ilan edilince, bu seferde Amritsar’da kanlı bir katliam oldu. Gandhi bu gidişata son vermek için kampanyaya durdurma kararı aldı.
1918-22 yılları arasında Hindu ve Müslüman toplulukların arasında bir anlaşma yolu bulmak için inatla çalıştı ve ezeli düşmanları barıştırmak amacıyla 1924′te Delhi’de üç hafta süreyle açlık grevine başladı.

Bir ay sonra süresiz tutuklanmasını öngören bir kanun maddesiyle yeniden tutuklanan Gandhi, hapse atıldı. Hindistan halkı bu olaya bir gün süresince siyasi yas ilan ederek tepki gösterdi. Hapis altında da mücadelesini, üstelik daha da güçlü bir şekilde devam ettiren Gandhi, 1938′de Hindularla Müslümanlar arasındaki uçurumu kapatmak için uğraşmaya başladı ve II. Dünya Savaşı başlayıncaya kadar, şiddete karşı politikasının propogandasını sürdürdü. Salıverilen Gandhi, 1942′de Kongre’nin aldığı ” Britanya Hindistan’ı terketmelidir.” kararından sonra, yeniden tutuklandı.
Gandhi’nin eşi Kasturbai da yıllarca kocasının mücadelesine ortak olmuş ve o da tutuklanmıştı. 1944 yılında hapishanede hayata gözlerini kapadı.
Gandhi’nin çabalarıyla 1947 Şubat ayında İngiltere hükümeti, Hindistan’ı terketme kararını açıkladı. Hindistan’ın bağımsızlığına kavuşması en büyük tutkusu olan Gandhi en sonunda bunun gerçekleştiğini görmüştü. Fakat Hindular ve Müslümanlar arasındaki gerginlik giderek artıyordu. Yetmiş dokuzuncu yaş gününde barışın sağlanması için beş günlük bir oruca girdi. Ama orucun son günü halkın neşesi kanlı bir dehşet gösterisine dönüştü. Pasif direnişin öncüsü Gandhi, bir dua toplantısına giderken, aşırı bir Hindu genci tarafından vurularak öldürüldü.
SUİKASTİ

“
Dostlar, yoldaşlar, ışık bizi terketti ve her yerde yalnızca karanlık var, ve size ne söyleyeceğimi ya da nasıl söyleyeceğimi hâlâ bilmiyorum. Sevgili liderimiz, Bapu, ülkenin babası artık yok. Belki de bunu söylememeliyim ama yine de bunca yıldır gördüğümüz gibi artık onu göremeyeceğiz, öğüt almak için ya da teselli etmesi için ona koşamayacağız, ve bu yalnızca benim için değil, bu ülkedeki milyonlar ve milyonlar için de çok kötü bir darbe.
”

Kaynak