- Katılım
- 5 Eylül 2009
- Mesajlar
- 1,657
- Reaksiyon puanı
- 75
- Puanları
- 0
Histogram nasıl okunur?
Herşeyin başlangıcı: Film
Sayısal fotoğraf makineleri hayatımıza girmeden önce çoğunuz elinize filmli fotoğraf makinesi almışsınızdır. Makineye film takmak zor bir iş olmasa da (ilk denememde becememiş olduğumu itiraf edeyim ) sıradan bir kullanıcıya göre zor iştir ve genelde fotoğrafçıdan alınan film gene orada fotoğrafçıya taktırılır, fotoğraflar çekildikten sonra da makine fotoğrafçıya götürülür ve fotoğrafçının çıkardığı film banyo edilmek üzere orada bırakılırdı. Fotoğrafçının gelmemizi istediği zamanda gittiğimizde de paramızın karşılığı olarak elimize yanık yoksa 36 adet fotoğraf ve de banyo edilmiş 36′lık film rulosu verilirdi. Bu nostaljiyi o film rulosnu hatırlamanız için yaptım, hatırlamayanlar olursa diye de aşağıya bir görsel ekledim.
35mm'lik film (Kaynak: Wikipedia)
Bu 36′lık film rulosu aslında üzerine düşen görüntüyü kaydedebilecek yapıda düz bir şeritten ibarettir yani 36 fotoğraf çekebilmek için özel 36 parçası yoktur ama özellikle 36 tane fotoğraf çekmeye yetecek kadar uzunluğa sahiptir. 36 karenin her biri ruloda 36×24mm’lik yer kaplar. Kodak tarafından 1934′te duyurulan bu film ruloların ismi 35mm’lik film olarak geçer (ISO 1007′ye göre tam olarak ‘135 Film’ ve bu filmi kullanan fotoğraf makinelerine de 35mm fotoğraf makinesi denir.
DSLR’lar da gerek lens sistemleri olsun, gerek kafa yapıları olsun, filmli dönemdeki büyüklerinden türetildiler çünkü bu sayede firmaların mevcut lens sistemleri de sayısal fotoğraf makinesi kullanıcıları tarafından kullanılabilecekti. Film ve dijital arasındaki tek fark görüntünün film yerine dijital görüntü algılayıcı tarafından yakalanacak olmasıydı. Ama işte burada boyutla alakalı bazı sorunlar vardı! Neydi bu sorunlar?
KODAK DSC100 Sistemi (kaynak: www.dcam.ru)
Uzun bir süre Kodak DSC serisi ile bu alanda yalnız kaldı. 1999′da Nikon profesyonellere yönelik D1 modeli ile pazara merhaba derken, 2000 yılında Fuji SX1 Pro modeli ile profesyonel olmayan kullanıcılara da DSLR pazarının kapılarını açmış oldu. Canon ise 2001 yılında profesyonellere yönelik EOS-1D modelini sundu.
DSLR pazararını tümüyle değiştiren ve bugün ucuza DSLR alınabilmesini sağlayan firma ise Canon oldu. 2003 yılında 1000$ barajının altına 999$ fiyat etiketine sahip EOS 300D modeli ile geçen Canon, diğer firmaların da rekabetçi fiyatlarla ürün çıkarmalarına öncülük etti. Kodak DSC100′den sonra gelen modeller de gene 35mm’lik filme göre daha küçük görüntü algılayıcıları kullandılar. işte bu küçük algılayıcıların 35mm’lik filme göre ne kadar küçük olduğunu belirten sayıya da kesme çarpanı denilmeye başladı.
Kompakt makinelerde de bu çarpan söz konusuydu ama zaten lensleri çıkarılamadıkları için kimse bu konuyu kurcalama gereği duymadı Yazının ilerleyen bölümlerinde bundan da bahsedeceğim.
Maliyet hesapları, farklı boyutlarda algılayıcıları beraberinde getiriyor…
Yukarıdaki Wikipedia’dan aldığım görselde günümüz dijital fotoğraf makinelerinin kullandığı görüntü algılayıcı boyutlarının 35mm’lik filme (’35mm tam-kare’ ile gösterilen) göre karşılaştırmasını görebilirsiniz. 1/2.5″ olarak geçen algılayıcı elinizdeki kompakt fotoğraf makinesinda muhtemelen yer alıyor (çoğu Canon Powershot, Nikon Coolpix, Fuji Finepix modelleri vs.). DSLR’lar ile aralarındaki boyut farkı görebildiğiniz gibi ciddi boyutlarda. Kimi kompakt fotoğraf makineleri 1/2.5″ lik algılayıcılara göre biraz daha büyük ama DSLR’lara göre hala çok küçük olan 1/1.7″ algılayıcıyı kullanmakta.
