Kerbela Olayı

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Yezit, babası tarafından Müslümanların başına halife tayin edildiği günden itibaren İslam dini kökünden ciddi bir şekilde tehlikeye maruz kaldı. Muaviye, Hicretin 95. yılında oğlu Yezit’i kendisinden sonra halife olarak tayin etmeye karar vermişti. Bu işi kesin şekilde yerine getirmek için daha hayatta olduğu sırada Yezit için biat topladı ve kendisi de ona biat etti.
İbn-i Sa’d, Tabakat isimli eserinde şöyle yazıyor:
“Hüseyin bin Ali, Yezid’e biat etmeyenlerden biriydi. Muaviye hicretin 60. yılında öldüğünde oğlu Yezit hilafet makamına oturdu, halk da ona biat etti. Sonra Yezit Medine’nin hakimine şöyle bir mektup yazdı: “Halkı çağırarak onlardan biat al. İlk önce Kureyiş’in büyüklerinden başla; onların ilki de Hüseyin bin Ali olsun.” [1]
Medine’nin hakimi, İmam Hüseyin’den biat almak isteyince, İmam Hüseyin (a.s) cevabında şöyle buyurdular:
“Biz, nübüvvet ailesi ve risalet madeniyiz. Yezit ise fasık, şarap içen ve adam öldüren birisidir. Benim gibi birisi öyle bir insana biat etmez...”[2] İmam (a.s) başka bir sözünde de şöyle buyuruyor: “Artık İslam’la vedalaşmak gerekir; çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar olmuştur ...”[3]
Tanınmış İslam tarihçilerinden Mes’udî şöyle yazıyor:
“Yezit, ayyaş birisi idi; köpek, maymun ve avcı kuşlar besliyordu; içki içiyordu ... Onun zamanında, Mekke ve Medine’de şarkı ve haram müzikler yaygınlaşmış, halk açıktan açığa içki içmeye başlamıştı.
Firavun, halkın işi hususunda ondan daha adil, yakın ve uzak insanlar hakkında ise ondan daha insaflı idi.” [4]
* * *
İmam Hüseyin (a.s), Medine’nin durumunu karışık görünce, o şehirde kalmayı doğru görmeyip hicretin 60. yılı Recep ayının sonuna iki gün kala pazar günü ailesi ve dostlarıyla birlikte Mekke’ye doğru hareket etti.[5]
İmam Hüseyin (a.s), hareketinin hedefini, kardeşi Muhammet bin Haneffiye’ye yazdığı bir vasiyette şöyle açıklamıştır: “Ben azgınlıktan, makam sevdasıyla, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine’den ayrılmadım. Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve ceddim Resulullah (s.a.a) ve babam Ali bin Ebi Talib’in yolunda hareket etmek için o şehirden ayrıldım...”[6]
İmam Hüseyin (a.s), Şaban ayının üçüncü gününün Cuma akşamı (yani beş gün sonra) Mekke’ye vardı.[7]
* * *
Kufe halkı, Muaviye’nin ölümünü ve İmam Hüseyin (a.s)’ın Yezid’e biat etmekten kaçındığını öğrenince pek çok mektuplar yazıp imzalayarak İmam Hüseyin’i Kufe’ye davet ettiler.[8]
Onlar mektuplarında İmam Hüseyin’e (a.s) şöyle yazdılar: “Biz senin yolunu bekliyoruz, kimseye biat etmemişiz. Senin yolunda can vermeye hazırız. Senin için onların Cuma ve cemaat namazlarına katılmıyoruz.” [9]
İmam Hüseyin (a.s), Kufe halkının isteklerine olumlu cevap vererek, Ramazan ayının yarısında, Muslim bin Akil’i Kufe’ye gönderdi. İmam Müslim’e şöyle dedi: “Kufe halkına git, eğer yazdıkları doğruysa, sana kavuşmamız için bize haber gönder.”[10]
Muslim, Şevval ayının beşinci günü Kufe’ye vardı. Onun Kufe’ye geliş haberi şehirde yayılınca on iki bin kişi, (bir başka rivayete göre on sekiz bin kişi) onun aracılığıyla İmam Hüseyin’e (a.s) biat ettiler. O bu durumu İmam Hüseyin’e bildirerek İmam’ın Kufe’ye gelmesini istedi.[11]
Kufe’de yaşanan olayların haberi Yezid’e ulaşınca, ilk iş olarak Kufe’nin hakimi olan Numan bin Beşir’i azledip Ubeydullah bin Ziyad’ı onun yerine atadı.[12] Muslim bin Akil’in de yakalanıp öldürülmesini emretti.[13] Diğer taraftan da, İmam Hüseyin’i (a.s), Mekke’de gafil avlayıp öldürmek için kendi adamlarını seferber etti.
İmam Hüseyin (a.s) bu komplodan haberdar olunca, Allah’ın (c.c.) evi Kabe'de kan dökülmesini engellemek ve o yüce mekanın hürmetini korumak için, hac amellerini aceleyle bitirdi ve hicretin 60. yılı Zilhicce ayının sekizinci günü Mekke’den ayrılarak Irak’a doğru hareket etti.[14]
İbn-i Abbas, Kerbela vakıasından sonra bir mektubunda şöyle yazıyor:
“Şunu hiçbir zaman unutmayacağım ki, sen Hüseyin bin Ali’yi Peygamberin hareminden (Medine’den) Allah’ın haremine (Mekke’ye) sürdün, orada da onu gafil avlayıp öldürmek için, bazı adamlarını gizlice gönderdin. Sonra onu Allah’ın hareminden Kufe’ye sürdün. Hz. Hüseyin, Batha’nın (Mekke’nin) en aziz insanı olmasına rağmen üzgün bir şekilde Mekke’den ayrıldı. Eğer Mekke’de kalarak orada kan dökülmesini isteseydi, Mekke ve Medine halkının tümünden daha çok taraftarı olurdu. Ama o, Allah’ın evi ve Rasulullah’ın hareminin saygınlığnı ve kutsallığını korudu. Sen ise onların hürmetini ve saygınlığını korumadın. Çünkü sen, haremde onunla savaşmak için adamlarını Mekke’ye göndermiştin.”[15]
Ubeydullah, Muslim bin Akil’i ve ona sığınak veren Hani bin Urve’yi Kufe’de yakalayıp feci bir şekilde şehit etti.[16]
Ubeydullah, İmam Hüseyin’in (a.s) Kufe’ye geldiğini öğrenince, İmam’ın ordusunu gözetimi altında tutmak için, Hür bin Yezid-i Riyahi’nin komutasında bir orduyu “Kadisiyye” bölgesine gönderdi. Hür Bin Yezid, “Şeraf” denilen bir bölgede İmam Hüseyin’le (a.s) karşılaştı, aralarında bazı konuşmalar geçti. İmam (a.s), Kufe’lilerin iki heybe dolusu mektuplarını Hür bin Yezit’e gösterdi ve kendisini onların davet ettiklerini söyledi. Sonra yoluna devam etti...
Hicretin 61. yılı Muharrem ayının ikinci günü İmam Hüseyin’in (a.s) kervanı “Neyneva” bölgesine varmıştı. Bu bölgede bulundukları sırada İbn-i Ziyad’ın elçisi, Hür bin Yezid’e bir mektup getirdi. Mektubun içeriği söyleydi: “Bu mektubum sana ulaşır ulaşmaz ve elçim senin yanına gelir gelmez, Hüseyin’i sıkıştırıp onu suyu ve sığınağı olmayan bir çöle sür.” [17]
Hür bin Yezid, İbn-i Ziyad’ın emri doğrultusunda İmam Hüseyin’in (a.s) kafilesini “Kerbela” denilen bölgede durdurdu. Ertesi gün Ubeydullah bin Ziyad’ın elçisi olan Ömer bin Sa’d da dört bin savaşçıyla Kerbela’ya geldi.[18]
Söylemeden geçmeyelim ki Hür bin Yezid, İmam Hüseyin’in şahadetinden önce yaptıklarına pişman olup tövbe etti ve İmam’ın (a.s) safında savaşırken şahadete erişti.[19]
Ömer bin Sa’d, Aşura gününe üç gün kala, İmam Hüseyin’in (a.s) kafilesinin suya ulaşamaması için beş yüz süvariyi Fırat nehrini korumaları için görevlendirdi.[20]
Muharrem ayının dokuzuncu günü (Tasuâ), İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı, tamamen düşman tarafından ablukaya alındılar; öyle ki düşman, İmam’ın (a.s) yardımına hiç kimsenin gelmeyeceğine emin olmuştu.[21]
Tasuâ akşamı, düşman tarafından savaşın başlaması için saldırı emri verildi. İmam Hüseyin (a.s), düşmanın hareketini görünce kardeşi Abbas bin Ali’ ye şöyle buyurdu:
“Kardeşim, -canım sana feda olsun- atına bin de onlara doğru git ve onlara; sizin amacınız nedir, ne yapmak istiyorsunuz? diye sor.”
İmam Hüseyin (a.s)’ın kardeşi Hz. Abbas, onlarla görüşüp konuştu. Sonuçta saldırıyı yarına ertelemeyi kabul ettiler.[22]
* * *
Nihayet “Aşura” günü yetişti... Ömer bin Sa’d, otuz bin savaşçıyla saldırıyı başlattı.[23] Otuz iki süvari ve kırk piyadeden oluşan[24] İmam Hüseyin’in (a.s) ordusu, onların saldırıları karşısında korkusuzca direnip, yiğitçe savaştılar. Hem şehit verdiler ve hem de onlardan bir kısmını öldürdüler. İmam’ın (a.s) askerlerinden biri şehit olunca yeri boş kalıyordu, halbu ki düşmanın ordusundan bir kişi öldüğünde yerini hemen bir başkası dolduruyordu.
İmam Hüseyin’in (a.s) ashabının hepsi şehit olunca, sıra İmam’ın (a.s) kendi ailesine geldi. Çünkü İmamın ashabı, biz yaşadıkça sizin ailenizin savaş meydanına gitmesini kabullenemeyiz, diye İmamın ailesinin meydana gitmesini engellemişlerdi. İmamın ailesinden savaş meydanına ilk ayak basan aziz oğlu Ali Ekber oldu.[25] Ondan sonra, İmam Ali’nin (a.s), İmam Hasan’ın (a.s), Cafer-i Tayyar’ın ve Akil’in evlatları savaş meydanına çıktılar. Birer birer yiğitçe savaştıktan sonra onlar da şahadet şerbetini içtiler. Hz. Abbas bin Ali’de (a.s) İmam Hüseyin’in evlatlarına su getirmek için gayret gösterdiği bir sırada, düşmanın kalleşçe saldırısı neticesinde, savaşarak canını İmam Hüseyin (a.s) ilahi kıyamı yolunda feda etti.
Aşura gününün en hassas zamanı, Peygamber’in ciğer paresi ve sevgili kızı Fatıma’nın aziz oğlunun yardımcısız kaldığı zaman idi. Düşman ordusu, İmam’ı yalnız gördüğü için her taraftan ona saldırıyordu ...
Aşura günü orada bulunan Haccac bin Abdullah şöyle diyor:
“Allah’a ant olsun ki, oğlu, kardeşi, kardeş oğulları, akrabaları ve yaranları öldüğü halde onun (İmam Hüseyin) gibi dirençli, sebatlı, şecaatli ve yiğit birisini görmedim. Allah’a ant olsun ki ondan önce ve ondan sonra onun gibi birisini görmedim. İmam Hüseyin (a.s) düşman ordusuna saldırdığında, onlar kurt korkusuyla dağılan keçiler gibi, İmam’ın sağ ve solundan kaçışıyorlardı... Allah’a ant olsun ki, Fatıma’nın kızı Zeynep, İmam’a taraf yaklaştı... Bu esnada Ömer bin Sa’d da İmam’ın yanına yaklaşmıştı, Zeynep, İbn-i Sa’d’a hitaben şöyle dedi: “Ebu Abdullah (İmam’ın künyesi) öldürülüyor ve sen durup bunu seyrediyor musun?!”
Devamında şöyle diyor:
Ömer bin Sa’d’ın göz yaşlarının yüzüne ve sakalına aktığını ve Zeynep’ten yüz çevirdiğini adeta görür gibiyim …’’
Nihayet İmam Hüseyin’de (a.s) o zalimlerin eliyle feci bir şekilde şehit edildi ve bu inanların yüreklerinde ebede kadar sönmeyecek bir hüzün ateşi yaktı.

