Bilimkurgu denemelerim

inanakmugan

Öğrenci
Katılım
28 Nisan 2014
Mesajlar
3
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Arkadaşlar inansworld.blogspot.com.tr 'dede yayınladığım denemelerimi buradanda paylaşacağım. Şimdilik iki hikayenin giriş bölümünü atıyorum. İlgilenen olursa devam ettiririz :) Yorumlarınızı bekliyorum.




Bu hikaye ile dinlemenizi önerdiğim parça : https://soundcloud.com/ivantorrentmusic/human-legacy-teaser



YEŞİL ŞEHİR BÖLÜM 1


conceptart_75.jpg


Tanıtım: Teknoloji ile doğanın dostluğundan ortaya çıkan büyüleyici bir şehirde ağaçlar esrarengiz bir şekilde ölmeye başlar. Kendini bu sorunu çözmeye adamış bir adam, bir kadın ve yeşil şehrin hikayesi sizi bekliyor.

“Şu manzaraya bak ne kadar da güzel. Ne fark eder ki ben çirkin olsam? Ne fark eder ki kimse beni görmese? Bunun için yaşıyorum ben güneşlerimin kırmızı şehrime doğuşunu görmek için yaşıyorum...” Doktorun ağzından bu kelimeler döküldü bu sabah. Günün en mutlu anıydı onun için. Kırmızı topraklar üzerindeki cam binaların aydınlanışını izlemek. Doğa ile karışmış metropolün can buluşuna tanık olmak.
Teknolojinin doğayla bileşimi rüyasının hayat bulmasıydı bu şehir. Yol yoktu, araçlar yere temas etmeden hareket ediyordu. Toprağın düz olmasını önemsememişti kimse. Bozulmamıştı doğanın şekilleri. Burası kendi enerjisini karşılayan, kendi tüketimini üreten bir yaşam alanı fikrinin sonucuydu, doğanın içine teknolojinin nimetleri yerleştirilmişti. Kıpkırmızı bir toprak vardı herşeyden önce. Süslenmeyi bekleyen bir kırmızı . Binlerce ağaç can buldu üzerinde. Kırmızı ile yeşil tanıştı ve sonra teknoloji geldi. Kendi zararını karşılayan modern iş merkezleri kurulmaya başladı. Çalışanların içinden çıkmak istemeyeceği, mesai bitiminde suratların asılmadığı dev teknoloji şirketleriydi bunlar.
Caddeler ayrı bir estetik ürünüydü. Kaldırımlara genetik mühendisliğinin eseri mavi yapraklı, mor yapraklı pembe yapraklı ağaçlar aralıklarla yerleştirilmişti. Kaldırımda yürümek daha renkliydi.
‘Sanatın şehri projesi ayrı bir tat kattı bu renkli şehre. Sevilen sanatçıların eserleri sergilenmeye başladı sokaklarda. Tablolar, heykeller, müzik istasyonları yerleştirildi uygun yerlere.
Yerleşim yerlerine gelmişti sıra. Çatıları güneş panelleriyle kaplı cam evler uygun düzlüklere kurulmaya başladı. Şehrin en güzel taraflarından biri buydu . Ormanın içinde yaşamak. Ezilse bile bir kaç dakika içerisinde yenilenen çiçek bahçeleri vardı bu evlerin bazılarında. Bazılarının ise kubbe şeklinde teleskoplar vardı çatılarında. Pek çok aile şehirdeki yeşili bozmak istememiş, sarmaşıklarla kaplamıştı evlerini. Ortak bir özelliği vardı evlerin, hiçbiri gösteriş için değildi. Kullanışlıydı hepsi doğa dostu ve şehir gibi yemyeşillerdi.
Binlerce insan mutlu bir şekilde yaşadı ve öldü burada. Sonra birşeyler olmaya başladı.
Bir problem vardı
toprakta, kelleşmeye başlamıştı toprak. Üstündeki bitkilere can veremiyordu artık. Ağaçların rengi değişiyordu önce ,yaprakları kuruyordu ve yavaş yavaş gövdesi çürüyüp ölüyorlardı sonunda. Başlarda tek tük görüldüğü için dikkate almadı kimse. Sonra bulaşıcı olduğu anlaşıldı. Hasta olan ağaç yanındakileride hasta ediyordu. Birşeyler yapılması gerektiğinin anlaşılması çok uzun sürmedi. Bu durumu araştırması için bir merkez kuruldu ve doktorlar devreye girdi. Ağaçların ölmesini engellemek adına yararı dokunabilecek herkes işe alındı burada. Onlarca, yüzlerce deney yapıldı, örnekler alındı. Gezegenin en iyi uzmanları getirildi fakat kimse sorunu anlayamadı. Ne oluyordu ağaçlara? Bu sorunun cevabını arıyordu herkes. Bilinen tek gerçek ise ağaçların bu hızla ölmeye devam etmesi demek bu güzel şehrin yok olması demekti.
Doktor merkeze doğru gidiyordu. Sokaklar o kadar özenli o kadar güzeldi ki gülümseyerek seyrediyordu etrafını. Bu düzene hizmet ediyor olmaktan dolayı çok mutluydu. Yukarıdan akan bir damla suyu içmeye çalışan bir çocuğun cam içindeki heykeline hayranlıkla baktı, sonra mavi yapraklı ağacın güzelliğine kapıldı. Bir sonraki sokakta siyahı adeta yok edermişçesine kaplamaya çalışan pembenin süslediği tabloyu gördü. Az ileride dans eden bir adam dondurma yiyordu birden kafasının üstünde dondurmanın markası belirdi. Bir reklamdı bu. Dinamik şehir projesi içinde yerleştirilen onlarca hologram reklamdan sadece biri. Biraz daha ilerleyince seksi bir kadın gördü ,parfüm sıkıyordu parfüm reklamıydı oda. Sonra yakındaki gökdelenin gövdesinde dev bir patlama oldu ama oda hologramdı sigorta şirketinin yazısı belirdi “Bu gerçek olabilirdi :)”.
Çıplak ayakla gezen bir adam gördü sonrasında. Başka bir adam da çocuklar için yapılmış hareketli parkta robot bir atla geziyordu. Küçük bir çocuk elinde yavru köpeği ile yürüyordu. Bir kaç adım geride çocuğu yola inerse şehrin güvenlik sisteminin devreye gireceğini bilen annesi rahattı, gözlüğünden mail’lerini kontrol ediyordu. Bir yazı çarptı doktorun gözüne. “Çöplerinizin yüzde 90’nının geri dönüşüme girdiğini biliyor muydunuz? Kalan yüzde 10’la da elektrik üretiyoruz J İyi günler.” Tüm bunların keyfini çıkarırken birkaç meslektaşını gördü bir ağacın etrafında. Ağacın rengi farklıydı diğerlerinden. Salgın hastalığa yakalanmıştı o da. Ne olduğunu anlayamadan, diğerlerine zarar vermesin diye kesiyordu teknisyen. Hepsinin suratı asık, hepsi “neden?” der gibi bakıyordu ağaca. Doktor’un da suratı asıldı aracının içinde. “Buna bir çözüm bulmalıyız” dedi içinden “hem de hemen.”
Daha merkeze varamadan gözlüğünün camının sol üst kısmına bir ileti düştü. Sol gözünü kırpıp açtı iletiyi. İleti merkezden geliyordu;


“ Doktor günaydın. Buraya gelmeden önce uğramanı istediğimiz bir yer var. 3-4 ağacın hasta olduğu belirtiliyor daha fazla yayılmadan müdahale etmemiz lazım adresi gönderiyorum. ”


Sanki 1 dakika erken gitse onları kurtarabilecekmiş gibi bir hisse kapıldı. Büyülü şehrin sokaklarında tavanı güneş panelleriyle kaplı arabası diğer araçların arasında süzülmeye başladı. Olay yerine geldiğinde bir kez daha asıldı yüzü. Durum her zamanki gibi mesajdakinden daha vahimdi renkleri fazla koyulaşmış 6 ağaç vardı. 20 metreden rahatlıkla seçilebiliyorlardı. Aracından indi ne olacağını bilmesine rağmen ağaçlara doğru ilerledi diğer sağlıklı ağaçların tepkisizliği korktuklarını düşündürüyordu doktora. “Lütfen kes onları ölmek istemiyoruz.” En baştakinin gövdesine dokundu. Başını öne eğdi gözlerini kapattı. Fısıldaması duyuldu.


“Noluyor size? Neden ölüyorsunuz bir bir ? Keşke bana bir mesaj verebilseniz... Keşke bana ne yapmam gerektiğini söyleseniz. Sizi kurtarmak istiyorum. Bana bir yol gösterin çocuklar hadi.”


