Fetih 1453 Sinema Filmi Hakkında Yorumlar eleştiriler

Bu konuyu okuyanlar

okaner

Asistan
Katılım
26 Ocak 2009
Mesajlar
113
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
FETİH 1453 İÇİN
TARİHÇİLER VE ELEŞTİRMENLER NE DEDİ?


Ramazan TÜRKMEN/ YÖRTÜRK Ocak - Şubat 2012 Sayı:101



fetih.jpg


Büyük bir merakla beklenen 17 milyon dolar bütçeli “Fetih 1453” filmi yaklaşık 3 yıllık hazırlık ve yapım aşamasından sonra 16 Şubat 2012, saat 14.53’te 450 kopyayla, dokuz yüz merkezde birden gösterime girdi. Şu soğuk kış günlerinde Fetih 1453 gibi, içimizi dışımızı ısıtan başka bir film bulunamaz. Değil Türkiye’yi, neredeyse bütün Kuzey Yarımküre’yi ayazın, karın ve fırtınanın kasıp kavurduğu bir mevsimde böylesine haşmetli, güzel bir filmle karşılaşmak, doğrusu şaşırtıcı bir etki bırakıyor insanın üzerinde.

Ancak gel gör ki filmle ilgili iyimser, olumlu, olumsuz eleştiriler de yapıldı. Bir kısım halk ve medya, ‘Fetih 1453’ü muhafazakar kitle sahiplendi düşüncesiyle burun kıvırıyor. Tarihçiler ise, İstanbul’un kuşatılması ile ilgili tarihi hatalar olduğu gerekçesiyle filme habire saydırıyor. Fakat kimi zaafların, eksikliklerin, her ayrıntının ve es geçmelerin, (bir tek Akşemseddin hariç) popüler sinema anlatımı açısından bağışlanabilir olduğunu düşünüyorum. Ve fazla yıkıcı eleştiri yapanlar olmasına rağmen birinci sınıf ve Dünya ölçütlerine uygun, Türk sinemasının çıtasını yükselten bir film olduğunu belirtmek istiyorum. Şimdiye kadar en iyi tarihi filmimiz olduğu gerçeğini daha iyisi yapılana kadar kimse değiştiremez. Kendimizden olana çok haksızlık ediyoruz. Ayrıntılara takılmadığımız sürece, ‘Fetih 1453’ gayet beğenilir bir film olmuş. “Üstün yapım” formatında bir anlatım başarılmış ve tüm övgüleri de hak ediyor. Öncü nitelikte bir film.

Ayrıca filmin Fatih Sultan Mehmet Han’ın aziz hatırasına son derece saygılı olmasını, verilen emeklerle birlikte cidden bende takdir ediyorum.

