Gladio Çok Tartışılıcak ...

Bu konuyu okuyanlar

acabuco4

Müdavim
Katılım
26 Ekim 2008
Mesajlar
4,007
Reaksiyon puanı
23
Puanları
38
Yeni dünya düzenini Osmanlıcılık belirleyecek

"Bugünkü Gladio'nun, dünyanın dinamiklerine yön veren kavramın Türkiye için bulduğu yeni rolün tartışılmasını istiyoruz..."

Kurtlar Vadisi Gladio filminin senaristleri Cüneyt Aysan ve Bahadır Özdener'le konuşmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bahadır: Filmin sözü kadar, bu da bence kamuoyunda tartışılmalı. Söylediğimiz hiçbir şey Musa Bey'in ve reji ekibinin performansını gölgelememeli. Samimi söylüyorum harika iş çıkardılar. Bakın çok zor bir film, 90 küsur dakika boyunca bütün projektörler sizin üzerinizde. Hiç başka bir enstrümanınız yok. Kurtlar Vadisi dizisinde kırk tane karakter var düşünün. Ne kadar alanlarınız var aktör olarak. Hani bazen performansınız düşük olabilir.
Seyirci diğeri ile tatmin olabilir. Ama film dediğiniz gerçek er meydanı. Ve burada çok canı gönülden tebrik ediyorum, baştan sona çekimlerin sürdüğü aylar boyunca gösterdiği tavırla adeta çok insana ders vermiştir. Eğer gerçek oyunculuktan bahsedeceksek, giydiği kimliği film boyunca böyle taşıyan nadir oyunculardan biridir Türkiye'de.

Filmde öyle bir sürpriz son var ki, bunun diziye nasıl yansıyacağını insan merak ediyor.

Cüneyt:Devam edecek dizide.
Bahadır:Merak etsinler. Nasıl hakikaten İskender'i dönüştürecekler diye. Bu bizim için de önemli, seyircimiz için de.

Umarım iyi bir adam olarak dönmez.
161120091708493754278_3.jpg



Bahadır: Merak etmeyin, iyi bir adam olarak dönmeyecek. Sahalara dönecek yani. Çünkü biz İskender'in sürecini tamamlamadık. Film o süreçte önemli bir etap. Çünkü geçmişi dizide imalarla anlatabiliyorsunuz. Ama filmde özgür bir alanınız var. Filmden sonra da süreci devam edecek. Süreç tamamlandığında o karaktere son vermiş olacağız.

Cüneyt:Zaten film yapmamızın amacı da o. Diziyle bunu anlatamazsınız. Herkes İskender'in geçmişini merak ediyor ya bunu dizide anlatmanız mümkün değil.

Filminizin hazırlık sürecinde Ergenekon davasından ne ölçüde yararlandınız? Gerçek kişilerin hayatlarından çıkarımlarda bulundunuz mu?

Cüneyt:Yok, biz öyle bir şey yapmadık. Filmimizdeki dava da bir semboldür. Yine görsel sanatlarla ilgili orayı kurmamızın sebebi, hukuk önünde hesap vermesiydi İskender'in. Çünkü demokratik hukuk devleti istiyorsak bunun hukuk önünde hesap vermesini istedik. Orada dikkat ederseniz ağır ceza reisi var baş karakterlerden biri. Çünkü yargılamayı millet adına yapıyor. İskender milletine hesap veriyor. Onun alt metni de odur. Onu özellikle biz istedik. Çünkü eylemlerini millet adına yaptığını söyleyen şahsın millete hesap vermesini istedik.

O hakim, iddialarını kanıtlaması için yani Gladio'nn ikinci adamını bulabilsin diye İskender'i kaçırıyor. Yani görev tanımının dışına çıkıyor.

Cüneyt:Bu hukukçular için çalışılacak bir noktadır. Sorulduğunda yüzde 99.9'u diyecek ki ben böyle bir şey yapmam. Ama somut şartlarda, şüphenizin doğrulanması için ne yapacağınıza o anki vicdanınız karar verecektir.


YENİ GLADIO ADAYLARI VAR


Filmin mesajlarından biri de "Bu Gladio bitmez kardeşim. Herkesi tek tek deşifre etmedikçe bitmez. Bu da yapılamayacağına göre yeni Gladiolara hazır olalım".

Bahadır:Yok, bu bence mesajlardan biri değil. Bir kere şu halimizi tespit edelim. İki, bağımsız olabileceğimize inanalım. Üç, buna inanabilmenin yolu kendi geçmişini iyi bilmek. Dört, büyük devletseniz her zaman içerinizde böyle dalgalanmalar, kargaşalar olacak. Buna şaşırmayalım. Beş, karşımıza sunulan her aktörü iyi tanıyalım. Bu aktörün içerisinde iyi görünenler, kötü görünenler vardır. Ama eğer size bir şeyler servis ediliyorsa, bir paket halinde sunuluyorsa medya aracılığıyla, bu sunulan her aktöre, her konuya çok dikkatli bakalım.

Peki ama biraz evvel söylediğim lafları İskender'in ağzına veren sizsiniz. Tek tek deşifre etmedikçe bu bitmez
diyor.

Bahadır:Bu İskender karakterinin inancı.

Ama şekerim, İskender'in bazı laflarına, bu bizim lafımız, bizim ideolojimiz diyorsun, bazı laflara da bunu biz değil o söylüyor diyorsun.