Bileğinin iç tarafını havaya çevirince hologram bir ekran belirdi. Bileğini yaklaştırarak “Bulunduğum konumda 6 adet hasta var 3 tane kesim teknisyeni talep ediyorum”
Hasta ağaçların tam ortasına geçti topraktan örnek aldı. Ağaçlar üstünde istediği kadar araştırma yapabilirdi. Ama öncekilerden farklı bir şey çıkmayacağını biliyordu. Diğer ağaçlara bulaştırmadan önce kesilmeleri en doğru karardı. Yine de teknisyenler gelene kadar ağaçları inceleyecekti.
Birden, ileride ağaçların arasında birini fark etti. Siyah kapüşonlu birisi onu izliyordu. Elini de havaya kaldırmıştı. Selam mı veriyordu? Hayır, selam vermiyordu bilek kamerasıyla video çekiyordu! Önce ne olduğunu anlayamadı. Bu gizemli kişi neden saklanıyordu? Neden doktoru işini yaparken videoya çekiyordu?
Adama doğru bir adım attı.


“Sen!”


Adam arkasını döndü koşmaya başladı. Doktor önce ne yapacağını bilemedi etrafta kimse yoktu kimseden yardım isteyemezdi onu kovalamak tehlikeli olabilirdi. Ama bu sorunu çözmek istiyordu hemde aylardır! Adamı kovalamaya başladı. Adam öyle sıkı bir koşucu değildi fakat doktorun orta yaş kondisyonunu yinede zorluyordu. Ormanın içine doğru koştukça adama yaklaştı en sonunda tam da kapüşonundan o kadar sert tuttu ki adam dengesini kaybedip yere düştü. Doktor onu boynundan yakaladığı gibi ağaca yasladı.


“KİMSİN SEN?”
“BU AĞAÇLARIN HASTA OLACAĞINI NERDEN BİLİYORDUN! NEDEN BENİ VİDEOYA ÇEKİYORSUN?”


Doktor bir an yakaladığı kişinin suratına bakakaldı. Karşısındaki korkmuş bir kadındı.


-------------------------------------1. BÖLÜM SONU-----------------------------------


Devam edecek :)





İNAN AKMUGAN


Yazar koçu:TUĞBA (AYHAN) BİNDAL

- - - Mesaj Güncellendi - - -

DUVAR BÖLÜM 1

71.jpg


Okurken iyi gider: http://www.youtube.com/watch?v=GukP65vIGwI



Duvar Bölüm 1


İnsan hep paranoyak bir canlıydı. Yaratılışından dolayı her zaman kendini tehlikede hissetti. Güvende olmak içinse hep yaptırımlar uyguladı. İdam etti, hapsetti, tecrit etti ve bir şekilde kendinden uzaklaştırdı. Teknoloji geliştikçe uyguladığı yöntemler değişti. Suçluları hapsetmek yeterli bir çözüm değildi artık. Bir şey yapmak gerekiyordu. Suçluları suç işlemeden önce tespit edip tecrit edecek bir şey. Bir genetik mühendisi insanların genlerine bakıp onları sınıflandırmayı önerdi. Böylece suça yatkınlıkları olanlar fark edilebilecek ve topluma zarar vermeden uzaklaştırılabileceklerdi. Çoğunluk bu fikri çok sevdi. Sonunda gece kapılarını kat kat kitlemeden uyuyabileceklerdi. Büyük bir oy çoğunluğu ile kabul edildi. Ya potansiyel suçlular, onlara ne olacaktı? Onları hapsetmek mantıklı olmazdı. Çünkü daha suç işlememişlerdi. Ama toplumun içinde yaşamalarına da izin verilemezdi çünkü bir gün suç işleyebilirlerdi. Bu düşünceler arasında, daha sonradan duvarın güvenliğini sağlayacak olan KÖSTEBEKLER’ in liderleri ileri güvenlik uzmanlarından oluşan bir grup duvar fikrini ortaya attılar. Şehirlerin etraflarına son teknoloji ile donanmış bir duvar örülecek ve suçluların damgalanmış vücutları bu duvarların içinde dolaşamayacaktı. Duvar projesi çok geçmeden devreye girdi. Güvenli metropollerin dışındaki her yer artık suçlularla ve potansiyel suçlularla dolu dev bir
açık hava hapishanesiydi. Onlara değişik isimler takmaya başladı insanlar. Kimisi dışarıdakiler diyordu, kimisi de işaretliler. Ama en yaygın söylemi bizzat dışarıdakiler kendileri seçmişti damgalılar.

