Hürriyet ve Atatürk

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Önce bir borcumuzu ödeyelim.

Önceki gün Hürriyet gazetesinde, İzmir’de yapılan Cumhuriyet Mitingi’nin resmi yayımlanmıştı.

Bu son mitinge çok az insan katıldığı halde, gazete yaklaşık bir milyon insanın geldiği ilk mitingin resmini sayfasına koymuştu.

Ben de bunu Hürriyet’in adını vermeden eleştirerek, bu tür işlerin “tuhaf işaretler” olduğunu yazmıştım.

Dün Ertuğrul Özkök aradı.

Ertuğrul’u gazeteciliğe ilk başladığı zamanlardan tanırım.

Ben Hürriyet’in dış haberler şefiyken o da gazetenin danışmanlarından biri olmuştu.

Ertuğrul, “ilk mitingin resminin yanlışlıkla kullanıldığını, kırk bin baskıdan sonra resmin değiştirildiğini” söyledi.

Hepimizin başına gelebilecek bir gazetecilik hatası olmuş, yanlış resim kullanmışlar.

Bunu özel bir amaçla yapmamışlar, hatalarını da hemen düzeltmişler.

Hürriyet
’in günahı çoktur ama bu resim o günahlardan biri değil.

Bir hakkaniyetsizlik olmasın diye bu gerçeği açıkladıktan sonra gelelim Atatürk meselemize.

Burası garip bir memleket.

Devletle toplum arasında, cumhuriyet kurulduğundan beri süren bir gerginlik ve güvensizlik var.

Devlet kendini haksız bir şekilde “toplumun üstünde ve toplumdan bağımsız” bir konuma yerleştirdiği için sürekli bir tedirginlik içinde yaşıyor.

Topluma hizmetle görevli bir örgüt olduğu halde kendini “toplumun efendisi” olarak kabul ettirmeye çalışması her şeyi temelinden bozuyor.

Bu bozukluğu gözlerden saklamak, insanların devletin konumunu sorgulamasını, bu saçmalığı anlamasını önlemek için de “kutsal tabular” yaratıyor.

Bu tabuların “en büyüğü ve en kutsalı” da Atatürk.

Her yere Atatürk’ün heykelleri dikiliyor, havaalanlarına, caddelere, meydanlara onun adı veriliyor, çocuklara sürekli onun “büyüklüğü” öğretiliyor, devlet erkânı her lafa “ulu önder” diyerek başlıyor, “onun ilke ve inkılâpları” tek yol gösterici olarak kabul ediliyor.

Bu, normal bir ülkede olabilecek bir iş değil.

Bir ülkenin bütün varlığı “tek bir adama” indirgenemez.

Ayrıca birçok insan Atatürk’ün “ilke ve inkılâplarını” kendine yol gösterici olarak kabul etmiyor bugün, altı oktaki “devletçiliği” benimseyen çok az insan olduğu gibi Atatürk’ün “ilkeleri” arasında bulunmayan “demokrasiyi” isteyen de çok insan yaşıyor bu ülkede.

Demokrasi isteyen biri, “umdeleri” arasında demokrasi bulunmayan bir tarihî şahsiyeti nasıl “tek ölçü ve tek önder” olarak kabul edebilir?

Atatürk’ü kendi tarihsel rolü içinde saygıyla anmak, onu bu ülkenin tarihindeki önemli yerine yerleştirmek yerine bugünkü yapının çarpıklığını, anlamsızlığını “onun isminin arkasına” saklamaya çalışmak sonunda her şeyi saçmalaştırmaya başlıyor.

Latinlerin dediği gibi “zehiri yapan dozdur.”

Siz yetmiş yıl önce ölmüş birini 2009 yılında “tek ve tartışılmaz ölçü” olarak sunduğunuzda, herkesin de bunu kayıtsız şartsız benimsemesini istediğinizde, her lafın başına, her tartışmanın içine Atatürk’ü yerleştirdiğinizde iş şirazesinden çıkar.

Sık sık da çıkıyor zaten.

Geçenlerde on dört yaşında bir öğrenci, derste herhalde arkadaşlarını güldürmek için Atatürk’ün resmini göstererek “her şey bu inek yüzünden oluyor” demiş.

Saygısızca ve zırzopça bir laf.

İyi de oğlan on dört yaşında, tam zırzopluk çağında.

Siz “Atatürk, Atatürk” diye bastırınca bir yerinden çatlıyor ilişkiler ve böyle saygısızlıklarla da karşılaşıyorsunuz.

Yapılacak iş, çocuğa iyi bir nasihat çekmek, “saygısızlığın” kötü bir özellik olduğunu öğretmek, hadi bilemedin disiplin kuruluna gönderip ona eğitim sistemi içinde bir ceza vermek.

