okaner
Asistan
- Katılım
- 26 Ocak 2009
- Mesajlar
- 113
- Reaksiyon puanı
- 4
- Puanları
- 18
FETİH 1453 İÇİN
TARİHÇİLER VE ELEŞTİRMENLER NE DEDİ?
Ramazan TÜRKMEN/ YÖRTÜRK Ocak - Şubat 2012 Sayı:101
Büyük bir merakla beklenen 17 milyon dolar bütçeli Fetih 1453 filmi yaklaşık 3 yıllık hazırlık ve yapım aşamasından sonra 16 Şubat 2012, saat 14.53te 450 kopyayla, dokuz yüz merkezde birden gösterime girdi. Şu soğuk kış günlerinde Fetih 1453 gibi, içimizi dışımızı ısıtan başka bir film bulunamaz. Değil Türkiyeyi, neredeyse bütün Kuzey Yarımküreyi ayazın, karın ve fırtınanın kasıp kavurduğu bir mevsimde böylesine haşmetli, güzel bir filmle karşılaşmak, doğrusu şaşırtıcı bir etki bırakıyor insanın üzerinde.
Ancak gel gör ki filmle ilgili iyimser, olumlu, olumsuz eleştiriler de yapıldı. Bir kısım halk ve medya, Fetih 1453ü muhafazakar kitle sahiplendi düşüncesiyle burun kıvırıyor. Tarihçiler ise, İstanbulun kuşatılması ile ilgili tarihi hatalar olduğu gerekçesiyle filme habire saydırıyor. Fakat kimi zaafların, eksikliklerin, her ayrıntının ve es geçmelerin, (bir tek Akşemseddin hariç) popüler sinema anlatımı açısından bağışlanabilir olduğunu düşünüyorum. Ve fazla yıkıcı eleştiri yapanlar olmasına rağmen birinci sınıf ve Dünya ölçütlerine uygun, Türk sinemasının çıtasını yükselten bir film olduğunu belirtmek istiyorum. Şimdiye kadar en iyi tarihi filmimiz olduğu gerçeğini daha iyisi yapılana kadar kimse değiştiremez. Kendimizden olana çok haksızlık ediyoruz. Ayrıntılara takılmadığımız sürece, Fetih 1453 gayet beğenilir bir film olmuş. Üstün yapım formatında bir anlatım başarılmış ve tüm övgüleri de hak ediyor. Öncü nitelikte bir film.
Ayrıca filmin Fatih Sultan Mehmet Hanın aziz hatırasına son derece saygılı olmasını, verilen emeklerle birlikte cidden bende takdir ediyorum.
Bu iş olmuştur.
Filmin duygusal, dramatik ve teknik açıdan en çarpıcı, zirve yaptığı sahnelerine gelince; Ulubatlının bizans surlarına sancak diktiği sahne, her açıdan dört dörtlük olmuş. Fatihin ordusuyla topluca namaz kıldığı sahne, tüyler ürpertiyor. Yine Fatihin kuşatma öncesi babasıyla olan duygusallığını hatırlayıp, kendisini izleyen oğlu Bayezıdı yanına çağırıp sevgiyle kucaklaması. Şahi topun dökülüşü, Ulubatlının Justiniani ile finalde hesaplaşması, Fatihin şehit askerler defnedilirken üzüntüyle izlemesi. Düşman gemilerinin kuşatmayı yardıklarında yaşadığı cinnet, Çandarlı ve Zağanos paşaların savaş çadırında yaptıkları görüş ayrılığı kavgaları. Filmin sonlarına doğru imparator ve şövalyeye saygısızlık etmeyip, onları da kendi davalarının cesur kahramanları olarak göstermesi... şeklinde sıralayabiliriz. Zayıf olarak ise; keşke sağlam bir son vuruşla, final sahnesiyle bitseydi. Ve fetihteki büyük rolünden dolayı Akşemseddin filmde tatminkar düzeyde yer alsaydı.
İnşallah gişede başarılı olur da yenilerine yol açar, birçok yapımcımız ve yönetmenimiz şanlı tarihimizi anlatan nice filmlere imza atarlar. Fetih 1453 istenildiği zaman sinemada harika işler başarabileceğimizi, dünya çapında filmler yapabileceğimizin çok güzel bir örneğidir. Filmin o günleri hatırlatması, idrak ettirmesi, milli birlik ve manevi duyguları pekiştirmesi de ayrı bir güzellik. Nitekim iyi ve kaliteli eserlerin tarihle bizi iç içe geçirdiğini görmek ayrıca memnuniyet verici.
Sizleri tarihçi ve eleştirmenlerimizin film hakkındaki görüşlerinden özet bölümlerle başbaşa bırakıyorum:
Prof. Feridun Emecen: Filmden genel hatlarıyla, tarihi olayların aksamaması açısından memnun kaldım. Ufak tefek hatalara belki tölerans gösterilebilir. Sonuçta amacımız tarihi zemini kaçırmadan izlenebilir bir film yapılması idi. Filmde tünel kazıma sahnesine özellikle önem verdim çünkü gerçek anlamda surların yıkılmasına sebep olan şey mühendislik harikası tünellerdir..
