DTP ile elele verdi surda bir gedik daha açtılar.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da açıkladığı, AKP grubunun DTP ile birlikte aceleyle meclisten geçirdiği düzenleme Türkiye'nin üniter yapısında yeni bir gedik açtı. TBMM'de Plevne Savunması yapan MHP, bu gaflet düzenlemesinin hayata geçirilmesini engelleyebilmek için her imkanı sonuna kadar kullanmaya kararlı.
Oktay Vural: Bölgeye yönelik bir yayın olur mu? Sanki o bölgenin insanlarının hepsi Kürtçe konuşuyor ve bir bölge diline dönüştürülmek isteyen yaklaşım tarzı. Bunu kabullenmek mümkün değil. Bu tam manasıyla bölgecilik ve bölücülüktür. PKK'nın da taleplerinden biri budur. PKK'nın siyasallaşması ve bölücülüğün siyasi zemin kazanmasını isteyen bir takım raporların içerisinde de bu var.
Faruk Bal: AKP'nin DTP ile birlikte gerçekleştirdiği değişiklik, Türkiye'nin önümüzdeki günler içinde PKK'nın siyasallaştırılmasına, bölücü taleplerin devlet kurumları aracılığı ile yapılabilmesine imkan sağlayacak bir yol açmıştır. Bu gaflet ve delaletin ötesinde bir durumdur. Devletin kurum ve kuruluşları ile milletvekillerinin işin vahametinden bilgi sahibi olmasına imkan sağlanmadan parmak demokrasisi uygulayarak bu teşebbüsü gerçekleştirmiştir.
Rıdvan Yalçın: Bütünlüğe ihtiyacımız olduğu bir dönemde, dilimimizin daha da yaygınlaştırılması, benimsenmesi, bir bayrak gibi sahip çıkılması gereken bir dönemde, böyle bir fesat kanunun geçirilmiş olması kabul edilemezdir ve üzüntü vericidir. Üstelik bunun kamusal alanda, devlet televizyonunda ve devamındaki süreçte de ikinci bir resmi dil gibi değerlendirilecek bir şekilde yapılması bir gaflettir ve affedilir nitelikte değildir.
ORHAN KARATAŞ
ANKARA-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da açıkladığı, AKP grubunun DTP ile birlikte aceleyle meclisten geçirdiği TRT'nin bir kanalından kesintisiz Kürtçe yayın yapılmasını öngören düzenleme Türkiye'nin üniter yapısında yani bir gedik açtı. TBMM'de Plevne Savunması yapan MHP, bu gaflet düzenlemesinin hayata geçirilmesini engelleyebilmek için her imkanı sonuna kadar kullanmaya kararlı. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, TRT kanununa eklenen maddeyi "bölgecilik ve bölücülük" olarak değerlendirirken, Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal, "bu gaflet ve delaletin ötesinde bir durumdur" dedi. Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ise yapılan değişikliği, "böyle bir fesat kanunu hiçbir şekilde kabul edilemez" diye değerlendirdi. Düzenlemenin veto edilmesi için Cumhurbaşkanına çağrı yapan MHP, veto gerçekleşmezse Anayasa Mahkemesine gidebilmek için her yolu deneyecek.
AKP ve DTP'nin parmak çoğunluğu ile apar topar meclis genel kurulundan geçirilen TRT'nin bir kanalından kesintisiz Kürtçe yayın yapılmasına ilişkin düzenlemeyi, MHP'nin yetkili isimleri ve hukukçu milletvekilleri Ortadoğu Gazetesi için değerlendirdiler:
Oktay Vural: MHP Grup Başkanvekili:
Bu değişiklik yapısaldır. Yayın ilkeleri ile ilgilidir. Böyle çok kapsamlı bir değişikliğin sadece bir önerge ile yapılmış olması, bir bakıma devletin ilgili kurullarını da gözardı etmek amacı taşıyor. Bu değişiklikle Türkçe dışında ve Türkçe esas olmadan başka dillerde bir kamu kurumunda yayın yapılabilecek. Anayasa'da devletin dilinin Türkçe olduğu ifade ediliyor. Kabul edilen önerge ile bir başka dilde yapılması mümkün hale getiriliyor. Bu Anayasamız açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bir durumdur ve Anayasaya aykırıdır.
