Blog yazılarıma burada başlıyorum

Bu konuyu okuyanlar

GizemliYazar

Öğrenci
Katılım
19 Mayıs 2017
Mesajlar
1
Reaksiyon puanı
2
Puanları
3
Yaş
41
Merhabalar dostlarım;
Bugün itibariyle, uzun süredir blog açılacak site araştırmalarım sonucunda ''shiftdelete.net'' te blog yazılarıma başlıyorum. Burayı seçmemin sebebi ; açacağım herhangi bir şahsi blogtaki yazıların , geniş bir kitleye ulaşamayacağını düşünmemdir.
Gördüğüm kadarıyla forumdaki kitle, genç, öğrenmeye açık kişilerden oluşuyor. Elbette ki insan, her yaşta yeni birşeyler öğrenebilir, belki kişinin yaşı genç olmasına karşın çok fazla hayat tecrübesi vardır da.Ayrıca, bir teknoloji forumu olduğundan yazılarımın, çok daha geniş kitlelelere ulaşabileceği düşüncesindeyim.

Eğer konuya ilgi gösterilirse, yazıyı okuyan adminlerden bizim için farklı bir bölüm açmasını rica ederim.

Peki ben kimim? Şimdilik ''gizemliyazar'' ismiyle tanımanız yeterli. Amacım ise; çoğu insanın çeşitli sebeplerle kimseyle paylaşamadığı/ paylaşmayı reddettiği, arayıpta bir türlü çözümünü bulamadığı sorunlarını derin bir şekilde ele almak, bu sorunlar için elimden geldiği kadar çözüm üretmek,çoğu bloggerın yaptığı gibi yüzeysel bir şekilde değilde kişinin ruhuna dokunmak, tabiri caizse onlara ''abi,dost,kardeş'' olmak.
Oluşturacağımız blogta, siz de ; hayatının herhangi bir döneminde sorun yaşayan/yaşamakta olan arkadaşlara destek olabilir, belki onlara hep birlikte çözüm bulabiliriz.
Gerçek dostluğun anlamını taşıyacak insanları nadir gördüğümüz, teknoloji çağının neredeyse hepimizi yalnızlaştırdığı, herkesin bir yerlere koşuşturduğu ve hayata tutunma çabasında olduğu bu zamanda; kimseye anlatamadığımız, çözümünü tek başımıza bulamadığımız sorunlarımızı, belki daha önce yaşayan arkadaşlardan dinleyebileceğimize , onlardan gerekli tavsiyeleri alarak üstesinden gelebileceğimize ve paylaşım yaparak çok daha geniş kitlelere ulaşabileceğimize inanıyorum.

Yazılarımı beğeneceğinizi düşünüyorum ve ilk olarak ''Kavgalı bir evde büyümek'' isimli blog yazıma başlıyorum.

''Kavgalı bir evde büyümek''
Tüm hayatımı etkileyen belki de en büyük sorunlarımdan birisiydi, sürekli kavga edilen bir evde büyümek benim için.Hani , belli bir yaşa ve döneme geldikten sonra , herşey gerçekten anlam kazanır ya, ''ben buymuşum'' meğer dersiniz, sonra etrafınızda olup biten herşeyi daha iyi analiz eder, kişisel kriterlerinizi belirlersiniz. Kimileri için bu daha erken, kimileri için de maalesef daha geç nükseder.

''Maalesef'' yazdım ama aslında bu durum çoğu kişi için avantajdır. Belki de çoğu kişinin erkenden farkedip hep aynı sonuçlara ulaştığı çözümler dışında bambaşka bir sonuca ulaştırır kişiyi.
Tam o dönemde anladım ben , diğerlerine göre pek anlayışlı olmayan bir aileye sahip olduğumu. Annem ve babam eğitimsiz insanlar, annem okuma ve yazma bilmez mesela. Tabii ki bunu onu aşağılamak için yazmıyorum, elbette belli sebeplerden okuyamayan, bu durumda olan birçok insan vardır.

Babamın babası yani dedemi hiç görmedim, babam küçükken ölmüş. Annemin de annesi ve babası hayatta değil. Onlarda sevgi görmeden büyümüş, belki de henüz evliliğe hazır değilken evlendirilmişlerdi. Bu dönemde bunları düşünemiyordum tabii, kendi hayatımı şekillendirmeye çalışıyor, herşeyin bir an önce olmasını istiyordum.

Kendimi bildim bileli ; evde bir günümü onların kavga etmelerine şahit olmadan geçirdiğimi hatırlamam. Az önce de bahsettiğim gibi , bu durum; hayatta bazı şeyleri önemsemeye başladığınız zamanlarda daha da etkilemeye başlıyor insanı.