Doç. Erhan Afyoncu: Fetih 1453ün eleştirilecek yanı çok ama bu tür filmler desteklenmeli. Türk sinemasının böyle tarihi filmlere çok ihtiyacı var. Filmde en büyük eksiklik son sahne. Bana göre final sahnesi çok daha ihtişamlı olmalıydı. Akşemseddin karakteri de çok zayıf yansıtılmış. Halbuki kendisi fethin manevi mimarıdır, Fatihi kuşatmayı kaldırmaması için ikna eden şahsiyettir...
ULUBATLI FATİHTEN DAHA FAZLA AKILDA KALDI
Mustafa Armağan: Ne yalan söyleyelim, daha renkli bir karakter kazandırılan Ulubatlının, ışıklar yanınca Fatihten daha fazla akıllarda kaldığını fark ettik.
Baştan şunu söyleyeyim ki, Fetih 1453ü genel anlamda olumlu ve etkileyici buldum. Fetih hadisiyle başlaması ve onu Fatihin doğumuyla sıkı sıkıya ilişkilendirmiş olması, filme Asr-ı Saadete uzanan müthiş bir derinlik kazandırıyor ve şimdiye kadar yapılan Fetih filmlerinin kesinlikle üstüne çıkartıyordu.
Mesela Ulubatlı Hasana aslında bir Müslüman kızı olduğu belirtilen Erayla bir Holivut filmindeymiş gibi gayri meşru cinsel ilişki yaşatılmış olması, ona biçilen İslam kahramanı tipiyle tezat teşkil ediyor. Fethi başından beri destekleyen, hatta morali bozuk olduğu sırada Fatihe uyarı mektubu dahi yazan Akşemseddinin, filmde misafir oyuncuymuş gibi epey geç ortaya çıkması da ciddi bir hata.
Şişmanlığıyla Nasreddin Hocayı andıran Akşemseddin fazla rind kaçmıştı. Fatihin Kürt hocası Molla Gürani ile Molla Hüsrev de yoktu ortada.
Lakin Zağanos Paşa da olsa kimse bir sadrazama Dilerim sultan kelleni vurdurur diyemez. Dese bile sadrazam bunu sineye çekmez. Bir bakanın başbakana dilerim seni asarlar dediğini, onun da bunu normal karşıladığını düşünün. Sonuçta kukla tiyatrosu seyretmiyoruz, değil mi? (Bu arada acizane kanaatim, Zağanos karakterinin Fatihe daha iyi oturacağı yönünde.)
Fatih ile Konstantinin surların dışında karşı karşıya gelmesi de gerçeklere tamamen aykırı. Film icabı böyle bir sahneye ihtiyaç duyulsa bile daha gerçekçi bir formülü bulunabilmeliydi.
Fatihin, surların önünde ordusuna namaz kıldırmasının da gerçeklerle en ufak bir ilgisi yok. Bizanslıların namaz kılanlara dokunmaması bir başka tuhaflık. Kaldı ki, Fatih namaz kıldırmaz. Ayasofyadaki namazda dahi imamlığa Akşemseddini geçirdiğini biliyoruz.
Top döküm sahneleri filmin en başarılı bölümlerindendi. Lakin Şahi top sanki Urbanın yaptığı topun özel ismiymiş gibi sunuluyor. Oysa Şahi, büyük topların genel adıdır. Urbanın rolü de abartılmış olup Erayı evlatlık alması tamamen kurgu eseridir.
Ayrıca İstanbul surları sanki tek kattan ibaret gibi gösteriliyor. Oysa üç kat sur vardı ve surların arasında derin hendekler bulunuyordu. Her ne kadar bunların deniz suyuyla dolu olup olmadığını bilmiyorsak da, belki de susuz olması, suyla dolu olmasından daha fazla zorlaştırıyordu kuşatanların işlerini.
Konstantinin yarı çıplak Bizanslı kadınlarla havuza girme ve aralara zoraki serpiştirilmiş öpüşme sahnelerinin de hadisle başlayan bir filmde çok sakil kaçtığını belirtelim.
Sonuçta her tarihî filmde eleştirilecek noktalar bulunabilir. Fetih 1453ün bütün bu defoların ötesinde fetih olayını başarılı bir prodüksiyonla buluşturan ilk gerçek tarihî film olduğunu söyleyebilirim.
Bundan sonra Fethin asıl mesajının filmleştirilmesi gelebilir ama oraya varmak için almamız gereken daha çok mesafe var. Çünkü Fatihin İstanbulu alma tutkusu, yalnız maddî değil, manevî temellere de dayanır ve filmin başında verilen muhteşem mesaj, taşa saplanan kılıç gibi orada çakılı kalmıştır.