Çeşitli algılayıcıların ölçülerini içeren bir tablo ile durumu daha da belirginleştirelim.
Algılayıcı Boyutları: Daha anlaşılır olması için tabloyu DSLR ve kompakt/DSLR-benzeri olarak ikiye böldüm. Burada bulunmayan algılayıcılar için wikipedia'ya bakbilirsiniz.
Algılayıcı boyutunun görüntü kalitesini ne şekilde etkilediğini çok basit ve anlaşılır bir örnekle göstereceğim. 12MP’lik 5 farklı fotoğraf makinesini ele alalım: Canon EOS 5D, Nikon D90, Canon EOS-450D, Olympus E-620 ve Canon PowerShot SD960 IS.
Bu tablodan da görebildiğimiz gibi, Canon’un hem kompakt sınıftaki PowerShot SD960 IS modelinde, hem de tam-kare algılayıcılı DSLR modeli olan EOS 5D’sinde hemen hemen aynı piksel sayısına sahip algılayıcılar kullanmış. Bu durumda yaklaşık 12MP’lik çözünürlük sunan iki fotoğraf makinesinin benzer görüntü kalitesine sahip olması beklenebilir mi? Elbette hayır! EOS 5D’nin algılayıcısının toplam yüzey alanı 960IS’inkinin yaklaşık 30 katı! Kabaca EOS 5D’nin her bir pikseli 960IS’in her bir pikselin 30 katı büyüklüğe sahip diyebiliriz. Yukarıdaki tabloda dördüncü sütunda yer alan birim alandaki MP değerine yani piksel yoğunluğuna baktığımızda zaten herşey gayet net olarak ortada.
Lenslerin görüş alanları karşılaştırılırken yatay veya dikey görüş açısı değil, köşegen (diyagonal) görüş açısı kullanılır (daha fazla bilgi için bkz: ‘Görüş Açısı‘. 35mm’lik filmin köşegen boyutunun görüntü algılayıcısının köşegen boyutuna oranı da kesme çarpanını verir. Örnekle konuyu pekiştirelim:
Kesme çarpanının pratikteki etkileri
En çok optik algılayıcı çeşidine sahip olduğu için Canon’dan örnek vererek kesme çarpanının pratikteki etkilerini kavrayalım.
Canon EOS 1D çıkmadan önce, filmli dönemde de EOS ismiyle Canon modelleri mevcuttu. Hem filmli hem de dijital EOS gövdelerine lensi taktığımız ağız yapısı ise aydınıydı yani filmli EOS’unuz için satın aldığınız lenslerinizi dijital EOS’unuzda da ek masraf yapmadan kullanabilecektiniz. 1980′lerde satın aldığınız Canon EF 50mm f/1.8 lensini çok severek kullanıyordunuz . DSLR’ların fiyatlarının iyice ucuzlaması ile siz de bir adet Canon DSLR almaya karar verdiniz, ne de olsa lenslerinizi kullanmaya devam edebilecektiniz. Araştırdınız ve ve bir adet Canon EOS 450D almaya karar verdiniz. Parası ödendi ve makineyi alır almaz kit lensini çıkartıp EF 50mm f/1.8′inizi taktınız. Hmm, birşeyler farklıydı… Lens filmli SLR’ınızdan daha çok yakınlaştırma sağlıyordu sanki!
Lens gerçekten de 450D’de daha mı çok yakınlaştırma sağlıyordu? Bu sorunun tam cevabı hayır olacak. Lens hala eski lensiniz, hiçbir şeyi fiziksel olarak değişmeden nasıl daha fazla yakınlaştırma sağlayabilir ki? Burada yakınlaştırma ‘hissi’ni veren küçülen görüntü yakalama birimi oldu. Olaylar açıklanacağı yere daha mı karışıyor PClabs’ta yayınlanan yazıdan sonra gelen sorularla nerelerde kafaların karıştığını öğrenmiş oldum. Kafa karışıklığını önlemek için de yazı daha açıklayıcı olacak şekilde yeniden düzenlendi. Bu amaç doğrultusunda hemen basitleştirlmiş tarzımıza geçiş yapıyoruz
Yalçın:EF 50mm f/1.8′in üzerinde odak uzaklığı kaç mm olarak yazmakta?
Okur: 50mm.
Okur: Lensi filmli bir EOS gövdede kullanmak istersek kaç mm olarak kullanacağız?
Yalçın: 50mm.