Bir başka yönü daha var. Böyle bir kanun düzenlemesi esasında RTÜK'ün yetki alanına girer. Çünkü Anayasamıza göre Televizyon ve Radyo yayınlarının düzenlenmesi görevi, RTÜK'e verilmiştir. RTÜK kanununda da "radyo ve televizyonlarda Türkçe yayın yapılması esastır" hükmü var. Bu durumda TRT'den Türkçe dışında bir dilde yayın yapmak hem Anayasaya, hem de ilgili kanuna aykırıdır. O bakımdan bu tür yayınların yapılması, özellikle görüşmeler sırasında konuşmacıların ifade ettiği gibi belli bölgeye yönelik bir yayın, bölücü bir yaklaşım tarzıdır. Bölgeye yönelik bir yayın olur mu? Sanki o bölgenin insanlarının hepsi Kürtçe konuşuyor ve bir bölge dili oluşturmak isteniyor. Bunu kabullenmek mümkün değil. Bu tam manasıyla bölgecilik ve bölücülüktür.
PKK'nın da taleplerinden biri budur. PKK'nın siyasallaşması ve bölücülüğün siyasi zemin kazanmasını isteyen bir takım raporların içerisinde de bu var. Mesela David Philips'in 15 Ekim 2007 tarihli raporunda var. Bu ABD Ulusal Komitesinin raporudur. Orada bir devlet kanalından Kürtçe yayın yapılması münhasıran vurgulanmıştır. Bütün bunları dikkate aldığınız zaman bu bakış açısı Türkiye'nin kendi içinden neşet etmiş bir konu değildir. Dışarıdan empoze edilmiş bir taahhüttür. Aynen 301. madde değişikliği gibi. Sözde Kürt sorununun çözümü konusunda bir adım. Bir resmi kurumun farklı dilde yayın yapması Korsika'da, Bask bölgesinde vardır. Ya da İran'da vardır. Federatif yapılarda olur bu. Türkiye üniter yapıdadır. Böyle bir yapı içinde bir bölgeye yönelik yayın yapılması üniter yapıya aykırıdır. Kendi halkının televizyonlarını ayıran bir yaklaşım tarzı kabul edilemez.
Yine görüşmeler sırasında, "Roj Tv zaten yayını yapıyor" denildi. Başkaları da söylüyor. Bunu söyleyenler Roj Tv'yi legalleştiriyorlar. Roj Tv ile rekabet edecek bir yayın organı mı kuruluyor? Roj Tv bir terör örgütünün yayın organı. Sanki Türkiye bunu yasa dışı ilan etmemiş gibi. Sanki o kanaldan sadece Kürtçe yayın yapıyor. Oysu bu PKK terör örgütünün aracı.
Bir başka ayrıntı daha var. Devlet kurumunda Türkçe dışında bir yayın yaparsanız, bunun yazışmalarını nasıl yapacaksınız? Devletin yazışma dilini de mi değiştireceksiniz? Ayrıca Kürtçe yayını hangi lehçede, hangi şivede yapacaksınız? Bunların farklı lehçeleri, şiveleri var. Devlet eliyle yeni bir dil oluşturma görevi mi üstleniyorsunuz? Bir kamu kurumunun böyle bir yayın yapması mümkün değildir. RTÜK bu tür yayınlara belli ölçülerde zaten izin veriyor. RTÜK izni dışında kanunla yayın yapılması mümkün hale getirildi. Bunun sonucunda iki dilli bir toplum oluşturulacaktır. Toplumda farklı diller oluşturmanın bir başka safhasıdır.
Düzenlemeyi TRT kanunun 21. maddesinde yaptılar. Bu madde TBMM çalışmaları ve Eğitim ve Öğretim yayınları yapılması maddesidir. Meclisten yapılan yayınlar, açık öğrenim için yapılan yayınlar bu kapsamdadır. Getirdi buraya sıkıştırdılar. Böyle bir maddeye bunu eklerseniz bir sonraki adımı eğitim ve öğretimde de bu dili kullanmak olur. Bir bakıma devletin kendi aracıyla bir dili öğretmedir. Bu bir yayın ilkesidir. Son derece tehlikeli bir düzenlemedir. Bir kapı aralamadır. Oysa 42. madde "Türkçe dışında bir dille eğitim ve öğretim yapılamaz" diyor. Dolayısı ile Türkçe esastır. Onu deliyorlar. Sıra eğitim ve öğretime gelecektir. O noktaya doğru götürüyorlar. Hem David Philips'in raporlarında, hem PKK'nın taleplerinde devlet eliyle Kürtçe yayın yapılması var. Bundan sonraki safhada kurslar ve mali destek talepleri gelecektir.
