Hafta sonuna damga vuran ve daha da büyüyeceği her halinden belli olan Başbakan Erdoğan-Aydın Doğan polemiğini bir de böyle okuyun...
Başbakan Erdoğan'ın cumartesi günü Güngören'de yaptığı çıkış medya ve siyaset dünyasının gündemine bomba gibi düştü. Doğan Medya Grubu'nun son günlerdeki partisi ve şahsını hedef alan haberlerine cevap veren Erdoğan, iftira diye nitelediği iddialar için Aydın Doğan'ı suçlayınca yer yerinden oynadı adete.
Aydın Doğan'ın CHP ile omuz omuza verip partisi ve kendisi hakkında kampanya yürüttüğünü söyleyen Erdoğan , 'Aleyhimdeki kampanyaların tek sebebi Hilton'dur, Hilton'da gerekli tadilatları yapamadıkları için bana saldırıyorlar' dedi.
Bu iddialara üzerine Aydın Doğan yaptığı yazılı açıklamada, Erdoğan'ın Hilton meselesi ile kendisine şantaj yaptığını söyleyince Erdoğan'ın Pazar günü Bayrampaşa kongresinden Doğan'a verdiği cevap ve iddiasına açıklık getirmesi adeta şok etkisi yaptı.
'HODRİ MEYDANA'A HODRİ MEYDAN
Aydın Doğan'ın Hilton için kendisine gelip ricada bulunduğu olumsuz yanıt alınca da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile yemek yediğini söyledi ve konuşmasını izleyen Topbaş'a da sözlerini onaylattı. Doğan Medya Grubu'na bağlı gazetelerin RTÜK Başkanı Zahid Akman'a yüklenmesinin ardında, CNN'in karasal yayın başvurusu olduğunu söyleyen Erdoğan, Aydın Doğan'a , "Gerçekleri yazacaksanız. Siz önce bunları yazın. Yazmadınız, ben açıklayacağım. " diye seslenerek adeta hodri meydan dedi...
Pazar günü Erdoğan'ın yaptığı bu çok sert çıkışla akşamı bulurken tüm gözlerin çevrildiği Aydın Doğan, Mehmet Ali Birand'ın kendisi ile yaptığı çok özel mülakatla Erdoğan'ın iddialarına cevap verdi. Kanal D'de banttan yayınlanan ve montaj, kurgu dahil her hali ile iki ayağın tek pabuca sığdırılmış haliyle verilen röportajda Birand'ın sorularını cevaplayan Doğan, Erdoğan ile Hilton için görüşmediğini aksine başka bir görüşme esnasında konuyu Erdoğan'ın açtığını söyledi.
Başbakan'ı ucuz polemik yapmakla itham eden Doğan, Hilton arazisi için İBB Başkanı Kadir Topbaş ve Mustafa Sarıgül ile görüştüğünü doğrularken, oraya Erdoğan'ın dediği gibi rezidans değil tamamen aslına uygun bir yapı yapacağını ifade ederken, Erdoğan'ın kendisine bir hafta süre vermesine ; "Bana göre bir hafta kalmasına gerek yok, bugün açıklasın." şeklinde cevap vererek hodri meydana, hodri meydan dedi adeta...
Konuşmasının sonunda, "Biat kültürü yok bizde, bizim yayın organlarımızda biat kültürü yok, biat etmeyiz. Dua ediyorum, Tayyip Bey de demokrasiyi içine sindirsin, bağımsız basını içine sindirsin, ülkenin büyük meseleleriyle uğraşsın." diyen Aydın Doğan'ın alel acele yapılan röportajı ile ile Erdoğan'ın ağır suç ve ithamlarına yeterli ve doyurucu cevaplar verdiği konusu ise yeni bir tartışma konusu oldu.
Buyurun bir de buradan yakın
Doğan'ın AB için destek olalım çağrısında bulunduğu Başbakan Erdoğan'ın önümüzdeki hafta sonuna yine gündemi sarsacak bilgi ve iddialara randevu vermesi merakla beklenirken, akıllara ikilinin kozlarını karşılıklı olarak canlı yayında paylaşması gelse de bu şimdilik imkansız görünüyor...
Biz de haber7.com olarak Aydın Doğan’la mülakat yapan Mehmet Ali Birand’ı aradan çekip aldık ve Erdoğan- Doğan polemiğini, karşılıklı iddialar ve cevaplarıyla birlikte hazırladık.
Hafta sonuna damga vuran ve daha da büyüyeceği her halinden belli olan kavgayı bir de böyle okuyun ve kim haklı kim haksız siz karar verin.
ŞIRACININ ŞAHİDİ BOZACI
Erdoğan: Aydın Doğan, 'Ben Deniz Baykal'ın ve NTV'nin yalancısıyım' diyor. 'Bana değil, ona söyle' diyor. İyi de, Baykal'a sorunca o da 'Ben Aydın Doğan'ın gazetelerinin yalancısıyım' diyor. Böyle şey olur mu? Hani, şıracının şahidi bozacı...
BİZ DEĞİL BAYKAL SÖYLEDİ
Doğan: Seninle ilgili meseleyi ben yayınlamadım. Seninle ilgili meseleyi NTV’de canlı yayında Deniz Baykal söyledi. Ana muhalefet partisi söyledi. Ve biz de oradan alıntı yaptık, yayınladık. Bugün diyor ki, sen öyle söylüyorsun ama, Deniz Baykal da senden aldığını söylüyor. Deniz Baykal’ın böyle bir şey söylediğine kesinlikle ihtimal vermiyorum. Niye söylesin böyle bir şeyi. Benden almadı ki, bizim yayın organlarından almadı ki. Bence Başbakan olayları birbirine karıştırıyor.
