en basidi ben kayseri komando tugayında babalar gibi yaptım askerliğimi sorsan nedne one minute nin oğlu bilal çürük rapaoru alıp askerlik yapmamıştır hangi bilal derseniz hani şu gemicikleri olan siğer oğlunun yaptıgınıda emin çölaşan bir yazısında yazmış ve ta ozamandan one minute nin fotografını çekmiş 1998 de..
Emin ÇÖLAŞAN
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip'in oğlu, geçtiğimiz mayıs ayında bir trafik kazası yaptı ve ses sanatçısı Sevim Tanürek'e çarpıp ölümüne neden oldu.
Allah kimsenin başına vermesin. İki aile için de üzücü bir olaydır.
Kazadan sonra düzenlenen raporda Burak Erdoğan dalgın araç kullanmaktan, Sevim Tanürek ise duran araçların arasından yola çıkmaktan hatalı bulundular.
Ölümlü bir trafik kazasından sonra, sürücü genelde tutuklanır.
Tayyip'in oğlu tutuklanmadı.
Savcı ifadesini aldı, salıverildi. Tanürek koma halinde hastaneye kaldırılmıştı. Birkaç gün sonra vefat etti, sanık yine tutuklanmadı!
İlk duruşma İstanbul'da önceki gün yapıldı.
Tayyip'in oğlu duruşmaya gelmedi.
Avukatı mahkemede açıkladı:
‘‘Kendisi İngiltere'de, yabancı dil eğitimi görüyor. Bundan sonraki duruşmaya gelecek''.
Duruşmadan tutuklama kararı da çıkmadı.
***
Bizim bildiğimiz Tayyip, son derece ‘‘Müslüman'' adamdır!.. ‘‘Allah'' der, başka bir şey demez! Bu yüzden siyasette yükselmiş, partisinin genel başkanlığına oynar duruma gelmiştir.
Sonra başına iş gelince, hayalleri yıkılmıştır. Şimdi gelelim konunun esasına:
Böylesine ‘‘Müslüman'' bir insanın oğlu trafik kazası yapacak ve bir ölüme neden olacak.
Diyelim ki yasalar uygun ve tutuklanmayacak!
İyi de kardeşim, insan oğlunu hiç değilse ilk duruşmaya getirmez mi?
Ortada bir ölüm var.
Hatalı olan sürücüdür, veya yayadır. Bunun hesabı yargı önünde verilmez mi?
Allah korusun, o kazada Tayyip'in oğlu ölüme neden olan değil de, ölen olsaydı ve karşı taraf duruşmaya gelmeye tenezzül etmeseydi, Allah sözünü dilinden ve siyasetinden düşürmeyen Tayyip, acaba ne hissederdi?
Bu yaptığı Müslümanlık'la, insanlıkla, vicdanla bağdaşır mı?
* * *
Bazı olaylar Türkiye'de sıradan Müslümanlar'la, din ticareti yapanlar arasındaki farklılığın hangi boyutlara vardığını ne güzel gösteriyor!
Sıradan Müslüman böyle bir kaza yapsaydı, şimdi içeride yatıyor, mahkeme önünde hesap veriyor olacaktı.
Sıradan Müslüman, kaza yapıp insan öldüren çocuğunu İngiltere'ye gönderemezdi... Gücü ve parası yetmezdi.
Ama Tayyip'in çocuğu olunca, iş değişiyor! Duruşmaya da getirilmiyor.
Oğlan İngiltere'ye gönderilmiş! Dil eğitimi görüyormuş!
***
Din tüccarlarının çocukları yurtdışı okullarda, kolejlerde okurlar. Altlarında 40 milyarlık arabalarla dolaşırlar, babaları gibi Versace giysiler giyerler.
Fakir fukara Müslümanlar'ın çocukları ise imam hatip okullarına sevk edilir. Onların gencecik kızları türban takmaya zorlanıp sokaklara salınır. Sırtlarından siyaset oyunu tezgâhlanır.
Ayın sonunu getiremeyen milyonlarca Müslüman aile inim inim inlerken, din tüccarlarının çocukları her çeşit dokunulmazlık zırhı ile kuşatılmıştır.
Başlarına bir iş geldiğinde, etkili ve yetkili babaları ve yakınları hemen devreye girerler. Yasalar, onlar için geçerli değildir.
Sömürü çarkı böyle çalışır.
Türkiye'de birkaç bin varlıklı, etkili ve yetkili din tüccarı, milyonlarca fakir fukara Müslüman'ı bu yöntemlerle söğüşler.
Onları, kendi kişisel ve siyasal çıkarları için güzelce kullanır...
Çünkü din tüccarları eğitimlidir, zengindir, uyanıktır. Ağızları laf yapar!
‘‘Yüce Allah... Peygamberimiz efendimiz... Türbanımıza dokunmayın... İnsan hakları... Camiler kışlamız, minareler süngümüz, müminler askerimiz''...
Amaçları, kandırabildikleri müminleri kendi emir erleri olarak kullanmaktır.
İkinci kesim, yani fakir fukara Müslümanlar ise hem eğitimsiz, hem de parasızdır. Uyanık kesim bu durumdan yararlanır ve onları din iman nutuklarıyla sömürür.
Birinci kesim son derece paralıdır. Holdingleri vardır. İyi ticaret yaparlar. Firmalarına genelde dini isimler koyarlar.
Sünnetlerini, nişan ve düğünlerini beş yıldızlı otellerde yaparlar.
Onlar tarafından sömürülen fakir fukara Müslümanlar ise ekmeklerini, daha ucuz olsun diye halk ekmek fabrikasından alırlar. Daha gün doğarken ekmek kuyruğuna girerler.
Vicdan sahibi şeriatçılardan Mehmet Şevket Eygi, fukara Müslümanlar'ı iliğine kadar sömüren bu uyanıklardan ‘‘Din baronları'' diye söz eder.
Kimi tarikat şeyhidir, kimi gazeteci, kimi belediye başkanı, kimi milletvekili!..
***
Tayyip'in oğlu trafik kazası yapmış, bir insan öldürmüş. Tutuklanmamış, üstelik İngiltere'ye gönderilmiş. Duruşmaya bile gelme zahmetine katlanmamış.
Bu haberi dün gazetelerde okuyunca, hiç şaşırmadım.
Trafik kazasından içeride yatan ‘‘sahipsiz Müslümanlar'' düşünsün!
Din baronları tarafından sömürülen ‘‘fakir fukara Müslümanlar'' düşünsün!
Hesabını bu dünyada vermekten korkan din ve iman işportacıları düşünsün!
Ama bilsinler ki, bu dünyada verilmeyen hesaplar bir gün Allah'ın huzurunda verilecektir.
Geçmiş dönemlerde bu anlatılanların yüzlerce örneği var arkadaşım sana hangisini anlatalım çürük meselesi siyasi değil askeri bir mevzudur demek ki ortada bir hastalık var ki bu verilmiş askerliğini kayseride yapmışsın eyvallah bizde kapımızın önünde yapmadık her vatan evladı gibi neresi gösterildiyse orada yaptık yer beğenmedik çeşitli örneklerde yok şu şöyle yok bu böyle eskiye bak neler olmuş duysan dudağın uçuklar.