Bebeğini bırakıp tatile gitti, bebek öldü!

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan AliA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

ardaozkal

Öğrenci
Katılım
19 Ekim 2013
Mesajlar
47
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
talihsiz-bebegin-cenazesine-de-sahip-cikan-yok-3707213.Jpeg


Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde önceki gün meydana gelen olay Türkiye’nin kanını dondurdu. Dokuz günlük kurban bayramı tatili sırasında Hatay’a ailesinin yanına giderken, 2 aylık bebeğini Gölcük’teki evinde yalnız bırakarak ölümüne neden olan öğretmen Seçil Müge Doğanay tutuklanırken, olayın aydınlatılması için savcılık ve emniyet çalışmalarını sürdürüyor. 34 yaşındaki Doğanay’ın Gölcük Cumhuriyet Savcısı’na verdiği ifadede; Adana Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli O.D. adlı polis memuruyla girdiği ilişki sonrasında hamile kaldığını ve büyük pişmanlık duyduğu söylediği öğrenildi. İlk evliliğini sorunlu bitirdiğini, ailesinin yeniden evlenmesine karşı çıktığını anlatan Doğanay, hamile kaldığını çok geç öğrendiğini, uzun süre doğurup doğurmama konusunda kararsız kaldığını ve ailesinden korktuğunu ifade etti. Nihayetinde doğum yapmaya karar verdiğini anlatan Doğanay, bayram tatili için ailesinin kendisini ısrarla Hatay’a çağırdığını söyleyerek, şunları söyledi:

“Bebeğimi kimseye bırakamazdım. Ailemin yanına gitmemek için bahaneler uydurdum ama özellikle annem ısrar etti. ‘Birkaç gün Hatay’da kalır hemen dönerim’ diye düşündüm. Hatay’a gideceğim gün oğluma iki biberon mama yaptım. Mamayı birkaç saat arayla yedirdim. Altını değiştirip beşiğine bıraktım. Üşümesin diye üstünü örttüm. Evden çıkarken uyuyordu. Karnı acıksa dahi ağlar ağlar yeniden uyur diye düşündüm. Ailemin yanına oğlumla gitseydim beni öldürebilirlerdi. Evde bırakmak zorundaydım. Bebeğime bir şey olmaması için dua ettim. Ama oradayken ailem tatilin sonuna kadar kalmam konusunda ısrar etti. Eve döndüğümde bebeğime mama yaptım, kucağıma aldığımda tepki vermediğini gördüm. Hastaneye götürdüğümde öldüğünü öğrendim.”

Babası Hatay’dan geldi

Hastane kayıtlarında 1 kilo 700 gram ve erkek olarak geçen, ilk belirlemelere göre açlık ve susuzluk nedeniyle hayatını kaybeden bebeğin cesedinden alınan parça İstanbul Adli Tıp Kurumu Laboratuvarı’na gönderildi. Kesin ölüm nedeninin incelemenin ardından ortaya çıkması bekleniyor. Annesi tarafından “Berk” adı veriler ancak nüfusa kaydı yaptırılmayan bebeğin Gölcük Necati Çelik Devlet Hastanesi Morgu’nda bulunan cenazesi ise henüz kimse tarafından alınmadı. Cenazenin defnedileceği yere ilişkin soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının anne Doğanay’ın görüşüne başvuracağı öğrenildi. Bebeğin cenazesinin, kimsenin sahip çıkmaması durumunda kimsesizler mezarlığına defnedileceğini bildirildi. Doğanay‘ın babası Caner Doğanay’ın ise önceki akşam Gölcük’e gelerek karakola başvurduğu öğrenildi.

Doğumdan 5 gün sonra okula gitmiş

Doğanay’ın, 2008’de Kars’ta sözleşmeli öğretmenliğe başladığı, daha sonra evlenip donanmada uzman çavuş olan eşiyle birlikte Gölcük’e yerleştiği belirtildi. Çift 2011’de ayrılırken, aynı yıl Doğanay da kadrolu sınıf öğretmeni olarak atandı. İlk olarak Gölcük Yazlık Tobasan İlköğretim Okulu’na atanan ardından Gölcük Rheinland Pfalz İlköğretim Okulu’na geçen Doğanay, çevresinde mesafeli biri olarak tanınıyor. Öğretmen arkadaşları ve idarecilerle sınırlı ilişkiler kuran Doğanay’ın psikolojik sorunları olduğuna dair en ufak bir ipucuna rastlanmıyor.

Hiç şüphe çekmemişti

Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri de, bugüne kadar hiçbir disiplin soruşturması, şikayet ya da müfettiş raporuna muhattap olmadığını söylüyor. Doğanay’ın öğrencilerinin velileriyle de mesafeli olduğu ama dinlenme saatlerinde öğretmen arkadaşlarıyla bir arada vakit geçirdiği de anlatılıyor. Şüphe uyandıracak hiçbir davranışı gözlemlenmeyen Doğanay, görev yaptığı süre içinde hamileliğini kolaylıkla gizlemiş. Tatilin başlamasıyla evine çekilen Doğanay’ın Gölcük Necati Çelik Devlet Hastanesi’ne giderek, hiçbir kayıt yaptırmadan doğum yapmayı istediği ama yetkililerin bu isteği reddetmesiyle evine döndüğü iddia ediliyor. Evde doğum için tecrübeli hemşire bile aradığı öne sürülen Doğanay’ın birkaç gün sonra ağrılarının artması üzerine 27 Ağustos’ta gittiği aynı hastanede doğum yaptığı ama baba hanesini boş bıraktığı belirtiliyor.

Goodyear Körfez Sitesi’ndeki dairesinde yaşayan Doğanay’ın evine sıklıkla bir kadının girdiği belirtiliyor. Doğumun ardından yine evine gelen Doğanay’a kimin ve nasıl yardımcı olduğu da soru işareti. En büyük soru işareti 2 Eylül’de göreve başlamasıyla doğuyor. Doğanay’ın doğumdan 5 gün sonra Rheinland Pfalz İlköğretim Okulu’nda göreve başladığı da belirtiliyor.

