Konumuz : AŞK ...

Aşkınıza "ilan-ı aşk" ettiniz mi ?


  • Kullanılan toplam oy
    35

HÜDHÜD

Rektör
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,091
Reaksiyon puanı
6,551
Puanları
293
Bu konumuzda AŞK nedir? Aşık olduk mu, kaç yaşında olduk, ilk ve tek aşkım dediğiniz kız/erkek için (istenirse ad/takma ad verilebilir) içinize sığmayan, gönlünüzden kopan her türlü güzel ifade, düşünce burda yazılabilir.

Uzman veya yeterli tecrübeye haiz olduğunu düşünenler birikimlerini paylaşabilirler...

Buradan aşkını ilan edenler dahi olabilir ??

Evlilik konusunda planlarınız ve Aşk'ınızla en güzel ve ilginç anılarınız olarak paylaşmayı uygun gördüğünüz değerli bilgiler...

En önemli meselelerden biri; Aşık olduğunuz kişi ile ilk tanışmanız nasıl oldu, sonuç olarak evlilik söz konusu olabildi mi? Tanışma veya evlilik tarihlerinizi ezbere bilir misiniz? Aşk konusunda en önemli hatanız ne oldu veya en gurur duyduğunuz başarınız ne idi?

Aşkınızla Lisede mi, Üniversitede mi yoksa iş hayatınızda mı tanıştınız? Yoksa geçmişi daha mı derine gitmekte ...? ?

Evlilikle taçlandırmış olanlarımız için kaç yıllık mutluluk yaşamış bulunuyoruz ve kaç çocuk sahibiyiz...?

Gibi gibi ilgin ve bir o kadar da besleyici, aşkı ve evliliği özendirici her türlü güzel anılarınızı paylaşmanız dileğiyle konuyu açmış bulunmaktayım. Dileyen daha farklı ama edep, adap yönünden dikkatli olmak şartıyla şeyler yazabilir veya bir cümlede olsa konuya katkıda bulunabilir.
 

H1ÇK1R1K

Doçent
Katılım
18 Nisan 2020
Mesajlar
502
Reaksiyon puanı
386
Puanları
63
Yaş
19
Bu konumuzda AŞK nedir? Aşık olduk mu, kaç yaşında olduk, ilk ve tek aşkım dediğiniz kız/erkek için (istenirse ad/takma ad verilebilir) içinize sığmayan, gönlünüzden kopan her türlü güzel ifade, düşünce burda yazılabilir.

Uzman veya yeterli tecrübeye haiz olduğunu düşünenler birikimlerini paylaşabilirler...

Buradan aşkını ilan edenler dahi olabilir ??

Evlilik konusunda planlarınız ve Aşk'ınızla en güzel ve ilginç anılarınız olarak paylaşmayı uygun gördüğünüz değerli bilgiler...

En önemli meselelerden biri; Aşık olduğunuz kişi ile ilk tanışmanız nasıl oldu, sonuç olarak evlilik söz konusu olabildi mi? Tanışma veya evlilik tarihlerinizi ezbere bilir misiniz? Aşk konusunda en önemli hatanız ne oldu veya en gurur duyduğunuz başarınız ne idi?

Aşkınızla Lisede mi, Üniversitede mi yoksa iş hayatınızda mı tanıştınız? Yoksa geçmişi daha mı derine gitmekte ...? ?

Evlilikle taçlandırmış olanlarımız için kaç yıllık mutluluk yaşamış bulunuyoruz ve kaç çocuk sahibiyiz...?

Gibi gibi ilgin ve bir o kadar da besleyici, aşkı ve evliliği özendirici her türlü güzel anılarınızı paylaşmanız dileğiyle konuyu açmış bulunmaktayım. Dileyen daha farklı ama edep, adap yönünden dikkatli olmak şartıyla şeyler yazabilir veya bir cümlede olsa konuya katkıda bulunabilir.
En iyisi yanlız (yazım yanlışı yapmış olabilirim) yaşamak. İnsanlar evleniyor da ne oluyor? Hemen boşanıyorlar. En iyisi yanlız yaşa, kendi yağında kavrul.
 

Yasuobilal2007

Profesör
Katılım
29 Ocak 2020
Mesajlar
1,286
Reaksiyon puanı
952
Puanları
293
Yaş
22
6 lik sevgilim oldu sadece o kadar bana göre değilmis ama
 

HÜDHÜD

Rektör
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,091
Reaksiyon puanı
6,551
Puanları
293
Görmedim duymadım bilmiyorum ??
Kız çocuklarına olan düşkünlüğünüz fotoğraflarınıza yansıdığına göre, "aile" , "yuva" kurma isteğinde ve o değerli meyvelere özlem hissetmektesiniz gibi... :innocent: Çok güzel kız çocukları fotoğrafları paylaşıyorsunuz, tarzınız taktirlik...
 

_Zaur_

Müdavim
Müdavim
Katılım
17 Kasım 2017
Mesajlar
14,179
Çözümler
5
Reaksiyon puanı
23,314
Puanları
4,958
Göz Göze gelmeler aşk sayılıyorsa, Baya aşık olmuşum demek ? ? ?
 

CapScroLL

Müdavim
Müdavim
Katılım
22 Ağustos 2014
Mesajlar
3,656
Reaksiyon puanı
2,683
Puanları
358
Yaş
27
Annem sağolsun tvde Esra Erol ve müşterilerini görmekten içimde aşk diye bir şey kalmadı :))) Adamın yıllarca öz evladı diye beslediği çocuklardan bir kaç tanesi başkasından çıkıyor, bu ve bunun gibi durumlar ister istemez insanın bilinç altında olumsuz etkiler oluşturuyor istemeyince de istemiyorsun.
 

HÜDHÜD

Rektör
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,091
Reaksiyon puanı
6,551
Puanları
293
Göz Göze gelmeler aşk sayılıyorsa, Baya aşık olmuşum demek ? ? ?
Göz göze geldikten sonrası da önemli, mesela onu düşünmeden zamanın geçmek bilmemesi, onsuz yüreğinde onanmaz baskı veya şiddetli huzursuzluklar yaşamak gibi... Bunlar eğer oluşuyorsa, vuku buluyorsa Allah gönlüne göre versin deriz @_Zaur_ :)
 

HÜDHÜD

Rektör
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,091
Reaksiyon puanı
6,551
Puanları
293
Aşk ne knka yiyilip içiliyor mu? Benim hayatım da öyle şeyler yokta
Aşk öyle zor ve dayanılmaz bir hal ki aç, susuz bırakabilir, yenilecek bir şey bulmayı bırakın, kalbiniz o kadar ızdırap ve stres yaşayabilir ki kendi kendini insan yiyebilir Allah korusun... Umutsuz aşklar veya tek taraflı olanlar gibi...
 

KaTaRaN

Profesör
Katılım
20 Aralık 2019
Mesajlar
2,849
Reaksiyon puanı
2,514
Puanları
293
Yaş
29
Aşk öyle zor ve dayanılmaz bir hal ki aç, susuz bırakabilir, yenilecek bir şey bulmayı bırakın, kalbiniz o kadar ızdırap ve stres yaşayabilir ki kendi kendini insan yiyebilir Allah korusun... Umutsuz aşklar veya tek taraflı olanlar gibi...
Aç kaldığım da doğrudur da aştan değil. Yıllar önce bir aralar o tür bir ilişki yaşamadım. Sütten ağzım yandı ben komple süt ürünlerini yemeyi bıraktım diyeyim?
Mesaj otomatik birleştirildi:

Çok şanslısınız o zaman. Devam edin bu şekilde bulaşmayın.
Hiç bulaşır mıyım aşk benden uzak dursun
 

HÜDHÜD

Rektör
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,091
Reaksiyon puanı
6,551
Puanları
293
AŞK VE MUHABBETİ VEREN CENÂB-I ALLAH’TIR
1591733006592.png


Yazar:Musa TEKTAŞ, Kategoriler:210.Sayı, Edebiyat


Aşk, bir kapının üzerini veya pencerenin etrafını saran sarmaşıklar gibidir. Bulunduğu yeri kuşatır. O sarmaşık kendine su verip, bakımını yapıp, yaklaşanlara, sırrına vakıf olanlara ilgili kapıdan girmek ve o pencereden bakmak için izin verir. Yaklaşamayanlar ise, muhabbetten bîhaber yaşarlar. Aşkı hissedenler varlığın gerçek manasını öğrenirler. Berraklaşan ruhlarıyla ilahî muhabbeti idrak ederler. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri âşıkların hallerinin ayıplanmamasını, sırlarının açığa vurulmamasını ve ilahî muhabbetin Allah’tan olduğunu bir beytinde şöyle ifade buyurur:

İşit âşıkların sırrını ta’n eyleme ey ihvân

Veren aşk u muhabbeti değil mi Hazret-i Sübhân1


(Ey kardeş! Âşıkların sırlarını, hallerini gördüğün, duyduğun zaman onları ayıplama. Aşk ve muhabbeti veren Cenâb-ı Allah’tır. Onların manevî halleri de Allah’ın sevgi sırlarındandır.)

Sûfîlere göre aşk yolu, ulvi hedeflere varan en kestirme ve kısa yoldur. Mesela zühd ve takva ile on senede elde edilen “kemal”, aşk yolundan gidildiğinde iki senede veya daha az zamanda husule geliverir. Sevgilinin mahallesine giden yollar içinde aşk yolu en kısa olanıdır, lâkin belaları çoktur. Ayrılık, firkat, hasret, hicran, kınanma, dile düşme, kendini bilememe ve bulamama, aklı terk etme, bilinci yitirme vs. hep bu belalardandır. Ancak aşk yolunun belasız yürünmesi de mümkündür. Yine sûfîler aşk yolunu belasız yürümek isteyenlerin duraklarını şu şekilde sıralamışlardır: İbadet, muhabbet, şeref, itibar, aşk, kemal. Bu sayılanların her birinde ısrar, insanı bir sonrakine yükseltir. Yani ibadet ede ede muhabbete, muhabbette devam ile şerefe, şerefi koruyarak itibara, sevilen katında itibardan aşka, aşk ile dolunca da kemale erişilebilir. Çünkü aşk, kendi mahalli sayılan süveydayı, süveyda içinde bulunduğu kalbi, kalp de hükmettiği bedeni etkiler. Kalp aşk ile dolu ise elbette beden azaları da aşk ile doluyor demektir. Nitekim kalp sevgilinin adını andığında bedenin her azası da onun adını anar, kalp ile birlikte titrer. Kalp zikrullah ile meşgul ise elbette beden azaları da zikrullah ile iştigal ediyor demektir.2

Mecnûn’un Aşkı
Mecnûn lakabıyla bilinen Amiroğullarından Mülevvah’ın oğlu Kays, çöllerde, sahralarda Leyla’nın aşkı ile divane dolaşırken kendi halini anlatan şiirler söyler, ona yolu uğrayanlar bu şiirlerden okumasını ister, şiirler okundukça dört bir yana yayılır, böylece Leyla adı daha çok bilinirmiş. İşte o şiirlerden bir parça:

Toplumda ve tenhada, gece gündüz, yirmi sene, insanların Rabb’ine dua ettim;

Leyla’nın da benim çilem gibi çile çekmesi, benim sevdiğim gibi sevmesi için…

Yahut benim halimi anlaması veya bana acıması için…

Allah duamı kabul etmedi. Bu yolda benim aşkımı bir geçen de olmadı… Oysa beni bitiren şu aşk yüreğimde artırıldı da artırıldı…

Aşk her âşıkın kalbinde eskiyor; Leyla’ya olan aşkım ise ben yaşadıkça tazelenmekte…

Rabb’im! Artık beni ona sevdir veya bana onunla şifa ver. Yoksa kalbimin çektiği çileden artık dinlendirileyim, Rabb’im!3

Muhyiddin Arabî Hazretleri Mecnûn’un aşk hallerinden şöyle bahseder: “Kays’ı Mecnûn eden şey, onun cemalinden ziyade hayali idi. Kays Leyla’yı hayal ede ede Allah arzusu (istek, şevk, iştiyak, özlem) arttı. Hatta bu arzu “Leyla! Leyla!” sayıklamalarıyla şiddetlenerek lezzete dönüştü, onu deli divane etti. Daha sonra Leyla yanına gelip de “Aradığın işte yanında, gel kavuşalım!” dediği vakit hiç onunla alakadar olmadı. Çünkü ete kemiğe bürünüp karşısına geçen Leyla’yı, hayalindeki Leyla ile örtüştüremedi. Gerçi onun hayalinde âlem Leyla ile dolup taşmıştı, her zerrenin adı Leyla olmuştu ama dokunabilecek kadar yakınında, tam karşısında duran Leyla onun muhayyel Leyla’sı değildi.”4

Leyla ile Mecnûn’un muhabbet halleri de sözleri de bir kalbin nasıl olması gerektiğini bizlere ne de güzel özetler:

Mecnûn bir gün yine kendi halinde iken yanına bir köpek gelir. Hemen elindeki yarım kuru ekmeğini köpeğe verir. Sırtındaki urbasını çıkarır ve köpeğin altına serer. Ona iltifat ettiğini görenler hayrette kalırlar kalmasına ama bir kere bunu yapan deli manasında “Mecnûn” dedikleri âşıktır. “Soralım bakalım neden böyle yapmış?” derler. “Ey Mecnûn, ey deli nedir bu halin? Kendi halini unuttun da köpeğe mi ikram ediyorsun?” diye sorarlar.

Bunca kalabalık hayrete Mecnûn, o temiz kalbinden latif bir cevap verir:

“Ben onu Leyla’nın köyünde gezerken gördüm. Onda Leyla’nın bastığı toprakların kokusu var.” der.

Sevmeye, insan olmaya, insan kalmaya bahanelerimiz olmalıdır. Bu bahaneleri bulamazsak mahşerde mazeret aramak zorunda kalırız. Orada el de konuşur dil de…

“Allah’ım Leyla’nın Köyünün Askerleri Zarar Görmesin.”
Leyla ile Mecnûn’la yolumuza devam edelim:

Mecnûn yapayalnız gezerken bir komutan yanına gelir ve ona neden bu halde olduğunu sorar. Mecnûn, Leyla diye bir kıza âşık olduğunu ama babasının vermediğini, kendisinin de o aşktan çöllere düştüğünü söyler. Çöllerde ceylanların gözlerini Leyla’nın gözlerine benziyor diye öpen Mecnûn’a komutan acır ve “Haydi, ben ordularımla emrindeyim. Gidelim ve Leyla’nın köyünün ordusuyla savaşalım ve Leyla’yı alalım.” der.

Bu Mecnûn’un hoşuna gider çünkü komutanın sözlerinden sadece “Leyla’yı geri alalım.” kısmını anlamıştır. Savaş mavaş duymamıştır.

“Tamam, o zaman gidelim.” der.

Leyla’nın köyüne giderler. İki ordu savaşa tutuşur. Mecnûn bakar ki Leyla’nın ordusu yenilmektedir, savaşı kaybedecektir. Hemen orada ellerini açar ve şu duasıyla gerçek bir âşık olduğunu dünyaya ilan eder:

“Allah’ım Leyla’nın köyünün askerleri zarar görmesin.” der. Ve bu dua kabul olur.

Leyla’nın varlığı sebebiyle ona ait her şeyi koruyan bir kalptir Mecnûn’unki. O kalbe sevgi bir kere uğramış ve gayrısına da o kalbin kapılarını kapatmıştır.

Leyla da aynı derdin dermanında serinlemektedir.

Leyla’ya bir hasret rüzgârı selam verir:

“Ey Leyla, sen niçin dua etmiyorsun ona kavuşmak için?” Leyla; hasret rüzgârına bakar, bir of çektikten sonra:

“Ne zaman adını ansam, duada diyeceklerimi unutuyorum. Ben sadece onun dualarına âmin taşıyabilirim.” der. Bu sefer aynı adamlar Mecnûn’a varırlar:

Mecnûn’a, “Neden Leyla’yı alıp kaçmadın?” derler. “Annesi üzülürdü, ben içinde Leyla olan kalbi kıramam.” diye cevap verir.

Yalnızlık nedir diye Mecnûn’a sormuşlar:

“Kalpsizlerin köyünde Leyla’ya âşık olmaktır.” demiş.5

Beytin birinci mısraında âşıkların sırrından bahsedilir. Sûfîler, manevî yollarda ilerlerken gönüllerinde doğan sırları kendi aralarında belli bir terminoloji ile paylaşırlar. Semboller ve mecazlarla dolu bir dildir bu. O dili anlamayan yahut oradaki mecazın farkına varamayan birisi için sûfîlerin söyledikleri anlamsız şeyler veya saçmalık olarak algılanabilir. Sırrı layık olandan başkasına söylememek kuralı işte burada devreye girer. Hakk’ın sırlarını kabul edecek derinlikte olmayan birine o ağır yükü vermek, elbette fikri de kişiyi de helâke götürür, topluma fitne yayar. Çünkü sırlar ve hakikatler her kaba sığmaz. Ham olan, pişmişin halinden anlamaz. İlahî hakikatlerin üzerinden örtü kaldırılırsa kargaşa çıkar. Mesela, Hallâc’ın başına gelenleri, mecazı anlamayanların nasıl bir kargaşa ile cihanı fitneye verdiklerini düşünmek gerekir. Tasavvuftaki mecaz dilinin dışarıya yönelik bu “sır” maksadının dışında ikinci bir amacı daha vardır ki dervişler bu dili konuşarak kendi aralarında anlaşır, söyleşir, hakikatleri öğrenir ve halden hale yükselirler.6

Yüzünün Güzelliği Güneşi Kıskandıran Delikanlı
Aşk davasının büyük kahramanlarından Yusuf yüzlü, güneşi kıskandıran parlak delikanlının Allah Rasûlü (s.a.v.)’ne aşk derecesindeki muhabbetini birlikte okuyalım:

Asıl ismi Osman’dır. Güneşi kendini pervane yapan parlaklığından dolayı ona “Şemmas” denmiştir. Onun kalbi, aklı ve gönlü, yüzü gibi saf, tertemiz ve apaydındır. Kalbinin güzelliği yüzüne yansımıştır. Bunun içindir ki Allah Rasûlü (s.a.v.), İslâm’ı tebliğ etmeye başlayınca, toplumun bütün baskılarına rağmen her şeyi göze alıp İslâm’a koşarak hakikatin ilk temsilcilerinden olma şerefine ermiştir.

Müşriklerin baskısı dayanılmaz boyutlara ulaşınca, fitneye düşmemek için eşi Ümmü Habîbe binti Said’i de yanına alarak Habeşistan’a, sonra da Medine’ye hicret etmiştir.

Cihat başlayınca hep ön saflardadır. Uhud’da müşrikler bir ara, Allah Rasûlü (s.a.v.)’nün bulunduğu yere doğru yoğun bir saldırıya geçerler. Etrafını sararak ona ulaşmak için sürekli hamle yapmaktadırlar. İşte o an Şemmas’ın aklı başından gider, dünyası kararır. Ya Sevgililer Sultanı’na bir şey olursa, ya müşrikler ona yaklaşırsa… En Sevgili’ye asla ulaşmamalıdırlar. Bunun için binlerce canı olsa hepsini vermeye hazırdır.

Müşrikler Peygamber Efendimiz’e sağdan saldırınca hemen sağa geçer. Soldan saldırınca sola geçer. Gelenlerin üzerine atılarak onları Peygamber Efendimiz’den uzaklaştırır. Oklar ve mızraklar havada uçuşmaya başlayınca kılıcı ile Allah Rasûlü (s.a.v.)’nü koruyamayacağını anlar. O sırada Allah Rasûlü (s.a.v.) aldığı darbelerden baygınlık geçirmiştir. Üzüntüden Şemmas’ın canı çıkacak gibidir. Ok ve mızrakların geldiği yöne doğru koşar. Allah Rasûlü (s.a.v.)’nün önüne geçerek kendini Peygamber Efendimiz’e siper eder. Gözünü kırpmadan Allah Rasûlü (s.a.v.)’ne atılan ok ve mızraklara karşı duran o büyük mücahit, birbiri ardınca atılan ok ve mızraklara hedef olunca mübarek vücudu paramparça olur.

Kalbi “Allah Rasûlü (s.a.v.)’ne bir şey olur mu?” endişesi ile öyle doludur ki vücuduna saplanan ok ve mızraklardan hiçbirinin acısını duymaz bile. Yere düşüp kendinden geçmiştir. O sırada ayılan Allah Rasûlü (s.a.v.) onun bu halini, fedakârlığını, kendini peygambere feda edişini görünce çok duygulanır. Onun yaptığı bu fedakârlığa bir karşılık bulamaz ve şöyle buyurur:

– Şemmas’ın yaptığına karşılık cennetten başka bir şey bulamadım.

Kendini Rasûl’e feda edişini tarif ederken de şöyle buyurur:

– O gün Şemmas kendini bana siper etti. Vücudunu benim için kalkan gibi kullandı. Sağa döndüğümde sağımda o vardı; sola döndüğümde Şemmas oradaydı.

Savaş bitip düşman çekildiğinde Şemmas’ın henüz yaşadığı, ağır yaralı olduğu anlaşılır. Uhud’dan alınarak Medine’ye götürülür. Sahabeler onu Hz. Âişe’nin odasına koymak isteyince Ümmü Seleme Annemiz onlara müdahale eder ve:

– Amcamın oğlu, benden başkasının yanında mı olacak, der. Allah Rasûlü (s.a.v.):

– Onu Ümmü Seleme’nin odasına götürün, buyurur. Bir gün annemizin yanında kalan Şemmas b. Osman, hiç bir şey yiyip içmeden Rabb’ine ulaşır. Allah Rasûlü onu diğer şehitler gibi elbiseleriyle birlikte yıkamadan Uhud’a defnettirir.7

Sevgi Kahramanı
Sevginin kudretini beyan eden, sevgi ile yaklaşınca gönülleri kazanmanın önemine işaret eden bir menkıbe ile yazımızı tamamlayalım:

Mar‘uf-i Kerhî Hazretleri herkesin gönlüne girmeyi başarmış bir velidir. Onu Müslümanların yanı sıra Hıristiyanlar ve Yahudiler de çok severdi. Herkes onun duasını almaya koşmaktadır.

Bir gün Hıristiyanlardan biri ona gelip, “Benim evladım olmuyor, bana dua eder misin?” der.

Ma’ruf-i Kerhî Hazretleri onu İslâm’a davet eder. Hıristiyan sadece dua almak için geldiğini söyleyince, “Allah sana bir evlat versin ve onun eliyle Müslüman ol inşallah.” diye dua eder.

Hıristiyan adam tebessüm eder ve duasından dolayı teşekkür eder.

Çok geçmeden adamın bir çocuğu dünyaya gelir. Okul çağı gelince babası çocuğu kilise okuluna yollamaya başlar. Kilisedeki rahip ona teslisi anlatır. Çocuk bunu duyunca, “Benim kalbim daralıyor, dilim dediklerini söylemek istemiyor.” der.

Rahip, “O zaman bunları sonra konuşuruz. Şimdi alfabeye geçelim. Haydi, bana harfleri oku.” der.

Çocuk bir şiir okur. İlk beyit elif-be ile başlar, son beyit lam elif-ye ile bitmektedir. Her okuyuşunda Allah’ın sıfatlarını sayar gibi okur. Çocuk, alfabeyi bitirince de şöyle devam eder:

“Bizleri ağlatan, güldüren, öldüren dirilten Allah’a yemin ederim ki O’nun kapısından başkasına giden mutlaka zarar eder. Ondan başkasından ne zarar gelebilir ne de bir fayda. Kul isyan eder, Allah örter.”

Çocuğun dilinden bunları duyunca rahip Müslüman olur. Çocuğun babası da İslâm ile şereflenir.

Ma’ruf-i Kerhî Hazretleri’nin kendisine ettiği duayı hatırlar ve “Vay mübarek vay!” der.

Duası böylesine kabul olan Ma’ruf-i Kerhî Hazretleri ölürken öğrencilerinden birine, “Ben ölünce bu gömleğimi de fakirlere ver.” der. Derdi Allah’ın huzuruna giderken dünyalık bir şey bırakmamaktır, annesinden doğduğu gibi hiçbir dünyalığı olmadan gitmektir. Vefat edince Hıristiyanlar ve Yahudiler de cenazesine gelirler. Onu kendi mezarlıklarına gömmek isterler. Ne var ki tabutuna el attıklarında tabutu yerinden oynatamazlar. Müslüman olanlar el atınca görürler ki tabut kalkmaktadır. Bu duruma şahit olan herkes oracıkta Müslüman olur.8

Dipnot
1. Es-Seyyid Osman Hulûsi Ateş, Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî, (Haz. Mehmet Akkuş-Ali Yılmaz), Nasihat Yayınları, Ankara, 2006, s. 225.
2. İskender Pala, Aşka Dair, Kapı Yayınları, İstanbul, 2014, s. 75.
3. Pala, a.g.e., s. 60.
4. Pala, a.g.e., s. 76.
5. Şerif Yusuf, Karınca Basmaz Efendiler, Sûfî Kitap, İstanbul, 2015, s. 71-74.
6. Pala, a.g.e., s. 139-140.
7. Hilal Kara-Abdullah Kara, Sahabelerin Şehadet Anları, Nesil Yayınları, İstanbul, s. 75-76.
8. Yusuf, a.g.e., s. 95-96.

Aşk, Allah'ın gönüllere şifasıdır, sevgiliye olan hediyesidir...
 

_Zaur_

Müdavim
Müdavim
Katılım
17 Kasım 2017
Mesajlar
14,179
Çözümler
5
Reaksiyon puanı
23,314
Puanları
4,958
Göz göze geldikten sonrası da önemli, mesela onu düşünmeden zamanın geçmek bilmemesi, onsuz yüreğinde onanmaz baskı veya şiddetli huzursuzluklar yaşamak gibi... Bunlar eğer oluşuyorsa, vuku buluyorsa Allah gönlüne göre versin deriz @_Zaur_ :)
O günler geçmişte kaldı kardeş. Benimde böyle bir anım oldu diye söylemek istedim.
Bir dahaki sefere gözlerden Elektrik almam İçin Pikachu`ya bakmam gerekicek. ?
 

HÜDHÜD

Rektör
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,091
Reaksiyon puanı
6,551
Puanları
293

vigilantemre

Moderatör
Moderatör
Katılım
26 Mayıs 2019
Mesajlar
1,790
Çözümler
3
Reaksiyon puanı
1,945
Puanları
358
Yaş
23
2. sınıfa gidiyordum o zamanlar sınıf arkadaşıma aşık olmuştum (Betül) (baya erken tanıştım aşkla), bir gün geldi ailem taşınma kararı aldı (şehir içinde) ben gitmek istemiyordum okulum değişecek diye. Taşındık, okulun ilk günü baktım ki sevdiğimde aynı yere taşınmış hem de aynı sınıftayız. 6. sınıfa kadar orda ikamet ettik hep aynı sınıftaydık çok iyi anlaşıyorduk. 6. sınıf sonunda Hatay'a taşındık (Hala Hatay'dayım) kendisine taşındıktan sonra açıldım ama beni engelledi ?. onu unutamadım şu an 19 yaşındayım. Abiler ne olursanız olun ama sakın aşık olmayın.
 

_Zaur_

Müdavim
Müdavim
Katılım
17 Kasım 2017
Mesajlar
14,179
Çözümler
5
Reaksiyon puanı
23,314
Puanları
4,958
Aşk meşk bir yere kadar Ayrıca Aşık olanlar ve evlilik döneminde olanlar.
Kan bağı olan insanlardan uzak durun. Çocuğunuz sakat doğabilir ömür boyu sıkıntısı ve azap sizin üzerinize düşer.

Australiyada eski kabileler akraba evliliği olmasın diye Soy olarak kendilerine Kanguru Zurafa ve başka hayvan yada bitkilerin semböllerini kullanıyordular.
Aynı bir kan bağı olan semböllerin bir biriyle evlenmesi yasaktı. Cezası ölüm yada Kendinden geçene kadar dövmülmekti.

Yani kimi severseniz sevin sağlıklı sonuçlansın diye kan bağı olan insanlardan uzak durun.
 

Toprak Kokusu

Müdavim
Müdavim
Katılım
8 Ağustos 2019
Mesajlar
2,054
Reaksiyon puanı
6,139
Puanları
708
Yaş
21
Kız çocuklarına olan düşkünlüğünüz fotoğraflarınıza yansıdığına göre
Aslında kız çocuklarıni pek sevmem ben. Daha çok erkek çocuğu.
Erkek sanılmayacagimi bilsem kesinlikle erkek çocuğu koyarım profile ?
"aile" , "yuva" kurma isteğinde ve o değerli meyvelere özlem hissetmektesiniz gibi
?
Çocukları çok severim ama yeğenlerim yetiyor bana. ? Yuva kurmak fln çok çok erken, daha 16 yeni bitti ya ? şuanki önceliklerim kendimi geliştirmek ve bilgi sahibi olmak, ve gayeme (kullukta hakikate ermeme) karşı attığım adımlar daha çok önemli benim için. Olacak olan olacak adı üstünde. Yeri, vakti, yaşı, bilinci gelmeden gönül eğlendirmek boş iş bana göre ? ilgilenmedigim ve bulasmadigim işler. Zor zamanlar geçiyor üzerimizden
Çok güzel kız çocukları fotoğrafları paylaşıyorsunuz, tarzınız taktirlik
Çok Teşekkür ederim şimdiki uzun süre böyle gülümseyecek hep sizlere ?
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,206
Reaksiyon puanı
10,327
Puanları
293
Tek hece

Var mı beni içinizde tanıyan
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim
Kalmasa da şöhretimi duymayan
Kimliğimi tarif etmek zor benim

Bülbül benim lisanımla ötüştü
Bir gül için can evinden tutuştu
Yüreğine Toroslar’ dan çığ düştü
Yangınımı söndürmedi kar benim

Niceler sultandı, kraldı, şahtı
Benimle değişti talihi, bahtı
Yerle bir eyledim taç ile tahtı
Akıl almaz hünerlerim var benim

Kamil iken cahil ettim alimi
Vahşi iken yahşi ettim zalimi
Yavuz iken zebun ettim Selimi
Her oyunu bozan gizli zor benim

Yeryüzünde ben ürettim veremi
Lokman Hekim bulamadı çaremi
Aslı için kül eyledim Keremi
İbrahim’in atıldığı kor benim

Sebep bazı Leyla bazı Şirin'di
Hatırım için yüce dağlar delindi
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim

İlahimle Mevlana’yı döndürdüm
Yunusumla öfkeleri dindirdim
Günahımla çok ocaklar söndürdüm
Mevladanım hayır benim, şer benim

Benim için yaratıldı Muhammed
Benim için yağdırıldı o rahmet
Evliyanın sözündeki muhabbet
Enbiyanın yüzündeki nur benim

Kimsesizim hısmım da yok hasmım da
Görünmezim cismimde yok resmim de
Dil üzmezim tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim
Benim adım aşk!

Cemal Safi
 

utkuversus

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
12 Temmuz 2015
Mesajlar
17,647
Çözümler
1
Reaksiyon puanı
13,231
Puanları
4,958
Yaş
21
Almıyım ben :D.
 
Üst