Genelkurmay Taraf'ı yalanlarken, büyük hata yapıp dehşet bilgileri ortaya döktü...

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan HAKAN34
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

HAKAN34

Asistan
Katılım
5 Ekim 2008
Mesajlar
193
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Açıklanamayan Dehşet Noktalar
Genelkurmay Taraf'ı yalanlarken, büyük hata yapıp dehşet bilgileri ortaya döktü...

Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, haftalık basın toplantısında Aktütün saldırısı ile ilgili olarak Taraf Gazetesi’ne cevap verdi.
Yalanlama olarak yapılan bu açıklama medya organları tarafından da “Genelkurmay Taraf’ı yalanladı” şeklinde verildi.
Ancak Taraf’ın iddialarıyla Genelkurmay’ın yalanlama olarak yaptığı açıklama alt alta konulunca çok vahim iddialar cevapsız olarak ortada kalıyor. Daha vahimi ise Genelkurmay’ın açıklamasından yeni ve daha vahim ihmallerin ortaya çıkması oldu.
İşte madde madde şok eden sözkonusu durumlar:
Genelkurmay’ın açıklaması neye cevap verdi neye cevap veremedi?
1 – Genelkurmay adına Taraf’ı yalanlayan Tuğgeneral Gürak sadece insansız hava aracı görüntülerinin koordinatları üzerinde durdu. Oysa Taraf’ın haberinde bu görüntüler ikincil unsurdu. Taraf haberinin temelini; Van Asayiş Kolordu Komutanlığı’nın günlük İç Güvenlik Harekat Durum Raporları ve Jandarma İstihbarat raporlarına dayandırmıştı. Genelkurmay sözcüsü bu raporlara hiç ama hiç değinmedi.
Sözkonusu raporlarda; Aktütün’ü baskınını yapacak ekibin sayısı, sahip oldukları silahlar, araçlar mevcuttu. Son raporlardan birinde ise baskını yapacak PKK’lı grubun liderinin ismi ve nüfus bilgileri bile vardı. Bu istihbarat belgelerinde, Aktütün’ü basmak için bir hazırlık olduğu bir aylık süreçte sürekli olarak rapor edildiği görülüyordu.
Bir aydan beri farklı kanallardan akan bilgiler bir hazırlık olduğunu ortaya çıkartıyorken, Genelkurmay sözcüsünün bunlara hiç değinmeden sadece enlem boylam bilgileri üzerinden Taraf’a yüklenmesi ne anlam taşıyor?
2 – Taraf’ın yayınladığı insansız hava aracı görüntülerinde Aktütün’e saldırının olduğu güne (3 Ekim) ait bir görüntü var. Saat 9:30’daki görüntünün K. Irak’ta olduğunu Genelkurmay vurgulayıp Taraf’ı yalanlıyor ama Taraf’ın haberinde bu görüntünün K. Irak’ta olduğu zaten yazıyordu.
Genelkurmay sözcüsü görüntüdeki PKK’lılara 16:58’de uçaklarla saldırı düzenlendiğini söylüyor. Oysa Taraf’ta yayınlanan görüntülere göre Greenwech saati farkı da hesaplandığında PKK’lılar 9:30 da insansız hava uçağı tarafından tespit ediliyor.
Genelkurmay’a göre F-16’lar sözkonusu hedefi vurdu. Vurma saati 16:58…. İnsansız hava uçağı 9:30’da tespit etmiş. Bu aradaki saatler boyunca sözkonusu hedefler neden vurulmadı. Bu kadar saat geçtikten sonra sözkonusu orada PKK’lı kaldı mı?
Oysa havadaki bir uçak 25 km yi 1.5 dakikada gidiyor. Eğer uçak yerdeyse Diyarbakır’dan pist başı yapıp gitmesi tüm hazırlıklar dahil 1 saat. 9:30 neresi 16:58 neresi?..
Genelkurmay mesafe konusunu yalanlasa da insansız hava aracının PKK’lıları tespit ettiğini kabul ediyor. PKK’lıların bulunduğu bu koordinatlara neden anında değil de saatler sonra bombardıman yaptırıyor.
İnsansız hava aracının tespit saati ile Genelkurmay’ın vuruş saati arasındaki bu fark neden? Bu kadar büyük bir gecikme neyle açıklanabilir?
3 - Yine Genelkurmay’ın açıklamasında K. Irak’ta 125 km mesafedeki 80 kişiden bahsediliyor. 5 Eylül’deki görüntü bu. Bu görüntüde 80 kişilik bir PKK’lı grup var. PKK’ya yaptığı tüm hava akınlarını ayrıntılı olarak duyuran Genelkurmay 5 Eylül’de bir hava saldırısı düzenleyip üstelik te 80 kişilik böyle bir kalabalık grubu imha ettiyse neden bunu kamuoyuna açıklamadı?
Taraf bu görüntüde mesafe hatası yaptı diyelim. Peki 80 kişilik oldukça büyük bu PKK’lı grubun tespit edildiği gerçeği bizzat Genelkurmay Sözcüsü’nün ağzından doğrulandığına göre, neden bu grup imha edilmedi?
PKK’ya yapılan küçük hava akınlarını bile internet sitesinden duyuran Genelkurmay 80 kişilik PKK’lı bir grubun imhası gibi büyük bir haberi neden sitesinden duyurmadı? Yoksa şimdi varlığını kabul ettikleri, ama mesafesini yalanladıkları bu 80 kişilik PKK’lı gruba karşı hiçbir şey yapmadılar mı?
Oysa mesafe 125 km olsa bile Diyarbakır’dan bir uçağın sözkonusu yüklemeleri yapıp bölgeyi cehenneme çevirme süresi maksimum 1 saat.
4 - Yine Taraf'ın Org. Başbuğ'un sert açıklamalarının ertesi gün 2. kanıt olarak yayınladığı 2 Ekim'deki görüntü var. Burada 20 kişilik PKK'lı grubun tek sıra halinde koşarak yürümesi görülüyor. Taraf bunu 1 km olarak verdi. Genelkurmay ise 20 km diyor. Ancak bu gruba yapılmış hava harekatı var mıdır? Var idiyse neden her operasyonu duyuran Genelkurmay 2 Ekim günü sözkonusu 20 PKK'lıyı imha ettiğini internet sitesinden açıklamadı?
5 - Genelkurmay ısrarla sözkonusu saldırıyı Aktütün’e değil Bayraktepeye yönelik bir saldırı olarak vurguluyor. Oysa Taraf’ın yayınladığı Jandarma raporuna göre Aktütün karakoluna 9 havan topu isabet etmiş. Ayrıca çok sayıda otomatik tüfek mermisi isabeti de mevcut. Bu durum, Jandarma raporu karakola yönelik saldırı olduğunu doğruyor. Bunu sadece Bayraktepe’ye yönelik saldırı olarak gösterme ısrarının altında ne var?
6 – PKK’lılara ait ölü sayısı Jandarma’nın raporundaki kesin ifadeye göre; 5. PKK’lılar bunu 9 olarak açıklıyor. Genelkurmay sözcüsü bugün yaptığı açıklamada bölgede bulunan 9 PKK'lı cesedinin savcılığa teslim edildiğini söylüyor. Operasyondan sonra ise Genelkurmay sözkonusu sayının 23 kişi olduğunu açıklamıştı. Bu cesetler bulunamamış mıdır; yoksa Genelkurmay’a göre 20 kilometre uzakta olan teröristler tarafından gelinip alınıp, sırtlanıp götürülmüş müdür; bu mümkün müdür?
7 – Aktütün baskınının kamuoyunda patlamasından sonra Genelkurmay çelişkili açıklamalarla kendini savundu. Önce Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız, “paramız yok karakolu taşıyamadık” dedi. Bu açıklamanın doğru olmadığı ortaya çıktı ve kamuoyunda sert tepkiler yükseldi.
Sonra tüm suç Golfçü Paşa olarak nitelenen Org. Babaoğlu’nun üzerine yıkıldı. Ancak Babaoğlu’nun haberdar edilmemesinin suçlusunun Genelkurmay Karargahı olduğu ortaya çıkınca, Genelkurmay açıklama yapıp olayı kendilerinin haber akşama kadar haber vermediklerini kabul etti.
Genelkurmay’ın çelişkili savunmalarında son halka ise Taraf Gazetesi’yle girilen sert tartışma oldu.
Genelkurmay tek ve tatmin edici bir açıklama yapmak yerine “para, golf ve taraf” üzerinden neden dolaylı ve çelişkili savunma metodları izliyor? Aktütün ya da Bayraktepe baskınının tatmin edici tek bir açıklaması var mı yok mu?
kaynak
 