‘Öğrencilerine karşı sevgisizdi’

Rheinland Pfalz İlkokulu’nda sınıf öğretmeni Doğanay’ın veliler tarafından istenmediği belirtildi. Velilerden Nilgün Ünal, “Veliler memnun değildi. Kendi aralarında imzalar topladılar. Fakat ciddiye alınmadı” diye konuşurken Sultan Acar, “Kapı komşumun oğlu ve kızının öğretmeniydi. Milli Eğitim’e şikayette bulundular. Müfettişler geldi. Öğretmen uyarıldı. Sınıf ve çocuklarla bir alakası yoktu. Çocuklara karşı sevgisizdi. Ağlayan çocuklara sert tepkiler veriyormuş diye duydum” dedi. Öte yandan Doğanay’ın çocuğunun babası olduğunu iddia ettiği polis memurunun kim olduğunun araştırıldığı öğrenildi.

BAKAN GÜLER: AİLE FACİASI

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, annenin ihmali sonucu 2 aylık bebeğin yaşamını yitirdiği iddiasıyla ilgili inceleme başlattıklarını belirterek, “Kabul edilebilir bir olay değil. İyi bir bilimsel inceleme gerekiyor. Talimatı verdim, bakanlık olarak incelememizi yapacağız. Annenin psikolojisi açısından da bu incelememiz önemli. Sosyal hizmet uzmanlarımızı çalıştıracağız, daha sonra bilgi vereceğiz” dedi. ahin’in, olayın araştırılması için Ankara’dan bir ekibin de Gölcük’e gitmesi talimatı verdiği öğrenildi.

İçişleri Bakanı Muammer Güler ise, “Bir annenin bunu yapabileceğini düşünemiyorum. Nasıl yalnız bırakmış? Farklı bir şey vardır. 2 aylık çocuk nasıl bırakılır? Çok üzücü bir hadise. İnsanlık dışı bir şey. Annelik duyguları ile bunu hiç bağdaştıramadım. Babasının çocuğu sahiplenemeyişi ayrı bir konudur. Eşinin statüsü itibariyle bizi ilgilendiren bir şey varsa yaparız. Burada sıfatı da artık önemli değil. Bu bir aile faciasıdır” diye konuştu. Adana Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olduğu belirtilen polis memuru O.D’yle ilgili inceleme başlatıldığı da öğrenildi.

Milliyet
Ailen sizi öldürse sonuçta bebeğinle birlikte olacaksın kafir. ALLAH seni bildiği gibi yapsın...

- - - Mesaj Güncellendi - - -

Seni de evde bırakıp tatile gitselermiş keşke...
Sonuna kadar haklısın (yani S den . ya kadar haklısın reyiz)
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,200
Reaksiyon puanı
10,315
Puanları
293
Gölcük'te ölen 2 aylık bebeğin babası ifade verdi

241020131955468328390.jpg


Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'nde iki aylık bebeğini evde bırakıp bayram tatiline giderek açlıktan ölümüne neden olan öğretmen anne Seçil M.D.'nin çocuğunun babası olduğunu iddia ettiği polis memuru T.A., Cumhuriyet Savcılığı'na ifade verdi.

Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'nde iki aylık bebeğini evde bırakıp bayram tatiline giderek açlıktan ölümüne neden olan öğretmen anne Seçil M.D.'nin çocuğunun babası olduğunu iddia ettiği polis memuru T.A., Cumhuriyet Savcılığı'na ifade verdi.


Gölcük Cumhuriyet Savcılığı'nın talimatıyla Adana Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli 3 yıllık polis memuru T.A., dün akşam saatlerinde Adana Adliyesi'ne davet edildi. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Çömük, 2 aylık bebeğini tatile giderken ölüme terk eden öğretmen Seçil M.D.'nin iddialarıyla ilgili T.A.'nın ifadesini aldı.


BEBEK BENDEN DEĞİL


Seçil M.D. ile aralarında kısa süreli bir ilişki olduğunu ve evlenmeyi düşündüğünü anlatan T.A., ailelerin onayı olmaması nedeniyle evlilikten vazgeçtiklerini söyledi. T.A., ayrıca Seçil M.D. ile yaklaşık 8 aydır görüşmediklerini, hamile kaldığını bilmediğini, bebekten haberinin olmadığını söyledi.


Bebeğin varlığını öldükten sonra çıkan haberlerden öğrendiğini de ileri süren T.A.'nın ifadesi olayla ilgili soruşturmayı sürdüren Gölcük Cumhuriyet Savcılığı'na gönderildi.


Emniyet yetkilileri, Gölcük Cumhuriyet Savcılığı'nın vereceği karara göre polis memuru hakkında soruşturma açılıp açılmayacağına karar verileceğini bildirirken, bebeğin babasının belirlenebilmesi için DNA testi gerekeceği de belirtiliyor.


KaynaK
 

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,455
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Bebek katili öğretmen meğer Çalıkuşu’ymuş

271020132144321387063.jpg


2 aylık bebeğini ölüme terk eden Seçil M.D.’nin mesleğinin ilk yıllarında melek gibi bir öğretmen olduğu ortaya çıktı. Kars’ta aynı okulda görev yapan meslektaşları anneyi “Çocuklara karşı iyiydi. Çocuklar da onu severdi” diye anlattı.

Kocaeli’nin Gölcük İlçesi’nde 2 aylık oğlunu evde tek başına bırakıp 9 günlük tatile giden ve bebeğin ölümüne neden olan Seçil M.D.’nin hayat hikâyesine AKŞAM ulaştı. Seçil M.D., Reşat Nuri Güntekin’in romanında olduğu gibi bir köy okulunda hayata atılmış.

AİLESİ DE ÖĞRETMEN

Öğretmen bir baba ile ev hanımı annenin çocuğu olarak Adana’da dünyaya gelen Seçil M.D. çocukları çok sevdiği için baba mesleğini seçti. Üniversiteyi bitirdikten sonra KPSS’ye giren Seçil M.D.’nin ataması yapılmadı. Bunun üzerine sözleşmeli öğretmenliğe başvurdu.