Beşir Ayvazoğlu: Faruk Aksoyun Fetih 1453ünü büyük dikkatle seyrettim.
Sinema salonuna peşin hükümle ve beğenmemek niyetiyle girdiğimi itiraf ederim. Fakat hayır, bu film, özellikle Osmanlı tarihini konu alan, çoğunu sonuna kadar seyredemediğim filmlere benzemiyordu. Pekâlâ olmuştu; Türk sinemasının geldiği noktayı göstermesi bakımından önemli bir filmdi bu. Sinema teknolojisi küçümsenemeyecek bir başarıyla kullanılmıştı; topların dökümü, muhasara, hücum ve müdafaa sahneleri, gemilerin karadan yürütülmesi gibi, fetih filmi yapmayı hayal edenlerin uykularını kaçıracak sahneler harikaydı. Ne kadar sevindiğimi tahmin edemezsiniz.
Mustafa Armağan ve Erhan Afyoncu gibi Fatihin hayatını ve fethin nasıl cereyan ettiğini çok iyi bilen tarihçi dostlarımız, Fetih 1453 filmindeki hataları tek tek gösterdiler. Emre Aköz de, haklı olarak, yapılanın bir belgesel değil, bir sinema filmi, dolayısıyla bir fiction olduğunu yazdı. Bana sorarsanız, Fetih 1453ün zaafı, Osmanlı tarihini konu alan bütün filmlerde gördüğümüz zaaftır. İçinden geldiğimiz tarihe o kadar yabancılaştık ki, bu tarihi anlatırken kullanabileceğimiz bir sinema dili bulamıyoruz. Aynı zaaf edebiyat için de geçerlidir. Kaçmaya çalışsak bile, oryantalist klişeler yakamızı bırakmıyor. Karakterleri yerli yerine oturtamıyoruz; mesela adamın üzerinde vezirlik, kafasındaki kavuk gibi iğreti duruyor. Velhasıl, filmin başından sonuna kadar bir şeyin eksikliğini hissediyoruz: Ruh...
Öte yandan, Ulubatlı Hasan, surlara sancak dikerken şehit olduğu rivayeti dışında hakkında hiçbir şey bilmediğimiz bir askerdir. Böyle birinin yaşayıp yaşamadığı bile öteden beri tartışılıyor. O halde Ulubatlı hakkında muhayyilenizi kullanarak bir hikâye uydurabilirsiniz. Jüstinyani ile o harika düellosu da mümkün. Fakat Jüstinyaninin surlarda ölmediği, yaralandıktan sonra adamları tarafından gemisine taşındığı ve Sakız adasında öldüğü bilinen bir gerçek. Bunu değiştirmenin ne anlamı var? Düelloda ciddi bir şekilde yaralandıktan sonra adamları tarafından kaçırılıp uzaklaştırılsa film kurgusundan ne kaybederdi? İmparator Konstantin karakteri de çok zayıf. Ülkesini kahramanca savunan, tanınmamak için kıyafetini değiştirerek çarpışmalara bizzat katılan ve ölen bu imparatorun portresi de daha farklı çizilmeliydi.
Akşemseddin konusunda yapılan eleştirilerde de haklılık payı var. Fetihte çok önemli bir rol oynadığı bilinen bu karizmatik şeyh adeta karikatürize edilmiş. Tasavvufi metinlerde yay gibi ince (yani filmdeki gibi semiz değil), bakışlarıyla insanın ruhunun derinliklerine nüfuz eden sufi tasvirleri vardır; filmde böyle canlı ve etkileyici Akşemseddin karakteri görmeliydik.
Bu eleştirileri, filmin başarısını küçümsemek ve gölgelemek için değil, bundan sonra yapılacak filmlerde daha titiz olunması gerektiğini ifade etmek için yazıyorum. Başta Faruk Aksoy olmak üzere, Fetih 1453e emeği geçen herkesi tebrik ederim.
TARİH AKIŞI DOĞRU
Prof. Dr. Fahameddin Başar, tarihi kurgu içinde değerlendirdiğinde, filmin olayların akışı içinde güzel anlatıldığını belirterek, Özellikle kuşatma öncesi hazırlıklar her iki cepheden de detayları ile güzel anlaşılmış. Hazırlık aşaması sadece bir tarafından gözün izleyiciye aktarılmamış. Hem Bizansta yapılan hazırlıklar hem de Osmanlıda yapılan hazırlık aşaması gayet güzel ve tatminkar olmuş. Özellikle Urban usta tarafından dökülen top sahneleri beni etkiledi. Rumeli Hisarının inşaası da iyi olmuş dedi. Kostümlerin gayet başarılı olduğunu söyleyen Başar, şunları söyledi: Örneğin afişte Fatih Sultan Mehmetin sağ omuzunda Allah sol omuzunda ise Hazreti Muhammed yazıyor. Osmanlı savaş felsefesini yansıtacak şekilde kalbinin üzerinde ise Allah yazısı var. Kollarında ise Kelim-i Tevhid var. Bunlar gerçeğiyle aynı. Ancak zırh ve kılıçlar konusunda sorun göze çarpıyor. Afişteki Fatih karakteri beni biraz rahatsız etmişti. Buna karşın filmde izlediğimde rahatsız etmedi. Film genel olarak beklentimi karşıladı.
