Hz.vahşinin tevbesi

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan yemliha
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

yemliha

Asistan
Katılım
4 Mart 2009
Mesajlar
133
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Hz.vahşinin tevbesi...

Hz. Peygamber (S.A.V) , Hz. Hamza'nın katili Vahşi bin Harb'e haber göndererek onu İslam'a davet etti. Vahşi, Hz. Peygamber (S.A.V) 'e şu haberi gönderdi: "Ey Muhammed! Sen beni İslam'a nasıl davet edersin? Halbuki senin iddiana göre adam öldüren veya Allah'a ortak koşan veya zina eden bir kimse günahlarla karşı karşıya gelir. Onun için kıyamet gününde azap kat kat verilir. O azapta rezil ve zelil olarak kalır. Ben ise bütün bunları yaptım. Acaba benim için bir ruhsat var mıdır?"

Bunun üzerine Allah-u Zülcelal Furkan suresinin şu ayetlerini nazil etti: "Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışlarda bulunanlar başka; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir." (Furkan; 70)

Bunları duyan Vahşi: "Ey Muhammed! Ancak tevbe eden, iman eden, Salih amel işleyenleri istisna eden şart şiddetli bir şarttır. Belki de ben buna güç yetiremeyeceğim." diye, haber saldığında, Allah-u Zülcelal Nisa suresinin şu ayetlerini nazil etti: "Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını (diğer günahları) ise, dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah'a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur." (Nisa; 48)

Yine Vahşi bin Harb şöyle haber gönderdi: "Ey Muhammed! Görüyorum ki bu da Allah'ın isteğinden sonra olur. Bilmiyorum Allah beni affeder mi, affetmez mi? Bundan başkası var mıdır?"

Bunun üzerine Allah-u Zülcelal, Zümer suresinin şu ayetlerini nazil etti: "De ki; Ey nefisleri aleyhine ileri gitmiş olan kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz, Allah tüm günahları bağışlar. Çünkü o çok bağışlayan ve çok esirgeyendir." (Zümer; 53)

Vahşi bin Harb, bunları duyunca: "Evet!" dedi ve müslüman oldu. Halk: "Ey Allah'ın Resulü! Vahşi'ye isabet eden bize de isabet etmiştir. Yani bizler de onun gibi günah işlemişizdir." dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurdu: "Bu ayetin muhatabı sadece Vahşi değil, bütün Müslümanlardır." (Taberani)

İşte Allah-u Zülcelal böyle merhamet sahibidir. O'na dönmek lazımdır. Bizim günahlarımız O'nun yanında hiçbir şey değildir. İnsan Allah-u Zülcelal'den af dilediği zaman annesinden yeni doğmuş bir çocuk gibi tertemiz olur. Buradan da anlaşıldığına göre insan ne isterse Allah-u Zülcelal o kuluna istediğini veriyor. İnsanın tek çaresi hatalarını itiraf edip, merhametlilerin en mehametlisi olan Allah-u Zülcelal'e yönelmektir.

Anlatıldığına göre, Allah-u Zülcelal Davud aleyhisselam'a şöyle buyurmuştur: "Ey Davud! Benden yüz çevirenleri benim nasıl beklediğimi, günahları terkedip bana yönelmelerini nasıl arzu ettiğimi bilselerdi, hemen bana yönelirlerdi. Ey Davud! İşte benden yüz çevirenlere karşı muamelem budur. Bana yönelenlere karşı muamelemin nasıl olacağını sen düşün. Ey Davud! Kulumun bana en çok muhtaç olduğu, benden yüz çevirdiği vakittir. Kendisine en çok merhamet edip acıdığım bu zamandır. Kendisini en çok yükselttiğim zaman da bana yöneldiği vakittir."

İşte burada çok dikkat etmek lazımdır. Bilindiği gibi her baba çocuğunu sever ve ona merhamet eder. Bir çocuk aniden babasından yüz çevirip de kaçarsa, o şevkatli baba bir an önce çocuğunun evine dönmesini ister.

Allah-u Zülcelal'in merhameti kulların merhametinden daha fazladır. Allah-u Zülcelal kullarına karşı çok şefkat ve merhamet sahibidir.Herkes kendine sormalıdır.

Bu kadar şefkat ve merhamet sahibi olan Rabbimize, muhabbet beslemek, tevbe edip O'na layık bir kul olmaya çalışmak hak değil midir?




 

tuvana

Doçent
Katılım
14 Şubat 2009
Mesajlar
816
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
bu yazıyı dinimize dil uzatan cahillere okutmak lazım anlasınlar dinimiz ne kadar mükemmel paylaşım için ALLAH razı olsun.
 

quasimodo

Profesör
Katılım
20 Aralık 2008
Mesajlar
1,929
Reaksiyon puanı
57
Puanları
0
Nerden nereye
Hazreti vahşinin [ra]kıssası ibretlik
ashabulyemin
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ

''Ey günah işlemektenkendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!Allah'ın rahmetinden ümidi kesmeyin.''


