İslam'a gölge ediyoruz!

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan AliA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,455
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Bizler İslam'ı sözlerimizle, felsefemizle, tatlı sohbetimizle değil, ahlakımızla temsil etmeliyiz. Yaldızlı sözleri, çok iddialı derin yorumları, manası olmayan çerçeveli hitapları çok duyduk. Ancak, sözün sahibine baktığımızda, çoğunda içi kurtlarca yenmiş boş kalaslar gördük. Kuran-ı Kerim bu tipler için: "huşubun müsennede" der. Birbirine dayanmış boş kütükler sıfatını kullanır.

Demek ki önce söze değil, sözün sahibine bakmak lazım. Hayatı İslam olanın, sözünü dinlemek lazım. Hayatında; edep, zarafet, hikmet, himmet, ibadet, takva, helal-haram hassasiyeti ve Kuran edebi olanın sözüne itibar etmek lazım.

Peki böyle olmazsa ne olur. Olacak olan şudur: Bizler uyanık davranmazsak; ruhsuz, boş, kalıbı yerinde olsa da içi çürük, güzel elbiselerle giydirilmiş kalaslara tabi olmaya devam ederiz. Mesela; Hz. Peygamber (s.a.v.) gibi bir örnek dururken, insanları kendine prangalı esir yapan sözde simsarların peşine takılırız. Yuvarlanıp gideriz. Bomboş bir hayat yaşarız. Sonra bir an gelir de biri nereye gidiyorsun diye sarsıp sorduğunda da, doğru yolda olduğumuzu söyleyecek kadar kendimizi kaybetmiş durumda buluruz.

Din simsarlarının ağına düşenler


Tipik bir örnek vereyim. Bir hac yolcusu soruyor. Simsarlardan birinin pençesine düşmüş bir hac yolcusu. Babam ve annemin duasını almam lazım mı bu yolculuk öncesi? Cevap aynen şöyle: "Baba anne sevgisi çerçöp gibidir. Bugün kabarır, yarın gider. Boş ver. Önemli olan senin benim yanımda olmandır. Yani bana hizmet etmendir. Gerçek sevgiye böyle ulaşırsın." Aslında bu sözleriyle, yanlış yere takılmış olan hac yolcusunu helak edecek bir yola davet ediyor. Kuran'ı ve Hz. Peygamber'i (s.a.v.) yok sayacak bir yola. Çünkü Yüce Allah kendisine kulluktan sonra babaanneye iyiliği emrediyor. Bizim simsarımız ise kendisine itaati. O simsar, Müslümanlığa çağırmıyor, kendine kulluğa çağırıyor.

Peki çözüm ne! Çözüm, Kuran'a dönüş, Kuran ahlakına dönüştür. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) örnekliğine dönüştür. Biz kendimizi din simsarlığından, sahte örneklerden, sözü bol-özü boş, markasız hitabelerden, ancak böyle kurtulabiliriz.

Vallahi bu kral değildir


Adiyy bin Hatim cömert bir babanın evladıydı. Hıristiyandı. Kavminin nazlı bir lideriydi. Kavminin savaş ganimetlerinden dörtte bir pay alırdı. Hz. Peygamber'i (s.a.v.) duyunca kendi kendine der ki; şu adamı yakından bir göreyim. Bakalım hedefi nedir? Derdi liderlik mi? Başka şey mi?

Bundan sonrasını Adiyy'in ağzından duyalım. Neden bu konuyu ele aldığımı da yazının sonunda söyleyeyim: Adiyy şöyle anlatıyor: "Medine'ye gittim. Hz. Peygamber (s.a.v.) mescidindeydi. Ona selam verdim. Selamımı alıp sordu.

Kimsin! Ben Adiyy'im dedim. Bana haydi eve gidelim dedi. Beraber yola çıktık. Yolda zayıf yaşlı bir kadın Hz. Peygamber'i (s.a.v.) durdurdu. Uzun uzun konuştu. Hz. Peygamber (s.a.v.) sabırla dinledi. Kendi kendime dedim ki bu adam kral değildir. Hiçbir kral bu kadar mütevazı, sabırlı olamaz.

Evine girdik. Yerde, içi hurma dallarıyla dolu bir minder vardı. Minderi bana doğru uzattı. Bu mindere otur dedi. Ben, siz otursanız dedim. O ise bana hayır sen otur dedi. Ben mindere oturdum. O ise yere bağdaş kurdu.

Kendime dedim ki, vallahi bu hal bir imparatorun hali değildir. Bu adam (Hz. Peygamber'i (s.a.v.) kastediyor) kral veya imparator değildir.

