Atatürk annesini sever miydi?

tugbagaleri

Müdavim
Müdavim
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228

Severdi herhal, kim sevmez? Fakat aralarında ciddi bir çatışma olduğu da gerçektir.
Çünkü gümrük memuru Ali Rıza Bey'in erken ölümü üzerine Zübeyde Hanım yeniden evlenmiş, küçük Mustafa ile küçük Makbule'ye üvey baba gelmişti... Selanik Gümrük Başmüdürü Ragıp Bey... Babalarının amiri!
Ali Rıza Bey'in bir dönem memurluğu bırakıp kereste ticaretiyle iştigal ettiği de bilinir.
Hani şu son yıllarda kamuoyumuzda dağları taşları inleten Fikriye Hanım var ya, Atatürk'ün üvey babasının kardeşinin kızıdır! Yani hısımıdır, üvey kuzini sayılır...
Atatürk'ün bu olaydan dolayı Zübeyde Hanım'ı "hiç affetmediği" ve evden kaçarak askeri okula yatılı öğrenci yazıldığı da bilinir.

Sonra da ara ara, az görüştüler... İzinli çıktığı sıralarda...
Suriye cephesinden döndüğünde de Atatürk, annesinin Akaretler'deki evinde kısa bir süre kaldı. Oradan annesiyle "tartışarak" ayrıldığı, arkadaşı Salih Fansa'nın Tepebaşı'ndaki evine geçtiği, birkaç gün de o evin tam karşısında yer alan Pera Palas'ta kalıp Fansa'nın eşinin bulduğu bir kiralık eve, Şişli'de dul bayan Madam Kasapyan'ın evine çıktığı bilinir. Ünlü ev... Bahçe içinde, "müstakil", kirası çok yüksek, tam on dört lira! (Bahçe bugün kaldırım.)

Ev sahibesi bazı kaynaklarda Madam Osepyan, bazı yerlerde "Rum madam" olarak da geçer. (Atatürk'ün bir Ermeni'nin evinde oturduğunun bilinmesi istenmemiş galiba!) Bu dönemin bilgileri epey karışıktır, "bilinçli" olarak mı karıştırılmıştır, ahmaklıktan dolayı mı, emin değilim.

Annesini ve kız kardeşini de Şişli'ye, yanına almıştı, sonra Samsun'a gitti (Zübeyde ve Makbule Hanımlar tekrar Akaretler'e döndüler, çünkü oranın kirası bir liraydı), annesini ancak üç yıl sonra görebildi. Bu kez Ankara'ya aldırdı. Zübeyde Hanım orada da fazla oturamadı, İzmir'in kurtarılışından hemen sonra İzmir'e (biraz da "kız bakmaya", yani Latife Hanım'ı yakından tanımaya) gitti... Bu İzmir gezisine de sonradan "sağlık nedenleriyle" diye bir kulp takılmıştır, bu kez Latife Hanım'ı tarihten silmek için...

Fakat oğlunun evlendiğini göremeden vefat etti. Atatürk, Zübeyde Hanım'ın ölümünden on beş gün sonra Latife Hanım'la evlendi. Her şey çok çabuk olup bitmişti.
Ertesi yıl da Fikriye Hanım intihar etti.
Eskiden bunlar konuşulamaz, yazılıp çizilemezdi bu ülkede...
En basit bir tarih kitabından bile kolaylıkla okunabilecek bu basit bilgiler unutturulmak isteniyordu, çünkü Atatürk "uzaydan gelmişti" ...
Küçük yaşta kuşpalazından ölmüş Fatma, Ahmet ve Ömer adlı bir ablasıyla iki ağabeyi, bir de veremden ölmüş küçük kız kardeşi (Naciye) olduğu bile titizlikle saklandı yeni kuşaklardan!
Eee, bunları bilmek ya da hatırlamak neyi değiştirir?
Atatürk'ü daha çok sevmemizi sağlar.
Gerçi Atatürk hayatının ilk döneminin fazla kurcalanmasını istememiş, Nutuk'ta her şeyi 19 Mayıs 1919 günü başlatmıştır ama, üvey baba getirdiği için anasına kızan bir yetim çocuk, bana çok daha sevimli, çok daha sıcak geliyor.

İçki içen, seven, sevilen, yürekler yakan, evlenen, boşanan bir Atatürk, İNSAN ATATÜRK'tür.
Olimpos (pardon, Çankaya) dağında oturan bir tanrı değil, sabaha karşı üst kattan eşinin "çok içtin Kemal, yat artık" diye seslendiği bir önder benim önderimdir.
Çünkü bizim hanım da bana öyle diyor!
Hele durun bakalım, insanlar, Selanik'te "Atatürk'ün doğduğu ev" olarak yutturulan o evin aslında üvey babası Ragıp Bey'in evi olduğunu öğrenince ne yapacaklar?
Böyle böyle soğuttunuz insanları Atatürk'ten be! Yalan üzerine kurulu her şey bu ülkede.