KARS’TA GÖREVE BAŞLADI

2008’de Kars’ın Kağızman İlçesi’ne bağlı Çengili Köyü’ne sözleşmeli öğretmen olarak atandı. Seçil M.D. dersleri boş geçen öğrencilere umut oldu.

‘KENDİ DÜNYASINDA YAŞIYORDU’

Çengili’de 3 yıl görev yapan öğretmenin meslektaşları Seçil M.D.’yi bu sözlerle anlattı: “Farklı bir kişiliği vardı. Çocuklara karşı iyiydi. Ancak bizlerle diyalogu çok fazla yoktu. Kendi dünyasında yaşıyordu. Sessiz ve içine kapanıktı. Ancak çocuklara karşı kötü bir tutumunu fark etmedik. Çocuklar da onu severdi.”

ASTSUBAYLA EVLENDİ

Seçil M.D. 3 yıl Çengili’de çalıştıktan sonra bir astsubayla evlendi. Gölcük’te görevli astsubay eşi sayesinde eş durumundan 2011’de tayini çıktı. Gölcük Yazlık İlkokulu’na tayin oldu. Eşinden 2012’de boşandı. Burada 2 yıl görev yapan Seçil M.D. bu yıl kadro alarak yeni okuluna atandı.

SEÇİL HOCA, BOŞ GEÇEN DERSLERE İLAÇ OLDU

Seçil M.D., Kars’a 30 kilometre uzaklıktaki Çengili Köyü’ndeki okula (solda) atandı. Okulda öğretmen açığı vardı ve öğrencilerin bazı dersleri boş geçiyordu. Seçil M.D. ile boş geçen dersler sona erdi.

Akşam
 

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,455
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Berk bebeği henüz 8 aylıkken annesi evde bırakıp tatile gitmişti. Aç ve susuz kaldığı için bebeğin ölmesi tüm Türkiye'nin kanını dondurdu ve günlerce konuşuldu. Talihsiz Berk'in cenazesi de sahipsiz kaldı. 15 gündür kimsenin cenazeyi alıp defnetmemesi nedeniyle, Berk bebek dini vecibelere uygun olarak belediye tarafından defnedilecek.

22018219.jpg


spacer.gif

Kocaeli’nin Gölcük İlçesi’nde, 9 günlük Kurban Bayramı tatilinde 2 aylık bebeğini tek başına evde bırakarak ölümüne neden olduğu iddiasıyla ilkokul öğretmeni Seçil M.D. ile ilgili soruşturma sürdürülürken; ön otopsi sonucuna göre açlık ve susuzluğa bağlı ölen 'Berk' adı verilen erkek bebeğin cenazesini kimse almadı.

Yakınlarının yasal sürenin dolacağı yarına kadar başvurmaması halinde cenazenin belediye tarafından toprağa verileceği açıklandı.

Geçen ay ortaya çıkan olayın ardından tutuklandıktan sonra Kocaeli’nin Gebze İlçesi’ndeki kadınların kaldığı cezaevine konulan, burada diğer tutuklu ve hükümlülerin zarar vermemesi için özel bölümde tutulan öğretmen Seçil M.D.’nin yakınları, açlık ve susuzluktan ölen Berk bebeğin cenazesine sahip çıkmadı. Seçil M.D.’nin ölüme terkettiği iddia edilen bebeğin kimden olduğunun anlaşılması için DNA çalışmalarının davem ettiği, henüz kesin sonucun alınamadığı belirtildi.

DEPREM KURBANLARININ MEZARLIĞI'NA DEFNEDİLECEK

Gölcük Devlet Hastanesi Morgu’nda bulunan bebeğin cenazesine de aradan 2 haftadan fazla zaman geçmesine rağmen sahip çıkan olmadı. Seçil M.D.’nin anne ve babasının Gölcük Cumhuriyet Savcılığı’na geldikleri ancak, bebeğin cenazesini almak istemediklerini söyledikleri ifade edildi.

Mahkeme, daha önce, "15 gün içinde yakınlarının almaması halinde cenazesinin belediye tarafından kaldırılarak defnedilmesi" yönünde karar almıştı. Bu sürenin dolması nedeniyle, bebeğin cenazesi yarın öğleleyin dini vecibeler yerine getirilerek defnenileceği ifade edildi.

Bebeğin cenaze namazının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Kocaeli Valiliği talimatıyla yarın öğle saatlerinde Gölcük Tevfik Bıyık Camii’nde kılınacak. Cenaze, daha sonra ilçede kimsesizler mezarlığı olmadığından, Saraylı Köyü’ndeki deprem kurbanlarının defnedildiği 17 Ağustos Mezarlığı’nda toprağa verilecek.

Hürriyet
 

eSa

Dekan
Katılım
5 Kasım 2011
Mesajlar
9,780
Reaksiyon puanı
352
Puanları
263
Ne bahtsızmış yavrucak :(
 

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,455
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Talihsiz Berk bebeğe bütün şehir sahip çıktı!

talihsiz_bebege_butun_sehir_sahip_cikti13836497530_h1091791.jpg


Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'nde 15 gün önce bir ilköğretim okulunda sınıf öğretmeni olarak görev yapan 34 yaşındaki Seçil Müge Doğanay'ın gayrimeşru olarak dünyaya getirdiği ve ölüme terk ettiği 2 aylık bebeğini Cenaze aracıyla Devlet Hastanesi’nden alınıp Teyfik Hoca Camii’ne geterildi.

Cenazeye Gölcük Kaymakamı Adem Yazıcı ile birlikte çok sayısa Gölcüklü katıldı. halen Gebze Cezaevi'nde bulunan anne Seçil Müge Doğanay'ın da cenazeye katılmak istediği, ancak annenin günvenliği tehlikeye düşebilir gerekçesiyle cenazeye katılmasına izin verilmediği belirlendi.

