-DeMoKrAsİ-

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

[_FUSI_]

Öğrenci
Katılım
10 Nisan 2009
Mesajlar
27
Reaksiyon puanı
0
Puanları
1
Yeryüzünü kasıp kavuran
ve onun gerçek yüzü
DeMoKrAsİ

... sen firavun kimdir,
yandaşları kimdir bilirmisin ? Onlar ikiyüzlü Şeytanlar'dırlar

ONLAR KENDİLERİNİ KANUN KOYMAKTA YETKİLİ GÖRÜRLER.
BU DA ALLAH KATINDA
ONLARIN İLAHLIK TASLADIKLARI ANLAMINA GELİR....EVET

KURANDA Kİ FİRAVUN DA, KENDİ SİSTEMİ OLAN
FİRAVUNLUK SİSTEMİNE GÖRE KANUN YAPAR
VE UYGULARDI
VE ŞÖYLE DERDİ ...

KASAS SURESİNİN 38. AYETİNDE

Sizin için benden başka bir ilah tanımıyorum.

FİRAVUNLARIN MAKSADI, ŞEYTANIN SİSTEMİ /
DİNİ DEMOKRASİYİ
YER YÜZÜNE HAKİM KILMAKTIR

VE ONLAR İHTİŞAM SAHİBİDİRLER !
KASAS SURESİNİN 79 AYETİNDE YÜCE ALLAH ŞÖYLE BUYURUYOR.:

Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı.

Aynı Ayetin devamında :

Dünya hayatını arzulayanlar:
Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı;
doğrusu o çok şanslı! dediler.

VE YİNE KASAS 76 DA..:

Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti.
Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı.
Kavmi ona şöyle demişti:
Şımarma!
Bil ki Allah şımarıkları sevmez.


firavunlar vicdansızdırlar....
onlar korkaktırlar ve sadece acizlere karşı terrör estirirler....
nesillere şirin gözükmek için
herkese yalan söylerler
fitne ve fesad çıkartmalarına rağmen
bakın ne'der - o yalancılar...
bakara suresi 11 de..;

Onlara yeryüzünde fesad çıkarmayın , denildiği zaman, ''biz ancak ıslah edicileriz'' derler.

halbuki onlar kendi halkının bile kanını emerler...
musluman beldelerinde ben muslumanım diyenleri kılıçtan geçirirler...
ŞU FİRAVUNLAR

A'RAF 141 DE..:

Onlar oğullarınızı öldürüyorlar,
kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı.
İşte bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardır.


FİRAVUNLAR ZALİMDİRLER
Muslumanları zorla esir ederler ...
HAKSIZ YERE KATL'EDERLER....

Allah Subhanehu ve Teala cümlemizi Firavunlar ve destekçilerinin şerrinden muhafaza etsin ve İman hudutlarına hakkı ile riayet eden kullarından eylesin.


Demokrasi:

Demokrasi; hayat, insan ve varlık konusunda özel bir düşünceye sahip olan bir dindir ve devleti dinden ayıran laik düşünceyi sabit kılan bir nizamdır.
Demokrasi dinine göre Allah (c.c) için yapılacak ibadet ancak mescidler, kiliseler, zaviyeler ve mabedlere hastır. Fakat hayatın özel veya genel meseleleriyle ilgili konular demokrasi dinine hastır. Yani,
demokrasi dininde yönetici olan kimsenin Allah (c.c)’a ait olan yetkileri kendisinde bulundurma yetkisi vardır. Fakat, Allah (c.c)’ın hakkı olan konularla ilgili kanun yapma yetkisi yoktur. Zira böyle yaparsa dini siyasete alet etmiş olma ithamına maruz kalır veya kökten dinci ya da bölücü terörist ithamı ile karşılaşır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Allah’ın yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah’a bir hisse ayırmakta ve kendilerince: “Bu, Allah’a ait şu da ortaklarımıza ait” demektedirler. Ortakları için olan hisse Allah’a ulaşmamakta, fakat Allah’a ayrılan hisse ortaklarına ulaşmaktadır. Verdikleri hüküm ne kötüdür!” (En’am: 136)

Demokrasi dinine göre; halk kendi kendine hükmeder. Yani; kanun koyan ve kendisine itaat edilen Allah (c.c) değil, insandır.

