llavinya
Dekan
- Katılım
- 9 Ekim 2006
- Mesajlar
- 7,781
- Reaksiyon puanı
- 92
- Puanları
- 0
İkiyüzlülük
Şimdi nicedir sorarım ben bu ikiyüzlülük nereden gelir.
Bir ayna kırılır da bir topak çamur yoğrulup gelir! Ben miydim cebimdeki yatık iskelet? Bir gümüş ıslık yalanlarına dolanır gelir!
Neden ikiyüzlüdür insan ve iki yüzün arkasında asıl hangi yüz gizlidir? Tabiatı mı böyledir insanın o tabiat sonradan mı edinilir? Haydi biraz daha iyilikçi düşünüp sorayım, iki yüzlülük iki yüzlü olmaktan kurtulmanın psikolojik atılımı mıdır? Ah benim yüzüm, iki yüzüm, söyle bana bu al al, bu denizden çıkmış balık misali ışıl ışıl, erik çiçekleri gibi şen şakrak halinle sen nesin? Kimesin, kimdensin? Birlik varken ikiliğin kılıcıyla bilenirsin... Başkasına uzanırken kendini bölersin...
Yaşarken, yaşamanın değerini bilip de gereğini birbirlerine bir gülümseyiş, bir selam bir hatır cümlesi bir çat kapı ziyareti ile yerine getirmeyenler, ölüm gelip ortalığı kavurduğunda en yakın dost, ezeli sırdaş kesilirler. Sadece ölümlerde mi, sürçmeler ne olacak? Çekilip gitmeler? Ben şimdi bu yüzümü ne yapayım? Yatakların altına, sandıkların içine, kitapların yaprakları arasına, günce defterlerine mi gizleyeyim? Uslu uslu seveyim mi onu başımı bir kalemle kaşırken? Kutsal kitaplar okurken bulduğum ışıklara mı tutayım? Ben bilemedim, siz susmayın, siz söyleyin? İki yüz nereye sığar onu nereye gömelim?
Korku mudur kaynağı ikiyüzlülüğün, küflü veya cilalı akıl mı? Bir çocuk akıldan evvel, saf duyguyla ikiyüzlülük yapabilir mi? Aklımız mı geliştikçe şişer balonu ikiyüzlülüğün? Dünya içimize yığılıp yanımızı yöremizi doldurdukça, onu korumak, onu kimselere kaptırmamak için mi yaparız onu? Her bir ikiyüzlülüğün altında dünya telaşını mı aramalıyım? Naturanın, önlenemez olanın payı hiç mi yok? Varsa bile güçsüz müyüz önünde onun? Ne getirmiş ki bize, varsın dövsün dalga dalga dizimizi yine....
Korku dedim, her tür korku... Biraz da tarih midir milletleri ikiyüzlü kılan. Gelip geçen vahşi orduların yakıp yıkması mıdır her yeri her şeyi? Korunmak için, sırf korunmak için mi kimi coğrafyalara sıkışır ikiyüzlülük? Ve oralarda, tarih başını kaldırıp, alnını dik tutmasına izin vermez mi kimi milletlerin? Yeterli midir bu açıklama? Kültür, özgürlüğün yurdu, toprağı değil midir ki hakikatte, bedelsiz olsun o da, onun verimleri de. Kim bedel ödemeden kurtulabilir ikiyüzlülükten. Tarih, bitmeyen bir av töreni midir ki, tilki kurnaz, ok yayında, el tetikte, göz çevik, tazılar azgın olsun? Ne bitmeyen bir av sahnesidir, ikiyüzlülüğün sahnesi?
Hayır diyebilmekten geçer ikiyüzlülükten kurtulup bir berrak su yüzeyi gibi dupduru olabilmek. Kendi içinde ve elbet cemiyete karşı. Sanat bunun için. Aşk, hayat ve yaşamak hatta ölüm. Evet o bile. Kim bir insanın yüzünü çalıyor, onun kendi yüzüyle ortaya çıkmasını engelliyorsa sorumludur tarihin önünde. Janus'un mirası salt bir arketip olarak kalamaz, insanın ve benliğin çıkış yolu arayışı da olmalı. Olasılık sadece bir yorum değil, daha da ötesi.