Gölcük'teki Rheınland Pfalz İlkokulu'nda sınıf öğretmenliği yapan Seçil Müge Doğanay, iddialara göre Adana'da Çevik Kuvvet Ekibinde görev yapan bir polis memeru ile ilişkiye girmesi sonucu ilişkisinden iki ay önce Berk adını verdiği bir bebek dünyaya getirdi.

Kurban Bayramı tatili öncesinde anne Seçil Müğe Doğanay bebeği evde yanlız bırakarak 9 günlüğüne Adana'ya yakınlarının yanına tatile gitti. Bebek ise açlık ve susuzluktan öldü. Adana'dan Gölcük'e gelen Seçil Müge Doğanay, verdiği ifadelerine göre ölmüş olan bebeğinin karnını doyurmaya çalıştı. hareket etmeyince de Gölcük Necati Çelik Devlet Hastanesi'ne götürdü. Bebeğin birkaç gün önce ölmüş olduğunu gören doktorlar hemen duruma el koydu.

BELEDİYE EKİPLERİ CENAZEYİ ALDI

Gölcük Necati Çelik Devlet Hastanesi’nden bebek saat 11.30 sıralarında belediye görevlileri tarafından üzerinde “Bebek Doğanayö yazılı bir tabut içersinde cenaze aracına alınıp Teyfik Hoca Camii’ne getirildi.

GÖLCÜK KAYMAKAMI “ANNESİ GÜVENLİK NEDENİYLE CENAZEYE KATILMASI UYGUN GÖRÜLMEDİ"

Gölcük Kaymakamı Adem Yazıcı yasal sürecin dolmasının ardından gerekli prosedürleri yerine getirip bebeği defnediceklerini söyleyerek konuşmasına söyle devam etti: "15 gün içersinde aileden biri bebeğe sahip çıkmadığı için devlet olarak sahiplendik. Devlet sahipsizlerin sahibidir. Cenazeye katılmak için annesie başvuruda bulundu. Güvenlik gerekçesiyle uygun görülmediği için izin verilmedi. Bebeğin kimliği de önümüzdeki günlerde çıkacak. İslami kurallara uygun bir biçimde bebeği defnedeceğiz." dedi.

CENAZEYE GÖLCÜKLÜLER SAHİP ÇIKTI

Cenazeyeye Gölcük Kaymakamı Adem Yazıcı, Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş, Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı Kocaeli İl Müdürü Bekir Yumlu, İl Müdür Yardımcısı Serafettin Öztürk, İlçe Müdürü Selim Gençer, Gölcük Muhtarlar Derneği ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Cenaze namazının ardından bebek defnedilmek üzere Gölcük 17 Ağustos Mezarlığı'ndaki kimsesizler mezarlığında toprağa verildi.

MÜAFTÜDEN "BERK BEBEĞE VESİLE OLAN ŞARTLARIN DÜZELMESİ" DUASI

Gölcük Tevfik Bıyık Camii'nde namazı kılınan Berk bebeğin cenazesi cami önünde bekletilen cenaze aracına konularak 17 Ağustos Mezarlığı'na götürüldü.

Marmara Depremi'nde ölenlerin defnedildiği Saraylı Köyü'ndeki 17 Ağustos Mezarlığı'na Gölcük Kaymakamı Adem Yazıcı, Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş, Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı Kocaeli İl Müdürü Bekir Yumlu, İl Müdür Yardımcısı Serafettin Öztürk, İlçe Müdürü Selim Gençer ve Gölcüklüler geldi.

Cenaze toprağa verilirken ve verildikten sonra Gölcük Müftüsü Mehmet Yazıcı dua etti. Müftü Yazıcı duasında "Berk bebeğin cenazesi defnedildi. Berk bebeğe vesile olan şartların düzelmesini sen nasip eyle ya rabbim. Yarabbi evlatlarımıza hertürlü ahir zaman fitnelerinden muhafaza eyle yarabbim" dedi.

DHA
 

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,455
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Adamların suçu ne?
 

rozabay

Dekan
Katılım
4 Nisan 2009
Mesajlar
7,113
Reaksiyon puanı
34
Puanları
1,228
Adamların suçu ne?

Suçlu sadece onlar değil aslında, hepimiz suçluyuz. Suçumuz ise duyarsızlaşmak. Allah bilir ne kadar zaman açlıktan ağladı o yavrucak, sesini kaç kişi duydu. Bir kişi kalkıpta "sabah akşam ağlıyor bu bebek ne oldu acaba ?" deyip kapılarını çalsaydı belki de böyle bir facia olmayacaktı.
 

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,455
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
O anne, Balçiçek'e konuştu: Canavar değilim oğlum beni çağırıyor

300x131431_balcicek2_2.jpg


Türkiye, Müge öğretmeni 2 aylık bebeğini evde bırakıp açlıktan ölümüne yol açan 'canavar anne' olarak tanıdı... O ise her şeyi Türkiye 'ye anlattı.

Canavar Anne 2 aylık bebeğini ölüme terk etti...Haberi okuduğumda kanım çekilmişti ne yalan söyleyeyim..

Bugün aynı cümleyi yazarken yine aynı hisse kapıldım... Anne kelimesi öyle kutsal öyle özel ki ''canavar'' kelimesi yakışmıyor, nasıl ''bebek'' ile ''ölüm'' yan yana olmuyorsa...

Ama başlıklar öyleydi işte...

Haber mi?

''Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'ndeki bir ilkokulda sınıf öğretmenliği yapan 34 yaşındaki S.M.D., iddiaya göre 2 aylık erkek bebeğini evde tek başına bıraktıktan sonra 9 günlük bayram tatilini geçirmek üzere memleketi Hatay'a gitti. Tatil dönüşü, açlık ve susuzluktan ölen bebeğini hareketsiz olduğu gerekçesiyle hastaneye götüren öğretmen S.M.D, doktorların durumu polise bildirmesi üzerine gözaltına alındı. S.M.D, sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı.