ULUBATLI ELEŞTİRİSİ
Tarihçi Prof. Dr. Mahmut Ak ise, genellikle her tarih filminde dini konularla ilgili hata yapıldığını ve bu filmde de bu hataları gördüklerini kaydederek, Örneğin Rasulallah kelimesi hem yanlış yazılmış hem de yanlış telaffuz edilmiş durumda. Biz Mehmet diyoruz ancak o dönemde Mehmed denir. Ya ben İstanbulu alırım ya İstanbul beni Fatih Sultan Mehmet tarafından söylenen bir söz ancak bu film akışında erken dile getirilmiş. Filmde Fatihin vezirleri ile olan toplantısı da aktarılıyor ancak burada vezirler kendi aralarında kavga ediyor. Bu usule uygun değil. Divan toplantılarında tartışma çıkardı ama kavga olmazdı. Bu görüntü uymamış. Bir de Ulubatlı Hasan gözünü budaktan esirgemeyen bir karakterdir filmde ise daha çok Ataköy delikanlısı gibi olmuş diye konuştu.
SAVAŞ SAHNELERİ BAŞARILI
Serdar Akbıyık (Eleştirmen): Beklentilerimden daha üst seviyede özellikle savaş sahneleri çok başarılı. Teknik ve çekimler de öyle. Bu film Cüneyt Arkının oynadığı Malkoçoğlu ile karşılaştırılamaz. Türk sinemasına borcunu ödeyecek.
Alper Turgut (Eleştirmen): Başroldekilerin oyunculukları iyi, yan rollerin ise kötüydü. Sağlam bir gişe yapacağını düşünüyorum. Recep İvedik rekorunu kırabilir.
Şimdi Malkoçoğlu vs. çekerek tarihi film sinema yaptığını sanan ülkemiz sineması için geç kalmış ancak yine de güzel bir ilk adımdır, Fetih 1453... Büyük bir emek harcandığı ortada, özellikle filmin ikinci yarısındaki savaş sahneleri, benzeri 200 milyon dolarlık dev Hollywood filmleriyle kıyaslanabilir. Gerçekten savaş sahneleri filmin en büyük sermayesi... Aksesuar, kılık kıyafet ve savaş araçları aslına uygun ve etkileyici. Filmin müzikleri ise enfes. Ancak İstanbulun bilgisayar ürünü olduğu çoğu yerde göze fazla batıyor, çizgi romana gibi görünen sahneler, görsel tatmini engelliyor. Elbette efekt para işi, üç beş milyon dolar daha fazla verirsen o da aşılır.
Fetih 1453 başladığında, Muhteşem Yüzyıl dizisine benziyor dedim ama film hemen toparladı ve ucuz bir numarayla sadece Hareme bel bağlamadı.
Ulubatlı Hasanın kahramanlığını ve özverisini öve öve biteremezken, Fatih adını da alacak olan Sultan Mehmeti tespih tanelerinin üzerinde zıp zıp zıplatarak ne anlatmaya çalışıyorsunuz? Tamam, Fatih Sultan Mehmet 21 yaşında o sıralar ancak mühendislikten tutun cesaretten çıkın, o bir deha Filmde biraz ezik ve bunalımlı resmedilmiş, yakışmamış. Filmin adı Ulubatlı Hasanın İstanbulu ve bir kadının kalbini fethi olsaymış, kabul.
Akşemseddin, İstanbulun fethinin manevi kumandanı olarak bilinir, köse olduğu söylenir, filmde ise karikatür gibi. Gandalfın bile bir karizması var, Akşemseddine niye çok gördünüz?
Neyse Ayrıntı ile sizleri daha da fazla bunaltmak istemem. Gidin ve görün derim, filmi beğenip beğenmemek de sizlere kalsın.
Sonuçta; tarihi filmlerin artması en büyük dileğimiz. Zamanla daha iyileri de çekilir, inancımız var. Darısı Çanakkale Savaşına, Kurtuluş Savaşına ve diğerlerine
Türk sinema tarihi açısından dönüm noktası oluşturan bu film, yine Türk sinema tarihinin kırılması zor rekorlarından birine imza atmış ve büyük ses getirmiş durumda...
......................
Ramazan TÜRKMEN'in film hakkındaki yazısını dergideki grafik görüntüsüyle okumak isteyenler için o sayfaların bulunduğu linki de ekliyorum..
http://www.mediafire.com/?ppc01ckli15ynad
TARİHÇİLER VE ELEŞTİRMENLER NE DEDİ?
Ramazan TÜRKMEN/ YÖRTÜRK Ocak - Şubat 2012 Sayı:101

Büyük bir merakla beklenen 17 milyon dolar bütçeli Fetih 1453 filmi yaklaşık 3 yıllık hazırlık ve yapım aşamasından sonra 16 Şubat 2012, saat 14.53te 450 kopyayla, dokuz yüz merkezde birden gösterime girdi. Şu soğuk kış günlerinde Fetih 1453 gibi, içimizi dışımızı ısıtan başka bir film bulunamaz. Değil Türkiyeyi, neredeyse bütün Kuzey Yarımküreyi ayazın, karın ve fırtınanın kasıp kavurduğu bir mevsimde böylesine haşmetli, güzel bir filmle karşılaşmak, doğrusu şaşırtıcı bir etki bırakıyor insanın üzerinde.
Ancak gel gör ki filmle ilgili iyimser, olumlu, olumsuz eleştiriler de yapıldı. Bir kısım halk ve medya, Fetih 1453ü muhafazakar kitle sahiplendi düşüncesiyle burun kıvırıyor. Tarihçiler ise, İstanbulun kuşatılması ile ilgili tarihi hatalar olduğu gerekçesiyle filme habire saydırıyor. Fakat kimi zaafların, eksikliklerin, her ayrıntının ve es geçmelerin, (bir tek Akşemseddin hariç) popüler sinema anlatımı açısından bağışlanabilir olduğunu düşünüyorum. Ve fazla yıkıcı eleştiri yapanlar olmasına rağmen birinci sınıf ve Dünya ölçütlerine uygun, Türk sinemasının çıtasını yükselten bir film olduğunu belirtmek istiyorum. Şimdiye kadar en iyi tarihi filmimiz olduğu gerçeğini daha iyisi yapılana kadar kimse değiştiremez. Kendimizden olana çok haksızlık ediyoruz. Ayrıntılara takılmadığımız sürece, Fetih 1453 gayet beğenilir bir film olmuş. Üstün yapım formatında bir anlatım başarılmış ve tüm övgüleri de hak ediyor. Öncü nitelikte bir film.
Ayrıca filmin Fatih Sultan Mehmet Hanın aziz hatırasına son derece saygılı olmasını, verilen emeklerle birlikte cidden bende takdir ediyorum.
Bu iş olmuştur.
Filmin duygusal, dramatik ve teknik açıdan en çarpıcı, zirve yaptığı sahnelerine gelince; Ulubatlının bizans surlarına sancak diktiği sahne, her açıdan dört dörtlük olmuş. Fatihin ordusuyla topluca namaz kıldığı sahne, tüyler ürpertiyor. Yine Fatihin kuşatma öncesi babasıyla olan duygusallığını hatırlayıp, kendisini izleyen oğlu Bayezıdı yanına çağırıp sevgiyle kucaklaması. Şahi topun dökülüşü, Ulubatlının Justiniani ile finalde hesaplaşması, Fatihin şehit askerler defnedilirken üzüntüyle izlemesi. Düşman gemilerinin kuşatmayı yardıklarında yaşadığı cinnet, Çandarlı ve Zağanos paşaların savaş çadırında yaptıkları görüş ayrılığı kavgaları. Filmin sonlarına doğru imparator ve şövalyeye saygısızlık etmeyip, onları da kendi davalarının cesur kahramanları olarak göstermesi... şeklinde sıralayabiliriz. Zayıf olarak ise; keşke sağlam bir son vuruşla, final sahnesiyle bitseydi. Ve fetihteki büyük rolünden dolayı Akşemseddin filmde tatminkar düzeyde yer alsaydı.
İnşallah gişede başarılı olur da yenilerine yol açar, birçok yapımcımız ve yönetmenimiz şanlı tarihimizi anlatan nice filmlere imza atarlar. Fetih 1453 istenildiği zaman sinemada harika işler başarabileceğimizi, dünya çapında filmler yapabileceğimizin çok güzel bir örneğidir. Filmin o günleri hatırlatması, idrak ettirmesi, milli birlik ve manevi duyguları pekiştirmesi de ayrı bir güzellik. Nitekim iyi ve kaliteli eserlerin tarihle bizi iç içe geçirdiğini görmek ayrıca memnuniyet verici.
Sizleri tarihçi ve eleştirmenlerimizin film hakkındaki görüşlerinden özet bölümlerle başbaşa bırakıyorum:
Prof. Feridun Emecen: Filmden genel hatlarıyla, tarihi olayların aksamaması açısından memnun kaldım. Ufak tefek hatalara belki tölerans gösterilebilir. Sonuçta amacımız tarihi zemini kaçırmadan izlenebilir bir film yapılması idi. Filmde tünel kazıma sahnesine özellikle önem verdim çünkü gerçek anlamda surların yıkılmasına sebep olan şey mühendislik harikası tünellerdir..