Olabilir mi insan hakikaten, biz tek yüzlü olabilir miyiz? Bu belki ideallerimiz kadar hayat önceliklerimize de bağlı. Yazarken, düşünürken, konuşurken, ararken, yaşarken bu ilkeyi kendisine şaşmaz ölçü kılmışların kararlılığına bağlı. Bana bağlı, bize bağlı. Kaybedeceklerimizi kaybetme cesaretimize bağlı. Büyük eserler, devrimler kaybediş öyküleriyle doludur. Yenilmişlerin dili şiir, sofranın tuzu olabilir mi mesele budur. İki yüzün ağırlığı yorar ruhu, dili paslandırır.
Benim ne yanım iki yüzümdür? Dilim mi, davranışlarım mı, hayatım mı, işim mi, rollerim mi? Hep mi ikiyüzlüyüm, bazen mi düşüyorum o ağa? Sırf ben mi? Şu gördüğüm yüzler. Bak şaşır resimleri gibi. Dikkat kesildikçe derinleşip çoğalıyorlar önümde. Seslere bürünüp sarmalanmışlar. Yeminlere. Sevgi sözcüklerine. Öfkelere. Alttan alışlara. Hüküm verişlere. Böbürlü ve alçak görünüşlere. Elimi yokluyorum. Dilimi yokluyorum. Sesime kulak veriyorum. Büyümesin diye yüzüm belki. Büyüyüp patlamasın diye, çarpmasın bir mermere. Şimdi yine sorarım durmadan kendime. Bu ikiyüzlülük nedir? Kime gelir, kimden gelir? Korkuyor muyuz? Avda mıyız? İktidar mı içimizi kemiriyor? Ten mi dar geliyor, zaman mı? Aynada bir gördüğümüz yüz neden hayatta iki? Gözlerim.
Ufuk Bozkır
Şimdi nicedir sorarım ben bu ikiyüzlülük nereden gelir.
Bir ayna kırılır da bir topak çamur yoğrulup gelir! Ben miydim cebimdeki yatık iskelet? Bir gümüş ıslık yalanlarına dolanır gelir!
Neden ikiyüzlüdür insan ve iki yüzün arkasında asıl hangi yüz gizlidir? Tabiatı mı böyledir insanın o tabiat sonradan mı edinilir? Haydi biraz daha iyilikçi düşünüp sorayım, iki yüzlülük iki yüzlü olmaktan kurtulmanın psikolojik atılımı mıdır? Ah benim yüzüm, iki yüzüm, söyle bana bu al al, bu denizden çıkmış balık misali ışıl ışıl, erik çiçekleri gibi şen şakrak halinle sen nesin? Kimesin, kimdensin? Birlik varken ikiliğin kılıcıyla bilenirsin... Başkasına uzanırken kendini bölersin...
Yaşarken, yaşamanın değerini bilip de gereğini birbirlerine bir gülümseyiş, bir selam bir hatır cümlesi bir çat kapı ziyareti ile yerine getirmeyenler, ölüm gelip ortalığı kavurduğunda en yakın dost, ezeli sırdaş kesilirler. Sadece ölümlerde mi, sürçmeler ne olacak? Çekilip gitmeler? Ben şimdi bu yüzümü ne yapayım? Yatakların altına, sandıkların içine, kitapların yaprakları arasına, günce defterlerine mi gizleyeyim? Uslu uslu seveyim mi onu başımı bir kalemle kaşırken? Kutsal kitaplar okurken bulduğum ışıklara mı tutayım? Ben bilemedim, siz susmayın, siz söyleyin? İki yüz nereye sığar onu nereye gömelim?