Toplumun talepleri bunlar değil. Bunu daha önce denediler. Talep olmayınca arz yoluyla bu talebi uyarmaya çalışıyorlar. Çeşitli özel televizyonlar sınırlı da olsa niye Kürtçe yayın yapmadılar? Çünkü talep yok. Talep olmayınca devlet eliyle böyle bir talep oluşturarak milletimizin içine yeni bir millet sokma çabası oluşturuluyor. Devlet kendi eliyle yeni bir millet oluşturuyor. Kurslara talep olmadı ve kapandı. Amaca ulaşamadılar. Amaca ulaşmak için devletin tekel eliyle mecburi hale dönüştürmek istiyorlar. İki dilli bir toplum oluşturmak. Amaç topluma hizmet etmek değil, devletin yapısın dönüştürmek. Siyasal yapı dönüşünce bunlar daha rahat hale gelecek ve bir eyalet, bir federatif sistem istenecektir. Bu noktalara gidiyor.
Bir milletvekili, "Türkiye'de yaşayan Kürtü, Çerkezi, Lazı bir çatı altında toplamak bölücülüktür" diyor. Düşünebiliyor musunuz? Bu zihniyet bu toplumda farklılıkları ön plana getirerek onları ayrıştırmaya çalışıyor. Bu konunun böyle acele tarafından bir önergeyle yapılmış olması tehlikeyi açık şekilde ortaya koyuyor.
Anayasa Mahkemesine gitmek için hazırlık yapıyoruz. 70 milletvekilimiz var. CHP destek vermezse bütün milletvekillerinin imzasına açacağız. Böyle bir düzenleme çok dilli, çok hukuklu bir toplumu oluşturma gayretinden başka bir anlam taşımaz. Bir de sanki doğu ve güneydoğuda kimse Türkçe bilmiyor gibi bir bühtan var. Son derece çarpık bir yaklaşım. O bölgenin kendi kaderini tayin etmeye kadar götürecek bir yol açılmak isteniyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da açıkladığı, AKP grubunun DTP ile birlikte aceleyle meclisten geçirdiği düzenleme Türkiye'nin üniter yapısında yeni bir gedik açtı. TBMM'de Plevne Savunması yapan MHP, bu gaflet düzenlemesinin hayata geçirilmesini engelleyebilmek için her imkanı sonuna kadar kullanmaya kararlı.
Oktay Vural: Bölgeye yönelik bir yayın olur mu? Sanki o bölgenin insanlarının hepsi Kürtçe konuşuyor ve bir bölge diline dönüştürülmek isteyen yaklaşım tarzı. Bunu kabullenmek mümkün değil. Bu tam manasıyla bölgecilik ve bölücülüktür. PKK'nın da taleplerinden biri budur. PKK'nın siyasallaşması ve bölücülüğün siyasi zemin kazanmasını isteyen bir takım raporların içerisinde de bu var.
Faruk Bal: AKP'nin DTP ile birlikte gerçekleştirdiği değişiklik, Türkiye'nin önümüzdeki günler içinde PKK'nın siyasallaştırılmasına, bölücü taleplerin devlet kurumları aracılığı ile yapılabilmesine imkan sağlayacak bir yol açmıştır. Bu gaflet ve delaletin ötesinde bir durumdur. Devletin kurum ve kuruluşları ile milletvekillerinin işin vahametinden bilgi sahibi olmasına imkan sağlanmadan parmak demokrasisi uygulayarak bu teşebbüsü gerçekleştirmiştir.
Rıdvan Yalçın: Bütünlüğe ihtiyacımız olduğu bir dönemde, dilimimizin daha da yaygınlaştırılması, benimsenmesi, bir bayrak gibi sahip çıkılması gereken bir dönemde, böyle bir fesat kanunun geçirilmiş olması kabul edilemezdir ve üzüntü vericidir. Üstelik bunun kamusal alanda, devlet televizyonunda ve devamındaki süreçte de ikinci bir resmi dil gibi değerlendirilecek bir şekilde yapılması bir gaflettir ve affedilir nitelikte değildir.