Yüksek seslere ve ani tepkilere tahammül edemez oldum mesela zamanla, çocuk sevgim ve isteğim bir hayli arttı. Çünkü; kendi ailemi kurmak istiyordum artık, kavga edilmeyen bir evde yaşamak, huzurlu bir yuva yani. Yoklukla büyümüştüm, çoğu yaşıtım gibi okuldan arta kalan zamanlarda çalışmak zorundaydım. Çok iş deneyimim oldu, geçirdiğim bu dönemlerde içimde hep yeri doldurulamaz bir boşluk vardı, adı da sevilme hissiyatıydı, geç de olsa anladım.

Hayata ayrıcalıklı başlayan çocuklar birçok şeyi önceden keşfederler bana göre. Ben onlardan değildim, çok gerideydim onlara göre, benim düşüncem böyleydi. Üniversite yıllarımda bir teknoloji mağazasında satış personeli olarak çalışıyordum. Haftasonlarını hiç sevmezdim, çünkü aileler çocuklarıyla birlikte gelirdi mağazaya. Ailesinden sevgi gören, çocuklarının her durumda yanında olan anne-babalar. Babasından pahalı teknolojik aletler isteyipte reddedilmeyen çocukları görmek , beni hem üzer hem de sinirlendirirdi.

Başka çocuklar gibi hatalar yapıp ailemi zor durumda bırakmamıştım hiçbir zaman veya onları karşılayamayacakları masraflara sokmamıştım. Sadece takdir görmek, sırtımın sıvazlanmasını istiyordum beni seven bir el tarafından birazcık da olsa...

Yorgun bir şekilde eve gelip, evde yine saçma sebeplerden kavga çıktığını görmek, beni yalnızlaştırıyordu zamanla. Eve gelir; elimi yüzümü yıkar hemen odama çekilirdim, kulaklığımı takar müzik dinlerdim ya da uyumayı tercih ederdim. Çok düşünen bir çocuktum, okulda veya çalışırken sürekli düşüncelere dalardım. Diğer arkadaşlarım gülüp eğlenirken ben farklıydım, sanki eğlenceli yanımı kaybetmiştim, hayattan pek keyif almıyordum.

Alkole alışmıştım o ara bir hayli, akşamları sürekli içerdim, dolayısıyla sabahları kalkmakta zorluk çeker, işime hep geç kalırdım. Aşırı derecede sigara içerdim, her boşlukta, işyerimde mola vakti olmadığında bile çıkar içerdim, umursamazdım kimseyi. Bu durum, iş yaşantımda ayrıca sorunlarla karşılaşmama sebep olurdu , sürekli uyarı alırdım.

İnsanlar benim kurallarıma göre hareket etmeliydi, tek akıllıca düşünen ben olduğumu düşünürdüm, geriye kalan herkes aptaldı bana göre. Oyunu ben yönetmeliydim, çünkü hayatımda bazı şeylerin düzelmesini istiyor ya da bende olmayıpta başkalarında olan şeyleri tabiri caizse kıskanıyordum. Düzgün bir aile yapısında olmayan herkes istisnasız arkadaş,dost çevresini ailesi olarak kabullenir. Bende de bu durum farklı değildi. Dostlarım benim için ailem gibiydi, onlardan yana hata görmemeliydim, bir tek hatalarında bile ilişkimi bitirirdim. Dostuğun ayrı bir yeri vardı bende, hatasız olmalıydı. Halbuki kimse benim babamın oğlu değildi, herkes hata yapabilirdi, iş arkadaşlarımı bile ailem gibi görmeye başlamıştım.

Bu durum mutlaka bir yerde patlak verecekti, en ufak hatasını gördüğüm herkesten uzaklaşacak ve sonunda yalnız kalacaktım. Aileme birşeyleri belli etmeye başlamıştım, içinde bulundukları durumdan rahatsız olduğumu. Fakat; yanlış bir şekilde uyguluyordum bunu. Evde istemediğim bir durum olduğunda kırar,dökerdim etrafı. Onların sevdiği eşyalara zarar vermeye başlamıştım, sinirlenirdim televizyonu kırardım, sonra annemin eskiden kalan kahve fincanı takımlarını kırmıştım, bunun için hala pişmanlık duyarım.

Mantıklı düşünmeliydim, iş, okul vs. dolayısıyla tanıdığım arkadaşlarımın yaşamlarından örnekler almaya başladım, bu durum artık son bulmalıydı. Beni yiyip bitiren bu sorunuma bir çözüm bulmalıydım, sürekli aynı şekilde düşünmek ve hergün aynı şeyleri yaşamak zorunda kalmak buna çözüm değildi.

Cesaretimi topladım, hiçbir şekilde bana ilgi göstermeyen, dertlerime ortak olmayan , beni umursamayan ailemle konuşacaktım, ne olursa olsun. Beni dinlerler miydi ki? Onlarla bu zamana kadar hiçbir özelimi paylaşmamıştım. Aşık olmuştum, parasız kalmıştım, kavga etmiş başımı belaya sokmuştum ama yine de yardımlarını istememiştim.

