BAYKAL GÜVENİLMEZ BİRİ
İnönü söylemişti: BAYKAL GÜVENİLMEZ BİRİ.. Açık açık gerekçeleriyle..
Erdal İnönü'nün kendi ağzından hayatını anlattığı röportajlardan oluşan ''Anka Kuşu'' adlı kitabın yazarı Can Dündar köşesinden Erdal İnönü'yle ilgili anektodlara yer vermeye devam ediyor. Köşesinde Erdal İnönü'nün kendi ağzından “SODEP’e Genel Başkan olduktan sonra Deniz Baykal benden randevu istedi. Kendisini uzaktan tanıyordum. ‘Eskiden hizip başıydı. Dikkat edin’ diye uyarıyorlardı." sözlerine yer verdi.
GAZETECİLERLE GELDİ
11 Ocak günü geldi. Ben kapıyı açtım. Baktım Deniz Baykal ve yanında bir iki gazeteci... Deniz Baykal ’a ‘Buyurun’ dedim, baktım gazeteciler de içeri girmeye yelteniyor. ‘Yok, siz gelmeyin’ dedim. Onları almadım içeriye ve biraz kızdım. Anladım ki bu bir propaganda manevrası... Beni alet edecek. Baykal, gazetecileri almamama biraz bozuldu, ama sesini çıkarmadı. Bana da ‘Beraber olmakta yarar var’ diye anlattı. ‘Doğru, ben de aynı fikirdeyim’ dedim. SODEP’e üye olmak istediğini söyledi.‘İyi olur, bekleriz. Eski CHP’lilerin üye olmasını ben candan istiyorum, buyurun’ dedim.
TÖRENLE ÜYE OLALIM
Ama bir şartı olduğunu söyledi: ‘Benim arkadaşlarım var. Onlarla beraber bir tören yapalım, hep beraber üye olalım’ dedi.
Baktım ki hizip olarak girmek istiyor, ‘Tek tek üye olursanız buyurun, ama öyle grup halinde girerseniz, o eski grup havasını doğurur; ona izin veremem’ dedim. ‘Öyleyse bir düşüneyim’ dedi ve ayrıldı. Bir daha görüşmedik. Sonra öğrendim ki biz seçim kampanyası için dolaşırken 3 kişi Ankara Çankaya ilçesine üye olmuşlar.
ELİMDEN ÇIKIYOR PARTİ
Haziran 1988’deki kurultayda Sayın Baykal Genel Sekreter oldu. Rahatsız olmadım. Bir süre beraber devam ettik.
Sonra fark ettim ki, yine kurultay tarafından seçilen Merkez Karar Yürütme Kurulu’ndaki arkadaşlarım benden çok Sayın Baykal’ı dinlemeye başladılar. Elbette bir iki defa olabilir, ama devamlı böyle olunca rahatsız olmaya başladım. Ve o zaman anladım ki elimden çıkıyor parti...
MKYK'DA ALINAN KARARLAR BAYKAL'IN İSTEDİĞİ DOĞRULTUDA OLUYORDU
Kişisel olarak ilişkilerimiz iyiydi, ama MKYK’da verilen kararlar hep Sayın Baykal’ın istediği doğrultuda oluyordu.
Aramızda anlaşmazlık vardı. Bu şekilde devam edemezdik. Onun üzerine parti grubunda ‘Anlıyorum ki’ dedim ‘grupta Genel Başkan’a güvensizlik sorunu var. Bunun çaresi kurultaya gitmektir. Kurultaya gitmeyi öneriyorum.’ Sandım ki benden sonra Genel Sekreter söz alacak, ‘Pekâlâ kurultaya gidelim’ diyecek. Baykal söz aldı ve ‘Yok, niye böyle söylüyorsunuz. Yanlış anladınız. Hiç öyle bir mesele yok. Biz devam edelim güzel güzel, böyle bir şey çıkarmayın’ dedi. Çok şaşmıştım o zaman... Ben bunu söyledikten sonra artık yapılacak şey, onun da kurultaya gitmenin gerekli olduğunu söylemesiydi; ama söylemedi. İşte orada ilk defa Sayın Baykal’ın pek güvenilmez biri olduğuna karar verdim. Duygularım neydi tam hatırlamıyorum, ama o kadar karşı karşıyayken ‘Böyle bir şey yok’ demesi, bir şey olmamış gibi davranması, bende çok olumsuz bir duygu yarattı.
