Lig başlıyor; yorum serbest!

mazruf

Guru
Emektar
Katılım
30 Temmuz 2009
Mesajlar
23,098
Reaksiyon puanı
1,117
Puanları
293
Yaş
40
Konum
Türkiye
Süper Lig, Nani'li, Van Persie'li, Gomez'li, Quaresma'lı, Podolski'li sahne alıyor. Kalemi eline alan, mikrofonu kapan kadrolara göre şampiyon takımı ilan ediyor.

Transfer zayıfsa, yönetim; hazırlık maçları kötüyse teknik direktör hedefe konuluyor. Eski futbolcu, hakem ve hocalar, sahadaki meslektaşlarına duruma göre not veriyor. ‘Maç özetleri yok' mazereti, asparagasa zorluyor. Spor medyasının kamusal işlevi, daha sezon başlamadan zarar görüyor.


serbest.jpg


Türk basınında artık galat-ı meşhur haline gelmiş, üç sonuca göre (beraberlik, mağlubiyet ve galibiyet) maç yazısı kaleme alma hikâyesi, her futbol sohbetin arasına sıkıştırılır. İnternet ve telefon ağının çok fazla gelişmediği, sabit hatlarla maçların yazdırıldığı dönemler için ‘son dakika golü' yememek adına bu önlem mazur görülebilir. Şartların zorlayıcılığı yapılanı mantıklı gösterse de eskiden beri futbol yorumculuğu tartışma konusu olmaktan çıkmadı. Televole kültürü ve maç özetlerinin açık kanalda yayınlanmaması özellikle televizyon yorumculuğunu absürt manada sınırlarını zorladı. Eurosport Türkiye sorumlusu Bağış Erten'in dediği gibi haber içerikli spor yorumları asparagasa kaçınca medyanın kamusal işlevi zarar gördü. Erten'in anlatmaya çalıştığı mevzu için öyle çok geriye gitmeye, arşivleri taramaya gerek yok. Son iki hatayı kısaca taramak yeterli.

Nani, Van Persie, Gomez, Quaresma ve Podolski gibi isimlerin ülkemize gelmesi futbolumuzun da marka değerini yükseltiyor. Ülke futbolunun tanınırlığının artmasına karşın spor programları ve eleştirilerin hâlâ aynı seviyede devam etmesi bir tezat olarak öne çıkıyor. Fenerbahçe'nin Shakhtar Donetsk'e elenerek Şampiyonlar Ligi defterini erken kapaması üzerine basılı yayın ve ekran üzerinden yapılan yorumlar da bu duruma ışık tutabilir.

Rıdvan Dilmen'in, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ı göreve çağırması buna küçük bir örnek. Vitor Pereira için, “Bu hoca ve bu karakteri ile hiçbir zaman Avrupa'da favori diyemem. Başkanlar, antrenörlerin işine karışmaz ama futbol sohbeti yaparlar. Aziz Bey, ne yapsın ne etsin, futbol sohbeti yapsın.” ifadeleri, danışmanlık hizmeti gibi duruyor.

Fatih Altaylı'nın Dilmen'in ismini vererek, “İsmail Kartal'a, Aykut Kocaman'a rezil bir sezon boyunca tek laf etmeyen eski Fenerbahçeli futbolcular Pereira'yı ilk maçta idam etmeye kalkıyorlar. Bunlar Fenerbahçe mafyası olmaya soyunan adamlar ve başkanı da tanıdıkları için Pereira'nın üzerine oynuyorlar.” şeklindeki sözleri hâlâ eski alışkanlıklardan kopamadığımızı kanıtlıyor.

ELEŞTİRİNİN DOZU KAÇIYOR

Bir dönem FIFA kokartı takan ve TV yorumculuğu yapan eski hakem Ahmet Çakar'ın da Bursasporlu Ozan Tufan hakkında Twitter'dan yazdığı, “Bu Ozan, Twitter hesabını neden kapatmış bilen var mı? Zaten yanağında belirgin ben taşıyanlardan hep huylanmışımdır.” cümlesi futbolun tamamen dışında.

ATV'de yayınlanan Galatasaray-Bursaspor Süper Kupa finalini yorumlayan eski hakemlerden Erman Toroğlu'nun Sarı-Kırmızılı savunmanın hata yapmasına “Allah affeder, Şampiyonlar Ligi affetmez” şeklindeki sözlerinin maçın analizi ile uzaktan yakından ilgisi yok. Eski hakemlerden yorumcu Ali Aydın, “Ulaşılmazım-benden iyisi yok.” düşüncelerinden dolayı bu durumun meydana geldiğine işaret ediyor.

Futbol yorumculuğu dünyanın hemen her yerinde skor endeksli bir yol izliyor. Türkiye'de de durum çok farklı değil. Eski futbolcu ve hakem emeklileri de Süper Lig maçları öncesi yeni transferleri analiz edip takımların hazır olup olmadığı konusunda bilgi veriyor. Hazırlık maçları ise resmi maçlar öncesi bir terazi kuruyor. Yeni sezon bugün başlıyor. Yıldız futbolcular sahada ter dökecek. TSYD Başkanı Oğuz Tongsir'in vurgu yaptığı gibi maç özetleri her kanalda olmadığından reyting için her türlü senaryo ekranlardan üretilecek.

