Gönenli mehmet efendi.cum'anız mübarek olsun

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
esselamunaleyküm
Cum'anız mübarek hayırlara vesile feyz ve bereket dolu olsun.Rabbim üstünüzdeki niğmeti tamamlasın.
Bugün yine bir mübareği hatırlayacağız.Bu yazı tartışma amaçlı değildir.

gonenli%20mehmet%20efendi.jpg
İnsanların büyüklüğü yaptığı işlerin büyüklüğüyledir. Gönenli Mehmed Efendi (1901 - 2.Ocak.1991)

İnsanlara iyilik yaptınız mı? Kaçın yanından, utanmasın. Sana teşekkür etmesin.
Yaptığın iyilikten dolayı, senin yanında küçülmesin. Yaptığın hayırları söyleme. Söylersen kaybedersin. Yaptım, ettim diyerek sadakalarınızı bozmayın. Hayırlarını saklarsan senin olacak.


Ahireti kaybetmekten korkmalıyız. İnsanlar hastanelere acılardan,
belalardan kurtulmak için varını yoğunu veriyor.
Asıl, ahiret için varımızı yoğumuzu vermeliyiz.
Hürmetle Kur’an dinleyen bir insana, cehennemlik dahi olsa, Kur’an şefaat edecek.

Azıcık bir rüyada (Cenneti) gösterdiler gibi oldu da bütün dünyadan soğudum. Bütün dünyayı bile bana verseler yan bile bakmak istemiyorum. Çok şükür elhamdülillah.
Sahip olduğun nimetlerle başkalarına yardımcı olacaksın. Anne gibi olacaksın insanlara…
gonenli%20mehmed%20efendi2.jpg
İnsanın Hak katında derecesi arttıkça, insanlara merhameti artar.
Dinimizde ölçü: Kendin için istediğini başkasına da isteyeceksin.
Kendin için istemediğini başkasına da istemeyeceksin.

Nasıl ki, boş vakit bulunca, telefonla oğlunu, kızını, ahbabını ararsın. Rabbini de her vakit ara.

Bir insan, yaptığı kötülüğü bile saklayacak. Söylemeyecek. Kötü örnek olmayacak.
Mü'min insanların çoğu sıkıntıda olur. Dünyada rahat edemedim, deme.
Olacak olur. Mü'minlere dert uyarmak için gelir.
Allah, bazı kullarına, onlar da başkalarına versin diye fazla veriyor.
Boş durmayın! Zamanınızı sizi Rabbinize yakın edecek işlere harcayın.

İnsan öfkelendiği zaman ya abdest almalı, ya namaz kılmalı, ya da Allahu Ekber demeli.
İnsanları namazından, Kur'anından alıkoyan insanlar ne kötüdür. İnsana en yakın şefaatçi annedir. Allah'tan annemin yüzü suyu hürmetine diye iste.
Bir insanın namazı kabul oluyorsa ahlakı güzelleşirmiş.
Senin etrafında, sana çile çektirenleri, Allah (c.c.) sana, dünyada çile çeksin de,
ahirette azap görmesin diye veriyor.

Kimseye kusur bulma. Herkes làyık olduğu yere gönderilecek,
làyık olduğunu bulacak.
Her nefis ölümü tadacaktır. Ancak herkes ayrı ayrı tadlarla tadacaktır.
Kàbe sevgisi insanın içinden gelir. Kâbe'ye parası olan
değil, aşkı olan gider: Rabbi, aşkı olana yardım eder.
Zengin olan Allah'tır. Bizim zenginliğimiz Allah'tandır.
İyilik yap, iyilikle düşmanı kendine dost eyle !
Melekler, Kur'an okumazlar. Fakat gelip okuyanı dinlerler.