Korku mudur kaynağı ikiyüzlülüğün, küflü veya cilalı akıl mı? Bir çocuk akıldan evvel, saf duyguyla ikiyüzlülük yapabilir mi? Aklımız mı geliştikçe şişer balonu ikiyüzlülüğün? Dünya içimize yığılıp yanımızı yöremizi doldurdukça, onu korumak, onu kimselere kaptırmamak için mi yaparız onu? Her bir ikiyüzlülüğün altında dünya telaşını mı aramalıyım? Naturanın, önlenemez olanın payı hiç mi yok? Varsa bile güçsüz müyüz önünde onun? Ne getirmiş ki bize, varsın dövsün dalga dalga dizimizi yine....
Korku dedim, her tür korku... Biraz da tarih midir milletleri ikiyüzlü kılan. Gelip geçen vahşi orduların yakıp yıkması mıdır her yeri her şeyi? Korunmak için, sırf korunmak için mi kimi coğrafyalara sıkışır ikiyüzlülük? Ve oralarda, tarih başını kaldırıp, alnını dik tutmasına izin vermez mi kimi milletlerin? Yeterli midir bu açıklama? Kültür, özgürlüğün yurdu, toprağı değil midir ki hakikatte, bedelsiz olsun o da, onun verimleri de. Kim bedel ödemeden kurtulabilir ikiyüzlülükten. Tarih, bitmeyen bir av töreni midir ki, tilki kurnaz, ok yayında, el tetikte, göz çevik, tazılar azgın olsun? Ne bitmeyen bir av sahnesidir, ikiyüzlülüğün sahnesi?
Hayır diyebilmekten geçer ikiyüzlülükten kurtulup bir berrak su yüzeyi gibi dupduru olabilmek. Kendi içinde ve elbet cemiyete karşı. Sanat bunun için. Aşk, hayat ve yaşamak hatta ölüm. Evet o bile. Kim bir insanın yüzünü çalıyor, onun kendi yüzüyle ortaya çıkmasını engelliyorsa sorumludur tarihin önünde. Janus'un mirası salt bir arketip olarak kalamaz, insanın ve benliğin çıkış yolu arayışı da olmalı. Olasılık sadece bir yorum değil, daha da ötesi.
Olabilir mi insan hakikaten, biz tek yüzlü olabilir miyiz? Bu belki ideallerimiz kadar hayat önceliklerimize de bağlı. Yazarken, düşünürken, konuşurken, ararken, yaşarken bu ilkeyi kendisine şaşmaz ölçü kılmışların kararlılığına bağlı. Bana bağlı, bize bağlı. Kaybedeceklerimizi kaybetme cesaretimize bağlı. Büyük eserler, devrimler kaybediş öyküleriyle doludur. Yenilmişlerin dili şiir, sofranın tuzu olabilir mi mesele budur. İki yüzün ağırlığı yorar ruhu, dili paslandırır.
Benim ne yanım iki yüzümdür? Dilim mi, davranışlarım mı, hayatım mı, işim mi, rollerim mi? Hep mi ikiyüzlüyüm, bazen mi düşüyorum o ağa? Sırf ben mi? Şu gördüğüm yüzler. Bak şaşır resimleri gibi. Dikkat kesildikçe derinleşip çoğalıyorlar önümde. Seslere bürünüp sarmalanmışlar. Yeminlere. Sevgi sözcüklerine. Öfkelere. Alttan alışlara. Hüküm verişlere. Böbürlü ve alçak görünüşlere. Elimi yokluyorum. Dilimi yokluyorum. Sesime kulak veriyorum. Büyümesin diye yüzüm belki. Büyüyüp patlamasın diye, çarpmasın bir mermere. Şimdi yine sorarım durmadan kendime. Bu ikiyüzlülük nedir? Kime gelir, kimden gelir? Korkuyor muyuz? Avda mıyız? İktidar mı içimizi kemiriyor? Ten mi dar geliyor, zaman mı? Aynada bir gördüğümüz yüz neden hayatta iki? Gözlerim.
Ufuk Bozkır