Peki, biz ne yapıyoruz?

Çocuğu mahkemeye veriyoruz.

Saçmalık en tepeden başladığı zaman böyle dalga dalga yayılıyor işte.

Allahtan yargıç halden anlar, aklı başında bir adammış, “çocuğun kötü niyeti yok, kendince şaka yapmaya kalkışmış” deyip oğlanı beraat ettirmiş.

Ama işin peşini bırakmamışlar.

Dava Yargıtay’a gitmiş.

Yargıtay “beraat” kararını bozmuş.

Çocuk, üç yıl hapisle yeniden yargılanacak şimdi.

On dört yaşında bir çocuktan bahsediyoruz.

Bu devlet sistemi, “kendinde bir kusur” olmadığına mutlak bir şekilde inandığından kendine benzemeyen her vatandaşını cezalandırmak istiyor.

İş çocuklara kadar geldi dayandı.

“Slogan attılar” diye çocukları “örgüt üyeliğinden” yargılayan bir devlet, Atatürk hakkındaki manasız bir lafı da “büyük suç” sayıyor.

Kendi toplumuyla didiştiği yetmedi, şimdi de çocuklarla didişiyor bu sistem.

Bakın, bir sistem “slogan attı, şaka yaptı” diye çocukları mahkemelere doldurmaya başladığında artık o sistemin sonu gelmiş demektir.

Bu saçmalıkların, bu manasız baskıların, bu gereksiz yasakların, bu bunaltıcı ve sıkıcı tabuların miadı doldu.

Sistem kendisi için en tehlikeli noktaya, “gülünç” olma noktasına geldi.

Siz, “gülünç” bir sistemin varlığını sürdürebildiğini hiç gördünüz mü?

Kaynak
 

braveheart.fb

Profesör
Katılım
21 Mart 2009
Mesajlar
1,985
Reaksiyon puanı
92
Puanları
228
Şimdi yazarın dediğine göre Atatürkün “umdeleri” arasında Demokrasi yok. Ben bunun yeni farkına varıyorum. Yada yeni öğreniyorum.

Bu kısmı belirtikten sonra bence Yazar fazla "hoşgörülü" konuşuyor.Evet okularda bize tek yol gösterici, tek "lider" olarak Atatürk gösterildi. Ama 14 yaşına gelmiş bir çocuğunda gerekli "ahlaki" dersi almış olması lazımdı. Ve bu hem Aile, hemde okul tarafından kendisine aşılanmalıydı.Yazar her ne kadarda cezanın abartıldığı konusunda doğru söylemiş de olsa, Bir ükenin lider kabul ettiği bir kişiye yönelik söylenen bu söz bu kadarda "masumane" kabul edilmemeli.

Yazar aslında tespitlerinin çoğunda haklı bence. Devlet "toplumun efendisi" olmuş,Bu ülkenin bütün varlığı “tek bir adama” indirgenmiş, Ve tüm bunlar sonuncunda "dokunulamaz" denenilen değerler ortaya çıkmıştır.. Daha sonradan gelenler ise buna "kutsaldır" mührünü vurarak her türlü yenileğe yada eleştiriye kilit vurmuştur. Sonuçta ya hep "sevenler" yada hep "nefret" edenler türemiştir.

Acaba dünyada hangi lider hep "siyah" yada hep "beyazır".? Grileri görmek çokmu zor?
 

anarchst

Profesör
Katılım
16 Nisan 2008
Mesajlar
1,653
Reaksiyon puanı
4
Puanları
216
bu yazıyı sonuna kadar büyük bir sabırla okudum.
atatürk için yetmiş yıl önce ölmüş biri diyen zihniyeti kaale almaya değmez bile.

sadece şu sözü doğruluyorlar deveye diken yaranırsa insana ne yaranır malumdur...
 

mc92001

Doçent
Katılım
11 Şubat 2009
Mesajlar
786
Reaksiyon puanı
16
Puanları
18
hayret ve ibretle okudum. Bir tartışma yaratmaktan çekindiğim için şimdilik yorumlarım bende kalsın.
Paylaşım için teşekkürler.
 

chemical

Asistan
Katılım
21 Mayıs 2009
Mesajlar
309
Reaksiyon puanı
5
Puanları
18
Güzel yazı olmuş.Ama tarafın tirajı ortada.Keşke yazıyı herkes okuyabilse..İnsanlar posta alıp bulmaca çözceeklerine veya haydar dümen okuyacaklarına birde toplumsal meselelerle ilgilenseler Türkiye çok daha gelişmiş, kültürlü, haklara saygılı ve demokratik bir ülke halini alacak...
 
Üst