
Üstad gitarimiz Demir Demirkan yeni albümü "Yolun Yarısı" nı çok yakın bi zamanda çıkaracak, parçalar vs. hazır satışa sunulmayı bekliyor. Bu albüm hakkında 31 Mayıs'ta Akşam Gazetesinin yapmış olduğu haber ve röportajı aşağıdadır.

Demir Demirkan, beşinci albümü Yolun Yarısını çıkardı. Türkçe rock müzik tarihine birçok hit bırakan sanatçının ismini, sadece kendi işleriyle değil farklı projelerde de sıkça duyuyoruz. Pentagramda başladığı kariyeri solo olarak devam ediyor. Son albümü Yolun Yarısı aslında içeriğini isminde barındırıyor. Çünkü Demir Demirkan, bildiğimiz sert müziğinden biraz uzaklaşıyor ama bu uzaklaşma popüler alana kayma anlamında değil. Albüm gayet sakin, oturarak hatta yatarak da dinlenecek bir Demir Demikan albümü; sakin ve rahat. Bu durum sanatçının ruh halinin de yansıması gibi. Bir önceki albümü Ateş Yağmurunda Çırılçıplak için kendisiyle bir yıl önce yaptığımız söyleşide biraz daha asabi gibiydi. Bu kez gayet rahat, sakin sakin anlatıyor. Bu topraklara ait melodilere daha fazla ağırlık vermiş. Çalıştığı yabancı ekiple de onların gözünden bu müziklerin icrasını sağlamış. Demir Demirkanla albümün hikayesini konuştuk.
Albüm biraz erken gelmedi mi?
Bir sene oldu. Aslında eylül gibi düşünüyordum ama şarkılar ardı ardına gelince haydi girelim kayıt edelim dedik. Hazır olmuşken çıkarmak lazım. Bir de böyle sözlü şarkılar yapalım konserlere daha fazla insan gelsin, bu kez öyle takılalım dedik. Böyle olumca da bu tür şarkılar çıktı ortaya.
Bu arada zamanınız nasıl geçti?
Sertabla beraber hazırladığımız Painted On Water projesi vardı. Hazirandan itibaren onu yazmaya başladık. Eylülde kayıtları için Amerikaya gittik. Henüz bitmedi kayıtları ama İngilizce bir caz albümü olacak. Müziğine baktığımızda bizim buralardan epey malzeme var.
Buraya yönelik bir albüm olmayacak o zaman?
Yok değil. Türkiyede Anadolu alt yapılı İngilizce sözlü bir albüm yapmak çok da mantıklı gelmiyor açıkçası. Mutlaka dinleyicisi olacaktır tabii.
Birçok farklı projeyle uğraşıyorsunuz. Kendi işlerinize nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Vakit planlayınca oluyor. Müziği ve çalışmayı da seviyorsan sorun olmuyor. Mesela Painted On Waterın kayıtlarının yapılması gerekiyordu. 3-4 gündür Bodrumdaydım. Böyle vakitler ayırıyorsun yani. Konuya güzel ve sakin yaklaşırsan yapılıyor.
Hangisi daha zevkli peki?
Sorun da işte bu! Hepsi eğlenceli geliyor. O yüzden yapıyorsun. Senfoni orkestrasıyla beraber gitar çalmak mesela acayip eğlenceli geliyor. Rock dinleyicisinin karşısında kendimi kaybetmekten de acayip zevk alıyorum.
Albümdeki şarkıları Bodrumda yazmışsınız
Uzun zamandır Bodruma gidip gelirim. Annemler 15 seneden beri oradalar. Orada arkadaşlarım var. Geçen haziranda Sertabla Painted On Waterı yazmak için konuşurken Bodruma gidip her şeyden uzaklaşalım dedik. Çok fazla konsantre olmamız gerekiyordu. Gittik oraya, epey de yazdık. Zaten şu anda her şey orada.
Albümdeki parçalar eskiye nazaran daha sakin
Savaşmayan bir albüm bu. 2004 İstanbul daha savaşan, uçlarda bir albümdü. Burada hayatı daha fazla anlayıp biraz daha olaylara bakarak değerlendiren bir hal var. Ama bu hiçbir zaman Abi ben anladım, çözdüm olayı şeklinde değil. Olayları anlayıp, o gençlik zamanlarının verdiği fevriliğin dışında bir adam var. Daha samimi. Kendine samimi olunca başkasında da oluyorsun. Hani bazı adamlar vardır. Başka seçeneği yokmuş kadar samimidir. Ben de normal hayatta böyle birisiyim ama iş albümlere geldiğinde bu durum gidiyor. Öne bir maske koyma çabası vardı. Bunu geçen albümde kırdım. Zaten o albümün hikayesi daha bir içsel yolculuk falandı. O epey iyi gelmiş demek ki. Koyuverdim gitti artık.
Neden böyle bir durum vardı?
Yaaa, biz böyle rockçıyız ya hani... Öne bir tavır koymamız gerekiyor ama alakası yok. Eskiden gördüğümüz adamlarda da bu tavır var gibi geliyordu ama hiç de öyle değil. Adam dünyada kırk milyon albüm satmış, senin benim gibi oturup takılıyor.
Pentagramdan beri bu toprakların müziğinden etkileniyorsunuz. Bu durum bu albümde çok daha fazla belli oluyor. Bu kez neden daha fazla ağırlık verdiniz?
Geçen yaz, bin tane türkü dinledim Painted On Waterı yazarken. Çok da iyi geldi. Uçtum resmen. Bazıları mesela içerik olarak çok enteresandı. Adam iki kelimeyle anlatmış çözmüş olayı. Onu sevince ve dinleyince yapıyorsun yani... Keşke bir Türk enstrümanı çalabilseydim, çok isterdim. O ritmin, o melodilerin benim müziğimde olması keyif veriyor. Bir de seyirciyle aramızda bir taban yaratıyor. Buralıyız hepimiz sonuçta.
Kaynak