Kravat takmayan Anıtkabir'e giremesin

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
"Anıtkabir içinde ve "müştemilatında" göbeğini kaşıyan da hapis cezasıyla kendine getirilsin. "


Kıyı boyunca sıralanmış şirin kasabalarıyla ünlü bir yöremizden kopup gelmiş bir şarkıcı (bunların şirin olmayanı hiç mi yoktur yahu?), Anıtkabir'e kimlerin girebileceğini, kimlerin giremeyeceğini belirtmiş: "Çorabı kokan girmesin" demiş, "çünkü dezenfekte etmek gerekecek"...

"Çok doğru söylemiş" diyecek çok kişinin çıkacağını adımız gibi bilmesek, "yörenin renklerine uygundur" deyip geçerdik.

Ama konu ciddi. Fıkralarla açıklanamayacak kadar ciddi. Bu konuda hükümetin, genelkurmayın, askeri ve sivil savcıların, ayrıca değerli köşe yazarlarımızın görüşlerini bekliyoruz.

Bir kere, şarkıcı, Ankara'ya yolu düşen bazı kişileri "oraya kadar gidip de Anıtkabir'e hiç uğramamakla" suçluyor. Bizi uyarıyor, ki sonra uyarmadı demeyelim.

Olur mu? Langa'nın hıyarı, Yedikule'nin marulu, Arnavutköy'ün çileği, Kanlıca'nın yoğurdu, Beykoz'un paçası, Amasya'nın elması, Malatya'nın kayısısı... Ankara'nın nesi meşhur? Yalnızca havası ve tavası mı? Denizi meşhur değil ya bu şirin beldemizin... Politikacısı ve gazetecisi meşhur... Başka?

Ankara'ya gidince (bakanlıklarda iş takibine tabii), Anıtkabir'e de mutlaka gidilecektir. Bu konuda gerekli kanun ve yönetmeliklerin bir an önce çıkarılmasını istiyoruz. "Anıtkabir giriş bileti" gösteremeyenlerin Esenboğa'dan, gardan ve garajlardan çıkış yapmalarına izin verilmemelidir.

Ankaralılar "zaten" orada oturduklarından, ayrıca Anıtkabir'e hiç uğramadan da yıllarca yaşayabilirler. Onlar "muaf" tutulacaklardır.

Bilet dedik... Anıtkabir'e uygun bir ücret mukabili (gelir vergisinden düşülmek kaydıyla) bilet de kesilebilir ve bu fonda toplanacak para, cumhuriyet mitingleri finansmanında kullanılmak üzere Atatürkçü Düşünce Derneği'ne teslim edilebilir... Böylece devrin cumhurbaşkanından para istemelerine de gerek kalmayacak, kıllık edenlerin sesleri kesilecektir.

İkincisi... Anıtkabir'e nasıl başörtülü girilemezse, kirli, lekeli, yağlı iş tulumuyla ve sıradan, gündelik giysilerle de girilemez. (Cüppe, potur, mes lastik zaten asılma nedenidir!)

Takım elbise şart değilse de, ceket ve kravat zorunluluğu getirilmelidir. Koyu renk, tercih nedenidir. Sakal tıraşı ve kısa saç da önemli bir farklılıktır. Bunlara sıra beklemeden girmek gibi birtakım ayrıcalıklar sağlanabilir. Bıyık, ince olmak kaydıyla (memur bıyığı) serbesttir.

Bu memlekette bir zamanlar kravat takmadan Ulus'tan Sıhhiye'ye geçmek, Tünel'den Beyoğlu'na çıkmak bile yasaktı. Dirlik düzenlik vardı. Karşıdevrimciler iktidara gelince ortalıkta kravatsız gezen serseri sayısı çoğaldı. Memleket elden gitti. Memleket yeniden ele geçirilmeli, pardon, ele gelmelidir.

Nasıl Köy Enstitüleri yeniden açılıp "eğitim şart" ilkesi yeniden yürürlüğe konmak zorundaysa, burada da giyim kuşam, devrimlere uygun olmalıdır.

Fakat kadınlara kravat taktırmak hiç de hoş olmayan birtakım "cinsel sapma çağrışımları" yaratabileceğinden, onlarda oturak şapka, tango etek, fırfırlı bluz, kürklü yaka, bilekten bantlı iskarpin gibi otuzlu yılların modasına uygun giysiler yeterli sayılabilir... Burada da saçlara maşa çekilmesi ve ince kaş, tercih nedeni olacaktır.

Anıtkabir içinde ve "müştemilatında" göbeğini kaşıyan da hapis cezasıyla kendine getirilsin.

Atatürk, bu ülkeyi size Anıtkabir'e gitmeyesiniz diye mi emanet etti?

Gerçi, "beni görmek mutlaka yüzümü görmek değildir, benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir" demişti ama Atatürk'ün bu ilkesini çiğneyebiliriz arkadaşlar! Fakat 1953 yılından, yani Anıtkabir inşaatı bitirilip hac ziyaretine açılmadan önce yaşayanları "cahiliyye devri" insanları sayalım, onlara günah yazmayalım.

Engin Ardıç
 

respector

Asistan
Katılım
15 Mart 2009
Mesajlar
475
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Engin Ardıç, tabiri caizse; Her devrin ve her iktidarın adamıdır. Eğer yarın komünist bir iktidarımız olursa kendisini kalinka söyleyerek neşe içinde votka içerken yakalayabilirsiniz. Zamanın Pleymen denilen sömürü yayınında dahi yazarlık yapmış bir kişidir. Ferhan Şensoy nedense "kalemimin sapını gülle donattım" kitabında tüm arkadaşlarını ismi ve soyadıyla yazarken Ardıçtan her seferinde "Hayvan Engin" diye bahseder. Popülisttir. Polemik yazarıdır. Kendi camiasında "liboş" olarak anılır.

Konu ettiği, Volkan Konak'da harbi adamdır, iyi müzisyendir. Bir gazetecinin böyle bir yazı yazabilmesi için Konak'ın sarfettiği sözlerdeki ironiyi anlayamamış olması gerekir ki bu da Ardıç zekasındaki biri için imkansızdır.
 

penguin

Profesör
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
3,494
Reaksiyon puanı
201
Puanları
243
Konum
Noname
Bence evinden çıkıp sokağa adım atanlara bile kılık kıyafet zorunluluğu getirelim.
Erkekler fes ve cüppe takmak zorunda olsun. Fessiz ve cüppesiz çıkanları idam edelim.
Kadınlar peçeli çıkmak zorunda olsun. Peçesizleri idam edelim.
Böyle yaparsak çok kısa zamanda süper güç bir ülke olacağımıza eminim.
ABD, japonya vs bile bizim yanımızda tırı-vırı kalacaktır.
 

LaWa

Profesör
Katılım
22 Şubat 2009
Mesajlar
3,119
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Fazla söze gerek yok anlayan için herşeyi gayet güzel bir şekilde dile getirmiş.
 
Üst