Doç. Erhan Afyoncu: Fetih 1453ün eleştirilecek yanı çok ama bu tür filmler desteklenmeli. Türk sinemasının böyle tarihi filmlere çok ihtiyacı var. Filmde en büyük eksiklik son sahne. Bana göre final sahnesi çok daha ihtişamlı olmalıydı. Akşemseddin karakteri de çok zayıf yansıtılmış. Halbuki kendisi fethin manevi mimarıdır, Fatihi kuşatmayı kaldırmaması için ikna eden şahsiyettir...
ULUBATLI FATİHTEN DAHA FAZLA AKILDA KALDI
Mustafa Armağan: Ne yalan söyleyelim, daha renkli bir karakter kazandırılan Ulubatlının, ışıklar yanınca Fatihten daha fazla akıllarda kaldığını fark ettik.
Baştan şunu söyleyeyim ki, Fetih 1453ü genel anlamda olumlu ve etkileyici buldum. Fetih hadisiyle başlaması ve onu Fatihin doğumuyla sıkı sıkıya ilişkilendirmiş olması, filme Asr-ı Saadete uzanan müthiş bir derinlik kazandırıyor ve şimdiye kadar yapılan Fetih filmlerinin kesinlikle üstüne çıkartıyordu.
Mesela Ulubatlı Hasana aslında bir Müslüman kızı olduğu belirtilen Erayla bir Holivut filmindeymiş gibi gayri meşru cinsel ilişki yaşatılmış olması, ona biçilen İslam kahramanı tipiyle tezat teşkil ediyor. Fethi başından beri destekleyen, hatta morali bozuk olduğu sırada Fatihe uyarı mektubu dahi yazan Akşemseddinin, filmde misafir oyuncuymuş gibi epey geç ortaya çıkması da ciddi bir hata.
Şişmanlığıyla Nasreddin Hocayı andıran Akşemseddin fazla rind kaçmıştı. Fatihin Kürt hocası Molla Gürani ile Molla Hüsrev de yoktu ortada.
Lakin Zağanos Paşa da olsa kimse bir sadrazama Dilerim sultan kelleni vurdurur diyemez. Dese bile sadrazam bunu sineye çekmez. Bir bakanın başbakana dilerim seni asarlar dediğini, onun da bunu normal karşıladığını düşünün. Sonuçta kukla tiyatrosu seyretmiyoruz, değil mi? (Bu arada acizane kanaatim, Zağanos karakterinin Fatihe daha iyi oturacağı yönünde.)
Fatih ile Konstantinin surların dışında karşı karşıya gelmesi de gerçeklere tamamen aykırı. Film icabı böyle bir sahneye ihtiyaç duyulsa bile daha gerçekçi bir formülü bulunabilmeliydi.
Fatihin, surların önünde ordusuna namaz kıldırmasının da gerçeklerle en ufak bir ilgisi yok. Bizanslıların namaz kılanlara dokunmaması bir başka tuhaflık. Kaldı ki, Fatih namaz kıldırmaz. Ayasofyadaki namazda dahi imamlığa Akşemseddini geçirdiğini biliyoruz.
Top döküm sahneleri filmin en başarılı bölümlerindendi. Lakin Şahi top sanki Urbanın yaptığı topun özel ismiymiş gibi sunuluyor. Oysa Şahi, büyük topların genel adıdır. Urbanın rolü de abartılmış olup Erayı evlatlık alması tamamen kurgu eseridir.
Ayrıca İstanbul surları sanki tek kattan ibaret gibi gösteriliyor. Oysa üç kat sur vardı ve surların arasında derin hendekler bulunuyordu. Her ne kadar bunların deniz suyuyla dolu olup olmadığını bilmiyorsak da, belki de susuz olması, suyla dolu olmasından daha fazla zorlaştırıyordu kuşatanların işlerini.
Konstantinin yarı çıplak Bizanslı kadınlarla havuza girme ve aralara zoraki serpiştirilmiş öpüşme sahnelerinin de hadisle başlayan bir filmde çok sakil kaçtığını belirtelim.
Sonuçta her tarihî filmde eleştirilecek noktalar bulunabilir. Fetih 1453ün bütün bu defoların ötesinde fetih olayını başarılı bir prodüksiyonla buluşturan ilk gerçek tarihî film olduğunu söyleyebilirim.
Bundan sonra Fethin asıl mesajının filmleştirilmesi gelebilir ama oraya varmak için almamız gereken daha çok mesafe var. Çünkü Fatihin İstanbulu alma tutkusu, yalnız maddî değil, manevî temellere de dayanır ve filmin başında verilen muhteşem mesaj, taşa saplanan kılıç gibi orada çakılı kalmıştır.
Beşir Ayvazoğlu: Faruk Aksoyun Fetih 1453ünü büyük dikkatle seyrettim.
Sinema salonuna peşin hükümle ve beğenmemek niyetiyle girdiğimi itiraf ederim. Fakat hayır, bu film, özellikle Osmanlı tarihini konu alan, çoğunu sonuna kadar seyredemediğim filmlere benzemiyordu. Pekâlâ olmuştu; Türk sinemasının geldiği noktayı göstermesi bakımından önemli bir filmdi bu. Sinema teknolojisi küçümsenemeyecek bir başarıyla kullanılmıştı; topların dökümü, muhasara, hücum ve müdafaa sahneleri, gemilerin karadan yürütülmesi gibi, fetih filmi yapmayı hayal edenlerin uykularını kaçıracak sahneler harikaydı. Ne kadar sevindiğimi tahmin edemezsiniz.
Mustafa Armağan ve Erhan Afyoncu gibi Fatihin hayatını ve fethin nasıl cereyan ettiğini çok iyi bilen tarihçi dostlarımız, Fetih 1453 filmindeki hataları tek tek gösterdiler. Emre Aköz de, haklı olarak, yapılanın bir belgesel değil, bir sinema filmi, dolayısıyla bir fiction olduğunu yazdı. Bana sorarsanız, Fetih 1453ün zaafı, Osmanlı tarihini konu alan bütün filmlerde gördüğümüz zaaftır. İçinden geldiğimiz tarihe o kadar yabancılaştık ki, bu tarihi anlatırken kullanabileceğimiz bir sinema dili bulamıyoruz. Aynı zaaf edebiyat için de geçerlidir. Kaçmaya çalışsak bile, oryantalist klişeler yakamızı bırakmıyor. Karakterleri yerli yerine oturtamıyoruz; mesela adamın üzerinde vezirlik, kafasındaki kavuk gibi iğreti duruyor. Velhasıl, filmin başından sonuna kadar bir şeyin eksikliğini hissediyoruz: Ruh...
Öte yandan, Ulubatlı Hasan, surlara sancak dikerken şehit olduğu rivayeti dışında hakkında hiçbir şey bilmediğimiz bir askerdir. Böyle birinin yaşayıp yaşamadığı bile öteden beri tartışılıyor. O halde Ulubatlı hakkında muhayyilenizi kullanarak bir hikâye uydurabilirsiniz. Jüstinyani ile o harika düellosu da mümkün. Fakat Jüstinyaninin surlarda ölmediği, yaralandıktan sonra adamları tarafından gemisine taşındığı ve Sakız adasında öldüğü bilinen bir gerçek. Bunu değiştirmenin ne anlamı var? Düelloda ciddi bir şekilde yaralandıktan sonra adamları tarafından kaçırılıp uzaklaştırılsa film kurgusundan ne kaybederdi? İmparator Konstantin karakteri de çok zayıf. Ülkesini kahramanca savunan, tanınmamak için kıyafetini değiştirerek çarpışmalara bizzat katılan ve ölen bu imparatorun portresi de daha farklı çizilmeliydi.
Akşemseddin konusunda yapılan eleştirilerde de haklılık payı var. Fetihte çok önemli bir rol oynadığı bilinen bu karizmatik şeyh adeta karikatürize edilmiş. Tasavvufi metinlerde yay gibi ince (yani filmdeki gibi semiz değil), bakışlarıyla insanın ruhunun derinliklerine nüfuz eden sufi tasvirleri vardır; filmde böyle canlı ve etkileyici Akşemseddin karakteri görmeliydik.
Bu eleştirileri, filmin başarısını küçümsemek ve gölgelemek için değil, bundan sonra yapılacak filmlerde daha titiz olunması gerektiğini ifade etmek için yazıyorum. Başta Faruk Aksoy olmak üzere, Fetih 1453e emeği geçen herkesi tebrik ederim.
TARİH AKIŞI DOĞRU
Prof. Dr. Fahameddin Başar, tarihi kurgu içinde değerlendirdiğinde, filmin olayların akışı içinde güzel anlatıldığını belirterek, Özellikle kuşatma öncesi hazırlıklar her iki cepheden de detayları ile güzel anlaşılmış. Hazırlık aşaması sadece bir tarafından gözün izleyiciye aktarılmamış. Hem Bizansta yapılan hazırlıklar hem de Osmanlıda yapılan hazırlık aşaması gayet güzel ve tatminkar olmuş. Özellikle Urban usta tarafından dökülen top sahneleri beni etkiledi. Rumeli Hisarının inşaası da iyi olmuş dedi. Kostümlerin gayet başarılı olduğunu söyleyen Başar, şunları söyledi: Örneğin afişte Fatih Sultan Mehmetin sağ omuzunda Allah sol omuzunda ise Hazreti Muhammed yazıyor. Osmanlı savaş felsefesini yansıtacak şekilde kalbinin üzerinde ise Allah yazısı var. Kollarında ise Kelim-i Tevhid var. Bunlar gerçeğiyle aynı. Ancak zırh ve kılıçlar konusunda sorun göze çarpıyor. Afişteki Fatih karakteri beni biraz rahatsız etmişti. Buna karşın filmde izlediğimde rahatsız etmedi. Film genel olarak beklentimi karşıladı.
ULUBATLI ELEŞTİRİSİ
Tarihçi Prof. Dr. Mahmut Ak ise, genellikle her tarih filminde dini konularla ilgili hata yapıldığını ve bu filmde de bu hataları gördüklerini kaydederek, Örneğin Rasulallah kelimesi hem yanlış yazılmış hem de yanlış telaffuz edilmiş durumda. Biz Mehmet diyoruz ancak o dönemde Mehmed denir. Ya ben İstanbulu alırım ya İstanbul beni Fatih Sultan Mehmet tarafından söylenen bir söz ancak bu film akışında erken dile getirilmiş. Filmde Fatihin vezirleri ile olan toplantısı da aktarılıyor ancak burada vezirler kendi aralarında kavga ediyor. Bu usule uygun değil. Divan toplantılarında tartışma çıkardı ama kavga olmazdı. Bu görüntü uymamış. Bir de Ulubatlı Hasan gözünü budaktan esirgemeyen bir karakterdir filmde ise daha çok Ataköy delikanlısı gibi olmuş diye konuştu.
SAVAŞ SAHNELERİ BAŞARILI
Serdar Akbıyık (Eleştirmen): Beklentilerimden daha üst seviyede özellikle savaş sahneleri çok başarılı. Teknik ve çekimler de öyle. Bu film Cüneyt Arkının oynadığı Malkoçoğlu ile karşılaştırılamaz. Türk sinemasına borcunu ödeyecek.
Alper Turgut (Eleştirmen): Başroldekilerin oyunculukları iyi, yan rollerin ise kötüydü. Sağlam bir gişe yapacağını düşünüyorum. Recep İvedik rekorunu kırabilir.
Şimdi Malkoçoğlu vs. çekerek tarihi film sinema yaptığını sanan ülkemiz sineması için geç kalmış ancak yine de güzel bir ilk adımdır, Fetih 1453... Büyük bir emek harcandığı ortada, özellikle filmin ikinci yarısındaki savaş sahneleri, benzeri 200 milyon dolarlık dev Hollywood filmleriyle kıyaslanabilir. Gerçekten savaş sahneleri filmin en büyük sermayesi... Aksesuar, kılık kıyafet ve savaş araçları aslına uygun ve etkileyici. Filmin müzikleri ise enfes. Ancak İstanbulun bilgisayar ürünü olduğu çoğu yerde göze fazla batıyor, çizgi romana gibi görünen sahneler, görsel tatmini engelliyor. Elbette efekt para işi, üç beş milyon dolar daha fazla verirsen o da aşılır.
Fetih 1453 başladığında, Muhteşem Yüzyıl dizisine benziyor dedim ama film hemen toparladı ve ucuz bir numarayla sadece Hareme bel bağlamadı.
Ulubatlı Hasanın kahramanlığını ve özverisini öve öve biteremezken, Fatih adını da alacak olan Sultan Mehmeti tespih tanelerinin üzerinde zıp zıp zıplatarak ne anlatmaya çalışıyorsunuz? Tamam, Fatih Sultan Mehmet 21 yaşında o sıralar ancak mühendislikten tutun cesaretten çıkın, o bir deha Filmde biraz ezik ve bunalımlı resmedilmiş, yakışmamış. Filmin adı Ulubatlı Hasanın İstanbulu ve bir kadının kalbini fethi olsaymış, kabul.
Akşemseddin, İstanbulun fethinin manevi kumandanı olarak bilinir, köse olduğu söylenir, filmde ise karikatür gibi. Gandalfın bile bir karizması var, Akşemseddine niye çok gördünüz?
Neyse Ayrıntı ile sizleri daha da fazla bunaltmak istemem. Gidin ve görün derim, filmi beğenip beğenmemek de sizlere kalsın.
Sonuçta; tarihi filmlerin artması en büyük dileğimiz. Zamanla daha iyileri de çekilir, inancımız var. Darısı Çanakkale Savaşına, Kurtuluş Savaşına ve diğerlerine
Türk sinema tarihi açısından dönüm noktası oluşturan bu film, yine Türk sinema tarihinin kırılması zor rekorlarından birine imza atmış ve büyük ses getirmiş durumda...
......................
Ramazan TÜRKMEN'in film hakkındaki yazısını dergideki grafik görüntüsüyle okumak isteyenler için o sayfaların bulunduğu linki de ekliyorum..
http://www.mediafire.com/?ppc01ckli15ynad