Bir Taciz Hikayesi

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan MdbK
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

MdbK

Doçent
Katılım
9 Mayıs 2008
Mesajlar
542
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
3 gün evvel, 18.30 sularında, evime dönüyorum. Dönemiyorum.
Bayram arifesinde, ne dolmuş ne taksi bulabildiğim için, evime yürümeye karar
veriyorum. Mesafe çok değil, 15 dakikada “evim güzel evime” kavuşabilirim.
Kulağımda hızlı müzik, ayaklarımda rahat botlar, yola koyuluyorum, ve olan oluyor.
Bir üst sokakta, motorlu bir serseri, beni kaldırım ve duvar arasında köşeye
sıkıştırıyor.
“Ne bu halin?” diyor. (mini etek ve botlarım arasındaki görünen bir karış deriye
hitap ediyor olmalı!)
Duymamazlıktan gelip hızlı hızlı yürümeye devam ediyorum.
Bizim sokağa döndüğüm anda yanıma birisi yanaşıyor.
Kullaklıklarımı çıkartıyorum.
“Yalnış anlamayın Pelin hanım, şu adamlar sizi uzun bir süredir takip ediyor, sizin yanınızda yürüyeyim” diyor.
Arkamda üç adam, yanımda yeni tanıdığım Serkan bey, yürümeye devam ediyoruz.
Ev kapısına vardığımda, Serkan beye teşekkür edip, bahçe kapısından giriyorum.
Bir de ne göreyim, motorlu adam, arkasına bir arkadaşını almış, kapımın önüne park ediyor.
“Ne işin var burada?” diyorum.
Cevap: “sana ne?”
“Git” diyorum.
Cevap: “sana ne?”
Anlayacağınız, kendi sokağımda rahat rahat yürüyemiyorum, ve bunun “ünlü” olmamla hiç bir alakası olmadığını biliyorum.
Olanları kadın olmama bağlıyorum.

Olup biteni birkaç kız arkadaşımla paylaşınca, başımdan geçenlerin gayet alelade olduğunu anlıyorum. Hepsinin benzer bir hikayesi var, hepsi bu vakaların arttığını söylüyor, ve hepsinin nasiyatı aynı: kısa etek giyme.
Giymeyiveririm, bu sorun değil. Sorun çok başka.

Şimdi, merak etmeyin, bu konuyu mahalle baskısına, türban/mini etek kıyafet özgürlüğü problematiğine getirmeyeceğim-hepimiz, özgürlüklerimizin ne kadar sınırlı olduğunu biliyoruz,
başımız açık da olsa, kapalı da olsa, olanın kadına olduğunu biliyoruz.
Bir kumaş parçası yüzünden sosyolojik analiz döktürecek, kıyafet devrimi sorgulaması yapacak, annelerimizin zamanında neydi, ne oldu klişesine sığınacak değilim.
Laik teyze tezleriyle bir yere gitmediğimiz ortada.

Sadece şunları söylemek istiyorum:
Bizim gibileri, sık sık toplumumuzu tanımamakla suçlanırız.
Oysa ben, ülkemi tanıyorum, buraya dışardan bir gözle de bakabiliyorum, içerden bir gözle de.
Ülkemin en iç karartıcı meselesinin kadın/erkek meselesi olduğunu düşünüyorum.
Dünyanın pek çok yerinde patriyarkal, yani ataerkil toplumları tanıdım,
erkek egemenliğini, İslamabad’da da, New York’ta da hissettim, yani sorun, bize has değil.
Beni endişelendiren, bizdeki uçurumun katlanarak artması, katmerlenmesi.
10 sene içinde bile çok şey değişti.
Kadın eline dokunmayan bir zihniyetle,
kadın gözünün içine bakamayan adamlarla bir yere gidilmeyeceği ortada.
Pardon, gidildiği ortada, ama orası, kadınların işine gelmeyecek bir yer.

Birkaç ay evvel, İran’lı bir kadın akademisyenin makalesinde, bir tür İslami
feminizmini tanımış oldum.
Hoca, “Batı, bizim kadınlarımızın ayrıştırılarak ezildiğini, sessizleştirildiğini
zannediyor, ama fena halde yanılıyor” diyordu.
Kadınlarımız, zaten adamlardan ayrı olmaktan memnun, ve aslında herşeyi bir güzel parmağında oynatıyor diyordu.
Kısacası, harem entrikası hikayesini yineliyordu.
Bana göre, bu kendini kandırmaktan başka birşey değil.
“Biz eziliyor gibi görünüyoruz, ama aslında asıl mazlum adamlar” diyen bir kafa
yapısı, bunca töre cinayetini, aile içi şiddet rekortmenliğini, tırmanan ensest, psikolojik bozukluk vakalarını nasıl açıklayacak?
Kadının bakire ya da fahişe totemine dönüştürülüp kısıtlanması konusunda ne diyecek?
Bu kadar kutuplaşmış / kutulanmış bir toplum nasıl sağlıklı olabilir ki?
İşin kötü tarafı, kadın konusunda kadın da adam da,
sağ medya da, sığ medya da,
A partisi de, B partisi de, C partisi de riyakar...

Nostradamusculuk oynamaya gerek yok,
bu ikiyüzlülük, açlık, arsızlık devam ettikçe, kadının gölgeleneceği ortada,
o gölgeler diyarında, ademlerin de bir karartı olacağı aşikar.
Bin yıldır ne değişti diyeceksiniz, bir şey diyemeyeceğim,
serzeniş etmekten başka bir şey yapamayacağım...

Pelin Batu
 

soulfear

Öğrenci
Katılım
29 Haziran 2008
Mesajlar
6
Reaksiyon puanı
0
Puanları
1
Dünyada her zaman güç elde etmek isteyen uygarlıklarda, toplumu yöneten yada yönetmek isteyenler ya tanrı olmuştur yada dini kendi istediği gibi kullanmışlardır. Haksızda sayılmazlar o kadar kolay ki bu gücü kullanmak. Asla sorgulanamaz olmasıda en büyük güç kaynağıdır. Bizim problemizde dini olduğu gibi değil onların bizlere empoze ettikleri gibi yaşamamızdır. Oysa İslam dininde asla zorlama yoktur.
 

y.karahan

Öğrenci
Katılım
16 Eylül 2009
Mesajlar
36
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
ben bu kadını oldum olası sevmiyorum.. kesinlikle islam düşmanı sinsi...
 

braveheart.fb

Profesör
Katılım
21 Mart 2009
Mesajlar
1,985
Reaksiyon puanı
92
Puanları
228
Klasik bir yaklaşım. Kadın, erkeğin ne kadar "Ahlaklı" olduğunu sorgular. ama erkek, kadının ne kadar "ahlaklı" olduğunu sorgulayamaz. örneğin bu yaklaşım kadının sokaktaki davranışının sorgulamasını ilkel, kadın haklarına saygısızlık, kişisel özgürlüğe müdahale olarak algılar. Ama erkeğin sokaktaki "ahlaki" duruşunu sorgular ve sınırlarını cizer.
 
Üst