DOĞAN HİLTON İÇİN ÇİN RİCADA BULUNDU
Erdoğan: Aydın Doğan ''Hilton ile ilgili konuyu ben belediyenin sorunu olarak biliyordum '' diyor. Doğru. Konu belediyenin sorunu. Peki belediyenin sorunuysa, bu sorunu bana niye getirdin? Niye bunu benle konuştun? Niye benden bu konuda yardım istedin?
BEN HİLTON İÇİN GİTMEDİM
Doğan: Hilton’da ne var. Ben bu ülkede yaşayan 24 bin adam çalıştıran, bir çok şirketleri olan bir grup olarak her gün devletten müracaatlarımız işlerimiz var. Hilton’da eğer ben onlardan yasal olmayan bir şey istedimse zaten vermemeleri lazım; ben yasal olmayan bir şey de istemedim. Yasal istedim de vermiyorlarsa burada da onlar suç işliyor. Yani Hilton’da ne varmış da Başbakan diyor ki, bana geldi. Ben Başbakan’a Hilton için gitmedim.
MÜMKÜN OLMAZ DEDİM İBB’YE GİTTİ
Erdoğan: Sayın Doğan, Hilton'un önündeki devasa boş alanı, yeşil alanı benden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıma bu noktada talimat vermek suretiyle rezidans yapmak üzere benden ricada bulundu.Dedim ki, 'mümkün değil, olmaz.' Benden sonra büyükşehir belediye başkanımla da gitti, görüşme yaptı. Herhalde bir yemek de yediniz değil mi? Evet, bir yemek de yediler. Evet, yanların da bir üçüncü şahıs daha vardı. O da Şişli Belediye Başkanı. Sayın Aydın Doğan, herhalde bu söylediklerim yalan değil? Çünkü ben gerçekleri söylüyorum. Kovaladığın iş hakkın değil. Hakkın olmayan bir şeyi... Gazetelerin 'çevreci çevreci' dolaşıyor ya, işte ben de diyorum ki 'çevreci Doğan.' Sevsinler seni...
VELEV Kİ GİTTİM BEN ONA GİTTİM
Doğan: Velev ki Başbakan’ın tabiriyle söyleyeyim. Ben ona gittim. Ben ona Hilton için gitmedim, Başbakan karıştırıyor olayları. ( ) Kendisi bana sordu. Hilton’u ne yapacaksın diye. Ben de kendisine, valla Hilton’u aldık, biz aileye mülk olarak aldık. Şu anda ne yapacağımı bilmiyorum ama, bu haliyle Hilton demode olmuş. Yenilenmesi lazım. Rantable olması için yanına bazı ilave şeyler de yapılması lazım dedim. O da bana belediye başkanı ile konuşayım dedi.
DOĞAN İŞİNİ ŞİŞLiDE HALLETMİŞTİ
Erdoğan: Kullandığı ifade şu; 'Ben boşuna mı bu kadar parayı Hilton'a verdim' dedi. 'Orayı rezidans yapmayı düşünerek bu parayı verdim' dedi. Aynen bana kullandığı ifade bu. Bunlar köşeyi böyle döndüler.
GÖKDELEN DİKECEK DEĞİLİM
Doğan: Görüştüm. Geldim Belediye Başkanı ile görüştüm. Dedim ki, Başkan ben buraya modern bir tesis yapmak istiyorum. Tesisi koruyarak. Bugün bazı yayın kuruluşları diyor ki, koruma altına alındı. Koruma altına alınmasını ben istedim. Benim Hilton’u yıkıp da yerine gökdelenler yapmak gibi bir niyetim yok.
”BU KADAR PARAYI BOŞUNA MI VERDİM?” DEDİ
Erdoğan: Hilton'un önündeki o devasa yeşil alanı rezidans yapmak üzere Şişli Belediyesi'nden herhalde işini halletmişti, değil mi? Ama büyükşehirden 5 binlikler noktasında işini halledemedi. Dün akşamki o yazılı cevaplardan sonra bugün bunu açıklamamız gerekiyordu. Çünkü Hilton olayı da o kadar basit bir olay değil.
TABİİ İSTEKTE BULUNACAĞIM
Doğan: Efendim sayın Başbakandan, istekte bulunmak suç mu? Tabii istekte bulunacağım. Sayın Başbakan sapla samanı karıştırıyor. Ona kim gelip ne söyledi bilmem. Evvela Şişli Belediyesi orada bölge tadil, imar tadili yapmış. Benim arsamı koymamış, belediye duvarına da asmış demiş ki itiraz edenler varsa gelsin. Benimle beraber 300 kişi itiraz etmişiz. Demişiz ki, burada bizim de gayrımenkulümüz var. Burayı da imar planlaması içerisine alın. Ondan sonra da Şişli Belediyesi imar planlaması içerisine almış. Ben ne onlardan bana 3 emsal, 4 emsal verin, bir emsal verin diye bir şey istedim, ne de böyle bir şey yapın.
RTÜK’LE NE İŞİNİZ VAR?
Erdoğan: ''RTÜK'te hangi işiniz var? Bir menfaat davanız mı var? Yok mu? ,
BEN RTÜK’E MÜRACAAT ETTM