[1] - Tabakat-ı İbn-i Sa’d, c.10, s.164.
[2] - Musir’ul- Ahzan, s.24.
[3] - A.K. s.25.
[4] - Müruc’uz- Zeheb, c.3, s.77.
[5] - İrşad, c.2, s.34.
[6] - Bihar’ul- Envar, c.44, s.329.
[7] - İrşad, c.2, s.35.
[8] - A.K. c.2, s.36.
[9] - Müruc’uz- Zeheb, c.3, s. 64.
[10] - A.K.
[11] - A.K.
[12] - A.K.
[13] - Tarih-i Taberi, c.4, s.258.
[14] - İrşad-ı Mufid, c2, s.66.
[15] - Tarih-i Yakubi, c1, s.221.
[16] - Tarih-i Taberi, c.4, s.300.
[17] - A.K. c.4,s.302-308.
[18] - A.K. s.310.
[19] - A.K. s.325.
[20] - A.K. s.311.
[21] - Kafi, c.4, s.147.
[22] - Tarih-i Taberi, c.4, s.314.
[23] - Emali-yi Saduk, s.111 ve 374.
[24] - Kamil-i İbn-i Esir, c.2, s.560.
[25] - Tarih-i Taberi, c.4, s.341.
 

zafercem

Asistan
Katılım
17 Ekim 2008
Mesajlar
404
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
yazın güzel tebrikler.ama bu ülkede inanırmısın yezit ve muaviye'ye "hz." diyen insanlar da var.bu düşüncedekilerde sözümona müslümandır.
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
yazın güzel tebrikler.ama bu ülkede inanırmısın yezit ve muaviye'ye "hz." diyen insanlar da var.bu düşüncedekilerde sözümona müslümandır.

Evet maalesef bu durum böyledir.Ama ben inanıyorum ki birçok insana gerçekler anlatılmamıştır.Gerçekleri bilen insanlar sindirilmiştir.

İşin iç yüzü tüm detayları ile anlatıldığında art niyetli olmayan kişilerin olaya bakışının değişeceği kanısındayım.

Ben teşekkür ederim arkadaşlar.
 

hasal111

Asistan
Katılım
3 Mart 2008
Mesajlar
290
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
yazın güzel tebrikler.ama bu ülkede inanırmısın yezit ve muaviye'ye "hz." diyen insanlar da var.bu düşüncedekilerde sözümona müslümandır.

yezid konusunda bir şey diyemem ama
Hz.MUAVİYE'ye laf söylemek uygun değildir. çünkü sahabedendir ve :
1-Peygamberimizin vahiy katibidir.
2-Peygamberimizin hayır duasını almıştır.

Ebû İdris el-Havlânî anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh), Umeyr İbnu Sa'd'ı Humus valiliğinden azledince yerine Hz. Muâviye (radıyallahu anh)'ı tayin etti. Halk:

"Umeyr'i azledip Muâviye'yi mi tayin etti?" diye mırıldandı. Umeyr (radıyallahu anh):
"Muâviye'yi hayırla yâdedin. Zira ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Allahım, onunla (insanlara) hidayetini ulaştır!" dediğini duydum!" dedi. (Tirmizî, Menâkıb)

Hz. Muâviye (radıyallahu anh), İslâm'ın seçime dayalı hilafet sistemini babadan oğula geçen saltanata çevirmekle tenkid edilmiştir. Günümüzde, bu tenkidde ifrata kaçıp, Sahâbe hakkında caiz olmayan suizan ve ithamlara kadar ileri gidenler var. Biz ifrat görüşlere katılmıyoruz. Geçmiş hadiseleri değerlendirirken kader'in payını da ihmal etmemek gerekir. Hele Ashab'la, Resûlullah'la ilgili meselelerdeki değerlendirmelerde, çeşitli vesilelerle belirttiğimiz temel prensipleri daima gözönüne almalıyız. Unutmayalım ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hiçbir ayırıma yer vermeden bütün Ashab'ı tebrie etmiş, hangisi olursa olsun herhangi birine dil uzatanı tel'in etmiştir. Bütün Ehl-i Sünnet ulemâsı, bunu mühim bir esas olarak kabul etmiştir.

Bu meselede teferruâta girmeden, Hz. Muâviye vefat ettiği zaman Dahhâk İbnu Kays'ın, minbere çıkarak yaptığı bir konuşmayı kaydedeceğiz. Bu konuşmada Hz. Muâviye'nin hizmetleri belirtilmektedir:


"Emîru'l-Mü'minîn Hz. Muâviye (radıyallahu anh) Arab'ın gücü ve Arab'ın dahisi idi. Allah onunla fitneyi önledi ve onu kulları üzerine hakim kıldı. Ordularını karada ve denizde ilerletti. Allah'ın ibadete düşkün kullarındandı. O dua etti, Allah da duasına icabette bulundu. Artık vefat etmiştir. İşte kefenleri. Biz kefenini sarıp, kabrine koyacağız. Allah'la kendi arasında ameli var. Dilerse rahmet eder, dilerse azab eder."

Hz. Muâviye devri İslâmî fetihlerin devam ettiği bir devirdir.

Kütüb-i Sitte Prof. Dr. İbrahim Canan

''Ayrıca Cübbeli Hoca'nın da bu konuda sohbetleri var. O da Hz.Muaviye'ye hakaret edilmesini doğru bulmuyor. İnternetten bu sohbeti bulup dinlemenize tavsiye ederim.''
http://dinibilgiler.bloggum.com/video/cubbeli-ahmet-hoca-cemel-vakkasi-kesit-muctehid-icthiad.html
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Hz.Hasan'ı(a.s.) zehirletip, Hz.Ali'ye(a.s.) savaş açmak, yezidin ne kadar lanet birisi olduğunu bile bile İslam Ümmetinin halifesi yapmak bunlar sonucunda Hz.Hüseyin'in(a.s.) ve yarenlerinin canice sonunu getirmesine vesile olmak da mı kaderin bir parçasıydı?

Şaşarım, şaşarım, şaşarım.
 

tsewen

Doçent
Katılım
14 Nisan 2008
Mesajlar
876
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
arkadaşlar hz muaviye sahabedir peygamberimiz benim sahabem yıldızlar gibidir hangisine tutunursanız kurtulursunuz buyuruyor. ayrıca cemel vakasındada sahabe biribiriyle vuruşmuştu onlar hakkında ne diyeceğiz peki yorum yapabilirmiyiz bence hayır. yezit hakkında birşey diyemem ama muaviye hakkında olumsuz konuşmanız zararınıza olabilir aAllah herşeyi daha iyi bilir kolaylıklar dilerim
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
o söylediğiniz hadisi kaynaklarıyla yazarsanız daha mutlu oluruz böylelikle yorum yapmamız kolaylaşır.Ayrıca siz yazılanları okumuyorsunuz galiba.Üstte yazılanları okursanız çok seviniriz.Allah herşeyi bilendir evet buna karşı çıkan yok.Biz burda kimseye hüsnü zan ile yaklaşmıyoruz.Ayetler ışığında, Kur'an ile çelişmeyen hadisler ışığında konuşuyoruz.

Resulullah (s.a.a.) Hz.Ali'ye hitaben şöyle buyurdu :

"Ey Ali, sen kardeşim, vezirim, vasim, varisim ve benden sonra halifemsin"

(Ehl-i Sünnetin iki hafızı tahric etti : Hafız İbn-i Ebil Hatim ve Hafız el-Beğavi / İbn-i Teymiyye'nin "Minhac'üs Sünnet" c.4, s.80 / Siret'ül Halebi c.1, s.304)


Hakkında bu şekilde hadisler olan Hz.Ali'ye(a.s.) savaş açan sizce masum mudur?
 

zafercem

Asistan
Katılım
17 Ekim 2008
Mesajlar
404
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
arkadaşlar hz muaviye sahabedir peygamberimiz benim sahabem yıldızlar gibidir hangisine tutunursanız kurtulursunuz buyuruyor. ayrıca cemel vakasındada sahabe biribiriyle vuruşmuştu onlar hakkında ne diyeceğiz peki yorum yapabilirmiyiz bence hayır. yezit hakkında birşey diyemem ama muaviye hakkında olumsuz konuşmanız zararınıza olabilir aAllah herşeyi daha iyi bilir kolaylıklar dilerim
ben işte senin gibi düşünenleri anlamıyorum.sizin muaviye'ye hz. demeniz hz.ali'ye inanalara hakarettir. hz.muhammed'in soyuyla uğraşıp onun soyunu zehirleyenlere,kılıçtan geçirenlere bu sevginiz nedendir.bu nasıl bir inançtır.bu sevginiz kan kokuyor.yanlış yoldasınız.unutulmamalı ki birçok hadis hz.muhammed(sav)'in ölümünden sonra ortaya çıkmıştır.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Değerli arkadaşlarım;

Alevi veya sünni farketmez;

Lütfen bizim sahabe dediklerimize dil uzatmayın.
Hz. Muaviye (R.A.) gibi.

