Ottomanzo
Doçent
- Katılım
- 25 Temmuz 2008
- Mesajlar
- 746
- Reaksiyon puanı
- 7
- Puanları
- 0
Heyy! Yüce devlet büyükleri, pek kıymetli paşalarım!
Tanrı’nın ışığı hepinizin üzerine olsun!
Cami müdürü olmamızı istiyormuşsunuz. Duyduk! Lütfettiniz efendim. Türküm, doğruyum, çalışkanım; işte bu ant başlıca içeceğimizdir. İçip durduk. Ayığız, kafamız dinç.
Siz İstiklal Marşı’nı okurken biz playback yapmıyorduk, aziz insanlar. Koroya dahildik, mes gıcırtısı da duyduğumuz ilk senfoni değildi. Biz istiklali uğruna savaşanları biliriz. Peki, siz istikballeri uğruna yasaların 0.2’lik hörgücüyle savaşan gençliği bilir misiniz?
Bizi, yeni sezonun cüppe kreasyonlarını sergileyen, aromatik misvaklara diş bileyen, 99’luk tespihlerle din voltası atan, yoğun ney sesiyle kıbleye değil kameralara dönmüş Yeşilçam’ın yutturmaya çalıştığı jön imamlar gibi görmekten vazgeçin artık!
Golf sopasıyla zihinlerimizi falakaya yatırıp eğlenceli özgürlük marşları okumamızı, sonra da minareye çıkıp hiphop tarzındaki zıplattırıcı yasalarınıza methiyeler düzmemizi bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Boynumuz sizin portatif hukukunuza karşı bizden beklediğiniz katlanabilir, bükülebilir inceliğe asla sahip olmayacak! Sandığınız gibi meydanlarda işporta mağdurları gibi romantik sloganlar da atmayacağız!
NE KASVET VAR BİZDE NE DE GAM
Cüppelerimize kelebekler kondurup cami cemaatinden ülkemizin geleceği ve refahı için pembe niyazlar beklemeyeceğiz. Sandığınız gibi katsayı mağduru kızlar, copla çorba karıştırıp evde izdivaç posası modunda beklemiyor. Erkekler de iki cami arasında türbülansa girecek jet imam kıvamında değil. Yani anlayacağınız ne kasvet var bizde ne de gam.
Öyle başına bantlar çekerek ideolojik şiirler yazarak, şehrin bütün duvar diplerinde püskürtme mücahitlik yaparak vatan kurtarma derdinde de değiliz. Yıllarımız irtica paniği hallerinizi teskin etmekle, mısır gevreği yiyerek tombaladan fişlediklerinizi yüce devletümüze geri kazandırmakla, hasar tespiti için meydanlarda bayat sloganlar atmakla geçmeyecek.
Bundan sonra lolipop yiyip gelmişimize geçmişimize Fatiha okuyacağız. İmam hatiplerde zil yerine Orhan Gencebay çalacak, biz de en arabeskinden teneffüse çıkacağız! Sizin istediğiniz bu. Boynu bükük imam hatipliler profilinin dışına çıkıp tiki olmaya karar verdik. Tiki olup hamburger sivilcesi patlatacağız, namazlarımızı fastfood kılıp camilerden aleme akacağız. İşte sizin istediğiniz gençliğin imamcıl versiyonu bu, umarım rahatsız olmazsınız.
TARİH SİZİN, COĞRAFYA SİZİN
Siz kılıfı hazırlayan, biz de minareyi çalmakla görevlendirilmiş hatta buna zorlanmış, ‘yasa tenisi’ oynayanların arasında sayıya değil maça takılmış ikircikli gençleriz öyle mi? Tarih sizin, haritalar sizin, coğrafya sizin, iklim sizin... Zaten bu başımıza taktığımız da Akdeniz’in bitki örtüsü! Yeşerip duruyoruz.
Savunulmadığın yerde durmak hakiki adaleti oyalamaktır azizim! Kenara çekilip izlemekse tilkiler tribününde olmayı kabul etmektir. Eğer doktor olmamıza müsaade varsa yapacağımız ilk iş din ve devlet işlerini hukuki bir ameliyatla birbirinden ayırmak olacaktır. Zaten hakiki laikliği böyle de yaşamıyoruz hiç değilse aslını görürüz. Sömürücüleriyle uğraşmaktansa savunucularıyla ölürüz.
Pek kıymetli Danıştay cemaati...
Tanrının objektifi üzerinizde olsun.
Cami çıkışında, gösterdiğiniz adalet anlayışını sadaka kutularına atabilirsiniz. Bunda sonraki kararlarınızı da cami girişindeki konteynıra bırakabilirsiniz.