Doğan: Ben RTÜK’e müracaat ederek bize CNN’e karasal hak verin dedim. RTÜK dedi ki bu bizim işimiz değil, bu Rekabet Kurumu’nun işi dedi. Biz de oraya gittik. Rekabet Kurumu’ndan onay çıktı. Biz şimdi RTÜK’ten bunun çıkmasını bekliyoruz. Çünkü başında RTÜK bizim arkadaşlarımıza evet Rekabet Kurulu onay verirse biz de veririz demiş. Şimdi çıkmasını bekliyorum.
AÇIKLA YOKSA BEN AÇIKLAYACAĞIM
Erdoğan: Açıkla... CNN'in karasal yayın talebiyle ilgisi var mı, yok mu? Açıkla... Gerçekleri yazacaksanız. Siz önce bunları yazın. Yazmadınız, ben açıklayacağım.
BENİ TUTUKLASINLAR
Doğan: Sayın Başbakan, ben açıklayacağım diyor. Bana göre bir hafta kalmasına gerek yok, bugün açıklasın. Benim suçum varsa bugüne kadar elinde tutuyorsa suç. Mahkemelere götürmesi lazım. Benimle ilgili bir şey varsa mahkemeye neden vermiyor. Eğer elinde tutuyorsa o da şantaj. Yani ikisi de suç. Böyle şey olabilir mi? Bunları konuşan bir ülkenin Başbakanı diyor ki, her hafta bir şeyini açıklayacağım. Hayır sen beni hemen hakimleri, savcıları getireceksin polisini adliyesini getireceksin, tutuklayacaksın. Bu zulümdür, böyle şey olur mu? Hadi beni hapsedin.
DOĞAN GRUBU’YLA CHP İŞBİRLİĞİ YAPTI
Erdoğan: (Cumartesi Güngören Konuşması) Son zamanlarda AK Partiyi yaralayamayanlar, AK Parti'yi geriletemeyenler AK Parti üzerinde yalan yanlış iftira kampanyalarıyla bir şeyler yapmanın gayreti içerisine girdiler. Şu ana kadar bunu sessizlikle takip ettim, hala da sessizlikle takip ediyorum. Ama artık yetti! Bunu görüldüğü gibi bir medya grubu- Doğan Medya Grubu- yani açık söylüyorum Aydın Doğan Grubu üstlenmiş vaziyette. Cumhuriyet Halk Partisi ile beraber bu kampanyayı sürdürüyor.
BEN BAĞIMSIZ YANSIZ MEDYAYIM
Doğan: Buna da çok üzülüyorum. Çünkü ben ne CHP’nin yandaşıyım, ne de Ak Parti’nin. Ben bu ülkenin bağımsız, yansız medyasıyım. Benimle Tayyip Bey’in övünmesi lazım. Demesi lazım ki benim ülkemde bağımsız, yansız uluslararası standartta bir medya grubu var. Ben öyleyim. Yayın ilkelerim var. Oturmuş müesseseyiz. 60 yıllık gazetelerim var. Sen kalkıp da beni her gün bunu yazdın, bak ben sana ne yaparım. Ben devletin müfettişlerini senin üstüne gönderirim, her gün baskı yapıyor. Ama biz kan kusuyoruz, kızılcık suyu içtik diyoruz. Bunu yayın politikamıza getirmek istemedik. Bugüne kadar bu hükümetin yaptığı hiçbir baskı yayın politikasına getirmedim.
KONUŞMA HAKKI SANA MAHSUS DEĞİL
Erdoğan: Diyorum ki Doğan Grubu'na, eğer 'demokrasi' diyorsanız, o zaman sana son bir katkım olsun. Sana yanlış söylemişler. Bunu da iyi öğren. Demokrasilerde konuşma hakkı, eleştirme hakkı sana da, senin gazetelerine de mahsus değildir. Gazete sahibi olmak, hiçbir zaman bir gazete patronunu veya köşe yazarını layüsel (sorumsuz) yapmaz. Siyasetçiler için de bu geçerlidir. Başbakanların da konuşma hakkı vardır ama eleştirilme durumu da vardır. Öyle tek taraflı özgürlük olmaz. Eleştirmek istiyorsan, eleştirilmeyi de göze alacaksın.
BAŞARILSIN GÜZEL İŞLER YAPTIN
Doğan: Ben gazete sahibiyim, bir parti değilim. Ben Başbakanın ne rakibi, ne yandaşı, ne de hasmıyım. Tayyip Bey sana yakışmıyor bana göre bu ucuz şeyler. Sen başarılı genç yaşında Başbakan oldun. Başarılısın, ülkede güzel şeyler yaptın. Bırak bizimle böyle uğraşmayı da gel AB’ye Türkiye’yi götür, biz de sana yardımcı olalım. Eğer bizden biat medyası kültürü bekliyorsanız, bizim medya grubumuz biat etmez. Bizim grubumuzda yansızlık var, bağımsızlık var, doğrular var. Yanlış yapmıyor muyuz. Tabii olmuştur. Onları da her zaman düzeltmeye amadeyiz.
SENİN PARALI SİLAHŞÖRLERİN VAR
Erdoğan: Ne kadar tahammüllü olduğunu, cevap hakkına ne kadar saygılı olduğunu zaten yaptığın açıklamalarla, yaptırdığın yayınlarla ortaya koyuyorsun. Çünkü senin maaşlı köşe yazarların var, silahşörlerin var. Benim o kadar köşe yazarım, silahşörüm yok. Senin bu noktada maaşlı, paralı silahşörün bol. Milletim bunu görüyor. Sen en iyisi bir defa bu eleştirilere tahammül konusuna pek girme.
TAYYİP BEY’E DUA EDİYORUM