ORHAN KARATAŞ
ANKARA-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da açıkladığı, AKP grubunun DTP ile birlikte aceleyle meclisten geçirdiği TRT'nin bir kanalından kesintisiz Kürtçe yayın yapılmasını öngören düzenleme Türkiye'nin üniter yapısında yani bir gedik açtı. TBMM'de Plevne Savunması yapan MHP, bu gaflet düzenlemesinin hayata geçirilmesini engelleyebilmek için her imkanı sonuna kadar kullanmaya kararlı. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, TRT kanununa eklenen maddeyi "bölgecilik ve bölücülük" olarak değerlendirirken, Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal, "bu gaflet ve delaletin ötesinde bir durumdur" dedi. Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ise yapılan değişikliği, "böyle bir fesat kanunu hiçbir şekilde kabul edilemez" diye değerlendirdi. Düzenlemenin veto edilmesi için Cumhurbaşkanına çağrı yapan MHP, veto gerçekleşmezse Anayasa Mahkemesine gidebilmek için her yolu deneyecek.
AKP ve DTP'nin parmak çoğunluğu ile apar topar meclis genel kurulundan geçirilen TRT'nin bir kanalından kesintisiz Kürtçe yayın yapılmasına ilişkin düzenlemeyi, MHP'nin yetkili isimleri ve hukukçu milletvekilleri Ortadoğu Gazetesi için değerlendirdiler:
Oktay Vural: MHP Grup Başkanvekili:
Bu değişiklik yapısaldır. Yayın ilkeleri ile ilgilidir. Böyle çok kapsamlı bir değişikliğin sadece bir önerge ile yapılmış olması, bir bakıma devletin ilgili kurullarını da gözardı etmek amacı taşıyor. Bu değişiklikle Türkçe dışında ve Türkçe esas olmadan başka dillerde bir kamu kurumunda yayın yapılabilecek. Anayasa'da devletin dilinin Türkçe olduğu ifade ediliyor. Kabul edilen önerge ile bir başka dilde yapılması mümkün hale getiriliyor. Bu Anayasamız açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bir durumdur ve Anayasaya aykırıdır.
Bir başka yönü daha var. Böyle bir kanun düzenlemesi esasında RTÜK'ün yetki alanına girer. Çünkü Anayasamıza göre Televizyon ve Radyo yayınlarının düzenlenmesi görevi, RTÜK'e verilmiştir. RTÜK kanununda da "radyo ve televizyonlarda Türkçe yayın yapılması esastır" hükmü var. Bu durumda TRT'den Türkçe dışında bir dilde yayın yapmak hem Anayasaya, hem de ilgili kanuna aykırıdır. O bakımdan bu tür yayınların yapılması, özellikle görüşmeler sırasında konuşmacıların ifade ettiği gibi belli bölgeye yönelik bir yayın, bölücü bir yaklaşım tarzıdır. Bölgeye yönelik bir yayın olur mu? Sanki o bölgenin insanlarının hepsi Kürtçe konuşuyor ve bir bölge dili oluşturmak isteniyor. Bunu kabullenmek mümkün değil. Bu tam manasıyla bölgecilik ve bölücülüktür.
PKK'nın da taleplerinden biri budur. PKK'nın siyasallaşması ve bölücülüğün siyasi zemin kazanmasını isteyen bir takım raporların içerisinde de bu var. Mesela David Philips'in 15 Ekim 2007 tarihli raporunda var. Bu ABD Ulusal Komitesinin raporudur. Orada bir devlet kanalından Kürtçe yayın yapılması münhasıran vurgulanmıştır. Bütün bunları dikkate aldığınız zaman bu bakış açısı Türkiye'nin kendi içinden neşet etmiş bir konu değildir. Dışarıdan empoze edilmiş bir taahhüttür. Aynen 301. madde değişikliği gibi. Sözde Kürt sorununun çözümü konusunda bir adım. Bir resmi kurumun farklı dilde yayın yapması Korsika'da, Bask bölgesinde vardır. Ya da İran'da vardır. Federatif yapılarda olur bu. Türkiye üniter yapıdadır. Böyle bir yapı içinde bir bölgeye yönelik yayın yapılması üniter yapıya aykırıdır. Kendi halkının televizyonlarını ayıran bir yaklaşım tarzı kabul edilemez.