Okur: Lensi 35mm’lik filmle aynı boyutta algılayıcıya sahip dijital bir EOS gövdede (EOS 5D ve EOS-1Ds serileri) kullanmak istersek kaç mm olarak kullanacağız?
Yalçın: Film ve algılayıcı boyutu aynı olduğu için gene 50mm.
Okur: Lensi APS-H algılayıcıya sahip dijital bir EOS gövdede (EOS-1D serileri) kullanmak istersek kaç mm olarak kullanacağız?
Yalçın: Algılayıcı boyutu 35mm’lik filme göre daha küçüldüğü için devreye 1.3 kesme çarpanı girecek. Hesaplamamızda lensin üzerinde yazan mm değerini kesme çarpanı ile çarparak lensin 35mm karşılığını bulmuş olacağız yani 50 mm x 1.3 = 65mm.
Okur: Canon EOS 450D’mi aldım. Canon EF 50mm f/1.8′mi 450D’de kaç mm olarak kullanmış olacağım?
Yalçın: Algılayıcı boyutumuz APS-H modellerine göre biraz daha küçüldü ve kesme çarpanımız 1.6 oldu. Hesaplamamızda lensin üzerinde yazan mm değerini kesme çarpanı ile çarparak lensin 35mm karşılığını buluyorduk. Canon EOS 450D için 50 mm x 1.6 = 80mm.
Okur: Yani fotoğraf makinem ne olursa olsun, lensin üzerindeki mm değerini kesme çarpanı ile çarparak 35mm karşılığını bulmuş oluyorum?
Yalçın: Evet kesinlikle. Canon, Nikon ya da Sony olması farketmiyor. Kompakt ya da DSLR olması da farketmiyor. Bir lensin 35mm karşılığını bulabilmek için üzerinde yazan mm cinsinden odak uzaklığını kesme çarpanı ile çarpıyoruz. Burada önemli olan 35mm karşılığı ifadesi ki kafanızda hemen neden bizi çarpmalarla uğraştırıyorsun diye düşünebilirsin
Okur: Evet neden bizi uğraştırıyorsun. 450D’de de 50mm lens kullanıyorum desem yetmez mi?
Yalçın: Ortalığın format çöplüğü olması bizi ne yazık ki böyle hesap kitaba itiyor çünkü tam bir standart yok. 35mm karşılığı ile aslında anlatımı kolaylaştırmak hedefleniyor yoksa lensin fiziksel olarak 50mm olan odak uzaklığı değişmiyor, her zaman için 50mm olarak kalıyor ve lensin sağladığı görüntü de her zaman için sabit bir daire. Burada algılayıcı boyutu ile değişen, fotoğraf makinesindeki algılayıcının lensten gelen görüntünün ne kadarını kaydedebileceği oluyor. Aşağıdaki görselle durumu çok daha rahat anlayabileceksiniz.
Yukarıdaki görselin açıklaması şu şekilde. Sultan Ahmet Camii’sinin girişinde şöyle bir bakındık ve kapıdan girenleri çekmeye karar verdik. Lensimizi o yöne doğrulttuk. Vizörden kadrajımızı ayarladık ve çekimizi yaptık.
Konumumuzu değiştirmeden Canon EF 50mm f/1.8′i Canon EOS 5D’ye (kesme çarpanı=1) ya da Canon EOS 450D’ye (kesme çarpanı=1,6) taktığımızda her iki makinenin de gördüğü görüntü farklı bir kadraja sahip oluyor. Bu farklılığın kaynağı sadece ve sadece küçülen algılayıcı boyutu ile lensin sağladığı dairesel görüntünün daha küçük bir alanının makine tarafından görünmesi ve kaydedilebilmesi.
Yalçın: Evet durum aynen öyle. Konunun tam oturmasını sağlamak için son bir açıklama yapalım:
Canon EOS 5D ile Sigma 70-200/2.8 EX DG Macro HSM kullandığımızda ve 200mm'de fotoğraf çektiğimizde 12MP'lik bu fotoğrafı elde ediyoruz. 35mm karşılığı olarak lensin üzerinde ne yazıyorsa onunla yani 200mm odak uzaklığıyla fotoğraf çekmiş olduk. 200mm'lik odak uzaklığı 10°17' görüş açısı sağladı.
Yerimizi değiştirmeden makinemizi değiştirdik. Canon EOS 450D'ye Sigma 70-200/2.8 EX DG Macro HSM lensimizi taktık ve 200mm'de fotoğraf çektik. Elde ettiğimiz 12MP'lik fotoğrafta daha dar bir kadraj elde ettik. 35mm karşılığı olarak 320mm odak uzaklığı yani 6°29' görüş açısı elde etmiş olduk.