Hem öğretmen, hem sarışın, hem yakalandığında kırmızı bir pantolon giyiyordu... Hem de evlilik dışı oğlunu bırakıp tatile gitmiş... Eee daha ne olsun? Haberin bütün unsurları tamam!! Tam da olayın üzerine balıklama atladık... Hepimiz... Oysa çok büyük bir eksik vardı...

O annenin ne dediği, ne düşündüğünü bilmiyorduk... Gerçekten de oğlunu bırakmış mıydı? Nasıl bir ruh halindeydi? Önemsemedik... Bebeğinin cenazesine gitme isteğini bile garipsedik, ayıpladık.

*

Uzunca bir salonda yan yana dizilmiş masalardan birinde kaloriferin dibine doğru oturuyordu... Üzerinde siyah bir pantolon mavi yakası fırfırlı bir gömlek ve yüksek topuklu siyah rugan ayakkabılar... Saçlarının rengini görünce görevli memura döndüm, ''o mu?'' ''Evet'' diye başına salladı, ''Daha önce simsiyahtı saçları, şimdi kahverengi yaptı'' diye anlattı. Beni görünce ayağa kalktı. İncecik elini uzattı. Güzeldi, narin bir fiziği vardı, alt çenesi titriyordu, ha ağladı ha ağlayacak... Elini tuttum, oturduk...

''Seçil mi Müge mi?'' diye sordum. ''Müge'' dedi gözlerini kaldırmadan... Gözlerini bakımlı ellerine, uzun tırnaklarına dikmişti... Bir süre ben de sessiz kaldım. Neden sonra ben kendimden bahsetmeye başladım.

Anlattım, anlattı, o benim hikayemi, ben onunkini dinledim...

Yaklaşık 2,5 saat baş başa konuştuk...

Kimle mi? Canavar anne ile, siz onu öyle tanıyorsunuz...

Ama bilmiyorsunuz... Bilmiyorduk...

Ayrılırken ayakta karşı karşıya durduk... Elleri ellerimde...

''Niye kabul ettin benimle konuşmayı'' diye sordum... '

'Niye ilk gelişimde konuşmak istemedin de, bugün için evet dedin? Ne yazmamı istiyorsun?''

İlk ''merhaba''mızdan sonraki ikinci göz temasıydı... Göz göze geldik....

''Canavar anne değilim ben'' dedi... ''Sadece bunu bile yazsan olur!''

Müge görevli memurla birlikte demir parmaklıklara doğru ilerlerken, arkasından uzun uzun baktım... İçim yine buz kesmişti... Bu sefer sadece can veren küçük Berk için değil, hayatı çalınmış genç bir kadın için...

İlk göz temasımız mı?

Anlatacağım... Her şeyi anlatacağım...

*

Müge ile tanışıncaya kadar hakkında herkesin bildiğinden fazla bilgiye sahip değildim. Gölcük'te bir ilkokulda sınıf öğretmeni olarak görev yapan genç kadın iddiaya göre, bir polis memuru ile ilişkiye girmiş ve bu ilişkiden bir erkek bebek doğurmuştu. Kurban Bayramı öncesi bebeğini evde bırakarak 9 günlüğüne Adana'daki yakınlarının yanına tatile gitmişti. Döndüğünde bebeğini evde ölü bulmuş ama ne hikmetse ölü bebeğe mama hazırlamış ve ölmeye bıraktığı bebeği hastaneye yetiştirmeye çalışmıştı... Lohusa sendromu, akli dengesizlik, psikopatlık, aklınıza ne gelirse ekranlardan tartışıldı... Ama ne yalan söyleyeyim aklımı kurcalayan noktalar vardı... Sanırım bir gazetede okuduğum, ''S.M.D.'nin daha önce evlenip boşandığı öğrenilirken, bebeğin babası olduğu öne sürülen Adana'da Çevik Kuvvet ekibinde görevli bir polis memurunun kimliği ile ilgili açıklama yapılmadı'' cümlesi beni daha sağlıklı düşünmeye itti. Adam neredeydi? Yani baba? Niye kimliği açıklanmadı örneğin? Ama kadının daha önce evlenip boşandığı bile negatif olarak yazılabiliyordu. Sonrasında baba ortaya çıktı, ''Babası ben değilim, başkalarıyla da ilişkisi var'' dedi, ardından testler yapıldı va baba ''ben değilim'' diyen çıktı...

Önce kısa bir bilgi... 35 yaşında Müge, Hatay Dörtyol'lu, anne-baba öğretmen, bir yaş küçük kız kardeşi doktor, üç yaş büyük ağabeyi polis. Müge doktor olmanın hayalini çok kurmuş. Hatta Bakü'de tıp okumaya gitmiş ama oralarda yapamamış, iki yıl kalmış Rusça öğrenmiş ve dönmüş. Ardından Adana öğretmen lisesinde okumuş. İngilizce öğretmenliği hayali kurarken kendini Kars'ın bir köyünde sınıf öğretmeni olarak bulmuş... 25 öğretmenle aynı lojmanı paylaştığı küçücük bir köyde...

*

Geri kalan tüm hikâyeyi zaten Müge'nin verdiği cevaplardan okuyacaksınız... Haklı mıdır değil midir? O mu bıraktı bebeği başkasına mı emanet etti, bütün bu sorulara kesin bir cevabım yok... Üstelik dava dosyasında gizlilik kararı olduğu için bebeği emanet ettiğini söylediği ismi Savcılık çağırdı mı çağırmadı mı, serbest bıraktı mı, tutukladı mı açıklayamıyorum... Müge'nin Adli Tıp'taki psikolojik değerlendirmesinin içeriğini de aktaramıyorum.... Savcılıktaki dosyayı niye avukatının bile göremediğine hiç anlam veremiyorum... Tam bu arada savcılığın hazırladığı iddianamenin nasıl olup da basına sızdığını hiç anlamış değilim... Avukatı dahi ulaşamıyorken üstelik.... Ama sızan bilgilerden anlıyoruz ki küçük Berk 7- 8 gün sonra ölmüş. Konuştuğum uzmanlar o yaştaki bebeğin kendi başına o kadar dayanamayacağı yönünde fikir beyan ediyorlar....

