- Katılım
- 29 Haziran 2007
- Mesajlar
- 64,455
- Reaksiyon puanı
- 530
- Puanları
- 0

Farz ibadetlerimizin yanında duayla taçlandırırız imanımızı. Her halimizi Allaha arz ederek Ondan ister, Ondan bekleriz. Ancak son zamanlarda dualarımıza birini vesile kılmak ile ondan medet ummayı birbirine karıştırır olduk. Dua, kul ile Allah arasında özel bir iletişim halidir. Kulun en özel hallerini, ihtiyaçlarını, isteklerini Allaha arz etmesidir. Peygamber Efendimizin (sas) tabiriyle ibadetin özü olan dua için Kuran-ı Kerimin Furkan Sûresinde De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? buyurulur. Dua ederken kelimelerimizin yetmediği yerde Allah katında salih kulları, alim zatları isteklerimizin kabulüne vesile kılarız. Vesile, Kuran-ı Kerimin Maide Sûresinde de zikredilen bir kavram: Ey iman edenler, Allahtan korkup sakının ve (sizi) Ona (yaklaştıracak) vesile arayın; Onun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz. Ancak son zamanlarda vesile kılmayla ondan medet ummayı birbirine karıştırır hale geldik.
Medet dilenecek ve yardımına başvurulacak tek merci Allahü Teâladır. Onun dışında medet umulan şahıs veli ya da peygamber dahi olsa bizzat onların şahsına müracaat etmede şirke düşme tehlikesi vardır. Özellikle sınav zamanı öğrenciler, düğün öncesi evlilik adayları ve hastalıklarına şifa arayanlar, akın akın büyük zatların kabrine gider ve dua eder. Burada ettikleri dualarda zikredilen kelimeler, takınılan tavırlar şirke düşmemek adına oldukça önemli. Büyük zatlar vefat etmiş de olsa vesile kılınabilirler ancak kabirleri başına ip veya herhangi bir kumaş parçası bağlayıp onlardan medet ummak caiz değil.
Nasıl vesile kılarız?
Duaya vesile kılmanın yollarından biri Allahın isimlerini duamızda zikretmek. Nitekim Araf Sûresinin yüz sekseninci ayetinde İsimlerin en güzeli Allahındır. Öyleyse Ona bunlarla dua edin. buyuruluyor. Dua ederken kelimelerin yetersiz kaldığı yerde vesile kıldığımız zatın duasıyla dua etmek de bunlardan biri. Peygamber Efendimizin duaları, Kuran-ı Kerimin geçmiş peygamberlerden naklettiği dualar, büyük velilerin duaları gibi. Diğer bir usûlse dualarımıza yaptığımız amel ve ibadetleri vesile etmek. Buharide kayıtlı ve mağara hadisi olarak bilinen hadis-i şerifte Peygamberimizin (sas) anlattığı bir olay var. İslamiyetten önce yolculuğa çıkan üç arkadaş, sığınmak için girdikleri bir mağarada mahsur kalır. Kurtulmak için üçü de işledikleri salih amelleri vesile kılarak dua eder. Sonunda mağaranın kapısı açılır. Büyük zatları duamıza vesile kılmak en çok başvurduğumuz dua şekli. Buhariden rivayet edilen bir diğer hadiste Hz. Ömerin (ra) yağmur duasında Hz. Abbası (Peygamberimizin amcası) vesile ederek şöyle dua ettiği zikrediliyor: Allahım, biz Peygamberin amcasını Sana vesile kılıyoruz, bunun için bize yağmur yağdır.
Duanın altına büyük zatların imzasını attırmak
İlahiyatçı Ömer Faruk Şentürk, duaya birini vesile kılmakla ondan medet ummak arasındaki sınırı şöyle anlatıyor: Bir kişinin bir peygamber veya Cenab-ı Hakkın nezdinde makbul bildiği bir Hak dostunun sözleriyle Allahın dergahına yönelmesinin ve müracaat etmesinin hiç mahzuru yok. Bu o büyük şahsiyetlerin sözleriyle Hakkın kapısına yönelir ve müracaat eder ve yaptığı dualarının altına da adeta o salahiyetli zata imza attırır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, kendi muhasebesini yaparken, zatına çok yakışan büyük bir tevazuyla İlahî, günahlar dilime kilit vurdu, isyanların çokluğu belimi büktü, gafletin dehşeti sesimi kıstı; fakat yine de Senin kapına geldim. Günahlarla âlûde halimle değil, efendim Abdülkadir Geylânî Hazretlerinin Hakk katında makbul ve kapıcı tarafından tanınan sesiyle Senin kapının tokmağına dokunuyorum! demesi böyle bir şeydir. Ancak istenecek her şey Allahtan istenmeli. Başkalarından, bu peygamber ve veliler dahi olsa, bir şey dilenmek asla doğru değildir. Bu şirke girer. Mesela Hz. Eyyûb el Ensarinin kabrine gidip şifa için onu vesile kılarak dua edilebilir. Ama Hz. Eyyûba gittik ve şifa bulduk demek yanlış. Çünkü şifa yalnız Allahtandır. Cenab-ı Allah nimetlerini ulaştırmada birtakım kullarını aracı kılmış. Rahmet, önce Efendimize, Ondan da bize gelmiştir. O yüzden medet umulacak merci Allahtır.
Allahtan başkasından medet ummak şirktir
Yrd. Doç. Dr. Ali Vasfi Kurt, (Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) dua ederken birinden medet ummanın şirk olduğunu söylüyor: Allah dışında başka birinden medet umma cahiliye devrinden beri var. Bu da zamanımıza kadar gelmiş. Bir nevi şirk, görünürde olmasa bile yani putlara tapmak şeklinde olmasa bile hâlâ devam ediyor. Kelimeler bir noktada insanın Allaha olan yakınlığıdır. İnsan kendi kelimeleriyle, samimiyetiyle dua etmeli. İhtiyaçlarını gayri meşru yollarla gideren insanlar dua etmeyi bıraktı. Rüşvet alıyor, ihtiyacını gideriyor, neden Allaha dua etsin ki? Öyle bir duruma geldik. Bir rivayette Allahın sevdiği kullarının hürmetine Allahtan bir şey istendiğinden söz ediliyor. Allah katında salih bir kulun hürmetine bir şey istenebilir. Bunda sorun yok. Hz. Peygamber Efendimizin bize şefaatçi olmasını da Allahtan istiyoruz. Efendimizin kime şefaat edeceğine de Allah karar verecek. Dolayısıyla, Efendimizin benim için şefaatçi olmasını Allahtan istiyorum. demek gerekir. Çünkü Yüce Allahın yerine evrende tasarruf edecek başka hiç kimse yoktur.
Zaman