Gözden kaçırdığınız bir şey var

LastKing93

Doçent
Katılım
30 Mayıs 2010
Mesajlar
620
Reaksiyon puanı
7
Puanları
0
866820091026102648787.jpg

Ayşenur KAHVECİ / Suudi Arabistan / Haber 7
aysenurkahveci@live.com

Daha dün heyecanla hazırlık yaparken Mekke’ye, Medine’ye varabilmek için şimdi de ayrılmak için hazırlanıyorsunuz.

Bu lezzetli dakikalar, günler, geceler her lezzetli şey gibi tadını damağınızda bıraktı ve dünya fani dedi. Baki olanlar ise omuzlarınızda sizinle beraber nereye giderseniz oraya geliyorlar.

Bu yüzden buradaki her anını mükemmel bir istifade ile geçirebilmek herkesin ilk hedefidir. Sizin günleriniz, dakikalarınız sayılı olunca ibadet haricinde ki her hangi bir şeye vakit ayıranlar gözünüze batıyor hemen. Hepinize aynı şeyler boş geliyor, aynı şeyleri eleştiriyorsunuz. En gerçekçiniz bile önce yadırgayıp sonra hak veriyor. Mekke, Medine denilince insanların aklına sadece hac veya umre geliyor haliyle. Haricindekiler de lüzumsuz sanılabiliyor. Fakat; hemen herkesin gözden kaçırdığı bir şey var ki; burada da yaşayanlar var.

Örneğin; Müzdelife’de piknik yapılıyor denilince insanlar direkt olarak tepki gösteriyorlar. “Öyle mübarek bir yerde yaşıyorlar, orada piknik mi yapıyorlarmış!”

İnsanların lunaparklara gitmeleri, alışverişe veya gezintiye çıkmaları da yine eleştirilere hedef oluyor.

“Kutsal topraklarda kıymetli vakitlerini böyle boş işlerle mi işgal ediyorlar” gibi…

Örnekler çoğaltılabilir. Evet maalesef hakikat böyle. Bu kutsal topraklarda insanlar alışverişe de gidiyor, pikniğe de. Zira burası da bir şehir ve hayatlarını burada devam ettiren, yaşayan insanlar var. Hayatın şartları neleri gerektiriyorsa hepsi burada da vaki.

Geçen hafta görüştüğüm bir umreci arkadaş Mekke yolunda otobüste iken şehrin girişindeki lunaparkları görünce “bunları buraya neden koymuşlar ki, burası eğlence yeri mi?” diye düşündüğünü söylerken kısa süre sonra “doğru ya, burada da yaşayanlar var” hakikatini görebildiğini itiraf etmişti.

Onu ve onun gibi düşünen sizleri çok iyi anlayabiliyorum. Zira acemiliğimde burada çalışanları, dükkanlarında müşteri bekleyen insanları, parklara çocuklarını götüren anne ve babaları, alışveriş için indelhace haricinde vakit sarfedenleri, gezinti için dolaşanları, hatta namaza Kabe’ye değil de başka herhangi bir mescide gidenleri dahi kerratla nasılda eleştirirdim o gün ki nakıs fikrimle.

Bugün anlıyorum ki; bunlar esasında dar görüşlermiş. Pencereyi biraz daha açınca fazlasını görebiliyor insan. Burada da hayat ve imtihan devam ediyor. Sizler nasıl ülkemizde hayatınızı idame ettirebilmek adına bu gibi şeyleri yapıyorsanız burada ki insanlar da yapıyor. Kabe’nin, evine bir kaç kilometre uzaklıkta olduğu gerçeği diğer gerçekleri setretmiyor.

Bir başka hakikat daha var ki; burada yaşayan insanların mesuliyetleri daha ağır. İmtihanları daha zor. Ve inşallah nispeten mükafatı da…

Mekke’de, Medine’de yaşayan insanlar dünyanın başka bir yerinde yaşayan insanlar gibi olamazlar. Onlar, şeytan burada fazla mesaide olsa bile Haremeyn’de yaşamanın bedelini ödemek, hakkını vermek durumundalar. Her halleri ile tüm dünyaya hüsn-ü misal olmalılar. Bu da, burada yaşayanların ağır imtihanları diyebiliriz. Her şeyin bir bedeli varmış.

Gönül ister ki sanki sizler gibi bir kaç gün sonra buralara veda edecekmişçesine çantamız elimizde, elimiz yüreğimizde, yüreğimiz ağzımızda dolanalım bu sıcak kumlarda. Kalben böyle hisseden ve yaşayanlar olduğunu bilsem de derd-i maişet, işin içine girince durum değişiyor. Yaşam koşullarına uymak zorunda kalıyor insan.

Aklın kabul ettiğini vicdan da kabul etmeli mi...

Bazan düşünmeden edemiyorum;

Bugün burada ki son günüm olsa ne yapardım?

Şu misafirhane-i dünyada ev sahibinin beytinde bizler de misafiriz elbette. O Zat-ı Kibriya’nın evine bizleri de kabul etmesi zaten haddi zatında muazzam bir şükran ile mahcubiyet hissettiriyor insana. Buna bir de; “acaba ne zamana kadar kabul eder, ne vakit “yeter bu kadar, haydi git”” der korkusunu ekleyince Haremeyn’de yaşamanın bedeli çıkıyor ortaya.

Elmas dolu bir hazinenin içindeyiz. Süremiz bitiyor, sona yaklaşıyoruz.

Şimdi tabana kuvvet koşmalı, en fazla elması toplamalı.

KAYNAK
 
Üst