myefsane
Dekan
- Katılım
- 15 Eylül 2006
- Mesajlar
- 6,949
- Reaksiyon puanı
- 49
- Puanları
- 228
Bir balıkçı hikâyesi
Fakir bir adam, oltayla balık tutuyordu ki, O yerin hükümdarı, buna yaklaşıp,
- Oltana ilk takılan şey ne olursa, sana, onun ağırlığınca altın vereceğim, dedi.
Biraz sonra oltaya, ortası delik bir kemik takıldı
Hükümdar;
- Ne yapalım, şansın bu kadarmış, dedi.
Ve o garibi sarayına götürüp;
- Bu balıkçıya, elindeki kemiğin ağırlığınca "altın"verin! diye emretti.
- Başüstüne sultanım!dediler ve ortası delik kemiğiterazinin bir kefesine koydular.
Öbür kefesine de altın liralar koymaya başladılar.
Bir, beş, on, yirmi, elli, yüz...
Hayret! Kemiğin bulunduğu kefe, yerinden oynamıyordu.
Halbuki görünüşte, Bir iki tane altını zor tartardı.
Altın koymaya devam ettiler. Kefe doldu taştı,
Ama Kemiğin bulunduğu kefe bir milim bile oynamadı yerinden.
- Bunda bir sır var, dediler.
Ve bir bilge kişi çağırıp;- Bu işin sırrı nedir? diye sordular.
Bilge kişi, kemiğe şöyle bir bakıp;- Bu kemik, açgözlü bir insanın göz çukurudur.
Bunu tartmak için, hazineyi koysanız yine tartamazsınız. dedi.
Ve ekledi:
- Çünkü bu doymaz. Bunu ancak "bir avuç toprak" doyurur.
Hemen öbür kefeye, bir avuç toprak Koydular.
Kefe, ânında yukarı kalktı.
Fakir bir adam, oltayla balık tutuyordu ki, O yerin hükümdarı, buna yaklaşıp,
- Oltana ilk takılan şey ne olursa, sana, onun ağırlığınca altın vereceğim, dedi.
Biraz sonra oltaya, ortası delik bir kemik takıldı
Hükümdar;
- Ne yapalım, şansın bu kadarmış, dedi.
Ve o garibi sarayına götürüp;
- Bu balıkçıya, elindeki kemiğin ağırlığınca "altın"verin! diye emretti.
- Başüstüne sultanım!dediler ve ortası delik kemiğiterazinin bir kefesine koydular.
Öbür kefesine de altın liralar koymaya başladılar.
Bir, beş, on, yirmi, elli, yüz...
Hayret! Kemiğin bulunduğu kefe, yerinden oynamıyordu.
Halbuki görünüşte, Bir iki tane altını zor tartardı.
Altın koymaya devam ettiler. Kefe doldu taştı,
Ama Kemiğin bulunduğu kefe bir milim bile oynamadı yerinden.
- Bunda bir sır var, dediler.
Ve bir bilge kişi çağırıp;- Bu işin sırrı nedir? diye sordular.
Bilge kişi, kemiğe şöyle bir bakıp;- Bu kemik, açgözlü bir insanın göz çukurudur.
Bunu tartmak için, hazineyi koysanız yine tartamazsınız. dedi.
Ve ekledi:
- Çünkü bu doymaz. Bunu ancak "bir avuç toprak" doyurur.
Hemen öbür kefeye, bir avuç toprak Koydular.
Kefe, ânında yukarı kalktı.