HAKAN34

Asistan
Katılım
5 Ekim 2008
Mesajlar
193
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
M. Ali Kışlalı Ezber Bozdu

AKTÜTÜN BASKIN DEĞİL BİLİNİYORDU
* Bu defa operasyonun neredeyse tüm önemli ayrıntılarını ortaya koyan istihbarat ve yazışmalar Taraf gazetesi tarafından açıklandı.
* Gazetenin verileri son derece önemli ve ilginç. Çünkü 17 erin şehit olmasıyla neticelenen ve ‘baskın’ denilen çatışmaların bir aylık hazırlık devresinden sonra gerçekleştirildiği, bu sürecin de Türk Silahlı Kuvvetleri’nce yakından izlendiği anlaşılıyor. Böylece olaya artık ‘Baskın’ adı verilmesi olanağı kalmıyor.
* Genelkurmay 2. Başkanı’nın yaptığı, çok ayrıntılı medya bilgilendirme toplantısında, şimdi açıklanan bilgilerden kolay anlaşılır şekilde bahsetmemesi de izah edilebilecek bir husus değil.
* İşte şimdi son ‘baskın’ adı verilen olayın teknik-askeri ayrıntılarının tartışmaya açılmasının, PKK’ya karşı 25 yıldır süren mücadele irdelemelerine yeni boyutlar getireceğini düşünüyorum.