Yine görüşmeler sırasında, "Roj Tv zaten yayını yapıyor" denildi. Başkaları da söylüyor. Bunu söyleyenler Roj Tv'yi legalleştiriyorlar. Roj Tv ile rekabet edecek bir yayın organı mı kuruluyor? Roj Tv bir terör örgütünün yayın organı. Sanki Türkiye bunu yasa dışı ilan etmemiş gibi. Sanki o kanaldan sadece Kürtçe yayın yapıyor. Oysu bu PKK terör örgütünün aracı.
Bir başka ayrıntı daha var. Devlet kurumunda Türkçe dışında bir yayın yaparsanız, bunun yazışmalarını nasıl yapacaksınız? Devletin yazışma dilini de mi değiştireceksiniz? Ayrıca Kürtçe yayını hangi lehçede, hangi şivede yapacaksınız? Bunların farklı lehçeleri, şiveleri var. Devlet eliyle yeni bir dil oluşturma görevi mi üstleniyorsunuz? Bir kamu kurumunun böyle bir yayın yapması mümkün değildir. RTÜK bu tür yayınlara belli ölçülerde zaten izin veriyor. RTÜK izni dışında kanunla yayın yapılması mümkün hale getirildi. Bunun sonucunda iki dilli bir toplum oluşturulacaktır. Toplumda farklı diller oluşturmanın bir başka safhasıdır.
Düzenlemeyi TRT kanunun 21. maddesinde yaptılar. Bu madde TBMM çalışmaları ve Eğitim ve Öğretim yayınları yapılması maddesidir. Meclisten yapılan yayınlar, açık öğrenim için yapılan yayınlar bu kapsamdadır. Getirdi buraya sıkıştırdılar. Böyle bir maddeye bunu eklerseniz bir sonraki adımı eğitim ve öğretimde de bu dili kullanmak olur. Bir bakıma devletin kendi aracıyla bir dili öğretmedir. Bu bir yayın ilkesidir. Son derece tehlikeli bir düzenlemedir. Bir kapı aralamadır. Oysa 42. madde "Türkçe dışında bir dille eğitim ve öğretim yapılamaz" diyor. Dolayısı ile Türkçe esastır. Onu deliyorlar. Sıra eğitim ve öğretime gelecektir. O noktaya doğru götürüyorlar. Hem David Philips'in raporlarında, hem PKK'nın taleplerinde devlet eliyle Kürtçe yayın yapılması var. Bundan sonraki safhada kurslar ve mali destek talepleri gelecektir.
Toplumun talepleri bunlar değil. Bunu daha önce denediler. Talep olmayınca arz yoluyla bu talebi uyarmaya çalışıyorlar. Çeşitli özel televizyonlar sınırlı da olsa niye Kürtçe yayın yapmadılar? Çünkü talep yok. Talep olmayınca devlet eliyle böyle bir talep oluşturarak milletimizin içine yeni bir millet sokma çabası oluşturuluyor. Devlet kendi eliyle yeni bir millet oluşturuyor. Kurslara talep olmadı ve kapandı. Amaca ulaşamadılar. Amaca ulaşmak için devletin tekel eliyle mecburi hale dönüştürmek istiyorlar. İki dilli bir toplum oluşturmak. Amaç topluma hizmet etmek değil, devletin yapısın dönüştürmek. Siyasal yapı dönüşünce bunlar daha rahat hale gelecek ve bir eyalet, bir federatif sistem istenecektir. Bu noktalara gidiyor.
Bir milletvekili, "Türkiye'de yaşayan Kürtü, Çerkezi, Lazı bir çatı altında toplamak bölücülüktür" diyor. Düşünebiliyor musunuz? Bu zihniyet bu toplumda farklılıkları ön plana getirerek onları ayrıştırmaya çalışıyor. Bu konunun böyle acele tarafından bir önergeyle yapılmış olması tehlikeyi açık şekilde ortaya koyuyor.
Anayasa Mahkemesine gitmek için hazırlık yapıyoruz. 70 milletvekilimiz var. CHP destek vermezse bütün milletvekillerinin imzasına açacağız. Böyle bir düzenleme çok dilli, çok hukuklu bir toplumu oluşturma gayretinden başka bir anlam taşımaz. Bir de sanki doğu ve güneydoğuda kimse Türkçe bilmiyor gibi bir bühtan var. Son derece çarpık bir yaklaşım. O bölgenin kendi kaderini tayin etmeye kadar götürecek bir yol açılmak isteniyor.