Guest Part
Profesör
- Katılım
- 5 Haziran 2009
- Mesajlar
- 1,475
- Reaksiyon puanı
- 42
- Puanları
- 0
Mutlu Tönbekici, bugüne kadar yapıp, yiyip, içip kendisine fayda getirmeyen şeylerin listesini yaptı...
Bugüne kadar yapıp/içip/yiyip de hiç faydasını görmediğim şeyler
- ELMA KROM HAPI: Seda Sayan’dan başka bu zımbırtı ile zayıflayan var mı çok merak ediyorum. Hatta kendisinden bile kuşkuluyum. 1 kutu bitti tek bir gram vermiş değilim. Hatta aldım bile. Diyet de yapacakmışım. Ulan diyet yapınca zaten zayıflıyorum, senin hapını ne yapayım. .
- BİLGİSAYAR TAMİRİ: İki kere gitti geldi, fanı hala tırıldıyor. Her seferinde de gidiyor bir 80 kaat. Önce düzelmiş gibi oluyor, 15-20 gün sonra yine ötmeye başlıyor. Demek ki neymiş: Alalı beş yıl oldu, ömrü bitti bunun, direnme, git yeni bir tane al demeye çalışıyorlar.
- CİDDİ YAZILAR YAZMAK: Tek bir faydası yok. Memleketi kurtaramadığın gibi (her köşecinin hayali: Bir yazı yazacağım her şey değişecek!) dünyanın en sıkıcı insanı da oluyorsun. Hiçbir yazım, yeni moda isimlerle dalga geçtiğim son üç yazım (“Über saçma yeni Türk isimleri” ve “Korkunç İsimler Sözlüğü”, “Süpersonik Yeni Müslüman isimleri”
kadar ilgi görmedi. Aradan haftalar geçti hala mail alıyorum. Ayrıca bütün ciddi yazı uğraşıma rağmen Başbakan’ın kahvaltısına çağrılmadım. (Gelinlerinin isimleriyle dalga geçtiğim için olabilir mi?)
- SAÇ BAKIMI: Böyle tatlı dili, gey kılıklı kuaförler tarafından iki üç kere kandırıldım. O an için saç yumuşuyor, iyileşmiş, kırıkları tamir olmuş gibi görünüyor ama ilk yıkamada aynı çalı kafama geri geliyor. Tamir eden şampuanlar falan da palavra. Saç tamir olmuyor.
- TIRNAK GÜÇLENDİRİCİ CİLA VE HAP: Palvara. Denemediğim ürün kalmadı. Kağıt inceliğinde tırnağı güçlendiren bir şey yok.
- ZAYIFLAMAK: Hayatımın en şahane terk edilmesini 49 kilo iken yaşadım. 50 kilo iken annem öldü. 51 kilo iken işten atıldım. Bunlar zayıfken başıma gelenler. 57 kiloda Manita Bey’i tanıdım, çok mutluyum, 58 kilodayken iyi bir eve çıkabildim. 59 kiloda KGRG (koy bi tarafına rahvan gitsin) felsefesini benimsedim. Bunlar da kilo aldıktan sonra yaşadıklarım. Sonuç? Doğal olarak zayıf değilsen zayıflamak için çok çaba harcaman gerekiyor. Ve bu çabanın da her yıl artırılması gerekiyor. Zira kalleşçe yaşlanıyorsun ve metabolizman da alçakça (ve her nedense) yavaşlıyor. O kiloda kalmak ayrı bir stres, seni şişmanlatmayan yiyecekler bulmak ayrı bir stres. Değiyor mu diye bakmak lazım. Kimse birini sırf zayıfladı diye daha çok sevmiyor. Görenlerin sadece yarısı fark ediyor, (ki bunların arasında zayıflar asla olmuyor!) fark edenler de “ha iyi olmuş” deyip geçiyor. Kimse “Aman tanrım! Sen hayvan gibi uğraşmış 10 kilo vermişsin, artık seni partilerimize çağıralım, en iyi arkadaşımız ilan edelim, başımızın tacı yapalım” demiyor. Ve yine: Başbakan’ın kahvaltısına çağrılmıyorsun.
- AÇIK SÖZLÜLÜK: Daha işe yaramayan bir şey düşünemiyorum. Bir veya ikisi hariç bütün dostlarımı sanırım bu sayede kaybettim. Açık sözlülükten vazgeçmenin de bir faydası yok. Bu sefer de sinsi olduğun düşünülüyor. Aklından geçmeyenleri de senin yerine aklından geçiriyorlar. Övmenin de bir faydası yok. Övülen de tepene çıkıyor.
- ERTUĞRUL ÖZKÖK’Ü ANLAMAYA ÇALIŞMAK: Ben artık pes etmiş durumdayım. Dünkü yazısını (“Sen hiç arkandan bıçaklandın mı?”
üç kere okudum. Kime ne ayar çekiliyor, kime ne destek veriliyor, ne oluyor, ne bitiyor..
- LPG: Bana bu uygulamayı yapan kızların “ooooo... Nasıl da zayıfladınız” “vaaaay.. Buranız da gitmiş..” “ay ay ay hiçbişiciiniz kalmadı” gibisinden yoğun tezahüratına rağmen ben herhangi bir fark göremedim. Varsa bile bu Başbakan tarafından kahvaltıya çağrılmana yetmiyor.
Kaynak
MUTLU TÖNBEKİCİ / VATANBugüne kadar yapıp/içip/yiyip de hiç faydasını görmediğim şeyler
- ELMA KROM HAPI: Seda Sayan’dan başka bu zımbırtı ile zayıflayan var mı çok merak ediyorum. Hatta kendisinden bile kuşkuluyum. 1 kutu bitti tek bir gram vermiş değilim. Hatta aldım bile. Diyet de yapacakmışım. Ulan diyet yapınca zaten zayıflıyorum, senin hapını ne yapayım. .
- BİLGİSAYAR TAMİRİ: İki kere gitti geldi, fanı hala tırıldıyor. Her seferinde de gidiyor bir 80 kaat. Önce düzelmiş gibi oluyor, 15-20 gün sonra yine ötmeye başlıyor. Demek ki neymiş: Alalı beş yıl oldu, ömrü bitti bunun, direnme, git yeni bir tane al demeye çalışıyorlar.
- CİDDİ YAZILAR YAZMAK: Tek bir faydası yok. Memleketi kurtaramadığın gibi (her köşecinin hayali: Bir yazı yazacağım her şey değişecek!) dünyanın en sıkıcı insanı da oluyorsun. Hiçbir yazım, yeni moda isimlerle dalga geçtiğim son üç yazım (“Über saçma yeni Türk isimleri” ve “Korkunç İsimler Sözlüğü”, “Süpersonik Yeni Müslüman isimleri”

- SAÇ BAKIMI: Böyle tatlı dili, gey kılıklı kuaförler tarafından iki üç kere kandırıldım. O an için saç yumuşuyor, iyileşmiş, kırıkları tamir olmuş gibi görünüyor ama ilk yıkamada aynı çalı kafama geri geliyor. Tamir eden şampuanlar falan da palavra. Saç tamir olmuyor.
- TIRNAK GÜÇLENDİRİCİ CİLA VE HAP: Palvara. Denemediğim ürün kalmadı. Kağıt inceliğinde tırnağı güçlendiren bir şey yok.
- ZAYIFLAMAK: Hayatımın en şahane terk edilmesini 49 kilo iken yaşadım. 50 kilo iken annem öldü. 51 kilo iken işten atıldım. Bunlar zayıfken başıma gelenler. 57 kiloda Manita Bey’i tanıdım, çok mutluyum, 58 kilodayken iyi bir eve çıkabildim. 59 kiloda KGRG (koy bi tarafına rahvan gitsin) felsefesini benimsedim. Bunlar da kilo aldıktan sonra yaşadıklarım. Sonuç? Doğal olarak zayıf değilsen zayıflamak için çok çaba harcaman gerekiyor. Ve bu çabanın da her yıl artırılması gerekiyor. Zira kalleşçe yaşlanıyorsun ve metabolizman da alçakça (ve her nedense) yavaşlıyor. O kiloda kalmak ayrı bir stres, seni şişmanlatmayan yiyecekler bulmak ayrı bir stres. Değiyor mu diye bakmak lazım. Kimse birini sırf zayıfladı diye daha çok sevmiyor. Görenlerin sadece yarısı fark ediyor, (ki bunların arasında zayıflar asla olmuyor!) fark edenler de “ha iyi olmuş” deyip geçiyor. Kimse “Aman tanrım! Sen hayvan gibi uğraşmış 10 kilo vermişsin, artık seni partilerimize çağıralım, en iyi arkadaşımız ilan edelim, başımızın tacı yapalım” demiyor. Ve yine: Başbakan’ın kahvaltısına çağrılmıyorsun.
- AÇIK SÖZLÜLÜK: Daha işe yaramayan bir şey düşünemiyorum. Bir veya ikisi hariç bütün dostlarımı sanırım bu sayede kaybettim. Açık sözlülükten vazgeçmenin de bir faydası yok. Bu sefer de sinsi olduğun düşünülüyor. Aklından geçmeyenleri de senin yerine aklından geçiriyorlar. Övmenin de bir faydası yok. Övülen de tepene çıkıyor.
- ERTUĞRUL ÖZKÖK’Ü ANLAMAYA ÇALIŞMAK: Ben artık pes etmiş durumdayım. Dünkü yazısını (“Sen hiç arkandan bıçaklandın mı?”

- LPG: Bana bu uygulamayı yapan kızların “ooooo... Nasıl da zayıfladınız” “vaaaay.. Buranız da gitmiş..” “ay ay ay hiçbişiciiniz kalmadı” gibisinden yoğun tezahüratına rağmen ben herhangi bir fark göremedim. Varsa bile bu Başbakan tarafından kahvaltıya çağrılmana yetmiyor.
Kaynak