Erkekler ağla(r)maz

Turab Garip

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,900
Reaksiyon puanı
180
Puanları
1,243
Kendini bilmezin biri demiş ki; "Erkekler ağlamaz derler, erkek olmak ağlamamak değil, kadını ağlatmamaktır". (Can Dündar)

Elbette eşi hakkında "çıtırı kapmışsın" denildiğinde gurur duyan bir zihnin ürünü doğal olarak hiç ağlamak ve ağlatmak nedir bilmediği için böylece fütursuz uydurmalarda bulunur ve kendine hayattan bir amaç edinememiş binlerce "vay be" diyecek taraftar bulabilir.

Bunların hepsi de "erkeğini ağlatan kadın" figürü karşısında şaşkına dönüp kalakalırlar. Çünkü edebiyat yapmaktan hayatı hiç yaşamamış ve bedavaya çoktan satmışlardır. Erkekler gerçek değerinden pazarda satlığa çıkarılsa, hiç şüphe yok ki sadece ağlayabilen kadınlar bunun hakkını verip satın alabilirler. Ve belki de onların değerli göz yaşlarıdır bu bedeli ödeyebileceklerinin nişanesi olduğu zenginlikleri. Öyleyse asıl korkulması gereken ağlayan kadın değil, ağlatan kadındır.

Elbette her ağlamak da bir değildir. Ancak şu var ki, aklı başında bir erkeğin ağlaması, her zaman için bir kadının ağlamasından daha acıklıdır. Ağlatan erkek figürü de var diyecekler, yok demedik ki? Sadece aynı anda ağlayan ve ağlatan olmayı kabul etmeyen bir kadın zihninin, çok daha acıklı bir aynı anda ağlayan ve ağlatan erkek figürünün varlığını iddia etmesi çok elemlidir.

Niye daha acıklıdır biliyor musunuz? Çünkü kadın ve erkek insan olmanın getirdikleri dışında hiçbir zaman aynı şeye ağlamazlar. Çünkü ağlamayanı ağlatmak, kan damarının dibine vurmaktır. Herkesin kendinde cevapları vardır bunun. Herkes düşününce "kadınlar neden ağlar" ve "erkekler neden ağlar" sorularına kendi içlerinde cevap verebilir ve bir muhakemeye dahi gerek kalmadan neden erkeğin ağlamasının daha acıklı olduğunu hemence anlayıverirler. Bazı şeylere derler ya anlatılmaz yaşanır, bu ise tam tersi yaşanmaz anlaşılır. Çünkü kendisi yaşayan her zaman kendisini ve kendi bakış açısını düşünür ve fakat yaşamazken düşünen labirente dışarıdan çok daha kolay bakabilir. Aynı acıkan bir kimsenin kendisi aç oldukça başkasının açlığını önemsemeyeceği gibi, ağlayan bir kimse de ancak kendisinin çok acıklı olduğu durumu görebilir; başkasını değil. Oysa ki erkekler ağlamaz(!). O kadar gazı yemiş bir erkeğin kalbinin, insanlığı dışında neye yumuşayacağını hiç düşünen olmuş mudur yaşadığından daha fazla edebiyat yapanlar arasında? Sanmıyorum. Oysa herkes kendi içinde çok iyi bilir bu sorunun cevabını. Hiç biriniz kolay kolay bir erkeği ağlarken görmezsiniz, o yüzden gördüğünüz çoğunlukla bildiğinizdir ve sorgulamazsınız, çünkü acısı burnunuza çoktan gelmiştir.

Bu dünyada benim en dayanamadığım şey bir insanın kadın olsun erkek olsun içlice ağlamasıdır. Her kim olursa olsun, bir cani bile olsa kalbi yumuşadığından içli ağlayan birini gördüğümde sahip olduğum ve cayma hakkı bende saklı neredeyse her şeyi harcayabilirim o ânı yaşanmamış kılmak için. Belki de bu sadece çocuklar için mümkündür. Kalbi hiç taş olmamış ve fakat içine taş değmiş gerçek insan yüreğindeki minikler içli içli ağladıklarında yüreğim eziliyor. O yüzden ne zaman bir yetişkini içli ağlarken görsem, kalbinin ne kadar ezildiğini anlıyor ve acaba senin için yapabileceğim bir şey yok mu diye içime göz yaşı gibi taş yağdırıyor.

Lakin ellerindeki tozun taş atma nişanesi zannedilip daha da çok ezilmesi ve taşlanması, aslında yüreğindeki kaya parçalarını temizlemeye çalışan için gerçek bir eziklik ve gamdır. Neden erkeğin ağlaması daha acıklıdır anladınız mı? Çünkü onun yüreğine taş değmesi için kalın duvarlarına çok defa vurmak, vurmak, vurmak ve derine ulaşabilmek için parçalamak gerekir. Kaleyi yıkacak olan dışarıdan taş atılması değil, içeriden taş sökülmesidir. Halbuki birer birer ciğer söken eğer bilmiyorsa o taş duvarların neleri koruduğunu, işte o zaman çok doğaldır böyle hayatı defterde yaşayanların yazdıklarına onun da inanıp kanması.

Bu arada insan öldüğünde ağzından gelen bir kaç damla köpük, ömür boyu dökülmüş göz yaşından daha fazla şey anlatır kimi zaman. Hatta en büyük farkı odur ki, göz yaşı ne kadar çok olursa olsun canlı bir kaynaktan gelir, o bir kaç damla köpük ise artık geri dönmesi mümkün olmayan bir ölüden.
 

ZorhaK

Rektör
Katılım
24 Kasım 2008
Mesajlar
10,757
Reaksiyon puanı
259
Puanları
243
Yazı sana mı ait merak ettim.Cevap evet olursa da şaşırmam çünki Elmacık böyle bir yazıyı kaleme alabilecek bakış açısına sahip birisi zaten.Neyse yazının kime ait olduğu bi yana da yazı gerçekten güzel olmuş.


Hele şu satırlar....


''Neden erkeğin ağlaması daha acıklıdır anladınız mı? Çünkü onun yüreğine taş değmesi için kalın duvarlarına çok defa vurmak, vurmak, vurmak ve derine ulaşabilmek için parçalamak gerekir. Kaleyi yıkacak olan dışarıdan taş atılması değil, içeriden taş sökülmesidir. ''



Ağlamak güzeldir ,güzel olan az olandır ve öz olandır.

Ve öyle sağlam karakteri kadınlar vardır ki onların göz yaşlarının acısı da bir Erkeğin ağlarken hissettirdikleri kadardır.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,900
Reaksiyon puanı
180
Puanları
1,243
Evet, yazı bana ait Zorhak.

Can Dündar'ın o sözünü gördüğümde, kağıt üstü hayatlara ithafen yazdım. Herkesin şikayet ettiği fakat içinden hiç çıkmadığı ve çıkarılmak istendiğinde bütün bu edebiyatın çöpe gittiği hayatlar. Hani herkesin, hakkında ahlak mahkemesi kurup da yine de deli gibi izlemeye ve kopyalamaya devam ettiği diziler gibi.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,900
Reaksiyon puanı
180
Puanları
1,243
Toprak (turab) olmak ne garip şey anne, yazdığım yazılar geliyor aklıma.. :)
 
Üst