Okur: Tamam oturdu. Daha önceki yazıları okuduğumda algılayıcı küçülünce geniş kadrajlar elde edemeyeceğimim sanmıştım.
Yalçın: Burada aynı lensi, aynı noktadan kullanmayı anlattık. Gerek DSLR için gerekse kompakt için geniş açı lensler mevcut. Mesela Canon EOS 450D için 10-20mm lensler mevcut yani 1.6 kesme çarpanı ile çarptığımızda 16-32mm’lik 35mm karşılığına sahip olacağız ki bu oldukça geniş bir odak uzaklığı demek. Kompakt makinelerin lensine baktığımızda da gene lensin gerçek fiziksel odak uzaklığı değerini görürüz. 35mm karşılığı için bu değerleri kesme çarpanı ile çarpmamız gereklidir.
Okur: Görüş açılarının makine ve lense göre değerlerini nasıl hesaplıyoruz?
Yalçın: Bunun için hazır siteler mevcut, onları kullanıyoruz Mesela ben bu siteyi kullanıyorum: www.sweeting.org
Kesme çarpanının artıları ve eksileri
Kaynak
İngilizcesi ‘Crop Factor’ olan bu terimi Türkçeleştirmek istediğimizde farklı görüşler ortaya çıkabiliyor. Ben başından beri kullandığım şekliyle yani ‘kesme çarpanı’ olarak kullanmaya devam edeceğim. ‘Crop Factor’ teriminin yanı sıra bu konu ile ilgili yazılarda karşınıza çıkabilecek diğer İngilizce kullanımların da karşılıklarını verelim:‘Crop Factor’ nedir?
35mm’lik filmin köşegen boyutunun görüntü algılayıcısının köşegen boyutuna oranı kesme çarpanıdır.
- ‘Crop Factor’: Kesme Çarpanı
- ‘Field of View Crop Factor’ (FOVCF): Görüş Açısı Kesme Çarpanı
- ‘Focal Length Multiplier’: Bu da anlaşılması daha kolay olduğu için olsa gerek en çok karşılaştığınız kullanım oluyor, ‘Odak Uzaklığı Çarpanı’ diyeceğiz.
Herşeyin başlangıcı: Film
Sayısal fotoğraf makineleri hayatımıza girmeden önce çoğunuz elinize filmli fotoğraf makinesi almışsınızdır. Makineye film takmak zor bir iş olmasa da (ilk denememde becememiş olduğumu itiraf edeyim ) sıradan bir kullanıcıya göre zor iştir ve genelde fotoğrafçıdan alınan film gene orada fotoğrafçıya taktırılır, fotoğraflar çekildikten sonra da makine fotoğrafçıya götürülür ve fotoğrafçının çıkardığı film banyo edilmek üzere orada bırakılırdı. Fotoğrafçının gelmemizi istediği zamanda gittiğimizde de paramızın karşılığı olarak elimize yanık yoksa 36 adet fotoğraf ve de banyo edilmiş 36′lık film rulosu verilirdi. Bu nostaljiyi o film rulosnu hatırlamanız için yaptım, hatırlamayanlar olursa diye de aşağıya bir görsel ekledim.
35mm'lik film (Kaynak: Wikipedia)
Bu 36′lık film rulosu aslında üzerine düşen görüntüyü kaydedebilecek yapıda düz bir şeritten ibarettir yani 36 fotoğraf çekebilmek için özel 36 parçası yoktur ama özellikle 36 tane fotoğraf çekmeye yetecek kadar uzunluğa sahiptir. 36 karenin her biri ruloda 36×24mm’lik yer kaplar. Kodak tarafından 1934′te duyurulan bu film ruloların ismi 35mm’lik film olarak geçer (ISO 1007′ye göre tam olarak ‘135 Film’ ve bu filmi kullanan fotoğraf makinelerine de 35mm fotoğraf makinesi denir.
Ve dijitale geçiyoruz…Ciddi fotoğraf projelerinde orta ve büyük format filmler ve makineler kullanılmaktaydı ve 35mm’lik format amatör format olarak geçmekteydi. Gerek boyut, gerekse fiyat bakımından ulaşılabilir oldukları için 35mm formatını kullanan fotoğraf makineleri oldukça hızlı en yaygın kullanılan format oluverdiler.
DSLR’lar da gerek lens sistemleri olsun, gerek kafa yapıları olsun, filmli dönemdeki büyüklerinden türetildiler çünkü bu sayede firmaların mevcut lens sistemleri de sayısal fotoğraf makinesi kullanıcıları tarafından kullanılabilecekti. Film ve dijital arasındaki tek fark görüntünün film yerine dijital görüntü algılayıcı tarafından yakalanacak olmasıydı. Ama işte burada boyutla alakalı bazı sorunlar vardı! Neydi bu sorunlar?