Ayeti celilesi inince o kimseler geldiler.Rasulallah (sallahu aleyhi vesselem)Efendimizin önüne oturdular ve islama girdiler.İçlerinden Efendimizin amcası Hazreti Hamza yı öldüren Vahşi de vardı.


Efendimiz (sallahu aleyhi vesselem)ona sordu:''Benim amcamı senmi öldrdün?''Vahşi,''Evet ''deyince Efendimiz:''O zaman arkama otur ,''buyurdu.


Aman sakın yanlış anlamayın dikkat edin.İmamı Rabbani (Kuddise Sirruhu) 1/66mektubunda buyuruyorki ''Sahabeyi kiramın,Efendimizin ilk sohbetinde elde ettikleri makamdan,bu ümmetin diğer velilerine sonların sonunda bir nebze nasip olmaz .Bundan dolayı Hazreti Hamza yı şehit eden Hazreti Vahşi (Radyallahu Anh) Tabiinin en hayrlısı olan Veysel Karani den daha hayrlı olmuştur..


Bu işlerde büyük hikmetler var,sakın onların kusurlarını düşünmeyiniz.Hazreti Vahşi (Radyallahu Anh) Hazreti Hamza nın nerelere kadar yükselmesine sebep oldu.Onu öldürmekleAli imran suresinin şu ayetini hatırlayalım.


إِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُ ۚ وَتِلْكَ الْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَاءَ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ


Eğer size (Uhud'da) bir yara isabet etti ise,Bedir savaşında kafirler kavmine,o kadar yara isabet etmişti. O sevinçli ve kederli günleri insanlar arasında evirip çeviririz. Allah, savaş meydanında ihlâslı ve azimkâr müminleri diğerlerinden ayırd etmek ve sizden şehitler edinmek içindir (bu). Allah zalimleri sevmez.


Hiçbirşey Rast gele olmuyor,işin ilerisini gerisini iyi düşünelim..


Mahmut Ustaosmanoğlu(Kuddise Sirruhu) Sohbetler 97.. 4. cilt - (sayfa 91-92) siraç kitabevi
 

quasimodo

Profesör
Katılım
20 Aralık 2008
Mesajlar
1,929
Reaksiyon puanı
57
Puanları
0
Efendimiz zamanında bir eşkiya[yaşım gereği adını unuttum bilen Allah[cc]rızası için adını versin]yağmurlu bir gecede çölde yanlız bir adamı takip eder bir mağarada sıkıştırır
adam[ra]bu sureyi okumaktadır elinden hançeri düşer derki bir daha oku bir daha birdaha daha daha......
sabah zor olur Ebubekir efendimiz[ra]in yanına çıkılır tevbe yapılır
halk galeyana gelmiş eski eşkiya yeni sahabeyi linç etmek istemektedir
Ebubekir efendimiz[yakalanmadan kendi gelenler dışında mealindeki ayeti okuyarak korumasına alır ve o silahını islam yolunda kullanmaya devam eder


bu yazıyı Yemliha mahlasıyla verdiğimiz günlerde sitemizin din kültür bölümü ilim meclisi olmuş sayfa dayanmıyordu kendi kategorisinde ilk beşten biriydi şimdi bir hayırlı hamle başlamış
Allah[cc]razı olsun kardeşlerimiz eski günlerdeki gibi sübhanallah,

kardeşimiz yazımıza bir ayetle cevap vermişki evet o ayet insanı çökertmeye yeterli Alemlerin Rabbi bizlere nasıl merhametli davranıyor
öyle ise

hadid sure-i celilesinde

8. Size ne oldu ki, Resul sizi Rabbinize inanmanız için davet ettiği halde Allah'a inanmıyorsunuz? Oysa O, sizden kesin söz almıştı. Eğer inanacaksanız.
9- Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
10- Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşan bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel sonucu vaad etmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

buyruluyor
o zaman vakit geçmeden tevbe etmenin zamanı gelmedimi

selam ve dua ile
ashabulyemin
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
940 — VAHŞÎ “radıyallahü anh”:


Vahşî bin Harb Habeşî, hazret-i Hamzanın Bedr gazâsında öldürdüğü Tu’avme adındaki kâfirin kardeşinin oğlu Cübeyr bin Mut’imin kölesi idi.

Uhud gazâsında, Cübeyr, buna, Hamzayı öldürürsen âzâd ol demişdi.

Hind de babasının ve amcasının intikâmı için, Hamzayı öldürene çok altın va’d etmişdi.


Bunlar için Vahşî, hazret-i Hamzayı, ok atarak ağır yaraladı ve kılıncı ile şehîd etdi.

Ciğerlerini çıkarıp Hinde götürdü.

Her ikisi de, dünyâ zîneti için, bu işi yapdı.