Bana döndü ve şöyle sordu! Adiyy, de bakayım Allah'tan başka ilah var mı? Hayır, dedim.

- Sen Rekusi misin (Hıristiyanlık ile yıldızlara tapan Sabiiler arasında karma bir din) diye sordu.

- Evet cevabını verdim.

- Sen kavminin savaş ganimetlerinden dörtte bir pay alıyor musun?

- Evet alıyorum dedim.

- Peki, bunun Rekusilikte haram olmadığını bilmiyor musun? Diye sordu.

- Evet vallahi yaptığım haramdır. Doğru diyorsun dedim.

Müslüman olmana engel nedir?


Adiyy anlatmaya devam ediyor; Hz. Peygamber (s.a.v.) bana baktı ve şöyle buyurdu.

"Adiyy. Sanıyorum seni Müslümanlığı kabulden alıkoyan şeyler şunlardır.

- Belki Müslüman halkın yoksul hali seni İslam'a girmekten alıkoyuyor. Vallahi, gelecekte Müslümanların malı o kadar çok olacak, o kadar zengin olacaklar ki mallarını koyacak yer bulamayacaklardır.

- Belki seni Müslümanların sayısının az, düşmanlarının çok olması etkilemiş, dine girmekten alıkoymuştur. Vallahi yakın gelecekte Irak'tan tek başına yola çıkan bir kadın Mekke'ye kadar tek başına yolculuk edecekte kimseden ürkmeyecek.

- Belki sen güç ve kudretin başkalarında olduğunu görünce İslam'dan kaçıyorsun. Vallahi yakın gelecekte Babil'deki beyaz sarayların (Irak ve İran'ın) Müslümanlara boyun eğdiğini göreceksin."

Bu sözleri duyan Adiyy diyor ki; ey Allah'ın Resulü ben İslam'ı kabul ettim.

Daha sonra Adiyy şöyle diyecektir; Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bu sözlerinden ikisinin gerçekleştiğini -bir kadının tek başına uzun mesafeleri güvenlik içinde geçtiğini ve İran sarayının Müslümanlara boyun eğdiğinigözlerimle gördüm. Şüphesiz üçüncüsü de gerçekleşecektir."

Doğru diyor Adiyy. Üçüncüsü Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz zamanında gerçekleşmiştir.

Müslümanlar o denli zenginleştiler ki İslam ülkelerinde zekât alacak fakir insan kalmadı. (İbn Hacer, İsabe, II, 461)

İslam'a davet eden ahlak

Elbette Adiyy'in Müslüman olma hadisesi manidardır, etkileyicidir. Adiyy'in muhteşem bir evi vardı. Çünkü kavminin lideriydi. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) evini de öyle zannediyordu. Ama Peygamberimiz'in (s.a.v.) evini ve evdeki mütevazı minderi görünce hele Resulullah'ın kuru yerde bağdaş kurduğunu görünce derinden sarsıldı. Ya şu ihtiyar kadınla dakikalarca ayakta konuşmasını nasıl izah edecekti.

Adiyy'i Müslüman eden Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bu halidir. Belki bu hal, sözlerden daha etkilidir. Bir önemli nokta ise; Müslümanların zayıflığı, zenginliğinin az olması, güç ve kudretin düşmanlarında olması.

Hz. Adiyy'in hadisesi bugüne bir aynadır. Bugüne bir ışıktır. Müslümanların İslam'ı doğru anlama yolunda ve dünyada söz sahibi olması yolunda, yollarını aydınlatan bir mesajdır.

İslam ahlakıyla ahlaklanmadıkça örnek insan olamazsınız. Devlet olarak da; güçlü, kudretli, zengin, caydırıcı ve donanımlı olmadıkça dünyada belirleyici güç olamazsınız. İşte bu kadar açık ve net.

Veda hutbesi ile ilgili bir açıklama

Geçen hafta Sabah gazetesinde bir haber yer aldı. Bu habere göre bir camiye veda hutbesi asılmış, bir vatandaş ise veda hutbesindeki bir kelimeden dolayı şikâyetini dile getirmiş. Bu konuyla ilgili benim de görüşüm soruldu. Verdiğim cevap gazete haberine maalesef tam yansıtılmamış, bu nedenle de yanlış anlamalara yol açacak bir surete bürünmüştür. Elbette bu husus uzunca konuşulmaya, yazılmaya değecek kadar önemlidir. İleride bu konuyu genişçe ele alacağım ancak, veda hutbesiyle ilgili şimdilik şu kısa tespitlerimi iletmek istiyorum.

1) Veda hutbesinde Hz. Peygamber (s.a.v.) puta tapıcılıktan, kan davalarına, faizcilikten, din kardeşliğine kadar önemli hususları özlü cümlelerle kayıt altına almıştır.

2) Veda hutbesi çok değişik kaynaklarda yer almıştır. Bu kaynakların tümünü tarayıp ortak bir metin oluşturulabilir veya bunlar arasında bir metin esas kabul edilebilir.

3) Son haccında Hz. Peygamber (s.a.v.) Mina, Müzdelife ve Arafat'ta farklı yerlerde birkaç kez uzunca konuşmuşlardır. Bütün bu hitabeler beraberce değerlendirilmelidir.

4) İslami hiçbir nass'da kadına şiddet kabul edilmez ve onaylanmaz. Kadının başkasına yatağını çiğnetmesi (zinadan kinaye olabilir) veya azgınlık veya zinaya meyil sayılan nüşüz halinde ise, hadiseye yönelik özel bir tasarruf nihai yol olarak ifade edilmiştir. Bu ise üzerinde konuşulması gereken, istismar edilebilecek noktaların izale edilmesi gereken bir noktadır. Sözün hangi şartlar gözetilerek söylendiği önemlidir. Kuran-ı Kerim'in ve Hz. Peygamber'in kullandığı her sözün arkasındayım. O söz ne olursa olsun, benim için değişmez.

5) Haberde, veda hutbesini camiye asmaya sıcak bakmadığım söylenmiş. İfadenin doğrusu şu şekildedir. "Camilere asılacak herhangi dini nass (Kuran-ı Kerim'in hangi ayetinin veya hangi hadisin asılacağı) cami derneklerinin değil Müftülüklerin vereceği bir karardır. Müftülüğe danışılmadan bu tür karar alınmamalıdır. Yetkili makam taşrada müftülüktür. Dediğim budur. Yoksa veda hutbesi elbette camiye asılabilir. Bundan daha doğal ne olabilir ki...

6) Hz. Peygamber (s.a.v.) sahih hadislerinde ne buyurmuşsa aynen, hiçbir tereddüde mahal bırakmadan kabul etmek boynumuza bir borçtur. İleride bu hususları daha detaylı konuşmak üzere şimdilik bununla yetinelim.

SORULAR

bullet.jpg
S.1.) Tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmamızda herhangi bir sakınca var mıdır?

C.1.)
Bu konuyla ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun görüşü şöyledir: "Normal yollarla gebeliğin gerçekleşmesi mümkün olmadığı takdirde; döllendirilecek yumurta ve sperm, her ikisinin de nikâhlı eşlere ait olması, yani bunlardan herhangi biri yabancıya ait olmaması; döllenmiş olan yumurta, başka bir kadının rahminde değil, kendi rahminde (yumurtanın sahibi olan eşin rahminde) gelişmesi; bu işlemin, gerek anne-babanın, gerek doğacak çocuğun maddi, ruhi ve akli sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olmayacağı tıbben sabit olması şartıyla, normal yoldan gebe kalması ve anne olması mümkün olmayan evli hanımların, çeşitli tıbbi yollarla gebeliklerinin sağlanmasında, İslami hükümler açısından bir sakınca görülmemektedir. Başka kadının yumurtası veya kocası dışında yabancı bir erkekten alınan sperm ile bir kadının gebeliğinin sağlanması ise insanlık duygularını rencide etmesi ve zina unsurları taşıması sebebiyle caiz değildir." Buna göre normal yollarla çocuk sahibi olamayan evli çiftler, yukarıda ifade edilen şartlar dahilinde tüp bebek sahibi olmak için tedavi olabilirler. Zira bu bir tedavi yöntemidir.

bullet.jpg
S.2.) Elbiseme kolonya döküldü, bu durum namazıma engel midir?

C.2.)
Gerek Ebu Hanife ve gerekse de başka bazı fıkıhçılara göre kolonya veya ispirto necis (pis) değildir. İçilmesi haramdır. Bunun dışında kolonyanın alım-satımında temizlik ve başka işlerde kullanılması sakıncalı değildir. Vücuduna veya elbisesine kolonya dökülen bir kimsenin, bu kısımları yıkamadan namaz kılması caizdir. Çünkü zaten içindeki alkol miktarı uçucudur. Geri kalan bölüm ise necis değildir.

Nihat Hatipoğlu / Sabah
 
Üst