ENGİN ARDIÇ/SABAH
 

RaMSeN

Asistan
Katılım
13 Kasım 2007
Mesajlar
119
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Cumhuriyetten hemen sonra yazılan tarih kitapları yalan ve iftiralarla dolu.

Şükür ki zamanla her şey açığa çıkıyor..

Tabi gerçekleri öğrenmek için okumak gerek.
 

wwhirlwind

Profesör
Katılım
21 Aralık 2006
Mesajlar
2,313
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
hicbir sey bizi Atatürkten sogutamaz bosuna ugrasmayın ...
 

Be5tE

Dekan
Katılım
22 Nisan 2008
Mesajlar
7,346
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
wwhirlwind dedi ki:
hicbir sey bizi Atatürkten sogutamaz bosuna ugrasmayın ...

+1 Atam Herkesi Severdi !!... Yok Ermeni evinde mi oturmak istemedi sölemedi falan filann ... Saçma şeler bunlar
 

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
wwhirlwind dedi ki:
hicbir sey bizi Atatürkten sogutamaz bosuna ugrasmayın ...

İyimisin ? Neyin mücadelesini veriyorsun? . Anneler gününde yazılmış bir makaledir. Üvey baba gelmesi sonucu Atatürk'ün haklı olarak sitemini yansıtmış yazı.

Altında ne art niyet arıyorsun ? Piskolojinizi bozmuşlar sizin...
 

blind_eagle

Öğrenci
Katılım
29 Aralık 2007
Mesajlar
38
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0

Hele durun bakalım, insanlar, Selanik'te "Atatürk'ün doğduğu ev" olarak yutturulan o evin aslında üvey babası Ragıp Bey'in evi olduğunu öğrenince ne yapacaklar?
Böyle böyle soğuttunuz insanları Atatürk'ten be! Yalan üzerine kurulu her şey bu ülkede.

Yanlış.Atatürk'ün doğduğu yer tam olarak bilinmese de Ali Rıza Bey'in baba evinde yada şuan müze halinde olan Pembe Ev'de doğmuştur.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,900
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Reallist dedi ki:
wwhirlwind dedi ki:
hicbir sey bizi Atatürkten sogutamaz bosuna ugrasmayın ...

İyimisin ? Neyin mücadelesini veriyorsun? . Anneler gününde yazılmış bir makaledir. Üvey baba gelmesi sonucu Atatürk'ün haklı olarak sitemini yansıtmış yazı. 

Altında  ne art niyet arıyorsun ? Piskolojinizi bozmuşlar sizin...

Aslında hiç bir şeyin mücadelesini vermiyor. O da Engin Ardıç'ın dediği gibi "uzaydan gelmiş" Atatürk'e inanan, inandırılanlardan. Çok hoş bir yazı, gerçekten dediği gibi bu gerçekleri şimdiye kadar kimse söyleyemiyordu, hiç kimse de düşünmemiştir; neden?

blind_eagle dedi ki:
Hele durun bakalım, insanlar, Selanik'te "Atatürk'ün doğduğu ev" olarak yutturulan o evin aslında üvey babası Ragıp Bey'in evi olduğunu öğrenince ne yapacaklar?
Böyle böyle soğuttunuz insanları Atatürk'ten be! Yalan üzerine kurulu her şey bu ülkede.

Yanlış.Atatürk'ün doğduğu yer tam olarak bilinmese de Ali Rıza Bey'in baba evinde yada şuan müze halinde olan Pembe Ev'de doğmuştur.

Asıl sen soğutuyorsun. Engin Ardıç "yutturulan" demiş zaten, o koca kelimeyi gözden kaçırdın mı?
 

onair

Profesör
Katılım
28 Haziran 2007
Mesajlar
2,678
Reaksiyon puanı
7
Puanları
218
Bu yazılan yazının ne denli gerçek olduğunu bilmiyorum ancak benim "Atatürk Köşesi" nde yayınladığım Zübeyde Hanım' a mektuplarda hiçbir kırgınlık ve kızgınlık belirtisi göremedim. Aksine arkadaşlarına yazdığı her mektupta annesini sorması, ona kendi maaşının borçlarının ödendikten sonra kalan kısmını verilmesini istediği görülmektedir. Mustafa Kemal' de her Türk evladı gibi annesine duyduğu sevgiyi ve saygıyı her yerde belli etmekteydi.

Teşekkürler.
 