Doğan: Biat kültürü yok bizde, bizim yayın organlarımızda biat kültürü yok, biat etmeyiz. Dua ediyorum, Tayyip Bey de demokrasiyi içine sindirsin, bağımsız basını içine sindirsin, ülkenin büyük meseleleriyle uğraşsın. Biz de elimizden gelen kadar yardım edelim. Parti kongrelerinde her gün bir siyasi parti eleştir, git rakiplerini eleştir. Medya ile ne işin var. Gel Türkiye’nin AB’ye gitmesi için biz de elimizden geleni yapalım. Gel Türkiye’nin ekonomik meselelerini çözmek için ne gerekiyorsa biz onu yapalım. Yalan yanlış iftira ne varsa düzeltmeye amadeyiz ama, tehditle şantajla baskıyla bunun adı demokrasi değil. Bunun adı olsa olsa diktatörlük rejimidir, başka türlü olmaz.
Haber7
Başbakan Erdoğan'ın cumartesi günü Güngören'de yaptığı çıkış medya ve siyaset dünyasının gündemine bomba gibi düştü. Doğan Medya Grubu'nun son günlerdeki partisi ve şahsını hedef alan haberlerine cevap veren Erdoğan, iftira diye nitelediği iddialar için Aydın Doğan'ı suçlayınca yer yerinden oynadı adete.
Aydın Doğan'ın CHP ile omuz omuza verip partisi ve kendisi hakkında kampanya yürüttüğünü söyleyen Erdoğan , 'Aleyhimdeki kampanyaların tek sebebi Hilton'dur, Hilton'da gerekli tadilatları yapamadıkları için bana saldırıyorlar' dedi.
Bu iddialara üzerine Aydın Doğan yaptığı yazılı açıklamada, Erdoğan'ın Hilton meselesi ile kendisine şantaj yaptığını söyleyince Erdoğan'ın Pazar günü Bayrampaşa kongresinden Doğan'a verdiği cevap ve iddiasına açıklık getirmesi adeta şok etkisi yaptı.
'HODRİ MEYDANA'A HODRİ MEYDAN
Aydın Doğan'ın Hilton için kendisine gelip ricada bulunduğu olumsuz yanıt alınca da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile yemek yediğini söyledi ve konuşmasını izleyen Topbaş'a da sözlerini onaylattı. Doğan Medya Grubu'na bağlı gazetelerin RTÜK Başkanı Zahid Akman'a yüklenmesinin ardında, CNN'in karasal yayın başvurusu olduğunu söyleyen Erdoğan, Aydın Doğan'a , "Gerçekleri yazacaksanız. Siz önce bunları yazın. Yazmadınız, ben açıklayacağım. " diye seslenerek adeta hodri meydan dedi...
Pazar günü Erdoğan'ın yaptığı bu çok sert çıkışla akşamı bulurken tüm gözlerin çevrildiği Aydın Doğan, Mehmet Ali Birand'ın kendisi ile yaptığı çok özel mülakatla Erdoğan'ın iddialarına cevap verdi. Kanal D'de banttan yayınlanan ve montaj, kurgu dahil her hali ile iki ayağın tek pabuca sığdırılmış haliyle verilen röportajda Birand'ın sorularını cevaplayan Doğan, Erdoğan ile Hilton için görüşmediğini aksine başka bir görüşme esnasında konuyu Erdoğan'ın açtığını söyledi.
Başbakan'ı ucuz polemik yapmakla itham eden Doğan, Hilton arazisi için İBB Başkanı Kadir Topbaş ve Mustafa Sarıgül ile görüştüğünü doğrularken, oraya Erdoğan'ın dediği gibi rezidans değil tamamen aslına uygun bir yapı yapacağını ifade ederken, Erdoğan'ın kendisine bir hafta süre vermesine ; "Bana göre bir hafta kalmasına gerek yok, bugün açıklasın." şeklinde cevap vererek hodri meydana, hodri meydan dedi adeta...
Konuşmasının sonunda, "Biat kültürü yok bizde, bizim yayın organlarımızda biat kültürü yok, biat etmeyiz. Dua ediyorum, Tayyip Bey de demokrasiyi içine sindirsin, bağımsız basını içine sindirsin, ülkenin büyük meseleleriyle uğraşsın." diyen Aydın Doğan'ın alel acele yapılan röportajı ile ile Erdoğan'ın ağır suç ve ithamlarına yeterli ve doyurucu cevaplar verdiği konusu ise yeni bir tartışma konusu oldu.
Buyurun bir de buradan yakın
Doğan'ın AB için destek olalım çağrısında bulunduğu Başbakan Erdoğan'ın önümüzdeki hafta sonuna yine gündemi sarsacak bilgi ve iddialara randevu vermesi merakla beklenirken, akıllara ikilinin kozlarını karşılıklı olarak canlı yayında paylaşması gelse de bu şimdilik imkansız görünüyor...
Biz de haber7.com olarak Aydın Doğan’la mülakat yapan Mehmet Ali Birand’ı aradan çekip aldık ve Erdoğan- Doğan polemiğini, karşılıklı iddialar ve cevaplarıyla birlikte hazırladık.
Hafta sonuna damga vuran ve daha da büyüyeceği her halinden belli olan kavgayı bir de böyle okuyun ve kim haklı kim haksız siz karar verin.