Bölüm 1 Karar:
Kadın kanepede oturmuş ağlıyordu. Tek odadan oluşan küçük bir evdi burası. Ayakta 20’ li yaşlarda bir genç oldukça tedirgin bir halde camdan dışarıyı izliyordu. Anne birden ayağa fırladı;
“Bende geleceğim seninle! İkimiz olursak daha iyi olur!”
<>-----BURADA YASA VARDA NE OLUYOR! İT GİBİ ATIYORLAR BİZİ ŞEHİRLERİNDEN! Şu yanağıma taktıkları damgaya bak. Bu gece aktif olacak. Ben artık oraya aidim anne hayatın boyunca beni göremeyeceksin ama sana söz veriyorum hayatta kalmak için elimden geleni yapacağım.


Kadın oğluna sarıldı ağlamaya başladı. O sırada dışarıdan yaklaşan bir aracın sesi duyuldu. Çocuk camdan baktı. Annesine döndü


“Geldiler.”


Kapı çaldı genç kapıyı açtı. Kapıda oldukça iri üniformalı iki adam vardı. Boyları 1.90 civarındaydı omuzları genişti. Üniformaları siyahtı göğüs kısmında rütbe gibi yerleştirilmiş kurşun geçirmez plakalar vardı. Omuzlarındaki arma oldukça korkutucu görünüyordu. Koyu bir kırmızı üzerine kuru kafaya benzetilmiş bir köstebek figürü vardı. Bunlar köstebeklerdi. Duvarın dışıyla ilgili her türlü olaya bu birim bakardı. Sloganları “Duvar sizin sınırınız bizim değil”di. İsimlerini araçlarından almışlardı. Uzun zırhlarla kaplı sivri burunlu kamyonetleri vardı. Bu kamyonetlerle kapıdan çıktıktan sonra önlerine gelen herşeyi dümdüz eder hedeflerine ulaşana kadar asla durmazlardı.
Soldaki adam güneş gözlüğünü yavaşça kaldırdı. Çocuğun damgasına bir göz attıktan sonra kalın bir sesle konuştu


“Vedalaşmanız için 1 dakikanız var”.


Kadın oğluna son kez sarıldı. Onu gönderdiği yerde tek bir kural vardı “yaşamak istiyorsan savaş.”


Bölüm 2: Yürütme


Genç, dev aracın arkasındaki küçük camdan, doğup büyüdüğü şehre son kez bakıyordu. Gittiği yerle ilgili yıllardır onlarca hikaye duymuş onlarca film izlemişti. Köstebeklerin günlük rutinlerini anlatan reality show’u nasıl zevkle izlediğini hatırladı. Şimdi aynı köstebekler sınır dışı etmek için onu dev kapıya götürüyordu. Yıllardır küçümsediği insanlardan biri olmuştu birden. Yaşam savaşı verme sırası ona gelmişti. Kapının önüne geldiklerinde onları ağır silahlarla donanmış iki köstebek daha karşıladı. Araçtan inip dev kapıya doğru yürüdüler. Köstebekler kare şeklinde gencin etrafında yürüyordu. Genç duvara hiç bukadar dikkatli bakmamıştı. Aşağıdan tepesini görmek neredeyse imkansızdı. Duvarın iç tarafında oldukça yoğun bir hareketlilik vardı. Çalışan mekanik sistemlerin seslerinin arasında onlarca köstebek (tıpkı bir akarsu yatağına baraj kuran bir köstebek gibi) duvarın üzerindeki görevlerini yerine getiriyorlardı. Gencin sol ön tarafındaki köstebek yukarıdaki birine bir işaret etti. Dev kapı soldan sağa doğru bir insan geçecek kadar açıldı. Kulakları tırmalayan bir anons duyuldu “dikkat dikkat kapı açılıyor tekrarlıyorum kapı açılıyor”. Kapının bıraktığı dar boşluktan sıra sıra geçtikten sonra köstebeklerden biri gencin karşısında durdu.