Çünkü Efendimiz onun hakkında hayır duada bulunduğunu Hz. Ömer’den (R.A.) bir rivayetle anlaşılıyor.
“Allah’ım, onunla (insanlara) hidayetini ulaştır”
(Tirmizi Menakıb hadis no:3842)

Saygılar
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Alevi ve ya sünni farketmez, lütfen bizim Önderlerimize zulmetmişlere hazret demeyiniz.

Hz.Ali(a.s.) hakkındaki hadisler yazmakla bitmez.

24. İbn-i Abbas'tan naklen, Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurdu :
" Ali bin Ebi Talip mağfiret kapısıdır, her kim içinden geçerse mümin, her kim dışında kalırsa kâfirdir."
(el-Suyuti'nin "Cami us-Sağir" c.2, s.56 / el-Müttaki el-Hindi' nin "Kenz'ul Ummal" c.6, s.153 ve "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.20 / el-Nebehani'nin "Feth'ül Kebir" c.2, s.242 / İbn-i Hacer'in "Seva-ik'ül Muhrika" s.75 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Meved-de" s.247,284 / el-Bedhaşi'nin "Miftah'ün Neca fi Menakıb al Aba" / Esn'el Metalip s.37 / ed-Derakutni'nin "el-Afrad" / ed-Deylemi'nin "Firdevs'il Ahbar")

Ayrıca bu başlığın altında Muaviye'ye hazret demeniz ona lütufda bulunmanız gerçekten hakarettir.Lütfen daha dikkatli olalım.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Hayırlı Akşamlar;

Ben veya biz sunniler istediğimizi övebiliriz.
Siz buna hakaret diyemezsiniz.

Hakaret ancak sizin sevdiğinize yapılan kötü sözle olur.
Ki buna bölümümde ben müsade etmem.

Ama ben Hz. Muaviye (R.A.) sahabe olarak görüyorum.
Buna kimse karışamaz.
İsteyen istediğini sever.
Ve sevdiğini belirtmekte hürdür.
Ama başkasının sevdiğine hakaret etmeden.

Saygılarımla
 

BilgeAdam

Asistan
Katılım
1 Ocak 2007
Mesajlar
182
Reaksiyon puanı
0
Puanları
16
zafercem sen hangi sıfatla inanların inançlarını yargılayabilme hakkını üzerinde buluyorsun.

Yezidin ardına düşülseydi ve hatta Hz. Muaviyenin ardına düşülseydi bugün binlerce Yezid ve binlerce Muaviye adından insan olurdu ama ben ikisini de hiç görmedim. Biz Hz. Muaviyeyi Paygamberimize sahabe olma şerefine ulaşanlardan biri olduğu için bile saygı duyuyoruz. Kaldı ki; bizim Peygamberimiz kan davasını veda hutbesinde çok açık bir dille kaldırmış ve yasaklamıştır. Bu yüzden de Hz Vahşi'yi bile Hz. Hamza'nın yani amcasının katilini bile affetmişti. Bu yüzüyle de bize merhametini gösterip aynen devam edilmesini vasiyet etmişti.

Ama Yezid de ***** gibiydi, ne Peygamber bilirdi ne Peygamber arkadaşı/sahabesi ne de Peygamber torunu. Bu yüzden de Peygamberimizin cennetin iki gülü diye adlandırdığı torunlarından Hz. Hüseyin'e Yahudilerin ve Hıristiyanların ve hatta kurtların, kuşların bile içtiği sudan bir yudum vermemişti.
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Cübbelinin videosunu koymuşsunuz.Ne kadar cahil bir adamdır bu şahıs.Bir defa ki en son konuşmada Hz.Aişe hakkında konuşan kişileri yargılamadan onlara sopa atacak bir uygulamada Hz.Ali(a.s.) bulunmaz.Ki Hz.Ali(a.s.) ın fetvasının üstüne fetva verecek bir alim yok zaten.Hadislerle Kur'an ile sabittir bu.Sahabe hakkında konuşulmaz sözü ise sahih hadislere dayanmamaktadır.Siz seviyormuşsunuz biz de nefret ediyoruz.Bunun dışında küfreden bir kişi görmedim ben.Farklı fikirlere tahammül edemiyorsan çıkıp açıklamalısın.Muaviyenin yaptıkları ortada, aksini ispat edebilecek varsa çıksın konuşsun.Yezit gibi bir laneti zorla başa getiren bir şahsı nasıl olur da savunursunuz?Bu bir hata değil midir?Hz.Hasan'ı(a.s.) yani Peygamber(s.a.a.)in göz nurunu zehirletmek Muaviyenin yaptığı güzel işlerden midir?

At gözlüklerini lütfen çıkaralım.Kuran her zaman için güzel ahlağı tebliğ eder.İslam da bu demektir.Asla bir yargıya körü körüne bağlanmayı emretmez.Sizlerden gözünüzü kulağınızı zihninizi açmanızı istiyorum.

Saygılar

Bilgeadam nickli arkadaş lütfen olayı şahsileştirmeyiniz.Kimsenin kimseye yezit demeye hakkı yoktur.Bu sözünüzden dolayı sizi kınıyorum.
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Birkaç örnek veriyorum, bizzat Sünni Tarih kitaplarından, Muaviye ile ilgili...

1- Muaviye mimberde Hz.Ali'ye lanet okudu ve bütün valilerine de ona lanet okumalarını emretti. Peygamberin zevcesi Ümmü Seleme, Muaviye'ye mektup yazarak şöyle dedi : Siz mimberde Hz. Ali'ye ve onu seven herkese lanet ettiğiniz için ALLAH ve resulüne küfrediyorsu-nuz. Ben, ALLAH ve Resulünün Hz.Ali'yi sevdiğine şehadet ediyorum. Ama Muaviye onun sözlerini dinlemedi.

(Bkz. İbn-i Abdurabbih'in "İkd'ül Ferid" kitabı c.4, s.366)


2- İslam ülkelerinde minberlerde Ali'ye (a.s) küfür edilmesine emir verdi. (Bu emir Emevi halifelerinden Ömer b. Abdulaziz'in (99-101) dönemine kadar icra edildi). Muaviye mümessillerinin ve içlerinde sahabelerin de bulunduğu idarecilerinin yardımıyla, has ve seçkin Ali taraftarlarını öldürdü ve bazılarının başını mızraklara takıp şehirlerde gezdirdi. Rastladıkları Şiilere, Ali'den (a.s) uzak olduklarını ve ona sebbetmelerini teklif ediyorlardı. Bu tekliften çekinenler derhal katlediliyordu.
(en-Nesaih’ül Kafiye S.58,63, 77-78)


3- Muaviye Hz.Ali’ye sövdü.

(İbn' ül Esir' in "Üsd' ül Gabe" c.1, s.134 / el-İsabe c.1, s.77 / El-Kamil İbn’ül
Esir c.3, s.302 / el-Suyuti' nin "Tarih'ül Hulefa" s.190 / İbn-i Abdurabbih’in
“el-İkd’ül Ferid” c.2, s.144 / İbni Hacer el-Heytemi' nin "Sevaik' ul Muhrika"
s.33

4- Muaviye namaz kıldığında Ali'ye, Hasan’a, Hüseyin’e, İbn-i Abbas’a Kays bin Sa’d bin İbadet ve Eşter’e lanet etti.

(ŞeyhülISLAM Süleyman el-Kunduzi el-Hanefi el-Belhi "Yenabi'ul Mevedde" s.162)

Hz. Ali’ye sövmek demek, bizzat ALLAH ve Peygamber (saa) efendimize sövmek demektir. Bunun bizzat Peygamber efendimiz (saa) dile getirmiştir :

“Men sebbe Aliyyen sebbeni”


Meali: “Ali'ye söven bana sövmüştür”

Kaynak:
1.
el-Hasais en-Nisai s.24 <o:p></o:p>

2.
İbn-i Asakir'in 'Tarih-i Dimaşk' c.2, s.184 <o:p></o:p>

3.
el-Müttaki el-Hindi'nin 'Muntahab'ul Kenz' c.5, s.30

4.
el-Suyuti'nin 'Tarih'el Hulefa' s.73 <o:p></o:p>

5.
el-Nebehani'nin 'Feth'ül Kebir' c.3, s.196 <o:p></o:p>

6.
Tabari'nin 'Zehair'ul Ukba' s.66 <o:p></o:p>


İbn-i Abbas dedi ki: ALLAH&#8217;a ant olsun ki, Resulullah (saa)&#8217;ın şöyle buyurduğunu duydum: (Men sebbe Aliyyen fekad sebbeni, vemen sebbeni fekad sebbalâh, vemen sebballâh azze ve celle ekebbehullâhu alâ menherihi finnâr)
Meali: &#8220;Ali'ye söven bana sövmüştür, bana söven de ALLAH&#8217;a sövmüştür, ALLAH&#8217;i söven kişiyi, ALLAH onu burnu üzere ateşe dökecektir&#8221;

Kaynak:
1.
İbn-i Sabbağ el-Maliki'nin 'Füsul'ül Mühimme' s.111

2.
Tabari' nin 'Zehair'ul Ukba' s.66 ve 'Riyad'ul Nadara' c.2,


Bütün Muaviye&#8217;yi destekleyen sünnilere soruyorum, ALLAH ve Peygamberini (saa) söven birisini ne zamana kadar savunacaksınız, bu halde kalırsanız, sonunuzu kendiniz tahmin edin&#8230;
Muaviye&#8217;nin bazı cinayetleri&#8230; Yine sadece sünni kaynak kitaplarından&#8230;.

Abdülbirr &#8220;el-İstiab&#8221; kitabında Muaviye&#8217;nin tercümesinde diyor ki: &#8220;Muaviye Hz. Hasan&#8217;ı zehirletti&#8221;
(Ahmet Hüseyn Yakup &#8220;Adalet&#8217;üs Sahabe&#8221; s.108 / Şerhu Nehc&#8217;ül Belağa İbni Ebil Hadid C.16, s.10 / Ebu Ferec el-Asfahani &#8220;Mekatil âl Ebi Talib S.48)


&#8226; Muaviye Hz. Hasan&#8217;ı zehirletti.

(İbni Ebil Hadit'in "Şerhu Nehc' ül Belağa" c.4, s.4, 7&#8217;de Medaini&#8217;den, c.4,
s.11, 17&#8217;de Ebul Ferec&#8217;ten / El-İstiab &#8220;el-İsabe&#8217;nin hamişinde&#8221; c.1, s.375 / el-
Mesudi' nin "Müruc ez-Zeheb" c.2, s.427 / Nehc'ül Hak ve Keşf'üs Sıdk s.311)


Hasan Basri şöyle demiştir: &#8220;Muaviye dört şey yaptı ki, bunların her biri onun katli için yeterliydi.
1-
Sahabe arasında liyakatli, yetenekli ve dürüst insanlar varken sefih ve düşüncesiz insanları müslüman halkın başına musallat etti.

2-
Sürekli sarhoş olan, ipek elbiseler giyip def ve tanbur çalan oğlu Yezid&#8217;i halifelik makamına oturttu.

3-
Ziyad&#8217;ı kendi kardeşi ilan etti. Oysa ki Muaviye&#8217;nin babası, Ziyad&#8217;ın annesiyle zinada bulunmuştu ve Hz. Resulullah (saa)&#8217;ın sarih buyruğu gereğince &#8220;Zina yoluyla akrabalık bağının oluşmayacağı&#8221; bilinmekteydi.

4-
Müslümanlar arasında takva ve inkilabiliğiyle tanınan Hucr bin Adiyy ile arkadaşlarını öldürttü.


(Resail&#8217;ül Cahız, S.294Mısır bas.1352 H. Ve Mugrizzi &#8220;Risaleti Beni Ümeyye ve Risalei en Niza vet Tehasüm&#8221; S.65, 1368 H.Necef bas.)<o:p></o:p>

-Muaviye&#8217;nin katl ve cinayet defteri bir hayli kabarıktır. Hz. Resulullah (saa)&#8217;ın sevgili sahabisi Hicr bin Adiyy ile altı yiğit arkadaşı, Muaviye&#8217;nin resmi emriyle Merc-i Uzra&#8217;da şehit edildi.
(Sahih-i Müslim C.1, S.258-259; Sahih-i Buhari C.1,



-Muaviye, Malik&#8217;ül Eşter&#8217;i Mısır yolunda zehirli balla zehirletip öldürttü, sonra da mimbere çıkıp şöyle dedi: &#8220;Ali&#8217;nin iki arkadaşı vardı, birinin işini Sıffin&#8217;de (Ammar bin Yasir&#8217;i) bitirdim, diğerininkini (Malik&#8217;ül Eşter&#8217;i) bugün.&#8221;
(Tarih&#8217;üt Tabari C.4, S.187; İbn-i Esir C.3, S.233)



-Muaviye planlarını uygulayabilmek için Abdurrahman bin Halid bin Velid&#8217;i de zehirletti.
(Corci Zeydan &#8220;Medeniyet Tarihi&#8221; C.4, S.83)



-Muaviye Hz. Ali tarafından Mısır&#8217;a vali tayin edilen MUHAMMED bin Ebi Bekir&#8217;i öldürtüp cenazesini bir eşeğin cesedine karnını yarıp koyarak yaktırdı.&#8221;
(Tarih&#8217;üt Tabari C.4, S.171; Corci Zeydan &#8220;Medeniyet Tarihi&#8221; C.4, S.83)



-Muaviye oğlu Yezid&#8217;e biat almak istediğinde önce Hasan bin Ali&#8217;yi ile Sad bin Ebi Vakkas&#8217;ı zehirletip öldürttü.
(Ebu Ferec &#8220;Mekatil&#8217;üt Talibin&#8221;)



Muaviye, Eş&#8217;as&#8217;ın kızı ve İmam Hasan&#8217;ın eşi olan Cu&#8217;de&#8217;yi kışkırtarak imamı zehirletti ve bu zehirle İmam şehit oldu. Muaviye İmam Hasan&#8217;ın şehadet haberini duyduğunda neşelenmiş ve secdeye kapanmıştır.
(en-Niza vet-Tehâsüm S.6 Necef Bas.)



İbni Teymiyye diyor ki: Muaviye İmam Hasan&#8217;ın zehirlemek için emir verdi.
(Minhac&#8217;üs Sünnet C.2, S.225 Kitâl Ba&#8217;duhum Ba&#8217;da Babı.)


ALLAHu Teala Kuran&#8217;da buyuruyor ki : « Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. ALLAH ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır » (Nisa 93)
Hele bu öldürdüğü mümin, Hz. Hasan ise&#8230;. <

-
Ehli Sünnet alimleri, Muaviye aleyhinde hadisleri bizzat kendi kaynak kitaplarında yazmışlardır&#8230;
Örnek olsun diye birkaç hadis yazıyorum&#8230;


Muaviye Hakkında Hadisler:

1- Resulullah (s.a.a); Ebu Süfyan&#8217;ın merkebe bindiğini, Muaviye&#8217;nin onu çektiğini, Yezid&#8217;in de onu arkadan sürdüğünü görünce şöyle buyurdular:
&#8220;ALLAH; merkeptekine, onu önden çekene ve onu arkadan sürene lanet etsin.&#8221;

(MUHAMMED bin Cerir-i Taberi&#8217;nin Tarihi c. 5, s. 357; Tarih&#8217;ül Yakubi c.2, s.277 Beyrut Bas.; el-Emini &#8220;el-Gadir&#8221; c.10, s.139)



2- Ebi Said ve Abdullah bin Mesud&#8217;tan naklen, Resulullah (saa) şöyle buyurdu:
&#8220;İzâ reeytüm Muaviye alâ memberi faktülüh&#8221; Meali: &#8220;Eğer Muaviye&#8217;yi mimberim üzerinde görürseniz onu öldürünüz.&#8221;

(Tarih&#8217;üt Tabari c.10, s.58 / İbn-i Mezahim&#8217;in &#8220;Vak&#8217;it Siffiyn&#8221; kitabı s.216, 221 &#8211;Matabaatül Medeni-2.Baskı Mısır / ez-Zehebi&#8217;nin &#8220;Mizan&#8217;ül İtidal&#8221; kitabı c.1, s.572; c.2, s.380, 613 / en-Nesaih&#8217;ül Kafiyeh limen Yetevelle Muaviye s.45 / Hüvarezmi&#8217;nin &#8220;Maktelil Hüseyin&#8221; kitabı c.1, s.185 / İbn-i Ebil Hadit&#8217;in &#8220;Şerhu Nehc&#8217;ül Belağa&#8221; kitabı c.15, s.176 Mısır bas. MUHAMMED Ebul Fadl tahkiki / Takviyyet&#8217;ül İman Bired Tezkiyyet İbn-i Ebi Süfyan s.90 / Hatip el-Bağdadi&#8217;nin &#8220;Tarih-i Bağdat&#8221; eseri c.12, s.181 / İbn-i Hacer&#8217;in &#8220;Tehzib&#8217;üt Tehzib&#8221; kitabı c.2, s.428; c.5, s.110; el-Münavi&#8217;nin &#8220;Künuz&#8217;ül Hakaik&#8221; kitabı c.1, s.16 &#8211;Cami&#8217;us Sağir hamişinde bas./ Tarih-i Ebil Fida c.2, s.61 / el-Mukrim&#8217;in &#8220;Maktelil Hüseyn&#8221; kitabı s.7, 4.Baskı / el-Emini&#8217;nin &#8220;el-Gadir&#8221; adlı kitabı c.10, s.145 / el-Hilli &#8220;Nehc'ül Hak ve Keşf'üs Sıdk&#8221; s.309)




3- İbn-i Mesud&#8217;tan naklen Resulullah (saa) şöyle buyurdu: &#8220;İza reeytüm Muaviye bin Ebi Süfyan yahtib alâ menberi fedribu anküh. Meali: Eğer Muaviye bin Ebi Süfyan&#8217;ı mimberim üzerinde hutbe okuduğunu görürseniz boynunu kesin&#8221;
İmam Hasan dedi ki: ALLAH&#8217;a ant olsun ki, bu işi yapmadılar, felaha da ermediler&#8221;
(Şerhu Nehc&#8217;ül Belağa İbn-i Ebil Hadit C.4, S.32)


4- İmam Hasan yine şöyle buyurdu: Resulullah (saa) şöyle buyurdu: &#8220;Eğer Muaviye&#8217;yi mimberim üzerinde görürseniz, öldürünüz.&#8221; Ancak onun emrini terk ettiler, felaha ermediler, kurtuluşa da ermediler.
(es-Suyuti &#8220;el-Âlil Masnûa&#8221; C.1, S.424-425; el-Emini &#8220;el-Gadir&#8221; C.10, S.143)



5- Resulullah (s.a.a)şöyle buyurdu: "Eğer Muaviye'yi benim minberime çıktığını görürseniz, karnını yırtın"

(İbn-i Hacer'in &#8220;Tehzib-üt Tehzib&#8221; kitabı c. 7 s. 324, Tarih-üt Taberi c. 10 s. 85, Tarih-ül Hatib el-Bağdadi c. 12 s. 181, el-Münavi&#8217;nin &#8220;Künuz-ül Hakaik&#8221; s. 10, İbn-i Ebu-l Hadid'in &#8220;Şerh-i Nehc-ül Belağa&#8221; kitabı c. 1 s. 348, Belazuri'nin &#8220;Tarih-ül Kebir&#8221; kitabı)


6- Resulullah (saa) şöyle buyurdu: &#8220;İnne Muaviye, fi tabutin min nar fi esfele derek minha, yünadi: ya hannan, ya mennan el-ân ve kad asaytü kablü ve künte minel müfsidin.
&#8220;Muaviye ateşin en alt tabakasında bir tabutun içerisindedir ve şöyle nida ediyor: Ey Hannan, ey Mennân, ben önceleri asi oldum ve fesat edenlerle beraberdim.&#8221;

(Tarih&#8217;üt Tabari C.11, S.357; Kitabu Saffayn S.243



7- Abdullah bin Ömer dedi ki: Resulullah: Size sünnetim dışında ölecek bir şahıs gelecek, buyurdu. Sonra Muaviye geldi.