Cüneyt: 50 yıllık bir örgütten bahsediyorsunuz. Soğuk savaş konsepti sona eriyor. Yeni bir konsept oluşacak. Eski ekip tasfiye ediliyor. Yerine yeni adaylar var. Her zaman için bu mümkün. Dikkatli olalım yeni ekibe. Bu örgüt kendini tasfiye etmeyecektir. Örgüt dönüşecektir. Her zaman için enstrüman bulacaktır. Bunu engellemek hepimizin görevi. Ona dikkat etmek lazım. Zafer çığlıkları atmayalım. Zafer çığlıkları atılacak bir dönem değil, çok dikkatli olacağımız bir dönem. Çünkü yeni oluşuma her zaman müsait bir dönem. Eğer bağımsız olmak istiyorsak daha dikkatli olalım, bize verilen ufak şeylerle yetinmeyelim.

Bahadır:Hatırlarsanız Tansu Çiller zamanında Türkiye'de böyle bayraklarla, davul zurnalarla Avrupa Birliği'ne girdik diye bir kutlama yapılmıştı.

Avrupa Birliği'ne değil, Gümrük Birliği'ne.

Bahadır: Evet. Artı çok hazin şeyler yaşadı Türkiye.

Cüneyt: İskender'in en büyük sözü bağımsızlık meselesi. Çünkü bu örgüt çok akıllı. Ve bu aklıyla hareket ediyor, biz lütfen duygularımızla hareket etmeyelim, hem aklımız, hem duygularımızla hareket edelim. Dönüşümüne müsaade etmeyelim.

Cem Ersever hakkında çok şeyler yazıldı, çizildi. Sizin eski çalışma arkadaşınız Soner Yalçın da bir kitap yazdı. Sizin burada çizdiğiniz Cem Ersever tiplemesi ne ölçüde Soner'in kitabına benziyor? Yahut siz nasıl karar verdiniz Ersever böyle biridir ve bu şekilde öldürülmüştür diye?

Bahadır:Soner, Ersever ile ilgili ilk kitabı yazmış kişidir. Zaten onunla bir hukuku vardı ve öldürülmesinin ardından nüfus cüzdanı Soner Yalçın'a yollandı. Bunun üstüne de bir kitap yayınladı. Sene 94 yanlış hatırlamıyorsam. Ondan sonra da çeşitli kitaplar çıktı. Daha geçtiğimiz ilkbaharda atv'de bir haber programı yapıldı Ersever ile ilgili. Hem ailesine hem kaynaklara başvurulan bir belgeseldi. Neticede bizim bunca yılda takip ettiğimiz, araştırdığımız kadar bir Cem Ersever ortaya koyduk. O haber-belgeselde bize son anlamda ışık tuttu. Yazdıklarımızın doğruya yakın olduğu hissi uyandıran bir haber programdı. Titiz hazırlanmış bir şeydi. Yayınlanmamış görüntüler yayınlandı. Cem Ersever'in öldürülmesi meselesi 93'ten bugüne aydınlatılması geç kalmış cinayetlerden biridir.

Cüneyt: Kürt meselesinin en önemli aktörlerinden biridir Cem Ersever. Türkiye'de o mücadelede yer almış, örgüt kurmuş birisi. Ve Gladio filminde de o yüzden yer bulmuştur. Çok önemli belgelere, bilgilere sahipti. Bu bilgiler ve belgeler yüzünden öldürüldüğünü çok net anlatıyoruz. Keşke o bilgiler, belgeler kamuoyuyla paylaşılsaydı, Kürt meselesi daha farklı bir seyir alacaktı. O yüzden de senaryoda vücut buldu.

Bazı kişileri gerçek isimleriyle, bazılarını gerçeklerini çağrıştıracak isimlerle veriyorsunuz


Cüneyt: İsimleri gizleseydik istenmeyen şeyler olacaktı. Niye kıvırdınız, siz doğrudan anlatmayı seven bir ekipsiniz. Niye bu defa filmde kodlu anlatmaya çalıştınız diyeceklerdi. Bir de biz bu şahıslarla ilgili meseleyi anlatmak istedik. Ve şahısları da net olarak anlattık. Çünkü anlattığımız hikaye bir örgüt. Bu örgütün Kürt meselesindeki tavrı ve bu şahısların bu meseledeki rolleri ve bunların İskender ile olan ilişkisini anlattık.

Bahadır: PKK bugünün meselesi. Ama yarının meselesi Kürt meselesi. Bunun için de 90'lı yıllarda çok cinayetler işlendi. Bu karanlık vadiyi aydınlatmadan yarının meselesini çözmeye gidemeyeceğiz. Yani daha demokratik, daha bağımsız, daha büyük bir Türkiye hayaline ulaşamayacağız bu karanlık tünelden geçmeden.

Cüneyt: 17 bin tane faili meçhul var. Sen demokratik hukuk devleti olmak istiyorsan ilk başlayacağın şey bunları aydınlatmaktır.

Özden örnek günlüklerinden yararlandınız mı?

Bahadır: Günlükleri okuduk.

Cüneyt:Önemli bir enstrüman bu olaya ilişkin.

Bahadır: Belge kabul edilir mi edilmez mi o ayrı bir tartışma.

Cüneyt:O belge kabul edildi. Çünkü mahkemede bir gazeteci yargılandı. Mahkeme beraat verdi.


Ama Özden Örnek yargılanmıyor.

Cüneyt:O beni ilgilendirmez. Mahkeme süreci devam ediyor. Hakimler karar verene kadar her türlü tasarrufu yapma hakkına sahipler. Bu bugün yapılmadı diye yarın yapılmayacağı anlamına gelmiyor.

Avukat kıza gelelim. Neden Gladio'nun bir parçası o?

Cüneyt:O kız olmasa da başkası da olsa Gladio onu kullanacaktı.

Çünkü avukat İskender Büyük'ün kontrol edemeyeceği bir alan.

Cüneyt:Bir de insansınız. Her şeyden soyutlanmışsınız. Size birisi geliyor yardım etmeye çalışıyor. İlk başta bunu kabul etmezsiniz. Sonra ister istemez ona karşı bir yakınlık duyarsınız.

Bahadır:Sinema dilinde bu da doğru klişelerden birisidir. Çünkü başkaraktere teknik olarak ikilem yaratmak durumundasınız. Başkaraktere ikilem yarattığınız anda seyirci de ikilemde kalır. Seyircinin onun yerine geçebilmesi için bu ikilem şarttır. Seyirci de o anda yaşar. Ve der ki kıza güven içgüdüsel olarak. İskender de kıza güvenir.

Peki orada bir tereddüt geçirdiniz mi bunların arasına bir aşk koyalım, koymayalım mı?


Bahadır: Filmin konusu o olmadığı için o alana girmedik. Yani İskender'in zaaf gösterdiğini gösterdik. Ama ona girdiğiniz andan itibaren yine teknik bir şeyden bahsediyorum, seyirci avukatı da merak ederdi. Bu bizi filmin sonundaki süprizi saklamamız için girmememiz gereken bir yoldu. Filmin sonundaki sürpriz, onların arasındaki hikayeden daha önemli bizim için.

Onca olaydan sonra o kızla buluşmasını biraz yadırgadım

Cüneyt: Ama örgütü başka türlü müşahhaslaştıramıyorsunuz. Çünkü örgütü belli şahıslar üzerine somutlaştırıyorsunuz. Avukat figürü de o yüzden çok önemli.

Epey tartışılacaktır film.


Bahadır:Ben eski gazeteci olarak filmin bugüne denk düşen üç tane tartışma konusu, polemik konusu olduğunu görüyorum. Bu mesela sorulsun ve konuşulsun çok isterim. Bir darbe teşebbüsleri, anayasal düzeni yıkmak hali askeri mahkemenin konusu mudur, sivil mahkemenin konusu mudur? Bugün daha sıcak tartışılan bir konu. Ama biz Martta filmi yazdık. Böyle bir gündem yoktu. Bence bu enteresan bir ikilem. İki, hukuk dışına çıkmamak prensibi her halde geçerli midir yoksa hakimin düştüğü bir ikileme düşüp hukuk dışına çıkmak ya da çıkmamaya hukukçular ne der. Bunu da hukukçular arasında tartışılsın çok isterim. Çünkü neticede hakim hukuk dışına çıkıyor. Çünkü eğer bunları tartışırsak İskender gibi adamların ya da hukuk dışına çıkmak isteyen adamların halet-i ruhiyesini özellikle hukukçular daha iyi anlamalılar. Üçüncüsü de yeni Osmanlıcılık meselesi.

Bugünlerde yeni yeni tartışılmaya başlanıyor.

Bahadır:Bugünkü Gladio'nun ya da bugünkü dünya düzeninin, bugünkü başat güç kavramının, dünyanın dinamiklerine yön veren kavramın Türkiye için bulduğu yeni rol bu mu? Bu da tartışılsın istiyorum. Burada İskender'in ağzından diyoruz ki bu yeni dünya düzeninin, yeni planın, yeni senaryonun yeni Osmanlıcılık çerçevesinde seyredeceğini görüyoruz.

BİZİ YÜZYIL DAHA OYALAYACAK PROJELER VAR


Türkiye'nin başka bir ateşin içine atılmakta olduğunu mu söylüyorsunuz yani?

Cüneyt: Bence küresel gücün planı ile bizim kendi devletimizin planı örtüşüyor. Çünkü Ahmet Davutoğlu'nun projesi, kaç yıl önce yazdığı kitapta bunun izleri var. Ben yine burada dikkat edilmesi gereken bir durum olduğunu söylüyorum. Proje örtüşüyor ama küresel güç, senin çok daha fazla burada inisiyatif alacağını anladığı an bunu bozacak, bunu değiştirecek

Yeni Gladio'lar çıkartacaktır.

Cüneyt:Çıkarabilir. Bunu da çok net söylüyorum. 19. yüzyılda sınırları çizenler İsrail'i yarattılar. Yüz yıldır onunla uğraşıyoruz. Şimdi yeni sınırları çizecek küresel güç bir Kürt devleti yaratıyor. Orada çok netti, Araplarla İsraillilerdi. Şimdi Araplar, Persler, Türkler ve Kürtler, dört tane kavmi birbirine düşürecek, bir yüz yıllık süreçte oyalayacak bir projeleri var bana göre.

Yani yeni Osmanlıcılık bir tuzak mı?

Bahadır: Değil. Bir plan. Öyle zekice bir oyun kuruyorlar ki şu anda Türkiye'nin en büyük ilacı bu. Yani Osmanlıyı diriltmek değil, devlet aklını bu coğrafyaya koyup, barışı, vicdanı ve adaleti sağlamak. Ve dolayısıyla daha geniş bir coğrafyaya hitap etmek. Ama hazır geniş coğrafyaya hitap edecekken bilmeliyiz ki oyun kurucuların yeni ışık tuttukları alan burası. Biz her adımımızı dikkatli atarsak, ne yaptığımızı bilirsek hiçbir sorunumuz yok. Hak ettiğimiz gibi daha büyük, daha demokratik ve daha bağımsız bir ülke olacağız.

Cüneyt: Türkiye'de akil adamlar var, entelektüel düşünenler var. Küresel oyun kurucular, bu bölgede tekrar barışı, istikrarı sağlamak için çözüm üreten bu insanların projelerini biliyorlar. Rol çalıyorlar bana göre. Onlarla örtüşüyorlar. Ama bu rolü istedikleri gibi değiştirme güçleri var. Çünkü ekonomik olarak, istihbarat olarak çok güçlüler. Yani bizim planımızı istedikleri gibi deforme edebilirler. Çok zararlı çıkabiliriz. Ama eğer biz çok akıllı olursak bunu bozabiliriz. Çünkü bu coğrafya için Türkler çok önemli.

Hükümetin tarzı siyasetini bu manada beğeniyor musunuz?

Bahadır: Ben şöyle bir talihe sahibim. 99'da mastır yaparken ben Ahmet Davutoğlu hocamdı. Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü'nde uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi mastırı yaptım. Orada da Davutoğlu hoca bugün mutlulukla görüyorum ki bize derste anlattığı her şeyi hayata geçirmeye çalışıyor, 2002'den beri. Bu tutarlılığı, bu akil adamlığı, bu akademik bilgi birikimi, erdemi siyasete uygulamaya çalışmasına ben eski bir talebesi olarak takdir haddim değil, ama çok tebrikle karşılıyorum. Zor bir görevi yüklenmiş, Allah yardımcısı olsun attığı her adımda da yanında olsun.


DOĞAN GRUBU TESİS GİBİ HER BİRİMİ AYRI HAREKET EDİYOR

Star'a geçmenizle ilgili bir çok spekülasyon yapıldı. Bir dönem hatırlarsanız Kurtlar Vadisi hakkında başta Hürriyet olmak üzere Doğan grubu gazetelerinde yayınlanan haberlerde sizin ne faşistliğiniz, ne tarikatçılığınız kalmıştı. Müthiş bir aleyhte kampanya vardı. Şimdi soruluyor, onlar mı değişti, siz mi?

Bahadır:Bu, bizim Doğan grubu ile ikinci çalışmamız. İlk konseptin son 11 bölümünü Kanal D'de yaptık. Doğan grubu ile daha evvel keyifli, güzel bir çalışma arkadaşlığımız oldu. Dostça çalıştık, dostça ayrıldık. Doğan grubu biraz büyük bir tesise benziyor. Yani her birimi ayrı hareket ediyor. Her birimi tahmin edildiğinden daha özgün şartlara sahip. Yani patronajın da neticede sözünün geçmediği anlar ya da kontrol edemediği durumlar olabiliyor. Medyada bize atılan iftiralarla ilgili kişiler sorumludur. Bir kişi gazetecilik namusuna, şerefine yalan söylemeyi, yalan yazmayı, iftira atmayı sığdırıyorsa bu o grupta da vardır, bu grupta da vardır, her zaman da olacaktır. Biz onları kendi namusları ve şerefleri ile yüzleşmeye davet ediyoruz. Bunun gereken yollarını da hukuki olarak aradık. Çoğu şeyde de kazandık.

Kanal D'den Show'a geçtiğiniz için mi o yayınlar yapılmıştı?

Bahadır:Hayır. Kara propagandaydı. Yani bu salt bir gruba değil, böyle bir koroya ait bir şeydi. Yani sadece Doğan grubuna değil, o zamanki Sabah grubuna da ait bir şeydi.

Gladio'nun bir eylemi miydi?

Bahadır:Namus ve şereften bahsettim. Onları kendi meslek ahlakları ile ilgili yüzleşmeye ve hesaplaşmaya davet ediyorum. Bugün de başka başka seslerden iftiralarla karşı karşıyayız. Biz Doğan grubuna geçtik ya da Çukurova grubunda kaldık diye değil. Her zaman böyle tuhaf sesler çıkacak.

Cüneyt: Siz toplumda çok fazla itibar görünce, Türkiye'deki insanlarda algı değişikliği yapmaya başlayınca bunlar olur. Bir de izleyici kitleniz bunu çok sahiplendi. Polat diye bir şey oluştu. Nasıl eski Amerikan filmlerinde rambolar şunlar bunlar varsa yeni bir tür ve yerli bir karakterle kendini özdeşleştirdi. Bu bazılarının işine gelmedi. Ve bunun için anti propaganda çok fazla yapıldı. Onlar açısından haklıdır. Çünkü siz bu topraklarda bir Türk rol modeli çıkarıyorsunuz. Çünkü bunlar yıllarca bunu yıkmak için uğraşmışlar. Medyada kelli felli adamlar biz bu diziyi izlemedik ama bu dizi şiddet üretiyor, bu dizi faşist bir dizi diyorlar. İzlemediğin bir şey hakkında ne rahatlıkla bu yorumu yapabiliyorsun?

Bahadır: Bunca yıldır bu diziyi seyreden insanları da birazcık mağara adamı konumuna sokup onların hani akılsız, işte duyguları olmayan, hiçbir bilgi birikimleri olmayan, kültürleri olmayan insanlar yerine koymaktı bu.

Yayınlandığı kanal Star'ın yöneticileri bu dizinin felsefesini benimsiyorlar mı yoksa tamamen ekonomik mi bakıyorlar? Çok reklam getiren, reytingi olan bir diziye hangi kanal sahip olmak istemez. Ama bu sizin için bir siyasi proje.

Cüneyt:Yok, bu siyasi proje değil. Neticede bir dizi yapıyoruz biz.

Ama siyasi görüşünüzü kitlelere benimsetmek istiyorsunuz. Birçok röportajda bir toplumsal bilinç yaratmak istediğinizi söylüyordunuz.

Bahadır: Bu siyasi değil, sosyal bir alan. Ama enstrüman olarak siyaseti kullanabilirsiniz. Yani siyaset yapmak tabii ki galat olmuş artık. Yani dizinin siyaset yaptığı tabii ki söylenebilir. Ama bunu siz senaristlerine soruyorsanız onlar tabii ki reddetmeli bunu. Çünkü biz neticede siyaset değil, bir zanaat icra ediyoruz. Tabii bir ideolojimiz var inandığımız.

Dolayısıyla da siyasi bir projedir bu dizi..

-Bahadır: Siyaset dediğinizde farklı bir kanala giriyor. Kanal D'de Murat Saygı'yla, ATV'de Melis Hanım'la yakın çalışma fırsatı bulduk. Kanalın başındaki Begüm hanımla da bu projede beraber çalışıyoruz. Biz tabii daha önce olduğu gibi, yani daha başka kanallarda olduğu gibi insanların dünya görüşüne ya da diziye bakma şekillerine göre hareket etmiyoruz. Bizim için bir ortaklık söz konusu. Bir yapım var, bir de yayıncı var. Yapımla yayıncının buluştuğu nokta seyirci üstünden olmalı. Çünkü yayıncı yapımcının eserini seyirciye en iyi şekilde ulaştırmak ve karşılığında bir başarı ve reklam elde etmek dünya görüşünden başka bir dünya görüşüne bence sahip olmamalı. Dolayısıyla biz yan yana geldiğimizde inanın şunu sormuyoruz bile siz bu diziyi seyrediyor musunuz, seyretmiyor musunuz? Bunu dahi sormuyoruz. Ama biliyorum ki dikkatli takip ediyorlar ve kanallarında böyle Türkiye'nin yegane fenomeni ile buluşmaktan çok mutlular ve gurur duyuyorlar.

Yegane fenomeni çok iddialı bir laf oldu.

Bahadır: Fenomen dedim ama yegane izlenen dizisi demedim. Kurtlar Vadisi şu anda ekranlarda olan yegane fenomendir. Muhatap olduğunuz sorular, içinden çıkan filmler, geldiği yol itibariyle fenomendir

Fenomen olunca, yayıncı fikirlerinizle değil, kazandıracağınız para ile ilgileniyor o zaman.

Cüneyt:Bizim için iki şey önemli: Bir izleyici ile buluşma mecrası, sağlıklı ve düzenli olarak izleyicimizle buluşmak. İkincisi esere hak edilen ücretin ödenmesi. Şimdi Star istedi, buna hak ettiği değeri vermek istedi. Bizim için problem yok. Biz Show yöneticileri ile herhangi bir problemimiz olmadı. Sadece onların ekonomik bir sıkıntısı oldu. Biz bu ekonomik sıkıntıyı kaç sene sabırla karşıladık.Ama artık göğüsleyecek ekonomik bir şeyimiz olmayınca diğer taraf da buna hak ettiği değeri verince, oraya geçtik.

Bahadır: Sorduğunuz soru medyanın içişleridir. Dolayısıyla siz medyanın bir mensubu olarak bunu sorma hakkına sahipsiniz. Ama biz burada medyanın bu anlamda mensubu değiliz. Dolayısıyla bizim bir problemimiz yok.

Star'a geçişinizi kurtları kuzuya dönüştürme projesi olarak okuyanlar da oldu.

Bahadır: Onu iki tane adam söyledi. Onlar da zaten bu diziden haberleri olmayan, yirmi dört saat kendi vazifelerini yapmaya çalışan adamlar. Dolayısıyla biz bunlarla ilgili gereken cevabı verdik. Zaten yazdıkları yazılarda a dedikleri b'ye uymuyor, b dedikleri c'ye uymuyor.

Bir tanesi bu konseptte iş yapmaya çalıştı. Ve eline yüzüne bulaştırdı, beceremedi. Onun verdiği bir kuyruk acısı var.

Cüneyt: Bu iş herkesin harcı da değil.

Dolayısıyla hiçbir konsept değişikliği olmadı mı diyorsunuz?

-Bahadır:Evet net bir biçimde. Çünkü Kurtlar Vadisi bir yoldur. Bu yolda biz muhakkak menzile varırız. Yani biz derdimizi doğru anlatalım diye kanal değiştirdik.


O CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL'DÜR HİÇ DEMEDİK

Şimdi ama İskender safkan bir vatan hainiydi. Sonra bir baktık cumhurbaşkanının huzuruna kadar kabul edildi. Devletin istihbarat kurumunun başına getirilecek kadar saygı gördü. Polat'la barışması sağlanmaya çalışıldı. Ya ne oluyor falan oluyor insan.

Bahadır:Onlar hep Show'da olan kısımlardı

Olsun, insan ne oluyor, acaba Abdullah Gül de Gladio'nun bir parçası oldu, bunlar ne demeye çalışıyorlar diye soruyor ister istemez.

Bahadır:Daha önce nasıl şiddetle ilgili kara propaganda yapıldıysa sonraki konseptte de tabii ellerinde öyle bir materyal olmayınca, elin oğlu boş durmuyor tabii. Biz dimağları netleştirmeye çalıştıkça onlar dimağları karıştırmaya çalışıyorlar. Bakın siz senaryo yazıyorsunuz dizi yapıyorsunuz. Devlet diye bir makamı ancak cumhurbaşkanlığı makamı temsil eder. Hükümetin başı değil. Devlet diye bir makamı temsil ettiği yerde siz orada bir cumhurbaşkanı figürü kullanmak durumundasınız. Ama biz hiçbir şekilde ifade etmedik ki o kişi cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'dür.

Çok da benziyordu ama.

Bahadır: Neden Davut Tataroğlu ile ilgili bir tane yazı çıkmadı? Acaba bu adam Erol Simavi mi diye.

Çünkü Simavi devrini tamamlamış. Çünkü dünü değil bugünü düşünüyor insan ister istemez.

Bahadır: Eğer geçmişe gidip geldiğimizi düşünürsek, bizim simgelediğimiz kişi tek kişi olmuyor. Cumhurbaşkanları içerisinde belki bir mix yapmış oluyoruz.

Ama bugünü anlatıyorsunuz diye bakıyoruz diziye.

Cüneyt:Bugünkü şahıs üzerinden anlatmıyoruz. Özellikle bahsettiğimiz şu, cumhurbaşkanlığı makamı simgesel bir makam. Bu şimdiye kadar cumhuriyet döneminden itibaren bütün devleti simgeleyen bir şey. Bugünkü cumhurbaşkanı ile alakası olan bir dönem değil.

-Bahadır:Sizce 80'lerdan ya da 90'larden itibaren devletin kendi organizması içerisinde İskender Büyük ve karşıtları hiç mi uzlaştırılmaya çalışılmadılar?

Cüneyt: 80'lerde MİT raporu ayrı yayınlandı, hatırlıyorsunuz ve o şahısların hepsi görev aldı. MİT'te. Çok üst düzey daire başkanları

Bahadır:Ayrıca devletin tepesi, suçluya, suçsuza, doğruya eğriye, öyleye böyleye açık olmalı. Herkesi kapsayan ve bütün devletin ve milletin mekanizmalarına eşit mesafede olmalı. Tahmin ediyorum buna itiraz edecek Türkiye'de hiçbir kurum ya da kişi yoktur.

Cüneyt:Cumhurbaşkanlığı makamına bilgiler gelir. Ve cumhurbaşkanı o bilgiler üzerine hareket eder. Türkiye'de en büyük sıkıntılardan birisi cumhurbaşkanına istihbarat örgütlerinin servis etmekteki sıkıntılarıdır. Cumhurbaşkanlığı her türlü bilgi akışına tabi tutulabilir, cumhurbaşkanı da inisiyatif kullanabilir. 80'lerde çok büyük servisler vardı üst düzey yöneticileri için fakat dikkat edin onlar görevden alınmadı. Bazıları da terfi etti. Öyle olsaydı onların da görevden alınması lazımdı.

Bahadır:Biz ayrıca dizimizin her yerde olduğu gibi bin küsur rakımlı yerde de seyredildiğini hem beyanatlardan, hem gözlemlerimizden biliyoruz. Devletin makamları çok değerli makamlar. Bu makamlara bilgi, rapor sunan çevreler zaman zaman iyi niyetli olmayabilir. Zaman zaman kötü niyetli olabilir. Zaman zaman yanıltıcı bilgiler arz edebilirler. Buna her zaman ateşten gömlek giymiş devlet adamları dikkat etmeli.

Zamanların karıştırılması konusunu sadece art niyete ve algı farklılığına da bağlamayın. Çünkü öyle haftalar yaşadık ki bir hafta evvel seyrettiğimiz sahnelerin bir hafta sonra gerçekleştiğini gördük. Ama şimdi yok onlar...

Cüneyt:Şu an bakın yargılananlardan biri üst düzey istihbarat başkanı. Ergenekon sanıklarından birine bakın devletin o kademesinde görev yapmış birisi. Bu hep bizim 2002'den beri kullandığımız yoldur. İskender Büyük de diğer karakterler de gerçek hayatta sandığınız kişilerin birebir aynısı değildir, miks karakterlerdir.

Bahadır:Bazı anekdotlarda da dünü anlatmak için bugünü kullanıyorsunuz. Çünkü seyirci geçmişi o kadar da seyretmek istemez. Ne kadar güzel diyorsunuz Erol Simavi devrini kapatmış bir şahsiyet. Ama dönemi kapandı mı acaba, o devrini kapattı da. Buna gitmenin de senaryoda tek yolu geçmiş, bugün ve gelecek arasında zaman zaman yolculuk yapıp seyircinin algılama biçimini diri tutmaktır.

-Dizinizin Star'a geçtikten sonra Davut Tataroğlu karakterinin medya patronu olduğunun adeta saklandığına dair bir takım şüphelerini dile getiren bir yazar oldu.

Bahadır:Dizinin Star'da yayınlanan bütün bölümlerinde Davut'un gazeteleri var, nasıl görmüyorlar bunu?

Bir de dizide Taraf Gazetesi'nin gösterilmesini art niyetli olarak değerlendiriyordu.

Bahadır:Bunlar ciddiye alınacak şeyler değil. Sanat grubumuz daha önce de başka gazetelerin haberlerini kullandı. Herkes kendi bakış açısıyla görüyor. Bu da normal, diyecek bir şey yok. Biz bir Kurtlar Vadisi yazıyoruz. Onlar başka bir Kurtlar Vadisi izliyor.

Polat'ı niye evlendirdiniz, üstelik de ihtiyarlara söz vermişti.

Bahadır:Bir, senaryo öyle gerektirdiği için. Çünkü bir noktadan sonra eğer bir karakter yaratıyorsanız bu dokunulmaz, bu kutsal, bu başına hiçbir şey gelmeyecek kadar kuvvetli bir karakter yaratıyorsanız onun aile hayatını ya da iç dünyasını göstermek zorundasınız. Bu teknik bir zorunluluktur. Bu teknik zorunluluk modeli de bizim Türk toplumunda evliliktir. Polat evlenirken de bir macera ile evlendi. İhtiyarlar ona evlenme dediler. Ama bunu zaten şimdiki bölümlerde göreceğiz ki bu Polat'ın verdiği mücadelede ihtiyarların Polat'la beraber aldıkları bir karardır. Polat'ı kamufle etmek için, Polat'ı dışlıyor gözükmek için ona evlenme deyip evlenmesini sağladılar. Kurtlar Vadisi senaryosu biraz böyle puzzle'ın içerisinde puzzle gibi işlemek zorunda.

Cüneyt:Bir de tabii çok büyük bir mücadele veriyor ya, özel hayatında bakalım bu başarıyı gösterebilecek mi? Dünyayı kurtarabiliyorsun da bir yüz metre karelik bir alanda nasıl bir şey yapacaksın. Çünkü bizi izleyenlerin hepsi aynı zamanda kendini Polat hissediyor ama yanında hanımı var, çocuğu var. Polat dışarıda düşmanlarla şey yapabiliyorsun da bir kadını idare et bakalım

-Gladio filmine dönersek, bu filmden ilk defa dile getirilen bir iddia yok, ama bir özel harman var değil mi?

Bahadır:Tabii. Şöyle yeni bir şey yok. Kosta Gavras'ın filmi Z belki yeni bir şeyler söylemez. Ama cesur bir şey söyler. Çok cesur bir anlatımı vardır. Mesele zaten bunu söyleyebilmek. Bu filmin en büyük özelliği o. Bir ilk. Politik aksiyon olarak var, önceden yapılmış olanlar var. Ama bu kadar iddialı bir film yapılmamıştı. Bu diğer arkadaşları da cesaretlendirebilir. Korkmamak lazım. İyi anlatılabilir. Seyirci ile bütünleşebilir. Seyirci ile bütünleştiğinde çok cesaret verici bir iş olacak. Seyirci ciddi filme teveccüh etmez. Seyirci komedi seviyor, seyirci Türk filmini tercih ediyor ama onun kötüsünü tercih ediyor gibi bir kara propaganda ile yine karşı karşıyayız. Türk sineması bir dönem Hollywood ve Bollywood'tan sonra üçüncü en çok kendi değerini üreten, en çok üretim yapan, en çok müşterisi olan sinemadır. İnanın bunu görenler de boş durmamıştır. Onun gelişim alanlarını budamışlardır. Seyirciyi sinemadan uzaklaştırmışlardır. Kurtlar Vadisi Gladio tipi filmler sıradan vatandaşı tekrar sinemaya sokacağı gibi, bu özgür alanı olan sinemacıyı cesaretlendirecektir. O anlamda da yönetmen Sadullah Şentürk ve yapımcı Raci Şaşmaz, diğer meslektaşlarını cesaretlendirecek bir iş yaptılar.


BURADAKİ EĞLENCEYİ DIŞARIDA BULAMAYIZ HERHALDE


Bir diziyi ne kadar zamanda hazırlıyorsunuz? Üçünüz eş zamanlı mı yazıyorsunuz?

Bahadır: Aşağı yukarı bir haftayı buluyor dizinin tartışılması, o bölüm ne işleyeceğimize karar verilmesi. Aşağı yukarı on kişilik genç senaristler ekibimiz var. Onlar tabii daha uzun çalışma fırsatına sahipler. Biz onların çalıştıkları üstünden bir araya geliyoruz. Tretman dediğimiz ana iskelet. İşte sezon başlarında veya sezon aralarında uzun uzun konuşuluyor. Nelerin nasıl işleneceği. hangi karakterlerin gireceği belki bir aya yakın tartışılıyor. Onun üstüne de her hafta periyodik olarak toplanıyoruz, o bölümü nasıl yapacağımız, neleri koyacağımız, ne ölçekte koyacağımız. Bu da hazırlanması iki gündür, tartışması iki gündür. Geri kalan iki ya da üç günde de bunun yazımıdır. Raci Bey, Cüneyt Bey, ben beraber yazıyoruz.

Genelde siz mi oluyorsunuz klavyenin başında?

Bahadır: Evet.

Ben zannediyordum parça parça yazıp biriniz birleştiriyor

Bahadır:Yok. öyle olsa hepimiz üç saatte bitiririz işimizi. Ama öyle bir dizi de değil bu, öyle bir yol da yapı olarak tercih etmiyoruz. Çok kişinin altından kalkabileceği kadar da kolay bir iş değil. Yazımı da kolay değil. Aşağı yukarı hayatımızın işle ilgili bu kısmı, altı gün gibi dolu dolu, keyifli geçiyor. Tabii şirketin başka işleri var, başka diziler, başka projeler. Diyelim ki Gladio filmini yapmaya kalktık. Buna ocak ayında karar verdik. Şubat'ta ilk şeyini kurduk. Mart'ta yazdık. Ama senaryo süreci aşağı yukarı Haziran'a kadar devam ediyor. Bulunan mekanlar oyunculara göre değişiyor, senaryoya gelen itirazlar üstüne değişiyor. Kendi aramızdaki tespitler üstüne değişiyor.

O zaman iş odaklı yaşıyorsunuz

Bahadır: İş odaklı yaşıyoruz. Spor yapabiliyoruz. Hobimiz işimiz. Bundan büyük eğlence dışarıda bulamayız herhalde.

-Neden bir aile kurmuyorsunuz?

-Bahadır:Nasip.

-Cüneyt: Valla bir tanesi beni nikah masasına oturtmadı. Öyle biri olsaydı otururdum herhalde.

Seçici tipler misiniz? Senarist olarak her şeyi milimetrik hesap ediyorsunuz. Öyle bir kadın hayal edip bulamıyor olabilir misiniz?

Bahadır:Hayata hiç öyle bakan insanlar değiliz. Biz insanları seviyoruz yani kadınları da erkekleri de. Yaradılışları itibariyle seviyoruz. Kalkıp da onun şunu var, bunun bunu var gibi bir şeyimiz yok. Ama nasip gerçekten çok önemli bir faktör. Bunun da demek ki zamanı var. Hepimizin de kuvvetli aile figürleri var. Herhalde en çok onlar istiyorlar.

-Kaç yaşındasınız?

-Bahadır: Ben 35.

-Cüneyt:Ben 42. Raci Bey de 37.

Hep böyle ajan ya da strateji kitapları mı okuyorsunuz?

-Cüneyt: Yok. Ben sosyolojiye meraklıyım.

-Bahadır:O sosyoloji kitapları çok seviyor ve zaman zaman felsefe kitapları da okuyor. Edebi eser de takip ediyor, güncel kitap da takip ediyor. Ben biraz daha sakin, biraz daha edebiyata dair kitaplar okuyorum. Bu da benim yaradılışım. Çok roman severim ben. Dönem kitabı da çok severim, tarih kitabı da çok severim. Okumayı seviyoruz.

-Cüneyt: Bahadır ile benim en büyük fantezimiz, cumartesi günü Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu'yu seyretmek


-Bahadır:Çok eğleniyoruz yani. Cumartesi geceleri nasıl geçer. Ne iyi icat yani. Ben Erhan abiyi çok severim. Çok değerli bir tarihçi olarak biliyorum. Karşınıza televizyonda bu kadar kolaylıkla çıkıyorsa Allah Allah ediyorum açıkçası. Ne güzel. Çok ders üslubunda değil, biraz magazin tarzında olduğu için daha keyifli, daha rahat tüketebiliyorsunuz. En büyük gırgırımız o yani.

İlber hocamın da geçen sene ntv'deki programını da takip etmeye çalışıyorduk. Onu takip etmek için belli bir alt yapı gerekiyor. Yok öyle bir formasyon bende. Onu takip etmek için ona mesai harcamak gerekiyor.


Cüneyt: Ben biraz da Yusuf Kaplan'ı takip etmeye çalışıyorum TV Net'te.

Bahadır: O da çok sarsıcı bir program. Belki seyretmesi normal vatandaş için çok zor. Sinemayı çok iyi biliyor. Yeni Şafak'ta yazıyor.

Cüneyt: Bir de maç keyfimiz var. Bahadır Bey fanatik Galatarasaylıdır. Ben Beşiktaşlıyım ama onun kadar fanatik değilim.

-Bahadır:Şampiyonlar ligine gittik mesela. Kendimize yaptığımız nadir lükstü. Hem şampiyonlar ligi finalini seyrettik, hem Roma'yı gördük.

kaynak
 

watchers

Doçent
Katılım
4 Mayıs 2008
Mesajlar
806
Reaksiyon puanı
9
Puanları
18
bu nekadar uzun birşey yaw :D yarıda yoruldum bıraktım :D
 

storm61

Müdavim
Katılım
17 Ekim 2009
Mesajlar
1,755
Reaksiyon puanı
12
Puanları
0
çok uzun
film bile bukadar uzun olmaz herhalde
 

ahky

Müdavim
Katılım
16 Kasım 2007
Mesajlar
4,548
Reaksiyon puanı
65
Puanları
48
Filmin senaryosu bundan kısadır herhalde:)
 

Elbruz46

Müdavim
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,931
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
113
Veli Küçük'ü aklamaya kalkmasalardı bari...
 

N3CAT1

Müdavim
Emektar
Katılım
20 Nisan 2008
Mesajlar
6,609
Reaksiyon puanı
144
Puanları
63
fare tekerlegini cevir cevir bitmedi. okumakla hiç bitmez :)
neyse ama filmden bi rekor bekliyorum
 

Mai Nai

Müdavim
Emektar
Katılım
23 Ağustos 2008
Mesajlar
21,627
Reaksiyon puanı
157
Puanları
63
Haftasonu gidip izleriz bakalım ne yumurtlamışlar.
Arkadaşlar ısrar etmese gitmezdim gerçi.
 

Son mesajlar

Üst