“Vatandaş 10261 yapılan değerlendirmeler sonucu potansiyel suçlu ilan edildin. Bu ülkeye girmen şu andan itibaren yasaklanmıştır. Bu ülke sınırları dışındaki davranışların artık bu ülkenin yasalarına tabi değildir. Vatandaşlıktan men edildin. Sana bir kaç gün idare etmen için bir erzak çantası verilecektir. Duvarın önündeki güvenlik çizgisini geçtikten sonra geri dönmeye kalkarsan ülkemiz tarafından tehdit unsuru olarak algılanacak ve etkisiz hale getirileceksin. İyi günler bol şanslar.”


Çocuk aldığı çanta ile kırmızı güvenlik çizgisine doğru yürümeye başladı. Yürürken son bir kez arkasını döndü. Dev duvarı dışarıdan hiç görmemişti. Dışı içinden çok farklıydı. Dümdüz ve soğuk bir o kadar da tehditkâr görünüyordu. Tepesindeki Tesla kuleleri dışarıdan gelen “fareleri” kızartmak için hazır bekliyordu. Üzerindeki kare kapaklar içindeki makineli tüfekleri açığa çıkarmak üzere her an açılabilecek gibiydi. İçine bir korku doldu adımlarını hızlandırdı kırmızı çizgiyi geçtikten sonra dev kapının büyük bir gürültüyle kapandığını duydu. Artık yapayanlızdı.


-----------------------------------------------------------------------------------------------------


Devam edecek :)


Yazar: İnan Akmugan

Yazar koçu: Tuğba (Ayhan) Bindal

 

TEGİN

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2009
Mesajlar
2,102
Reaksiyon puanı
92
Puanları
48
Eline sağlık. Umarım bu konuda başarılı olursun.
 

TEGİN

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2009
Mesajlar
2,102
Reaksiyon puanı
92
Puanları
48
Bilimkurguyu severim. Bloğunu da listeme ekledim. Kısmet olursa, fırsat buldukça okuyup yorumlamaya çalışacağım. :)
 

okanr

Asistan
Katılım
1 Eylül 2011
Mesajlar
119
Reaksiyon puanı
5
Puanları
18
Birincisi de güzel ama ikincisi süper olmuş ayrıntılar insanın kafasında net olarak beliriyor.Azınlık Raporu adındaki filmede benziyor konusu yazılarını takip edeceğim başarılar dilerim.
 

sdmh

Profesör
Katılım
22 Ağustos 2008
Mesajlar
1,108
Reaksiyon puanı
14
Puanları
38
[MENTION=400349]inanakmugan[/MENTION]

Hikayeler yazıyorsan aşağıdaki siteye bir bak. Siteye üye olup hikayeler okunup yayınlanabiliyor. Android ve Ios uygulamaları da var. Ben hikaye yayınlamadım. Nasıl yayınlanır şartları var mı bilmiyorum ama birkaç kişinin hikayelerini takip ediyorum. Hikayelere ekleme yapıldığında uygulamalar uyarı verip otomatik güncelliyor.

http://www.wattpad.com/home

Belki ileride hikaye yayınlarım. Yayınlanan hikayeye kapak resmide konulabiliyor.
 

inanakmugan

Öğrenci
Katılım
28 Nisan 2014
Mesajlar
3
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bilimkurguyu severim. Bloğunu da listeme ekledim. Kısmet olursa, fırsat buldukça okuyup yorumlamaya çalışacağım. :)

Tekrar teşekkürler :) Beklerim :).

Birincisi de güzel ama ikincisi süper olmuş ayrıntılar insanın kafasında net olarak beliriyor.Azınlık Raporu adındaki filmede benziyor konusu yazılarını takip edeceğim başarılar dilerim.

Teşekkür ederim diğer hikayelerimede blogdan bir göz at :)


@inanakmugan

Hikayeler yazıyorsan aşağıdaki siteye bir bak. Siteye üye olup hikayeler okunup yayınlanabiliyor. Android ve Ios uygulamaları da var. Ben hikaye yayınlamadım. Nasıl yayınlanır şartları var mı bilmiyorum ama birkaç kişinin hikayelerini takip ediyorum. Hikayelere ekleme yapıldığında uygulamalar uyarı verip otomatik güncelliyor.

http://www.wattpad.com/home

Belki ileride hikaye yayınlarım. Yayınlanan hikayeye kapak resmide konulabiliyor.

Bilgi için teşekkürler üye oldum :) Oradanda yayınlarım bundan sonra :)
 
Üst