ŞIRACININ ŞAHİDİ BOZACI
Erdoğan: Aydın Doğan, 'Ben Deniz Baykal'ın ve NTV'nin yalancısıyım' diyor. 'Bana değil, ona söyle' diyor. İyi de, Baykal'a sorunca o da 'Ben Aydın Doğan'ın gazetelerinin yalancısıyım' diyor. Böyle şey olur mu? Hani, şıracının şahidi bozacı...

BİZ DEĞİL BAYKAL SÖYLEDİ
Doğan: Seninle ilgili meseleyi ben yayınlamadım. Seninle ilgili meseleyi NTV’de canlı yayında Deniz Baykal söyledi. Ana muhalefet partisi söyledi. Ve biz de oradan alıntı yaptık, yayınladık. Bugün diyor ki, sen öyle söylüyorsun ama, Deniz Baykal da senden aldığını söylüyor. Deniz Baykal’ın böyle bir şey söylediğine kesinlikle ihtimal vermiyorum. Niye söylesin böyle bir şeyi. Benden almadı ki, bizim yayın organlarından almadı ki. Bence Başbakan olayları birbirine karıştırıyor.

DOĞAN HİLTON İÇİN ÇİN RİCADA BULUNDU
Erdoğan: Aydın Doğan ''Hilton ile ilgili konuyu ben belediyenin sorunu olarak biliyordum '' diyor. Doğru. Konu belediyenin sorunu. Peki belediyenin sorunuysa, bu sorunu bana niye getirdin? Niye bunu benle konuştun? Niye benden bu konuda yardım istedin?

Doğan: Hilton’da ne var. Ben bu ülkede yaşayan 24 bin adam çalıştıran, bir çok şirketleri olan bir grup olarak her gün devletten müracaatlarımız işlerimiz var. Hilton’da eğer ben onlardan yasal olmayan bir şey istedimse zaten vermemeleri lazım; ben yasal olmayan bir şey de istemedim. Yasal istedim de vermiyorlarsa burada da onlar suç işliyor. Yani Hilton’da ne varmış da Başbakan diyor ki, bana geldi. Ben Başbakan’a Hilton için gitmedim.

MÜMKÜN OLMAZ DEDİM İBB’YE GİTTİ
Erdoğan: Sayın Doğan, Hilton'un önündeki devasa boş alanı, yeşil alanı benden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıma bu noktada talimat vermek suretiyle rezidans yapmak üzere benden ricada bulundu.Dedim ki, 'mümkün değil, olmaz.' Benden sonra büyükşehir belediye başkanımla da gitti, görüşme yaptı. Herhalde bir yemek de yediniz değil mi? Evet, bir yemek de yediler. Evet, yanların da bir üçüncü şahıs daha vardı. O da Şişli Belediye Başkanı. Sayın Aydın Doğan, herhalde bu söylediklerim yalan değil? Çünkü ben gerçekleri söylüyorum. Kovaladığın iş hakkın değil. Hakkın olmayan bir şeyi... Gazetelerin 'çevreci çevreci' dolaşıyor ya, işte ben de diyorum ki 'çevreci Doğan.' Sevsinler seni...

Doğan: Velev ki Başbakan’ın tabiriyle söyleyeyim. Ben ona gittim. Ben ona Hilton için gitmedim, Başbakan karıştırıyor olayları. ( ) Kendisi bana sordu. Hilton’u ne yapacaksın diye. Ben de kendisine, valla Hilton’u aldık, biz aileye mülk olarak aldık. Şu anda ne yapacağımı bilmiyorum ama, bu haliyle Hilton demode olmuş. Yenilenmesi lazım. Rantable olması için yanına bazı ilave şeyler de yapılması lazım dedim. O da bana belediye başkanı ile konuşayım dedi.

DOĞAN İŞİNİ ŞİŞLiDE HALLETMİŞTİ
Erdoğan: Kullandığı ifade şu; 'Ben boşuna mı bu kadar parayı Hilton'a verdim' dedi. 'Orayı rezidans yapmayı düşünerek bu parayı verdim' dedi. Aynen bana kullandığı ifade bu. Bunlar köşeyi böyle döndüler.

Doğan: Görüştüm. Geldim Belediye Başkanı ile görüştüm. Dedim ki, Başkan ben buraya modern bir tesis yapmak istiyorum. Tesisi koruyarak. Bugün bazı yayın kuruluşları diyor ki, koruma altına alındı. Koruma altına alınmasını ben istedim. Benim Hilton’u yıkıp da yerine gökdelenler yapmak gibi bir niyetim yok.

Erdoğan: Hilton'un önündeki o devasa yeşil alanı rezidans yapmak üzere Şişli Belediyesi'nden herhalde işini halletmişti, değil mi? Ama büyükşehirden 5 binlikler noktasında işini halledemedi. Dün akşamki o yazılı cevaplardan sonra bugün bunu açıklamamız gerekiyordu. Çünkü Hilton olayı da o kadar basit bir olay değil.

Doğan: Efendim sayın Başbakandan, istekte bulunmak suç mu? Tabii istekte bulunacağım. Sayın Başbakan sapla samanı karıştırıyor. Ona kim gelip ne söyledi bilmem. Evvela Şişli Belediyesi orada bölge tadil, imar tadili yapmış. Benim arsamı koymamış, belediye duvarına da asmış demiş ki itiraz edenler varsa gelsin. Benimle beraber 300 kişi itiraz etmişiz. Demişiz ki, burada bizim de gayrımenkulümüz var. Burayı da imar planlaması içerisine alın. Ondan sonra da Şişli Belediyesi imar planlaması içerisine almış. Ben ne onlardan bana 3 emsal, 4 emsal verin, bir emsal verin diye bir şey istedim, ne de böyle bir şey yapın.

RTÜK’LE NE İŞİNİZ VAR?
Erdoğan: ''RTÜK'te hangi işiniz var? Bir menfaat davanız mı var? Yok mu? ,

Doğan: Ben RTÜK’e müracaat ederek bize CNN’e karasal hak verin dedim. RTÜK dedi ki bu bizim işimiz değil, bu Rekabet Kurumu’nun işi dedi. Biz de oraya gittik. Rekabet Kurumu’ndan onay çıktı. Biz şimdi RTÜK’ten bunun çıkmasını bekliyoruz. Çünkü başında RTÜK bizim arkadaşlarımıza evet Rekabet Kurulu onay verirse biz de veririz demiş. Şimdi çıkmasını bekliyorum.

Erdoğan: Açıkla... CNN'in karasal yayın talebiyle ilgisi var mı, yok mu? Açıkla... Gerçekleri yazacaksanız. Siz önce bunları yazın. Yazmadınız, ben açıklayacağım.

Doğan: Sayın Başbakan, ben açıklayacağım diyor. Bana göre bir hafta kalmasına gerek yok, bugün açıklasın. Benim suçum varsa bugüne kadar elinde tutuyorsa suç. Mahkemelere götürmesi lazım. Benimle ilgili bir şey varsa mahkemeye neden vermiyor. Eğer elinde tutuyorsa o da şantaj. Yani ikisi de suç. Böyle şey olabilir mi? Bunları konuşan bir ülkenin Başbakanı diyor ki, her hafta bir şeyini açıklayacağım. Hayır sen beni hemen hakimleri, savcıları getireceksin polisini adliyesini getireceksin, tutuklayacaksın. Bu zulümdür, böyle şey olur mu? Hadi beni hapsedin.