- Görüntü algılayıcı boyutu büyüdükçe birim görüntü algılayıcı maliyeti de tahmin edeceğinizden çok daha hızlı artmaktaydı.
- Yakın tarihe kadar Canon dışındaki DSLR üreticilerinin tümünün kullandığı CCD teknolojisi (tekrarlı desen konusunda pek esnek olmadığı için) belli bir boyutun üstünde görüntü algılayıcı üretmek pratik olmuyordu.
KODAK DSC100 Sistemi (kaynak: www.dcam.ru)
Uzun bir süre Kodak DSC serisi ile bu alanda yalnız kaldı. 1999′da Nikon profesyonellere yönelik D1 modeli ile pazara merhaba derken, 2000 yılında Fuji SX1 Pro modeli ile profesyonel olmayan kullanıcılara da DSLR pazarının kapılarını açmış oldu. Canon ise 2001 yılında profesyonellere yönelik EOS-1D modelini sundu.
DSLR pazararını tümüyle değiştiren ve bugün ucuza DSLR alınabilmesini sağlayan firma ise Canon oldu. 2003 yılında 1000$ barajının altına 999$ fiyat etiketine sahip EOS 300D modeli ile geçen Canon, diğer firmaların da rekabetçi fiyatlarla ürün çıkarmalarına öncülük etti. Kodak DSC100′den sonra gelen modeller de gene 35mm’lik filme göre daha küçük görüntü algılayıcıları kullandılar. işte bu küçük algılayıcıların 35mm’lik filme göre ne kadar küçük olduğunu belirten sayıya da kesme çarpanı denilmeye başladı.
Kompakt makinelerde de bu çarpan söz konusuydu ama zaten lensleri çıkarılamadıkları için kimse bu konuyu kurcalama gereği duymadı Yazının ilerleyen bölümlerinde bundan da bahsedeceğim.
Maliyet hesapları, farklı boyutlarda algılayıcıları beraberinde getiriyor…
Yukarıdaki Wikipedia’dan aldığım görselde günümüz dijital fotoğraf makinelerinin kullandığı görüntü algılayıcı boyutlarının 35mm’lik filme (’35mm tam-kare’ ile gösterilen) göre karşılaştırmasını görebilirsiniz. 1/2.5″ olarak geçen algılayıcı elinizdeki kompakt fotoğraf makinesinda muhtemelen yer alıyor (çoğu Canon Powershot, Nikon Coolpix, Fuji Finepix modelleri vs.). DSLR’lar ile aralarındaki boyut farkı görebildiğiniz gibi ciddi boyutlarda. Kimi kompakt fotoğraf makineleri 1/2.5″ lik algılayıcılara göre biraz daha büyük ama DSLR’lara göre hala çok küçük olan 1/1.7″ algılayıcıyı kullanmakta.
Çeşitli algılayıcıların ölçülerini içeren bir tablo ile durumu daha da belirginleştirelim.
Algılayıcı Boyutları: Daha anlaşılır olması için tabloyu DSLR ve kompakt/DSLR-benzeri olarak ikiye böldüm. Burada bulunmayan algılayıcılar için wikipedia'ya bakbilirsiniz.
Algılayıcı boyutunun görüntü kalitesini ne şekilde etkilediğini çok basit ve anlaşılır bir örnekle göstereceğim. 12MP’lik 5 farklı fotoğraf makinesini ele alalım: Canon EOS 5D, Nikon D90, Canon EOS-450D, Olympus E-620 ve Canon PowerShot SD960 IS.
Bu tablodan da görebildiğimiz gibi, Canon’un hem kompakt sınıftaki PowerShot SD960 IS modelinde, hem de tam-kare algılayıcılı DSLR modeli olan EOS 5D’sinde hemen hemen aynı piksel sayısına sahip algılayıcılar kullanmış. Bu durumda yaklaşık 12MP’lik çözünürlük sunan iki fotoğraf makinesinin benzer görüntü kalitesine sahip olması beklenebilir mi? Elbette hayır! EOS 5D’nin algılayıcısının toplam yüzey alanı 960IS’inkinin yaklaşık 30 katı! Kabaca EOS 5D’nin her bir pikseli 960IS’in her bir pikselin 30 katı büyüklüğe sahip diyebiliriz. Yukarıdaki tabloda dördüncü sütunda yer alan birim alandaki MP değerine yani piksel yoğunluğuna baktığımızda zaten herşey gayet net olarak ortada.
apı çalışması yaptık. Buraya kadarki bölümü anladıysanız geriye kalan kesme çarpanını anlamanız da çok kolay olacakPiksel yoğunluğundaki bu avantaj, 2 sene daha yeni bir model olan 960IS’e göre EOS 5D’ye ciddi bir yüksek ISO başarımı ve detay yakalama kapasitesi veriyor. Yukarıdaki 5 örnek makineden, EOS 5D’ye görüntü kalitesi bakımında diğer hiçbir model yetişemiyor. Bunun yanında görüntü kalitesi için algılayıcı boyutunun tek başına da yeterli olmadığını da belirtmeliyiz çünkü fotoğraf makinesi üreticilerinin kullandığı görüntü işlemcileri gerçekten de fark yaratabiliyor.
Bunun en güzel örneğini Canon, 5D’nin görüntü algılayıcısının yüzey alanını sabit tutup, 5D Mark II’de piksel sayısını 12.7 MP’den 21 MP’e çıkartıp, görüntü kalitesinde düşme yaşatmayarak verdi. 2005 yılında çıkan EOS 5D DIGIC II işlemcisi kullanırken, 5D Mark II DIGIC IV işlemcisi kullanmakta.
Lenslerin görüş alanları karşılaştırılırken yatay veya dikey görüş açısı değil, köşegen (diyagonal) görüş açısı kullanılır (daha fazla bilgi için bkz: ‘Görüş Açısı‘. 35mm’lik filmin köşegen boyutunun görüntü algılayıcısının köşegen boyutuna oranı da kesme çarpanını verir. Örnekle konuyu pekiştirelim:
- 35mm’lik filmin köşegen uzunluğu 43.3 mm, Canon 450D’nin sahip olduğu APS-C görüntü algılayıcınınki ise 26.7 mm’dir.
- 35mm’lik filmin köşegen uzunluğu / görüntü algılayıcın köşegen uzunluğu = Kesme Çarpanı
- 43.3 mm / 26.7 mm = 1.621
- Virgülden sonra tek ondalık kalacak şekilde yuvarlarsak 450D’nin kesme çarpanı 1.6′dır deriz.
Kesme çarpanının pratikteki etkileri
En çok optik algılayıcı çeşidine sahip olduğu için Canon’dan örnek vererek kesme çarpanının pratikteki etkilerini kavrayalım.
Canon EOS 1D çıkmadan önce, filmli dönemde de EOS ismiyle Canon modelleri mevcuttu. Hem filmli hem de dijital EOS gövdelerine lensi taktığımız ağız yapısı ise aydınıydı yani filmli EOS’unuz için satın aldığınız lenslerinizi dijital EOS’unuzda da ek masraf yapmadan kullanabilecektiniz. 1980′lerde satın aldığınız Canon EF 50mm f/1.8 lensini çok severek kullanıyordunuz . DSLR’ların fiyatlarının iyice ucuzlaması ile siz de bir adet Canon DSLR almaya karar verdiniz, ne de olsa lenslerinizi kullanmaya devam edebilecektiniz. Araştırdınız ve ve bir adet Canon EOS 450D almaya karar verdiniz. Parası ödendi ve makineyi alır almaz kit lensini çıkartıp EF 50mm f/1.8′inizi taktınız. Hmm, birşeyler farklıydı… Lens filmli SLR’ınızdan daha çok yakınlaştırma sağlıyordu sanki!
Lens gerçekten de 450D’de daha mı çok yakınlaştırma sağlıyordu? Bu sorunun tam cevabı hayır olacak. Lens hala eski lensiniz, hiçbir şeyi fiziksel olarak değişmeden nasıl daha fazla yakınlaştırma sağlayabilir ki? Burada yakınlaştırma ‘hissi’ni veren küçülen görüntü yakalama birimi oldu. Olaylar açıklanacağı yere daha mı karışıyor PClabs’ta yayınlanan yazıdan sonra gelen sorularla nerelerde kafaların karıştığını öğrenmiş oldum. Kafa karışıklığını önlemek için de yazı daha açıklayıcı olacak şekilde yeniden düzenlendi. Bu amaç doğrultusunda hemen basitleştirlmiş tarzımıza geçiş yapıyoruz
Yalçın:EF 50mm f/1.8′in üzerinde odak uzaklığı kaç mm olarak yazmakta?
Okur: 50mm.
Okur: Lensi filmli bir EOS gövdede kullanmak istersek kaç mm olarak kullanacağız?
Yalçın: 50mm.