Acı söyleyene tatlı söylemek için dünyaya geldik.
Hak yolunda harcadığın nefeslere göre derecen olacak.
Kul hakkı çok geniş. Hiç tanımadığın bir kimseye dudak büksen, hesabı sorulacak.
Nefsine söz geçirmek, nefsin her istediğini yapmamaktır, bile bile haram yememektir.
Her insanda dert vardır. Esas iş, ölüm gelmeden, kendini gideceğin yere hazırlamaktır. Dünya derdi değildir.

Allah (c.c.) Hz. cümlemizi nefislerine sözgeçirenlerden eylesin. İnsan nefsine söz geçirebilirse bugün camiye gelebilir. Nefsimizi yendiğimiz gibi ömür boyu nefsimize söz geçirenlerden eyle bizi yarabbi.

Evinizde yakınlarınızla nasılsınız? Allahu teala diyor ki " Sizden razı olursam diğer insanları da sizden razı ederim."

Bazı kimselerden uzak kalmayı tercih ederiz. Asıl iş tahammül ederek onlarla geçinebilmek, hak indinde makbul olmak.

Makbul olmak ne demektir? Aranalım... Hakkımızda " ah o olsaydı şimdi benim sıkıntımı geçiriverirdi." denmesidir. İnsanlar bizi aramalı.

nokta61.jpg
Saatin zinciri bitince eylemez tık tık;‎
Vakt-i merhûnu gelince ruha derler çık çık!‎
Hakk’a kulluk eyle zira ,‎
Ahirette dinlemezler hınk mınk...‎


Allâh rahmet eylesin. Şefaatinden bizleri de hissedâr eylesin.
Ruhuna bir Fatiha-i şerife, üç ihlas-ı şerif okuyalım...


Hizmetleri</U>:
Gönenli Mehmet Efendi&#8217;nin tanınmasına ve ölümünden sonra da milyonlarca seveninin gönüllerinde yaşamasına, kendisiyle ilgili kitaplar yazılmasına, vakıf kurulmasına, adına külliyeler bina edilmesine neden olan çalışmaları bunlardan da ötede, iki başlık altında toplanabilir ki, onlar da Kur&#8217;ân öğretimine olan katkısı ve vâiz olarak gerçekleştirdiği fahrî ve fakat çok yoğun, semereli hizmetleridir.

Onun yetiştirdiği hâfızları, ondan talim, tecvid ve diğer kıraat alanlarında faydalananların, sayısını binlerle ifade etmek, ancak hakikatın ikrarı olacaktır.
Fakat yalnız iyi bir hoca değil, İstanbul&#8217;un büyüklüğünde garip Kur&#8217;ân taliplerinin babası da Gönenli Hoca&#8217;dır. Hakikî babalarının maddî imkânlarının yetmediği yerde -ki bu öğrencilerin tamamı fakir aile çocuklarıdır, onların bütün giderleri Gönenli Mehmet Efendi tarafından karşılanırdı. Hasılı bir Kur&#8217;ân öğretici olarak Gönenli Mehmet Efendi, uzun mesaîsinin büyük bir kısmını, hatta bir yerden bir başka yere giderken iki kulağıyla iki değişik talebeyi dinlemesi şeklinde, bu hizmete tahsis etmişti. Bu çabalarının neticesinde Hz. Peygamber&#8217;in hadisindeki; "Sizin en hayırlınız Kur&#8217;ân&#8217;ı öğrenen ve öğretendir&#8221; hakikatının sırrına mazhar olmuş olmalıdır.

Gönenli Mehmet Efendi&#8217;nin Medresetü&#8217;l-İrşâd&#8217;da okuduğunu ve medreselerin kapanması üzerine buradan İmam Hatip Mektebi&#8217;ne intikal ettiğini ifade etmiştik. Hoca&#8217;nın çok iyi bildiği nakledilen Fransızca&#8217;sının da kaynağı olması gereken bu mektep, onun hayatını bu istikamette düzenlemesinde de etkili olmuştur.
1980&#8217;lerin ortalarında bir gazetede Gönenli Mehmet Efendi, çevresinde bir grupla birlikte yürürken gösteren bir fotoğrafta yer alıyor. Fotoğrafın altında "Seksen beş yaşında haftada otuz vaaz veren Gönenli Mehmet Efendi&#8221; ibaresi yer alıyor. Bu nasıl olur? Yedi günde otuz, günde en az dört vaaz.