Dolayısıyla soru çok, cevaplar az...

Dosya gizli...

Benim elimde ise geçen cumartesi görüştüğüm Müge'nin anlattıkları var.

Bir de soru...

Berk'in babası nerede? Sahi niye hiç sesi çıkmıyor ve niye sorumluluk almıyor?

Peki konuyla ilgili benim düşüncem nedir?

Siz önce röportajı okuyun, ardından hepsini konuşuruz...

ilter.jpg


Karanlıktan korkarım

-İçine kapanık, sakin biri dediler senin için...

-Kendi hâlimde, kimseye kötülüğü dokunmayan biriyim ben. Tek başıma kalmayı hiç sevmem. Etrafım kalabalık olsun isterim. Karanlıktan da korkarım...

-Neden? Ne korkutuyor karanlıkta seni?
-Bilmiyorum. Küçükken havale geçirmişim. Biraz narin bir yapım var. Yalnızlığı hiç sevmem ama hep yalnız kaldım ben. (Ağlıyor) Uyurken bile kapıları açık bırakırım.

-Çalıştığın okulda hakkında bir sürü şikâyet olmuş...
-Çok uğraştılar benle çok... O yüzden hiç sevmedim mesleğimi.

-Öğretmenliği sevmedin mi gerçekten?
-Çocukları sevdim sadece ben. Onlarla yalnızken bir problem yoktu. Ama veliler sürekli kıyafetimle saçımın rengiyle uğraştılar. Muhafazakâr bir yapısı vardı o velilerin. Kars'ta yaşamadım burada yaşadım sorun.

-Kıyafetinde ne rahatsız ediyormuş?
-Fazla sarışınmışım. Çok sarıymış. Eteklerim hep diz altıdır, onu da şikâyet ettiler. Ayrıca dekolte giymem, ama renkli giyerim. Niye kırmızı giyiyormuşum... Okul müdürü bir kaç kez çağırdı. Müfettiş ''Dikkat çekici renk giymeyin'' dedi.
-Bu yüzden şikâyet etmemişler ama...

-Görüntüde eğitim yönü yetersiz, diğer okullardan geri kalıyor falan diye şikâyet ettiler ama arka planda sorun görünüşümdü. Zaten hep dile getirdiler. Ama şikâyetlerinden bir şey çıkmadı. Soruşturmalar oldu, eğitimim yetersiz değil ki...

-Peki sen şikâyette bulundun mu?
-Evet İlçe Eğitim müdürüne gittim olan biteni anlattım, beni başka yere yollayın dedim, başarılı olamadım. Okulda kız öğrenciler büyüyünce biz de sarıya boyatacağız diyorlardı. Ben de onlara önce büyüyün meslek sahibi olun, paranızı kazanın boya sonra gelir diyordum. Ama veliler...

Ölen oğlum çağırıyor beni!

-Saçların niye kahverengi şimdi?
-Önce hiç rahat değildim burada. Bir darp olayı oldu, saldırdılar bana... Sonra daha güvenli bir bölgeye alındım. Yine de rahat etmek için saç rengimi değiştirdim. Önce siyahtı, şimdi kahverengi.

-Rahat mısın peki şimdi?
-Çok daha rahatım. Ama bazen oğlum çağırıyor beni...

-Ne demek bu?
-Merdivenin başında durup aşağıya bakıyorum, kendimi bıraksam diye düşünüyorum ya da bir avuç hap bulsam... Ne zaman boşta kalsam öyle duygular geliyor. Ben de daha çok dua okuyorum, kendimi oyalamaya çalışıyorum... (Ağlıyor)

-Peki şu anda niye ağlıyorsun? Seni en çok üzen nedir?
-Niye buradayım ben? Olan bitenin suçlusu ben değilim ki... Kandırıldım, kullanıldım ve şimdi buradayım. Neden buradayım!..

-Oğlun konusunda hiç suçluluk hissetmiyor musun?
-Suçlu değilim ki... Canavar değilim ben. Oğluma çok iyi baktım. Mamasını bezini hiç bir şeyini eksik etmedim, niye görmek istemiyorsunuz? Vicdanlı ve kimseye kötülük etmek istemeyecek biriyim. Hakkımda yazılanları duydukça, bu ben değilim ki demek istiyorum. Bu ben değilim!

-Oğlunun cenazesine gitmek istemişsin...
-Daha doğal bir şey olur mu? Kokusu burnumda... Güvenlik nedeniyle izin vermediler ama (ağlıyor)

-Bebeğim, oğlum diye bahsediyorsun, niye ismini kullanmıyorsun?
-(Omuz silkerek) ne hatırlıyorum biliyor musun? Mememde uyuyakalıyordu. Emmiyordu bir türlü. Bana hastanedeki hemşire ayağının altını kaşı demişti. Ben de kaşıyordum hemen uyanıveriyordu. O da emmedi ama, sütüm de yetmedi, mama vermek zorunda kaldım.

Yarın
Bebeğimi ölüme terk etmedim

Balçiçek İlter/TÜRKİYE GAZETESİ
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
Başta bu forum olmak üzere hepimiz hemen linç paranoyasına kapıldık. gazetede okuduğumuz şeylerin gazına gelip nasıl da hem yargıç hem cellat olmaya da meyilliyiz. ama yeri geldi mi bu gazeteleri provakötörlükle suçlamasını biliyoruz ama bu haberlere de hemen kanıyoruz. şurada bu kadın hakkında bilip bilmeden dünyanın bedduasını edenler oldu. bunların hesabı elbet bir gün sorulacaktır ama asıl katil kimbilir nasıl da elini kolunu sallaya sallaya geziyordur.
 

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,455
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Türkiye'nin 'canavar anne' olarak gördüğü Müge Öğretmen, “Her şey bir gün ortaya çıkacak, herkes gerçekleri o zaman anlayacak” diyor .

Türkiye'nin hafızalarında “Canavar anne” olarak yer eden ve vicdanlarda çoktan mahkum edilmiş olan Müge ile ilgili söyleşimizin ilk günkü bölümüne çok farklı tepkiler geldi. Az sayıda olsa da anneyi savunanlar çıkarken, görülen o ki, Türkiye'nin büyük bölümü Müge'yi çoktan mahkum etmişti. Biz yargı değiliz; kimseyi yargılama hakkımız da yok, kimseyi mahkum ettirme hakkımız da... Bizim görevimiz, Müge ile ne konuştuğumuzu yorum katmaksızın size ulaştırmak.

Aşağıda okuyacağınız ikinci bölümde, birinci bölümdekine oranla çok daha farklı bir Müge ile karşılaşacağınız kesin... Sorulara cevap verirken bazen dobra dobra konuşması bazen “O bende kalsın” dercesine suskunlaşması sizi farklı bir Müge ile yüz yüze bırakacak. Müge ile söyleşimizin ikinci kısmında, bebeğin öncesini ve sonrasını konuştuk. Sorularımız karşısında zaman zaman ağladı, zaman zaman suskun kaldı, bazı sorulara ise cevap vermek istemedi. “Berk'i niçin ölüme terk ettiği” yönündeki sorular üzerine, “Ben bebeğimi terk etmedim, arkadaşa emanet bıraktım” cevabını verdi. Kendisinin suçlu olmadığını defalarca tekrarlayan Müge, “Oğlum niye gitti, ben içerideyim, suçlu neden dışarıda!” diye de sordu. “Tekrar anne olmak ister misin?” diye sorunca, biraz düşündü, uzaklara dalıp ağzından iki cümle çıkardı: “Tekrar anne olmak isterim de... Allah sevgim büyüktür, her şey ortaya çıkacak bir gün, herkes görecek...”Böyle diyor Müge... Dedim ya, kimseyi yargılama veya mahkum ettirme gibi bir lüksümüz yok. Buyurun, ikinci bölümü okuyun ve kararı siz verin...

O farklıydı, hesap ödetmedi!

-Kocandan biraz bahseder misin?
-Arkadaşlarım tanıştırdı, askerdi. Denizaltıcı. Eş durumundan tayinim çıktı zaten yoksa Kars'ta mutluydum okulda. Ailem çok karşı çıktı ''Aman asker, polis olmasın'' dedi.

-Neden? Ağabeyin de polis değil mi?
-Zorlukları biliyorlar... 2009-2012 yılları arasında evli kaldım.

-Aşık oldun mu?
-Yalnız kalamam dedim ya, onunla beraberdik, aşık olmadım.

-Peki ya çocuk?
-Hiç istemedim. Güvenemiyordum çünkü. Bu endişemi kocama da söyledim, o da üstelemedi, hamile kalmamam için o tedbir aldı.

-Niye ayrıldınız?
-Zaten kültürel farklar yaşıyorduk. O Kırıkkaleli ben Hatay... İçin işine alkol ve bekâr arkadaşlarla gezmeler de girince yürütemedim. Bir de çok yalnız kalıyordum hep görevdeydi. Denizaltında haber bile alamıyordum. Zor tabii. Ailemim maddi durumu iyidir benim. Aldığım, giydiğim her şey sorun olmaya başlamıştı...

-Boşandıktan sonra mı bebeğinin babasıyla tanıştın?
-Tayyar... Yine arkadaşlarım tanıştırdı. O farklıydı...

-Nasıl farklıydı?
-Hiç hesap ödetmedi bana...

-Bu mu tek farkı?
-Yok Adanalı üstelik bizim kültüre yakın....
-İyi davrandı bana... Evlenme teklif etti, yüzük aldı, ailesiye tanıştırdı.

-Niye ayrıldınız peki?
-Hamile kalınca telefonlarıma çıkmamaya başladı. Evlilik evraklarını istedi hepsini topladım nüfus cüzdanı, sabıka kaydı, fotoğraf falan. Ailesinin yanına Adana'ya gittik. Orada beraber kaldık, ailesi komşulara arkadaşlara yakınlarına ''gelin'' diye tanıttı beni... Hediyeler aldılar.

-Peki sen evliliğinde bile dikkatliydin çocuk istemiyordun, nasıl hamile kaldın?
-Bir gece benim evde zorla oldu...

-Nasıl zorla?
-Evlenmeden beraber olmam dedim ama zorla oldu. Bu konuda konuşmak istemiyorum.
-Adana'da ailesinin evinde beraber kaldık dedin...
- Orada artık ''Gelin'' oldum zannediyordum. İki kez zaten. Sonra sürekli telefon açıp regl oldun mu olmadın mı diye sormaya başladı, evlilik işlemlerini geciktirdi.

-Ya senin ailen?
-Bir polisle arkadaşlık yaptığımı biliyor ama tasvip etmiyorlardı. Adana'ya gittiğimi sadece kız kardeşime söyledim.

-Sonra?
-Sonra tek başıma kaldım karnımdaki bebekle. Tayyar'a hiç ulaşamadım. Kardeşini aradım. O bana ''Sakın bir daha bizi rahatsız etme'' diye bağırdı. Sonra arkadaşlardan duydum, ''Benim için evlenip boşanmış o'' demiş. Ben hiç saklamadım ki...

YALNIZ BIRAKMADIM

-Doktora ne zaman gittin?
-Tayyar'la konuşuyorduk, sürekli soruyordu ''Ne oldu?'' diye... Sonra bir gece rüyamda hamile olduğumu gördüm ve ertesi gün doktora gittim. Doktor ''Geç kalmışsın'' dedi. Ağlamaya başladım ''Doğuramam'' dedim. Bunun bir yolunu bulalım diye yalvardım. Evlenirsin dert etme diye beni ikna etmeye çalıştı. Sonra bana acıdı herhalde başka bir doktorun numarasını verdi.

-Ona gittin mi?
-Yok ona değil ama başka bir arkadaşımın doktoruna gittim, o da ''Alamam'' dedi. Ben de doğururum ama sonra bir merkeze bırakırım diye düşündüm. Sonra vazgeçtim çünkü içimde büyüdükçe farklı hissetmeye başladım. Veremeyeceğimi anladım.

-Hamile olduğunu kimse bilmiyor muydu?
-Tayyar biliyordu, bir de bir iki arkadaşım, o kadar. Aileme söylemedim.

-Ya okuldakiler? Komşuların? Nasıl fark etmediler?
-Komşularımla samimi değilim. Ayrıca kimsenin özel hayatına girmem onlar da benimle ilgilenmezler. Okuldakiler de fark etmedi.

-Kilo almadın mı?
-Meyve ağırlıklı besleniyordum zaten pek yiyemiyordum ama kilo aldım tabii. Bol kazaklar giyiyor ve belimi kemerle bağlıyordum. Belli olmuyordu.

-Doğum başladığında yalnız mıydın?
-Evet. Kan geldi, paniğe kapıldım çünkü arkadaşlar kan gelirse kötü demişlerdi. Ben de hastaneyi arayıp randevu aldım hemen.

-Niye Acil'e gitmedin?
-Orada gözükmek istemedim.

-Sonra?
-Aşırı bel ve karın ağrım vardı. Kanamam da vardı, düşürüyorum zannettim. Taksiye atladım gittim. Üniversiteden bir arkadaşım var, sonra o yanıma geldi. Ultrasonda bir terslik var dediler ve beni acilen devlet hastanesine gönderdiler. Ortada bir terslik varmış.

-Neymiş o terslik?
-Görememişler bebeği... Normal doğurdum orada ama zor doğurdum.

-Nasıl anlatırsın o anı?
-Anlatamam ki... Vermediler bebeğimi kucağıma... Mosmor çıktı bu ex oldu falan diye konuşmaya başladılar... Ağlamadı bebeğim... Çok korktum, kucağıma alamadım. (Ağlıyor)

-İlk ne zaman gördün?
-Kuvözde... Minicik bir mandal vardı burnunda, çok küçüktü.. İçim eridi. İsmini Berk koydum o zaman. Sonra 19 gün ayrı kaldık. İşim dolayısıyla her gün Gebze'ye gidemiyordum ama telefonla bilgi alıyordum. Arada ziyaret ediyordum

-Nesi varmış?
-Böbrek büyümesi varmış, ciğerleri gelişmemiş. Sonra evi hazırladım bebeğimi getirdim. İlaçlarını aldım. Ayrıca göbeğine bir ilaç sürüyordum mikrop kapmasın diye... Ağzında pamukçuk çıkmış onun için ilaçlar aldım.

-Okula nasıl gittin geldin? Tek başına mı bıraktın?
-Olur mu öyle şey? Çocuğu olan yakın bir kız arkadaşıma bırakıyordum.

-Hiç yalnız bırakmadın mı?
-Markete alışverişe giderken yalnız bıraktığım oldu ama 10 dakikayı geçmez.

-Sonra tatile mi gittin? Ekim'de?
-Ailem yanlarına gitmem için baskı yapıyordu... Daha fazla oyalayamazdım.

-Bebeğini yalnız mı bıraktın evde?
-Hayır.
-Yalnız kalmış ama...
-Yalnız bırakmadım, emanet ettim. Emanet ettiğim kişinin kim olduğunu da söyledim.

-Kime?
-Polise, savcıya...

-Üniversiteden arkadaşın mı? Hani seninle doğuma gelen?
-Konuşmak istemiyorum...

-Neden?
-Her şey ortada, isim biliniyor zaten.

''ölüme terk etmedim!''

-9 gün boyunca bebeğini arayıp sormadın mı?
-Ailemin yanından arayamazdım ama iyi olduğunu biliyordum, yine de sürekli ağlıyordum

-Niye?
-Ne olacağını bilmiyordum çünkü hayatımda.

-Dönünce ne oldu?
-Eve gelince arkadaşım yoktu, şaşırdım, içerden bir ağlama sesi gibi bir şey duydum zannettim hemen mama hazırladım, bebeğime gittim. Hiç kıpırdamıyordu. Gözleri kocaman açıktı. Anlayamadım. Zorladım mama yesin diye... (Ağlıyor)

-Sonra?
-Kaptım ve acile götürdüm ne oldu bebeğime diye....

-Emanet ettiğin kişiyi aramadın mı?
-Aradım tabii. Acildeki doktor bana bağırmaya başladı ''Boğdun mu zehirledin mi, dövdün mü ne yaptın bu çocuğa?'' diye bağırıyordu. Ben 'o zaman ben yoktum' dedim. Ailemin yanında olduğumu o zaman söyledim. Tatile gittim başkası bakıyordu dedim.

-Sonra ne oldu?
-Sonra tutukladılar beni. Orada bezleri niye büyük aldın? Niye kimlik çıkarmadın diye sordular. Bana yardım eden arkadaşım acele etme kimliği çıkartırız demişti. Bezi uygun almamış olabilirim. Eğitimliyim ama hata yapabilirim.

-Olup biten nedir sence? Seni bebeğini ölüme terk etmekle suçluyorlar. Bıraktın mı bebeğini?
-Ben insanlara güvendim, kandırıldım, dürüstlüğümden faydalandılar... Bebeğimi ölüme terk etmedim, oğlum niye gitti ve ben niye burdayım? Suçlu niye dışarıda?

-Hoşuna gitmeyecek bir şey soracağım cevap vermek zorunda değilsin tabii. Acaba bir an gelip de bebeğini istememiş ve ondan nefret etmiş olabilir misin? Ben de doğum yaptım ve insan lohusa sendromuna çok sert yakalanabiliyor.
- (uzun bir sessizlik) Bu soruya cevap vermek istemiyorum

-Peki son soru... Tekrar anne olmayı düşünüyor musun?
-Tekrar anne olmak isterim de... (Dalıp gidiyor uzaklara) Allah sevgim büyüktür her şey ortaya çıkacak bir gün, herkes görecek...

Balçiçek İlter/TÜRKİYE GAZETESİ
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst