Kışa girerken sedef hastalığına dikkat!

michuozawa

Guru
Emektar
Katılım
6 Ağustos 2008
Mesajlar
20,603
Reaksiyon puanı
493
Puanları
263
Stresten uzak durmak, gün ışığından yararlanmak, deriyi korumak, enfeksiyonlardan korunmak sedef hastalığının tedavisinde rol oynuyor.
kisa_girerken_sedef_hastaligina_dikkat_1445868991_6844.jpg


Türkiye’de yaklaşık 1.000.000 sedef hastası olduğunu tahmin ettiklerini belirten Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Yaylı, mevsim değişikliklerinin ve psikolojik stresin sedef hastalığını tetikleyebileceğini vurguladı.
Tüm deri alanlarında oluşabilen ancak sıklıkla dizler, dirsekler, saçlı deri, bel bölgesi, kalçalar, tırnaklar ve genital bölgeyi etkileyen sedef hastalığı (psoriasis), deri ve eklemleri tutan kronik seyirli bir hastalıktır. Hastalığın en sık görülen tipi olan plak tip psoriasiste, vücudun bazı yerlerinde, üzerinde gümüş renginde sedefi kepeklerin bulunduğu pembemsi kırmızı kabarıklıklar oluşur. Yaygın olmayan diğer tiplerde ise iltihap benzeri döküntüler (püstül) veya yaygın kızarıklık (eritrodermi) görülebilir.

Sedef hastalığı kış aylarında daha aktif


26-30 Ekim Dünya Sedef Hastalığı (Psöriasis) Farkındalık Haftası nedeniyle görüş belirten Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Yaylı, deri tutulumuna ek olarak, yaklaşık olarak her beş sedef hastasının birinde eklem tutulumu olduğunu ve hastalık iyi yönetilmezse eklem hasarı oluşabildiğini söyledi. Dr. Yaylı, sedef hastalığının mevsimsel değişimleri hakkında şöyle konuştu: “Sedef hastalığı derinin daha kuru olduğu ve güneşin pek ortalarda olmadığı soğuk kış aylarında daha aktif. Hastalar yaz aylarında çoğunlukla güneş ve artan nem ile daha rahat bir seyir geçirebiliyorlar. Ancak, hastalığın seyrinde iyi yöndeki bu kısmi değişiklikler, çoğu hastada tedavi ihtiyacını ortadan kaldırmıyor.”
Genetik yatkınlık, travma, stres, enfeksiyon ve bazı ilaç kullanımları tetikleyici
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Yaylı, sedefin ortaya çıkışında halen net olmayan noktalar bulunsa da, hastalığa neden olan başlıca etkenler hakkında şunları söylüyor:
“Sedef hastalığının genetik yatkınlığı olan bireylerde çeşitli çevresel tetikleyiciler varlığında ortaya çıktığını biliyoruz. Bulaşıcı olmayan uzun seyirli bu hastalıkta, bağışıklık sistemimizin çeşitli hücreleri deriye yönelerek, derimizin en üst tabakasının olağan düzende işleyen seyrini bozuyor ve klinikte görülen lezyonlara sebep oluyor. Bilinen en önemli tetikleyiciler travma, stres, enfeksiyonlar ve bazı ilaçlar olarak özetlenebilir.
Sedef hastalarında kaşıntı dahil olmak üzere, deriye yönelik her tür travma, sedef lezyonlarını arttırır. Çeşitli çalışmalarda psikolojik stres yatkınlığının fazla olduğu gösterilen sedef hastaları, yoğun stres altında daha problemli bir hastalık seyri yaşarlar. Özellikle boğaz enfeksiyonları başta olmak üzere, vücut direncini düşüren enfeksiyonlar da sedefin tetikleyicisi olabilir. Özellikle hipertansiyonu yönetmek amacıyla kullanılan bazı tansiyon düşürücüler veya kardiyovasküler ilaçlar var olan sedefi arttırabilir veya sedef benzeri döküntülere yol açabilir.”
Sedef kontrol altına alınabilir!


Kronik bir hastalık olsa da, sedef hastalığının kontrol altına alınabildiğini vurgulayan Doç. Dr. Savaş Yaylı, söyle devam etti: “Sedef hastalarının hastalığın seyrini iyi anlaması gerekiyor. Hastalığın yaşam boyu sürme potansiyeli var, ancak uzun süre hastalıksız veya çok az lezyonlu dönemler de mümkün. Bu, çoğu zaman tetikleyici olarak sıralanan faktörlerin kontrol altına alınabilmesi ile yakından ilişkili. Öncelikle halkımıza, psoriasisin uygun ilaçlarla kontrol altına alınabilen ve tedavi edilebilen bir hastalık olduğunun iyice aktarılabilmesi gerekli.
Uzun yıllardır, psoriasis, “tedavisi olmayan bir hastalık” olarak hafızalara kazınmış ve ne yazık ki, hekimler olarak bizler veya derneklerimiz bu yanlış kanıyı yıkacak etkin çalışmalar gerçekleştirememişiz veya yapılanlar sınırlı etkili olmuştur. Evet, psoriasis kronik bir hastalıktır. Ancak hastalar tecrübeli dermatologların elinde, uygun şekilde yürüyen tedavilerle hiçbir deri lezyonu olmadan veya çok çok sınırlı döküntülerle yaşam sürebilir.”


Çare doğru adreste aranmalı!


Kulaktan kulağa yayılan yanlış uygulamalardan, web ortamındaki suistimallere kadar birçok yanlış bilginin, psoriasis hastalarının umutlarını kırdığını vurgulayan Doç. Dr. Savaş Yaylı, şöyle dedi: “Hastalarımız bu konuda çok uyanık olmak zorundalar; doğru olmayan bu yaklaşımlar hem maddi, hem de manevi negatif sonuçlar doğurmakta, hatta hastalığı daha şiddetli bir duruma dönüştürerek hastalarımıza tıbbi zararlar da vermektedir. Bu süreç, doğal olarak hastaların tedavi umudunu örselemekte, ayrıca doğru tedavilerin başlanmasını da geciktirmektedir. Hastalarımızı doğru adreslerde uygun hekimlerle buluşturmak zorundayız. Bu hastaları uygun hekimlerle, bizlerle buluşturmada aile hekimlerinden de destek bekliyoruz.
Rutin hastalık kalabalığının arasında yaşanabilecek zorlukları aşmak için uzun zamandır, ülkemizin dört bir yanında, başta üniversite hastaneleri olmak üzere, birçok hastanemizde psoriasis poliklinikleri, yalnızca psoriasis hastaları kabul ederek, özellikle bu tip hastaları yönetmekte. Hastalarımızın, psoriasis hasta dernekleri, psoriasis derneği veya kliniklerin web sayfalarını da ziyaret ederek, bulundukları yörelerdeki bu polikliniklere ulaşmalarını öneririm.”

haber7
 
Üst