Elbruz46

Müdavim
Müdavim
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,938
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
293
Yalanları deşifre etmek kabahat mi?
Toplumsal Tarih dergisinin mayıs sayısında, İş Bankası Müzesi küratörü Prof. Zafer Toprak ile yapılmış bir söyleşi var.
Derginin yayın yönetmeni Ahmet Akşit'in sorularını cevaplarken, Zafer Hoca bir yerde şöyle demiş:
"Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecini hor görmemek gerekiyor. (...) Liberal kültür düne verip veriştiriyor. Oysa ülke 1923'ten bugüne çok yol kat etti."
Hocanın, " Liberal kültür düne verip veriştiriyor " sözüne takıldım:
Liberal kültürün "dün" ile yani tarihle bir alıp vermediği yok.
Liberal-demokrat yaklaşımın ' hasmı', tarih değil, o tarihi bugün " kendi çıkarları için " kullananlar.
70 yaşında bir tanıdığım var. Sürekli gazete okuyor. TV haberlerini ve tartışma programlarını kaçırmıyor. Aklı, mantığı, zekası ve genel kültürü yerinde.
Pazar günü görüştük. "Sizin Engin Ardıç yazmış... Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım, meğer ikinci kez evlenmiş. Valla bilmiyordum" dedi.
Yukarıda saydığım niteliklere sahip bir insan bunu nasıl bilmez?
Evet, bilmez! Özel bir çaba sarf etmeden öğrenemez.
Çünkü Türkiye'de yaşıyor ve çocukluğundan beri çarpıtılmış bir tarih anlatımına maruz kalıyor.
Bu çarpıtılmış tarihe, ' resmi tarih' diyoruz. Okullarda öğretiliyor, yetkililerce ve medya tarafından dile getiriliyor.
Resmi tarihte yer alan somut veriler (isimler, yerler, vb.) doğru elbette. Buna karşılık yorumların neredeyse tamamı çarpık durumda.
Resmi tarihte çeşitli olaylar ya 'abartılarak' ya da 'önemsizleştirilerek' bize sunulur. Ya da toptan es geçilir, unutturulur.

Engin Ardıç, Zübeyde Hanım'ın hayatından bazı 'kesitler' anlattı ya... Yaygarayı kopardılar: "Hakaret ediyor!"
Gerçeği yazmak kabahat oldu.
Üstelik Ardıç'ın okurlara sunduğu kesitler arasında, o sırada Eskişehir'de bulunan Mustafa Kemal'in, 14 Ocak 1923'te İzmir'de vefat eden annesinin cenaze törenine gitmeyişi... Yaveri Salih'e (Bozok) telgraf çekerek gerekeni yapmasını isteyişi yoktu mesela.
Onu da yazsa, ne diyeceklerdi acaba? Ben geçen yıl burada değinmiştim de; günümüzün moda tabiriyle çıldırmışlardı.
Bu pek çılgın zevatın ortak özelliği, o tip konularda cahil olmaktır.
Psikiyatr Vamık Volkan ile tarihçi Norman Itzkowitz'in 11 yıl uğraşarak yazdığı ' Ölümsüz Atatürk' adlı ' psikobiyografi'yi okusalar, tımarhanelik olacaklar herhalde.
Aslından okusalar da fark etmez: Yanlışlıkla günah işleyen sofu dindarların telaşıyla tövbe edip öğrendiklerini anında unuturlar.
Meraklısı için: Yazarları birer Atatürk hayranı olmasına rağmen, 1984'te ABD'de yayınlanan ' Immortal Atatürk'ün Türkiye'ye sokulması önceleri yasaktı. 1998'de Bağlam Yayınları tarafından Türkçeye çevrildi.
Başa dönersek...
" Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur "... " İstikbal göklerdedir "... " Mevzubahis vatansa, gerisi teferruattır ."
Bir uzman olarak Zafer Toprak, dağlara taşlara, spor akademilerinin girişlerine, havaalanlarına, afişlere, ilanlara, kitap kapaklarına yazılan yukarıdaki sözlerin " Atatürk'e ait olmadığını " benden iyi bilir.
Bu yalanları dolaşıma sokanların amacı, bize tarihi öğretmek olmasa gerek.
Bir yandan " Atatürk, laiklik, çağdaşlık " nutukları atarak, öte yandan tarihimizi istismar ederek, otoriter bir ideolojiyi yaymaya çalışan sahtekarların ipliğini pazara çıkarmanın nesi yanlış?
Özetle: Zafer Hoca yanlış biliyor; evet biz verip veriştiriyoruz ama 'düne' değil, ' bugüne'. Gerçeğe değil, yalanlara. Ölülere değil yaşayanlara.

Emre Aköz - Sabah
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,900
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Onair, kimse "Annesini sevmezdi" demiyor ki zaten. :)
 

tugbagaleri

Müdavim
Müdavim
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Bu yazıda gösterdiği gibi tarih ayrıntılar atlanarak ve çarpıtılarak başka bir boyuta getiriliyor.. Yıllar sonrada gerçekleri okuyunca şaşırıyoruz bizden tarihimizi esirgiyorlar; mesela o zaman yayınlanan bir beyanname ile Milli hareketi destekleyen padişahın "vatan haini" oldugu soylenıyordu fakat musataf kemal ataturk un patişaha yazdıgı "Telgraf Vahdettin'e, "Büyük milletin ve kutsal hilâfetin biricik ve gerçek dayanağı bulunan yüce saltanatınızı Allah kötülüklerden korusun" hitabıyla başlamakta kım bılır daha nelere şaşıracagız.....Tarihimizi oldugu bilmek her vatandaşımızın hakkı

alıntıdaki Telgraf ın kaynagı
 
Üst