Yanılmıyorsam 1978 veya 1979 Ramazanı öncesiydi. İstanbul&#8217;da Beyoğlu Müftülüğü&#8217;nde Murakıp olarak görev yapıyordum. Yaklaşan Ramazan ayında din hizmetlerinin koordinasyon ve geliştirilmesi için bölgemizdeki durumun belirlenmesi yönünde Ankara&#8217;dan bir tamim gelmişti. Çalışmalar ilerlediğinde Gönenli Mehmet Efendi&#8217;nin Kasımpaşa bölgesinde haftanın bir gününde dört farklı camide vaaz verdiği ortaya çıktı. Ben bu duruma o gün de hayret ettim, bugün de hayret etmeye, takdir etmeye devam ediyorum.
Beyoğlu&#8217;na bağlı Dolapdere ve Hacıhüsrev mahallesindeki Sahaf Muhiddin ve Sahaf Muslihiddin camilerinde gerçekleştirilmektedir. Bizim o gün de, biraz korkuyla gittiğimiz bu camilerden birindeki kontrolü sırasında Mustafa Uzun, Hacıhüsrevli kadınların kalabalık bir grup olarak camiye gittiklerini görmüş, küçük bir araştırma sonucunda da Gönenli&#8217;nin vaaza geldiğini tesbit etmiştir.

Vaaz ettiği mekânlar ve hitap ettiği cemaat de özellikli idi. O bilhassa küçük, kenarda kalmış, belki de hocaların iltifatına fazlaca ulaşamamış semtlerin camilerini tercih ediyordu.

Rahmetli Gönenli Mehmed Efendi, kendisini dinleyenlere durmadan sabrı tavsiye eder, her şeyin Allah&#8217;tan geldiğine teslimiyetle bağlanılmasını öğütler, hemen her sohbetinde şu sözleri tekrar ederdi:

&#8220; Ne gelirse yahşidir,
Çünkü Hakk&#8217;ın bahşidir,
Ne gelirse kuluna Allah&#8217;tan gelir,
&#8220;Bana düşen sabırdır&#8221; diye sabretmek lâzımdır&#8221;.
Onun şu öğütlerini de hep hatırda tutmamız ne kadar güzel olur:
&#8220;Bazı insanlar ne kadar sıkıntıda olurlarsa olsunlar, daima ferahtadırlar. Vücutta bir yer vardır ki, daima Allah der. Allah diyen mahzun olmaz. Cenab-ı Hakk&#8217;ın Kur&#8217;an&#8217;la beslediği kulları vardır. Taamların hayırlısı helâl olanıdır.....

&#8220;Evine girerken Besmeleyi unutma. Allah&#8217;ını unutmamaya bak. Allah&#8217;ını unutmak insana büyük musibet getirir......

&#8220;Evinden çıkarken abdestli çıkmalısın. İnsan, &#8220;ya Rabbi çarşı da Senin, pazar da Senin, ben Sana geliyorum&#8221; diye işine gitmeye çalışırsa bütün işleri ibadet sayılır&#8221;.
İman edip salih amellerde bulunanlar, Biz onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan va'didir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?
(Nisa Suresi, 122)
http://www.kobiline.com/web/gazeteler/
Gönenli Mehmet Efendi
(1901 - 1991m.)

Prof. Dr. Nesimi YAZICI - Ank. Üniv. İlâhiyat Fak. Öğr. Üyesi

İşte ismi Gönen&#8217;le birlikte anılanlardan biri de Mehmet Öğütçü&#8217;dür. Fakat bu isim ancak resmî kayıtlarda kalmış ve o, milyonların gönlünde Gönenli Mehmet Efendi, Gönenli Hoca ve çoğunlukla hanım cemaati arasında da Gönenli Baba isimleriyle şöhret bulmuştur.

Mehmet Efendi 1901&#8217;de Kırım kökenli Selâmetoğulları&#8217;ndan Osman Efendi ve Fatma Hanım&#8217;ın oğlu olarak Gönen&#8217;de dünyaya geldi. İlköğrenimiyle birlikte Kur&#8217;ân eğitimine öncelik verdi. Oniki yaşında iken Hâfız Abdullah Efendi&#8217;nin nezâretinde hıfzını tamamladı. Bundan sonra değişik örgün eğitim kurumlarında öğrenimine devam etti. Herhalde bu vesile ile; 1925&#8217;te Serezli Ahmed Şükrü Efendi&#8217;den Kıraat ilminde icâzet almasını, bunun yanında muhtemelen Öğütçü soyadını almasında etkili olmuş olan Medresetü&#8217;l-İrşâd&#8217;a devam etmesini, bu müesseselerin kapatılması üzerine intikal ettiği İmam-Hatip Mektebi&#8217;ni 1927&#8217;de aliyyülâla (pekiyi) derece ile bitirmesini hatırlamamız gerekir.

Resmî çalışma hayatına 1930&#8217;da Gönen Çarşı Camii İmam-Hatibi olarak başlayan Mehmet Efendi, buradaki üç yıllık görevini müteâkip askerlik hizmeti için Gönen&#8217;den ayrılmış ve daha sonra da hizmetlerine İstanbul&#8217;da çeşitli camilerde imamlık yaparak devam etmiştir.

Gönenli Mehmet Efendi&#8217;nin 1976&#8217;dan itibaren, bu tebliğ sahibinin de İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü&#8217;nde talebesi olduğu Yeraltı Camii İmamı Ali Üsküdarlı&#8217;nın vefatı üzerine, Reisü&#8217;l-Kurrâlık makamına getirildiğine ve bu emaneti de, ölümüyle Bâyezid Camii İmamı Abdurrahman Gürses Hoca&#8217;ya intikaline kadar koruduğunu ifade etmemiz gerekir. Fakat hiç şüphesiz Gönenli Mehmet Efendi&#8217;nin tanınmasına ve ölümünden sonra da milyonlarca seveninin gönüllerinde yaşamasına, kendisiyle ilgili kitaplar yazılmasına, vakıf kurulmasına, adına külliyeler bina edilmesine neden olan çalışmaları bunlardan da ötede, iki başlık altında toplanabilir ki, onlar da Kur&#8217;ân öğretimine olan katkısı ve vâiz olarak gerçekleştirdiği fahrî ve fakat çok yoğun, semereli hizmetleridir.

Gönen bir hoca ve hâfız diyarıdır. Gönenliler Allah&#8217;ın kitabına onu okumak, hıfzetmek ve öğretilmesine katkıda bulunmak yolundaki çabalarıyla tanınırlar. Küçük bir köyünde, bir hocanın çevresinde, onun gayret ve himmetiyle, fakir de olsa cömert insanlarımızın maddî destekleriyle on, onbeş hafızın yetişmesi Gönen ve Gönenliler açısından gayet sıradan bir durumdur. Ramazan ayını Gönenliler, Kur&#8217;ân ayı olarak değerlendirir, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle mukâbelelere, Kur&#8217;ân hatimlerine koşarlar. Gönenlilerin Kur&#8217;ân konusundaki bu hassasiyetlerini bir hatıramı naklederek teyit etmek isterim. Yetmişli yılların başlarında Gönen&#8217;e genel teftiş için gelmiş olan bir Diyanet Müfettişi, aradan on yıl kadar geçtikten sonraki tanışmamızda, bana ilk cümle olarak; Gönen&#8217;deki din görevlilerinden ilçeye dışarıdan atanmış olan müftü haricindekilerin tamamının hafız olduğunu, bu durumun müftülüğün müstahdemi için bile geçerli olduğunu, hayretlerini gizlemeden nakletmişti. Görevi gereği Türkiye&#8217;nin muhtelif bölgelerini gezmiş olan bu müfettiş hayret ve heyecanında haklı idi ve bu durumu belki de karşılaştığı başka hemşehrilerimize de aktarmıştı. İşte Gönen&#8217;e hâfız ve hocalar diyarı ünvanını kazandıran hamiyet ve gayret sahiplerinden biri de Gönenli Mehmet Efendi idi. Onun çevresinde, onun gibi Kur&#8217;ân&#8217;a hizmeti hayatlarının gayesi edinenlerin çabalarıydı.

Gönenli Mehmet Efendi&#8217;nin Kur&#8217;ân okutmaya olan katkısı 1940&#8217;lardan başlayarak yoğun bir biçimde 1980&#8217;lere ve daha sonrasına ulaşır. Onun yetiştirdiği hâfızları, ondan talim, tecvid ve diğer kıraat alanlarında faydalananların, eskilerin tabiri ile onun rahle-i tedrîsinde yetişenlerin, olgunlaşanların sayısını binlerle ifade etmek, ancak hakikatın ikrarı olacaktır. Fakat yalnız iyi bir hoca değil, İstanbul&#8217;un büyüklüğünde garip Kur&#8217;ân taliplerinin babası da Gönenli Hoca&#8217;dır. Hakikî babalarının maddî imkânlarının yetmediği yerde -ki bu öğrencilerin tamamı fakir aile
çocuklarıdır- onların bütün giderleri Gönenli Mehmet Efendi tarafından karşılanırdı. Onu hizmet alanında; önce Kur&#8217;ân&#8217;ı okutan, sonra öğrencisinin günlük giderini para olarak karşılayan, ihtiyaç durumuna göre elbisesini ayakkabısını veren bir şefkat, merhamet ve hizmet abidesi olarak düşünmek, durumun tahayyülü değil, katkısız hakikatın ifadesidir. Hepimizin bir cebi ve cüzdanı vardır. Kazanırız, ihtiyaçlarımız için harcarız. Gönenli Hoca&#8217;nın da kendisi için bir cebi vardı, ama Kur&#8217;ân öğrencileri, hatta ulaşabildiği bütün muhtaçlar için de ayrı bir cebi
bulunuyordu. Birinciden yani şahsî hesabından öğrencilere aktarılır, ama tersine bir akış asla söz konusu olamazdı. Kendisinin değerli öğrencilerinden Mehmet Karatoprak, zaman zaman gerçekleşen bir durum olarak, bir defasında talebelerine geçerli rayiç üzerine harçlıklarını dağıtan ve yetmeyen kısmını kendi hesabından takviye eden Hoca&#8217;nın, ayrılma anında hiç parası kalmadığını fark ettiğinde, tramvay ücretini borç aldığını ifade etmiştir. Hasılı bir Kur&#8217;ân öğretici olarak Gönenli Mehmet Efendi, uzun mesaîsinin büyük bir kısmını, hatta bir yerden bir başka yere giderken iki kulağıyla iki değişik talebeyi dinlemesi şeklinde, bu hizmete tahsis etmişti. Bu çabalarının neticesinde Hz. Peygamber&#8217;in hadisindeki; "Sizin en hayırlınız Kur&#8217;ân&#8217;ı öğrenen ve öğretendir&#8221; hakikatının sırrına mazhar olmuş olmalıdır. Gönenli Mehmet Efendi&#8217;nin Medresetü&#8217;l-İrşâd&#8217;da okuduğunu ve medreselerin kapanması üzerine buradan İmam Hatip Mektebi&#8217;ne intikal ettiğini ifade etmiştik. Hoca&#8217;nın çok iyi bildiği nakledilen Fransızca&#8217;sının da kaynağı olması gereken bu mektep, onun hayatını bu istikamette düzenlemesinde de etkili olmuştur. Nitekim o karşımıza farklı bir vâiz olarak da çıkar. O vâizliği memuriyet olarak değil, hizmet düşüncesinin gereği olarak yapmıştır.

1980&#8217;lerin ortalarında bir gazetede Gönenli Mehmet Efendi, çevresinde bir grupla birlikte yürürken gösteren bir fotoğrafta yer alıyor. Fotoğrafın altında "Seksen beş yaşında haftada otuz vaaz veren Gönenli Mehmet Efendi&#8221; ibaresi yer alıyor. Bu nasıl olur? Yedi günde otuz, günde en az dört vaaz!... Bu mümkün müdür? Bu çaba hangi bedelin karşılığı olarak gösterilmektedir? Yanılmıyorsam 1978 veya 1979 Ramazanı öncesiydi. İstanbul&#8217;da Beyoğlu Müftülüğü&#8217;nde Murakıp olarak görev yapıyordum. Yaklaşan Ramazan ayında din hizmetlerinin koordinasyon ve geliştirilmesi için bölgemizdeki durumun belirlenmesi yönünde Ankara&#8217;dan bir tamim gelmişti. Çalışmalar ilerlediğinde Gönenli Mehmet Efendi&#8217;nin Kasımpaşa bölgesinde haftanın bir gününde dört farklı camide vaaz verdiği ortaya çıktı. Ben bu duruma o gün de hayret ettim, bugün de hayret etmeye, takdir etmeye devam ediyorum. Şimdi Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk-İslâm Edebiyatı profesörü olarak görev yapan, aynı okuldan sınıf arkadaşım ve Beyoğlu&#8217;nda da bir süre birlikte görev yaptığımız Mustafa Uzun, Hoca&#8217;yla ilgili hatıraların anlatıldığı bir kitapta bu konuya aydınlık getiriyor. Benim söz konusu ettiğim hizmet Beyoğlu&#8217;na bağlı Dolapdere ve Hacıhüsrev mahallesindeki Sahaf Muhiddin ve Sahaf Muslihiddin camilerinde gerçekleştirilmektedir. Bizim o gün de, biraz korkuyla gittiğimiz bu camilerden birindeki kontrolü sırasında Mustafa Uzun, Hacıhüsrevli kadınların kalabalık bir grup olarak camiye gittiklerini görmüş, küçük bir araştırma sonucunda da Gönenli&#8217;nin vaaza geldiğini tesbit etmiştir.

Gönenli&#8217;nin vaazları da, vaaz ettiği mekânlar ve hitap ettiği cemaat de özellikli idi. O bilhassa küçük, kenarda kalmış, belki de hocaların iltifatına fazlaca ulaşamamış semtlerin camilerini tercih ediyordu. Hacıhüsrev bu durumun pek dikkat çekici bir örneği değil midir? Hoca&#8217;nın cemaati de özellikle hanımlardı. Çünkü eğitime, dinî öğretime onların bilhassa ihtiyacı vardı.

Zaten Gönenli Hoca klâsik bir vâiz de değildi. "Vaazlarında öğretmekten çok eğitme, irşad etme ve dinî hayatı canlı tutma onun başlıca hedefi olmuştur. Bu sebeple vaazlarına güzel sesiyle Kur&#8217;ân-ı Kerîm okuyarak başlar, ilahî ve kasîdelerle cemaati coşturur, ardından dinleyicilerin dikkatini çekecek şekilde etkili ve slogan mahiyetindeki cümlelerle kısa konuşmasını yapardı&#8221; (TDVİA, XIV, s. 150). İnzardan, korkutmadan çok tebşir ile insanlara müjdeleyerek Allah&#8217;ın yoluna çağırırdı. Onun bu faaliyetlerinin muhasebesi hiç şüphesiz Cenab-ı Allah&#8217;a aittir. Onun başarı derecesini ve bu vaazlarla elde edilen kazancı tam olarak belirlemek bizim için güçtür. Fakat Allah&#8217;ın rızasının bu istikamette olduğunu, Gönenli Hoca&#8217;nın bu uğurda bir ömür sarfettiğine bütünüyle inanmamıza da hiçbir mâni bulunmamaktadır.

Hoca Efendi (r.a) 1991 yılında İstanbul&#8217;da vefat etmişlerdir. Cenaze namazı Fatih Camii&#8217;nde kılınarak, Edirnekapı Sakızağacı şehitliğinde defnedilmiştir.

Sözlerimizi bağlamak gerekirse, kesin bir inançla diyebiliriz ki; Cumhuriyet döneminde ülkemizin değişik bölgelerinde Kur&#8217;ân&#8217;a hizmetle isimlerini yücelten kişiler arasında Gönenli Mehmet Efendi&#8217;nin özel ve öncelikli bir yeri bulunmaktadır. Gönenli Hoca&#8217;nın bize bıraktığı güzel ismi korumak, onun güzellikleriyle bezenmekle, hiç değilse bu arzuyu taşımakla olur. O vatanını çok sevdi, insanlarımızı çok sevdi, Kur&#8217;ân&#8217;a hizmeti, en olumsuz durumlarda bile, Allah&#8217;ın kitabına hizmeti baş tacı etti. En önemlisi inandığı doğruların gerçekleşebilmesi için yorulma bilmeden çalıştı. Onun ideallerini benimseyenlere selam olsun!...

KAYNAKLAR
1 Recep Akakuş, İslâm&#8217;da Kur&#8217;ân Öğretimi ve Reîsü&#8217;l-Kurrâ Gönenli Mehmet Efendi, İstanbul, 1991.
2 Recep Akakuş, Gönenli Mehmet Efendi, TDVİA., c. XV, s. 149-150.
3 Mustafa Özdamar, Gönenli Mehmet Efendi, İstanbul, 1994.
4 Vefatı üzerine yazılmış çeşitli yazılar ve kendisini yakından tanıyanlarla yapılan konuşmalar.
5 Bu metin 5-6 Eylül 1998 tarihlerinde Gönen&#8217;de toplanan "Geçmişten Günümüze Gönen&#8221; sempozyumuna tebliğ olarak sunulmuştur.

Kaynak: www.davetci.com.tr
http://www.enfal.de/ecdad127.htm
 

tudRoY

Profesör
Katılım
2 Temmuz 2008
Mesajlar
1,592
Reaksiyon puanı
1
Puanları
218
Sağolasın ashabulyemin. Daha önceden tanımadığım bir zatı muhteremmiş. Öğrenmiş oldum. İlk kısmındaki nasihatlerden de nasibimi aldım. :) Eline sağlık. Güzel bir derleme.
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Tudroy
bu mübareğin bir özelliği esnafları dolaşır yetimleri fakir öğrencileri için yardım toplarmış.Anneminde hocasıdır.Kabri şerifleri bilcümle evliyanın istirahatgahı olan sakızağacı şehidliğindedir.Hele talebelerinden bir ablamız vardırki her cum'a her bayram bir temizlik şaşırırsın.
Zaten cum'anın bereketinden nasiblenmek isteyenler sabahtan buraya uğruyor.Ali haydar[ksa]efendiden ömer nasuhi bilmene kadar evliya ver mübarek insanlar dolu.Karşısıda şehidlik gerek savaşlarda gerek doğuda şehid olan askerlerimizin kabirleri.biraz yürüsen sahabe kabirleri ve halid bin zeyd ra[eyün sultan]
 

tudRoY

Profesör
Katılım
2 Temmuz 2008
Mesajlar
1,592
Reaksiyon puanı
1
Puanları
218
Vaay :) Keşke elimde olsaydı da bu sabah beraber gitseydik :) Cum'an tekrardan mübarek olsun.
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
canım inşaallah Allah[cc]nasib eder gideriz.
 

hamzaberk

Öğrenci
Katılım
2 Temmuz 2008
Mesajlar
19
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Allah razı olsun kardeşim...

Klavyene ve ellerine sağlık
 
Üst