Konuşmaya karar verdiğim gün yanlarına gittim, kafamda söyleyeceğim bütün cümleleri sıralamış,ezberlemiştim. Sonuç? sonuç iyi değildi. Konuşamadım, her zaman yaptığım gibi kırıp dökmeye başladım, bir yandan eşyaları kırıyor, diğer yandan onlara söylemek istediklerimi bağıra bağıra dile getiriyordum, çıldırmış gibiydim. Herşey anlamını kaybetmişti o an, tek önemediğim ve istediğim şey beni anlamalarıydı. Onlara, bir gün benimde aile kuracağımı ve bu durumun beni etkileyeceğini bağırarak söylüyordum, benim sorunlu olduğumu düşünüyorlardı çoğu zaman ve asıl sorunun onlarda olduğunu söylüyordum onlara.

Söyleyeceklerimi bitirdim, etraf harabe gibiydi, anlamsızca bana bakıyorlardı, utandım...Odama koşup kapıyı kilitledim, bir süre evde sessizlik hakimdi. Kimse konuşmuyordu.

Bu durum belli bir süre böyle devam etti, evde tartışma sesleri yoktu artık. Sanki herkes geçmişi silmişti. Yeni bir başlangıç yapacak gibiydik. Öyle de oldu. Sanırım yaşadıklarımı ve bu durumdan kaynaklanan rahatsızlığımı anlamışlardı. Eve girdiğimde tartıştıklarını görmüyordum artık, sanırım onlar için de zaman alacaktı bir durumdu normale dönüp, birbirleri ile iyi geçinmeleri.

Şu aralar babam hasta, onu hastaneye ben getirip götürüyorum. Hastaneye götürürken yürüyemez durumdaydı. Koluma takıp hastane merdivenlerinden indirirken çektiği acıdan gözünden yaşlar geldiğini gördüm. Yine de bana birşey söylemiyordu. Beklemiyordum da zaten, onlara ne kadar kızsamda görev edinmiştim onlara bakmayı. Sonuçta benim ailemdi onlar, yalnız bırakamazdım.

Sonuç olarak insanların alışkanlıklarını değiştirmeleri biraz zaman alabiliyor, belki çok daha uzayabiliyor bu süre. Yine de buradan çıkaracağımız dersler olmalı.

Öncelikle sahip olduğumuz dezavantajlı durumları, avantaja çevirme yetisini verir bize. Belki de gerçekten bu durumları yaşamalısınız, isyan etmemelisiniz hiçbirşey için. Belki de içinizdeki gücü keşfedip, başkalarında olmayan yeteneklerinizi keşfedeceksinizdir, bu dünyada hep bir denge vardır çünkü. Kişi; ne kadar zorluk çekerse o kadar ferah bir hayat yaşayacaktır ilerde.

Bu durumu yaşayan arkadaşlar var ise özellikle onlara çare olacaktır belki bu yazdıklarım. Eğer bir yol göstereniniz yoksa çok daha zorlaşıyor bu durum. En başta yapmanız gereken şey; rahatsızlık duyduğunuz her ne varsa onu bu kişilerle konuşmak, birşeyleri değiştirmeye çalışmak.Bu kişi çok korktuğunuz birisi olabilir,belki sizden maddi açıdan çok daha zengin ve çevreli birisi de olabilir veya bu kişi ''asla konuşamam'' dediğiniz birisi bile olabilir. İnsanın en güçlü silahı yüreğidir bazen. Konuşun, kaşınızdaki kişinin anlamayacağını düşünseniz bile konuşun onunla. Emin olun en azından onun düşünmesine, bu durumu değerlendirmesine neden olacaksınız, sonuç olumsuz olsa bile. Aklınızdaki düşüncelerin saçma olduğunu düşünseniz bile, açılın ona. Bu sadece sorun yaşadığınız insanlar için değil, sevdiğiniz birisi için bile böyledir. Seviyorsanız, söyleyin rahatlayın. Ne düşüneceğini, nasıl düşüneceğini umursamamalısınız karşınızdaki insanın. İnanın bu durum, ileride çok daha rahat bir şekilde yaşamanıza ve yaptığınız şeyden dolayı gururlanmanıza sebep olacak, sonuç olumsuz olsa bile söyleyip rahatlayacaksınız. Ve bir sonrakiler çok yıpratmayacak sizi, artık güçlü bir bireysinizdir çünkü...

Burada aşk,arkadaşlık, dostluk,ihanet kısaca kimseyle paylaşamadığınız herşey konuşulacak ve bir çözüm yolu üretilecek gerekirse bir abi gibi, kardeş gibi maddi, manevi destek sağlanacak.

İçimden ne geçiyorsa yardımcı olmak amacıyla yazmak istedim, umarım birilerine faydam olmuştur.
Unutmayın; bazı şeyleri görebilmek için gözler yetersiz kalır bazen, kalp gözünüzü açık tutmanız gerekir. Bazen de tam tersi gözler devreye girmelidir, birşeyleri farkedebilmek için.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın...
 
Üst