Kara mizah...

Bu konuyu okuyanlar

kullanıcı

Müdavim
Katılım
10 Mart 2008
Mesajlar
3,800
Reaksiyon puanı
2
Puanları
38
Kara mizah...

YA oluyor ya da uyduruluyor, ‘’kara mizah’’ın çok çarpıcı örnekleri kulaktan kulağa yayılıyor.
Bir yarışmaya katılan Bülent Ersoy, olağanüstü güvenlik önlemlerinden sıkılmış, menajeri, polis amirine dert yanmış:
‘’Bülent Hanım bu kadar sıkı korunmadan sıkılıyor, bir ihbar filan mı var?’’
Polis amiri ters ters bakmış:
‘’Trabzon’da papazı öldürdüler, herkes biz de papazız, diye bağırdı. İstanbul’da Hrant Dink’i vurdular, sokağa dökülenler, hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz diye gösteri yaptı. Ya Allah korusun Bülent Hanım’a bir hal olsa...’’
* * *
HANİ Gebze’de, barış için gelinlik giyen İtalyan kızın ırzına geçip öldüren var ya!
Cezaevinde haberleri dinleyen katil, ‘’Vah vah, yazık oldu, şimdi bizi Avrupa’ya almazlar!’’ demiş...
* * *
TUZLA tersanesinin kapısında işe girmek için bekleyenlerden birine televizyoncu sormuş:
‘’Ne bekliyorsun?’’
‘’Açım!
Televizyoncu hayretle sormuş:
‘’İçeride restoran mı var?’’
Bundan daha vurucu ‘’kara mizah’’ olur mu?
* * *
ŞAKASI, mizahı bir yana, Tuzla tersanesindeki ölümlü olayların ileride romanı da yazılır, üzerinde toplumsal araştırmalar da yapılır.
Türkiye’de işsizlik var, iş alanı yok...
Lakin Tuzla’da iş çok, yeterli, deneyimli, bilgili işçi yok...
İş aramak, işe girmek için gelenlerden çoğu Güneydoğu’dan...
Hayatlarında denizi görmemiş, vapura adım atmamış insanlar hiç binmedikleri teknenin yapımı için iş peşindeler.
Tersane işçiliği ağır işçilik, tehlikeli işçilik, üstelik tersane sahipleri sipariş aldıkları tekneleri yetiştirmek için günde üç vardiya çalıştırıyorlar.
* * *
İŞ güvenliği kâğıt üzerinde var, işçi de kendi canını bilgisizlikten koruyamıyor. Başına miğfer takmıyor, kemerindeki kancayı güvenlik sistemine geçirmiyor.
İşverenin de onu uyardığı filan yok!
* * *
TELEVİZYONCU soruyordu:
‘’Ölümle biten kazaları biliyor musun?’’
‘’Evet, biliyorum, ne yapayım, evde çoluk çocuk var, para bekliyorlar.’’
‘’Hiç tersanede çalıştın mı?’’
‘’Yok çalışmamışım!’’
‘’Ya bir kaza olursa!’’
Adam bezgin, adam bitkin, adam umutsuz:
‘’Allah’ın dediği olur!’’
* * *
YANİ bütün bunlardan Allah kabahatli öyle mi?
Mehmet Akif buna isyan eder:
‘’Demek ki: Her şeyin Allah... yanaşman, irgadın o;
Çoluk çocuk ona âid: lalan, bacın, dadın o;
Vekilharcın o; kâhyan, müdir-i veznen o;
Alış seninse de, mes’ul olan verişden o;
Denizde cenk olacakmış... gemin o; kaptanın o;
Ya ordu lâzim imiş... askerlerin, kumandanın o;
Köyün yasakçısı; şehrin de baş muhassılı o;
Tabîb-i aile, eczacı... hepsi hâsılı o.
Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!
Biraz da saygı gerekdir... Ne saygısızlık bu?
Hudâyı kendine kul yapdı, kendi oldu huda;
Utanmadan da tevekkül diyor bu cur’ete.. ha?’’
* * *
İŞSİZLİK denilen ‘’ateşten gömleği’’ sırtına geçiren işsiz adama ‘’Allah’’ dedi diye kızmamak gerek...
Onu Allah’a havale edenler, Allah’ından bulsun!

Hasan Pulur
 
Üst