GENE KAYBETTİ
Sonra 1990’daki kurultayda bana karşı genel başkanlığa aday oldu, ama seçilemedi. Büyük farkla kaybetti.
Ben zannettim ki kurultay yeniden beni Genel Başkan seçince mesele bitti, artık yanı başımdakinin dediği olmayacak; ama öyle olmadı gene... Baykal arkadaşlarıyla birlikte genel başkanlık mücadelesine devam etti. İki kurultay daha yaptık. Tekrar aday oldu, gene kaybetti.
PARTİ POLİTİKASININ ÜSTÜNE ÇIKIYORLAR
CHP'den gelen bir hizipti bu... Ben ne olduğunu anlamıyordum; ‘arkadaş grubu’ falan diyordum. Arkadaş grubu olduğu doğru da, o grubu, parti politikasının üzerine çıkarıyorlar. O zaman da iş, arkadaşlıktan çıkıyor, birbirlerine bağlı bir çekirdek haline geliyor. Partiye egemen olmaya çalışıyorlar. Her seçimde, illerde, ilçelerde veya partinin seçeceği herhangi bir görevde hemen aday gösteriyorlar ve o adayı seçiyorlar. Tabii bu tuhaf bir şey... Parti içinde ur gibi bir şey oluyor. Onunla beraber yaşamak çok zor oluyor.
AMELİYAT LAZIM
Hatta o çekirdek, sonunda partiye egemen olsa da karakterini değiştirmiyor, kendi grubundan başkasına olanak vermiyor. O bakımdan bir hastalık bu maalesef... Ameliyattan başka da çare yok. Hepsini değilse bile bazılarını ameliyat etmek gerekiyor. Onu yapmadık, halledemedik ve sonuna kadar kaldı. Ecevit zamanında da varmış bu hizip... O zaman da Ecevit’le uğraşmışlar. Yenememişler ama hep olmuş. Sonunda ben bıraktıktan sonra arkadaşlarım hiç baş edemediler. Partiye egemen oldu. Başkası da uğraşamadı.”
Kaynak:
Ne Kadar ilginç Değil mi
İnönü söylemişti: BAYKAL GÜVENİLMEZ BİRİ.. Açık açık gerekçeleriyle..

Erdal İnönü'nün kendi ağzından hayatını anlattığı röportajlardan oluşan ''Anka Kuşu'' adlı kitabın yazarı Can Dündar köşesinden Erdal İnönü'yle ilgili anektodlara yer vermeye devam ediyor. Köşesinde Erdal İnönü'nün kendi ağzından “SODEP’e Genel Başkan olduktan sonra Deniz Baykal benden randevu istedi. Kendisini uzaktan tanıyordum. ‘Eskiden hizip başıydı. Dikkat edin’ diye uyarıyorlardı." sözlerine yer verdi.
GAZETECİLERLE GELDİ
11 Ocak günü geldi. Ben kapıyı açtım. Baktım Deniz Baykal ve yanında bir iki gazeteci... Deniz Baykal ’a ‘Buyurun’ dedim, baktım gazeteciler de içeri girmeye yelteniyor. ‘Yok, siz gelmeyin’ dedim. Onları almadım içeriye ve biraz kızdım. Anladım ki bu bir propaganda manevrası... Beni alet edecek. Baykal, gazetecileri almamama biraz bozuldu, ama sesini çıkarmadı. Bana da ‘Beraber olmakta yarar var’ diye anlattı. ‘Doğru, ben de aynı fikirdeyim’ dedim. SODEP’e üye olmak istediğini söyledi.‘İyi olur, bekleriz. Eski CHP’lilerin üye olmasını ben candan istiyorum, buyurun’ dedim.
TÖRENLE ÜYE OLALIM
Ama bir şartı olduğunu söyledi: ‘Benim arkadaşlarım var. Onlarla beraber bir tören yapalım, hep beraber üye olalım’ dedi.
Baktım ki hizip olarak girmek istiyor, ‘Tek tek üye olursanız buyurun, ama öyle grup halinde girerseniz, o eski grup havasını doğurur; ona izin veremem’ dedim. ‘Öyleyse bir düşüneyim’ dedi ve ayrıldı. Bir daha görüşmedik. Sonra öğrendim ki biz seçim kampanyası için dolaşırken 3 kişi Ankara Çankaya ilçesine üye olmuşlar.