(Nasır bin Müzahim&#8217;in &#8220;Saffayn&#8221; kitabında s.247 / Tarih&#8217;üt Tabari c.11, s.357)
 

ayhan.akyuz

Asistan
Katılım
18 Haziran 2007
Mesajlar
396
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
yazın güzel tebrikler.ama bu ülkede inanırmısın yezit ve muaviye'ye "hz." diyen insanlar da var.bu düşüncedekilerde sözümona müslümandır.
öncelikle yezide[de harfiyle]onun yolunda olanlara zamanımızın yezidlerine Allah(cc)ın ve meleklerinin ecmain la'neti üstlerine olsun kıyamete değin
cennetin efendisine ve ehlibeyte uzanan eller kırılsın
arkadaşlar kerbela olayı önlenemez daha önceden lehvi mahfuzda yazılmış mana aleminde emin cibril[as]tarafından Efendimize(sa)mana aleminde bildirilmiş keza şehadetinden önce oğullarına gitmemelerini vasiyet ettiğini göre Hazreti Ali [keremallahüvecceh]ye bildirilmiş akla geldiğinde sadece gerçek müslümanların kalbini ateşle dağlayan bir olaydır
olur olmaz bunu tartışmam cennetteki en yüksek mertebelere ulaştırdıkları için cennetin efendisi Husayn efendimiz[ra]e Allah[cc]tarafından lutuf olarak yapılan bir imtihandı
zehirlenerek şehadete eren Hasan [ra]efendimizin dramıda ayrıdır
bu olaylar onların[rahmetullahialeyh ecmain]cennetteki yüce derecelere kavuşmaları için vesile olmuş biz onların sevdalılarınada bir yol olmuştur
arkadaşlarıma tavsiye
1-bu olaylar Efendimizin (sav]in mana alemine kavuşmasından sonra olmuştur o sıralar dedelerimiz müslüman değil teng tengri dinine tabi idi
2-bu olaylarla o yöre insanının o devirde yaşamışlarından başka kimsenin ilgisi yoktur bizlerlede aralarında islam olanların islamlığından başka kan bağı ünsiyet yoktur
3- o devirde yaşayanlar çoğu sahabe tabiin ve tebitabiindir yani bizler en kötüsünün tırnağı olamayız onları yargılayamayız alkışlıyamayız haddimiz değildir
4-kerbelayı anlayabilmek için islam dinini çok iyi bilmek arab tarihini özellikle kabilelerin yaşantılarını ve birbirleriyle bağşlantılarını iyi bilmek lazımdır google ile kerbela anlaşılmaz
5-babalar ve oğulları birbirlerinin suçlarıyla suçlanmazlar öyle olmasaydı böyle olurdu demek kadere dolayısıyla Alemlerin Rabbine isyan etmek onun verdiği kararı tanımamak olurki bu imanı götürür şirktir yani tevbesi olmayan günahlardan
6-hz muaviye efendimiz ibaresinin kullanılması ise Efendimiz (sav)ın ashabım birer yıldız gibidir hadisişerifine uymamıza yöneliktir uyarız
yezid alleyilla'ne de durum farklıdır onu la'netle anarız ve bu tabiri aşağıulık yaratıklar için kullanırız
7-günümüzde yezid alleyilla'ne ler yokmudur tonla müslümanlara eziyette yahudileride geçmişlerdir
8-şahid olduğum kadarıyla söylüyorum bugün Hz Ali[keremallahüvecheh]efendimize yakışmayacak sözler söyleyen ağızları lal olasılar mevcuttur bunlarda islam olarak kabul etmediğimiz hariciler Allah[cc]ın aslanı[ra]nı şehid edenler ve kendilerine Alsiz alevi [özellikle eksik yazdım]diye niteleyen sapıklardır
Türklerde alevilik hz Ali[keremallahüvecheh]efendimizin bizlere mizaç olarak yakınlığı dolayısıyla yaygınlaşmıştır bizler müslüman türk davasını savunan kardeşleriniz aleviliği hz Ali efendimiz keremallahüvechehi çok sevmek ehlibeyti çok sevmek onların sünnetine uymak[ki, resulullahsav efendimizin sünnetidir ]olarak algılamıştır bunlar ise müslüman olamnın olmazsa olmazıdır
günümüzde
emperyalist devletler ülkemizi daha iyi sömürebilmek için aramızdaki en ufak nüans farklarını değişik yansıtarak fitne sokarak bizleri bölme aracı yapmıştır
benim ülkemde türkün kürtün her boyu yaşamaktadır 3000 senede bilinen geçmişi vardır[göktürkler orhun abideleri ]yine islamın aynı rabbe inanan aynı resule inanan kıblesi aynı olduğu halde farklı yaşandığı topluluklar vardır bunun dışında ehli kitap olan olmayan insanlarımızda vardır
bunlar bizim zenginliğimiz aynı zamanda kur'anın bize verdiğ düşünmemiz gereken bir emirdir bu emre göre istese Allah[cc]insanları tek bir örnek imanlı yaratabilirdi bizleri kavim kavim ırk ırk ayrı renklerde ayrı dillerde yaratmasında bizler için rahmet bereket vardır
kesinlikle yorumlarınızda alevi olarak sünni olarak birbirinizi rencide edici ifadeler kullanmayın birbirinizi daima sarın sizleri parçalamak bolmek yutmak isteyen kapitalist/emperyalist devletlere ve onların kanlı elleri faşist uzantılara izin vermeyin
rakamları mesela veriyorum
55 milyon sünni
15 miılyon alevi
70 milyon müslüman türk evladı
ayırırsanız gününüz %25 azaldı
50 milyom türk
20 milyon kürt
70 milyon müslüman türk evladı
ayırırsanız gücünüz %25 azaldı
tuttuğunuz takım sünni meshebler alevi meshebler gayrimüslimler diye ayırırsanız gücünüz kalmaz
unutmadan
Ehlibeyti [rahmetullahialeyh ecmain ki şu anda yaşayanlarda içindedir]cennetin efendilerini[ra]çok seviyorum diyenler kerbelayı unutmayın unutturmayın sakın olaki muharrem ayına veya bir güne hapsetmeyin her duanıza ortak edin hatımler indirin yasinler okuyunki haşr gününde biiznillah şefaatlerine mashar olalım
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
1-bu olaylar Efendimizin (sav]in mana alemine kavuşmasından sonra olmuştur o sıralar dedelerimiz müslüman değil teng tengri dinine tabi idi
2-bu olaylarla o yöre insanının o devirde yaşamışlarından başka kimsenin ilgisi yoktur bizlerlede aralarında islam olanların islamlığından başka kan bağı ünsiyet yoktur
3- o devirde yaşayanlar çoğu sahabe tabiin ve tebitabiindir yani bizler en kötüsünün tırnağı olamayız onları yargılayamayız alkışlıyamayız haddimiz değildir
4-kerbelayı anlayabilmek için islam dinini çok iyi bilmek arab tarihini özellikle kabilelerin yaşantılarını ve birbirleriyle bağşlantılarını iyi bilmek lazımdır google ile kerbela anlaşılmaz
5-babalar ve oğulları birbirlerinin suçlarıyla suçlanmazlar öyle olmasaydı böyle olurdu demek kadere dolayısıyla Alemlerin Rabbine isyan etmek onun verdiği kararı tanımamak olurki bu imanı götürür şirktir yani tevbesi olmayan günahlardan
6-hz muaviye efendimiz ibaresinin kullanılması ise Efendimiz (sav)ın ashabım birer yıldız gibidir hadisişerifine uymamıza yöneliktir uyarız
yezid alleyilla'ne de durum farklıdır onu la'netle anarız ve bu tabiri aşağıulık yaratıklar için kullanırız

İyi hoş da sen yazılanları okumamışsın.Peygamber Efendimiz bizzat kendisi muaviyenin durumunu bildirmiştir.Ayrıca biz muaviyeyi yezitin(Türkçe'de T ile) yaptıklarıyla suçlamadık.Zaten Hz.Hasan(a.s.)'ı zehirlemiştir.Ehlibeyt'in(a.s.) bir damla kanı dünyaya bedelken o canına kastetmiştir.Daha ne olsun.

Ehlibeyt'in(a.s.) tarafındayım.Kim O'na düşmansa düşman kim O'na dostsa dostum.Peygamber efendimiz(s.a.a.) de böyle emretmiştir.

Biz bu bilmem kaç bin yıllık fitneyi temizlemek için uğraşıyoruz farkındaysan.

Saygılar
 

ayhan.akyuz

Asistan
Katılım
18 Haziran 2007
Mesajlar
396
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
hedeter kardeşim
bu konu açıldığında yazdıklarım öne sürülüyor önceden belirtmek istedim kim kardeşlerini fitneye düşmekten kurtarırsa Rabbim ona rahmetle nazar etsin
Allah[cc]razı olsun
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Hayırlı sabahlar ve hayırlı tatiller arkadaşlar;

Efendimiz (S.A.V.) sahabeleri hakkında o kadar çok övücü ve methedici sözler söylemişlerdir ki;
En meşhurlarından bir tanesi teferruatıyla şöyledir;
Hz. Ömer (ra)`den naklediliyor: "Demişti ki: "Ben Resulullah (sav)`ı dinledim, buyurmuştu ki: "Ben, Rabbimden Ashabımın benden sonra düşeceği ihtilaf hakkında sordum. Bunun üzerine şöyle vahyetti: "Ey Muhammed! Senin Ashabın benim nezdimde, gökteki yıldızlar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha kavidirler. Her biri için bir nur vardır. Öyleyse, kim onların ihtilaf ettikleri meselelerden birini alırsa, o kimse benim nazarımda hidayet üzeredir." Hz. Ömer der ki: "Resulullah (sav) (devamla) ilave etti: "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz." [Rezin tahriç etmiştir. (Hadisin birinci kısmım Cami`u`us-Sağir`de Suyuti kaydeder (Feyzu-Kadir 4,76). İkinci kısmı da İbnu Abdu`l-Berr, Cami`ul-İlm`de kaydetmiştir (2,91)] Kaynak

Daha da ilerisi olarak sahabelerden sonra en büyük makam olan velilik makamının en yükseği,sahabelerin en alt makam tabir edebileceğimiz Hz. Vahşi (R.A.) makamına yetişemiyor.

Böyle bir makamda olan kimseye dil uzatmanın bedeli ise;

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ashabıma sebbetmeyin (dil uzatmayın). Nefsim elinde olan Zat-ı Zülcelal`e yemin olsun (sizden) biri, Uhud dağı kadar altın infak etse, onlardan birinin infak ettiği bir müdd`e hatta yarım müdd`e bedel olmaz." Kaynak

Peki meseleye nasıl bakılmalı;

Sahabeler arasındaki savaşın hakiki sebebi doğruyu bulmaktı.İki taraf da hak için savaşmışlardı.
Efendimiz bir Hadisi şerifinde şöyle buyrulmuştur: "Allah&#8217;ın indinde şu iki adamın durumu çok hayret vericidir. Bunlardan birisi diğerini öldürür, fakat ikisi de cennete girerler. (Sünen-i Nesei; s. 411)"

Buna en güzel örnek;Hz. Ali ve Hz. Muaviye zamanında dahili savaş olmuş ve bir müslüman diğer bir müslümanı öldürmüştür. Bunun neticesinde ikisi de hem din için, hem içtihat neticesi olduğu için ehl-i cennettir.

Sahabe-i kirâmın her biri kendi başına birer müçtehittir.Kur'an ve hadiste açıkça beyan edilmeyen konularda içtihat yapma hakkı, en evvel onlarındır. Fıkıh biliminin yönteminde kesinleşmiş bir kuraldır ki, bir kimsede içtihat rütbesi varsa, o kimse, başkasının içtihadına uymaya mecbur değildir. Ashap arasında çıkan muhalefetler, münakaşa ve muharebeler içtihat farklılığından doğmuştur. Hâşâ, nefsanî arzuların, isteklerin bu ayrılıklarda payı yoktur. Çünkü, onlar sohbet-i nebevi ile kin, adavet, düşmanlık gibi kötü sıfatlardan arınmışlardır. Nefisleri böyle süfli şeylerden temizlenip pâk olmuş, ulviyet kazanmıştır.

Bilindiği gibi, içtihat eden bir kimse, yaptığı içtihatta isabet ederse iki sevap kazanır; isabet edemediği takdirde içtihat etmesine mükâfat olarak bir sevap alır. Canlarıyla, başlarıyla, her şeyleriyle İslâm'a mâl olan, O'nun yüceltilip yayılmasından başka bir gayeleri olmayan o seçkin insanların içtihatları da yine İslâm'ın yüceltilip yükseltilmesi içindir.

Haddimizi tecâvüz ederek İslâm'ın temeline kanlarını akıtan o seçkin cemaati yargılamaya kalkar ve birini haklı çıkarıp, diğerini tenkit edersek, o hidayet yıldızlarına hiçbir leke süremez, ancak kendi elimizle kendi felâketimizi hazırlamış oluruz.
Kaldı ki, o yargıladığımız kimseler, ashâbın ileri gelenleridir. Bir kısmı Cennet'le müjdelenmiştir. Bizim dedikodusunu ettiğimiz o kişileri Kur'an ve Peygamber Efendimiz medh ü senâda bulunmuştur.

Ayrıca meselenin gıybet yönü de var.
"Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi?" (Hucürât sûresi, 12)

Peki burada bizler kimin gıybetini yapıyoruz.
Sahabelerin.Kimileri cennetle müjdelenmiş,kimileri vahiy katipliği yapmış,kimileri&#8230;&#8230;&#8230;..
Normal bir müminin bile gıybetini yapmayı yasaklayan Rabbimiz,sahabeler hakkında ileri geri konuşmamıza nasıl razı olur?

Sonuç olarak;
O günden bugüne, tâ kıyâmete kadar da, bütün Müslümanların dünyevî ve uhrevî saâdetlerine vesile oldular. Onların hepsine karşı derin bir minnettarlık beslemek, onlara dua ve onları medh ü senâ etmek hepimiz için bir insaf ve vicdan borcudur.

Saygılarımla
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Kendi kaynaklarınız çelişiyor.Siz işinize geleni alıyorsunuz.Yine sizin kaynaklarınızdan Peygamber Efendimizin(s.a.a.) muaviye hakkında söylediklerini yazdım.Siz dönüp dönüp aynı tek bir hadisi yazıyorsunuz ki bunun güvenilirliği yoktur.Ben size onlarca hadis yazıyorum sizin kaynaklarınızdan bunları kabul etmiyor fakat tek bir hadisi saplantıymışcasına sahipleniyorsunuz.

Ayrıca akla mantığa uymayan bir olayın dinde asla yeri yoktur.Hz.Ali'ye(a.s.) yıllarca küfreden, oğlunu(a.s.) katleden, O'na savaş açan insana hala bir sevabı layık görüyorsunuz.Bu akla da mantığa da uymaz.Bu sebeple bunun dinde yeri yoktur sadece artık çıkışı bulamamış olan sunni alimlerin olayı geçiştirmek için attığı bir iftiradır.

Peki daha ne diyeyim.Herşey gözler önünde.İsteyen kaynağı çeşitli delillerle sahih olmadığı görülen bir tek hadise saplanıp kalır isteyen gözlerini açar gerçeği görür.Kuran'a el basarak yeminleşmeye de varım.

Allah(a.c.) herkesi sevdiği ile beraber etsin.Bizleri Ehlibeyt(a.s.) ile sizleri muaviye ile.

Yazdığım yazılara akli cevaplar vermiyor ancak ve ancak kendi bildiklerinizi tekrarlayıp duruyorsunuz.Bu konu ilmi tartışmadan çıkmıştır.Bu sebeple daha fazla yazamayacağım.

Saygılar...
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
-Muaviye&#8217;nin katl ve cinayet defteri bir hayli kabarıktır. Hz. Resulullah (saa)&#8217;ın sevgili sahabisi Hicr bin Adiyy ile altı yiğit arkadaşı, Muaviye&#8217;nin resmi emriyle Merc-i Uzra&#8217;da şehit edildi.
(Sahih-i Müslim C.1, S.258-259; Sahih-i Buhari C.1,



-Muaviye, Malik&#8217;ül Eşter&#8217;i Mısır yolunda zehirli balla zehirletip öldürttü, sonra da mimbere çıkıp şöyle dedi: &#8220;Ali&#8217;nin iki arkadaşı vardı, birinin işini Sıffin&#8217;de (Ammar bin Yasir&#8217;i) bitirdim, diğerininkini (Malik&#8217;ül Eşter&#8217;i) bugün.&#8221;
(Tarih&#8217;üt Tabari C.4, S.187; İbn-i Esir C.3, S.233)



-Muaviye planlarını uygulayabilmek için Abdurrahman bin Halid bin Velid&#8217;i de zehirletti.
(Corci Zeydan &#8220;Medeniyet Tarihi&#8221; C.4, S.83)



-Muaviye Hz. Ali tarafından Mısır&#8217;a vali tayin edilen MUHAMMED bin Ebi Bekir&#8217;i öldürtüp cenazesini bir eşeğin cesedine karnını yarıp koyarak yaktırdı.&#8221;
(Tarih&#8217;üt Tabari C.4, S.171; Corci Zeydan &#8220;Medeniyet Tarihi&#8221; C.4, S.83)



-Muaviye oğlu Yezid&#8217;e biat almak istediğinde önce Hasan bin Ali&#8217;yi ile Sad bin Ebi Vakkas&#8217;ı zehirletip öldürttü.
(Ebu Ferec &#8220;Mekatil&#8217;üt Talibin&#8221;)



Muaviye, Eş&#8217;as&#8217;ın kızı ve İmam Hasan&#8217;ın eşi olan Cu&#8217;de&#8217;yi kışkırtarak imamı zehirletti ve bu zehirle İmam şehit oldu. Muaviye İmam Hasan&#8217;ın şehadet haberini duyduğunda neşelenmiş ve secdeye kapanmıştır.
(en-Niza vet-Tehâsüm S.6 Necef Bas.)



İbni Teymiyye diyor ki: Muaviye İmam Hasan&#8217;ın zehirlemek için emir verdi.
(Minhac&#8217;üs Sünnet C.2, S.225 Kitâl Ba&#8217;duhum Ba&#8217;da Babı.)
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
1,243
Selamlar arkadaşlar.

Ta peygamberimiz (saav) döneminden bugüne kadar bu konuda onlarca bilgi, onlarca kitap varken birbirimiz arasında bu şekilde tartışıp birbirimizi üzmeye gerek yok. O yüzden ben konu hakkında bir şey söylemiyorum. Çünkü nakli bilgiler çoktur, o yüzden biz daha çok akli bilgiler üzerinde durursak daha iyi olur.

Örneğin akli olarak Mehmet kardeşimin ilk paragrafına değinmek istiyorum;

Mehmet dedi ki:
Efendimiz (S.A.V.) sahabeleri hakkında o kadar çok övücü ve methedici sözler söylemişlerdir ki;
En meşhurlarından bir tanesi teferruatıyla şöyledir;
Hz. Ömer (ra)`den naklediliyor: "Demişti ki: "Ben Resulullah (sav)`ı dinledim, buyurmuştu ki: "Ben, Rabbimden Ashabımın benden sonra düşeceği ihtilaf hakkında sordum. Bunun üzerine şöyle vahyetti: "Ey Muhammed! Senin Ashabın benim nezdimde, gökteki yıldızlar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha kavidirler. Her biri için bir nur vardır. Öyleyse, kim onların ihtilaf ettikleri meselelerden birini alırsa, o kimse benim nazarımda hidayet üzeredir." Hz. Ömer der ki: "Resulullah (sav) (devamla) ilave etti: "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz." [Rezin tahriç etmiştir. (Hadisin birinci kısmım Cami`u`us-Sağir`de Suyuti kaydeder (Feyzu-Kadir 4,76). İkinci kısmı da İbnu Abdu`l-Berr, Cami`ul-İlm`de kaydetmiştir (2,91)] Kaynak

Burada söz konusu hadisi peygamber sizlere veya bizlere söylemiyor şüphesiz, ashabına söylüyor. Şu halde peygamberin, kendi ashabına dönerek, sanki başkasından bahsediyormuş gibi "ashabım yıldızlar gibidir onlara tutunun" demesi sizce de anlamsız olmaz mı? Zira o sırada karşısında zaten ashabı var.

İkinci olarak, ashab arasındaki ihtilaf, birbirlerini kafir ilan etmelerine, birbirlerinin kanını dökmelerine ve birbirlerine küfür etmelerine, daha da kötüsü bugüne kadar müslümanların yüzlerce fırkaya ayrılmasına sebep olmuştur. O halde aklen, bu ihtilafların "rahmet" olduğunu ve bu ihtilafların iyi olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Bu konuda şöyle de bir hadis naklediliyor:

"Ümmetimin alimlerinin ihtilafı rahmettir". Bu konuda malesef ihtilaf denilince zannediliyor ki "anlaşmazlık" söz konusudur. Hayır, ihtilaf, kelime anlamı olarak gelip gitmek demektir. Yani bu hadis sahihse bile, anlamı "alimlerin birbirine gelip gitmesi, birbirini ziyaret etmesi rahmettir" anlamına gelir, onların atışmaları, fikirsel çatışmaları rahmettir anlamına gelmez.

Ayrıca bu konuda İmam Rabbani der ki; "iki zıttan birisini seversen ötekine düşmanlık etmen gerekir". Şimdi ashapta zıt olanların ikisine birden nasıl sarılabiliriz bu durumda? Hem de öyle bir zıtlık ki, birbirlerini öldürmüşler, kan dökmüşler ve hatta birbirlerini kafir ilan etmişler. O halde ikisine birden nasıl uyabiliriz? Aynı konmuda Hz. Ali de "ihtilafa düşen iki mevzudan en az birisi mutlaka batıldır" diyor. İki kan dökücünün ikisi birden nasıl haklı olabilir?

Sahabenin sırf peygamberimizi görmüş olması ve onunla (saav) aynı ortamda bulunmuş olması ona bir fazilet isnat etmeye delil değildir. Zira peygamberimizin aynı ortamda bulunmak istemediği sahabe de vardı. Örneğin amcası Hz. Hamza (as)'nın katili Vahşi'yi affetmişti ama onu bir daha görmek istemediğini söylemişti. Yani Vahşi'yi sevmiyordu. Bunun muhakkak bir sebebi vardı, peygamberimize "kişisel husumetle davrandı" diyemeyiz, çünkü biliyoruz ki peygamberimiz bizim gibi beşer olmasına rağmen her sözü, her davranışı bir vahiydir, kesinlikle kendi kişisel nefsani husumetiyle davranmaz.

Sonra sahabeden bazısını bizzat kendi diliyle lanetlediğini biliyoruz. Evet, peygamberimiz kendisi hayattayken, yine o sırada hayatta olan sahabeden bir kısmını lanetlemiş, "şunu böyle yapana Allah lanet etsin" gibi ifadeler kullanmış ve sahabeden bir kısmı bu lanete şamil olmuşlardır.

Ayrıca, eğer sırf peygamberimizi görmek insanları kurtarıyorsa, o halde peygamberin yakın akrabası dünden kurtulmuş demektir. Örneğin Hz. Peygamberimiz, kendi kızı Hz. Fatıma'ya diyor ki; "ey Fatıma, sakın babam peygamberdir diye sevinmeyesin, ben bile kendi amelimden hesaba çekileceğim, kendini kurtarmaya bak" diyor (Dört Büyük Halife kitabından.) Düşünün ki Fatıma'ya bile bunu söylüyorsa, sahabenin hepsini birden nasıl kurtulmuş sayabiliriz? Tabi bana soracak olursanız aklen bu bile yanlış.

Mehmet dedi ki:
Buna en güzel örnek;Hz. Ali ve Hz. Muaviye zamanında dahili savaş olmuş ve bir müslüman diğer bir müslümanı öldürmüştür. Bunun neticesinde ikisi de hem din için, hem içtihat neticesi olduğu için ehl-i cennettir.

Sevgili Mehmedim, bir müslümanın başka bir müslümanı haksızca ve zalimce öldürmesine nasıl "cennetlik bir olay" diyebiliriz? Acaba Allah öldürmeye karşı öldürmeyi kısas emir buyurmadı mı? Acaba bir kimseyi haksız öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir diye hadis yok mu? Üstelik bir müşriki bile haksızca öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibiyken, sen bir mü'mini haksızca öldüren kimseye nasıl cennetlik diyebilirsin? Dikkat buyurun, Hz. Peygamber bu konud asla bu ikisi hakkında güzel şeyler söylemez, bilakis nehyeder, hatta lanetler ve hatta Dört Büyük Halife kitabında "ölen ve öldürülenin ikisi de cehennemliktir" diye hadis bile var. (Düşünün aklen ne kadar çelişik.)

Sonra size iki tane rivayet nakledeyim;

Bir kere Hazreti Resûlullah'ın (s.a.a) yanındaydım; bir şey yazdırmak üzere Muâviye'yi çağırmamı emir buyurdular. Gidip söyledim. Yemek yiyorum, şimdi gelemem dedi. Hazret, ikinci defa çağırmamı emir buyurdu. Bu defa da gittim, aynı sözlerle gelemeyeceğini söyledi. Resul-i Ekrem'e ( s.a.a) bunu anlattım. Müteessir olup Allah'ım buyurdular, sen karnını doyurma onun. Ondan sonra da, Rabbime de şart koştum ve dedim ki buyurdular, ben de insanım; insanlar gibi razı olurum, kızarım. Ümmetimden birini çağırdım mı hemen gelsin; bu, onun için arınmadır, yakınlıktır; kıyâmet günü bu hareketiyle Hakk'a yakınlaşır (Siyer-i Halebi'den, Beyhakiy'den ve diğer eserlerden naklen Fetret'ül-İslâm, s.25-26). Doymayan obur kişilere, bu vakıadan sonra karnında Muâviye gizli denmeye başlanmıştı (aynı, s.26).

Görüyorsunuz ki, Hz. Peygamberin kendisi bizzat beddua ediyor. Bu da bir başkası:
Muâviye, Amr b. Âs'la danıştı. Amr, Mısır hükümetinin kaydi hayat şartıyla kendisine verilmesini şart koştuktan sonra Osman'ın kanlı gömleğinin mescitte teşhirini, Osman'ı, Ali'nin öldürttüğüne halkı kandırma-sını tavsiye etti. Bir yandan da Ömer'in oğlu Abdullah'ı, Sa'd b. Ebi-Vakkas'ı, Mahammed b. Selme'yi isyâna teşvike başladı. Medineliler, gönderdiği mektuba, Muâviye'nin, tulekaadan, yâni Mekke'nin fethinde bağışlanıp azad edilenlerden olduğunu, bu yüzden de hilâfete lâyık olmadığını bildirmek sûretiyle cevap verdiler. İsyana teşvik için çağrılan Abâde b. Sâmit'se, Muâviy'eyle Amr otururlarken gelmiş, ikisinin arasına oturmuştu. Muâviye, Osman'ın şehâdetinden bahsedip Abâdeyi kendi tarafına imâle için sözler söylerken Abâde, neden aranıza girdim, anladınız mı dedi. Muâviye, neden deyince Abâde, siz dedi, Tebük gazasından gelirken yanyana yürüyordunuz; Hz. Rasûl ( s.a.a) bunların ikisini bir arada gördünüz mü, aralarını ayırın; çünkü bunlar, ebediyen hayır üzere birleşmezler buyurmuştu; onun için aranıza girdim.

O yüzden sevgili arkadaşlar, şu anda müslümanların neden bu halde olduklarını, neden birbirlerine girdiklerini, şu anda neden birbirlerine düşman olduklarını, neden kan akıttıklarını, neden birbirlerine kafir diyecek kadar ileri gittiklerini, neden dünyada en perişan milletler arasında olduklarını ve sünnet ve kitaptan neden uzaklaştıklarını iyi düşünmek lazım. Elbette hiç birisi sebepsiz değil.

Ayrıca dikkatli olmak gerekir ki peygambere eziyet eden kimseyi övmek veya onun yaptığı işi beğenmek, peygambere eziyet etmektir, eğer peygamberimize eziyet etmek, onu incitmek istemiyorsak, onu incitenleri sevmemeliyiz.

@Hedeter kardeşim, sen de biraz sakin olsan çok daha güzel olacak. :)
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Hayırlı tatiller Elmacık arkadaşım;

Öncelikle Sahabe veya ashap kime denir bir bakalım.

Çok özet bir anlatımla;Efendimiz zamanında yaşamış,müslüman olmuş,Efendimizin sohbetiyle şereflenmiş ve müslüman olarak vefat etmiş kimselere denir.

Şimdi kerbelada savaşanlar da(iki taraftan da) sahabeler vardı.

Elmacık arkadaşım;
Meseleyi sadece Kerbela olarak düşünmeyin.

Bir de Cemel vakası vardır.
On binlerce sahabe şehit olmuştu.

Hatta ve hatta bu savaşta cennetle müjdelenen on sahabeden 3 tanesinin 2&#8217;si bir tarafta (Hz. Talha b. Ubeydullah ve Hz. Zübeyr b. Avam) diğeri de (Yine Cennetle müjdelenmiş ve Efendimiz damadı,Hz. Ali (R.A.) ve yine Efendimiz Hanımı Hz. Aişe (R.A.) vardır.

Şimdi bu savaşta gelde taraf tut.
Hangi tarafa haklı diyeceğiz.
İki tarafta da şehit olan sahabeler var.