Demokrasi dininde, Allah (c.c)’ın dinine zıt olsa da, onunla alay edilse de, beşeri kanunlara muhalefet etmediği müddetçe inanç hürriyeti vardır. Dileyen dilediği fuhuşu yapar, zina eder, livata yapar vs... Zira demokrasi dini için mukaddes hiç bir değer yoktur. Buna rağmen bu din, itiraz edilemeyen, hesab sorulamayan ve sorgulanamayan üstünlükte görülür.

Demokrasi dininde, batıl ve İslam’a zıt olsa bile, çoğunluğun görüşü mukaddes ve geçerlidir.

Demokrasi dininde değeri ve kudsiyeti ne olursa olsun, velevki Allah (c.c)’ın dini olsun, her konuda kişinin tercih hakkı vardır.

Demokrasi dininde yöneticinin seçimi konusunda, en basit ve cahil insanla, en takvalı ve alim insanlar eşit tutulur.

Demokrasi dininde; akidesi ve fikri ne olursa olsun, İslam’a aykırı olsa bile, siyasi partilerin ve değişik grupların oluşumu serbesttir.

Bu anlatılanlara göre demokrasi dininde, kendisine ibadet ve itaat edilen ilah, insanın heva ve hevesidir. İşte bu sapık olan demokrasi fikrinin sahipleri, bu yeni din demokrasiye inanırlar ve düşmanlıkları, dostlukları, savaşları sadece bu din için yaparlar. Bu dine giren kimseyi kendilerine dost edinir, ona yardımcı olurlar. Bu dine girmeyen kimseye ise düşman olup ona savaş açarlar.

Demokrasi bir taguttur ve Allah (c.c)’tan başka ibadet edilen tagutların temelini oluşturur. Buna rağmen insanlar bu dine girmede hiç çekinmez ve tereddüt etmezler. Ona muhakeme olurlar ve onu hiç çekinmeden överler.

Şöyle şaşırtıcı bir durum vardır: Kendilerinin müslüman olduklarını iddia eden kimseler yahudilik ve hristiyanlık dinine girmekten çekinirler. Buna rağmen demokrat, kominist, sosyalist veya laik bir partinin dinine girmekten hiç çekinmezler. Oysa nasıl hristiyanlık ve yahudilik birer din ise demokrasi, kominizm, sosyalizm, laisizm de aynı şekilde birer dindir. Bu dinlerin hepsi batıldır. Aralarındaki tek fark, hristiyanlık ve yahudiliğin semavi asıllı oluşu, demokrasi, komünizm, sosyalizm ve laisizmin semavi değil, heva ve hevesin ürünü oluşudur.



DEMOKRATİK YÖNTEM İLE İSLAM' I HAKİM KILMAK


Parti çalışmalarıyla islam'ı hakim kılmak , demokratik bir düzen içerisinde söz konusu olur . Demokratik düzenin en belirgin özelliğ ise "EGEMENLİĞİN KAYITSIZ ŞARTSIZ HALKIN OLDUĞUNU " ileri sürmektir. Demokratik düzenler , böylece işin başından itibaren Allah 'ın hakimiyetini kabul etmediklerini , Allah 'ın hakimiyeti yerine halkın hakimiyetini öngördüklerini ifade etmektedirler. Bu herkesin bildiğidir.

Demokratik düzenler Allah 'ın hakimiyetini yani insanların hayatını düzenlemek üzere Allah 'ın koyduğu hükümleri dolayısı ile İslam hukukunun tümünü red edip halkın hakimiyetini yani demokratik sistemlerde yasama meclislerinin yaptıkları kanun ve hükümleri kabul ettiklerinden ; bütün kurum ve kuruluşları , mevzuatları da o şekle göre şekillendirirler.Hiçbir alanda halkın hakimiyetini sarsacağı kabul edilen herhangi bir faaliyet ve çalışmaya imkan verilmek istenmez . Buna aykırı kanaat , yaklaşım ve ve gayeleri bulunan ekipler , en azından bu kanaat ,yaklaşım ve gayelerini açığa vurmamak zorundadırlar; buna çok büyük ölçüde dikkat etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde kurulu düzenle ve bu düzenin ilkeleriyle karşı karşıya gelir.Bunun için böyle bir süreci kabul edenlerin en azından zahiren de olsa bu ilkeleri kabullenmeleri veya kabul ediyor görünmeleri gerekir. İstedikleri doğrultuda faaliyeti açık açık yapamayacaklarından işleri güçleri kurulu düzenin mevzuat yada teamüllerindeki boşlukları araştırmak ve bu boşlukları kendi lehlerine yorumlamak için zaman ve emek harcamak olur . İslam davetinin basiret üzere yapılması gereği gayet açık bir şekilde anlaşılmaktadır.Müminler , Peygamberin yolu üzere daveti bırakıp , körü körüne davette bulunamazlar .

"De ki : İşte bu benim yolumdur .Ben Allah'a (körü körüne değil) bir basiret üzere davet ederim Ben de bana uyanlarda böyleyiz. Allah 'ı tenzih ederim ,ben asla müşriklerden değilim ." (Yusuf 108)
Acaba basiret üzere davet yolunu bırakıp , başka yollar denemeye kalkışmanın şirki red edebilme özellik ve nitelikleri ne kadardır ? !

Seçim sandığına giden bir vatandaşın bu davranışının anlamı ; Kendisi ister işin şuurunda olsun, ister olmasın , ister bu anlama geldiğini bilmekle kalbinden bunu onaylamasın, fark etmez - zahiren şudur :"Ben sahip olduğum kendi payıma düşen egemenlik hakkımı , filan partiye veya falan kişiye bana vekaleten kullanmak üzere belirlenen süre içerisinde devrediyorum."

Daha sonra "milletvekili" denilen bu kimselerin bir mal, bir meta gibi alınıp satılmaları, seçmenlerini her hangi bir şekilde hesaba katmaksızın yasamalarda (kanun koyma) ,tasarruflarda bulunması, hatta seçmenleriyle birlikte ülkelerini bile gereğinde satmaları , seçmenleri de dahil olmak üzere bütün milletin başına çorap örmeye kalkışmaları , ülkenin ve insanların menfaatlerini peşkeş çekmeleri vb. üzerinde durmayalım.Çünkü bizim için önemli olan seçime katılmanın ne anlama geldiğidir.

O da şudur: "ben mevcut demokratik düzeni kabul ediyorum .Bu düzenin sınırları içerisinde kalmak üzere , hakimiyet hakkımı şu partinin ya da bu kişinin kullanmasını istiyorum." Seçime katılmanın bu anlama gelmediğini söylemek mümkün değildir.

Bizim sandığın başına giderken başka niyetler taşımamız, davranışımızın hükmünü değiştirmek için yeterli değildir.İslami bilgisiasgari seviyede olan birisine şöyle bir soru soralım :Bir gavur bize: " Şu münkeri veya şu haramı işleyin ; mesela şu şarabı için , yahut şu domuz etini yeyin, o zaman ben de müslüman olacağım aksi takdirde olmam " dese biz onun dediğini müslüman olmasını sağlamak niyeti ile kastıyla yapabilir miyiz ? Evet ,böyle bir soru sorsak, kim bize : Niyetiniz o gavuru müslüman yapmak olduğu sürece siz o münkeri ve o haramı işleyebilirsiniz, bundan dolayı sizin için vebal yoktur diyebilir? Demek ki hangi niyetle olursa olsun ve rey verdiğimiz parti veya kişinin niteliği ne olursa olsun , seçmen olarak seçime katılmanın anlamı , kurulu bulunan demokratik düzeni kabul etmek olarak yorumlanmasa bile, en azından reddetmemek anlamına gelir !
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Konuya kaynak belirtilmediği için kilitlidir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst