Atatürk ün tabuttaki resmi

DarkLady

Dekan
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
6,597
Reaksiyon puanı
12
Puanları
0
atatrknu5.jpg


Kefen sıyrıldı ve
Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca
Ata’nın
yüzü ortaya cıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları
bozulmamıştı.Sanki uyuyordu...
 

cesurtarih

Asistan
Katılım
15 Mart 2008
Mesajlar
316
Reaksiyon puanı
1
Puanları
18
Konum
istanbul
Arkadaş yanlış anlamada kaynak nerden? Ben tarihçiyim kullanabilmem için kaynak gerekli nereden aldın?
 

DarkLady

Dekan
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
6,597
Reaksiyon puanı
12
Puanları
0
arkadaşım kaynak gelen kutum,arayınca tamamını buldum,güvenilirliği tartışılır

Kefen sıyrıldı ve...

Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları bozulmamıştı.Sanki uyuyordu...

8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00'da Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu'nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı'ydı.Patalogdu. Arayan ise Ankara Valisi Kemal Aygün'dü... Aygün, "Hocam" dedi, "10 Kasım günü Atamızın naşını Anıtkabir'e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naşı geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica ediyoruz." Prof. Mutlu önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu. Hastalığını gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını rica etti.Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: "Ben sizi sarar sarmalar götürürüm, bu tarihi bir görev" dedi. Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı Etnografya Müzesi'ne gitti. Başbakan Adnan Menderes oradaydı. Meclis Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Renda da...Mutlu, görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı. Gerçekten tarihi bir tanıklıktı bu...

Ata'nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici kabrinden çıkarılıp müzenin holündeki mermer katafalka konulmuştu. Bir hafta boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafalk başında nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite üyeleri tamam olunca Prof. Kamile Mutlu "Başlayın" talimatını verdi. Bunun üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni bir sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali düşünülerek önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku çıkmadı.Sanduka talaş doluydu. Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı doluydu. Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında, ağzı kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu, cesedi muhafaza için kullanılan solüsyondan bir numuneydi. Üzerinde terkibi
yazılıydı.

Ata'nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi bir muşambayla kaplanmıştı.Sargıları açmaya başladılar. Herkes nefesini tutmuştu. Çünkü, "Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu patlatmış, nöbetçi er, kokudan bayılmış" diye bir sürü söylenti geziniyordu. Ve 15 yıl sonra ilk kez Ata'nın yüzünü göreceklerdi.Kefenin sargıları aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu, orada bulunanların yardımıyla katafalka çıktı ve Atatürk'ün yüzüne baktı. Ata'nın derisi kahverengi bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı. Menderes sapsarı olmuştu. Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle anlatacaktı:"Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın heykel gibi duran yüzü ile karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz kapağının üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yatağında uyuyor gibiydi." Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun başına çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.En başta Başbakan Adnan Menderes vardı. Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes de yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde aşağı, tabuta doğru baktı. O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu'dan aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de baktım ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk'ün yüzüne bakmadı. Tahmin ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda kalmıştı. O da Ata'yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına yığılıverdi.

Salondaki herkes Atatürk'ü tek tek gördükten sonra naaş, tekrar solüsyonla ıslatıldı. Ata'nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu beyaz kefenle sarıldı. Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp doçenti Dr. Cahit Özen'in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı gösterdi ve şöyle dedi:"Bu kâğıdı, Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım gönderdi.Kefenin içine Atatürk'ün göğsü üstüne konmasını istiyor." Doç. Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı. "Böyle bir kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi. Komiser
kâğıdı katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten sonra salonda bulunanlar naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan besmele çektiler ve cesedi yeni tabuta yerleştirdiler. Bu tabut da 15 yıl içinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu. Üzeri bayrakla örtüldükten sonra kapağı kapatıldı.

Ve 10 Kasım sabahı, Ata'nın naaşı 15 yıl önce onu Dolmabahçe'den Ankara'ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son durağı olacak Anıtkabir'e taşındı. Artık ebediyen orada kalacaktı...

Atatürk'ün tabutu, Menderes'in huzurunda açılmıştı Ata'nın 15 yıl Etnografya Müzesi'nde bekletilen naaşı,12 askerin omuzları üzerinde oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir top arabası ve matem marşı eşliğinde Anıtkabir'e taşınmıştı. Radyodan naklen yayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar hüzünlüdür.Ancak o törenden hemen önce yaşananlar, tarihçilerin pek ilgisini çekmemiştir. Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem yapılmıştı. Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir formül enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük ilaç şişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem sayesinde Ata'nın naaşı da -diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi- öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün defnini şart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı.

Nakilden önce, bu işlem için bir komite kuruldu. O komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes'in huzurunda Atatürk'ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı.Tabut açılınca tahnit bozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı. Bir başka deyişle Atatürk'ün (mumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene katılanlar olacaktı. Atatürk'le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o törene katılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.

Bu yazıda yer alan bilgilerin bir kısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün, Profr. Kamile Şevki Mutlu ile yaptığı sohbetten aktardıklarına dayanıyor. Ata'nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu ayrıntılarla daha da ilginç bir boyut kazanıyor.

Atatürk'ü son görenler anlatıyor:

Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesi'nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki o töreni ve tabutun içindeki Atatürk'ü son kez görme fırsatı buldular. İzlenimlerini şöyle anlattılar:

• OSMAN ERSOY: "Sağlığında görmemiştim Atatürk'ü... Korkunç heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile katafalka çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük sakalı vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu."

• HALİDE İNTEPE: "Tabut kapanmadan en son gittim baktım. Başı yana doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı. Hani insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle aralıktı gözleri... Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi."
 

pesimist

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Eylül 2005
Mesajlar
18,667
Reaksiyon puanı
2,158
Puanları
3,358
Yaş
41
Konum
Eskişehir
Alakası yok, bu hasta yatağındaki fotosu... Uydurmayın beee!!!!!!!! :angry::angry::angry:
 

Netjackson

Öğrenci
Katılım
23 Haziran 2008
Mesajlar
27
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Arkadaş yanlış anlamada kaynak nerden? Ben tarihçiyim kullanabilmem için kaynak gerekli nereden aldın?

Fotoğrafın menşei hakkında Hürriyet gazetesinin arşivinde ilginç bir yazı buldum. Şuradan incelenebilir.Ayrıca Murat Bardakçı da böyle bir fotoğrafın olduğunu yazısında doğruluyor. Hürriyet gazetesi bu fotoğrafın ellerinde olduğunu ancak etik olarak doğru bulmadıkları için yayınlamayacaklarını duyurmuş.

Yukarıdaki yazı da Can Dündar'a aittir. Yazının tarihi 10.11.2003. Şuradan orijinalini görebilirsiniz.

Bu da konu ile ilgili bir başka yazı, kaynağı ile beraber...


atatürk'ün cenaze namazı 10 kasım'daki vefatından dokuz gün sonra, 19 kasım 1938 sabahı saat sekizi on geçe kılındı. dolmabahçe sarayı'ndaki namazı diyanet işleri başkanı şerefeddin yaltkaya kıldırdı. kalabalık bir cemaatle kılınan namaz dört dakika sürdü. ‘‘allahu ekber’’ yerine ‘‘tanrı uludur’’ dendi, ‘selâm verilirken de ‘‘selâmun aleykum’’ değil, ‘‘esenlik üzerinize olsun’’ sözleri kullanıldı.

onbeş yıl boyunca etnografya müzesi’ndeki geçici kabirde kalan cenaze 10 kasım 1953 günü anıtkabir'e nakledildi. 15 yıl önce kapatılmış olan kurşun tabutun kapağı o gün devletin en üst düzeyinin önüne açıldı, tek bir kare fotoğraf çekildikten sonra yeniden kapatıldı ve anıtkabir'de toprağa verildi.

atatürk için bundan tam 45 yıl önce ikinci bir cenaze töreni yapıldı. 21 kasım 1938'de ankara etnografya müzesi'ndeki geçici kabre yerleştirilen ve 15 yıl boyunca orada kalan cenaze 10 kasım 1953 sabahı büyük bir devlet töreniyle inşaatı henüz tamamlanmış olan anıtkabir'e nakledildi.

geçici kabrin açılmasında başta cumhurbaşkanı celâl bayar, meclis başkanı refik koraltan ve başbakan adnan menderes olmak üzere devletin bütün üst düzeyi hazır bulundu. atatürk'ün kızkardeşi makbule atadan da oradaydı, 15 yıl önce ağabeyinin ölüm haberini aldığı andaki kadar üzgündü ve ayakta güçlükle durabiliyordu.

nakil programı, mermer lâhdin sökülmesiyle başladı. lâhdi taşıyan betonlar kırıldı, geçici kabir açıldı ve kurşun tabut makaralara takılı zincirlerle yukarıya çekildi. sonra cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanı dışında kalan herkes salondan çıkartıldı. 15 yıl önce kapatılmış olan kurşun tabutun kapağı devletin en üst düzeyindeki bu üç kişinin önüne sadece birkaç dakikalığına açıldı, cenazenin tek bir kare fotoğrafı çekildi, sonra kapak yeniden kapatıldı ve tabut binanın dışında bekleyen top arabasına yerleştirilerek anıtkabir'e nakledildi.

türkiye'deki bütün dini cemaatlerin temsilcileri cenaze arabasını takip ediyorlar. ermeni, yahudi, katolik ve rum temsilcilerle beraber zamanın diyanet işleri başkanı kortejle yürüyor. üniversite gençliği, atatürk'ün etnografya müzesi'nde son saygı duruşunu yapıyor.

mermer lâhid sökülüyor, sonra betonlar kırılıyor ve tabutu kaldıracak olan makaralar lâhit salonunun tavanına yerleştiriliyor.

atatürk'ün tabutu birazdan salona çıkartılmış olacak. cumhurbaşkanı celâl bayar, meclis başkanı refik koraltan, başbakan adnan menderes ve devletin en üst düzeyi tabutun çevresindeler...

tabut salonun zeminine yerleştiriliyor. adnan menderes birazdan 'hanımefendi, buyurunuz' diyecek ve atatürk'ün kızkardeşi makbule atadan'ı tabutun yanına götürecek...

etnografya müzesi'nden anıtkabir'e doğru yol alan korteji, makbule hanım hıçkırıklar içinde takip ediyor. (kaynak: 10 kasim 1998, hurriyet gazetesi, murat bardakci)

Tarihçi bilen değil arayandır diyoruz ve araştırmaya devam ediyoruz. Bakalım neler bulmuşuz:

50gun5ls2bw16es.jpg

Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes ve devletin en üst düzeyi, tabutun çevresindeler...

52gun8ut3ps16nj.jpg

Lahtin üzeri tamamen açılmış, Atatürk'ün cenazesini 15 yıldan beri muhafaza eden kurşun tabut ortaya çıkarılışı...

51gun5xl3fi13yc.jpg

Kızkardeşi Makbule Hanım'ın gözyaşları...

57gun8fw6ce15jh.jpg

Etnografya Müzesi'nden Anıtkabir'e doğru yol alan korteji, Makbule Hanım hıçkırıklar içinde takip ediyor.

53gun3dy7jo15zv.jpg

Yukarıda bahsi geçen Ermeni, Katolik, Yahudi ve Rum dinadamları ile dönemin Diyanet İşleri Başkanı kortej yürüyüşündeler...

58gun8bi0yx13ty.jpg

Üniversiteli gençler Ata için son saygı duruşundalar...
 

DarkLady

Dekan
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
6,597
Reaksiyon puanı
12
Puanları
0
Netjackson araştırman için teşekkürlerr
 

ieee

Asistan
Katılım
25 Ağustos 2008
Mesajlar
179
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
İki yazı arasında çok fark var acaba hangisinin kaynağı daha sağlam :wassat:
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,900
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Hasta yatağındaki fotoğraf da olsa, 15 yıl sonraki fotoğraf da olsa pek fark etmez Atatürk'ün mumyalandığını bilmiyor musunuz? Bozulmamış olması normal.
 

WaterBoy

Profesör
Katılım
24 Eylül 2007
Mesajlar
2,751
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Hasta yatağındaki fotoğraf da olsa, 15 yıl sonraki fotoğraf da olsa pek fark etmez Atatürk'ün mumyalandığını bilmiyor musunuz? Bozulmamış olması normal.

Atatürk kesinlikle mumyalanmamıştır.Mumyalandı diyeninde Atatürk hakkında bir şey biliyor olmasından şüphe duyarım :)

Sanduka açılarak tam saat 13.30'da aziz naaş, Mehmetçiklerin elleriyle ebedi istiratgahına indirildi. Mezarın etrafında Ankara Toprağı ve yurdun dört bir köşesinden getirilmiş olan topraklar bulunuyordu. Mezara ilk toprağı Cumhurbaşkanı attı, diğer zevat da onu izledi. Defin işlemi tamamlandıktan sonra, Şeref Holü'nde lahitin önünde saygı duruşunda bulunuldu. Bu arada, Etnografya Müzesi'nde geçici kabrin açılışında hazır bulunan heyet tarafından defin tutanağı hazırlanarak imzalandı.

Lütfen asılsız iddialarla zihinleri bulandırmayalım.Ortada gerçek bilgi varken kulaktan dolma olanına ne hacet dimi? :)
 

cesurtarih

Asistan
Katılım
15 Mart 2008
Mesajlar
316
Reaksiyon puanı
1
Puanları
18
Konum
istanbul
Fotoğrafın menşei hakkında Hürriyet gazetesinin arşivinde ilginç bir yazı buldum. Şuradan incelenebilir.Ayrıca Murat Bardakçı da böyle bir fotoğrafın olduğunu yazısında doğruluyor. Hürriyet gazetesi bu fotoğrafın ellerinde olduğunu ancak etik olarak doğru bulmadıkları için yayınlamayacaklarını duyurmuş.

Yukarıdaki yazı da Can Dündar'a aittir. Yazının tarihi 10.11.2003. Şuradan orijinalini görebilirsiniz.


Tarihçi bilen değil arayandır diyoruz ve araştırmaya devam ediyoruz. Bakalım neler bulmuşuz:

:wassat:Kardeş emeğine sağlık ama deniz baykal gibi bana milliyeti hürriyeti kaynak gösterme:wassat:
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,900
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
O zaman mucize olmalı. Peki, bir şey daha öğrenmiş olduk. :)
 

maxxdump

Dekan
Katılım
2 Nisan 2008
Mesajlar
6,377
Reaksiyon puanı
6
Puanları
218
Yaş
40
Konum
Kıbrıs
Bilmemek değil öğrenmemek ayıptır ''Elmacik'' ;)

Bilgilendirdiğin için teşekkürler WaterBoy....
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,900
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Beynim "mesaj göndermede hata- operatör servislerini kontrol et" diyor, Berkin hocam DNS resolve işlemi yapar mısın? :D
 

quazar

Doçent
Katılım
6 Haziran 2007
Mesajlar
805
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Atatürk bedeninin bozulmasına karşı özel bir mumya metoduyla mumlayalnmıştır. Mısırlıların yaptığı gibi değil elbet ama Lenin'kine benzer bir yöntemle. Ayrıca şahsen mumyalanmasından ziyade toprağa iade edilmesi daha iyi olurdu. BU şekilde bedenine saygısızlık ediliyor..
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,900
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Tövbe de quazar, hurafe bunlar, mumya filan.. Yoksa mucizelere inanmıyor musun?
 

WaterBoy

Profesör
Katılım
24 Eylül 2007
Mesajlar
2,751
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Elmacık abim iyide hoşda ben senin ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlayamıyorum ya.
Usta amacın açık seçik Atatürkçüleri dinsiz ilan etmekse açık açık söylemen daha güzel olmazmı engellere ne gerek var?

İnan bana bu tavrın beni çok üzüyor.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,900
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
WaterBoy, kardeşim, sizin tavrınızda hep aynılık görüyorum. Gerçekten bazı şeylere dinden imandan daha çok yapışmışsınız. Bundan rahatsızlık duymuyorum, yaptığınızın tersini söylemenizden rahatsızlık duyuyorum. Atatürk'ün fikirlerine bedeni kadar önem vermiyorsunuz. Keşke gerçekten Atatürkçülüğü uygulayabilseniz; hiç değilse daha özgür bir ülkede olurduk.

Onun yerine sizler hangi yemeği severmiş, hangi dansı oynarmış, 15 yıl sonra bedeni nasılmış bunu konuşuyorsunuz. Atatürk'ün bedeninin nasıl bozulmadığı konusunda da ezber bir cevapla "bunlar hurafe, mumyalanmadı" diyorsunuz. Bedenin olduğu gibi kalması için bir takım işlemler yapıldığı, açıldığında bedenin bozulmadığı tören sırasında orada olanlar tarafından da doğrulanmış. Bunun fotoğrafı olsa ne olur olmasa ne olur? Veya mumlayanmış veya herhangi başka bir işlem uygulanmışsa buna neden sert tepki veriyorsunuz?

Eğer naaş bir şekilde bozulmadıysa, mumya veya benzeri bir yöntem uygulanmış demektir-bunda herhangi bir şüphe yok. Ta ki kabrin olduğu yer doğal bir etki yapmasın-ki böyle bir etki olmadığını da biliyoruz.

Bu konuyu çok ayrıntılı konuşabiliriz abisi; örneğin bazı milletvekillerinin namaz kılanları Mustafa Kemal'e şikayet etmesinden ve bu cüreti nereden aldıklarından konuşabiliriz. Ama sonra ne olur biliyor musun? Hakaretler havada uçuşur, kimse bir şey konuşmaz, sadece tabular tabutlardan çıkar. İşte biz de onun için olayı küçük ama etkili yönlerinden ele almaya çalışıyoruz.
 

Netjackson

Öğrenci
Katılım
23 Haziran 2008
Mesajlar
27
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
:wassat:Kardeş emeğine sağlık ama deniz baykal gibi bana milliyeti hürriyeti kaynak gösterme:wassat:

Ben yazının yayınlandığı basılı yayın organını değil yazan kişiyi referans gösterdim. Can Dündar gazetecidir kalkıp da Belleten'de yazmasını bekleyemeyiz değil mi?
 

Netjackson

Öğrenci
Katılım
23 Haziran 2008
Mesajlar
27
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem yapılmıştı. Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir formül enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük ilaç şişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem sayesinde Ata'nın naaşı da -diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi- öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün defnini şart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı.

Ve tahnit yani mumyalama Anıtkabir'e defin sırasında bozuldu. Mumyalanmadı diyen arkadaşlar yazılanları okumamış herhalde.
 

baaydin

Profesör
Katılım
2 Kasım 2007
Mesajlar
2,172
Reaksiyon puanı
7
Puanları
0
bu yazının benzerini anıtkabirdeki müzede görmüştün yanlış hatırlamıyorsam.
 

yarışçı

Profesör
Katılım
30 Ağustos 2008
Mesajlar
1,922
Reaksiyon puanı
9
Puanları
218
korkunçmuş, bu gece de zaten yalnızım, iyice tırstım iyi mi
 

eF.E

Profesör
Katılım
5 Temmuz 2008
Mesajlar
2,062
Reaksiyon puanı
31
Puanları
228
hayır mumyalanmadı diyen arkadaşlar..bu olayı nasıl açıklıyolar acaba merak ettim :)
 

quazar

Doçent
Katılım
6 Haziran 2007
Mesajlar
805
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Hayır şimdi adam ermişti dervişti o yüzden böyle desek bu sefer konu başka yerlere gidecek. Olaydaki garipliğe bakın. Kendine Atatürkçü diyen sözde ilericiler bilimciler Atatürk'ün naaşının bilimsel yani tıbbi metodlarla mumyalanmasını hazmedemiyorlar. Önceki mesajda bir arkadaş gerekli bilgileri vermiş ama okuyan yok yani tipik sahte ilericlik problemi, okumadan konuşmak!! ve herşeyi bilmek!!!
 

onair

Profesör
Katılım
28 Haziran 2007
Mesajlar
2,678
Reaksiyon puanı
7
Puanları
218
Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem yapılmıştı. Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir formül enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük ilaç şişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem sayesinde Ata'nın naaşı da -diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi- öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün defnini şart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı.

Burada mumyalanma denilen olay eski mısırlıların firavunlarını mumyalaması gibi düşünülmemeli. Mısırlılar ölünün iç organlarını çıkarır, özel bir maddeyle derisini mumyalarlardı. Yukarıdaki yazıdada açıkça belirtildiği gibi naaşa özel bir karışım enjekte edilmiş yani iç organları yerinde kalmış. Amaç, naaşı ebedi istiratgahı olan Anıtkabir'e yerleştirlene kadar bozulmamasıydı. Naaş, Anıtkabir'de toprağa verildi ve böylelikle Atanın naaşı toprakla buluştu.

Atatürk' ün söylediği gibi: "Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilel ebet paidar kalacaktır."

Demek istediğim, bu mumyalama olayıyla ilgili bu kadar yazının yazılacağını tahmin etmediğimdi. Gerçi bazı arkadaşlarım hemen konuyla ilgilenmişler sağolsunlar. Derin bilgileriyle bizi aydınlatmışlar. Kendilerine teşekkür ederim.

Görevimiz, Ata'nın vücudunun mumyalanıp mumyalanmaması değil, şu anda bizim beyinlerimizin mumyalanmaması için uğraşmamızdır. Cumhuriyetimiz için, ülkemiz için çalışmak ve bizleri sindirmeye çalışanlara cevap vermemiz lazımdır. Zamanı ve şu anki durumumuzu gözden geçiriseniz, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Sevgilerimle.
Onair.
 

ademaktekin

Profesör
Katılım
2 Aralık 2007
Mesajlar
1,471
Reaksiyon puanı
1
Puanları
218
tmm mumyalanmamış ama tıbbi işlem görmüş. bunda tartışılcak ne var yani hiçbir işlem yapmadan insanın çürümemesi mümkünmü? bu bir mucize olurdu bence
 
Üst