Düşünsenize;
Bedir&#8217;de,Uhud&#8217;da,Hendek&#8217;te omuz omuza kafire karşı savaşanlar birbirleriyle savaşıyorlar.Geçmişte beraber aç olup,beraber tok olanlar birbirleriyle savaşıyorlar.
Sebep ise;Münafık İbn-i Sebe&#8217;nin ortaya basit bir fitne atması.
Sonuç onbinlerce sahabenin şehit olması.

Şimdi bize düşen nedir?
İki taraftanda ölenlere şehit,kalanlara gazi demek.

Gelelim Kerbela vakasına;
Cemel vakasından önce şehit edilen Halife Hz. Osman (R.A.) intikamı için müslümanlar iki gruba ayrılmışlardı.
Bir grup (Hz.Ali (R.A.)) Hz. Osman (R.A.)&#8217;ın intikamı için suçlu araştırarak esas suçlunun bulunması yönünde idi.Bu ise karışıklık ortamında biraz zaman almıştı.Hz. Ali (R.A.) dayandığı delil ise &#8220;Hak haktır.Ferdin hukuku hiçbir şeye feda edilemez&#8221; görüşü yönünde idi.

Diğer grup ise;(Hz. Muaviye (R.A.)Hz. Osman R.A.&#8217;ın intikamının gecikmesinden rahatsız olmuş ve &#8220;milletin selâmeti için kulun hukuku feda edilir&#8221;düşüncesiyle Hz.Osman R.A.&#8217;a isyan eden grubun derhal cezalandırılmasını istiyordu.

Cemel vakasından sonra Kûfe&#8217;ye yönelen Hz. Ali (R.A.), Hz. Muaviye&#8217;ye (R.A.) elçi göndererek, Sahabeden Muhâcirlerin ve Ensârın (radıyallahü anhum) kendisinin halifeliğini kabul ettiklerini; onun da kabul edip itaatini bildirmesini istedi.
Hz. Muaviye, kendisine elçi olarak gelen Cerir bin Abdullah&#8217;ı (r.a.) oyalayarak Hz. Amr bin el-Âs (r.a.) ile istişarede bulundu ve Hz. Osman&#8217;ın (r.a.) kàtilleri derhal cezalandırılmadığı takdirde ordusuyla üzerine yürüyeceğini belirtti.

İslam tarihi kitaplarında gelişen olayların özeti aynen böyle.
Daha teferruatlı bilgi isteyenler ciddi manada araştırabilirler.

Şimdi Sıffin savaşında iki tarafta müslüman kimseler ki,bunların arasında sahabelerde var.
Bir tarafta seksen bin,diğer tarafta doksan bin kişi savaştılar ve yetmiş bin müslüman şehit oldu.
3-5 kişi veya 3-5 bin kişiden bahsetmiyoruz.

Sonuçta savaş iki Sahabenin farklı içtihatları neticesinde çıktı.
Hz. Muaviye&#8217;nin istediği isyancıların derhal cezalandırılması idi.
Hz. Ali (R.A.)&#8217;ın istediği ise isyancılar içerisinde gerçek suçlunun bulunması yönünde idi.

Değerli arkadaşlarım;
Yanlışlarım varsa lütfen kaynak belirtin ve düzeltelim.
Vaktimin kısalığı yüzünden ancak bu kadar yazabildim.

Saygılarımla
 

Hedeter

Öğrenci
Katılım
5 Kasım 2008
Mesajlar
76
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Baştan sona yanlış.Sen bizim yazdıklarımızı hiç okumadın.Göz yummaya devam ediyorsun.Çocuk oyununa döndü.Yazıyoruz siz dönüp aynı şeyi yazıyorsunuz.

-Muaviye&#8217;nin katl ve cinayet defteri bir hayli kabarıktır. Hz. Resulullah (saa)&#8217;ın sevgili sahabisi Hicr bin Adiyy ile altı yiğit arkadaşı, Muaviye&#8217;nin resmi emriyle Merc-i Uzra&#8217;da şehit edildi.
(Sahih-i Müslim C.1, S.258-259; Sahih-i Buhari C.1,



-Muaviye, Malik&#8217;ül Eşter&#8217;i Mısır yolunda zehirli balla zehirletip öldürttü, sonra da mimbere çıkıp şöyle dedi: &#8220;Ali&#8217;nin iki arkadaşı vardı, birinin işini Sıffin&#8217;de (Ammar bin Yasir&#8217;i) bitirdim, diğerininkini (Malik&#8217;ül Eşter&#8217;i) bugün.&#8221;
(Tarih&#8217;üt Tabari C.4, S.187; İbn-i Esir C.3, S.233)



-Muaviye planlarını uygulayabilmek için Abdurrahman bin Halid bin Velid&#8217;i de zehirletti.
(Corci Zeydan &#8220;Medeniyet Tarihi&#8221; C.4, S.83)



-Muaviye Hz. Ali tarafından Mısır&#8217;a vali tayin edilen MUHAMMED bin Ebi Bekir&#8217;i öldürtüp cenazesini bir eşeğin cesedine karnını yarıp koyarak yaktırdı.&#8221;
(Tarih&#8217;üt Tabari C.4, S.171; Corci Zeydan &#8220;Medeniyet Tarihi&#8221; C.4, S.83)



-Muaviye oğlu Yezid&#8217;e biat almak istediğinde önce Hasan bin Ali&#8217;yi ile Sad bin Ebi Vakkas&#8217;ı zehirletip öldürttü.
(Ebu Ferec &#8220;Mekatil&#8217;üt Talibin&#8221;)



Muaviye, Eş&#8217;as&#8217;ın kızı ve İmam Hasan&#8217;ın eşi olan Cu&#8217;de&#8217;yi kışkırtarak imamı zehirletti ve bu zehirle İmam şehit oldu. Muaviye İmam Hasan&#8217;ın şehadet haberini duyduğunda neşelenmiş ve secdeye kapanmıştır.
(en-Niza vet-Tehâsüm S.6 Necef Bas.)



İbni Teymiyye diyor ki: Muaviye İmam Hasan&#8217;ın zehirlemek için emir verdi.
(Minhac&#8217;üs Sünnet C.2, S.225 Kitâl Ba&#8217;duhum Ba&#8217;da Babı.

BUNLARA CEVAP VERİNİZ!
 

zafercem

Asistan
Katılım
17 Ekim 2008
Mesajlar
404
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
hedeter kime söylüyorsun.insanlar işine geldiği gibi inanıyor.verdiğin bilgilerin kaynağını gözlerine soksan bile inanmazlar.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Değerli arkadaşım Hedeter;

Bunlara cevap veriniz derken,sizin yazdıklarınızın hepsi alevi sitelerinden alıntılar.
Siz meseleye alevi olarak bakıyorsunuz.
Şimdi elimde sahihi buhari'nin kitabı yok ki bakıp söyliyeyim.

Ama siz İslam tarihine bakın.
Benim yazdıklarımda yanlış veya abartılı bulduğunuz yerleri tarafsız bir kaynak göstererek aksini ispat edin.

Uydurma diyorsunuz.
İnternette mutlaka bunun tarafsız bir kaynakta doğru olanı vardır herhalde.

Ben demiyorum ki;
Sizin yazdıklarınız doğru değildir.
Ama google biraz araştırınca hep taraflı olarak Alevi sitelerinden alıntılar olduğunu gördüm.

Belki benim yazdıklarımda yanlış olabilir.
Bunun aksini tarafsız bir kaynak göstererek ispat edebilirsiniz.

Ben bunu bekliyorum.

Sonuç olarak;
Amacım doğru bildiklerim yanlış ise onları düzeltmek.
Hakikati görmek.

Saygılarımla
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
1,243
Mehmet kardeşim, "alevi sitelerinden alıntılar" dediğin kaynakların isimlerine bakarsan;

Taberi, Tirmizi, Buhari, Muslim, İbn-i Hacer, Ahmed b. Hanbel vb. Yani yukarıdaki rivayetler internet sitelerinden değil, en önemli hadis alimlerinin kitaplarından alıntı. Hatta biliyorsun Buhari Kur'andan sonra en muteber kaynak kabul edilir. Bu tartışmaların olması çok yersiz aslında. Şimdi herşeyi ayrıntılı konuşsak haftalar alır, diyorum ya onlarca kitap var bu konuda. Tartışmaya gerek yok, zaten kitaplarımızın çoğunda bu bilgiler var. Okumak yeterli. Sadece körü körüne inanmayalım ve birbirimizi incitmeyelim yeter. :)

Bu rivayetlerin çoğunu kendim bahsedilen kitaplarda okumuşum. Yalnızca bazen orijinallerini edinmek güç oluyor. Örneğin yukarıda adını andığım "Dört Büyük Halife" kitabında kendim görmüşüm. (orijinali Menakıb-ı Cihar Yar-i Güzin) Yine bazı hadisleri Sahih-i Buhari'de ve şerhlerde görmüşüm. İnanan insanlar mutlaka okumalı.

Bir de sevgili dostum, senin naklettiklerinin çoğu doğru şeyler, ama naklettiklerin Muaviye'nin faziletini ıspatlamıyor, bilakis aslında onun hakkında başka şeyleri doğruluyor.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Elmacık arkadaşım;

Ben demiyorum ki bu hadislere yanlış diye.

En azından bir cümlesini arattığınız takdirde karşınıza alevi sitesi veya formu çıkıyor.
Benim istediğim bu konu hakkında İnternette yayınlanmış tarafsız bir islam tarihinden kaynak göstermek.

Malumunuz internet ortamında tarafsız olarak Sahihi buharini birçok hadisini bulabilirsiniz.
Benim istediğim aynı hadislerin tarafsız olarak yayınlanan bir sitede görmek.
O kadar.

Dediğiniz gibi,Bu tartışma haftalar hatta aylar sürer.

Şahsım olarak;
Önceki mesajımda da belirttiğim gibi,Alevileri ben dost olarak görüyorum.
Alevi arkadaşlarımda var.
Alevi imamların arkasında da namaz kıldım.

Bu konudaki tek emelim ve arzum meselelere tarafsız bir gözle bakmak ve araştırmak.
Hal böyle olunca mutlaka birgün doğru karşımıza çıkacaktır.

Bu konu ile ilgili olarak alevi arkadaşları üzüp incitti isem de haklarınızı helal edin.
Sonuçta
Dinimiz,Peygamberimiz,kitabımız bir.

Saygılarımla
 
Üst