Erdoğan: (Cumartesi Güngören Konuşması) Son zamanlarda AK Partiyi yaralayamayanlar, AK Parti'yi geriletemeyenler AK Parti üzerinde yalan yanlış iftira kampanyalarıyla bir şeyler yapmanın gayreti içerisine girdiler. Şu ana kadar bunu sessizlikle takip ettim, hala da sessizlikle takip ediyorum. Ama artık yetti! Bunu görüldüğü gibi bir medya grubu- Doğan Medya Grubu- yani açık söylüyorum Aydın Doğan Grubu üstlenmiş vaziyette. Cumhuriyet Halk Partisi ile beraber bu kampanyayı sürdürüyor.

Doğan: Buna da çok üzülüyorum. Çünkü ben ne CHP’nin yandaşıyım, ne de Ak Parti’nin. Ben bu ülkenin bağımsız, yansız medyasıyım. Benimle Tayyip Bey’in övünmesi lazım. Demesi lazım ki benim ülkemde bağımsız, yansız uluslararası standartta bir medya grubu var. Ben öyleyim. Yayın ilkelerim var. Oturmuş müesseseyiz. 60 yıllık gazetelerim var. Sen kalkıp da beni her gün bunu yazdın, bak ben sana ne yaparım. Ben devletin müfettişlerini senin üstüne gönderirim, her gün baskı yapıyor. Ama biz kan kusuyoruz, kızılcık suyu içtik diyoruz. Bunu yayın politikamıza getirmek istemedik. Bugüne kadar bu hükümetin yaptığı hiçbir baskı yayın politikasına getirmedim.

Erdoğan: Diyorum ki Doğan Grubu'na, eğer 'demokrasi' diyorsanız, o zaman sana son bir katkım olsun. Sana yanlış söylemişler. Bunu da iyi öğren. Demokrasilerde konuşma hakkı, eleştirme hakkı sana da, senin gazetelerine de mahsus değildir. Gazete sahibi olmak, hiçbir zaman bir gazete patronunu veya köşe yazarını layüsel (sorumsuz) yapmaz. Siyasetçiler için de bu geçerlidir. Başbakanların da konuşma hakkı vardır ama eleştirilme durumu da vardır. Öyle tek taraflı özgürlük olmaz. Eleştirmek istiyorsan, eleştirilmeyi de göze alacaksın.

Doğan: Ben gazete sahibiyim, bir parti değilim. Ben Başbakanın ne rakibi, ne yandaşı, ne de hasmıyım. Tayyip Bey sana yakışmıyor bana göre bu ucuz şeyler. Sen başarılı genç yaşında Başbakan oldun. Başarılısın, ülkede güzel şeyler yaptın. Bırak bizimle böyle uğraşmayı da gel AB’ye Türkiye’yi götür, biz de sana yardımcı olalım. Eğer bizden biat medyası kültürü bekliyorsanız, bizim medya grubumuz biat etmez. Bizim grubumuzda yansızlık var, bağımsızlık var, doğrular var. Yanlış yapmıyor muyuz. Tabii olmuştur. Onları da her zaman düzeltmeye amadeyiz.

Erdoğan: Ne kadar tahammüllü olduğunu, cevap hakkına ne kadar saygılı olduğunu zaten yaptığın açıklamalarla, yaptırdığın yayınlarla ortaya koyuyorsun. Çünkü senin maaşlı köşe yazarların var, silahşörlerin var. Benim o kadar köşe yazarım, silahşörüm yok. Senin bu noktada maaşlı, paralı silahşörün bol. Milletim bunu görüyor. Sen en iyisi bir defa bu eleştirilere tahammül konusuna pek girme.

Doğan: Biat kültürü yok bizde, bizim yayın organlarımızda biat kültürü yok, biat etmeyiz. Dua ediyorum, Tayyip Bey de demokrasiyi içine sindirsin, bağımsız basını içine sindirsin, ülkenin büyük meseleleriyle uğraşsın. Biz de elimizden gelen kadar yardım edelim. Parti kongrelerinde her gün bir siyasi parti eleştir, git rakiplerini eleştir. Medya ile ne işin var. Gel Türkiye’nin AB’ye gitmesi için biz de elimizden geleni yapalım. Gel Türkiye’nin ekonomik meselelerini çözmek için ne gerekiyorsa biz onu yapalım. Yalan yanlış iftira ne varsa düzeltmeye amadeyiz ama, tehditle şantajla baskıyla bunun adı demokrasi değil. Bunun adı olsa olsa diktatörlük rejimidir, başka türlü olmaz.
Haber7