Okur: Lensi 35mm’lik filmle aynı boyutta algılayıcıya sahip dijital bir EOS gövdede (EOS 5D ve EOS-1Ds serileri) kullanmak istersek kaç mm olarak kullanacağız?
Yalçın: Film ve algılayıcı boyutu aynı olduğu için gene 50mm.
Okur: Lensi APS-H algılayıcıya sahip dijital bir EOS gövdede (EOS-1D serileri) kullanmak istersek kaç mm olarak kullanacağız?
Yalçın: Algılayıcı boyutu 35mm’lik filme göre daha küçüldüğü için devreye 1.3 kesme çarpanı girecek. Hesaplamamızda lensin üzerinde yazan mm değerini kesme çarpanı ile çarparak lensin 35mm karşılığını bulmuş olacağız yani 50 mm x 1.3 = 65mm.
Okur: Canon EOS 450D’mi aldım. Canon EF 50mm f/1.8′mi 450D’de kaç mm olarak kullanmış olacağım?
Yalçın: Algılayıcı boyutumuz APS-H modellerine göre biraz daha küçüldü ve kesme çarpanımız 1.6 oldu. Hesaplamamızda lensin üzerinde yazan mm değerini kesme çarpanı ile çarparak lensin 35mm karşılığını buluyorduk. Canon EOS 450D için 50 mm x 1.6 = 80mm.
Okur: Yani fotoğraf makinem ne olursa olsun, lensin üzerindeki mm değerini kesme çarpanı ile çarparak 35mm karşılığını bulmuş oluyorum?
Yalçın: Evet kesinlikle. Canon, Nikon ya da Sony olması farketmiyor. Kompakt ya da DSLR olması da farketmiyor. Bir lensin 35mm karşılığını bulabilmek için üzerinde yazan mm cinsinden odak uzaklığını kesme çarpanı ile çarpıyoruz. Burada önemli olan 35mm karşılığı ifadesi ki kafanızda hemen neden bizi çarpmalarla uğraştırıyorsun diye düşünebilirsin
Okur: Evet neden bizi uğraştırıyorsun. 450D’de de 50mm lens kullanıyorum desem yetmez mi?
Yalçın: Ortalığın format çöplüğü olması bizi ne yazık ki böyle hesap kitaba itiyor çünkü tam bir standart yok. 35mm karşılığı ile aslında anlatımı kolaylaştırmak hedefleniyor yoksa lensin fiziksel olarak 50mm olan odak uzaklığı değişmiyor, her zaman için 50mm olarak kalıyor ve lensin sağladığı görüntü de her zaman için sabit bir daire. Burada algılayıcı boyutu ile değişen, fotoğraf makinesindeki algılayıcının lensten gelen görüntünün ne kadarını kaydedebileceği oluyor. Aşağıdaki görselle durumu çok daha rahat anlayabileceksiniz.
Yukarıdaki görselin açıklaması şu şekilde. Sultan Ahmet Camii’sinin girişinde şöyle bir bakındık ve kapıdan girenleri çekmeye karar verdik. Lensimizi o yöne doğrulttuk. Vizörden kadrajımızı ayarladık ve çekimizi yaptık.
Konumumuzu değiştirmeden Canon EF 50mm f/1.8′i Canon EOS 5D’ye (kesme çarpanı=1) ya da Canon EOS 450D’ye (kesme çarpanı=1,6) taktığımızda her iki makinenin de gördüğü görüntü farklı bir kadraja sahip oluyor. Bu farklılığın kaynağı sadece ve sadece küçülen algılayıcı boyutu ile lensin sağladığı dairesel görüntünün daha küçük bir alanının makine tarafından görünmesi ve kaydedilebilmesi.
Okur: Yani kesme çarpanı artınca, algılayıcıyı küçüldüğü için aynı lens ile algılayıcının gördüğü alan yani görüş açısı küçülüyor, o da lens daha fazla yakınlaştırma sağlıyormuş hissi veriyor diyebilir miyiz? Sanırım anladımNot: Lensten algılayıcıya düşen görüntüler baş aşağıya yani ters oluyor. Burada kafalar karışmasın diye düz kullandım. Sistemin işleyişi için buraya bakabilirsiniz.
Yalçın: Evet durum aynen öyle. Konunun tam oturmasını sağlamak için son bir açıklama yapalım:
- 50mm lensi 1.6 kesme çarpanına sahip EOS 450D’ye taktığımızda lens 80mm oluyor (50mm x 1.6= 80mm) demek tamamen anlatımı kolaylaştırmak için seçilmiş bir yöntem.
- 50mm lensimizin odak uzaklığı takılan makineye göre değişmiyor. Lensin fiziksel bir özelliği olan odak uzaklığı her zaman 50mm.