ELİMDEN ÇIKIYOR PARTİ
Haziran 1988’deki kurultayda Sayın Baykal Genel Sekreter oldu. Rahatsız olmadım. Bir süre beraber devam ettik.
Sonra fark ettim ki, yine kurultay tarafından seçilen Merkez Karar Yürütme Kurulu’ndaki arkadaşlarım benden çok Sayın Baykal’ı dinlemeye başladılar. Elbette bir iki defa olabilir, ama devamlı böyle olunca rahatsız olmaya başladım. Ve o zaman anladım ki elimden çıkıyor parti...
MKYK'DA ALINAN KARARLAR BAYKAL'IN İSTEDİĞİ DOĞRULTUDA OLUYORDU
Kişisel olarak ilişkilerimiz iyiydi, ama MKYK’da verilen kararlar hep Sayın Baykal’ın istediği doğrultuda oluyordu.
Aramızda anlaşmazlık vardı. Bu şekilde devam edemezdik. Onun üzerine parti grubunda ‘Anlıyorum ki’ dedim ‘grupta Genel Başkan’a güvensizlik sorunu var. Bunun çaresi kurultaya gitmektir. Kurultaya gitmeyi öneriyorum.’ Sandım ki benden sonra Genel Sekreter söz alacak, ‘Pekâlâ kurultaya gidelim’ diyecek. Baykal söz aldı ve ‘Yok, niye böyle söylüyorsunuz. Yanlış anladınız. Hiç öyle bir mesele yok. Biz devam edelim güzel güzel, böyle bir şey çıkarmayın’ dedi. Çok şaşmıştım o zaman... Ben bunu söyledikten sonra artık yapılacak şey, onun da kurultaya gitmenin gerekli olduğunu söylemesiydi; ama söylemedi. İşte orada ilk defa Sayın Baykal’ın pek güvenilmez biri olduğuna karar verdim. Duygularım neydi tam hatırlamıyorum, ama o kadar karşı karşıyayken ‘Böyle bir şey yok’ demesi, bir şey olmamış gibi davranması, bende çok olumsuz bir duygu yarattı.
GENE KAYBETTİ
Sonra 1990’daki kurultayda bana karşı genel başkanlığa aday oldu, ama seçilemedi. Büyük farkla kaybetti.
Ben zannettim ki kurultay yeniden beni Genel Başkan seçince mesele bitti, artık yanı başımdakinin dediği olmayacak; ama öyle olmadı gene... Baykal arkadaşlarıyla birlikte genel başkanlık mücadelesine devam etti. İki kurultay daha yaptık. Tekrar aday oldu, gene kaybetti.
PARTİ POLİTİKASININ ÜSTÜNE ÇIKIYORLAR
CHP'den gelen bir hizipti bu... Ben ne olduğunu anlamıyordum; ‘arkadaş grubu’ falan diyordum. Arkadaş grubu olduğu doğru da, o grubu, parti politikasının üzerine çıkarıyorlar. O zaman da iş, arkadaşlıktan çıkıyor, birbirlerine bağlı bir çekirdek haline geliyor. Partiye egemen olmaya çalışıyorlar. Her seçimde, illerde, ilçelerde veya partinin seçeceği herhangi bir görevde hemen aday gösteriyorlar ve o adayı seçiyorlar. Tabii bu tuhaf bir şey... Parti içinde ur gibi bir şey oluyor. Onunla beraber yaşamak çok zor oluyor.
AMELİYAT LAZIM
Hatta o çekirdek, sonunda partiye egemen olsa da karakterini değiştirmiyor, kendi grubundan başkasına olanak vermiyor. O bakımdan bir hastalık bu maalesef... Ameliyattan başka da çare yok. Hepsini değilse bile bazılarını ameliyat etmek gerekiyor. Onu yapmadık, halledemedik ve sonuna kadar kaldı. Ecevit zamanında da varmış bu hizip... O zaman da Ecevit’le uğraşmışlar. Yenememişler ama hep olmuş. Sonunda ben bıraktıktan sonra arkadaşlarım hiç baş edemediler. Partiye egemen oldu. Başkası da uğraşamadı.”
Kaynak:
Ne Kadar ilginç Değil mi
