Aşı

bektan

Öğrenci
Katılım
3 Kasım 2010
Mesajlar
23
Reaksiyon puanı
0
Puanları
1
Ortaokuldan bir arkadaşım vardı yıllar sonra bir gün karşılaştık sağlık memuru olmuş işlerin nasıl gittiğini sormuştum bana bir hikaye anlattı bende beğeneceğinizi umarak birebir size anlatıyorum.

Diyorki:
Bundan 30-35 sene evvel filinta gibi bir delikanlı olarak ilk tayin yerim olan Erikli Köyü Sağlık Ocağı'nı kurmak için gitmiştim. ''Hazır uğramışken.' deyip, Kaymakam Bey elime bir kağıt tutuşturmuştu. Çiçek aşısına dair bir emir vardı. Çantamı, ilaçlarımı, iğnelerimi yeniden gözden geçirdikten sonra atıma binerek Erikli Köyü'nün yolunu tuttum. İki saat at sırtında yol aldıktan sonra köye ulaştım. Köyde beni muhtar karşıladı.

-Hoş geldin beğ...
-Hoş bulduk, dedim.
-Hayırdır?
-Aşı yapacağım da..
-Ne aşısı?
-Çiçek..
-Çok eyi.. insanlara mı?
-Tabii insanlara.
-Zor begim!
-Nedenmiş o?
-Olmazlar da ondan begim..
-Ama salgın var!
-Buraya salgın neyin uğramaz beğim!..
-Sen köylüyü topla!
Biraz sonra baktım, köyün korucusu hem düdüğünü öttürüyor hem de bağırıyor:
- Ey ehali gasabadan pangacı geldii... Sizinnen gredi lafını konuşacaak!
- Yahu ben bankacı filan değilim, dedim.
-Sen bilmen begim aşı-maşı dirsek bir tekini toplıyamak, işin içine para lafını gatacan ki millet toplana...
Biraz sonra köyün biricik, isli ve rutubetli kahvesi tıklım tıklım doluydu.
Ayağa kalktım:
- Köylü kardeşlerim, dedim. Şimdi sizlere, insanlığı mahveden, girdiği yerde felaketler meydana getiren bir konudan bahsedeceğim...
Ön tarafta oturmakta olan palabıyıklı biri :
- Begim, ilkin girediden ağnat, sonama hekayeni ağnadın, dedi.
Kızdım:
- Ben buraya krediden bahsetmeğe gelmedim!
Muhtar araya girdi:
-Yahu, diğneyin hele... Bakın, size memur bey çiçekden bahsedecek, dedi.
-Ne çiçeği? diye köylüler sordular.
-Hastalık çiçegi
-Ganiser mi bu?
-Yoo, dedim.
-Ölese niye diyniyek begim?
-Ama, çiçek de öldürür ...
Arka taraftan bir ihtiyar ayağa kalkarak:
- Begim, dedi, camiye gidecam, ne diyicesen çabık de!
- Size çiçek aşısı vurmağa geldim.
Hepsi birden ayağa fırladılar:
- Ne aşı mı? diye bağırdılar.
Sonra muhtara dönerek:
- Ula Irıza, boşuna ismini Dönek Iriza gomamışlar, bizi gandırdın gene, dediler.
- Yahu köylü kardeşlerim, durun yahu, size çiçeğin neler yaptığını anlatayım, ndan sonra gidin.
- Yoh begim yoh. Biz biliyok. Çoh duyduk bu lafları. Bu hasdalık naaparmış, erkesi öldürürmüş.. Aşı olmassak, tüm ev halkı givrana givrana ruhunu teslim idermiş. Garnımız dok beyim bu laflara, tok... Biz, inne minne vurdurmuyok.
-Yahu, bu iğne değil, çizik.
-Cizik mizik. Anlamak biz öyle şiyden.
Kahve bir anda boşaldı.
Muhtar:
- Dimedim mi begim? dedi, bunlar furdurmazlar diye.
-Neden?
-Bilmem emme, furdurmazlar işde. ama göönün galmasın, gel bana fur!
İyice canım sıkılmıştı. Çantamdan, ilacı ve iğneyi çıkarırken muhtar:
-Beyim, ağrıdıyosa, az fur ha! dedi.
-Yahu iki çizik atacağım.
-At begim at, emme işden güşden galmayım da...
Korka korka uzattı kolunu. Aşısını yaptım:
-Hani acıdımı ? diye sordum.
-Yoo, sinek ıssırır gibi oldu. Yok begim, şu köylü milletinde akıl denen şey yoh. ökümat bu kaddar mesarif etsin, aşıcı göndersin, sen gel aşı olma da gaç.
Kalktı, kahvecinin kolundan yapıştı:
-Gel buraya, dedi.
O koskoca adamı görecektiniz, sanki ameliyat edecekmişiz gibi korkuyordu.
-Gıyma baa mıkdar, gıyma ba mıkdar, diye yalvarıyordu.
-Gel buraya, alti üstü iki cizik.
-Gurban mıkdar, şu duvardaki senin ciziklarin hepsini silem, tek baa gıyma!
Sinirimden,deli gibi fırlamışım adamın üzerine. Muhtar, o sırada kahveciyi yere yıkmıştı. Bana:
-Boğazına bas, boğazına! diyordu.
Sinirimden ne yaptığımı bilmiyordum. Adamın boğazına basmışım...

-Fur şimdi, memur efendi, golunu eyicene yakaladım, gaçamaz!
Adam, bir debeleniyor, bir bağırıyor ki, demeyin gitsin:
- Baa acımıyonuz, bari coluğuma çocuğuma acıyın....
Aşı yapmağa muvaffak oldum.
Etti ikiii...
-Var mısın memur efendi?, dedi muhtar.
-Neye?
-Yakalayak şu herifleri!
(Yeni mezun, ideal bir sağlık memuru, başka ne düşünebilir ki)
-Varım!.. dedim.
Çıktık kahvenin önüne. Daha biz içerde kahveciyle cenkleşirken, bir tek kimse kalmamış ortalıkta, Sanki, pasif korunma varmış gibi, herkes evine kaçmış, kapısını sürgülemiş...
-Şööle bi dönek begim, belki bir iki denesini dutarık.
Aynı bir avcı gibi, sokaklardan adımlarımızın ucuna basa basa yürüyorduk. Çeşmenin başında ellilik bir adam su içiyordu...
Muhtar:
- Sen şurdan dolan, ben burdan, kısdıralım, dedi.
Çeşmenin arkasından dolandım. Adam bizi görünce başladı kaçmaya, hem de ayakkabılarını çeşmenin başında bırakarak... Adam kaçar, biz kovalarız. Bir tarlayı boydan boya aştık...
Ne de olsa gençlik var , adamı tarlanın öte başında yakaladım. Adam, hem soluyor, hem de:

-Beyim, ben seni öteki dünyada nerede bulam? diyor.
-N'apacaksın beni öteki dünyada?
-Günahmış begim, günah!...
-Ne günahmış
-Zorla iş yaptırmak... Kul hakkı...
-Kim dedi bunu?
-Köyün hocası didi..
-İşine geldiği gibi anlıyorsun da..
Demeye kalmadan muhtar da yetişmişti.

İkimiz iki yandan, adamı karga tulumba yıktık yere ve aşısını yaptım. O gün akşama kadar ancak beş kişinin aşısını yapabildim... Ama köyü en az on kere turladıktan sonra.
Muhtar:
-Artık kimse dışarı çıkmaz beyim, dedi.
Yorgun argın kasabaya döndüm. Doğruca kaymakamın evine gittim:

-Olmadı efendim, dedim.
-Ne olmadı?
-Aşı. Köylüler aşı olmuyorlar.
-Baytarı götürmedin mi?
-Hayvan aşısı değil bu kaymakam bey!
Güldü:
-Toysun daha, dedi. Bizim memlekette, köylere aşı vurmağa gideceğin zaman baytarı da yanında götüreceksin!
-Vallahi bir şey anlamadım efendim.
-Anlamazsın, anlamazsın... Yarın giderken baytarı da götür o bilir işini!..

İkinci gün, aynı köye baytarla gittik.
Köylü nasıl da eğiliyor baytarın önünde, nerdeyse yere kapanacaklar. Daha biz kahveye oturmadan iki tepsi yemek gelmişti. İçinde sadece kuş sütü eksik... Biz, kahvelerimizi içtiğimiz anda, köyün meydanlığı, ineklerle, öküzlerle, buzağılarla dolmuştu. Hatta, öne geçmek için bir birbirleriyle kavga ediyorlardi.
Baytar:
-Hazırmısın? diye sordu.
-Hazırım, dedim.
Ayağa kalktı:
-Köylüler, diye bağırdı, son günlerde, insanlarda olan ve insanlardan sığırlara bulaşan bir hastalık, çevrenin tüm sığırlarını kasıp kavurmaktadır. Köylüler:
-Abooov, dime len baytar efendi diye hayretle gözlerini açtılar.
-Bu hastalık, geçen ay içerisinde, ilçemizden dörtyüz hayvanın ölümüne sebep oldu...
-Aman baytar efendi, ocağına düştük!...
-Şimdi kollarınızı sıvayın? Sizin aşılarınızı, sağlık memuru arkadaş, sığırlarınızınkini de ben yapacağım!

Sanki, altına hücum varmış gibi, köylü masama saldırdı. Dün, zorla aşı yaptığımız kahveci kolunu sıyırmış:
-Fur begim, diyordu
-Sen dün oldun, dedim.
-Fur begim, fur, artık mal göz çıkaamaz ya! iki kere olursak daha eyi olur.
-Dün neden zorluk çıkarıyordun?
-Ne bilem ben begim. Sen heç heyvan lafı etmedin ki!
-Sığırlar sizden kıymetli galiba?
-Sen ne diyon begim? Köy yerinde, hazina ilazım... Nirdee?.. Bizde beş guruş yoh…
Birde sığır ölürse, o zaman bizde griz başlar . . .

SAĞLICAKLA KALINIZ . . .
 

xyunusx

Doçent
Katılım
27 Haziran 2008
Mesajlar
791
Reaksiyon puanı
40
Puanları
28
valla roman tadında olmuş süperdi yanlız ben o an sağlık memurunun yerinde olsam ilk önce köyün imamına gider onu ikna edip köylüye aşı olmaya yönelik bi vaaz vermesini isterdim
 

Finix

Daha mükemmel bir Troy
Katılım
4 Haziran 2008
Mesajlar
11,527
Reaksiyon puanı
2,285
Puanları
293
Zevkle okudum bütün yazıyı süperdi. :D
 

BOZGUN

Öğrenci
Katılım
15 Ekim 2010
Mesajlar
26
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Gerçekten güzel bir yazı olmuş. Ellerine sağlık.. ;)
 
Üst