- Odak uzaklığımız değişmezken algılayıcının küçülmesi nedeniyle elde ettiğimiz görüş açısı ise değişiyor.
- 50mm’lik bir lensin filmli gövdede sahip olduğu görüş açısı 39°35′
- 50mm’lik bir lensin filmle aynı boyutta algılayıcıya sahip EOS 5D gibi dijital bir gövdede (kesme çarpanı=1) sahip olduğu görüş açısı gene 39°35′
- 50mm’lik lensin EOS 450D’de (kesme çarpanı=1.6) sahip olduğu görüş açısı ise 25°21′
- Ne oldu? Görüş açısı daraldı yani lensin gördüğü toplam alanın daha küçük bir bölümü algılayıcımıza düştü ve lens daha fazla tele özelliği kazanmış gibi oldu.
- 25°21′ görüş açısını filmli gövdede sağlayan odak uzaklığı hangisi? yaklaşık 80mm
- Yani? EOS 450′de 50mm’nin verdiği görüş açısını EOS 5D’de 80mm verecek.
- Bu kullanım odak uzaklığının 35mm karşılığını anlatmak için vardır yoksa lensin fiziksel olarak 50mm’lik bir odak uzaklığı vardır ve o değişmez. Görüş açıları ile yani derece dakika cinsinden değerlerle uğraşmak yerine odak uzaklığı ile karşılaştırma yapmak daha kolay olduğu için kullanılmaktadır
Canon EOS 5D ile Sigma 70-200/2.8 EX DG Macro HSM kullandığımızda ve 200mm'de fotoğraf çektiğimizde 12MP'lik bu fotoğrafı elde ediyoruz. 35mm karşılığı olarak lensin üzerinde ne yazıyorsa onunla yani 200mm odak uzaklığıyla fotoğraf çekmiş olduk. 200mm'lik odak uzaklığı 10°17' görüş açısı sağladı.
Yerimizi değiştirmeden makinemizi değiştirdik. Canon EOS 450D'ye Sigma 70-200/2.8 EX DG Macro HSM lensimizi taktık ve 200mm'de fotoğraf çektik. Elde ettiğimiz 12MP'lik fotoğrafta daha dar bir kadraj elde ettik. 35mm karşılığı olarak 320mm odak uzaklığı yani 6°29' görüş açısı elde etmiş olduk.
Okur: Tamam oturdu. Daha önceki yazıları okuduğumda algılayıcı küçülünce geniş kadrajlar elde edemeyeceğimim sanmıştım.
Yalçın: Burada aynı lensi, aynı noktadan kullanmayı anlattık. Gerek DSLR için gerekse kompakt için geniş açı lensler mevcut. Mesela Canon EOS 450D için 10-20mm lensler mevcut yani 1.6 kesme çarpanı ile çarptığımızda 16-32mm’lik 35mm karşılığına sahip olacağız ki bu oldukça geniş bir odak uzaklığı demek. Kompakt makinelerin lensine baktığımızda da gene lensin gerçek fiziksel odak uzaklığı değerini görürüz. 35mm karşılığı için bu değerleri kesme çarpanı ile çarpmamız gereklidir.
Okur: Görüş açılarının makine ve lense göre değerlerini nasıl hesaplıyoruz?
Yalçın: Bunun için hazır siteler mevcut, onları kullanıyoruz Mesela ben bu siteyi kullanıyorum: www.sweeting.org
Kesme çarpanının artıları ve eksileri
+ Tele lens gerektirecek konuları çekmekten hoşlanıyorsanız daha uzağa ulaşabileceksiniz.
+ Algılayıcının boyutu ve maliyeti ters orantılı olduğu için kesme faktörlü makinalar çok daha ucuza edinilebilir.
+ Daha düşük maliyetle daha büyük odak uzaklığı kullanabilme imkanı.
+ Daha düşük maliyetle daha büyük odak uzaklığında daha büyük diyafram kullanabilme imkanı.
+ Markanız kafa değiştirmediyse, lens konusunda geriye uyumluluk.
- Geniş açı lens gerektirecek konuları çekmekten hoşlanıyorsanız APS-C için özel olarak üretilmiş lens almanız gerekecek.
- Algılayıcının boyutu küçüldüğü için yüksek ISO başarımı düşecek.
- Algılayıcının boyutu küçüldüğü için detay yakalayabilme yeteneği azalacak.
- Algılayıcı boyutu ile birlikte ayna ve de optik bakaç boyutu da küçülecek, daha karanlık ve daha küçük bir optik bakaç olacak.
Kaynak