Bu iş olmuştur.
Filmin duygusal, dramatik ve teknik açıdan en çarpıcı, zirve yaptığı sahnelerine gelince; Ulubatlı’nın bizans surlarına sancak diktiği sahne, her açıdan dört dörtlük olmuş. Fatih’in ordusuyla topluca namaz kıldığı sahne, tüyler ürpertiyor. Yine Fatih’in kuşatma öncesi babasıyla olan duygusallığını hatırlayıp, kendisini izleyen oğlu Bayezıd’ı yanına çağırıp sevgiyle kucaklaması. Şahi topun dökülüşü, Ulubatlı’nın Justiniani ile finalde hesaplaşması, Fatih’in şehit askerler defnedilirken üzüntüyle izlemesi. Düşman gemilerinin kuşatmayı yardıklarında yaşadığı cinnet, Çandarlı ve Zağanos paşaların savaş çadırında yaptıkları görüş ayrılığı kavgaları. Filmin sonlarına doğru imparator ve şövalyeye saygısızlık etmeyip, onları da kendi davalarının cesur kahramanları olarak göstermesi... şeklinde sıralayabiliriz. Zayıf olarak ise; keşke sağlam bir son vuruşla, final sahnesiyle bitseydi. Ve fetihteki büyük rolünden dolayı Akşemseddin filmde tatminkar düzeyde yer alsaydı.
İnşallah gişede başarılı olur da yenilerine yol açar, birçok yapımcımız ve yönetmenimiz şanlı tarihimizi anlatan nice filmlere imza atarlar. Fetih 1453 istenildiği zaman sinemada harika işler başarabileceğimizi, dünya çapında filmler yapabileceğimizin çok güzel bir örneğidir. Filmin o günleri hatırlatması, idrak ettirmesi, milli birlik ve manevi duyguları pekiştirmesi de ayrı bir güzellik. Nitekim iyi ve kaliteli eserlerin tarihle bizi iç içe geçirdiğini görmek ayrıca memnuniyet verici.
Sizleri tarihçi ve eleştirmenlerimizin film hakkındaki görüşlerinden özet bölümlerle başbaşa bırakıyorum:
“Prof. Feridun Emecen: Filmden genel hatlarıyla, tarihi olayların aksamaması açısından memnun kaldım. Ufak tefek hatalara belki tölerans gösterilebilir. Sonuçta amacımız tarihi zemini kaçırmadan izlenebilir bir film yapılması idi. Filmde tünel kazıma sahnesine özellikle önem verdim çünkü gerçek anlamda surların yıkılmasına sebep olan şey mühendislik harikası tünellerdir..
Doç. Erhan Afyoncu: ‘Fetih 1453’ün eleştirilecek yanı çok ama bu tür filmler desteklenmeli. Türk sinemasının böyle tarihi filmlere çok ihtiyacı var. Filmde en büyük eksiklik son sahne. Bana göre final sahnesi çok daha ihtişamlı olmalıydı. Akşemseddin karakteri de çok zayıf yansıtılmış. Halbuki kendisi fethin manevi mimarıdır, Fatih’i kuşatmayı kaldırmaması için ikna eden şahsiyettir...

ULUBATLI FATİH’TEN DAHA FAZLA AKILDA KALDI

Mustafa Armağan: Ne yalan söyleyelim, daha renkli bir karakter kazandırılan Ulubatlı’nın, ışıklar yanınca Fatih’ten daha fazla akıllarda kaldığını fark ettik.
Baştan şunu söyleyeyim ki, “Fetih 1453”ü genel anlamda olumlu ve etkileyici buldum. Fetih hadisiyle başlaması ve onu Fatih’in doğumuyla sıkı sıkıya ilişkilendirmiş olması, filme Asr-ı Saadet’e uzanan müthiş bir derinlik kazandırıyor ve şimdiye kadar yapılan Fetih filmlerinin kesinlikle üstüne çıkartıyordu.
Mesela Ulubatlı Hasan’a aslında bir Müslüman kızı olduğu belirtilen Era’yla bir Holivut filmindeymiş gibi gayri meşru cinsel ilişki yaşatılmış olması, ona biçilen “İslam kahramanı” tipiyle tezat teşkil ediyor. Fethi başından beri destekleyen, hatta morali bozuk olduğu sırada Fatih’e uyarı mektubu dahi yazan Akşemseddin’in, filmde misafir oyuncuymuş gibi epey geç ortaya çıkması da ciddi bir hata.
Şişmanlığıyla Nasreddin Hoca’yı andıran Akşemseddin fazla rind kaçmıştı. Fatih’in Kürt hocası Molla Gürani ile Molla Hüsrev de yoktu ortada.
Lakin Zağanos Paşa da olsa kimse bir sadrazama “Dilerim sultan kelleni vurdurur” diyemez. Dese bile sadrazam bunu sineye çekmez. Bir bakanın başbakana “dilerim seni asarlar” dediğini, onun da bunu normal karşıladığını düşünün. Sonuçta kukla tiyatrosu seyretmiyoruz, değil mi? (Bu arada acizane kanaatim, Zağanos karakterinin Fatih’e daha iyi oturacağı yönünde.)
Fatih ile Konstantin’in surların dışında karşı karşıya gelmesi de gerçeklere tamamen aykırı. Film icabı böyle bir sahneye ihtiyaç duyulsa bile daha gerçekçi bir formülü bulunabilmeliydi.