GÖRÜŞLER

Spor programları ‘orta oyunu' tarzında

Sıkıntıların kaynağı da çok derinde. Bu memleket tarihin hiçbir döneminde fikir ülkesi olmadı. O nedenle sadece spor yorumculuğu değil siyaset, ekonomi, sanat kısacası pek çok alanda seviye istenilen düzeye hiçbir zaman gelemedi. Sporda kuşkusuz ki kaliteli yorumlar yapan kişiler var. Ama sayıları çok sınırlı ve hak ettikleri ilgiyi gördükleri de kuşkulu. Buna karşılık geleneksel orta oyunu tarzındaki yorumların çok daha fazla ilgi gördüğü kabul ediliyor. Bu da akıllı uslu denilebilecek insanlarda bile sapmalara yol açabiliyor. Bunun dışında çok önemli futbol adamı sayılan kişilerin bile gerçekte bu işi ne kadar bildikleri ve yorumculuk yeteneklerinin ne kadar olduğu da tartışılır bir nokta. Lig TV'nin hakem yorumuyla ilgili olarak Markus Merk'i getirtmiş olması bu alanda değerli bir adımdı. Ama onunla ilgili olarak bile “bize uymaz abi” noktasına çok çabuk gelindi. Yani toplumun bu konuda kaliteyi ne kadar talep ettiği de üzerinde durulması gereken bir nokta. Ahmet Çakır/Spor yazarı

Maç yayınları herkese sunulmalı

Medyanın görevi futbolu ileri götürmek değil. Ama iyi gazetecilik yapmak zorundayız. Türkiye'de spor programları ikiye ayrılıyor. Bir tanesi Amerikalıların “freak show” dediği gibi reyting odaklı ‘çılgın' işler, diğeri de haber odaklı. Futbola asıl zararı ‘haber içerikli' olduğunu iddia eden programlar veriyor. Bu programlarda daha çok asparagas, spekülasyon veriliyor ki asıl zarar onlar kötü olduğunda oluyor. Haber içerikli programlar kaygı olarak asparagası, spekülasyonu ön plana çıkartırlarsa problem başlıyor. Buradaki sorun da sporun ileri götürülmesi değil, medyanın kamusal işlevinin zarar görmesi. Maç görüntülerini de zengin bir şekilde herkese sunarsak insanlara açılması da bu tarz yayınları azaltacaktır. Bağış Erten/Eurosport Türkiye sorumlusu

Kavga ve gürültü prim yapıyor

Kalitenin düşmesinin en büyük nedeni maç görüntülerinin ellerinde olmaması. Bu nedenle maç görüntüsü olmadığından reyting için ekranda her türlü senaryolar üretiliyor. Biz TSYD olarak sadece uyarı yapabiliyoruz. RTÜK bunları inceleyecek, hangisinde kalite düşük gerekli şeyleri yapacak. Bunun dışında bizim yapabileceğimiz şeyler yok. Herkes bu programları ne kadar seyretmiyoruz dese de yine de seyrediyor. Keşke bu programlar yol gösterici olsa İngiltere'deki gibi. Ama kavga, gürültü prim yaptığı için bu tarz yola başvuruluyor. Oğuz Tongsir/TSYD Başkanı

‘Benden iyisi yok!' algısı mevcut

Aslına bakarsanız TV'lerdeki spor yorumcuları da ya da hakem yorumcuları da camianın içinde olan kişiler. Bazılarının yorum yaparken ya da toplumda kendini gördüğü konum itibarıyla da “ulaşılmazım-benden iyisi yok” algısıyla yapıyor. Yine biraz daha ileri gidersek kendilerini tabiri caizse mahallenin ağır abisi diye görürler. Hakemler de eski hakem abilerinin yorumlarından rahatsız olabilirler, futbolcular da eski futbolculardan rahatsız olabilirler. Herkes aktif görev yaparken yani futbolcu aktif futbol oynarken ya da hakem aktif hakemken hep şunu söyler: Ben böyle iş yapmayacağım. Aktif spor hayatı bittiğinde herkes eleştirdiği yere gözünü diker. Tabii ki bunlardan bir tanesi de benim. Eleştiri yaparken kişilik haklarına ve hakemin saha içinde verdiği kararları yaşanmışlıkla tecrübeyi bir yere getirerek ağzımızdan ya da kalemimizden bir şeyler çıkıyor. Kendini mahallenin abisi gibi gören tipler karşısındakinin hata yapma hakkını ya da anlık verilen kararlardaki doğruluk yüzdesini yok sayıp sanki kendileri o hataları yapmamış gibi gösteriyorlar. Ali Aydın/Eski hakem, spor yazarı

KAYNAK
 
Üst