Uhudda, Resûlullah, birkaç kâfire beddüâ etmişdi. Vahşîye niçin la’net etmiyorsun dediklerinde, (Mi’râc gecesi, Hamza ile Vahşîyi kolkola, birlikde Cennete girerlerken görmüşdüm) buyurdu.

Mekkenin fethinden sonra, Vahşî, Tâiflilerle birlikde Medînede mescide gelip, îmân etdi. Afva kavuşdu. Fekat, Yemâme tarafına gitmesi emr olundu.

Resûlullaha karşı çok mahcûb olup, başı önünde yaşadı. Bir dahâ Medîneye gelmedi.

(Muhammediyye) kitâbında (Adı da Vahşî, kendi de vahşî) yazısı, müslimân olmadan önce Vahşî olduğunu bildiriyor.

Îmân edince, tertemiz oldu.
Bütün Evliyâdan yüksek oldu.

Hicretin onbirinci [11] senesi Yemâmede mürtedler ile çok şiddetli harb oldu. Müseyleme ordusundan yirmibin, Hâlid ibni Velîd askerinden ikibin kişi öldü. Önce müslimânlar bozuldu.

Sonra, Vahşî hazretleri kahramanca saldırıp, hazret-i Hamzayı şehîd etmiş olduğu kılınç ile Müseyleme-tül-kezzâbı öldürdü.

Bunu gören müslimânlar hücûm edip, zafer elde edildi.

Resûlullahın vaktîle, Vahşîyi Yemâme tarafına göndermesinin, büyük mu’cize olduğu böylece meydâna çıkdı.


Yermük gazâsında da bulunup, rumlara karşı çok kahramânlıkları görüldü. Humsda yerleşdi. Hazret-i Osmân zemânında orada vefât etdi.

Vahşînin îmân etdikden sonra, şerâb içdiğini ve bu yüzden had cezâsı verildiğini söyliyenler oluyor.

Bu haberlere sahîh diyemeyiz. Sahîh desek bile, bu yüzden bir sahâbîye hattâ herhangi bir müslimâna dil uzatmak câiz olmaz.

Her müslimânı ve Eshâb-ı kirâmın hepsini iyilikle yâd etmemiz emr olundu.

Büyük âlim ve onüçüncü asrın müceddidlerinden mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, (Âdâb-ı tarîka-i aliyye) kitâbında buyuruyor ki,

(Ehl-ullaha i’tirâz eden kimsenin küfr üzere öleceğini gösteren hadîs-i şerîfler vardır.

Velînin ma’sûm olması şart değildir.

Eshâb-ı kirâm arasında had cezâsı verilen ve eli kesilen oldu. Hâlbuki, Sahâbenin en aşağı derecede olanı da Velî idi.

Hepsi, Sahâbî olmıyan Velîlerin hepsinden dahâ yüksek idiler. Velîlerin hepsi, günâha devâm etmekden mahfûzdurlar.
Hepsi tevbe ve istigfâr eder.

Belki, ba’zan günâh işlediği için pişmânlıkları, ağlamaları, Allahü teâlâya yalvarmaları dahâ çok olur. Dereceleri artar.

Bu sebeble, (Hikem-i Atâiyye)de, (Zillet ve inkisâra sebeb olan günâh, izzet-i nefse ve kibre sebeb olan tâ’atden dahâ hayrlıdır) denilmişdir.

Amelleri ve sıfatları müsâvî olan iki Velîden, tevbesi dahâ çok olanın, ma’sûm olandan dahâ üstün olduğu bildirildi.)

(Buhârî)de diyor ki, (Eshâb-ı kirâmdan Abdüllah adında birine, şerâb içdiği için had cezâsı verildi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, buna la’net edildiğini işitince, (Ona la’net etmeyiniz! Çünki O, Allahı ve Resûlünü sevmekdedir) buyurdu.

(Merec-ül-bahreyn)de, Ahmed Zerrûkdan alarak diyor ki, (Ma’sûm olmak, kusûrsuz olmak, Peygamberlere mahsûsdur. Velînin ma’sûm olması şart değildir. İsrâr ve devâm olmadan, büyük günâh işlemek, vilâyeti bozmaz. Velî, günâhından vazgeçer ve tevbe eder. Günâh işlemek, insanı helâk etmez. Günâha devâm etmek, tevbeyi terk etmek, helâk eder.

Âdem aleyhisselâmın zellesi ile, İblîsin ısyânı, bundan dolayı farklı oldular.)

Eshâb-ı kirâmın hepsini sevmekle ve hepsine saygılı olmakla emr olunduk.

Sevilmeleri az veyâ çok olabilir.

Fekat, hiçbirine dil uzatmamız, kötü bilmemiz câiz değildir.

Kendi kusûrlarımıza bakmamız, hiçbir müslimânı gıybet etmememiz lâzımdır. 1106, 1152.
 
Üst