Hutbemiz bitmiştir.
Dağılabilirsiniz!
kaynak
Tanrı’nın ışığı hepinizin üzerine olsun!
Cami müdürü olmamızı istiyormuşsunuz. Duyduk! Lütfettiniz efendim. Türküm, doğruyum, çalışkanım; işte bu ant başlıca içeceğimizdir. İçip durduk. Ayığız, kafamız dinç.
Siz İstiklal Marşı’nı okurken biz playback yapmıyorduk, aziz insanlar. Koroya dahildik, mes gıcırtısı da duyduğumuz ilk senfoni değildi. Biz istiklali uğruna savaşanları biliriz. Peki, siz istikballeri uğruna yasaların 0.2’lik hörgücüyle savaşan gençliği bilir misiniz?
Bizi, yeni sezonun cüppe kreasyonlarını sergileyen, aromatik misvaklara diş bileyen, 99’luk tespihlerle din voltası atan, yoğun ney sesiyle kıbleye değil kameralara dönmüş Yeşilçam’ın yutturmaya çalıştığı jön imamlar gibi görmekten vazgeçin artık!
Golf sopasıyla zihinlerimizi falakaya yatırıp eğlenceli özgürlük marşları okumamızı, sonra da minareye çıkıp hiphop tarzındaki zıplattırıcı yasalarınıza methiyeler düzmemizi bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Boynumuz sizin portatif hukukunuza karşı bizden beklediğiniz katlanabilir, bükülebilir inceliğe asla sahip olmayacak! Sandığınız gibi meydanlarda işporta mağdurları gibi romantik sloganlar da atmayacağız!
NE KASVET VAR BİZDE NE DE GAM
Cüppelerimize kelebekler kondurup cami cemaatinden ülkemizin geleceği ve refahı için pembe niyazlar beklemeyeceğiz. Sandığınız gibi katsayı mağduru kızlar, copla çorba karıştırıp evde izdivaç posası modunda beklemiyor. Erkekler de iki cami arasında türbülansa girecek jet imam kıvamında değil. Yani anlayacağınız ne kasvet var bizde ne de gam.
Öyle başına bantlar çekerek ideolojik şiirler yazarak, şehrin bütün duvar diplerinde püskürtme mücahitlik yaparak vatan kurtarma derdinde de değiliz. Yıllarımız irtica paniği hallerinizi teskin etmekle, mısır gevreği yiyerek tombaladan fişlediklerinizi yüce devletümüze geri kazandırmakla, hasar tespiti için meydanlarda bayat sloganlar atmakla geçmeyecek.
Bundan sonra lolipop yiyip gelmişimize geçmişimize Fatiha okuyacağız. İmam hatiplerde zil yerine Orhan Gencebay çalacak, biz de en arabeskinden teneffüse çıkacağız! Sizin istediğiniz bu. Boynu bükük imam hatipliler profilinin dışına çıkıp tiki olmaya karar verdik. Tiki olup hamburger sivilcesi patlatacağız, namazlarımızı fastfood kılıp camilerden aleme akacağız. İşte sizin istediğiniz gençliğin imamcıl versiyonu bu, umarım rahatsız olmazsınız.
TARİH SİZİN, COĞRAFYA SİZİN
Siz kılıfı hazırlayan, biz de minareyi çalmakla görevlendirilmiş hatta buna zorlanmış, ‘yasa tenisi’ oynayanların arasında sayıya değil maça takılmış ikircikli gençleriz öyle mi? Tarih sizin, haritalar sizin, coğrafya sizin, iklim sizin... Zaten bu başımıza taktığımız da Akdeniz’in bitki örtüsü! Yeşerip duruyoruz.
Savunulmadığın yerde durmak hakiki adaleti oyalamaktır azizim! Kenara çekilip izlemekse tilkiler tribününde olmayı kabul etmektir. Eğer doktor olmamıza müsaade varsa yapacağımız ilk iş din ve devlet işlerini hukuki bir ameliyatla birbirinden ayırmak olacaktır. Zaten hakiki laikliği böyle de yaşamıyoruz hiç değilse aslını görürüz. Sömürücüleriyle uğraşmaktansa savunucularıyla ölürüz.
Pek kıymetli Danıştay cemaati...
Tanrının objektifi üzerinizde olsun.
Cami çıkışında, gösterdiğiniz adalet anlayışını sadaka kutularına atabilirsiniz. Bunda sonraki kararlarınızı da cami girişindeki konteynıra bırakabilirsiniz.
Hutbemiz bitmiştir.
Dağılabilirsiniz!
kaynak