Fatih’in, surların önünde ordusuna namaz kıldırmasının da gerçeklerle en ufak bir ilgisi yok. Bizanslıların namaz kılanlara dokunmaması bir başka tuhaflık. Kaldı ki, Fatih namaz kıldırmaz. Ayasofya’daki namazda dahi imamlığa Akşemseddin’i geçirdiğini biliyoruz.
Top döküm sahneleri filmin en başarılı bölümlerindendi. Lakin “Şahi top” sanki Urban’ın yaptığı topun özel ismiymiş gibi sunuluyor. Oysa “Şahi”, büyük topların genel adıdır. Urban’ın rolü de abartılmış olup Era’yı evlatlık alması tamamen kurgu eseridir.
Ayrıca İstanbul surları sanki tek kattan ibaret gibi gösteriliyor. Oysa üç kat sur vardı ve surların arasında derin hendekler bulunuyordu. Her ne kadar bunların deniz suyuyla dolu olup olmadığını bilmiyorsak da, belki de susuz olması, suyla dolu olmasından daha fazla zorlaştırıyordu kuşatanların işlerini.

Konstantin’in yarı çıplak Bizanslı kadınlarla havuza girme ve aralara zoraki serpiştirilmiş öpüşme sahnelerinin de hadisle başlayan bir filmde çok sakil kaçtığını belirtelim.
Sonuçta her tarihî filmde eleştirilecek noktalar bulunabilir. “Fetih 1453”ün bütün bu defoların ötesinde fetih olayını başarılı bir prodüksiyonla buluşturan ilk gerçek tarihî film olduğunu söyleyebilirim.

Bundan sonra Fethin asıl mesajının filmleştirilmesi gelebilir ama oraya varmak için almamız gereken daha çok mesafe var. Çünkü Fatih’in İstanbul’u alma tutkusu, yalnız maddî değil, manevî temellere de dayanır ve filmin başında verilen muhteşem mesaj, taşa saplanan kılıç gibi orada çakılı kalmıştır.

Beşir Ayvazoğlu: Faruk Aksoy’un ‘Fetih 1453’ünü büyük dikkatle seyrettim.
Sinema salonuna peşin hükümle ve beğenmemek niyetiyle girdiğimi itiraf ederim. Fakat hayır, bu film, özellikle Osmanlı tarihini konu alan, çoğunu sonuna kadar seyredemediğim filmlere benzemiyordu. Pekâlâ olmuştu; Türk sinemasının geldiği noktayı göstermesi bakımından önemli bir filmdi bu. Sinema teknolojisi küçümsenemeyecek bir başarıyla kullanılmıştı; topların dökümü, muhasara, hücum ve müdafaa sahneleri, gemilerin karadan yürütülmesi gibi, fetih filmi yapmayı hayal edenlerin uykularını kaçıracak sahneler harikaydı. Ne kadar sevindiğimi tahmin edemezsiniz.

Mustafa Armağan ve Erhan Afyoncu gibi Fatih’in hayatını ve fethin nasıl cereyan ettiğini çok iyi bilen tarihçi dostlarımız, “Fetih 1453” filmindeki hataları tek tek gösterdiler. Emre Aköz de, haklı olarak, yapılanın bir belgesel değil, bir sinema filmi, dolayısıyla bir “fiction” olduğunu yazdı. Bana sorarsanız, “Fetih 1453”ün zaafı, Osmanlı tarihini konu alan bütün filmlerde gördüğümüz zaaftır. İçinden geldiğimiz tarihe o kadar yabancılaştık ki, bu tarihi anlatırken kullanabileceğimiz bir sinema dili bulamıyoruz. Aynı zaaf edebiyat için de geçerlidir. Kaçmaya çalışsak bile, oryantalist klişeler yakamızı bırakmıyor. Karakterleri yerli yerine oturtamıyoruz; mesela adamın üzerinde vezirlik, kafasındaki kavuk gibi iğreti duruyor. Velhasıl, filmin başından sonuna kadar bir şeyin eksikliğini hissediyoruz: Ruh...
Öte yandan, Ulubatlı Hasan, surlara sancak dikerken şehit olduğu rivayeti dışında hakkında hiçbir şey bilmediğimiz bir askerdir. Böyle birinin yaşayıp yaşamadığı bile öteden beri tartışılıyor. O halde Ulubatlı hakkında muhayyilenizi kullanarak bir hikâye uydurabilirsiniz. Jüstinyani ile o harika düellosu da mümkün. Fakat Jüstinyani’nin surlarda ölmediği, yaralandıktan sonra adamları tarafından gemisine taşındığı ve Sakız adasında öldüğü bilinen bir gerçek. Bunu değiştirmenin ne anlamı var? Düelloda ciddi bir şekilde yaralandıktan sonra adamları tarafından kaçırılıp uzaklaştırılsa film kurgusundan ne kaybederdi? İmparator Konstantin karakteri de çok zayıf. Ülkesini kahramanca savunan, tanınmamak için kıyafetini değiştirerek çarpışmalara bizzat katılan ve ölen bu imparatorun portresi de daha farklı çizilmeliydi.
Akşemseddin konusunda yapılan eleştirilerde de haklılık payı var. Fetihte çok önemli bir rol oynadığı bilinen bu karizmatik şeyh adeta karikatürize edilmiş. Tasavvufi metinlerde yay gibi ince (yani filmdeki gibi semiz değil), bakışlarıyla insanın ruhunun derinliklerine nüfuz eden sufi tasvirleri vardır; filmde böyle canlı ve etkileyici Akşemseddin karakteri görmeliydik.
Bu eleştirileri, filmin başarısını küçümsemek ve gölgelemek için değil, bundan sonra yapılacak filmlerde daha titiz olunması gerektiğini ifade etmek için yazıyorum. Başta Faruk Aksoy olmak üzere, “Fetih 1453”e emeği geçen herkesi tebrik ederim.

TARİH AKIŞI DOĞRU
Prof. Dr. Fahameddin Başar, tarihi kurgu içinde değerlendirdiğinde, filmin olayların akışı içinde güzel anlatıldığını belirterek, “Özellikle kuşatma öncesi hazırlıklar her iki cepheden de detayları ile güzel anlaşılmış. Hazırlık aşaması sadece bir tarafından gözün izleyiciye aktarılmamış. Hem Bizans’ta yapılan hazırlıklar hem de Osmanlı’da yapılan hazırlık aşaması gayet güzel ve tatminkar olmuş. Özellikle Urban usta tarafından dökülen top sahneleri beni etkiledi. Rumeli Hisarı’nın inşaası da iyi olmuş” dedi. Kostümlerin gayet başarılı olduğunu söyleyen Başar, şunları söyledi: “Örneğin afişte Fatih Sultan Mehmet’in sağ omuzunda ‘Allah’ sol omuzunda ise Hazreti Muhammed yazıyor. Osmanlı savaş felsefesini yansıtacak şekilde kalbinin üzerinde ise Allah yazısı var. Kollarında ise Kelim-i Tevhid var. Bunlar gerçeğiyle aynı. Ancak zırh ve kılıçlar konusunda sorun göze çarpıyor. Afişteki Fatih karakteri beni biraz rahatsız etmişti. Buna karşın filmde izlediğimde rahatsız etmedi. Film genel olarak beklentimi karşıladı.”

ULUBATLI ELEŞTİRİSİ
Tarihçi Prof. Dr. Mahmut Ak ise, genellikle her tarih filminde dini konularla ilgili hata yapıldığını ve bu filmde de bu hataları gördüklerini kaydederek, “Örneğin ‘Rasulallah” kelimesi hem yanlış yazılmış hem de yanlış telaffuz edilmiş durumda. Biz ‘Mehmet’ diyoruz ancak o dönemde ‘Mehmed’ denir. ‘Ya ben İstanbul’u alırım ya İstanbul beni’ Fatih Sultan Mehmet tarafından söylenen bir söz ancak bu film akışında erken dile getirilmiş. Filmde Fatih’in vezirleri ile olan toplantısı da aktarılıyor ancak burada vezirler kendi aralarında kavga ediyor. Bu usule uygun değil. Divan toplantılarında tartışma çıkardı ama kavga olmazdı. Bu görüntü uymamış. Bir de Ulubatlı Hasan gözünü budaktan esirgemeyen bir karakterdir filmde ise daha çok Ataköy delikanlısı gibi olmuş” diye konuştu.

SAVAŞ SAHNELERİ BAŞARILI

Serdar Akbıyık (Eleştirmen): Beklentilerimden daha üst seviyede özellikle savaş sahneleri çok başarılı. Teknik ve çekimler de öyle. Bu film Cüneyt Arkın’ın oynadığı Malkoçoğlu ile karşılaştırılamaz. Türk sinemasına borcunu ödeyecek.

Alper Turgut (Eleştirmen): Başroldekilerin oyunculukları iyi, yan rollerin ise kötüydü. Sağlam bir gişe yapacağını düşünüyorum. Recep İvedik rekorunu kırabilir.

Şimdi Malkoçoğlu vs. çekerek tarihi film sinema yaptığını sanan ülkemiz sineması için geç kalmış ancak yine de güzel bir ilk adımdır, Fetih 1453... Büyük bir emek harcandığı ortada, özellikle filmin ikinci yarısındaki savaş sahneleri, benzeri 200 milyon dolarlık dev Hollywood filmleriyle kıyaslanabilir. Gerçekten savaş sahneleri filmin en büyük sermayesi... Aksesuar, kılık kıyafet ve savaş araçları aslına uygun ve etkileyici. Filmin müzikleri ise enfes. Ancak İstanbul’un bilgisayar ürünü olduğu çoğu yerde göze fazla batıyor, çizgi romana gibi görünen sahneler, görsel tatmini engelliyor. Elbette efekt para işi, üç beş milyon dolar daha fazla verirsen o da aşılır.
Fetih 1453 başladığında, Muhteşem Yüzyıl dizisine benziyor dedim ama film hemen toparladı ve ucuz bir numarayla sadece Harem’e bel bağlamadı.

Ulubatlı Hasan’ın kahramanlığını ve özverisini öve öve biteremezken, Fatih adını da alacak olan Sultan Mehmet’i tespih tanelerinin üzerinde zıp zıp zıplatarak ne anlatmaya çalışıyorsunuz? Tamam, Fatih Sultan Mehmet 21 yaşında o sıralar ancak mühendislikten tutun cesaretten çıkın, o bir deha… Filmde biraz ezik ve bunalımlı resmedilmiş, yakışmamış. Filmin adı “Ulubatlı Hasan’ın İstanbul’u ve bir kadının kalbini fethi” olsaymış, kabul.

Akşemseddin, İstanbul’un fethinin manevi kumandanı olarak bilinir, köse olduğu söylenir, filmde ise karikatür gibi. Gandalf’ın bile bir karizması var, Akşemseddin’e niye çok gördünüz?

Neyse… Ayrıntı ile sizleri daha da fazla bunaltmak istemem. Gidin ve görün derim, filmi beğenip beğenmemek de sizlere kalsın.
Sonuçta; tarihi filmlerin artması en büyük dileğimiz. Zamanla daha iyileri de çekilir, inancımız var. Darısı Çanakkale Savaşı’na, Kurtuluş Savaşı’na ve diğerlerine…”


Türk sinema tarihi açısından dönüm noktası oluşturan bu film, yine Türk sinema tarihinin kırılması zor rekorlarından birine imza atmış ve büyük ses getirmiş durumda...


......................
Ramazan TÜRKMEN'in film hakkındaki yazısını dergideki grafik görüntüsüyle okumak isteyenler için o sayfaların bulunduğu linki de ekliyorum..

http://www.mediafire.com/?ppc01ckli15ynad
 

N3CAT1

Müdavim
Emektar
Katılım
20 Nisan 2008
Mesajlar
6,609
Reaksiyon puanı
144
Puanları
63
Konuyu hortlatayım :D

Biraz önce izledim ve malesef beklediğimi bulamadım :( Sinemalarda oynadığı sıra gitmek istemiştim ama nasip olmamıştı. Ama şimdi gidemediğim için de çok üzülmüyorum.
 

kpln04

Müdavim
Katılım
2 Ekim 2009
Mesajlar
2,887
Reaksiyon puanı
2
Puanları
38
ben bi kere fatihi çok pasif buldum insan bi iki kılıç sallar yaw
maşallah yıl 1453 hasan 2000lerden fırlama gibi hem o kızla aşk yaşama ne Allah aşkına he birde herkesin türkçe konuşması yok mu ona bitiyorum :D
 

Mg.

Müdavim
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
2,070
Reaksiyon puanı
24
Puanları
38
Hangi dil konuşulacaktı ki ? film genel itibari ile güzeldi
 

madmex

Müdavim
Katılım
16 Nisan 2011
Mesajlar
2,606
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
ben bi kere fatihi çok pasif buldum insan bi iki kılıç sallar yaw
maşallah yıl 1453 hasan 2000lerden fırlama gibi hem o kızla aşk yaşama ne Allah aşkına he birde herkesin türkçe konuşması yok mu ona bitiyorum :D

Karagöz Hacıvat filminde ne oldu , orjial dilde yapmaya çalıştılar kimse bişi anlamadı uzaylılar bile ingilizce konuşurken bu adamlar niye türkçe konuşmasın :)

+ Türk sinema tarihinde görsellik açısından daha iyi bir film bilmiyorum o yüzden benzer yapımların önünü açabileceği düşüncesiyle bence güzel bir yapımdı.
 

kpln04

Müdavim
Katılım
2 Ekim 2009
Mesajlar
2,887
Reaksiyon puanı
2
Puanları
38
yok ben sadece komik bulduğumu söyledim yoksa iyi bişey tabiki
 

Meryyy

Doçent
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
766
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
çag kapatıp çag açan koskoca fetih bir aşkın gölgesinde kaldı :D
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
beğenilecek bir tarafı yok bana gelsinler adam gibi bir senaryo yazayım onlara,,,
 

muhammed46

Öğrenci
Katılım
9 Ekim 2010
Mesajlar
21
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
fragmanına bakınca hiç beğenmemiştim ama filmi izleyince hoşuma gitti. filmin tek sorunu görsel efektler kısmı bazı yerler çok acemice yapılmış.
 

Hwoarang

Doçent
Katılım
8 Mart 2012
Mesajlar
546
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Çok amatör bir film. Birde çok para harcadık, rekor para harcadık diye dolanıyorlardı. İngiliz Merlin dizisinin bile efektleri daha iyi.
 

Vefasiz

Doçent
Katılım
17 Ağustos 2012
Mesajlar
705
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Türklerden çok herşeyi anlatmışlar..Bu film bizi anlatmıyor.
 

leroy

Asistan
Katılım
23 Ağustos 2012
Mesajlar
473
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
ben pek beğenmedim filmi ama animasyon kısımları iyi biraz öğrenmişiz.oyuncu kadrosu pek beğenmedim.geel olarak vasat diyebilirim
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
bence bu filmin altında da illuminati var. Bizim atalarımız böyle değillerdi. Fatih bir kılıç sallamadan İstanbul fethedildi. Saçma. Ezikler ancak böyle egolarını tatmin ediyorlar. Ne mutlu Fatih Sultan Mehmed gibi asil padişahların soyundan gelenlere.
 
Üst