Mehmet Ali Kışlalı/Radikal

DYÇ’de yeni boyutlar

PKK’ya karşı sürdürülen ‘Düşük Yoğunluklu Çatışma’da yeni boyutlar görülüyor. Bunların başında Genelkurmay’ın yıllardır hükümetlere önerdiği, bir sürekli üst düzey yetkililerin içinde bulunduğu asker-sivil kurum oluşturulması gerçekleştiriliyor.
Bu adımın önemli yönleri çok. Öncelikle şimdiye kadar, konuyu askere havale edip, sorunu öğrenmek zahmetine bile katlanmayan kimi üst düzey sivil yetkililer artık bu heyetin üyesi olarak içeriğini öğrenme zorunda kalacaklar.
Ülkenin birbiriyle işbirliği yapmadığı bilinen kimi istihbarat örğütleri, bir masa etrafında toplanınca yaklaşımlarını değiştirmek zorunda kalacaklar.
Askerler dertlerini sivillere daha rahat ve daha sık fasılalarla anlatmak olanağına kavuşacaklar.
Özetlemek gerekirse, artık iktidar ‘Yetki veriyorum. Daha ne yapayım?’ diyemeyecek. Mücadelenin sadece askerle yapılamayacağını görüp üzerine ne gibi sorumluluklar düştüğünü anlayacak. Yeni kurulun toplantılarına katılanlar birbirinden hesap sorabilecekler.
***
DYÇ’de bir yeni boyut da son vahim baskın ile ilgili olarak ortaya çıktı. Şimdiye kadar mücadelenin taktik oluşumunun neticeleri bunlara katılan personelden, belli düzeyde olanlara kısıtlı içerikleriyle ders almaları için duyurulurdu. Operasyonların ayrıntılarıyla ilgili haberleşmeler, bilgi dağıtımı ise gizlilik sınırları daha dar bir kadro tarafından bilinirdi.
Bu defa operasyonun neredeyse tüm önemli ayrıntılarını ortaya koyan istihbarat ve yazışmalar Taraf gazetesi tarafından açıklandı. Bu açıklanan gizli bilgiler hakkında Genelkurmay’ın, uygulamaya koyduğu yeni iletişim kurallarına karşın, bir süre suskun kalması ortaya birden fazla soru işaretinin çıkmasına sebep oldu. Onlar sırası geldiğinde irdelenecek.
Gazetenin verileri son derece önemli ve ilginç. Çünkü 17 erin şehit olmasıyla neticelenen ve ‘baskın’ denilen çatışmaların bir aylık hazırlık devresinden sonra gerçekleştirildiği, bu sürecin de Türk Silahlı Kuvvetleri’nce yakından izlendiği anlaşılıyor. Böylece olaya artık ‘Baskın’ adı verilmesi olanağı kalmıyor.
Genelkurmay 2. Başkanı’nın yaptığı, çok ayrıntılı medya bilgilendirme toplantısında, şimdi açıklanan bilgilerden kolay anlaşılır şekilde bahsetmemesi de izah edilebilecek bir husus değil.
Bu konuları dikkatle izlemeye çalışan bir gazeteci olarak, bilgilerimin temelini daha önce yapılmış yabancı teknik askeri yayınlar oluşturuyor. 1996 yılında yayımladığım ‘Güneydoğu-Düşük Yoğunluklu Çatışma’ kitabı, konunun Türk ve yabancı uzmanlarıyla yapılmış birçok konuşmalar da içeriyordu. Aradan geçen 12 yıl içerisinde DYÇ adı ‘asimetrik savaş’ ile değişir oldu. Özellikle ABD’de bu konular inanılmaz sürat ve boyutla irdelendi. Bu gelişmelerin TSK tarafından nasıl izlendiğinden haberdar olmak, onları öğrenmek kadar kolay olmuyor. Çünkü bizde bu konular üzerinde konuşan ve yazanlar işin daha ziyade teorisiyle, politikasıyla ilgililer.
İşte şimdi son ‘baskın’ adı verilen olayın teknik-askeri ayrıntılarının tartışmaya açılmasının, PKK’ya karşı 25 yıldır süren mücadele irdelemelerine yeni boyutlar getireceğini düşünüyorum. Bu da ister istemez ilgilenen kafaları uygulanan DYÇ teknikleri üzerine eğilme durumunda bırakacak.
Genelkurmay İletişim Dairesi yepyeni, şimdiye kadar karşılaşmadığı sorularla karşılaşıp, konuyla ilgilenenlere bu alanlarda da açıklamalar yapmak zorunda kalacak. Suskun kalmasını kolay izah edemeyecek.
Org. Başbuğ’un bu konuda yaptığı konuşmayı bir başka yazıda ele almak istiyorum. Ama bu vesileyle, en gizlilik içeren konuların bile, ustaca yaklaşımla ele alınması gerektiğini düşünürüm. O zaman gizli bilgiler şu veya bu şekilde sızdığında yaratılan şoke edici havanın önü alınmış olur sanıyorum.

kaynak
 
Üst